eylül romanının ebatları / Eylül Roman Özeti – Mehmet Rauf - Türk Dili ve Edebiyatı

Eylül Romanının Ebatları

eylül romanının ebatları

Eylül - Kitap Özeti Oku, Konusu, Karakterleri Ve Sayfa Sayısı

Haberin Devamı

Eylül ayı geldiğinde Suat, mutlu bir evlilik yapmamış bir kadın olduğunu fark ederek, günlerini bu acı gerçekle yaşayarak geçirmeye çalışır. Necip ise diğer yandan aşkı bulup, kavuşamamanın acısı içerisindedir. Necip'in yalıda olduğu bir gün villada yangın çıkar. Herkes dışarı fırlar ancak Suat kendisini odaya kapatır.

 Necip, sevdiği kadını kurtarmak için hemen villanın içerisinde girer, hemen arkasından Süreyya da içeri girer. Ancak her ikisi de Suat'ı kurtaramazlar. Aynı şekilde üçü birden yanan villada acı bir şekilde can verir

Konusu

 Edebiyatımızda yer alan ilk psikolojik roman özelliği taşıyan Eylül, yasak aşkın anlatıldığı duygu dolu bir romandır. Kocasının akrabasına aşık olan evli bir kadın, bu yasak aşka karşı koyamayan Necip ve tüm bunları henüz fark etmeyen kocanın yaşadıkları kitabın temel konusudur. Tüm olayları cesur bir şekilde anlatan ve akıcı bir dile sahip olan Eylül romanı, hala çok okunanlar arasında yer alır.

Karakterleri ve Sayfa Sayısı

 269 sayfadan oluşan bu yerli romanın karakterleri şu şekildedir:

Suat: Süreyya'nın karısıdır. Daha sonra Necip' aşık olur

Süreyya: Suat'ın kocasıdır.

Necip: Süreyya ve Suat'ın akrabasıdır

Hacer: Suat'ın kardeşidir

Fatih: Hacer'in eşidir, paragözdür. 

 Üç ana karakterin yanı sıra yan karakterlerin de etkin olduğu bu kitap, okuyanları derin bir hüzne sürükler.

Eylül Romanı

Eylül Romanının Konusu ve Önemi

Mutlu bir evlilik sürmelerine karşın eşi Süreyya Bey’in arkadaşı Necip Bey ile gizli bir aşk yaşayan Suat Hanı m’ın çıkmazları, dönemine göre oldukça derin ve ayrıntılı bir psikolojik yaklaşımla ele alınmıştır. Bu özelliğinden ötürü Mehmet Rauf‘un Eylül adlı eseri, Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edilmektedir.

Eylül Romanının Özeti

Süreyya ve karısı Suat’ la birlikte babasının evinde oturmaktadır. Ama bu halden memnun değildirler. Babası hem yaşlı, hem dediği dediktir. Onun yüzünden her yaz  bir tane taş ocağına benzeyen köye gelirler ve orada sıkıntıdan patlarlar. Suat bu arada başka olaylardan da sıkılmaktadır. Suat’ ın kardeşi Hacer  akrabası olan Necip Bey’ le gönül eğlendirmektedir. Hacer evli ve eşi de onun için her şeyini verecek nitelikte bir eştir. Daha sonraları Suat ile Süreyya birlikte mutlu bir şekilde yaşayabilmenin yolunu aramışlar ve bulmuşlardır.

Suat Hanım gizlice babasından para isteyip eşi için bir yalı kiralar. Kocası bu duruma çok sevinir. Necip de hem dostları hem de akrabaları  olarak Suat ve Süreyya’ nın yanına gelir. Süreyya için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir. Süreyya bu alışkanlıklarını sürdürürken  Suat  da Necip’le birlikte piyano çalmaktadır. Baş başa geçen bu uzun yaz tatilinin sonlarında Necip Bey bir şeylerin olduğunu, Suat Hanım’a aşık olduğunu anlar. Bu durumdan kurtulmaya çalışsada başarılı olamaz. Sonunda çare olarak onların yanından ayrılmaya  karar verir. Giderkende Suat’ın eldivenlerinden bir tanesini izinsiz olarak hatıra olması için alır.Daha sonraları Necip’in tifoya tutulduğu öğrenilir.

Süreyya ve Suat buna çok üzülürler. Tehlike devresi geçince Necip’in yanına giderler. Necip hastalığın etkisiyle sinir yorgunluğu içerisindedir. Hacer Necip’in hastalığı sırasında yanında bulunmuş ve o sıralarda Necip’in kendiden  geçmiş olduğu  zamanda yastığının altından bir bayan eldiveni bulmuştur. Hep birlikte hasta hakkında konuşurlarken Necip’in annesi eldiveni gösterir. Suat kendi eldivenini görünce şok olur ve olayı anlar fakat kimseye  sezdirmez.

O sırada Necip’te sapsarı olur utancından ve çaresizliğinden ne yapacağını bilemez.Necip hastalıktan sonraki iyileşme devresini yalıda geçirilmek üzere mecbur edilir. Halbuki O, onlardan kaçmak için uğraşmaktadır. Bir yaz sessiz ve olaysız bir şekilde geçmiştir. Eylül gelince Süreyya konağa gider. Bu gidiş beklenen bir gidiş değildir. Suat bu duruma anlam veremez. Daha gitmeden önce kışı bile beraber geçireceklerini söylemiştir. Ama Süreyya  bir şeyleri sezmiş olup, o yüzden gitmiştir.Konağa geri dönülür. Necip artık eskisi kadar yalıya gelmemektedir. Hele Hacer’in davranışları , onların her bakışlarından anlam çıkarmaya çalışan tavrı her ikisini de deliye döndürür.

Birbirlerini buldukları anda , ister istemez kaybedeceklerdir. Suat kendisinden kalan , Necip’in aldığı eldivenin diğerini de verir. Bunun sebebi ise artık hayatın Suat için yaşamaya değer bir tarafı kalmamasıdır. O gece konakta yangın çıkar.Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Ama Suat  ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru Suat diye inlemektedir. Ama cesaret edemez. Necip bir haykırışla içeriye fırlar . Her ikiside çöken tavanın altında can verirler.

Eylül Romanının Ana Düşüncesi (Anafikri)

Her ikisi de evli olan kişilerin ellerinde olmadan , bir arada bulundukları sürede birbirlerine , eşlerinden habersiz yakınlaşmaları ve aralarındaki yasak aşkı anlatmaktadır.

Eylül Romanındaki Şahısların (kahramanlar) Değerlendirilmesi

Suat: Kocası Süreyya ile mutlu bir evlilik sürdürürken Necip Bey’e aşık olur.
Necip: Akrabaları olan Süreyya ve Suat’ın yanına gelip , Suat’a aşık olan bir adamdır.
Süreyya : Suat’ın kocasıdır. Onun için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir.
Hacer: Suat’ın kardeşi ve Necip ile gönül eğlendiren bir kadındır.

Eylül Romanı Hakkındaki Şahsi Görüş

Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir. Şahısların ruh hallerini çok iyİ bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır.

Eylül Romanının Yazarı Hakkında Bilgi

Mehmet Rauf kimdir hayatı biyografisi eserleri hakkında detaylı bilgi
İstanbul’da doğdu. Soğuk Çeşme Askeri Rüştiye’sini ve Bahriye Mektebi!ni bitirdi. Bir süre subaylık yaptıktan sonra, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra bu görevinden ayrıldı. Hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. 1923’ ten sonra da ticaretle uğraşmaya başladı. Küçük yaşlarda iken edebiyata merak sarmıştı. Birçok eser yazdı, çeviri yaptı. Servet-I Fünun hareketine katıldı.
Diğer Roman Özetleri

Kitap Özetleri

« Hüseyin Rahmi GürpınarAhmet Rasim »

Alt Kategoriler:PDF

Eser Hakkında 

Mehmet Rauf’un yazmış olduğu “Eylül” Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olarak kabul edilir. Eser, ilk olarak Servet-i Fünun dergisinde 1900 yılında tefrika edildi. 1901’de kitap olarak okuyuculara ulaştı. Eser, 269 sayfadır.

Romanın Özeti

Süreyya, karısı Suad’la birlikte babasının köşkünde yaşamaktadır. Rahatına düşkün bir adam olan Süreyya, bir dairede memurdur. Yaz aylarını babasının Bakırköy’deki şehre uzak bağ evinde geçirmek zorunda olduğu için sıkıntılıdır. Sürekli yaz mevsimini Boğaziçi’nde bir yalıda geçirmenin hayalini kurar. Ancak aldığı maaş bu hayalini gerçekleştirmek için yeterli değildir.

Süreyya’nın halasının oğlu Necib, arada sırada köşke misafir olarak gelmektedir. Necib, çalışmadan geçinen, vaktinin çoğunu eğlence yerlerinde geçiren, evlenmekten kaçan bir gençtir.

Suad, kocasına sevgiden çok şefkat ve sadakatle bağlı bir kadındır. Evliliklerinde eski heyecanların kalmadığını hisseden Suad, kocasını mutlu etmek için bir şeyler yapmak ister. Suad, Süreyya’nın hayali olan Boğaziçi’nde bir yalı kiralamak için kocasından gizli babasına bir mektup yazarak para ister. Süreyya, Boğaziçi’nde bir yalı kiralayabileceğini öğrenince çok sevinir. Güzel bir yalı kiralar ve oraya taşınırlar.

Bir süre sonra Süreyya, Beyoğlu’nda alışveriş yaparken Necib’e rastlar. Necib’i yalıya davet eder. Necip Boğaz’daki yalıya gider. Süreyya, misafirine heyecanla yalının güzelliklerini anlatır. Suad, Necib’e kendi elleriyle yemekler hazırlar. İkisi de Necib’in yalıya gelmesine çok sevinir. Necib, bu mutlu çifte imrenerek bakar ve kendini yalnız hissederek, yaşantısını bir cehenneme benzetir.

Necib, ara sıra yalıya misafir olarak gelir. Süreyya ile Suad, Necib’in gelmesine çok sevinirler. Gitmesini geciktirmek için tuhaf bahaneler uydururlar. Suad, uzun bir aradan sonra yeniden piyano çalmaya başlar. Kocasının müziğe karşı en ufak bir ilgisi yoktur. Necib ise aksine derin bir müzik birikimine sahiptir. Birlikte piyanonun başında vakit geçirirler.

Süreyya’nın denize karşı aşırı bir tutkusu vardır. Bir sandal satın alarak gezintilere çıkar. Suad, baş dönmesi ve mide bulantısı nedenleriyle bu gezintilerde kocasına eşlik edemez. Süreyya’nın karısına karşı tavırları günden güne değişmeye başlar.

Necib, içindeki sıkıntıyı atmak için yeni arkadaşlar edinir. Fakat aradığı huzuru bir türlü bulamaz. Aklına Boğaz’da yalıda geçirdiği günler gelir. İçinde garip bir huzur duyar. Suad için aldığı yeni notalarla yalıya gider. Bazı günler Necib, Süreyya ile denize açılır. Evde kaldığı zamanlarda ise Suad ile piyano başında vakit geçirir. Necib, geçmişte pek çok kadınla ilişki yaşadığı için kadınlara karşı önyargılı ve güvensizdir. Evleneceği kadının tıpkı Suad gibi olmasını ister.

Bir akşam Necib, Suad’ın bir delikanlıya gülümsediğini görür ve şüphelenir. Yalıdan kaçar ve bir süre kendine gelemez. Ancak şüphelerinin yersiz olduğunu anlar. Suad’ı haksız yere suçladığı için pişmanlık duyar.

Necib, yalıda uzun süreli kalmaya başlar. Suad’la daha da yakınlaşırlar. Necib, sürekli Suad’ı düşünmeye başlar. Duyguları zamanla öyle yoğunlaşır ki Suad’ı deliler gibi sevdiğini kendisine itiraf eder.

Suad ise kocasının ilgisizliği, anlayışsızlığı ve gereksiz şeylerle meşgul olmasından dolayı her geçen gün kendini biraz daha yalnız hisseder. Bundan sonraki yaşamının hep böyle sıkıcı geçeceğini düşünerek karamsar ve üzgün bir ruh hali içersine girer.

Necib, bir akşam yalıdan çıkmak üzereyken piyanonun üzerinde Suad’ın şemsiyesini ve eldivenlerini görür. Eldivenlerden birini cebine koyar.

Bir gün Süreyya Necib’in tifoya yakalandığını, ölümle pençeleştiğini söyler. Önceleri Necib’in hastalığına karşı duyarsız kalan Suad, iki hafta geçince dayanamaz ve bağ evine gider. Necib’in yastığının altında bir süre önce kaybolan eldivenini görünce her şeyi anlar. İçindeki mutluluk, korku, heyecan duyguları birbirine karışır. Necib ise yeniden sevdiği kadının yanında olmasından dolayı mutludur. Duygularını Suad’a söyleyeceği günün hayalini kurar.

Sonbahar gelir. Bir gün Suad, Necib’in yanına gelerek sıkıntısının sebebini sorar. Necib, içindeki duyguları daha fazla saklayamaz ve Suad’a olan aşkını ilan eder. Suad, bir süre suskun kalır. Necib, yaptığından utanır, suçluluk duyar. Ancak yalıdan ayrılırken Suad’ın ısrarla kalmasını istemesi onu tekrar umutlandırır, kuşkularını bir anda yok eder. Necib, seviliyor olmanın verdiği mutluluk ve heyecanla yollarda dolaşmaya başlar.

Suad, iç dünyasında sürekli gelgitler yaşamaktadır. Bir tarafta yaşadığı aşk ve heyecanı daha önce hiç tatmadığını, diğer taraftan evli bir kadın olduğu gerçeğini düşünerek kendisinden nefret eder. Çınar ağaçlarından düşen sarı, kurumuş, çürümüş yapraklara bakarak kendi hayatını sonbahara benzetir.

Süreyya, Suad ve Necib sık sık gezintiye çıkar. Çelişkili ve karmaşık duygular yaşayan iki sevgili ilişkilerinin duygusal düzeyde kalmasına karar verirler. Necib ve Suad aldıkları bu karardan sonra bir süre mutlu yaşarlar. Fakat Necib, Süreyya’yı kıskanmaya başlar. Suad da koca baskısına maruz kaldığı ve sık sık tartıştıkları için evliliğinden tiksinir.

Süreyya’nın kız kardeşi Hacer, Necib ile Suad arasında bir ilişki olduğuna inanır. Bu yüzden de her fırsatta bunu ortaya çıkarmak için türlü oyunlar oynar, onları sıkıştırır ve ağızlarından laf almaya çalışır.

Necib, bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmektedir. Ancak Suad’ın neler düşündüğünü, aralarında ne gibi bir sorun olduğunu çözemez. Necib, konağa her gelişinde belli bir umut taşımaktadır, ancak Suad’ın suskun halini ve ilgisizliğini görünce kaçmak, uzaklaşmak ister. Bir süre konağa uğramaz. Kendini içki ve eğlenceye verir. Suad ise merak ve kaygı içinde onu beklemektedir. İkisi de acı çekmektedir.

Necib, bir gün içkili olarak konağa gelir. Ateşi olduğu için konakta kalır ve bir doktor çağırırlar. Konaktakiler düğüne gittikleri için Suad ile Necib yalnız kalır ve her ikisi de büyük bir heyecanla aşklarını dile getirir. Necib, her şeyi unutup uzaklara kaçmayı teklif eder. Suad ise buna hakları olmadığını söyler. Necib, Suad’la vedalaşarak konaktan ayrılır, yağmurun altında ağlayarak yürür. Suad da Süreyya ile geçireceği mutsuz günleri düşünerek uzun uzun ağlar.

Bir gece konakta yangın çıkar. Dumanlar ve alevler konağın her tarafını sarar. Herkes büyük bir panikle dışarı kaçar. Suad, ortalıkta yoktur. Süreyya ve Necib, Suad’ın içerde olabileceğini düşünerek konağın kapısına gelirler. Necib, Suad’ın sesini duyar gibi olur ve içeri girer. Tam bu sırada tavan çöker, her ikisi alevler içinde kalır.

Kişiler

Suad

Kültürlü, duygusal, içedönük, müzikten ve piyano çalmaktan hoşlanan bir kadındır. Aradığı mutluluğu evlilikte bulamamış, yalnız ve içe dönük biridir. Beş yıllık bir çabadan sonra evliliğin temeli sayılan sevgi, heyecan ve ortak zevklerinin olmadığının farkına varır. Aradığı mutluluğu ve heyecanı evlilikte bulamayan Suad, Necip’le yasak aşk yaşamaya başlar. Ancak bu onu mutlu edeceği yerde karmaşık duygulara ve karamsarlığa sürükler. Evliliği ile aşkı arasında çaresiz kalır.

Süreyya

Suad’ın kocasıdır. İki küçük aileyi içinde barındıran konakta sorumsuz bir biçimde yaşamaktadır. Denize tutkundur. Yaz aylarını Boğaziçi’nde bir yalıda geçirmek, sandal gezintileri yapmak en önemli zevkleri arasındadır. Yıllar ilerledikçe karısına olan ilgisini kaybeder. Kendini oyalayacak basit uğraşlarla vakit geçirir. Suad’ın tersine müzikten hiç anlamaz. Sorumsuz ve ilgisiz bir koca görünümündedir.

Necib

Süreyya’nın halasının oğludur. Otuz yaşlarında, henüz evlenmemiş, yakışıklı, kibar, duygusal, müzik ve eğlence hayatını seven bir gençtir. Pek çok kadınla ilişkisi olmuş ancak aradığı aşkı bir türlü bulamamıştır. Suad’ın bir kadında aradığı tüm özelliklere sahip olduğunu düşünür. Sürekli evlilikten kaçan kadınlara güvenmeyen ve önyargılı yaklaşan Necib, Suad’ın farklı olduğunu düşünür ve ona karşı duygularını gizleyemez. Suad’ın evli olmasından dolayı karmaşık duygulara kapılır; aşk, pişmanlık, karamsarlık, heyecan mutluluk, huzur, sıkıntı, kıskançlık, hayranlık gibi birbiriyle çelişkili duyguları bir arada yaşar.

Hacer

Süreyya’nın kız kardeşi, Fatin’in karısıdır. Kocasını sevmeyen, onu hor gören, onunla pek ilgilenmeyen bir kadındır. Necib’e karşı tek taraflı bir ilgi duyar. Görgülü bir aileye mensup olmasına rağmen alaycı ve kıskanç bakışlarıyla etrafındakileri tedirgin eden bir yapıya sahiptir. Eğlenceyi seven, neşeli, hoppa bir kadındır. Evli olmasına rağmen bekâr bir kadının davranışlarına sahiptir.

Fatin

Hacer’in kocasıdır. Sırf rahat yaşamak için Hacer’le evlenmiştir. Ailede hiç kimsenin saygı göstermediği biridir. Konakta rahat ve sorumsuz bir biçimde yaşayarak Hacer’e sözde kocalık etmektedir. Paraya düşkün biridir.

Romanın Konusu

Romanda; aradığı aşkı ve evleneceği kadını bir türlü bulamayan Necib ile aradığı mutluluğu evliliğinde bulamayan Suad’ın yasak aşkı anlatılır. Yani romanın konusu “yasak aşk”tır. Bu temel üzerine kurgulanan roman; aile kavramı, mutsuz evlilikler, ahlaki değerler, insani duygular ve dönemin İstanbul yaşamını da derinlemesine işlemektedir.

Romanın Türü

Türk edebiyatının Batılı anlamda ilk psikolojik romanıdır. Kişilerin psikolojik tahlillerine uzun uzun yer verilmiştir.

Mekân

Romanın geçtiği mekânlar; köşk, yalı, İstanbul Boğaziçi, Beyoğlu ve İstanbul’un bazı adalarıdır.

Zaman

Olaylar yazın ve yaz sonu, eylül ayında geçmektedir. Romanda mutsuz, karamsar ve ne istediğini bilmeyen kişiler anlatıldığı için, eylül ayıyla bu kişilerin ruhsal durumları arasında benzerlik kurulmuştur. Eylül ayı hem gerçek hem de simgesel anlamda tasvir edilmiştir.

Romanda Anlatıcının Bakış Açısı

Roman, ilahi (hâkim ) bakış açısıyla anlatılmıştır. Anlatıcı, yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir, görür ve duyar. Bu, kişilerin akıllarından geçeni okumaya ve psikolojilerini yansıtmaya kadar uzanır. Anlatıcı, olayların dışında durur. Olaylara ve kahramanlara hâkimdir. Olayların nasıl gelişeceğini önceden bilir ve görür. Olayları anlatırken üçüncü tekil şahıs ağzından konuşur.

Dil ve Anlatım

Eser, Servet-i Fünun neslinin dil ve anlatımını devam ettirir bir anlayışla yazılmıştır. Yazar, kendine has sanatlı söyleyişlerin yanında kelimeleri de seçerek anlatmak istediklerini çarpıcı bir biçimde aktarır. Romanda uzun, bağlı ve sıralı cümlelere çokça yer verilmiştir.

Roman, teknik bakımdan çok ileri bir seviyededir. Kişiler arası denge ustalıkla kurulmuş, olaylar yer yer simgelerle anlatılmıştır. Romanda özellikle kişilerin evlilikleri, soysal yaşantıları ve ruhsal (psikolojik) durumları üzerinde ayrıntılı olarak durulmuştur. Olayların gelişimi sırasında semboller kullanılır. Bu semboller okuyucuya gelecek hakkında birtakım ipuçları verir.

Genel Değerlendirme

Roman, yazarın en başarılı eseri kabul edilmektedir. Romanda en çok aile hayatı üzerinde durulur.

Yazar, eserindeki kişilerin ilişkilerini; bu ilişkilerin niteliğini ve gelişimini anlatır. Kişiler arasındaki neden sonuç ilişkisini iyi kurar.

Yazar bu romanıyla gerçeğe dayanan, sağlam yapılı, kişilerin psikolojilerini ayrıntılı olarak inceleyen, kusursuz bir eser yaratmaya çalışmıştır.

Romandaki kişilerin günümüz toplumuna pek uymadığını, ancak romanın geçmiş dönemlerdeki insanların yaşam tarzı ve psikolojik yapılarını çok başarılı bir biçimde anlatması bakımından mutlaka okunması gereken romanlarımızdan biri olduğu söylenebilir.

Romanı ölümsüz kılan ve klasikler arasına sokan ruhsal tahlillerdeki başarısıdır. Ayrıca Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman olma özelliği de esere ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Mehmet Rauf

Hayatı

Mehmet Rauf, 24 ağustos 1875’te İstanbul’da dünyaya geldi. Kütahyalı Ahmet Hafız Efendi’nin oğludur. Dört yaşında Balat Mektebinde öğrenimine başladı. Yedi yaşında Eyüp Rüştiyesine, on yaşında Soğukçeşme Rüştiyesine devam etti. 1891 yılında Heybeliada’daki Bahriye Mektebinden mezun oldu. Bu yıllarda İngilizce ve Fransızca öğrendi. Tiyatroyla ilgilendi.

1895 yılında staj için Girit’e gönderildi. Stajının bir bölümünü Almanya’da tamamladı. Dönünce İstanbul Tarabya’da elçilik gemilerinin irtibat subaylığı görevine getirildi. “Bir Zambak Hikâyesi”nin yayınlanması üzerine subaylıktan çıkarıldı. Bundan sonra hayatını kalemiyle kazandı. Hikâye, roman ve oyunlar yazdı.

Mehmet Rauf, 1900 yılında Ayşe Sermet Hanım’la evlendi. Bu evlilikten iki kızı oldu. 1910’da İzmir’de ikinci evliliğini yaptı. Bu evliliğinden de bir kızı oldu. 1926’da Muazzez Hanım’la üçüncü evliliğini yaptı. Bu evliliklerinden çocukları olmadı.

Mehmet Rauf, 1927’de hastalandı. Beş yıl boyunca acı çektikten sonra Cerrahpaşa Hastanesinde hayata gözlerini yumdu. Maçka’daki aile mezarlığında toprağa verildi.

Edebi Kişiliği

Mehmet Rauf, yazma çalışmalarına Bahriye Mektebinde öğrenciyken başladı. O dönemde “Danaet yahut Gaskonya Korsanları” adlı bir macera romanı ve “Ruzname-i Hayatım” adıyla anılarını yazdı. Bu döneminde Alphonse Daudet, Emile Zola, Gustave Flaubert gibi yazarları okudu. Bu realist yazarlara özenerek “Canfeza” adlı bir hikâye yazdı.

Edebiyat dünyasına, Halit Ziya’ya gönderdiği “Düşmüş” adlı hikâyesinin “Hizmet” gazetesinde yayınlanmasıyla girdi. O yıllarda Halit Ziya ile mektuplaşmaya başladı. Onun aracılığıyla Servet-i Fünun edebiyatçıları arasında yerini aldı. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin ve Hüseyin Cahit’le tanışıp dost oldu.

Servet-i Fünun dergisinde edebiyat incelemeleri, eleştirinin Batı’da gelişimi, Türk edebiyatında hikâye ve roman gibi çeşitli konularda yazıları yayınlandı. Servet-i Fünun ve Resmi Gazete’den başka kendi çıkardığı “Mehasin” dergisinde küçük hikayeleri yayınlandı. Daha sonra yazar, bunları kitaplaştırdı. Servet-i Fünun’un kapatılmasından sonra, 1908 yılına kadar durgunluk dönemine girdi.

1900-1908 yılları arasında mensur şiirler ve çeşitli yazılar yazdı. “Ezhar” adlı karikatür ve hikâye albümüyle, 1923’te “Süs” adlı bir kadın dergisi çıkardı.

Mehmet Rauf. Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olan “Eylül” romanıyla büyük ün kazandı. Bu romanı, yirmi dört yaşlarındayken memur bulunduğu sefaret gemisinin süvarisi ile eşinin ilişkisinden etkilenerek yazdı. Bu kitabını Halit Ziya’ya ithaf etti. “Eylül” Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesinin altıncı kitabı olarak yayınlandı. Edebi estetik ve değeri tartışılmaz bu eserdeki tahlilleri Halit Ziya, aynı yerde ve durmadan derinleşen bir burguya benzetti. Bundan sonra “Ferda-yı Garam”, “Karanfilve Yasemin”, “Genç Kız Kalbi”, “Böğürtlen”, “Kan Damlası”, “Halas” adlı romanlarını yazdı. Ancak “Eylül”deki başarısına ulaşamadı.

Mensur şiir, hikâye, roman, tiyatro türlerinde otuzun üzerinde eser yazdı. Edebiyat-ı Cedide topluluğu içinde üslubuna en az dikkat eden yazardır. Olayların kahramanları çoğunlukla Mehmet Rauf’u temsil eden, onun arzu ettiği hayatı yaşayan ve onun duygularıyla hareket eden idealize edilmiş tipler oldu. Romanlarında düşünsel yön az ve dağınık durumdadır. Onun başarısı ince ve güçlü bir biçimde yaptığı ruhsal betimlemelerde görülür.

Eserleri

Romanları

Garam-ı Şebab (1896, İkdam’da tefrika)

Eylül (1900)

Ferda-yı Garam (1913)

Menekşe (1915)

Karanfil ve Yasemin (1924)

Genç Kız Kalbi (1925)

Böğürtlen (1926)

Define (1927)

Ceriha (1927)

Son Yıldız (1927)

Kan Damlası (1928)

Halas (1929)

Öyküleri

İhtizar (1909)

Âşıkane (1909)

Son Emel (1913)

Hanımlar Arasında (1914)

Bir Aşkın Tarihi (1915)

Menekşe (1915)

Üç Hikaye (1919)

Kadın İsterse (1919)

Pervaneler Gibi (1920)

İlk Temas İlk Zevk (1923)

Aşk Kadını (1923)

Gözlerin Aşkı (1924)

Eski Aşk Geceleri (1927)

Mensur şiirleri

Siyah İnciler (1901)

Oyunları (Tiyatro)

Ferdi ve Şürekâsı (1909, Halit Ziya’nın aynı adlı romanından uyarlama)

Pençe (1909)

Cidal (1911)

Yağmurdan Doluya (1919)

Sansar (1920)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası