imsakiye suleymaniye vakfi / Süleymaniye Vakfı - Süleymaniye Vakfı

Imsakiye Suleymaniye Vakfi

imsakiye suleymaniye vakfi

Screenshots

Description

Süleymaniye Vakfı Takvimi

Evinizin İmsak ve Namaz Vakitlerini Öğrenin!

Adres: Süleymaniye, Hoca Gıyasettin Mah. Şifahane Sok. No Fatih / İstanbul

Telefon: (+90) 00 93

Fax: (+90) 21 69

Version

Erişebilirlik özelliği iyileştirildi, araç çubuğundaki uygulama ayarları VoiceOver açıkken tıklanamadığı için, Hakkında sayfasına VoiceOver açıken uygulama ayarları eklendi. Konum yenileme de aylık takvim sayfasındaki yenile tuşuyla yapılabilir.
Ezan sesi de bildirim sesi 30 saniyeden uzun olmaması gerktiği için kısaltıldı.

Ratings and Reviews

!MashaALLAH

MashaALLAH! Very useful app. Thanks.

Namaz Vakitleri Hesaplanmiyor

Son guncellemeden sonra namaz vakitleri hesaplanmiyor. Her vakit icin gözüküyor

Konum hatası

Sanırım son Güncelleme sonrası konum bilgisi alınamamaya başladı. Hesaplama yapılamıyor.

The developer, Suleymaniye Vakfi, indicated that the app’s privacy practices may include handling of data as described below. For more information, see the developer’s privacy policy.

Data Not Collected

The developer does not collect any data from this app.

Privacy practices may vary, for example, based on the features you use or your age. Learn More

Information

Seller
Suleymaniye Vakfi

Size
63 MB

Category
Reference

Compatibility
iPhone
Requires iOS or later.
iPad
Requires iPadOS or later.
iPod touch
Requires iOS or later.
Mac
Requires macOS  or later and a Mac with Apple M1 chip or later.
Languages

Arabic, Azerbaijani, French, German, Persian, Russian, Simplified Chinese, Turkish, Uighur, Uzbek

Age Rating
4+

Copyright
© Suleymaniye Vakfı

Price
Free

More By This Developer

You Might Also Like

Süleymaniye Vakfı

Kurban İbadeti ve Sözde Kur’an’cılar

Kurban İbadeti ve Sözde Kur’an’cılar

Allah’ın dinine en büyük kötülüğü daima dinden konuştuğunu söyleyen kişiler yapmışlardır. Günümüzde bu durum değişmemiş, kıyamete kadar da değişmeyecektir. Bugün de aynı tutumu, Kur’an’dan konuştuğunu söyleyen ve takipçileri üzerinde Kur’an’cı olduğuna dair algı oluşturmuş kişi ve gruplar sergilemektedirler. Bu kişiler, Allah’ın Kitabından konuşmadıkları aklı olan herkes tarafından bilinen bir takım hoca kılıklıları ve mezheplerin yanlışlarını haklı olarak eleştirmekle ve bunun alternatifinin Kur’an’a yönelmek olduğunu dile getirmekle muhatapları üzerinde Kur’an’dan konuştukları algısını oluşturmaktadırlar. Ancak hemen ardından Kur’an’ı kendilerine uydurmaya başlamakta, Allah’ın ayetlerini kendi şahsi yorumlarına ve felsefeye kurban etmektedirler. Kur’an üzerinde çalışmanın, bizzat Allah tarafından açıklanmış metodunu bilmek, Arapça’ya hakim olmak ve ekip çalışması yapmak gibi yeterli teknik donanıma sahip olmadıklarından ayetleri kendi küçük dünyalarına göre yorumlamakta, güya hurafelere karşı cevaplar geliştirmektedirler. Geçtiğimiz günlerde, bu şahısların Allah’ın kesin bir emri olan başörtüsünü, keyfî yorumlarla mantığa, Arap diline ve Kur’an’ın iç bütünlüğüne tamamen aykırı bir şekilde nasıl görmezden geldiklerini detaylı bir biçimde ortaya koymuştuk[1]. Aynı grubun kurban ibadeti konusunda da farklı bir tutum sergilemediğini üzülerek tesbit etmekteyiz. Bahsettiğimiz kişiler kendilerine Kur’an Araştırmaları Grubu adını vermelerine rağmen insanlardan korktukları için bu grubun kimlerden oluştuğunu açıklayamamaktadırlar. Allah’tan korkmadıklarını ise kurban ibadetini de başörtüsü gibi görmezden gelerek bir kez daha ispatlamışlardır. Hatta bu ibadeti Allah’ın […]

Hz. Peygamber İçin Kurban Kesmek

Hz. Peygamber İçin Kurban Kesmek

Ülkemizdeki camilerde kurban bayramı öncesine rastlayan Cuma günlerinde, bir “kurban hutbesi” okunması âdettendir ve bu, halkın bilinçlendirilmesi açısından yanlış da değildir. yılında da bu âdet yerine getirilir mi getirilmez mi bilinmez; ama önceki yıllarda okunan hutbelerde, öncelikle kurbanın öneminden ve konuyla ilgili fıkhî hükümlerden bahsedilmişti. Daha sonra ise Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hicretin ikinci yılından itibaren (miladi ) vefat edinceye kadar daima kurban kestiği vurgulanmış ve bunun yanı sıra Ali radıyallahu anh’a, vefatından sonra kendisi için de bir kurban kesmesini tavsiye ettiği bilgisine yer verilmişti. Bu yazıda işte bu vasiyetle ilgili rivayetten bahsedilecektir.   Peygamberimizin, vefatından sonra kendisi için kurban kesilmesini vasiyet ettiğine dair hadis ilminde “Kütüb-ü Tis’a”[1] olarak meşhur olan hadis kitaplarından Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Ahmed b. Hanbel’debir rivayet bulunmaktadır. Tirmizî’deki rivayet şöyledir: Ali radıyallâhu anh’tan rivayete göre o, biri Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem adına diğeri de kendi adına olmak üzere iki kurban keserdi. Kendisine bunun sebebi sorulunca da şöyle derdi: “Böyle yapmamı bana Resulullah emretti. Ben de bu şekilde yapmayı hiç terk etmeyeceğim.”[2] Bu rivayete kitabında yer veren İmam Tirmizî, rivayet hakkında:“Bu hadis garîbtir.[3] Bunu sadece Şerîk’in rivâyetiyle bilmekteyiz.” demiştir. Hadisin Ebû Dâvûd ve Ahmed b. Hanbel’de yer alan rivayeti ise şöyledir: Haneş şöyle […]

Hac ve Kurban

I. HACCIN FARZİYETİ İmkânı olan her mü’minin hac ibadetini yapması Kur’an’ın açık emridir: اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمينَ فيهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰهيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًا وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمينَ “İnsanlar için kurulan ilk mabet, kesinkes Bekke[1]&#;de olandır. Bereketli olsun ve bu âlem için yön belirleyici (kıble) olsun diye kurulmuştur.  Orada açık âyetler, İbrahim&#;in (ibadet için) durduğu yerler vardır. Oraya kim girerse güven içinde olur. Bir yolunu bulup gidebilenlerin o mabedi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde hakkıdır. Kim bunu göz ardı ederse, bilsin ki; Allah’ın kimseye ihtiyacı yoktur.“(Âl-i İmrân 3/ 97) II. HACCIN TARİHİ Yeryüzünün ilk mabedini, ilk insan olan Âdem aleyhisselam bina etmiş ve ilk haccı o yapmış olmalıdır.  Çünkü İbrahim aleyhisselam, Nuh tufanından sonra Kabe’yi eski temellerinin üstüne kurmuştu: وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰهيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰعيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ “Bir gün İbrahim, İsmail’le beraber Kâbe’nin temellerini yükseltiyordu. Dedi ki: “Rabbimiz, bunu bizden kabul et; işiten de sensin, bilen de.”(Bakara 2/) Sonra Allah Teâlâ’dan hac ibadetinin yapıldığı yerleri göstermesini istemişti: رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِلَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآإِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ “Rabbimiz! Bizi sana […]

Kurbanla Gönülleri Hoş Tutmak

Kurbanla Gönülleri Hoş Tutmak

Allah izin verirse bu yıl kurban bayramı Ekim tarihlerinde idrak edilecek. Tarihî geçmişi insanlık kadar eski olup dinin tevhid ilkesiyle doğrudan bağlantılı olan kurban ibadetine Kitap ve Hikmet Dergisi&#;nin 3. sayısında özel olarak yer verilmişti. Kapak başlığı İnsanlığın Ortak Değeri Hac ve Kurban olan o sayıda Abdulaziz Bayındır&#;ın &#;Hac ve Kurban&#;, Abdurrahman Yazıcı&#;nın &#;Kurban İbadetiyle İlgili Fıkhi Bilgiler&#; ve bu satırların yazarı Yahya Şenol&#;un &#;Hz. Peygamber İçin Kurban Kesmek&#; başlıkları yazıları yayımlanmıştı. Konuyla ilgili &#;Fetvalarla Kurban&#; başlıklı son yazıda ise adından anlaşılacağı üzere kurban konusunda cevabı merak edilen birkaç önemli mesele ele alınmaktaydı. Bu yazıda ise yukarıda bahsi geçen 3. sayıda yer alan konuları aynen tekrar etmeksizin kurban ibadetiyle alakalı olan ve orada yer verilmeyen bazı hususlara değinilecektir. Bunlardan bir tanesi ve belki de -tarafımıza yöneltilen sorulardan anladığımız kadarıyla- en çok merak edileni, aile adına tek bir kurban kesilmesinin yeterli olup olmayacağıdır. Hanefi mezhebi mensuplarının çoğunlukta olduğu ülkemizde aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinin tek bir kurban kesebileceği hususu, bunu ilk kez duyanlar için biraz garip gelebilir. Fakat hem aşağıdaki kısa yazı hem de yazının sonunda tavsiye edilen makale dikkatli bir şekilde okunduğunda meselenin zihinlerde daha iyi bir yer tutacağını düşünüyoruz. Bunun yanı sıra ölmüşlerimiz adına kurban kesilip […]

Aile Adına Tek Kurban

KURBANIN FERT YA DA AİLE ADINA KESİLMESİ TARTIŞMALARI Kurban kesmenin vacip olduğunu söyleyen İslâm hukukçuları aynı zamanda kurbanın tek tek fertlere dönük bir ibadet olduğu kanaatindedirler (aynî vacip). Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlerden bazılarına göre (Ebû Yûsuf (/) gibi) de, bu ibadet aynî bir sünnettir. Dolayısıyla aile bireylerinden birinin kurban kesmesi yeterli değildir; yükümlülük şartlarını taşıyan herkesin kesmesi gerekir. ((Mergînânî, el-Hidâye, IV,71; Kadızâde Şemsüddîn Ahmed, Netâicü’l-efkâr, IX,)) Kurban kesmenin müekked sünnet olduğu görüşünde olan İmam Mâlik (/)’e göre ise, bir davar, sığır veya deveyi, kişinin kendisi ve şer’an nafakalarını sağlamakla yükümlü bulunduğu aile bireyleri adına kesmesi caizdir. Ancak Mâlik’in görüşü, adına kurban kesilen bireylerin kurbanlık hayvana iştiraki yönüyle değil, sırf kendi adına satın almakla birlikte söz konusu kişileri de buna ortak etmesi bakımından yani sevap itibariyledir. Diğer bir ifadeyle Mâlikî hukukçulara göre, kurban kesen kimsenin niyet etmesi halinde aynı kurbanın sevabına nafaka halkası içinde bulunan birlikte oturduğu yakınlarını da iştirak ettirebilir ve bu kurban onlar için de yeterli olur. (İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I,)) Bununla birlikte İmam Mâlik, maddî durumu iyi olanların ayrı ayrı her bir fert için kurban kesmelerinin daha uygun olacağını belirtmektedir. ((Mâlik, el-Müdevvene, I,; Bâcî, el-Müntekâ, Beyrut /, III,97)) Şâfiî ve Hanbelî fakihler de benzer bir yaklaşımla kurbanın […]

Namaz ve Oruç Vakitleri

Müslim[1], Allah’a teslim olan ve onun yolunda her zorluğa göğüs geren kişilere Allah’ın verdiği addır[2]. Dini, eğip bükmeden uygulayanlar onlardır. “Kimin sözü, Allah’a çağıran, iyi işler yapan ve “Ben Allah’a tam teslim olanlardanım!” diyenin sözünden daha güzel olabilir!”(Fussilet 41/33) Bu yazıda namaz ve oruç vakitleri, müslim olanlar için anlatılacaktır. Kendisini yahut bir kişiyi veya kurumu, dini konularda yetkili sayanlar, hedef kitlemizin dışındadırlar. Kur’ân’da namaz vakitleri, ayrıntılı olarak açıklanmıştır. “Namazı kıl“ emriyle başlayan iki âyet vardır: وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ  “Namazı, gündüzün iki tarafında ve gecenin zülfelerinde/gündüze yakın vakitlerinde düzgün ve sürekli kıl.” (Hûd, 11/) أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا  “Namazı, Güneşin dülûk’ndan /tepe noktasını geçmesinden gecenin ğasakına/ gecenin soğuğunun /karanlığının bastırmasına kadar kadar düzgün ve sürekli kıl! Bir de fecrin kur’ân’ında/ doğu ufku boyunca dağılmış ışıkların bir araya toplandığı vakitte kıl!  Fecrin kur’ânı meşhûddur./ Doğu ufku boyunca dağılmış ışıkların bir araya toplanması gözle görülür. “ (İsrâ 17/78) Bunlar, birbirini açıklayan ayetlerdir. Bu âyetleri, anlamaya yardımcı olan âyetlerin başlıcaları şunlardır: ومِن الليلِ فتهجد بِهِ نافِلةً لك عسى أن يبعثك ربك مقامًا محمودًا “Sana özel ek görev olarak gecenin bir kısmında namaz kılmak için uykudan kalk. Belki […]

Yatsı Namazının Vakti Ne Zaman Sona Erer?

Yatsı Namazının Vakti Ne Zaman Sona Erer?

İnsanlık tarihi kadar eski olduğu bilinen, Rasûlullah’tan en fazla fiili uygulamanın gözlemlenip nakledildiği, vakitle mukayyet olduğu için cephede dahi terkine izin verilmeyen bir ibadetin vakti konusunda, o ibadeti geçersiz kılacak herhangi bir ihtilaf beklenmemelidir. Beklenti böyle olsa da; bu konuda, mesela yatsı namazının son vaktinin ne olduğu hususunda mezhep imamları ile onların takipçileri arasında, bazen de mezheplerin genel kabulüne muhalefet gösterenler arasında görüş farklılıklarının olduğu, konuya derinlemesine eğilenlerin malumudur. Yazının Devamını Okumak İçin Lütfen Tıklayınız. Dr. Fatih Orum

Zikir ve Namaz

Zikir, çok önemli bir kavramdır. Namaz da Allah’ı zikir için kılınır. Allah Teâlâ Musa aleyhisselama şöyle emretmiştir:  إِنَّنِيأَنَااللَّهُلَاإِلَهَإِلَّاأَنَافَاعْبُدْنِيوَأَقِمِالصَّلَاةَلِذِكْرِي “Ben, evet ben Allah’ım; benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et ve benim zikrim için namaz kıl.”(Taha 20/14) Namazda zikir emri bize de verilmiştir: فَإِذَاقَضَيْتُمُالصَّلاَةَفَاذْكُرُواْاللّهَقِيَامًاوَقُعُودًاوَعَلَىجُنُوبِكُمْ… “Namazı kıldığınızda ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde iken Allah’ı zikredin…”(Nisa 4/) Namaz “Allah’ın zikri için” kılındığına göre “zikir” kavramını iyi bilmek gerekir. ZİKİR Bir şeyi bağlantıları ile birlikte düşünerek öğrenmeye marifet[1], o marifeti koruyup kullanıma hazır tutmaya veya dil ile söylemeye de zikir denir[2]. Zikrin ilk kaynağı doğadır. İnsan, doğada yaptığı gözlemlerle elde ettiği bilgi parçaları arasında bağlantılar kurar ve zikre ulaşır. İlgili ayetlerden bir kaçı şöyledir: وَهُوَالَّذِيأَرْسَلَالرِّيَاحَبُشْرًابَيْنَيَدَيْرَحْمَتِهِوَأَنزَلْنَامِنَالسَّمَاءمَاءطَهُورًا.لِنُحْيِيَبِهِبَلْدَةًمَّيْتًاوَنُسْقِيَهُمِمَّاخَلَقْنَاأَنْعَامًاوَأَنَاسِيَّكَثِيرًا.وَلَقَدْصَرَّفْنَاهُبَيْنَهُمْلِيَذَّكَّرُوافَأَبَىأَكْثَرُالنَّاسِإِلَّاكُفُورًا. Rüzgârları, ikramının önünde müjdeci olarak gönderen Allah’tır. Gökten dupduru su indirir ki, onunla ölü bir beldeyi canlandırsın. Yarattıklarını; büyük ve küçükbaş hayvanları ve çok sayıda insanı suya kavuştursun. O suyu, aralarında halden hale çevirir ki tezekkür etsinler. Ama insanların çoğu, nankörlük dışında her şeye direnç gösterir[3].(Furkân 25/ 50)   Âyetteki “tezekkür” tefa’ul (تفعُّل) bâbındandır. Bu bâb[4], fiile tekellüf yani hedefe adım adım ulaşma anlamı yükler. Bu sebeple tezekkür’ün anlamlarından biri, zikre adım adım ulaşmaktır. Çünkü doğa olaylarını izleyerek bir bilgiye ulaşmak için zamana ihtiyaç olur.   Doğa, bilginin kaynağıdır. Kur’ân’ın Allah’ın […]

Adetli Kadının Orucu ve Namazı

Adetli Kadının Orucu ve Namazı

ADETLİ KADININ ORUCU VE NAMAZI Âdetli ve Lohusa Kadın ile İlgili Nesih Nesih sözlükte, bir kitaba diğerindeki bilgiyi aktarma veya bir şeyi uygulamadan kaldırıp yerine başka bir şey koyma anlamlarına gelir[1]. Neshin tarifini veren âyet şudur: مَا نَنْسَخْ مِنْ آَيَةٍ أَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَا أَوْ مِثْلِهَا أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Biz bir âyeti nesheder veya unutturursak, yerine daha hayırlısını ya da dengini getiririz. Bilmez misin, Allah her şeye bir ölçü koyar.” (Bakara 2/) Buna göre nesih, bir âyeti bir başka âyetle değiştirmektir. Bu, hem Kur’an’ın ayetleri arasında, hem de Kur’an ayetleri ile önceki kitaplardaki ayetler arasında olur. Kur’an, ilahi kitapların son nüshası olduğu için ondaki ayetlerin çoğu, önceki kitaplarda olanların aynısıdır, yani onları dengiyle neshetmiştir. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve o konuda birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve ona yöneleni hedefine ulaştırır.”(Şûrâ 42/13) “Gerçekleri içeren ve kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitab’ı sana, indiren O’dur. Tevrat’ı ve İncil’i de O indirmiştir.”(Al-i İmran 3/3)  Bu ayetler, önceki kitaplardaki âyetlerin büyük […]

Herkesin Bildiği Namaz

seafoodplus.infoŞ Namazın ilk defa Allah Rasûlü’ne öğretildiği, önceden namaz diye bir uygulamanın olmadığı düşüncesi halk arasında son derece yaygındır. İnsanlar nazarında itibar sahibi, ilim ehli olarak görülen bazı şahısların bile bu yanılgıya düştüklerini görebiliyoruz. Namaz konusunun zihinlerde yanlış ve eksik bilgilere dayandırılması, beraberinde pek çok sorunu ve soru işaretini ortaya çıkarmaktadır. Kişinin Kur’an algısının bozulması, vahiy algısının bozulması, nebî algısının bozulması, din algısının bozulması, usûl algısının bozulması vb. pek çok sorunun temelinde bu yanlış tasavvurlar yatmaktadır. Bu yazımızda namazla ilgili olarak Kur’anî bir algı ortaya koymaya çalışacağız. B.  NAMAZIN KILINIŞI Kur’an’da namaz var mı? Namazın nasıl kılındığını bana Kur’an’dan gösterebilir misin? Bu gibi soruları daha önce sormuş veya benzer sorularla karşılaşmış olabilirsiniz. Aslında bu sorular birçok sorunun göstergesidir. Bunların en başında Kur’an ve din algısının doğru oluşmaması gelmektedir. Kur’an’da neler yer alır, nelerin yer alması gerekmez? Bir rasul veya nebinin Kitap’da olmaksızın dine bir şey sokup çıkarma (teşri) yetkileri var mıdır? İnsanın Kur’an dışında inanmak zorunda olduğu bir kaynak var mı? Bu ve benzeri soruların cevapları kişinin zihninde doğru bir şekilde yer etmezse doğru bir din anlayışına sahip olması imkansız hale gelir. O halde biraz Kur’an algısı üzerinde durup, Allah’ın elçisinin başta namaz olmak üzere dindeki ibadetleri nasıl ve nereden […]

Namazlarda Okunan Dua ve ZİKİRLER

Namazlarda Okunan Dua ve ZİKİRLER

1- Allâhu Ekber الله اكبر  “Allah en büyüktür.” Kıbleye yani Kâbe’nin bulunduğu tarafa yönelerek ayakta, eller kulak hizasına kadar kaldırılır ve Allâhu Ekber denerek namaza başlanır. 2- Namazın başında okunan dua: “Allâhu Ekber” diyerek namaza başladıktan sonra “Sübhâneke” okunur. سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، وَتَبَارَكَ اسْمُكَ، وَتَعالَى جَدُّكَ وَلاَ إِلٰهَ غَيْرُكَ “Allahım, sana yöneldim. Ne yaparsan güzel yaparsın. Adın yücedir. Zenginliğin çok fazladır. Senden başka ilah yoktur.” “Sübhâneke” yerine; şu ayet de okunabilir: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا مُسْلِمًا وَمَا أَنَاۨ مِنَ الْمُشْرِكِينَ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ لَا شَرِيكَ لَهُ وَبِذٰلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَاۨ مِنَ الْمُسْلِمِينَ “Ben, bir Müslüman olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana doğrudan doğruya çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Benim ibadetim, kurbanım, hayatım ve ölümüm, varlıkların Rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Böyle emir aldım. Ben Müslümanlardanım.” Sübhâneke veya diğer duayı okuduktan sonra, 3- Eûzübillâhimineşşeytânirracîm ( أعوذ بالله من الشيطان الرجيم) = Taşlanan şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım 4- Bismillâhirrahmânirrahîm” (بسم الله الرحمن الرحيم) = “İyiliği sonsuz ikramı bol Allah’ın adıyla” denilerek Fatiha Suresine geçilir. 5- Fatiha Suresi 1.   الحمد لله رب العلمين   Elhamdulillâhi rabbil’âlemîn.   Her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. O, varlıkların sahibidir.       2.   الرحمن الرحيم […]

Haydi Hep Birlikte Namaza!

Haydi Hep Birlikte Namaza!

Kur’an-ı Kerim’de cemaatle namazın önemine işa­ret eden bazı ayetler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra hadis kitaplarında yer alan sahih rivayetlerden anlaşıldığına göre Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem de cemaatle namaz kılmaya büyük önem vermiştir. İlgili ayetler ve Resûlullâh’ın uygulamaları sebebiyle sa­habe döneminde özürsüz yere cemaate katılmayanlara neredeyse münafık gözü ile bakıldığı rivayetlere yansımıştır. Mesela ashâb-ı kirâm’ın önde gelenlerinden Abdulah İbn Mes’ud’un bu konuda şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Allah’a yemin ederim ki ben, münafık olduğu (ayan beyan ortada olduğu için) bilinenler veya hastalardan başka hiçbirimizin cemaatle namaza katılmaktan geri kaldığını görmedim! Hatta hastalar bile iki adamın arasına girerek/onların omuzlarına tutunarak da olsa mutlaka namaza gelirlerdi&#;”[1] Ashab-ı kirâm’ın namazlarını cemaatle birlikte kılmaya olan bu düşkünlükleri hiç şüphesiz ki Nebîmizi örnek almalarından kaynaklanıyordu. Zira O, farz namazlarda cemaatten hiç geri kalmadığı gibi vefatına sebep olan hastalığa yakalandığında bile Ali b. Ebî Tâlib ve Abdullah İbn Abbas’ın kolları arasında ayakları yerlere sürünür bir vaziyette dahi cemaate iştirak etmiştir.[2] Onun beş vakit namazın farzlarını cemaatle kılmasına ve kıldırmasına sıcak, soğuk, yağmur, fırtına gibi tabiat olayları ile yolculuk veya savaş durumları gibi hiçbir zorluk ve sıkıntılı durum engel olamamıştır.[3] Aşağıda görüleceği gibi Nebîmizin cemaatle birlikte namaz kılmaya bu denli önem göstermesi konuyla ilgili ayetler sebebiyle olmalıdır. Asr-ı […]

YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ

YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ

Namaz, Adem aleyhisselamdan beri devam edegelen bir ibadettir. Allah Teâlâ namazı, bütün ümmetlere emretmiştir.  وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ “Onlara, dine bir şey katmadan ve yanlış yola sapmadan Allah’a kulluk etmeleri, namazı düzgün ve sürekli kılmaları ve zekâtı vermeleri dışında bir emir verilmedi. Doğru din işte budur.” (Beyyine, 98/) وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ. “Musa ile kardeşine şunu vahyettik: Siz ikiniz Mısır’da halkınız için evler hazırlayın. Evlerinizi, kıbleye yönelik yapın; namazı düzgün ve sürekli kılın.” (Yunus 10/87) İsa aleyhisselâm, beşikte iken, bir mucize olarak yaptığı konuşmada şunları söylemişti: وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنْتُ ‎وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا “Nerede olursam olayım (Allah) beni değerli kıldı; yaşadığım sürece bana namaz ve zekât görevi yükledi.” (Meryem, 19/31) İbrahim aleyhisselam, oğlu İsmail ile eşi Hacer’i Mekke’ye yerleştirdiğinde şu duayı yapmıştı:  رَبَّنَا إِنِّي أَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلَاةَ “Rabbimiz! Ben soyumdan bir kısmını senin dokunulmazlığı olan Beyt’inin[1] yanında, çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz bunu, namazı düzgün ve sürekli kılsınlar diye yaptım.” (İbrahim 14/37) İsmail aleyhisselamın bu duaya uygun hareket ettiğini de şu ayetten öğreniyoruz: وَاذْكُرْ […]

Tesbih

Ömer seafoodplus.info dedesinden nakletmiştir. Sabah namazından önce Abdullah b. Mes&#;-ûd (r.a)&#;un kapısında duruyorduk. Evinden çıkınca beraber mescide yürüyecektik. Ebû Musa&#;l-Eşarî (r.a.) yanımıza geldi. &#;Abdullah daha çıkmadı mı?&#; diye sordu. &#;Hayır&#; dedik. O da bizimle beklemeğe başladı. Derken Abdullah evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık. Ebu Musa ona dedi ki: &#;Ey Abdullah&#; Demin mescidde garibime giden bir olay gördüm. Fakat, bereket versin ki, hayırlı bir iş olarak görünüyordu. Abdullah: &#;-Neydi o iş?&#; diye sordu. Ebû Musa: &#;-Yaşarsan (beklersen) sen de görürsün&#; dedi. Sonra şöyle anlattı: &#;Mescidde halka olmuş cemaatler gördüm. Her halkada bir adam, elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu: “Yüz defa tekbir!” Cemaat yüz tekbir getiriyordu. Sonra aynı adam: “Yüz defa Lâ ilâhe illallah!” diyordu. Cemaat emrin gereğini yerine getiriyordu. Sonra adam: “Yüz defa Subhânallah!” diye tekrar komut veriyor ve cemaat gene emre uyuyordu&#;. Abdullah: &#;- Sen onlara bir şey söylemedin mi?&#; Ebû Musa: &#;- Hayır, hiçbir şey demedim. Senin görüşünü almak istedim&#;. Abdullah: &#;Sen onlara: &#;Siz o çakıl taşlarıyla günahlarınızı sayın, size hayrınızın eksilmeyeceğine garanti vereyim. Diyemedin mi?&#; Sonra Abdullah mescide yürüdü. Biz de beraber gittik. Mescide gelince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi. Abdullah: &#;- Nedir sizin şu yaptığınız?&#;. Onlar: &#;-Ey Abdullah, bunlar çakıl taşları; tekbîr, tahlil […]

Kutsi Hadisler

Kutsi Hadisler Üzerine Bir Değerlendirme Genel kabul gören yaklaşıma göre Hz. Peygamber&#;in insanlığa sundukları üç gruba ayrılmaktadır: 1- Allah Teâlâ&#;nın Hz. Peygamber&#;e inzal ettiği ve tilavetiyle ibadet edilen vahiy. Bu vahiy her hangi bir harfinde bile değişiklik olmaksızın mütevatiren korunarak gelmiştir. Hem lafız hem de mana yönüyle mucizedir. Bu nedenle manayla rivayet edilmesi caiz değildir. Bir insanın buna eşit düzeyde bir metin oluşturabilmesi imkânsızdır. 2- Nebevî hadis: Lafız ve manası Hz. Peygambere ait olanlar. 3- Kudsî hadis: Allah Teâlâ tarafından vahiy, ilham, rüya gibi değişik bilgi edinme yollarıyla anlamı Hz. Peygamber&#;e bildirilen, Allah Rasûlü&#;nün de kendi ifadeleriyle Allah&#;a nispet ederek aktardığı hadislerdir. Bunlara &#;rabbânî hadisler&#; keza &#;ilâhî hadisler&#; de denmektedir. Bu hadislerin lafızları Kur&#;an gibi mu&#;ciz değildir. Bu tür hadislere Kur&#;an&#;dakine benzer bir ilahîlik vasfı kazandırmak, Allah ile bağıntısı olduğunu göstermek amacıyla kudsiyet atfedilmiş ve bunu ifade etmek için de &#;kudsî&#; ifadesi kullanılmıştır. Manası Allah&#;a ait olduğu için kutsallık boyutu vurgulanmış, Rasûlullah ifade ettiği için de hadis denmiştir. Zira Allah&#;a izafe edilmek, Hz. Peygamber&#;in diğer hadislerinde olmayan bir özelliktir. Bu açıdan ne Kur&#;an mertebesi kadar yüksek bir konumdadır. Ne de hadîs-i şerif mertebesindedir. İkisinin arası bir konumdadır. I-Kudsî hadislerin temel özellikleri: Kudsî hadisleri diğer hadislerden ayırarak ayrı bir kategoride değerlendiren […]

Mescid-i Nebî’de Kırk Vakit Namaz

Mescid-i Nebî’de Kırk Vakit Namaz

Peygamberimizin şöyle dediği iddia edilir: &#;Kim, bir tek namaz kaçırmaksızın benim mescidimde kırk vakit namaz kılarsa ona cehennem ateşinden uzak oluş ve azaptan kurtuluş yazılır. O, nifaktan uzak olur.&#; ((Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned, III, ; Taberânî, el-Evsat, VI,; No من صلى فى مسجدى اربعين صلاة لاتفوته صلاة كتب له براءة من النار و نجاة من العذاب و برىء من النفاق الجهد: بلوغك غاية الأمر الذي لا تألو عن الجهد فيه)) Namaz, bütün müminlere farzdır ve her yerde kılınabilir. Mescit, namazın cemaatle kılındığı yerdir. Peygamberimizin mescidi, bu açıdan diğer mescitler gibidir. Kur&#;an-ı Kerim, yeryüzündeki ilk mabedin Mekke&#;de olduğunu, oraya girenin güven içinde olacağını, o mabedi ziyaretin oraya yol bulabilen her mümine farz olduğunu bildirir. Ama onu, başka konularda diğer mescitlerden ayırmaz. Mescid-i Haram&#;a ve hacılara hizmetle övünen Mekkeli müşriklerle ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: &#;Müşrikler, kendi kâfirliklerini bilip dururken Allah&#;ın mescitlerine hizmete yetkili değillerdir. Onların çalışmaları boşunadır. Onlar hep ateş içinde kalacaklardır. Allah&#;ın mescitlerine hizmeti sadece, Allah&#;a ve ahiret gününe inanan; namazı kılan, zekâtı veren ve Allah&#;tan başkasından korkmayanlar yapabilirler. Bunların doğru yolda olmaları umulur.&#; (Tevbe 9/) Mekkeli müşrikler Mescid-i Haram derken, Allah Teâlâ&#;nın bütün mescitleri içine alacak şekilde &#;Allah&#;ın mescitleri&#; demesi önemlidir. Daha önemlisi, Allah&#;a ve ahiret gününe inanan, […]

Recep Ayı Hakkında Uydurulmuş Hadisler

Recep Ayı Hakkında Uydurulmuş Hadisler

Recep, Şa’ban ve Ramazan aylarına geleneğimizde “üç aylar” ismi takılmış ve bu isim oldukça yaygınlaşmıştır. Bu aylara ve bu aylar içinde bulunan bazı önemli gün ve gecelere dair hem bazı dînî kitaplarda hem de halk arasında birçok hadis dolaşmaktadır. Bunlardan bazıları sahih, bazıları zayıf ve birçoğu ise uydurmadır. Hurafelerin halk nezdindeki itibarı ve yaygın oluşu göz önünde bulundurulduğunda bu gibi konularda uydurma hadislerin sahihmiş gibi bilindiği görülmektedir. Bu itibarla biz, üç aylar hakkında oldukça yaygın olan; fakat hadis uleması tarafından uydurma olduğu ortaya konulan hadislerden bazılarını tespit etmeye çalıştık. Üç ayların ilki Recep olduğu için, bu yazıda Recep ayı hakkında uydurulmuş hadisler üzerinde durulacaktır. Şa’ban ve Ramazan ayları hakkında uydurulan hadislerin tespiti ise başka bir araştırmaya bırakılmıştır. Araştırmada kaynak olarak mevzû/uydurma hadisler hakkında yazılmış olan ve ulema tarafından kabul gören kitapları kullandık. Bunlar Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî (ö. /)’nin el-Mevzû’ât, İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. /)’nin el-Menâru’l-Munîf, Suyûtî (ö. /)’nin el-Leâli’l-Masnûa, İbn Arrâk (ö. /)’ın Tenzîhu’ş-Şerîa, Aliyyü’l-Kârî (ö. /)’nin el-Esrâru’l-Merfûa, Aclûnî (ö. /)’nin Keşfu’l-Hafâ ve Şevkânî (ö. /)’nin el-Fevâidu’l-Mecmûa adlı kitaplarıdır. Bunların yanı sıra İbn Hacer el-Askalânî (ö. /)’nin Tebyînu’l-Aceb bi mâ Verade fî Fadli Receb adlı kitabı da araştırmamızın temel kaynakları arasındadır. İbn Hacer, Recep ayı hakkındaki hadisleri derlediği bu önemli eserinde […]

Berat Gecesi Hakkında Kütüb-ü Sitte’de Yer Alan Hadisler

Berat Gecesi Hakkında Kütüb-ü Sitte’de Yer Alan Hadisler

Berat gecesi ile ilgili olarak Nebîmizden nakledildiği söylenen hadisler Kütüb-ü Sitte[1]’den Tirmizî ve İbn Mâce’nin Sünen’lerinde geçmektedir. Tirmizî’de geçen rivayet şöyledir: حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، أَخْبَرَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ أَرْطَاةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ فَقَدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَيْلَةً فَخَرَجْتُ فَإِذَا هُوَ بِالْبَقِيعِ فَقَالَ ‏”‏ أَكُنْتِ تَخَافِينَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْكِ وَرَسُولُهُ ‏”‏ ‏.‏ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي ظَنَنْتُ أَنَّكَ أَتَيْتَ بَعْضَ نِسَائِكَ ‏.‏ فَقَالَ ‏”‏ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ ‏”‏ ‏.‏ وَفِي الْبَابِ عَنْ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ ‏.‏ قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ عَائِشَةَ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ مِنْ حَدِيثِ الْحَجَّاجِ ‏.‏ وَسَمِعْتُ مُحَمَّدًا يُضَعِّفُ هَذَا الْحَدِيثَ وَقَالَ يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ عُرْوَةَ وَالْحَجَّاجُ بْنُ أَرْطَاةَ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ ‏.‏ Âişe&#;den (seafoodplus.infoâ) rivâyete göre, o şöyle demiştir: “Bir gece Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanımda olmadığını görerek dışarı çıktım ve onu Bakî’ mezarlığında buldum. “Allah ve Resûlünün sana haksızlık etmelerinden mi korkmuştun?” buyurdular. Ben de dedim ki: “Ey Allah’ın Resûlü, hanımlarından birisinin yanına gittiğinizi zannetmiştim.” Bunun üzerine; “Allah, Şaban ayının yarısında dünya semasına iner ve Kelb […]

Hac ve Umre ile İlgili Hadisler (Toplu)

Hac ve Umre ile İlgili Hadisler (Toplu)

HACC İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER HACCIN VÜCUBU Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:“Oraya bir yol bulabilenin Beyt&#;i haccetmesi Allah&#;a karşı insanların görevidir.” (Âl-i İmrân 97) UMRENİN VÜCUBU “Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme “Umre vacib midir?” diye soruldu. Buyurdu ki: “Hayır! Ancak, umre yapmanız pek faziletlidir.” [Tirmizî, Hacc 88, ()] İmam Şafiî şöyle demiştir: Umre sünnettir. onu yapmamaya ruhsat veren bir fert bilmiyoruz. O nafiledir, diye sağlam bir şey yoktur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden bir senetle yapılan rivayet vardır ki, o zayıftır. Onun gibisi delil alınmaz. İbn Abbas&#;tan bize onun bunu vacip gördüğü ulaşmıştır. Ebû İsa (Tirmizî) dedi ki, bunların hepsi Şafiî&#;nin sözüdür. [Tirmizî, Hacc 88, () Mîkâtlar Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) Mekkelilere şöyle hitabetti: “Ey Mekkeliler! İnsanların durumu ne, onlar saçları tozlu ve keçeleşmiş vaziyette gelirken sizler yağlanıyorsu­nuz? (Zilhicce) hilâlini gö­rünce siz de telbiyede bulunun.” [Muvatta, Hacc 49, (1, )] İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Şu iki memleket (Basra ve Kûfe) fethedildiği zaman Ömer’e geldiler, dediler ki: “Ey Mü’minlerin Emiri! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ne­cidliler için Karn’ı (mîkât olarak) tesbit etmişti. Orası bizim yolumuza sapa düşer, Karn’a gitmek istesek, bize zor gelir!” O, “Öyleyse onun kendi yolunuzdaki hizasına bakın” dedi ve onlar için Zât-ı Irk’ı tesbit […]

İblisin Yoldan Çıkışı

Secde Emri Rabbin meleklere: &#;Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın&#; demişti. (Hicr 15) Rabbin meleklere şöyle demişti: &#;Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.&#; (Sad 38) İblis&#;in Cevabı &#;Allah, &#;Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?&#; dedi, &#;Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm&#; cevabını verdi.&#; (Araf 7/12) &#;Allah: &#;Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?&#; dedi. O: &#;Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem&#; dedi.&#; (Hicr 15/) &#;Allah: &#; Ey İblis Kudretimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?&#; dedi. İblis: &#;Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın&#; dedi. Allah: &#;Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din gününe kadar lanetim senin üzerinedir&#; dedi.&#; (Sad 38/) Aldığı Ceza &#;Ona, &#; İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez, defol, sen alçağın tekisin&#; dedi. (Araf 7/13) &#;Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır&#; dedi.&#; (Hicr 15/) &#;Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum. Saptıranları hiçbir işte asla yardımcı da edinmedim. O gün Allah: &#;Bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin&#; der. […]

Davud Aleyhisselam

Hz. Davud, Yakub aleyhisselam&#;ın oğlu Yehûda’ın soyundandır. İşmuil (Şemuyel = Samuel) aleyhisselamın ölümünden sonra kendisine nebilik verilmiş, kayınpederi Talut’un ölümünden sonra da İsrailoğullarına hükümdar olmuştur. Nebiliğinden Önceki Olaylar “Musa’dan sonra, İsrailoğullarının önde gelen adamlarını gözünde canlandırmaz mısın? Onlar nebilerine “Bize bir başkomutan görevlendir de Allah yolunda savaşalım!” demişlerdi. “Ya savaş emredilir de savaşmazsanız?” dedi. “Kaybedecek neyimiz kaldı ki Allah yolunda savaşmayalım! Hem yurtlarımızdan çıkarılmışız hem çocuklarımızdan ayrı düşürülmüşüz.” dediler. İstedikleri savaş üzerlerine farz kılınınca, pek azı dışında hepsi kaçıverdi. O zalimleri bilen Allah’tır.” (Bakara 2/) Talut’un (Saul) Hükümdarlığı “Nebileri onlara “Allah, size başkomutan olarak Tâlût’u görevlendirdi” dedi. “O bize nasıl komutanlık yapabilir? Komutanlık ondan çok bizim hakkımızdır. Ona fazla bir mal verilmiş de değil!” dediler. Nebi, “Onu başınıza Allah seçti. Ona, bilgi ve vücut bakımından üstünlük de verdi. Allah yetkiyi, tercih ettiğine verir.” dedi. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir. Nebileri onlara dedi ki: “Ona başkomutanlık verildiğinin belgesi, size Sandık’ın gelmesidir. İçinde Rabbinizden /Sahibinizden sizi rahatlatacak bir şey, bir de Musa ve Harun ailelerinin bıraktığı hatıralar olacak ve onu melekler taşıyacaktır. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için gerçek bir ayet /gösterge vardır.” (Bakara 2/) Ürdün Nehrini Geçiş “Talut orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen […]

Musa ve Harun Aleyhisselam

Musa ve Harun Aleyhisselam

Kitapta Musa&#;dan da söz et. Çünkü o içten bağlıydı. O bir elçi, bir peygamberdi. Ona Tur&#;un sağ yanından seslenmiş ve gizli konuşmak için iyice yaklaştırmıştık. Ona acıdığımızdan, kardeşi Harun&#;u da bir peygamber olarak ona bağışlamıştık. (Meryem19/) Biz, Musa&#;ya ve Harun&#;a gerçekten iyilikte bulunmuştuk. O ikisini ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık Onlara yardım etmiştik de yenen taraf onlar olmuştu. Her ikisine, o apaçık Kitab&#;ı vermiştik. Her ikisini de doğru bir yola çıkarmıştık. Arkadan gelenler içinde onlara şunu bırakmıştık. &#;Musa ve Harun&#;a selam olsun&#;. İşte biz, iyilere böyle ödül veririz. Çünkü her ikisi de inanmış kullarımızdandı. (Saffât 37/) O ikisini Firavun ve ileri gelen adamlarına elçi göndermiştik de onlar hemen büyüklük taslamışlardı. Onlar zaten mağrur bir topluluktular. Dediler ki, &#;Tıpkı bizim gibi olan iki insana mı inanacağız? Üstelik kavimleri zaten bizim kölelerimizdir. Onları yalan saydılar ve yok edilenlere karıştılar. Biz o Kitabı Musa&#;ya, belki yola gelirler diye vermiştik. (Müminûn 23/) Hz. Harun vahiy almıştır. Nuh&#;a ve ondan sonra gelen peygamberlere nasıl vahyettiysek sana da öyle vahyettik. Nitekim İbrahim&#;e, İsmail&#;e, İshak&#;a, Yakup&#;a, torunlarına, İsa&#;ya, Eyyub&#;a, Yunus&#;a, Harun&#;a ve Süleyman&#;a da vahyetmişizdir. Davud&#;a da Zebur’u verdik. (Nisa 4/) Firavun Kazıklı Firavun&#;a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? (Fecr 89/10) Firavun o yerde gerçekten bir […]

Yusuf Aleyhisselam

(Firavun hanedanından olup imanını gizleyen mümin bir kişi onlara şöyle demişti:) “Daha önce Yusuf da size o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişti. Getirdiği şeylerde ikileme düşmüş, öldüğü zaman da “Ondan sonra Allah, artık elçi göndermez” demiştiniz. Allah, böyle saçma sapan düşünceler kurgulayan kişiyi işte böyle sapık sayar.” Onlar Allah&#;ın ayetleri hakkında, kendilerinde bir delil olmadan haklı çıkmaya çalışanlardır. Bu hem Allah katında, hem de inanıp güvenler katında onlara büyük bir nefret oluşturur. Allah, büyüklük taslayan her bir zorbanın kalbini böyle mühürler. (Mümin 40/) YUSUF SÛRESİ Bismillahirrahmanirrahim ELİF! LAM! RA! Bunlar her şeyi açıkça ortaya koyan Kitap’ın ayetleridir. Aklınızı kullanasınız diye, biz onu Arapça kümeler hâlinde indirdik. Şimdi, vahyettiğimiz bu ayet kümeleriyle sana hikâyelerin en güzelini anlatacağız. Daha önce sen bundan tamamen habersizdin. Yusuf’un Rüyası Bir gün Yusuf babasına şöyle demişti: “Babacığım! Rüyamda on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Baktım ki hepsi bana doğru eğiliyor.” Dedi ki “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sana bir oyun oynarlar. Çünkü Şeytan insanın açık düşmanıdır.” “Rabbin, işte bu yolla seni seçecek ve olaylar arasındaki bağlantıyı  (tevili) öğretecek, daha önce ataların İbrahim’e ve İshak’a olan iyiliklerini tamamladığı gibi sana ve Yakup ailesine ettiği iyilikleri de tamamlayacaktır. Senin Rabbin, daima bilen ve kararları doğru olandır.” Kuyuya Atılışı Kuşkusuz […]

Yakub Aleyhisselam

Yakub Aleyhisselamın Vasiyeti “Kendi değerini düşüren akılsızdan başka kim İbrahim’in dini yaşama biçimine kayıtsız kalabilir! Biz onu dünyada seçkin kıldık. O, ahirette de iyiler arasında olacaktır. Rabbi ona “Teslim ol!” demiş, o da “Varlıkların Rabbine /Sahibine teslim oldum!” demişti. İbrahim bunu evlatlarına da vasiyet etti. Yakup da öyle yaptı. Şöyle dediler: “Evlatlarım! Allah sizin için bu dini seçti. Sakın ha, Allah’a teslim olmadan ölmeyin!” Yoksa siz Yakup ölmek üzere iken orada mıydınız! O sırada evlatlarına, “Benim arkamdan kime kulluk edeceksiniz?” diye sordu. Onlar, “Senin ilahına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahına yani tek ilaha kulluk edeceğiz. Biz, ona teslim olmuş kimseleriz!” dediler. Onlar gelip geçmiş bir toplumdur. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız size! Onların yaptıkları işler size sorulmayacaktır.” (Bakara 2/) Yakub Aleyhisselamın Haram Kıldığı Şeyler “(Yahudiler dediler ki) “Tevrat’ın indirilmesinden önce İsrail’in kendine haram ettiği yiyecekler dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helaldir.” De ki: “İddianızda haklı iseniz Tevrat’ı getirin de okuyun bakalım.” Kim bundan (Tevrat’ı okuduktan) sonra hâlâ bu yalanı Allah’a mal ederse, işte onlar yanlış yapmış olanlardır.” (Ali İmran 3/) Abdulaziz BAYINDIR  

İshak Aleyhisselam

Siz şöyle söyleyin: Biz Allah’a inanıp güvendik; bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilmiş olana, Rableri /Sahipleri tarafından bütün nebilere verilenlere inandık. Onlardan birini diğerinden ayırmayız. Biz sadece Allah’a teslim olmuş kimseleriz. (Bakara 2/) Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi iyi bilirsiniz, Allah mı?” Allah’ın şahitlik ettiği bir şeyi bile bile gizleyenden daha büyük yanlışı kim yapabilir? Allah, yaptığınız hiçbir şeye ilgisiz kalmaz. (Bakara 2/) İbrahim’e, İshak’ı ve Yakub&#;u armağan ettik, hepsine doğru yolu gösterdik. Daha önce Nuh&#;a da doğru yolu göstermiştik. Onun soyundan Davud&#;a, Süleyman&#;a, Eyyub&#;a, Yusuf&#;a, Musa&#;ya ve Harun&#;a da gösterdik. Biz, güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Zekeriyya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da&#; Bunların hepsi iyilerdendir. İsmail&#;e, Elyesa&#;ya, Yunus&#;a, Lut&#;a da doğru yolu gösterdik. Hepsini çağdaşlarından üstün kıldık. Onların babalarından, soylarından ve kardeşleri içinden de&#; Onlardan da seçtik ve doğru yola yönlendirdik. İşte (nebilerin gittiği) bu yol, Allah&#;ın doğru yoludur. O, gereğini yapan kullarını doğru yola kabul eder. Eğer onlar da /o nebiler de şirk koşsalardı bütün yaptıkları boşa giderdi. İşte bunlar kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer bu insanlar onları (onlara verilen kitapları, hikmeti ve onların nebiliğini) görmezlikte direnirlerse, […]

İsmail Aleyhisselam

“O Beyt’i insanların toplanacağı ve güvende olacağı bir yer yaptık. Siz makam-ı İbrahim’i /İbrahim’in ibadet için durduğu yerleri, ibadet yeri yapın. İbrahim ile İsmail’e görev verdik, “Beyt’imi tavaf edenler, itikâfta bulunanlar, rükû ve secde edenler /namaz kılanlar için tertemiz tutun!” dedik. Bir gün İbrahim şöyle yalvardı: “Rabbim /Sahibim, burayı güvenli bir belde yap! Buranın halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları her üründen rızıklandır!” Allah da şöyle dedi: “Ayetleri görmezlikte direneni de bir süre nimetlerden yararlandırır, ama daha sonra onu ateş azabına mahkûm ederim. Ne kötü hale gelmektir o!” İbrahim ile İsmail, Kâbe’nin temellerini yükselttikleri sırada şöyle yalvardılar: “Rabbimiz, bu işimizi kabul et, daima dinleyen ve bilen sensin!” “Rabbimiz! İkimizi de sana teslim olmuş kişiler yap, soyumuzdan gelenlerden sana teslim olmuş bir toplum oluştur! Bize hac ve umre ibadetlerini yapacağımız yerleri göster ve tövbemizi /dönüşümüzü kabul et! Tövbeleri /dönüşleri kabul eden ve ikramı bol olan sensin! “Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden bir elçi görevlendir de senin ayetlerini onlara, bağlantılarıyla birlikte okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları geliştirsin. Daima üstün olan ve bütün kararları doğru olan sadece sensin!” (Bakara 2/) Gelen Vahiy “Siz şöyle söyleyin: Biz Allah’a inanıp güvendik; bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilmiş […]

Eyyüb Aleyhisselam

İbrahim Aleyhisselamın Soyundan Bir Nebi İbrahim’e, İshak’ı ve Yakub&#;u armağan ettik, hepsine doğru yolu gösterdik. Daha önce Nuh&#;a da doğru yolu göstermiştik. Onun soyundan Davud&#;a, Süleyman&#;a, Eyyub&#;a, Yusuf&#;a, Musa&#;ya ve Harun&#;a da gösterdik. Biz, güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Zekeriyya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da&#; Bunların hepsi iyilerdendir. İsmail&#;e, Elyesa&#;ya, Yunus&#;a, Lut&#;a da doğru yolu gösterdik. Hepsini çağdaşlarından üstün kıldık. Onların babalarından, soylarından ve kardeşleri içinden de&#; Onlardan da seçtik ve doğru yola yönlendirdik. İşte (nebilerin gittiği) bu yol, Allah&#;ın doğru yoludur. O, gereğini yapan kullarını doğru yola kabul eder. Eğer onlar da /o nebiler de şirk koşsalardı bütün yaptıkları boşa giderdi. İşte bunlar kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer bu insanlar onları (onlara verilen kitapları, hikmeti ve onların nebiliğini) görmezlikte direnirlerse, görmezlik etmeyecek bir topluluğu, onları korumakla görevlendiririz. İşte onlar, Allah&#;ın rehber /kitap verdiği kimselerdir. Sen de onların rehberine /kitaplarına uy. De ki: &#;Ben yaptığım bu iş için sizden bir karşılık beklemiyorum. O, alemler için sadece bir öğüt ve akılda tutulması gereken bilgidir!&#; (En’am 6/) Hastalıktan Kurtulması “Eyüb… O bir gün Rabbine şöyle yalvarıp yakarmıştı: “Ben (yorgunluk ve acı veren) bir derde düştüm sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” İsteğini kabul edip derdine derman olduk. Katımızdan ona bir ikram […]

Süleymaniye Vakfı Ramazan imsak ve iftar vakitleri

İnsanlar Ramazan ayında en güvenilir imsak vakitlerini öğrenebileceği siteleri araştırıyor. İmsak vakitlerini ve sabah namazı vakitlerini doğru öğrenmek insanlar için büyük önem taşıyor. Bulunduğunuz il ve ilçeyi seçerek Süleymaniye Vakfı imsakiyesinden imsak vakitlerini öğrenebiliyorsunuz. Süleymaniye Vakfı'nın oluşturduğu yılının imsakiyesini araştıran insanlar için tüm detayları haberimizde derledik.

Süleymaniye Vakfı imsakiyesi

Süleymaniye Vakfı'nın imsakiyesine ulaşmak için şu adresi kullanabilirsiniz; seafoodplus.info

Sabah namazı ve imsak vakitleri

Dinen bilinene göre güneşin doğu ufkuna yakınlığı -9 derece olduğunda sabah namazı vakti başlar ve orucun yasakları başlar. Bu esnada fecr-i kâzzibin büyük kubbeye benzeyen aydınlığı enlemesine uzanan, üstü beyaz ve altı siyah bir kızıl ışık kümesi ile bölünür. Kutsal kitabımızda bu ayrışma şu ayet ile anlatılır; "Sabahı bölen; geceyi dinlenme zamanı, Güneş ile Ay'ı hesaba uygun yapan odur. Bunlar güçlü ve bilgili olanın koyduğu ölçüdür." (En'âm 6/96)

Fecr-i sâdıkta karanlık ile beyaz ışık kuşağı, kızıl ışık kuşağıyla ikiye bölünür. Bir kişi Allah'ın elçisine namaz vakitlerini sormuştur; o da ona uygulayarak göstermek için ilk günün sabah namazını ilk vaktinde kıldırmıştı. Ebu Musa el-Eşârî bizlere şu bilgiyi verir; "O gün Allah'ın elçisi sabah namazını fecr yani kızıllık yarıldığı esnada kıldırdı. İnsanlar neredeyse birbirini tanıyamayacaktı." (Müslim, Mesâcid ). Allah'ın elçisinin şu sözü ise konuyu değişik şekilde ifade ediyor; "(Cebrail) Sabah namazını kızıllığın parıldadığı, oruçluya yiyeceğin haram olduğu sırada kıldırdı." Şu haber de bu durumu destekler; "Nebi sallallahu aleyhi vessellem sabah namazını kıldırırken birimiz yanında oturanı tanırdı." Yani ufukta oluşan aydınlık o saatte mescidin içine kadar ulaşıyordu. Âişe (radiyallahu anhâ) şöyle der; "Mü'minlerin kadınları elbiselerine bürünmüş olarak Allah'ın elçisi sallallahu aleyhi vessellem ile sabah namazına katılırlar, namazı bitirince evlerine doğru ayrılırlardı da alaca karanlıktan kimse onları tanımazdı." Yani, kadınlar arka taraflarda namaz kılarlardı. Demek oluyor ki erkekler tarafından bakında kadınları tanıyacak kadar bir aydınlık oluşmadan namaz bitiyordu. Sabah namazının zamanı, güneş doğana kadardır. Güneş doğduğunda gece biter. Çünkü Allah'ın elçisi sallallahu aleyhi vessellem şöyle der; "Gece yüzünü gösterir, gündüz sırtını döner, güneş de batmış olursa oruçlu iftar eder." Gündüze uyarlandığında ise; "Gündüz yüzünü gösterir, gece sırtını döner, güneş de doğmuş olursa gün başlamış olur. 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir