peygamber efendimizin fıkraları / Hz. Peygamber de arada espri ve şakalar yapardı - Son Dakika Haberler Milliyet

Peygamber Efendimizin Fıkraları

peygamber efendimizin fıkraları

Ramazan, kişinin Allah ile olduğu kadar beşer ile münasebetlerinin de zirve yaptığı aydır. Bir taraftan ibadetler ile manevi bir iklime girilirken öte yandan iftarlar, teravihler, sonrasında bazen sahura kadar süren meclisler, muhabbetler kişileri hem Allah'a hem de birbirine yaklaştırır, muhabbetin artmasına vesile olur.

Sohbetlerin vazgeçilmezi anlatılan ramazan fıkralarıdır. Fıkralar bile bir nasihat içindir ve dinleyenleri güldürürken düşündürür, unuttuklarını hatırlatır, hoşgörülü olmayı öğretir. Birkaç fıkra ile ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım.

Yalansa

Hattat İzzet Efendi ile ilgili bir fıkra ile başlayayım. Bildiğimiz Kazasker Mustafa İzzet Efendi mi yoksa bir başka hattat mı bilmiyorum ama Hattat İzzet Efendi adında bir hattat varmış. Yaptığı işleri abartmayı çok seven hattatımız bir arkadaşına:

- Dün gece uyumadım, bir Kur'an yazıp bitirdim, demiş. Arkadaşı durur mu. O da hemen sallamaya başlamış.

- Mirim, ben de geçen Ramazan'da bir iftar için Kandilli'ye gidiyordum. Boğaz'da öyle bir fırtına çıktı ki ne sen sor ne ben anlatayım. İstesem de anlatamam zaten. Bindiğim kayık gâh bir dalganın üstünde gâh sahildeki camilerin minarelerin şerefesinde. Tabi yetişemedik iftara. Dalgalar kayığı şerefeye çıkardığında ezan okundu. Ben de şerefedeki kandillerde iftarımı açtım.

İzzet Efendi mübalağanın bu kadarına dayanamayıp bağırmış:

- Yalan söylüyorsun !..

- Yalan söylüyorsam senin dün gece yazdığın Kur'an-ı Kerim çarpsın.

Tiryakinin Hali

Tiryaki olmayan bilmez. Bir tiryakiye, tiryakisi olduğu şeyi içmesine izin verilmesi karşılığında ondan üç ay oruç tutması istense kabul edebilir. Eskiden ramazanın geldiği hilale bakılarak anlaşılırdı. Hilal görünmeden kimse oruca başlamazdı. Tiryakinin biri de bunu bildiği için oruca başlamamak ve hilali görmemek için evin perdelerini sıkı sıkı kapatırmış ve gece dışarı çıktığında kafasını hilali görüp oruca başlamamak için hiç yukarı kaldırmazmış.

Eh, nereye kadar kaçacaksın be adam! Bir su birikintisinin yanından geçerken hilâlin yansımasını görünce dayanamamış:

  • Hey mübarek! İlla gözüme mi gireceksin? Anladık Ramazan başladı!

Teravihi Unuttu

Ramazan sadece ibadetine düşkün insanlar için değil, kalpazanlar ve üçkağıtçılar için de bir fırsat ayı oluyor. Ramazanı fırsat bilen iki kafadar kadı kisvesine bürünerek köy köy dolaşıp sordukları birkaç basit soruyu bilemeyen köylüleri falakaya yatırıp paralarını alırlarmış. Meseleden kadı efendi haberdar olmuş ve kafadarları derdest etmiş. Yaptıklarının cezası olarak falakaya yatırılmış ve sabah namazı için dört değnek, öğle namazı için on değnek, ikindi namazı için sekiz değnek, bu akşam namazı için beş değnek, bu yatsı namazı için 13 değnek, toplamda kırk değnek vurdurup salmış.

İki kafadar köyden uzaklaşınca biri:

  • Ayaklarım şişti, şurada oturup azıcık dinlenelim, deyince diğeri;
  • Sakın durma! Şimdi dinlenmenin sırası değil. Kadı Efendi teravihi unuttu. Hatırlamadan uzaklaşalım.

Allah'a olan borcu Allah sorar

Koca Ragıp Paşa'nın Fitnat Hanım ve Şair Haşmet ile birlikte latifeleri meşhurdur. Haşmet paşa yanındaki diğer görevlilere benzemez, lakayt, lafını esirgemez, hoşsohbet, makamda mevkide gözü olmayan tertemiz bir insan.

Ramazan gelince Paşa, tebdil-i kıyafet ile mahalleye çıkar, ihtiyacı olanları tespit edip karşılarmış. Bakkala, manava girip veresiye defterlerindeki borçları ödermiş. Paşa, Haşmet'e her zamanki gibi takılmadan duramamış:

- Yahu Haşmet, sen akıllı adamsın bilirsin. Sence kabir taşıma ne yazdırayım?

Haşmet'te cevap hazır:

- Dün altımda olanlar, bugün üstümde, yazdır Paşam!

- Çok güzel bir söz. Söyle bakalım senin de borcun var mı?

- Olmaz mı! Bakkala iki, manava üç altın, ….

- Yahu Haşmet, be sana kula olan borcunu değil, oruç borcunu sordum yahu!.."

- Paşam, siz az önce yaptığınız gibi sadece kula olan borcumu sorarsınız. Allah orucu sorar, siz merak buyurmayın!


Nasıl Yetişeceksin

Ramazan gelince konuşulan konulardan biri de teravihi hızlı kıldıran imamlar idi. Hatta bizim gençliğimizde, Molla Fenarî Cami imamı o kadar hızlı kıldırırdı ki halk arasında lakabı Molla Ferrari idi. Sadece bizim zamanımızda değil, eskiden de namazı hızlı kıldıran imamlar varmış.

Devir Sultan II. Mahmud Han devri. İleri gelenlerden biri eş, dost ve arkadaşlarını iftara davet etmiş. Devrin meşhur şairlerinden Keçecizâde İzzet Molla da davetliler arasındaymış.

İftar olmuş, yemekler yenmiş, akşam namazı kılınmış, kahveler içilmiş. Yatsı vakti girmiş ve cemaatle namaza durmuşlar. Namazı kıldıran imam efendi, o kadar hızlı kıldırıyormuş ki arkadakiler secdeden başını kaldırmadan ikinci secdeden ayağa kalkarmış. Derken teravihin son rekatında otururken abdest tazeleyip gelen biri, şükür cemaate yetiştim, demiş ve safa geçeceği esnada İzzet Molla adama dönüp:

-Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?

***

Şurada naklettiğim birkaç fıkrada ramazanda hattatların Kuran'ı istinsah ettiklerini, şerefelerde kandiller yandığını, hilalin görülmesiyle oruca başlandığını, ramazanda insanların inançlarını istismar edenler olduğunu, yardımlaşmanın had safhaya ulaştığını ve dahi teravihi her zaman çabucak kılmak isteyenler olduğunu da öğrenmiş olduk.

Ramazan denilince Bektaşi fıkrası anlatılmadan olur mu? Onu bir sonraki yazıda anlatalım.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

Hz. Peygamber de arada espri ve şakalar yapardı

Bazılarına göre müslüman fazla gülmeyen, daima ölümü hatırlayarak hüzünlü duran kimsedir. Halbuki Peygamber Efendimiz çektiği onca sıkıntıya rağmen zaman zaman çevresindekileri neşelendirmiş, espriler, şakalar yapmıştır. “Ben de şaka yaparım, ancak sadece doğru olanı söylerim” buyuran Allah Resûlü’nün şakalarının mutlaka gerçek bir yönü bulunurdu. Şaka amaçlı da olsa yalanı kullanmamış ve incitici, alaycı, küçültücü şakaları benimsememiştir.

Allah Resûlü’nün çölde yaşayan Zâhir adında, çiçek gibi bir dostu vardı. Zâhir çölde yetiştirebildiği ürünleri Medine pazarında satarak geçimini sağlardı. Medine’ye her gelişinde de Resul-i Ekrem’e hediyeler takdim eder, döneceği zaman da Peygamber efendimiz, ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldurur ve şöyle buyururdu: “Zâhir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz.” Zâhir çirkin birisi değildi ama boylu, poslu yakışıklı olduğu da söylenemezdi.

‘Kölem var, satıyorum’

Bir gün Medine çarşısında elindekileri satmakla meşgulken Allah Resulü sessizce yaklaşır ve arkasından kucaklayıp, mübarek elleriyle Zâhir’in gözlerini kapatır. Zâhir önce, “Kim O? Kimse bıraksın beni!” diyerek kurtulmaya çalışır. Fakat daha sonra gözlerini kapatan kişinin Peygamber Efendimiz olduğunu anlayınca rahatlar ve vücudunu Efendimiz’e iyice yaslayıverir.
Bu esnada Allah Resûlü çevresindekilere “Bir kölem var, satıyorum, alan yok mu?” diye seslenir. Zâhir, Allah Resulü’nün bu latifesine boynu bükük bir şekilde karşılık verir: “Ya Resulallah! Ben yakışıklı birisi değilim ki. Beni satsanız çok para etmem. Benim gibi değersiz bir köleye, kimse kuruş bile vermez”. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurur: “Görünüşe aldananlar belki fazla para vermezler ama Allah katında senin değerin büyüktür! “

Bir ayet

Dillerinizin, kendinizin uydurduğu yalanlara dayanarak: ‘Bu helâldir, şu haramdır’ demeyin, Allah adına yalan uydurmuş olursunuz. Allah adına yalan uyduranlar kesinlikle, kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezler (en-Nahl 16/116).

İftar duası

“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin”

Efendimizin Halid b. Velid’e öğrettiği dua

“Allah’ın Kılıcı” lakaplı kahraman sahâbi Hâlid b. Velîd, bir ara uykularını kaçıran korkulu rüyalar görmeye başlamıştı. Resul-i Ekrem (as), gördüğü kâbuslardan kurtulması için Hâlid’e şu duayı okumasını tavsiye etti: “Yatağına girdiğin zaman şöyle dua et: Allah’ın gazabından, azabından, kullarının kötülüklerinden, şeytanların ayartmalarından ve yanıma yaklaşmalarından Allah’ın tam kelimelerine (hükmüne ve iradesine) sığınırım.”
Hâlid b. Velîd bu duayı okumaya başladıktan sonra endişelerinden kurtulmuş ve Rasûlullah’ın (as) yanına gelerek şöyle demişti: “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Elçisi! Öğrettiğin duayı hiç aksatmadan okudum ve hiçbir şeyim kalmadı. Hatta şu an gece vakti kafesindeki bir aslanın yanına girsem, yine de korkmam.”

Bir hadis

Hz. Peygamber, kalbinin katılığından şikâyet eden bir kişiye şöyle buyurdu: “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan yetimi kendine yaklaştırıp başını okşa, ona kendi yemeğinden yedir!”

Sahabenin dilinden Hz. Peygamber’in dış görünüşü

Arkadaşları Hz. Peygamber’i şöyle tasvir ediyor: Allah’ın Elçisi beyaz tenliydi. Mübarek bedeni eşsiz bir güzelliğe sahipti. Ne uzun ne kısa ne zayıf ne de fazla kiloluydu. Orta boylu ve omuzları genişti. Gür ve tertemiz saçları kulak memelerine kadar dökülürdü. Mehtaplı bir gecede Resûl-i Ekrem Efendimizi kırmızı renkli bir elbise içinde gördüm. Hangisinin daha güzel olduğunu anlamak için bir onun yüzüne bir de aya baktım. Yemin ederim ki, bence onun mübarek yüzü aydan daha güzeldi. Cildi parlak, teri inci gibiydi. Elinden daha yumuşak ne bir ipeğe ne de bir kadifeye dokundum. Kokusundan daha güzel ne bir amber ne de misk kokladım. Sevinip mutlu olduğunda yüzü ay parçası gibi parlardı.

Sahabeden nasihatler

“Huşu olmadan kılınan namazda, dilin afetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kuran’ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infak edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nimette, gönülden edilmeyen ihlassız duada hayır yoktur.”
(Hz. Ali)

ADANA ULU CAMİ

Ramazanoğulları Camii, Adana’da bulunan 16. yy.’dan kalma tarihi bir camidir. Adana Ulu Cami adıyla bilinir. Ramazanoğulları Beyliği’nin başyapıtı olan cami, şehrin en önemli tarihi yapılarından birisidir. 1998 yılında Sabancı Merkez Camii’nin hizmete açılmasına kadar Adana’nın en büyük camisi olma özelliğini korumuştur.
Yapımına Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1509’da başlandı, Halil Bey’in ölümü üzerine oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından 1541 yılında tamamlandı. Ramazanoğlu Halil Bey ve Piri Mehmet Paşa ile Mehmet Paşa’nın iki oğlu caminin güneydoğusundaki 1541 tarihli türbede yatmaktadır.
Caminin mimarisi Selçuklu ve Memlûk üsluplarını taşır. Duvarları siyah beyaz mermer taşlarla bezelidir. Batı ve doğuda birer kapısı bulunur. Batı kapısı üzerinde iki yılan kabartması olan bir kubbe ve bir kitabe vardır. Doğu kapısı üzerinde ve minberinin üstünde de birer kitabesi bulunur. 16. yy’dan kalma çinileri meşhurdur.

3 soru 3 cevap

İki bayram arası nikâh kıyılmaz mı?

İslam hukukunda nikahın geçerlilik şartları arasında “iki bayram arasında olmaması” gibi bir kayıt yoktur. Bu söz delili olmayan uydurma bir sözdür. Aynı zamanda Hz. Peygamber’in uygulamasıyla reddedilmiştir. Çünkü Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ile evliliği ramazan ayından sonraki şevval ayı içinde gerçekleşmiş, yani iki bayram arasında meydana gelmiştir. Ayrıca iki bayram arası olmayan bir gün de yoktur. Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında iki ay on günlük bir zaman varken Kurban Bayramı ile gelecek yılın Ramazan Bayramı arasında da yaklaşık dokuz ay on gün vardır. Bu bakımdan yıl içinde iki bayram arası olmayan bir zaman dilimine denk gelmek mümkün değildir.

Kul hakkına girmemek için ortaklıkta nelere dikkat etmeli?
İş ortaklığı kurulacağı zaman ortaklık şartlarına dair her şey yazılı ve belgeli olarak düzenlenmelidir. Bu hem Kuran-ı Kerîm’in hem de Allah Resûlü’nün emridir. Ortaklık şartları yazılmayınca unutma zaafı ile karşı karşıya olan insanlar veya kötü niyetli ortaklar diğer ortağın karşısına olmadık taleplerle çıkabilmektedir. Bu durumda da güçlü olan veya eline fırsatı geçiren karşısındakine haksızlık yapmaya çalışabilmektedir. Hem haksızlık yapmamak hem de haksızlığa uğramamak için bütün işlemleri mutlaka usulüne uygun ve hukuki yollarla yapmak en isabetli tercihtir.

Allah’ı anarken tesbih kullanmak zorunlu mu?
Gerek namazların sonunda gerek başka durumlarda yapılan zikirlerin tesbih taneleri vb. şeylerle sayılması yerine parmakla sayılması tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber, hurma çekirdeği veya çakıl taşıyla zikirlerini sayan kadınlara bunu yapmaktansa, “Yaratıkları sayısınca, Allah’ın arşı ağırlığınca Allah’ı yüceltir, tenzih ederim” demelerini öğütlemiş, bir defasında, “Ey kadınlar topluluğu! Tesbihlerinizin hesabını parmaklarınızla tutun, çünkü âhirette onlar da sorguya çekilecek ve konuşturulacaktır” buyurmuştur. Ancak bu uygulama daha sonraları adet haline geldiğinden, riyaya vesile kılınmaması şartıyla tesbih kullanılmasında sakınca görülmemiştir.

Sorularınız için: [email protected]

Peygamber Efendimizin Hayatı 6 Kitap Set

1- Özlenen Şafak: Peygamber efendimizin hayatı serisinin ilk kitabıdır. sevgili peygamberimizin(s.a.v) doğumundan nübüvvet ile müjdeleninceye kadar geçen zamanı anlatır.
2- Aydınlıklara Doğru: Peygamber efendimizin hayatı serisinin ikinci kitabıdır. nübüvvetin gelişinden, hicreti muhammed'in noktalandığı ana kadar geçen on üç yıl anlatılmaktadır.
3- Doğuş (Hicret Yurdunda Sabah): Peygamber efendimizin hayatı serisinin üçüncü kitabıdır. hicretten sonra medine'de islâmiyet'in ve ilk islâm devleti'nin doğuşu anlatılmaktadır.
4- Yükseliş (Hudeybiye Ufuklarına Doğru): Peygamber efendimizin hayatı serisinin dördüncü kitabıdır. uhud, hudeybiye, hendek, beni mustalik gazveleri detaylarıyla anlatılmaktadır.
5- Guruba Yaklaşırken: Peygamber efendimizin hayatı serisinin beşinci kitabıdır. hudeybiye barış antlaşmasından mekke'nin fethine kadar geçen süreç anlatılmaktadır.
6- Kavuşma: Peygamber Efendimizin Hayatı Serisinin Altıncı Kitabıdır. Mekke'nin Fethinden Peygamber Efendimizin(s.a.v) vefatına kadar geçen süreç anlatılmaktadır.

Boyut:13,5 x 21
ISBN:9786052174029
Kağıt kalitesi:Kitap Kağıdı
Son güncelleme:19.06.2023

Ramazan ayı gelince hep oruçtan, ibadetten bahsedilir. Ancak manevi iklim içinde Ramazan'a has bir kültür ve sosyal hayat da ortaya çıkar. Ramazan'a has iftar ve sahur davetleri gibi insanların sosyalleştikleri ortamların yanı sıra mevsimine göre değişen sazlı sözlü eğlenceler de olur ve bunların hepsi bir şekilde Ramazan'la ilgilidir.

Teravihten sonra kurulan bu meclislerde dini ve ahlaki konuların yanı sıra hikayeler ve fıkralar da anlatılır. Çünkü insanın sadece öğrenmeye değil gülmeye de ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç da anlatılan fıkralarla sağlanır.

Ramazan ve oruç olunca fıkralarda oruç, iftar, sahur ile ilgili komik denilecek olaylar anlatılır ve gülünür. Sahura kalkamayan, iftarını erken açan, oruç tutmakta zorlanan veya tutmayan, oruçlu iken yapılan ilginç davranışlar, olaylar hep fıkralara konu olur. Ancak fıkralar arasında Bektaşi fıkralarının yeri başkadır. Bektaşi babası, fıkralarda genellikle oruç tutmadığı için eleştirilen bir figürdür. Ancak Bektaşi babası, verdiği cevaplarla oruç tutup da ahlakını taşımayanların foyasını meydana çıkarır. Orucun nasıl tutulması gerektiğini öğretir adeta. Ne demek istediğimi birkaç fıkra ile açıklamaya çalışayım.

Senede iki kez

Bayram yaklaşınca bir taraftan sevincimiz artarken öte yanda ramazanın gidişinin hüznünü de yaşarız. Bazıları da bu hüznü iyice abartırlar. Bayrama yakın günlerin birinde bir iftar sofrasında misafirlerden biri hızını alamayıp:

  • ''Keşke, Ramazan senede iki kez gelse.''
    der. Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşî adamın niyetini anlar ve sözünü sakınmaz:
  • ''Madem iki kez gelsin istersiniz neden Ramazan gider gitmez bayram edersin be adam? İnsan, sevdiği gidince bayram mı yapar hiç!...''

Anlayan için büyük cevap.

Sahuru da öne alsalar

Özellikle yaz aylarında oruç tutmanın zor olduğu malumdur. Ancak zor olduğunu telaffuz etmekten çekiniriz. Herkesin bildiğini söyleyecek kimse ise Bektaşi babasıdır. Bu durumu sormuşlar:

- Baba erenler, Ramazan hakkında ne düşünürsün?

- Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama, şu sahuru öğleye alsalar ne iyi olurdu!

Oruç farz, sahur sünnet

Bizim Bektaşi babası, oruç tutmadığı halde hanımını zorla sahura kaldırıp yemek hazırlatıyormuş.

Bir, üç, beş derken kadın artık dayanamamış ve:

  • Herif, sende hiç vicdan yok mu? Oruç tutmadığın halden neden her gece bana zorla sahur hazırlatıyorsun?
  • Oruç farz, sahur sünnet değil mi?
  • Evet.
  • E hanım, farzı yapmıyorsak sünneti de mi bırakalım.

Sünnetin ihmal edilmemesini gerektiğini hatırlatmıyor mu sizce bu fıkra?

Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım

Bektaşi'ye, sahurda sorarlar:

– Oruca nasıl niyet etmeli?

Bektaşi, tıka basa yedikten sonra cevap verir:

– Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım diye niyet edip ağzını çalkalamalı.

Halim Mecalim yok

Sohbet sırasında Bektaşi'ye sormuşlar:

  • Baba Erenler niçin oruç tutmazsın?

Bektaşi'de mazeret hazırdır:

  • Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok.
  • Peki oruç tutmadığın halde iftara davet etseler gider misin?
  • Ne yapar eder mutlaka giderim.
  • Bu nasıl olur? Allah'ın emrini dinlemeyip kulların davetini kaçırmıyorsun!

Bektaşi'nin cevabı hazırdır:

  • Bunda şaşılacak ne var? Allah, merhametlilerin en merhametlisidir, affeder. Fakat kulları böyle mi? Onlar, en küçük bir sebepten gücenirler. O yüzden kullarını gücendirmek istemem.

Burada Baba'nın verdiği mesaj çok açık değil mi?

Bir eşek bir öküz

İki ham softa, bedava yiyip içmek için bir Bektaşi tekkesine misafir olmuşlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:

- Senin arkadaşın nasıl biri? Bilgili midir?

Kendini arkadaşından üstün göstermek için;

  • Bırak şunu, eşeğin tekidir. der.

Tuvalete giden gelir, bu sefer de öteki gider. Aynı soruyu yeni gelene de sorulur:

  • Senin arkadaşın nasıl biri, bilgili midir?"

O da diğeri gibi;

  • Bırak şunu, öküzden farkı yoktur. der.

Akşam olur, iftar sofrası kurulur. Fakat bu iki softanın önüne arpa ile saman konulur. Softalar şaşırır ve sorarlar:

  • Erenler, bunlar ne ola ki?

Bektaşi babası gülerek cevap verir:

  • Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?

Birbirlerinin arkalarından konuşmamaları gerektiğini bundan daha güzel nasıl söylenirdi? Sizce softalar arpa ile samanı hak etmemişler mi?

Aç gezerken kimse bir şey sormuyor

Bektaşi'yi öğle vakti yemek yerken yakalamışlar. Kadıya götürmüşler. Kadı neden oruç tutmuyorsun diye sorunca bizimki cevabı yapıştırmış:

  • Ulan, kaç günden beri açım, kimse karnın aç mı diye sormadı; bugün yemek buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!

Bu fıkra içimizdeki açları da doyurmamız gerektiği konusunda bizi uyarmıyor mu? Düşünün, fıkralar neden hep iftar ve sahur sofralarında? İftarın oruç tutmayanlarla birlikte yapılması gerektiği aklımıza gelen ilk cevap değil mi?

Kısaca söylemek istediğimi özetleyeyim. Bektaşî fıkraları Ramazan ayını daha iyi idrak etmemiz konusunda bize uyarır, ders verir. İnsanlara karşı hoşgörülü olmamızı, onları anlamaya çalışmamızı, yoksulları gözetmemizi, arkadaşımız hakkında ileri geri konuşmamızı hatırlatır, Allah'ın işine karışmamamızı bize öğütler.

Bektaşî fıkralarını yüzümüze tutulan bir ayna, kendimize batırdığımız bir çuvaldız olarak görüp dinlersek istifade edeceğimiz ibretli hikayelerdir. Camide hocanın uyarılarının tersinden söylenmesidir. Bunu da incitmeden ve kırmadan güldürerek yapar. Benim Bektaşi fıkralarından anladığım budur.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası