konuşma bozuklukları pdf / KONUŞMA BOZUKLUKLARI - Pozitif Hayat Merkezi

Konuşma Bozuklukları Pdf

konuşma bozuklukları pdf

Konuşma Ve Dil Bozuklukları - TR

Y. Doç. Dr. Mehmet AkifKJLIÇ


Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Tıp Fakültesi, K.B.B. Hastalıkları Anabilim Dalı

Konuşma ve dil bozuklukları, ses ve işitme bozuklukları konular ı ile birlikte


komünikasyon bozuk lukları bilimi içinde incelenmektedir. Ayn ı başlık altında incelenen
bu dört konudan ko nuşma ve dil bozuklukları, ülkemizdeki K.B.B. çevrelerinde ses ve
işitme bozuklukları kadar ilgi görmemektedir. Oysa, yarık damak, velopalatin yetmezlik,
kısa frenulum gibi problemierin konuşma funduszeue.info neden olması, sek:retuar otitis
medianın dil gelişimini geciktirrnesi, çocuklarda konjenital ya da erken yaşta başlayan

sensarinöral işitme kayıplarının ağır dil bozukluklarına neden olması gibi gerçekler,
K.B.B. uzmanlarının konuşma ve dil bozuklukları konusunda en azından temel bilgi
düzeyinde bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmaktadır. Burada konunun daha iyi
anlaşılabilmesi için önce ilgili terminoloj~ temel fonetik ve fonolojiden bahsedilece~ daha
sonra konuşma ve dil bozukluklarının klasifıkasyonu yapılarak bu bozukluklara kısaca

değinilecektir.

TERMiNOLOJi
Komünikasyon kelimesi genel anlamda, iki ya da daha fazla katılımcı arasında bilgi veya
görüş alışverişidir. Katılımcılar insan, hayvan veya makine olabileceği gibi, gönderilen
mesaj da çok çeşitli şekillerde olabilir. Konumuz insan olduğuna göre, burada
komünikasyon terimi ile aniatılmak istenen şey, insanlar arasındaki bilgi ve görüş

= alışverişidir.

=
=
Bilgi ve görüş alışverişi verbal veya nonverbal olabilir. Türkçe, İngilizce gibi bir dil
kullanı mı ile yapılan

ve göz hareketleri ile


komünikasyona verbal komünikasyoo , dil ile ilgisi olmayan el, yüz
yapılan komünikasyona da nonverbal komünikasyon adı verilir.

= Türkçede komünikasyon teriminin karşılığı olarak; iletişim, bildirişim ve bildirişme

=
=
kelimeleri kullanılmaktadır.


=-
=
-=
Komünikasyon
tedavisi ile
bozuklukları

uğraşan
bilimi: Ses,
otolarengolojiye bağlı
konuşma, dil ve işitme bozukluklarının tanı

bir alt disiplindir. Avrupa ülkelerinde


ve
işitme
=
=
·=
1

bozuklukları dışında ses, konuşma ve dil bozuklukları ile ilgilenen tıp dalına foniatri adı

verilmektedir.
Ses (Ötüm): Vokal foldlarda ortaya çıkan titreşim olup İngilizcedeki voice kelimesinin
karşılığıdır.

Konuşma : Dilin duyulabilir şekildeki tezahürüdür. Bir dilin sözcüklerini oluşturmak üzere
fonasyonla ortaya çıkan sesin, ses yolunda şekillenmesi ile oluşur. Yazılı bir müzik eseri
dil ise, bu eserin bir orkestra tarafından seslendirilmesi de konuşmadır. Konuşma;

fonasyon, rezonasyon ve artİkülasyon olaylarından oluşmaktadır.


• Fonasyon (Sesleme): Vokal foldlann titreşimidir. Bu olayda bir temel frekans ve
bunun harmonik adı verilen katlarından oluşan ses ortaya çıkar.
• Rezonasyon (Tınlama): Harmoniklerio bir kısmının ses yolunun o andaki durumuna
göre selektif olarak amplifıye olması olayıdır.
• Artikülasyon (Boğumlama, Eklemleme): Fonasyonla ortaya çıkan sesin; dil, dudak,
yumuşak damak gibi organlar yardımı ile işlenerek konuşma sesinin oluşması olayıdır.
Fonetik (Sesbilim): Konuşma sesinin nasıl meydana geldiğini ve niteliklerini inceleyen
bilimdir. Dile bağımlı değildir.
Dil: İnsanlar arasında komünikasyon amacı ile kullanılan semboller ve bu sembollerin
nasıl bir araya geleceği ile ilgili kurallardan oluşan bir sistemdir. Başka bir ifade ile "Bir
toplumda, ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak; düşünce,

duygu ve isteklerio başkalarına aktarılmasını sağlayan gelişmiş bir sistemdir."


Fonem (Sesbirim): Bir dilde, anlam ayırt edici özelliği olan en küçük birimdir. Fonemler
Uluslararası Fonetik Alfabe (IPA)'de belirlenmiş sembollerle, iki eğik çizgi arasına

yazılarak gösterilir ( 1 b/, 1 e 1 gibi). Anlam farklılığı yaratmayan farklı seslere, yani bir
fonemin farklı şekillerine allofon adı verilir ve fonem üzerine konan diakritik işaretlerle

gösterilir, köşeli parantez içinde yazılır. [ J ], [ t ], [ € ] gibi.


Lengüistik (Dilbilim): Dili çeşitli yönleriyle ele alan, inceleyen bilimdir. Dilin fenoloji,
semantik, morfoloji, sentaks ve pragmatik şeklinde beş farklı komponenti, dilbilimin de bu
komponentlere göre beş ayrı dalı vardır:

2
• Fonoloji (Sesdizim): Bir dilin ses yapısını, fonemlerini, fonemlerin o dildeki
fonksiyonlarını inceleyen bilimdir. Diğer bir deyimle o dilin konuşma seslerini ve
bunların kullanımını inceleyen bilimdir.
• Semantik (Anlambilim): Dili anlam yönünden ele alan bilimdir.
• Morfoloji (Biçimbilim): Fonemlerin nasıl bir araya gelerek ekieri ve kökleri
oluşturduğunu inceleyen bilimdir.
• Sentaks (Sözdizimi): Kelimelerin cümle içinde dizilişlerini inceleyen bilimdir.
• Pragmatik (Edirnbilim): Dilin fonksiyonel kullanımını, başka bir deyimle kişilerin

kültür durumuna göre dilin kullanımını inceleyen bilimdir.

FO NETİK
Bütün dünya dillerindeki konuşma seslerini inceleyen bilimdir. Üç dala ayrılır: Konuşma
seslerinin nasıl çıkarıldığını inceleyen dalına artikü latuar fonetik, akustik özelliklerini
inceleyen dalına akustik fonetik ve algılanmasını inceleyen dalına da odituar fonetik adı

verilir.
Artikülatuar fonetik:
Konuşma sesleri vokaller ve konsonantlar olmak üzere iki ana grupta incelenir. Vokallerle

F konsonantlar arasındaki en önemli fark vokallerde hava yolundaki daralmanın az olması ve

b hava geçişini engellememesidir.


Vokaller: Dil ve dudakların hareketi ile ses yolunda hava akımına karşı bir engel olmadan

= ortaya çıkan konuşma sesleridir.

=
=
V okaller üç farklı özelliğe göre sınıflandırılır:
1. Dilin en yüksek noktasının ön-arka doğrultudaki yeri:
a) Ön: i, ü, e, ö
= u, a, o

=
b) Arka: ı,

2. Dilin yüksekliği:

=
=
a)
b)
Kapalı:

Açık:
i, ü,
e, ö, a, o
ı, u

=
=
3. Dudakların durumu:
a) Düz: i, ı, e, a

=

b) Yuvarlak: ü, u, ö, o


::s 3


Konsonantlar: Ses yolunun farklı noktalarda ve farklı şekillerde daralması ile oluşan
seslerdir. Konsonantlar artikülasyon şekli, artikülasyon noktası ve vokal foldların titreşim -
durumuna göre sınıflandırıhr.
=
Artikülasyon
şeklini
Şekli: Konuşma sesinin artikülasyonu
ve derecesini gösterir. Türkçedeki konsonantlar artiktilasyon
sırasında ses yolundaki
şekline
daralmanın

göre sekiz =
=
grupta incelenir:
1. Plozif: Ses yolunda tam bir kapanma ve bunu takip eden açılma ve hava geçişi söz =
=
konusudur. p, b, t, d, k, g sesleri bu gruptadır.
2. Nazal: Artikülasyon
Türkçede bu grupta m ve n sesleri
sırasında velofaringeal portun
vardır.
açık olduğu konsonantlardır.

Ploziflerle nazal konsonantların ikisine


=
=
birden stop konsonantlar adı verilir.
3. Frikatif: Daralma ileri derecededir fakat hava geçişine imkan verir. Bu grupta s, z,
f, v, h sesleri vardır. s, z, ş ve j seslerine sibilan, f, v, h seslerine nonsibilan sesler
ş,

adı
j, =
=
c
verilir.
4. Afrikat: Bir plozif ve frikatif sesin birlikte
vardır.
çıkması ile oluşur. Bu gruptaç ve c sesleri =
ı::

5. Tril: Dil ucunun titrer bir şekilde birkaç kez sert damağa çarpması ile oluşur . r sesinin c
titrek allofonu bu grupta yer alır.
6. Tap: Dil ucunun bir kez
alır.
damağa çarpması ile oluşur. Türkçedeki r sesi bu grupta yer =
7. funduszeue.info (Yarı Vokal, Glide): Darlık derecesi en az olan konsonantlardır. Bu
grupta y ve ğ sesleri vardır. Bu grupta ayrıca r ve v seslerinin allofonları da yer
almaktadır.

8. Lateral aproksirnant: Aproksimanttan farklı olarak burada hava geçişi dilin yanlarından

olmaktadır. Bu grupta sadece 1 sesi vardır.


Artikülasyon Noktası: Konuşma sesi üretimi sırasında ses yolunun en dar noktasına

artiktilasyon noktası adı verilir. Türkçedeki konsonantlar artikülasyon yerine göre bilabial,
labiodehtal, dentaL alveoler, postalveoler. palatal, velar ve glottal şeklinde sınıflandırılır.

Parantez içindeki sesler allofonları göstemektedir.


1. Bilabial: p, b, m
2. Labiodental: f, v
3. Dental: t , d, n

4
4. Alveoler: ( t ), ( d ), ( n ), r, s, z., 1
5. Postalveoler: ş, j, ç, c
6. Palatal: ( k ), ( g ), y
7. Velar: k, g, ğ
8. Glottal: h
Vokal foldlarm hareketi: Konuşma sesinin üretiminde, vokal foldlarm titreşımı

önemlidir. Vokal foldların titreşim durumu, lngilizcede voiced, voiceless, Türkçede ise
genellikle ötümlü, ötümsüz kelimeleri ile ifade edilir.
Ötürnlü konsonantlar: b, d, g, m, n, r, v, z, j, c, y, ğ, l
Ötümsüz konsonant lar: p, t, k, f, s, ş, ç, b
Akustik fonetik:
Konuşma sesi farklı şiddette ve :frekanstaki çok sayıda sesin bir araya gelmesi ile oluşur.

Bunlann bir kısmı vokal foldlarm titreşimi ile oluşan yüksek enerjiye sahip periyodik
sesler olup diğerleri ses yolunda türbülans gibi olaylara bağlı düşlik enerj ili aperiyodik.
seslerdir. Vokaller büyük ölçüde periyodik seslerden, ötümlü konsonaotlar periyodik ve
aperiyodik, ötümsüz konsonaotlar ise sadece aperiyodik seslerden oluşmaktadır.
Yokallerin ve ötümlü konsonantlarm artikülasyonu sırasında ses yolunun şekline göre
harmoniklerin bir kısmının şiddeti artar bunlar dışmda kalanların şiddeti azalır. Bu olay
sırasında şiddeti artan harmoniklere veya harmonik bölgesine formant adı verilir. Her
vokalin dört ya da beş formantı vardır. Formantlar birinci, ikinci olarak isimlendirilir ve
Fl, F2 şeklinde gösterilir.
Yokallerin akustik özellikleri formantlarla ko layca ifade edilirken, konsonantların akustiği

bu kadar basit değildir. Türbülans, kapanma, patlama ve vokal fo ldların titreşimi konsonant
akustiğinde rol oynar. Frikatiflerde türbülansa bağlı gürültü sesi, patlamalılarda patlama
sesi ile birlikte formant geçişi önemlidir.
Odituar fooetik:
Vokaller yüksek enerjiye sahip olmalarına rağmen daha düşük ftekans bölgelerinde yer
alır. Yokallerin tanınınasında önemli olan birinci ve ikinci formantların frekans değerleri [
i ] sesi hariç Hz'in altındadır. Bu nedenle vokaller yüksek frekanslı işitme

kayıplarından etkilenmezler. Konsonaotlar ise genellikle yüksek :frekanslıdır. Örneğin [s]


sesi ile Hz, [ ş] sesi ile Hz arasındaki gürültü seslerinden

5
oluşmaktadır. Bu nedenle yüksek frekanslı işitme kayıplarında konsonantların duyulması

ve buna bağlı olarak da konuşmanın anlaşdahilirliği bozulur.


Konuşma sesini oluşturan çeşitli frekanslardaki sesleri, taşıdıkları fonetik anlam açısından

ele aldığımızda her sesin aynı derecede önemli olmadığını görürüz. Kulağırmza gelen
konuşma sesi, Corti organının farklı noktalarında yer alan ve farklı frekanslara hassas titrek
tüylü hücreler tarafından algılanarak spektrografik analizde olduğu gibi analiz edilir. Corti
organındaki algılama, frekansların tek tek algılanması şeklinde olmayıp, fonetik açıdan

taşıdıkları anlama göre kritik bant adı verilen gruplara ayırma şeklindedir. Kritik bantların

bir genişliği, bir de merkez frekansı vardır. Kritik bantların genişliği düşük frekanslarda
daha dar ( Hz'in altında Hz), yüksek frekanslarda daha geniştir (Örn. 10 Hz
civarında Hz).

FONOLOJİ
Fenoloji, bir dilin fonemierini ve fonemlerin o dildeki fonksiyonlarını inceleyen bilimdir.
Fonemler, segmental ve suprasegmenta1 olmak üzere iki ana grupta incelenir. Segmental
F
fonemler fonetik başlığı altında incelenen vokaller ve konsonantlardır. Suprasegmental
fonemler ise sözün anlamını değiştirebilen vurgu, entonasyon gibi özeliklerdir. Fenoloji,
fonetik biliminin aksine dile özgüdür. Burada fenoloji ile ilgili olarak sadece çocuklarda
fonotojik gelişme ve konuşmanın öğrenilmesi sırasında görülen fonotojik proçeslerden
bahsedi lecektir.

FONOLOJİK GELiŞME
Çocukların anadillerinde kullanılan fonemleri öğrenme sUreciclir. Fonemlerin öğrenilme

yaşı o dildeki kullanım sıklığı ile ilgili olduğundan doğal olarak diller arasmda farklılıklar

gözlenir. Bu nedenle fonotojik gelişme konusunun her dil için ayrı ayrı araştırılması

zorunludur.
Genel kurallar:
1. Vokaller, plozif, nazal ve aproksimant konsonaotlar daha erken öğrenilir.
2. Frikatifler ve likitler (l ver sesleri) daha geç öğrenilir.
3. Ağzın ön kısmında oluşan sesler arkada oluşan sesiere göre daha erken öğrenilir.

6
=-
=-
;s-
FONOLOJİK PROÇESLER

==
s-
Normal dil gelişimi
bazı
sırasında çocuk, anadilinin fenolojik kurallarını öğrenirken başlangıçta

basitleştirme amacına

=
hatalar yapar. Artikülasyonu güç olan sesleri yönelik olan bu
. hatalara fenolojik proçesler adı verilir. Burada fenolojik kontrast, dolayısıyla konuşmanın

=- anlaşılabilirliği bozulmuştur. Çocuğun dil gelişimi sırasında görülen 40'tan fazla fenolojik

=-
=-
proçes
sırasında
vardır. Bunların büyük bir kısmı

görülmeyen patolojik proçeslerdir.


normal olup, bir kısmı da normal dil gelişimi

=-
:s-
En sık görtiJeo fonolojik proçesler:
1. Son konsonant düşmesi: ver~ [ ve ], kuş~ [ku]
2. Zayıfhece delesyonu: telefon- [ tefon ], patates~ [ pates]
::,- 3. Reduplikasyon: Genellikle ilk hecenin tekrarlanması şeklinde görülür. doktor~ [ dodo
=w- ], hala~ [ lala]

=-
~
4. Duraklaştırma:

], çocuk- [dodu]
Bir frikatifkonsonantın yerine plozif bir konsonant gelir. fare ~ [ paye

5. Önleştirme: Velar bir konsonant yerine daha önde yer alan başka bir konsananatın
~
1 gelmesidir. kalem ~ [ talem ], bebek~ [ bebet ]
6. Kayıcılaştırma: I ver yeriney veya v sesi getirilir. para ~ [paya],
7. Asimilasyon: Bir konsanantın başka bir konsonantı kendine benzetmesidir. benim ~

[men.iın]. n b'yi kendine benzeterek nazal yapmıştır.

TÜRKİYE TÜRKÇESi VE ULUSLARARASI FONETiK ALFABE

Dünyada kullanılan tüm dillerde toplam ses sayısı 'e yakındır. Uluslararası Fonetik
Alfabede (IPA'de) bu seslerin her biri farklı sembollerle gösterilmektedir.
Türk alfabesindeki sıraya göre Türkçenin fonemleri ve allafonları şu şekildedir:

Sıra Yazı Fonem AUofon


ı <a> la! [ a, a, A, u]
2 <b> Ibi [b]
3 <c> ld3 1 [ d3]
4 <ç> 1 tJ 1 [ tJ, tJb]
5 <d > ldl [d, d]

7
6 <e > le/ [ e, e]

7 < f> 1f 1 [f]


8 < g> l g/ [j , g ]

9 < ğ > 1 ll{ 1 r:, u.ı J


10 < h> /h/ [h]

ll < ı> /W/ r w, i-, Y, ~ 1


12 < i> 1i1 [ i' ı ]
13 <j> 13 1 [ 3, d3]
14 < k> /k/ [c, ch, k, k h ]
15 < 1> ll l [ ı ' J, t ]
16 < m> Im i [m]

17 < n> /n/ ( n, n, r.ı ]


18 < o> / 'J / [ 'J, o]
19 < ö> 1 re 1 [ce, 0]
20 <p> Ipi [ p, ph ]

21 < r> Iri [r, r , ı]

22 < s> 1s 1 [s]


23 < ş> !JI [s]
24 <t> /tl [ t, J, tb, tb ]
25 < u> 1u 1 [u, u]

26 < ü> Iy i [ y, y]
27 <v> lv! [ v, u]
28 <y> 1j 1 [ j , j]
29 < z> IZI [ z, ~]

8
KONUŞMA BOZUKLUKLAR!

A. Artikülasyon Bozuklukları:

1. Fonetik Bozukluklar (Dislaliler): Bu tip bozukluklarda konuşma seslerinden bir


veya bir kaçının yerini standart olmayan başka bir ses alır. Bozuk olan her ses
için ayrı bir karşılık vardır, yani fonolajik kontrast bozulmamıştır ve bu nedenle
fonotojik bozukluktan farklı olarak konuşmanın anlaşılabilirliği bozulmaıruştır.

örneğin, çocuk, /s/ fonemi yerine Türkçede olmayan [e] sesini veya standart dışı
başka bir sesi çıkarır. Fonetik bozukluklar, fonksiyonel veya organik orijinli
olabilir.
En çok s (sigmatizm), ver (rotasizm) seslerinde bozukluk görülür.
2. Motor Bozukluklar:
a) Anartri 1 dizartri: Konuşma mekanizması ile ilgili kas hareketinin yetersiz
olması veya hiç olmaması durumudur. Motor sistemin korteksle konuşma ile
ilgili kaslar arasında her hangi bir noktasında bir bozukluk söz konusudur.
b) Oral apraksi 1 dispraksi: Ağız bölgesinde istemli kas kontrolünün olmaması.
Burada merkez sinir sistemindeki bir patolojiye bağlı olarak bir programlama
problemi söz konusudur. Sabit olmayan artİkülasyon hataları, konuşmaya

başlamada güçlük ve substitüsyon şeklinde hatalar görülür. Anartriden farklı

olarak kaslarda bir zayıflık söz konusu değildir, sadece kontrol problemi söz
konusudur.
Tedavi: Genel olarak artikülasyon bozukluğu terapisi dört aşamadan oluşmaktadır:
• Perseptüel eğitim: Hastaya standart ses ile kendi çıkardığı bozuk ses dinletilir
ve aradaki fark gösterilir.
• Düzeltme
• Stabilizasyon
• Günlük konuşmada kullanma: Yeni öğretilen ses; hece, kelime ve cümlede
kullanılarak günlük hayata uygulanır.

9
B. Akıcıhk (Ritm) bozuklukları:

1. Kekemelik (Stuttering, Stanunering): Konuşma ritmini bozan; sık tekrarlar,


uzatmalar, tereddütler ve duraklamalarla karakterize bir konuşma bozukluğudur.
2. Cluttering: Kelimeleri yuvarlayarak aniaşılmayı bozacak derecede hızlı konuşma
durumudur. Cluttering de kekemelik gibi bir akıcılık bozukluğu olup üç temel
özelliği vardır:

• Konuşma ileri derecede hızlıdır.


• Cümle yapısı bozuktur.
• Bazı heceler ve sesler anlaşılmaz veya yutulmuştur.
Cluttering hastasının konuşması hızlı, düzensiz ve monoton olup cümle yapısı

bozuktur. Kelimeler tekrarlanabilir, birleştirilebilir, okurna-yazma problemleri


görülebilir. Bu kişiler yavaş konuştukları takdirde konuşmaları normal ve
anlaşılabilirdir.

KEKEMELİK (STUTTERING)
Kekemelik, konuşmanın anormal düzeyde hece, ses tekrarları, uzatmaları ve
duraklamalada kesildiğ~ konuşurken zorlanma, konuşmaktan kaçınma ve anormal
artikülasyon postürü ile karakterize bir konuşma akıcılık problernidir.
Kekemeliğin iki ana komponenti vardır:
1. Akıcılığın bozulması: Uzatmalar, tekrarlar ve duraklamalar.
2. Konuşmacının akıcılıktaki bozukluğa karşı reaksiyon lan:
a) Psikolojik reaksiyonlar
b) Motor reaksiyonlar: Aşırı kas eforu, baş-boyun hareketleri gibi.
Kekemeliğin ilk işaretleri 2Y yaşlarında görülmeye başlar. Çocuk başlangıçta tekrarlar
ve uzatmaların farkında değildir ve bu nedenle konuşmaktan kaçınmaz. Bu çocukların

çoğunda problem kendiliğinden kaybolur, fakat bir kısmında problem devam eder ve yaş

ilerledikçe çocuk durumun farkına varmaya ve bu şekildeki konuşmaya reaksiyon


göstermeye başlar. önceleri eforsuz olan uzatma ve tekrarlar daha hızlı, düzensiz, yoğun ve
eforlu olmaya başlar. Çocuk konuşrnaktan, özellikle bazı kelime ve sesleri çıkarmaktan
korkmaya ve korktukça da daha fazla kekelemeye başlar. Konuşma ritmindeki bozukluğa

karşı gösterilen reaksiyon kişiden kişiye farklı olacağı için ileri yaşlardaki kekemelikler

10
arasında çok büyük farklılıklar gözlenir. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıktır ve bu
oran çeşitli yayınlarda 3/1 ile 4/1 arasında değişmektedir.

İnsidans: Kekemeliğin görülme sıklığı% 1' e yakındır. ABD' de yaklaşık 2 kişide
kekemelik sorunu olduğu bildirilmektedir.

Etyoloji:
Kesin neden bilinmemektedir. Bununla birlikte çok sayıda teori mevcuttur ve bu teoriler üç
ana grupta toplanabilir:
ı. Organik teoriler: Kekemeliğin bazı ailelerde sık görülmesi, yine erkek çocuklarda kız

çocuklardan dört kat fazla görülmesi etyolojide organik faktörlerin rol alabileceğini

düşündürmüş ve bu problemin organik orijinli olduğunu ispat etmeye yönelik çok


sayıda teori ortaya atılmıştır. Fakat bunların hiçbirinin doğruluğu ispatlanamamıştır.

2. Nöroz teorisi: Psikiyatristler ve psikologlar kekeme hastaya kendi


. -·- ~~
açılanndan

baktıklarında ön planda nöroz olduğunu görürler. Bu teori de günümüzde kabul


görmemektedir. Kekemelerde görülen nöroz neden değil, sonuçtur.
3. Öğrenme teorileri: Kekemeliğin patogenezi ile ilgili günümüzde en fazla kabul gören
teoriler bu gruptadır. yaşlarındaki çocukların çoğunda, bazı stres dururnlarında

duraklama ve hece tekrarları görülür. Fakat çocukların pek azında bu duraklama ve


tekrarlar devam eder ve bir süre sonra da kaçınma reaksiyonları ortaya çıkmaya başlar.
Bu gruptaki teorilerden semantik teoriye göre kekemelik çocuğun ağzında değil

ebeveynin kulağında başlar. Tekrarlara ve uzatmalara karşı anne babanın kızarak veya
cezalandırarak cevap vermesi ile çocuk konuşmaktan korkmaya ve çekinıneye başlar.

Bu gruptaki hayal kırıklığı teorisine göre ise kekemelik ebeveynin kulağında değil

çocuğun kendi kulağında başlar.

Klinik:
Kekemelik kişiye göre son derece değişiklik gösteren bir bozukluktur. Kekemelikte primer
fenomen intrafonemik yarılmadır. Daha sonra çocuk bu primer reaksiyona karşı bazı

reaksiyonlar geliştirir.
Bu verbal belirtilerle birlikte, çeşitli derecelerde yüz, boyun, omuz, ekstremiteler ve hatta
tüm vücudu ilgilendiren hareketler görülür. Bu hastalar konuşma sırasında göz temasından
kaç ınır.
Tedavi:

ll
-,.
Literatürde kekemelik tedavisinde başarılı olduğu belirtilen yüzlerce yöntem bildirilmiştir.
Kekemelik çok boyutlu bir problem olduğu için tedavisi de çok boyutlu olmalıdır. Ayrıca
-
tedavi her hastaya göre ayn ayn planlanmalıdır.

--=

Primer (Erken evre) kekemeliğin tedavisi:
-=
-=
Bir çocuğun doğal oyun ortamında kelimede 50 veya daha fazla kelimede problem
oluyorsa kekemelikten bahsedilebilir ve tedavi edilmesi gerekir. Kekemelik. başlangıç

döneminde kelime ve durum korkusu ortaya çıkmadan tedavi edilirse kolayca düzelebilir. -=
~~
Erken evre kekemeliğin tedavisinde PFAGH şeklinde kısaltılan emosyonel problemlerio
ortadan kaldırılması veya azaltılması gerekir.
• P (penalty =
tutumunun ortadan
ceza): Kekemeliğin

kaldırılması
erken evresinde
gerekir. Anne ve baba
anne-babanın cezalandırıcı

başta olmak üzere çocuğun


-=;
~


çevresindeki kişilerin, çocuğu dinlerken duraklama, tekrar ve uzatma gibi
bozan problemler karşısında sabırlı ve hoşgörülü olması gerekir.
F (frustration = engellenme, hayal kırıklığı): Çocuğun isteklerine
akıcılığı

karşı çıkilması
-=-=
onu hayal kırıklığına uğratır.

uğratacak davranışlardan
Çözüm için ebeveynin,
mümkün
çocuğu

olduğunca kaçınması, çocuğun


hayal kırıklığına

buna karşı
-=
ı::


toleransının empati veya adaptasyon

A (anksiyete)
yoluyla artırılması gerekir.
-=
l::
• G (guilt = suçluluk duygusu, utanma)
ı::
H (hostility = düşmanlık)

Çocuğun anksiyete, utanma ve düşmanlık gibi duyguların etkisinden kurtulabilmesi için bu =
ı=
duyguların açığa vurulmasına imkan verilmelidir.
Sekonder (İleri evre) kekemeliğin tedavisi: -ı::

Tedavinin başarılı olabilmesi için akıcılık problemi ile psikolojik problemierin birlikte ı=
tedavi edilmesi gerekir. İleri evre kekemelikte psikolojik sorunların çözümü için ı=
psikoterapi uygulanabilir. Fakat, psikolojik problemler konuşma probleminden
ı=
kaynaklandığı için, konuşma düzelmedikçe psikolojik problemler de düzelmez. Sadece
ı=
akıcılık problemini çözmeye yönelik olarak, metronem yardımı ile ritmik konuşma,
ı:
delayed auditery feedback, ünlüterin uzatılınası gibi yöntemler de kalıcı çözüın sağlamaz.

12
!1
!
!
Van Riper Tekniği: Bu tekniğin esas hedefi kekeme kişinin korkulan, kaçınma ve çaba
!1
reaksiyonlarıdır. Kekemeliği modifiye etmeye yönelik olan bu tedavi yaklaşımı MIDVAS
!! şeklinde kısaltılan altı aşamadan oluşmaktadır:

= • Motivasyon: Bu aşamada hastaya problemi ve uygulanacak tedavi yöntemi uygun

=
= •
bir dille anlatılır ve problemin çözümü konusunda neler yapabileceği öğretilir.
İdantifikasyon: İkinci aşamada hastaya kekemelik problemini artıran faktörlerden

=
= •
bahsedilir. Bu faktörler, ceza, sinirlenme, anksiyete, suçluluk duygusu,
duygusu, iletişim stresi, durum korkusu ve kelime korkusudur.
Desansitizasyon: Bu aşamada idantifikasyonda sıralanan emosyonel faktörlere
düşmanlık

karşı
!
hastanın dayanıklılığı artırılınaya çalışılır.
=s • Varyasyon: Emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermesi öğretilir.
• Aproksirnasyon: Hasta emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermeyı

= öğrendikten sonra bu aşamada kekemeliği azaltacak yenj reaksiyonlar öğrenmesine

=

yardım edilir.
Stabilizasyon: Hastanın minimal korku ve eforla konuşabildiği noktaya
ulaşıldığmda bunun stabilize edilmesi, devamlı bir hale getirilmesi gerekir.


DİL BOZUKLUKLARI
:s Dil bozuklukları çok hafif bir bozukluktan dilin tamamen o lmaması gibi ağır bir
::s bozukluğa kadar çeşitli düzeylerde olabilir. Bozukluk sözlü dilde veya yazılı dilde
olabileceği gibi dilin algı veya ifadesinde de olabilir. Dil bozuklukları, dil gelişim
:s bozukluğu ve edinilmiş dilin kaybı (afazi, disfazi) şeklinde iki ana grupta incelenir:

A. Dil gelişim bozukluğu: Problem dil gelişiminde gecikme veya hatalı dil gelişimi

şeklinde olabilir. Fenoloji, morfoloji, semantik ve sentaks gibi dilin çeşitli



komponentlerindeki gelişme, çocuğun yaşına uygun değilse, yani geri kalmışsa dil

gelişiminde gecikme söz konusudur. Çocuğun konuştuğu dil, o dilin kurallarına
uymuyor, farklılık gösteriyorsa ise hatalı dil gelişiminden bahsedilir. En sık görülen
şekil olan fenolojik bozuklukta, çocuğun sesleri tek tek çıkarmada bir problemi
olmamasına rağmen konuşması anlaşılmayacak ölçüde bozulınuştur. Normal dil

:s gelişimi sırasında görülen fenolojik proçes denilen olaylar bu çocuklarda bol


miktarda gözlenir. Fonetik bozukluktan farklı olarak burada fenolojik kentrast yani

fonemlerin anlam ayırt etme özelliği bozulmuştur.

.
:3 13


Dil gelişim bozukluklarında etyoloji:
1. Beyin hasarı:

a) Minimal beyin hasarı: Bu çocuklar karakteristik olarak hiperaktiftirler.


Dil gelişiminin gecikmesi dışında, algılama problemleri ve hafif
derecede zeka geriliği söz konusudur.
b) Motor handikapla birükte olan beyin hasarı (Cerebral palsy): Bu
çocuklar genellikle multipl handikaplı çocuklardır. Dil probleminin yanı
sıra dizartri şeklinde konuşma bozukluğu da görülür.
c) Mental retardasyon: Primer olarak entelektüel kapasite etkitenmiştir ve
buna bağlı olarak dil gelişiminde gecikme görülür.
2. işitme bozuklukları: işitme kaybının düzeyine bağlı olarak hatalı dil
gelişimi, dil gelişiminde gecikme veya dilsizlik görülebilir.
3. Psikiyatrik problemler:
a) Çocukluk şizofrenisi
b) Otizm: Otistik çocuk etrafıyla ilişki kurmak istemez. Çevresinden ayrı

bir dünyada yaşar.


c) Negativizm
4. Çevresel stimülasyon yokluğu
5. İdyopatik dil gelişim bozukluğu
B. Afaziler 1 disfaziler: Dil gelişimi tamamlandıktan sonra, öğrenilmiş olan dil
yeteneğinin tamamen kaybolmasına afazi, kısmen bozulmasına ise disfazi adı

verilir. Afazili hasta, kendini birdenbire dilini bilmediği bir ülkede bulan insan
gibidir. Konuşulanları duyar, fakat ne dendiğini anlayamaz. Afazi, sol hemisferde,
kortikal ve subkortikal bölgeyi etkileyen serebrovasküler olaylar, travma, tümör ve
enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan ve genellikle sağ hemipleji ile birlikte
görülen bir problemdir.
Afaziaklarda hem sözlü, hem de yazılı dilin ifade ve algılama komponentlerinde
değişik dÜZeylerde bozukluk söz konusudur.
Afaziler geleneksel olarak üç ana grupta incelenir:
1. Motorafazi (Broca afazisi): Konuşma tutuk ve anlaşılması güçtür. Dizartriden
farklı olarak, diğer dil fonksiyonlarında da az veya çok etkilenme söz
konusudur.

14
2. Sensoryel afazi (Wernicke afazisi): Bu hastalarda özellikle algılama yeteneği

bozulınuştur. Konuşma akıcı olmakla birlikte hasta tarafından funduszeue.infon yeni


kelimeler nedeni ile anlaşılma sı güçtür.
3. Global (Total) afazi: Bütün dil fonksiyonları etkilenmiştir.

Afazili hastalarda bazı diğer dil bozukluklarında kullanılan terimler:


Odituar agnozi: Sözlü mesajları yorumlama yeteneğinin olmaması.
Anomi: Bir nesnenin ismini bulamama. Kişinin konuşma yeteneği olmasına rağmen sözlü
mesajların ifade edilmesinde problem vardır.
Disleksi (Aieksi): Okuma yeteneğinin bozulması veya kaybolması.
Disgrafi (Agrafi): Yazma yeteneğinin bozulması veya kaybolması.
Diskalküli (Akalküli): Hesap yapma yeteneğinin bozulması veya kaybolması.
Dil bozukluklarında tedavi:
Dil problemlerinde en uygun tedavi kişinin dil sisteminin tüm özelliklerinin incelenmesi ve
belirlenmesi ile mümkündür. Dil gelişim testi veya afazi testleri ile dilin hangi
komponentlerinin etkilendiği belirlenir ve buna göre dil eğitimi uygulanır. Dil eğitiminin

mümkün olmadığı durumlarda ise nonverbal komünikasyon tekniklerinden yararlanılır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
ı. Bali MJ. Phonetics for Speech Pathology, 2nd ed London: Whurr Publishers,
2. Demircan Ö. Türkçenin Sesdizimi. Istanbul : Der Yayınları,
3. Grundy K (ed.). Linguistics in Clinical Practice, 2nd ed. London: Whurr Publishers,
4. Ladefoged P. A Course in Phonetics, 3rd ed. Fort Worth: Harcourt Brace College Publishers,
5. Lowe RJ. Phonology. Baltimore: Williams & Wm
lkins,
6. Minifie FO. Introduction to Communication Sciences and Disorders. San Diego: Singular Publishing,

7. Moore BCJ. Psychology ofHearing, 4th ed San Diego: Academic Press,

=-
8. Shriberg LD and Kent RD. Clinical Phonetics, 2nd ed. Needham Heights: Allyn & Bacon,
9. Van Riper CandEmerick L. Speech Correçtion, 8th ed. Englewood Cliffs: Prentice-Hall, Ine.,
:ll Wendler J, Seidner W, Kittel G und Eysholdt U. Lehrbuch der Phoniatrie und Padaudiologie, 3. Aufl.
Stuttgart: George Thieme Verlag,
:ll
ll. Yavaş M. Phonology: Development and Disorders. San Diego: Singular Publishing,

=-:ll
:tl
:!1
C!l ıs



ORGANiZASYON K0~1~TESi
r Doçfunduszeue.info ADA
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
funduszeue.infoım KAYTAZ
Istanbul Ümversitesi Cerrahpaşa Tip Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doçfunduszeue.info ÖZ
Istanbul ünıversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr Murat TOPRAK
Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesı KBB Anabilim Dalı

EGITICiLER
Doçfunduszeue.info ADA
Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Şafak DAGLI
Ankara Numune Hastanesi KBB Kliniği

funduszeue.info DEMIRELLER
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı
funduszeue.info lrfan DEVRANOGLU
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Gürsel DURSUN
Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Doçfunduszeue.infoa GEREK
GATA Ankara-KBBAnabilim Dalı

funduszeue.info Güzin GÜREL


Istanbul Vniversitesi Istanbul Tıp Fakültesı KBB Anabilim Dalı
funduszeue.infoım KAYTAZ
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Anat KEIDAR Ph.D.
Head and Neck Surgical Group, New York, USA
.. funduszeue.info KILIÇ
Sütçü Imam Vniversitesi Tıp Fakültesi-KBB Anabilim Dalı
funduszeue.info KOÇAK
Istanbul Cerrahi Hastanesi KBB
funduszeue.infoım KORKUT
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tip Fakültesi KBB Anabilim Dalı
.. Doçfunduszeue.info KÖYBAŞIOGLU
Gazi Vniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı

funduszeue.info öGüT
Ege üniversitesi Ege Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1
Doçfunduszeue.info ÖZ
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı
funduszeue.info SOYLU
Çukurova Üniversitesi, Çukurova Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1
Prof. funduszeue.info TINAZ
Istanbul Üniversitesi Istanbul T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doçfunduszeue.info TOPRAK
Istanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1

iLETIŞIM ADRESi
P.K.9 Cerrahpaşa Istanbul
Tel: () 15 19 Faks: () 11 27

PFIZER ILAÇLARI A.Ş.


Ortaköy Istanbul Tel: () 22 1O (B Hat) -
30 10 (10 Hat) Faks: () 06 24 funduszeue.info

TTB taratmdan 11 kredi puam ile kredilenmiştir.

Footer menu

Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ KONUŞMA BOZUKLUKLARI Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ [email protected] 1 Kavramlar • Ses: 1. Kulak tarafından algılanan ses basınç dalgaları (İng. sound) 2. Konuşmanın hammaddesi; ötüm, seda (İng. voice) 3. Elektronik ses (İng. audio) • Rezonans: Sesin, supraglotik vokal trakttaki kavitelerde şekillenmesi. • Konuşma: Dilin duyulabilir dışavurumu; sesi ve rezonansı da içinde barındırır. • Dil: 1. İletişim amacıyla kullanılan semboller sistemi 2. Bu semboller sistemini kullanma (yeteneği) 3. . 2 1 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ KBB ve Konuşma Bozuklukları • Ses bozuklukları kadar konuşma bozuklukları da KBB alanını ilgilendirmektedir. kranyal sinir ve dalları • Velofarengeal kapı • Santral • Waldeyer halkası • Ağız boşluğu • Fonksiyonel • Dil • Dişler • Dudaklar • Burun boşlukları • Nörojen: • V., VII., IX., X. ve XII. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Periferik Konuşma Bozuklukları (Disglosiler) • Konuşma organlarından veya bunları inerve eden periferik sinirlerden kaynaklanan konuşma bozuklukları • Bu bozukluklardan hangilerinin; • Medikal veya cerrahi tedavi ile düzeleceğini, • Uyguladığımız tedavinin/girişimin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu, • Konuşma terapisi gerektirdiğini bilmek KBB hekiminin görevidir. • Cerrahi girişimlerin hastanın konuşmasını hangi yönde ve ne düzeyde etkilediğini ortaya koymak da yine bizim sorumluluğumuzdadır. 5 5 Periferik Konuşma Bozukluğu Nedenleri • Düşük intraoral basınç (gerekli intraoral basıncın oluşturulamaması) • Artikülatör organ hareketlerinin yetersizliği • Dil ile diş/dişeti arasındaki ilişkinin bozulması • Farengeal, oral ve nazal kavitelerin şeklinin değişmesi 6 3 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dil ile Diş/Dişeti Arasındaki İlişkinin Bozulması • Ünsüz konuşma seslerinin önemli bir kısmı dil ile diş/dişeti arasından çıkar. Bu nedenle bu ilişkide küçük bir bozulma konuşmayı olumsuz etkiler. • Bu ilişki aşağıdaki durumlarda bozulabilir: • Ankiloglosi (kısa frenülum) • Maloklüzyon: • Anterior open-bite • Retrognatizm • Diş kayıpları 9 Farengeal, Oral ve Nazal Kavitelerin Şeklinin Değişmesi • Tonsil/adenoid hipertrofisi • Tonsil/adenoid cerrahisi • Burun tıkanıklığı yapan tümör dışı nedenler • Benign ve malign tümörler • Tümör cerrahisi 10 5 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Fonksiyonel konuşma problemlerinin bir kısmının altında organik nedenler yatmaktadır. • Dil ve konuşma gelişiminin devam ettiği çocukluk döneminde ortaya çıkan sorunların zamanında tedavi edilmemesinin yanlış öğrenmeye neden olabileceği unutulmamalıdır. 11 Temel Fonetik 12 6 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Konuşmanın Bileşenleri • Segmentler: • Ünlüler • Ünsüzler • Suprasegmentler: • Vurgu • Tonlama 13 Konuşmanın Bileşenleri 14 7 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Ünlüler • Ünlülere ait konuşma bozuklukları ünsüzlere kıyasla daha az problem oluşturur. 15 Ünsüzler • Anlam taşıma özelliği daha fazla olduğu için pratikte üzerinde daha fazla durulur. 16 8 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Artikülasyon Zonları (AZ) • Klinik fonetikte ünsüzler çıkış noktalarına göre dört artikülatuvar zona (AZ) ayrılır: • 1. AZ (labiyal) • 2. AZ (koronal) • 3. AZ (palatovelar) • 4. AZ (farengolarengeal) 17 17 Artikülasyon Zonları (AZ) I. AZ II. AZ III. AZ IV. AZ (Labiyal) (Koronal) (Palatovelar) (Farengolarengeal) 18 18 9 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Bir dile ait zihinsel düzeydeki fonolojik kodları göstermek için ise eğik çizgiler kullanılır. Bir dile ait zihinsel düzeydeki fonolojik kodları göstermek için ise eğik çizgiler kullanılır. 20 10 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Disglosilerin Sınıflandırılması 21 Disglosi • Konuşma organlarındaki (fonetik aparat) anatomik bozukluklardan veya periferik sinir paralizilerinden kaynaklanır. • Disglosiler etiyolojilerine ve etkilenen organa göre sınıflandırılır. 22 11 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Etiyolojik Sınıflandırma • Organojen disglosi: • Konjenital malformasyonlar: Yarık dudak, damak • Gelişim bozuklukları: Dental bozukluklar • Benin lezyonlar: Neoplastik, nonneoplastik • Malin lezyonlar: • Kütle etkisi • Cerrahi eksizyon • Radyoterapi • Yaralanmalar ve bunlara bağlı skarlar • Enflamatuvar hastalıklara bağlı skarlar • Nörojen disglosi: Periferik sinir paralizilerine bağlı. (Foniyatri pratiğinde sinir beyin sapını terk ettikten sonra periferik olarak kabul edilir.) • Miyojen disglosi: Miyasteni gibi kas hastalıklarına bağlıdır. 23 23 Konjenital Malformasyonlar • Yarık: • Damak • Dudak • Alveol • Makroglosi • Mikrostomi • Mikrognati • Kısa frenülum: • Lingüal • Labiyal 24 12 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Gelişim Bozuklukları • Maksila/mandibüla hipoplazisi • Dişlerin sayısı/pozisyonu ile ilgili sorunlar • Nedenler: • Ağız solunumu • Ağızla ilgili alışkanlıklar: • Dil itimi (İng. tongue thrust) • Parmak emme • Emzik kullanma (2 yaşından sonra) 25 Kitlesel Lezyonlar • Benin lezyonlar: • Nonneoplastik: Tonsil hipertrofisi, adenoid vejetasyon • Neoplastik • Malin lezyonlar 26 13 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Doku Hasarı / Kaybı • Cerrahi girişimler • Travmalar 27 Enflamasyon / Dejenerasyon • Radyoterapi • Cerrahi girişime veya travmaya bağlı sikatrizasyon • Dental enflamasyonlar (periodontit, jinjivit vs.) • Diş kayıpları 28 14 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dr. Mehmet Akif KILIÇ Labiyal Disglosi • Dudak problemlerinden kaynaklanan konuşma bozuklukları • Etiyoloji: Fasiyal paralizi, dudak yaralanmaları, malin lezyonların cerrahi eksizyonu, yarık dudak gibi konjenital malformasyonlar • Semptomatoloji: Etkilenen konuşma sesleri • I. AZ’da artiküle edilen ünsüzler ([p], [b], [m], [f], [v]) • Yuvarlak ([o], [œ], [u], [y]) ve ön-düz ünlüler ([e], [i]) 31 31 Skuamöz Hücreli Karsinom Nedeniyle Alt Dudak Kama Rezeksiyonu 32 32 16 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dental Disglosi • Maloklüzyon veya diğer dental problemlerden kaynaklanan konuşma bozuklukları • Etiyoloji: Dişleri etkileyen pek çok problem konuşmayı bozabilir. • Maloklüzyonlar • Dental problemler: Süpernümerer dişler, diastema, rotasyon gibi • Diş kayıpları: • Çocuklardaki fizyolojik kayıplar • Erişkinlerdeki total veya parsiyel kayıplar • Diş protezleri • Ortodontik uygulamalar • Semptomatoloji: Etkilenen konuşma sesleri • Sibilan (ıslıksı) ünsüzler ([s], [z], [ ʃ ], [ʒ]) • Diğer ünsüzler: II. AZ ünsüzleri ([t], [d], [l], [n], [r]), diş-dudak ünsüzleri ([f], [v]) 33 33 Ön Açık Kapanış Deformitesi (Anterior Open Bite Deformity) • Parmak emme, (alt) dudak emme, emzik kullanımı, dil itimi gibi nedenlere bağlıdır. • Dil itimi (infantil yutma, atipik yutma, oral miyofonksiyonel bozukluk, İng. tongue thrust): Yutma sırasında dilin öne doğru hareketi. Dilin süt çocukluğu dönemindeki fonksiyonlarını ileri yaşlarda da sürdürmesi sonucunda ortaya çıkar. 34 17 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Ön açık kapanış deformitesinin en önemli nedeni dil itimidir. Tedavisinde palatal crib adı verilen apareyler kullanılır. 35 Ön Açık Kapanış Deformitesi 36 36 18 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Sürekli Ağız Solunumunun Konuşma Organları Üzerindeki Etkisi • Çocuklarda ağız solunumunun en önemli nedeni adenoid vejetasyondur. 38 38 19 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Lingüal Disglosi • Dil problemlerden kaynaklanan konuşma bozuklukları • En önemli aktif artikülatör olması nedeniyle dili ilgilendiren her türlü sorun konuşmayı az veya çok etkiler. • Etiyoloji: • Konjenital anomaliler: Kısa lingüal frenülum • Akromegaliye bağlı makroglosi • Küçük ağrılı lezyonlar • Benin lezyonlar: Neoplastik, nonneoplastik • Malin lezyonlar • Yaralanmalar veya cerrahi girişimler • Hipoglosus paralizisi • Semptomatoloji: Etkilenen konuşma sesleri • Dil ucu ve lamina: I. ve II. AZ ünsüzleri • Dorzum ve kök: Ünlüler ve orofarengeal rezonans 39 39 Olgu (Parsiyel Glosektomi) 40 20 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Olgu (Total Glosektomi) 41 Kısa Frenülum • Lingüal frenülum: • Parsiyel • Komplet (ankiloglosi) • Labiyal frenülum: • Süperior • İnferior 42 21 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Kısa Lingüal Frenülumda Kullanılan Cerrahi Yöntemler • Frenektomi • Horizontal-vertikal plasti 43 Frenektomi 44 22 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Horizontal-Vertikal Plasti 45 Palatovelar Disglosi • Eş anlamlısı: Velofarengeal yetersizlik • Sert ve yumuşak damak problemlerden kaynaklanan konuşma bozuklukları • Etiyoloji: • Konjenital anomaliler: Yarık damak, derin farenks • Yaralanmalar: Maksilofasiyal travmalar • Cerrahi: Tonsilektomi, adenoidektomi, uyku apnesi cerrahisi, bölgeye yönelik malinite cerrahileri • Periferik vagus paralizisi • Semptomatoloji: Temel bulgu hipernazalitedir. Artikülasyon hataları iki farklı şekilde olabilir. • Zorunlu hatalar: Anormal yapıya bağlıdır (nazal emisyon, [b] yerine [m], [d] yerine [n] kullanımı gibi) • Kompansatuvar hatalar: Artikülasyon noktasının değiştirilmesi söz konusudur, artikülasyon şekli ise korunur. 46 46 23 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Olgu • Erişkin yarık damak 47 Velofarengeal Yetersizlik • Hafif düzeyde ise hipernazalite şeklinde rezonans bozukluğuna neden olur. • Orta ve ileri derecedeki yetersizliklerde intraoral basıncın oluşturulamaması nedeniyle oral patlamalı ünsüzler üretilemez. • Cerrahi tedavi: • Sfinkter farengoplasti • Farengeal flep 48 24 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Sfinkter Farengoplasti - I • Her iki tarafta palatofarengeus kasını içeren süperior tabanlı flepler hazırlanır. 49 Sfinkter Farengoplasti - II • Farenks arka duvarı üzerinde insizyon yapılır, mukoza hafifçe eleve edilir. • Palatofarengeal flepler 90° çevrilir ve farenks arka duvarında açılan yuvaya sütüre edilir. • Donör alan sütüre edilir. 50 25 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Farengeal Flep (Süperior Tabanlı) • Posterior farengeal duvardan kaldırılan flebin yumuşak damağa birleştirilmesi işlemidir. • Farengeal flebin genişliği ameliyat öncesi nazal endoskopi ile değerlendirilen lateral farengeal duvar hareketine göre belirlenir. • Bu girişimle VF port orta hatta kapatılmış olur, yanlarda iki küçük açıklık kalır. • Geniş defekt durumlarında tercih edilmelidir. 51 51 52 52 26 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Nazal Disglosi • Nazal problemlerden veya nazofarenkste yer kaplayan lezyonlardan kaynaklanan konuşma bozuklukları • Etiyoloji: • Konjenital anomaliler: Koanal atrezi • Deformiteler: Septum deviyasyonu • Enflamasyonlar: Soğuk algınlığı, alerjik rinit • Nonneoplastik kütlesel lezyonlar: Nazal polip, adenoit vejetasyon • Benin lezyonlar • Malin lezyonlar • Semptomatoloji: Temel problem hiponazalitedir. Etkilenen konuşma sesleri • Burun ünsüzleri: [m] yerine [b], [n] yerine [d] kullanılır. 53 53 Olgu • Nazal polip + sinüzit 54 27 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Farengeal Disglosi • Farengeal problemlerden kaynaklanan rezonans bozuklukları • Etiyoloji: • Konjenital anomaliler: Ektopik tiroit • Nonneoplastik lezyonlar: Tonsil hipertofisi • Benin ve malin lezyonlar: • Kütle etkisi • Cerrahi eksizyon • Enflamasyonlar: Tonsilit, farengeal abse • Skarlar • Semptomatoloji: Temel problem rezonans bozukluğudur. Farenksteki kütlesel lezyonlar «sıcak patates sesi» olarak isimlendirilen rezonans bozukluğuna yol açar. Türkçede farengeal ünsüz olmadığı için artikülasyon etkilenmez. 55 55 Larengeal Disglosi • Larenksle ilgili hastalıklar ses bozukluğuna neden olur. • Parsiyel veya total larenjektomi gibi ameliyatlar sonucunda konuşma problemi de ortaya çıkar. 56 28 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dr. Mehmet Akif KILIÇ Klinik Testler • Bzoch testi: Aşağıdaki standart cümleler kullanılarak takip eden slaytta anlatıldığı şekilde yapılır. • Nazal cümle: «Annem Emine’ye ninni mırıldandı.» • Oral cümle: «Petek, kırık tahta kapıyı kapattı.» • Ayna buğulanma testi 59 Bzoch (Cul-de-Sac) Testi • Standart nazal cümle önce burun açık sonra burun kapalı iken seslendirilir: • İleri derecede hiponazalite söz konusuysa cümleler aynı işitilir. • Normonazalite ve hipernazalite durumlarında cümleler farklı işitilir ancak farklılık değişir. • Oral cümleler önce burun açık sonra burun kapalı iken seslendirilir: • Hipernazalite söz konusuysa cümleler farklı işitilir. Burun açık Burun kapalı • Rezonans normalse veya hiponazalite söz konusuysa cümleler aynı işitilir. 60 60 30 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Akustik ve Aerodinamik Analiz • Nazalans ölçümü: • Akustik yöntem • Aerodinamik yöntem • İntraoral basınç ölçümü • Konuşma seslerinin akustik analizi 61 Praat Yardımlı Nazalans Ölçer (PYNÖ) ile Nazalans Ölçümü 62 31 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ PYNÖ ile Nazalans Ölçümü Fon Spesifik Nazal Emisyon (FSNE) sorunu olan bir çocukta standart sibilan cümlenin artikülasyonu sırasında ortaya çıkan nazal emisyonlar (Ch 1, nazal; Ch 2, oral kanal). Wav ve TextGrid dosyası funduszeue.info adresinde «funduszeue.info» dosyası içinde yer almaktadır. 63 Konuşma Seslerinin Akustik Analizi • Konuşma sesleri, periyodik ötüm enerjisiyle gürültü enerjisinden oluşur. • Ötüm enerjisi: Ünlüler ve ünsüzler için • F0 (temel frekans) • Formantlar • ÖBZ (Ötüm Başlama Zamanı) • Şiddet • Süre • Gürültü enerjisi: Ünsüzler ve bazı patolojik ünlüler • Spektral momentler • Şiddet • Süre 64 64 32 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ [ɑmɑʧ] kelimesinin dalga formu ve spektrogramı: «Praat Info» penceresinde 1. [ɑ] ünlüsünün ms’de ölçülen formantları görülmektedir. 65 65 [tɑt] kelimesinin dalga formu ve spektrogramı: 1. [t] ünsüzünün ÖBZ değeri 51,6 ms olarak ölçülmüştür. 66 66 33 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ [ s ] ünsüzünün orta noktasında elde edilen spektrum ve üzerinde ölçülen spektral moment değerleri SAM = Hz SS = Hz Skewness = 0,05 Kurtosis = 1,37 67 67 Tedavi Yöntemleri 68 34 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Tedavi Seçenekleri • Medikal tedavi • Cerrahi girişimler • Protez uygulamaları • Davranış değiştirme: • Konuşma dışı motor egzersizler • Konuşma terapisi • Total nonverbal iletişim sistemleri 69 69 Medikal Tedavi • Disglosilerde medikal tedavinin yeri sınırlıdır. • Enfeksiyöz hastalıklar: Stomatit, akut tonsilit gibi • Alerji • Myastenia gravis 70 70 35 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Cerrahi Girişimler • Disglosilerin çoğu cerrahi girişimlerle tedavi edilir. • İntrakapsüler tonsilektomi: Mikrodebrider, koblatör, radyofrekans gibi cihazlar yardımıyla tonsil kapsülünü koruyacak şekilde yapılır. • Endoskopik süperior parsiyel adenoidektomi: Endoskop ve mikrodebrider yardımıyla Passavant kabartısı korunarak yapılır. 72 36 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Dr. Mehmet Akif KILIÇ Davranış Değiştirme Yöntemleri • Hastanın ve ailesinin psikososyal durumu bu tür tedavilerin başarısını önemli ölçüde etkiler. Bu durum tedaviye başlanmadan değerlendirilmelidir. • Genel prensipler: • Mümkün olduğunca erken başlanmalıdır. • Hastanın konuşmasını tamamen düzeltmek değil kapasitesini en iyi şekilde kullanmak amaçlanmalıdır. Bu durum tedavi başlamadan önce hastaya ve yakınlarına anlatılmalı, beklentileri gerçekçi bir noktaya çekilmelidir. • Gürültülü ortamlardan kaçınma gibi iletişim davranışları değiştirilmelidir. • Davranış değiştirme yöntemleri iki grupta incelenir: • Konuşma dışı motor egzersizler • Konuşma terapisi 75 75 Konuşma Dışı Motor Egzersizler • Gevşeme: Progresif relaksasyon, masaj • Güçlendirme egzersizleri: Oral-motor egzersizler • ROM egzersizleri: Organların yapabildiği maksimum hareketin yavaş bir şekilde tekrarlanmasından ibarettir. 76 76 38 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ Konuşma Terapisi • Kompansatuvar hataları düzeltmek için kullanılır. Zorunlu hatalar bu yöntemle düzeltilemez. • Sorunlu konuşma seslerinin artikülasyonunu kolaylaştıran yeni teknikler öğretilmelidir. • Solunum, fonasyon ve artikülasyon organları birbirini etkiler, bu nedenle birlikte tedavi edilmelidir. • Konuşma sesleri farklı pozisyonlarda ve farklı komşuluklarda seslendirilmeli en net artikülasyon bulunduktan sonra kullanımı diğer pozisyon ve komşuluklara genişletilmelidir. • Hasta kendi konuşmasını değerlendirebilmeli, yapamıyorsa kulak eğitimi verilmelidir. 77 77 Prognoz • Cerrahi veya ortodontik olarak düzeltilen disglosilerde çoğunlukla iyi sonuçlar alınmaktadır. • Bununla birlikte konuşma bozukluğunun düzelmesi; hastanın dil, motor, işitme, işitsel işlemleme yeteneklerine, zekasına ve motivasyonuna bağlıdır. 78 78 39 Prof. Dr. Mehmet Akif KILIÇ İlginiz için teşekkür ederim 79 40

KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI Y. Doç. Dr. Mehmet AkifKJLIÇ Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi, K.B.B. Hastalıkları Anabilim Dalı Konuşma ve dil bozuklukları, ses ve işitme bozuklukları konular ı ile birlikte komünikasyon bozuk lukları bilimi içinde incelenmektedir. Ayn ı başlık altında incelenen bu dört konudan ko nuşma ve dil bozuklukları, ülkemizdeki K.B.B. çevrelerinde ses ve işitme bozuklukları kadar ilgi görmemektedir. Oysa, yarık damak, velopalatin yetmezlik, kısa frenulum gibi problemierin konuşma funduszeue.info neden olması, sek:retuar otitis medianın dil gelişimini geciktirrnesi, çocuklarda konjenital ya da erken yaşta başlayan sensarinöral işitme kayıplarının ağır dil bozukluklarına neden olması gibi gerçekler, K.B.B. uzmanlarının konuşma ve dil bozuklukları konusunda en azından temel bilgi düzeyinde bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmaktadır. Burada konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ilgili terminoloj~ temel fonetik ve fonolojiden bahsedilece~ daha sonra konuşma ve dil bozukluklarının klasifıkasyonu yapılarak bu bozukluklara kısaca değinilecektir. TERMiNOLOJi Komünikasyon kelimesi genel anlamda, iki ya da daha fazla katılımcı arasında bilgi veya görüş alışverişidir. Katılımcılar insan, hayvan veya makine olabileceği gibi, gönderilen mesaj da çok çeşitli şekillerde olabilir. Konumuz insan olduğuna göre, burada komünikasyon terimi ile aniatılmak istenen şey, insanlar arasındaki bilgi ve görüş = alışverişidir. = = Bilgi ve görüş alışverişi verbal veya nonverbal olabilir. Türkçe, İngilizce gibi bir dil kullanı mı ile yapılan ve göz hareketleri ile komünikasyona verbal komünikasyoo , dil ile ilgisi olmayan el, yüz yapılan komünikasyona da nonverbal komünikasyon adı verilir. = Türkçede komünikasyon teriminin karşılığı olarak; iletişim, bildirişim ve bildirişme = = kelimeleri kullanılmaktadır. =· =- = -= Komünikasyon tedavisi ile bozuklukları uğraşan bilimi: Ses, otolarengolojiye bağlı konuşma, dil ve işitme bozukluklarının tanı bir alt disiplindir. Avrupa ülkelerinde ve işitme = = ·= 1 bozuklukları dışında ses, konuşma ve dil bozuklukları ile ilgilenen tıp dalına foniatri adı verilmektedir. Ses (Ötüm): Vokal foldlarda ortaya çıkan titreşim olup İngilizcedeki voice kelimesinin karşılığıdır. Konuşma : Dilin duyulabilir şekildeki tezahürüdür. Bir dilin sözcüklerini oluşturmak üzere fonasyonla ortaya çıkan sesin, ses yolunda şekillenmesi ile oluşur. Yazılı bir müzik eseri dil ise, bu eserin bir orkestra tarafından seslendirilmesi de konuşmadır. Konuşma; fonasyon, rezonasyon ve artİkülasyon olaylarından oluşmaktadır. • Fonasyon (Sesleme): Vokal foldlann titreşimidir. Bu olayda bir temel frekans ve bunun harmonik adı verilen katlarından oluşan ses ortaya çıkar. • Rezonasyon (Tınlama): Harmoniklerio bir kısmının ses yolunun o andaki durumuna göre selektif olarak amplifıye olması olayıdır. • Artikülasyon (Boğumlama, Eklemleme): Fonasyonla ortaya çıkan sesin; dil, dudak, yumuşak damak gibi organlar yardımı ile işlenerek konuşma sesinin oluşması olayıdır. Fonetik (Sesbilim): Konuşma sesinin nasıl meydana geldiğini ve niteliklerini inceleyen bilimdir. Dile bağımlı değildir. Dil: İnsanlar arasında komünikasyon amacı ile kullanılan semboller ve bu sembollerin nasıl bir araya geleceği ile ilgili kurallardan oluşan bir sistemdir. Başka bir ifade ile "Bir toplumda, ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak; düşünce, duygu ve isteklerio başkalarına aktarılmasını sağlayan gelişmiş bir sistemdir." Fonem (Sesbirim): Bir dilde, anlam ayırt edici özelliği olan en küçük birimdir. Fonemler Uluslararası Fonetik Alfabe (IPA)'de belirlenmiş sembollerle, iki eğik çizgi arasına yazılarak gösterilir ( 1 b/, 1 e 1 gibi). Anlam farklılığı yaratmayan farklı seslere, yani bir fonemin farklı şekillerine allofon adı verilir ve fonem üzerine konan diakritik işaretlerle gösterilir, köşeli parantez içinde yazılır. [ J ], [ t ], [ € ] gibi. Lengüistik (Dilbilim): Dili çeşitli yönleriyle ele alan, inceleyen bilimdir. Dilin fenoloji, semantik, morfoloji, sentaks ve pragmatik şeklinde beş farklı komponenti, dilbilimin de bu komponentlere göre beş ayrı dalı vardır: 2 • Fonoloji (Sesdizim): Bir dilin ses yapısını, fonemlerini, fonemlerin o dildeki fonksiyonlarını inceleyen bilimdir. Diğer bir deyimle o dilin konuşma seslerini ve bunların kullanımını inceleyen bilimdir. • Semantik (Anlambilim): Dili anlam yönünden ele alan bilimdir. • Morfoloji (Biçimbilim): Fonemlerin nasıl bir araya gelerek ekieri ve kökleri oluşturduğunu inceleyen bilimdir. • Sentaks (Sözdizimi): Kelimelerin cümle içinde dizilişlerini inceleyen bilimdir. • Pragmatik (Edirnbilim): Dilin fonksiyonel kullanımını, başka bir deyimle kişilerin kültür durumuna göre dilin kullanımını inceleyen bilimdir. FO NETİK Bütün dünya dillerindeki konuşma seslerini inceleyen bilimdir. Üç dala ayrılır: Konuşma seslerinin nasıl çıkarıldığını inceleyen dalına artikü latuar fonetik, akustik özelliklerini inceleyen dalına akustik fonetik ve algılanmasını inceleyen dalına da odituar fonetik adı verilir. Artikülatuar fonetik: Konuşma sesleri vokaller ve konsonantlar olmak üzere iki ana grupta incelenir. Vokallerle F konsonantlar arasındaki en önemli fark vokallerde hava yolundaki daralmanın az olması ve b hava geçişini engellememesidir. Vokaller: Dil ve dudakların hareketi ile ses yolunda hava akımına karşı bir engel olmadan = ortaya çıkan konuşma sesleridir. = = V okaller üç farklı özelliğe göre sınıflandırılır: 1. Dilin en yüksek noktasının ön-arka doğrultudaki yeri: a) Ön: i, ü, e, ö = u, a, o = b) Arka: ı, 2. Dilin yüksekliği: = = a) b) Kapalı: Açık: i, ü, e, ö, a, o ı, u = = 3. Dudakların durumu: a) Düz: i, ı, e, a = b) Yuvarlak: ü, u, ö, o =· ::s 3 Konsonantlar: Ses yolunun farklı noktalarda ve farklı şekillerde daralması ile oluşan seslerdir. Konsonantlar artikülasyon şekli, artikülasyon noktası ve vokal foldların titreşim - durumuna göre sınıflandırıhr. = Artikülasyon şeklini Şekli: Konuşma sesinin artikülasyonu ve derecesini gösterir. Türkçedeki konsonantlar artiktilasyon sırasında ses yolundaki şekline daralmanın göre sekiz = = grupta incelenir: 1. Plozif: Ses yolunda tam bir kapanma ve bunu takip eden açılma ve hava geçişi söz = = konusudur. p, b, t, d, k, g sesleri bu gruptadır. 2. Nazal: Artikülasyon Türkçede bu grupta m ve n sesleri sırasında velofaringeal portun vardır. açık olduğu konsonantlardır. Ploziflerle nazal konsonantların ikisine = = birden stop konsonantlar adı verilir. 3. Frikatif: Daralma ileri derecededir fakat hava geçişine imkan verir. Bu grupta s, z, f, v, h sesleri vardır. s, z, ş ve j seslerine sibilan, f, v, h seslerine nonsibilan sesler ş, adı j, = = c verilir. 4. Afrikat: Bir plozif ve frikatif sesin birlikte vardır. çıkması ile oluşur. Bu gruptaç ve c sesleri = ı:: 5. Tril: Dil ucunun titrer bir şekilde birkaç kez sert damağa çarpması ile oluşur . r sesinin c titrek allofonu bu grupta yer alır. 6. Tap: Dil ucunun bir kez alır. damağa çarpması ile oluşur. Türkçedeki r sesi bu grupta yer = 7. funduszeue.info (Yarı Vokal, Glide): Darlık derecesi en az olan konsonantlardır. Bu grupta y ve ğ sesleri vardır. Bu grupta ayrıca r ve v seslerinin allofonları da yer almaktadır. 8. Lateral aproksirnant: Aproksimanttan farklı olarak burada hava geçişi dilin yanlarından olmaktadır. Bu grupta sadece 1 sesi vardır. Artikülasyon Noktası: Konuşma sesi üretimi sırasında ses yolunun en dar noktasına artiktilasyon noktası adı verilir. Türkçedeki konsonantlar artikülasyon yerine göre bilabial, labiodehtal, dentaL alveoler, postalveoler. palatal, velar ve glottal şeklinde sınıflandırılır. Parantez içindeki sesler allofonları göstemektedir. 1. Bilabial: p, b, m 2. Labiodental: f, v 3. Dental: t , d, n 4 4. Alveoler: ( t ), ( d ), ( n ), r, s, z., 1 5. Postalveoler: ş, j, ç, c 6. Palatal: ( k ), ( g ), y 7. Velar: k, g, ğ 8. Glottal: h Vokal foldlarm hareketi: Konuşma sesinin üretiminde, vokal foldlarm titreşımı önemlidir. Vokal foldların titreşim durumu, lngilizcede voiced, voiceless, Türkçede ise genellikle ötümlü, ötümsüz kelimeleri ile ifade edilir. Ötürnlü konsonantlar: b, d, g, m, n, r, v, z, j, c, y, ğ, l Ötümsüz konsonant lar: p, t, k, f, s, ş, ç, b Akustik fonetik: Konuşma sesi farklı şiddette ve :frekanstaki çok sayıda sesin bir araya gelmesi ile oluşur. Bunlann bir kısmı vokal foldlarm titreşimi ile oluşan yüksek enerjiye sahip periyodik sesler olup diğerleri ses yolunda türbülans gibi olaylara bağlı düşlik enerj ili aperiyodik. seslerdir. Vokaller büyük ölçüde periyodik seslerden, ötümlü konsonaotlar periyodik ve aperiyodik, ötümsüz konsonaotlar ise sadece aperiyodik seslerden oluşmaktadır. Yokallerin ve ötümlü konsonantlarm artikülasyonu sırasında ses yolunun şekline göre harmoniklerin bir kısmının şiddeti artar bunlar dışmda kalanların şiddeti azalır. Bu olay sırasında şiddeti artan harmoniklere veya harmonik bölgesine formant adı verilir. Her vokalin dört ya da beş formantı vardır. Formantlar birinci, ikinci olarak isimlendirilir ve Fl, F2 şeklinde gösterilir. Yokallerin akustik özellikleri formantlarla ko layca ifade edilirken, konsonantların akustiği bu kadar basit değildir. Türbülans, kapanma, patlama ve vokal fo ldların titreşimi konsonant akustiğinde rol oynar. Frikatiflerde türbülansa bağlı gürültü sesi, patlamalılarda patlama sesi ile birlikte formant geçişi önemlidir. Odituar fooetik: Vokaller yüksek enerjiye sahip olmalarına rağmen daha düşük ftekans bölgelerinde yer alır. Yokallerin tanınınasında önemli olan birinci ve ikinci formantların frekans değerleri [ i ] sesi hariç Hz'in altındadır. Bu nedenle vokaller yüksek frekanslı işitme kayıplarından etkilenmezler. Konsonaotlar ise genellikle yüksek :frekanslıdır. Örneğin [s] sesi ile Hz, [ ş] sesi ile Hz arasındaki gürültü seslerinden 5 oluşmaktadır. Bu nedenle yüksek frekanslı işitme kayıplarında konsonantların duyulması ve buna bağlı olarak da konuşmanın anlaşdahilirliği bozulur. Konuşma sesini oluşturan çeşitli frekanslardaki sesleri, taşıdıkları fonetik anlam açısından ele aldığımızda her sesin aynı derecede önemli olmadığını görürüz. Kulağırmza gelen konuşma sesi, Corti organının farklı noktalarında yer alan ve farklı frekanslara hassas titrek tüylü hücreler tarafından algılanarak spektrografik analizde olduğu gibi analiz edilir. Corti organındaki algılama, frekansların tek tek algılanması şeklinde olmayıp, fonetik açıdan taşıdıkları anlama göre kritik bant adı verilen gruplara ayırma şeklindedir. Kritik bantların bir genişliği, bir de merkez frekansı vardır. Kritik bantların genişliği düşük frekanslarda daha dar ( Hz'in altında Hz), yüksek frekanslarda daha geniştir (Örn. 10 Hz civarında Hz). FONOLOJİ Fenoloji, bir dilin fonemierini ve fonemlerin o dildeki fonksiyonlarını inceleyen bilimdir. Fonemler, segmental ve suprasegmenta1 olmak üzere iki ana grupta incelenir. Segmental F fonemler fonetik başlığı altında incelenen vokaller ve konsonantlardır. Suprasegmental fonemler ise sözün anlamını değiştirebilen vurgu, entonasyon gibi özeliklerdir. Fenoloji, fonetik biliminin aksine dile özgüdür. Burada fenoloji ile ilgili olarak sadece çocuklarda fonotojik gelişme ve konuşmanın öğrenilmesi sırasında görülen fonotojik proçeslerden bahsedi lecektir. FONOLOJİK GELiŞME Çocukların anadillerinde kullanılan fonemleri öğrenme sUreciclir. Fonemlerin öğrenilme yaşı o dildeki kullanım sıklığı ile ilgili olduğundan doğal olarak diller arasmda farklılıklar gözlenir. Bu nedenle fonotojik gelişme konusunun her dil için ayrı ayrı araştırılması zorunludur. Genel kurallar: 1. Vokaller, plozif, nazal ve aproksimant konsonaotlar daha erken öğrenilir. 2. Frikatifler ve likitler (l ver sesleri) daha geç öğrenilir. 3. Ağzın ön kısmında oluşan sesler arkada oluşan sesiere göre daha erken öğrenilir. 6 =- =- ;s- FONOLOJİK PROÇESLER == s- Normal dil gelişimi bazı sırasında çocuk, anadilinin fenolojik kurallarını öğrenirken başlangıçta basitleştirme amacına = hatalar yapar. Artikülasyonu güç olan sesleri yönelik olan bu . hatalara fenolojik proçesler adı verilir. Burada fenolojik kontrast, dolayısıyla konuşmanın =- anlaşılabilirliği bozulmuştur. Çocuğun dil gelişimi sırasında görülen 40'tan fazla fenolojik =- =- proçes sırasında vardır. Bunların büyük bir kısmı görülmeyen patolojik proçeslerdir. normal olup, bir kısmı da normal dil gelişimi =- :s- En sık görtiJeo fonolojik proçesler: 1. Son konsonant düşmesi: ver~ [ ve ], kuş~ [ku] 2. Zayıfhece delesyonu: telefon- [ tefon ], patates~ [ pates] ::,- 3. Reduplikasyon: Genellikle ilk hecenin tekrarlanması şeklinde görülür. doktor~ [ dodo =w- ], hala~ [ lala] =- ~ 4. Duraklaştırma: ], çocuk- [dodu] Bir frikatifkonsonantın yerine plozif bir konsonant gelir. fare ~ [ paye 5. Önleştirme: Velar bir konsonant yerine daha önde yer alan başka bir konsananatın ~ 1 gelmesidir. kalem ~ [ talem ], bebek~ [ bebet ] 6. Kayıcılaştırma: I ver yeriney veya v sesi getirilir. para ~ [paya], 7. Asimilasyon: Bir konsanantın başka bir konsonantı kendine benzetmesidir. benim ~ [men.iın]. n b'yi kendine benzeterek nazal yapmıştır. TÜRKİYE TÜRKÇESi VE ULUSLARARASI FONETiK ALFABE Dünyada kullanılan tüm dillerde toplam ses sayısı 'e yakındır. Uluslararası Fonetik Alfabede (IPA'de) bu seslerin her biri farklı sembollerle gösterilmektedir. Türk alfabesindeki sıraya göre Türkçenin fonemleri ve allafonları şu şekildedir: Sıra Yazı Fonem AUofon ı <a> la! [ a, a, A, u] 2 <b> Ibi [b] 3 <c> ld3 1 [ d3] 4 <ç> 1 tJ 1 [ tJ, tJb] 5 <d > ldl [d, d] 7 6 <e > le/ [ e, e] 7 < f> 1f 1 [f] 8 < g> l g/ [j , g ] 9 < ğ > 1 ll{ 1 r:, u.ı J 10 < h> /h/ [h] ll < ı> /W/ r w, i-, Y, ~ 1 12 < i> 1i1 [ i' ı ] 13 <j> 13 1 [ 3, d3] 14 < k> /k/ [c, ch, k, k h ] 15 < 1> ll l [ ı ' J, t ] 16 < m> Im i [m] 17 < n> /n/ ( n, n, r.ı ] 18 < o> / 'J / [ 'J, o] 19 < ö> 1 re 1 [ce, 0] 20 <p> Ipi [ p, ph ] 21 < r> Iri [r, r , ı] 22 < s> 1s 1 [s] 23 < ş> !JI [s] 24 <t> /tl [ t, J, tb, tb ] 25 < u> 1u 1 [u, u] 26 < ü> Iy i [ y, y] 27 <v> lv! [ v, u] 28 <y> 1j 1 [ j , j] 29 < z> IZI [ z, ~] 8 KONUŞMA BOZUKLUKLAR! A. Artikülasyon Bozuklukları: 1. Fonetik Bozukluklar (Dislaliler): Bu tip bozukluklarda konuşma seslerinden bir veya bir kaçının yerini standart olmayan başka bir ses alır. Bozuk olan her ses için ayrı bir karşılık vardır, yani fonolajik kontrast bozulmamıştır ve bu nedenle fonotojik bozukluktan farklı olarak konuşmanın anlaşılabilirliği bozulmaıruştır. örneğin, çocuk, /s/ fonemi yerine Türkçede olmayan [e] sesini veya standart dışı başka bir sesi çıkarır. Fonetik bozukluklar, fonksiyonel veya organik orijinli olabilir. En çok s (sigmatizm), ver (rotasizm) seslerinde bozukluk görülür. 2. Motor Bozukluklar: a) Anartri 1 dizartri: Konuşma mekanizması ile ilgili kas hareketinin yetersiz olması veya hiç olmaması durumudur. Motor sistemin korteksle konuşma ile ilgili kaslar arasında her hangi bir noktasında bir bozukluk söz konusudur. b) Oral apraksi 1 dispraksi: Ağız bölgesinde istemli kas kontrolünün olmaması. Burada merkez sinir sistemindeki bir patolojiye bağlı olarak bir programlama problemi söz konusudur. Sabit olmayan artİkülasyon hataları, konuşmaya başlamada güçlük ve substitüsyon şeklinde hatalar görülür. Anartriden farklı olarak kaslarda bir zayıflık söz konusu değildir, sadece kontrol problemi söz konusudur. Tedavi: Genel olarak artikülasyon bozukluğu terapisi dört aşamadan oluşmaktadır: • Perseptüel eğitim: Hastaya standart ses ile kendi çıkardığı bozuk ses dinletilir ve aradaki fark gösterilir. • Düzeltme • Stabilizasyon • Günlük konuşmada kullanma: Yeni öğretilen ses; hece, kelime ve cümlede kullanılarak günlük hayata uygulanır. 9 B. Akıcıhk (Ritm) bozuklukları: 1. Kekemelik (Stuttering, Stanunering): Konuşma ritmini bozan; sık tekrarlar, uzatmalar, tereddütler ve duraklamalarla karakterize bir konuşma bozukluğudur. 2. Cluttering: Kelimeleri yuvarlayarak aniaşılmayı bozacak derecede hızlı konuşma durumudur. Cluttering de kekemelik gibi bir akıcılık bozukluğu olup üç temel özelliği vardır: • Konuşma ileri derecede hızlıdır. • Cümle yapısı bozuktur. • Bazı heceler ve sesler anlaşılmaz veya yutulmuştur. Cluttering hastasının konuşması hızlı, düzensiz ve monoton olup cümle yapısı bozuktur. Kelimeler tekrarlanabilir, birleştirilebilir, okurna-yazma problemleri görülebilir. Bu kişiler yavaş konuştukları takdirde konuşmaları normal ve anlaşılabilirdir. KEKEMELİK (STUTTERING) Kekemelik, konuşmanın anormal düzeyde hece, ses tekrarları, uzatmaları ve duraklamalada kesildiğ~ konuşurken zorlanma, konuşmaktan kaçınma ve anormal artikülasyon postürü ile karakterize bir konuşma akıcılık problernidir. Kekemeliğin iki ana komponenti vardır: 1. Akıcılığın bozulması: Uzatmalar, tekrarlar ve duraklamalar. 2. Konuşmacının akıcılıktaki bozukluğa karşı reaksiyon lan: a) Psikolojik reaksiyonlar b) Motor reaksiyonlar: Aşırı kas eforu, baş-boyun hareketleri gibi. Kekemeliğin ilk işaretleri 2Y yaşlarında görülmeye başlar. Çocuk başlangıçta tekrarlar ve uzatmaların farkında değildir ve bu nedenle konuşmaktan kaçınmaz. Bu çocukların çoğunda problem kendiliğinden kaybolur, fakat bir kısmında problem devam eder ve yaş ilerledikçe çocuk durumun farkına varmaya ve bu şekildeki konuşmaya reaksiyon göstermeye başlar. önceleri eforsuz olan uzatma ve tekrarlar daha hızlı, düzensiz, yoğun ve eforlu olmaya başlar. Çocuk konuşrnaktan, özellikle bazı kelime ve sesleri çıkarmaktan korkmaya ve korktukça da daha fazla kekelemeye başlar. Konuşma ritmindeki bozukluğa karşı gösterilen reaksiyon kişiden kişiye farklı olacağı için ileri yaşlardaki kekemelikler 10 arasında çok büyük farklılıklar gözlenir. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıktır ve bu oran çeşitli yayınlarda 3/1 ile 4/1 arasında değişmektedir. İnsidans: Kekemeliğin görülme sıklığı% 1' e yakındır. ABD' de yaklaşık 2 kişide kekemelik sorunu olduğu bildirilmektedir. Etyoloji: Kesin neden bilinmemektedir. Bununla birlikte çok sayıda teori mevcuttur ve bu teoriler üç ana grupta toplanabilir: ı. Organik teoriler: Kekemeliğin bazı ailelerde sık görülmesi, yine erkek çocuklarda kız çocuklardan dört kat fazla görülmesi etyolojide organik faktörlerin rol alabileceğini düşündürmüş ve bu problemin organik orijinli olduğunu ispat etmeye yönelik çok sayıda teori ortaya atılmıştır. Fakat bunların hiçbirinin doğruluğu ispatlanamamıştır. 2. Nöroz teorisi: Psikiyatristler ve psikologlar kekeme hastaya kendi . -·- ~~ açılanndan baktıklarında ön planda nöroz olduğunu görürler. Bu teori de günümüzde kabul görmemektedir. Kekemelerde görülen nöroz neden değil, sonuçtur. 3. Öğrenme teorileri: Kekemeliğin patogenezi ile ilgili günümüzde en fazla kabul gören teoriler bu gruptadır. yaşlarındaki çocukların çoğunda, bazı stres dururnlarında duraklama ve hece tekrarları görülür. Fakat çocukların pek azında bu duraklama ve tekrarlar devam eder ve bir süre sonra da kaçınma reaksiyonları ortaya çıkmaya başlar. Bu gruptaki teorilerden semantik teoriye göre kekemelik çocuğun ağzında değil ebeveynin kulağında başlar. Tekrarlara ve uzatmalara karşı anne babanın kızarak veya cezalandırarak cevap vermesi ile çocuk konuşmaktan korkmaya ve çekinıneye başlar. Bu gruptaki hayal kırıklığı teorisine göre ise kekemelik ebeveynin kulağında değil çocuğun kendi kulağında başlar. Klinik: Kekemelik kişiye göre son derece değişiklik gösteren bir bozukluktur. Kekemelikte primer fenomen intrafonemik yarılmadır. Daha sonra çocuk bu primer reaksiyona karşı bazı reaksiyonlar geliştirir. Bu verbal belirtilerle birlikte, çeşitli derecelerde yüz, boyun, omuz, ekstremiteler ve hatta tüm vücudu ilgilendiren hareketler görülür. Bu hastalar konuşma sırasında göz temasından kaç ınır. Tedavi: ll -,. Literatürde kekemelik tedavisinde başarılı olduğu belirtilen yüzlerce yöntem bildirilmiştir. Kekemelik çok boyutlu bir problem olduğu için tedavisi de çok boyutlu olmalıdır. Ayrıca - tedavi her hastaya göre ayn ayn planlanmalıdır. --= Primer (Erken evre) kekemeliğin tedavisi: -= -= Bir çocuğun doğal oyun ortamında kelimede 50 veya daha fazla kelimede problem oluyorsa kekemelikten bahsedilebilir ve tedavi edilmesi gerekir. Kekemelik. başlangıç döneminde kelime ve durum korkusu ortaya çıkmadan tedavi edilirse kolayca düzelebilir. -= ~~ Erken evre kekemeliğin tedavisinde PFAGH şeklinde kısaltılan emosyonel problemlerio ortadan kaldırılması veya azaltılması gerekir. • P (penalty = tutumunun ortadan ceza): Kekemeliğin kaldırılması erken evresinde gerekir. Anne ve baba anne-babanın cezalandırıcı başta olmak üzere çocuğun -=; ~ • çevresindeki kişilerin, çocuğu dinlerken duraklama, tekrar ve uzatma gibi bozan problemler karşısında sabırlı ve hoşgörülü olması gerekir. F (frustration = engellenme, hayal kırıklığı): Çocuğun isteklerine akıcılığı karşı çıkilması -=-= onu hayal kırıklığına uğratır. uğratacak davranışlardan Çözüm için ebeveynin, mümkün çocuğu olduğunca kaçınması, çocuğun hayal kırıklığına buna karşı -= ı:: • toleransının empati veya adaptasyon A (anksiyete) yoluyla artırılması gerekir. -= l:: • G (guilt = suçluluk duygusu, utanma) ı:: H (hostility = düşmanlık) • Çocuğun anksiyete, utanma ve düşmanlık gibi duyguların etkisinden kurtulabilmesi için bu = ı= duyguların açığa vurulmasına imkan verilmelidir. Sekonder (İleri evre) kekemeliğin tedavisi: -ı:: Tedavinin başarılı olabilmesi için akıcılık problemi ile psikolojik problemierin birlikte ı= tedavi edilmesi gerekir. İleri evre kekemelikte psikolojik sorunların çözümü için ı= psikoterapi uygulanabilir. Fakat, psikolojik problemler konuşma probleminden ı= kaynaklandığı için, konuşma düzelmedikçe psikolojik problemler de düzelmez. Sadece ı= akıcılık problemini çözmeye yönelik olarak, metronem yardımı ile ritmik konuşma, ı: delayed auditery feedback, ünlüterin uzatılınası gibi yöntemler de kalıcı çözüın sağlamaz. 12 !1 ! ! Van Riper Tekniği: Bu tekniğin esas hedefi kekeme kişinin korkulan, kaçınma ve çaba !1 reaksiyonlarıdır. Kekemeliği modifiye etmeye yönelik olan bu tedavi yaklaşımı MIDVAS !! şeklinde kısaltılan altı aşamadan oluşmaktadır: = • Motivasyon: Bu aşamada hastaya problemi ve uygulanacak tedavi yöntemi uygun = = • bir dille anlatılır ve problemin çözümü konusunda neler yapabileceği öğretilir. İdantifikasyon: İkinci aşamada hastaya kekemelik problemini artıran faktörlerden = = • bahsedilir. Bu faktörler, ceza, sinirlenme, anksiyete, suçluluk duygusu, duygusu, iletişim stresi, durum korkusu ve kelime korkusudur. Desansitizasyon: Bu aşamada idantifikasyonda sıralanan emosyonel faktörlere düşmanlık karşı ! hastanın dayanıklılığı artırılınaya çalışılır. =s • Varyasyon: Emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermesi öğretilir. • Aproksirnasyon: Hasta emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermeyı = öğrendikten sonra bu aşamada kekemeliği azaltacak yenj reaksiyonlar öğrenmesine = • yardım edilir. Stabilizasyon: Hastanın minimal korku ve eforla konuşabildiği noktaya ulaşıldığmda bunun stabilize edilmesi, devamlı bir hale getirilmesi gerekir. DİL BOZUKLUKLARI :s Dil bozuklukları çok hafif bir bozukluktan dilin tamamen o lmaması gibi ağır bir ::s bozukluğa kadar çeşitli düzeylerde olabilir. Bozukluk sözlü dilde veya yazılı dilde olabileceği gibi dilin algı veya ifadesinde de olabilir. Dil bozuklukları, dil gelişim :s bozukluğu ve edinilmiş dilin kaybı (afazi, disfazi) şeklinde iki ana grupta incelenir: A. Dil gelişim bozukluğu: Problem dil gelişiminde gecikme veya hatalı dil gelişimi şeklinde olabilir. Fenoloji, morfoloji, semantik ve sentaks gibi dilin çeşitli komponentlerindeki gelişme, çocuğun yaşına uygun değilse, yani geri kalmışsa dil gelişiminde gecikme söz konusudur. Çocuğun konuştuğu dil, o dilin kurallarına uymuyor, farklılık gösteriyorsa ise hatalı dil gelişiminden bahsedilir. En sık görülen şekil olan fenolojik bozuklukta, çocuğun sesleri tek tek çıkarmada bir problemi olmamasına rağmen konuşması anlaşılmayacak ölçüde bozulınuştur. Normal dil :s gelişimi sırasında görülen fenolojik proçes denilen olaylar bu çocuklarda bol miktarda gözlenir. Fonetik bozukluktan farklı olarak burada fenolojik kentrast yani fonemlerin anlam ayırt etme özelliği bozulmuştur. . :3 13 Dil gelişim bozukluklarında etyoloji: 1. Beyin hasarı: a) Minimal beyin hasarı: Bu çocuklar karakteristik olarak hiperaktiftirler. Dil gelişiminin gecikmesi dışında, algılama problemleri ve hafif derecede zeka geriliği söz konusudur. b) Motor handikapla birükte olan beyin hasarı (Cerebral palsy): Bu çocuklar genellikle multipl handikaplı çocuklardır. Dil probleminin yanı sıra dizartri şeklinde konuşma bozukluğu da görülür. c) Mental retardasyon: Primer olarak entelektüel kapasite etkitenmiştir ve buna bağlı olarak dil gelişiminde gecikme görülür. 2. işitme bozuklukları: işitme kaybının düzeyine bağlı olarak hatalı dil gelişimi, dil gelişiminde gecikme veya dilsizlik görülebilir. 3. Psikiyatrik problemler: a) Çocukluk şizofrenisi b) Otizm: Otistik çocuk etrafıyla ilişki kurmak istemez. Çevresinden ayrı bir dünyada yaşar. c) Negativizm 4. Çevresel stimülasyon yokluğu 5. İdyopatik dil gelişim bozukluğu B. Afaziler 1 disfaziler: Dil gelişimi tamamlandıktan sonra, öğrenilmiş olan dil yeteneğinin tamamen kaybolmasına afazi, kısmen bozulmasına ise disfazi adı verilir. Afazili hasta, kendini birdenbire dilini bilmediği bir ülkede bulan insan gibidir. Konuşulanları duyar, fakat ne dendiğini anlayamaz. Afazi, sol hemisferde, kortikal ve subkortikal bölgeyi etkileyen serebrovasküler olaylar, travma, tümör ve enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan ve genellikle sağ hemipleji ile birlikte görülen bir problemdir. Afaziaklarda hem sözlü, hem de yazılı dilin ifade ve algılama komponentlerinde değişik dÜZeylerde bozukluk söz konusudur. Afaziler geleneksel olarak üç ana grupta incelenir: 1. Motorafazi (Broca afazisi): Konuşma tutuk ve anlaşılması güçtür. Dizartriden farklı olarak, diğer dil fonksiyonlarında da az veya çok etkilenme söz konusudur. 14 2. Sensoryel afazi (Wernicke afazisi): Bu hastalarda özellikle algılama yeteneği bozulınuştur. Konuşma akıcı olmakla birlikte hasta tarafından funduszeue.infon yeni kelimeler nedeni ile anlaşılma sı güçtür. 3. Global (Total) afazi: Bütün dil fonksiyonları etkilenmiştir. Afazili hastalarda bazı diğer dil bozukluklarında kullanılan terimler: Odituar agnozi: Sözlü mesajları yorumlama yeteneğinin olmaması. Anomi: Bir nesnenin ismini bulamama. Kişinin konuşma yeteneği olmasına rağmen sözlü mesajların ifade edilmesinde problem vardır. Disleksi (Aieksi): Okuma yeteneğinin bozulması veya kaybolması. Disgrafi (Agrafi): Yazma yeteneğinin bozulması veya kaybolması. Diskalküli (Akalküli): Hesap yapma yeteneğinin bozulması veya kaybolması. Dil bozukluklarında tedavi: Dil problemlerinde en uygun tedavi kişinin dil sisteminin tüm özelliklerinin incelenmesi ve belirlenmesi ile mümkündür. Dil gelişim testi veya afazi testleri ile dilin hangi komponentlerinin etkilendiği belirlenir ve buna göre dil eğitimi uygulanır. Dil eğitiminin mümkün olmadığı durumlarda ise nonverbal komünikasyon tekniklerinden yararlanılır. YARARLANILAN KAYNAKLAR ı. Bali MJ. Phonetics for Speech Pathology, 2nd ed London: Whurr Publishers, 2. Demircan Ö. Türkçenin Sesdizimi. Istanbul : Der Yayınları, 3. Grundy K (ed.). Linguistics in Clinical Practice, 2nd ed. London: Whurr Publishers, 4. Ladefoged P. A Course in Phonetics, 3rd ed. Fort Worth: Harcourt Brace College Publishers, 5. Lowe RJ. Phonology. Baltimore: Williams & Wm lkins, 6. Minifie FO. Introduction to Communication Sciences and Disorders. San Diego: Singular Publishing, 7. Moore BCJ. Psychology ofHearing, 4th ed San Diego: Academic Press, =- 8. Shriberg LD and Kent RD. Clinical Phonetics, 2nd ed. Needham Heights: Allyn & Bacon, 9. Van Riper CandEmerick L. Speech Correçtion, 8th ed. Englewood Cliffs: Prentice-Hall, Ine., :ll Wendler J, Seidner W, Kittel G und Eysholdt U. Lehrbuch der Phoniatrie und Padaudiologie, 3. Aufl. Stuttgart: George Thieme Verlag, :ll ll. Yavaş M. Phonology: Development and Disorders. San Diego: Singular Publishing, =-:ll :tl :!1 C!l ıs ~­ ORGANiZASYON K0~1~TESi r Doçfunduszeue.info ADA Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı funduszeue.infoım KAYTAZ Istanbul Ümversitesi Cerrahpaşa Tip Fakültesi KBB Anabilim Dalı Doçfunduszeue.info ÖZ Istanbul ünıversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Doç.Dr Murat TOPRAK Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesı KBB Anabilim Dalı EGITICiLER Doçfunduszeue.info ADA Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Doç.Dr.Şafak DAGLI Ankara Numune Hastanesi KBB Kliniği funduszeue.info DEMIRELLER Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı funduszeue.info lrfan DEVRANOGLU Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Doç.Dr.Gürsel DURSUN Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı Doçfunduszeue.infoa GEREK GATA Ankara-KBBAnabilim Dalı funduszeue.info Güzin GÜREL Istanbul Vniversitesi Istanbul Tıp Fakültesı KBB Anabilim Dalı funduszeue.infoım KAYTAZ Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Anat KEIDAR Ph.D. Head and Neck Surgical Group, New York, USA .. funduszeue.info KILIÇ Sütçü Imam Vniversitesi Tıp Fakültesi-KBB Anabilim Dalı funduszeue.info KOÇAK Istanbul Cerrahi Hastanesi KBB funduszeue.infoım KORKUT Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tip Fakültesi KBB Anabilim Dalı .. Doçfunduszeue.info KÖYBAŞIOGLU Gazi Vniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı funduszeue.info öGüT Ege üniversitesi Ege Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1 Doçfunduszeue.info ÖZ Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı funduszeue.info SOYLU Çukurova Üniversitesi, Çukurova Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1 Prof. funduszeue.info TINAZ Istanbul Üniversitesi Istanbul T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı Doçfunduszeue.info TOPRAK Istanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1 iLETIŞIM ADRESi P.K.9 Cerrahpaşa Istanbul Tel: () 15 19 Faks: () 11 27 PFIZER ILAÇLARI A.Ş. Ortaköy Istanbul Tel: () 22 1O (B Hat) - 30 10 (10 Hat) Faks: () 06 24 funduszeue.info TTB taratmdan 11 kredi puam ile kredilenmiştir.

KONUŞMA BOZUKLUKLARI

DİL GELİŞİMİ

Konuşmada ilk aşama ağlamadır. Ağlama tepkisel bir vokalizasyondur.

İkincisi bebek 2 aylıkken başlar. U sesi ve bir kaç sessiz harf çıkarır. Bebek mutluyken bu sesleri çıkarıyor.

üçüncüsü ses oyunları dönemidir. Değişik tonlarda ses yeteneklerini ortaya koyar. 4. ayda dener. Ma ba söylenir.

Dördüncü kurallı cıvıldama dönemidir. 6 aylıkken hece dizileri oluşmaya başlar.

TÜM DÜNYADA BEBEKLERİN ÇIKARDIĞI SESLER EVRENSELDİR.

10 Ay civarında jargon aşamasına geçerler. Vurgular başlar. 12 Aydan sonra konuşmaya başlarlar.

Çocukların konuşmaları için

  • Ağız
  • Dil
  • Dudak
  • Ses telleri

gibi konuşma araçları üzerinde kontrol sağlamaları gerekir.

Skinner çevrenin dil gelişimi üzerinde etkili olduğunu açıklamaktadır.

Chomsk e göre dilin en önemli özelliklerinden birisi, kişinin sözcükleri başkalarından duymadığı biçimde bir araya getirebilmesidir. Bu yolla kişinin oluşturabileceği cümle sayısı sınırsızdır. Pekiştirme ve taklitin de yabana atılmaması gerekmektedir.

Çocuk doğumdan itibaren söyleneni anlama,ifadelendirme ve bu şekilde çevresiyle iletişim kurabilmede aşağıda belirtilen aşamalardan geçmektedir.

Vokalizasyon Dönemi ( ay)

Bebeler tüm dünya çocuklarında görülen ve dünyadaki bütün dillerde varolan sesli harfleri kendiliğinden üfunduszeue.infozasyon dönemi olarak isimlendirilen bu aşamada,bebekler sanki ses tellerinin ve gırtlak yapılarının gelişimlerine yardımcı olmak için böyle bir çaba içinde vokal sesleri çıkarmaktadıfunduszeue.infoın ilk üç ayında üretilen sesler,çocuğun işitme yeteneği veye çevreden duyduğu seslerden bağımsız olarak gerçekleşir.

Cıvıldama Dönemi ( ay)

Bu dönemde artık bebekler çevreden gelen sesleri taklit etmeye başlamıştıfunduszeue.infoğır çocuklarda çevredeki seslerin etkisi söz konusu olmadığı için,bu çocuklarda cıvıldama görüfunduszeue.info öncesi dönemde görülen cıvıldama seslerinin kaynağı öğrenmeden bağımsız,çocuğun tabiatı gereği çıkardığı funduszeue.infoerde farkedilen ilk sesler sesli funduszeue.info dilde var olan en küçük ses birimleri (fenomler) çocuklar tarafından en hızlı şeklilde hayatın ilk senesinde gelişim gösterirler.Çocuk 30 aylık civarına geldiğinde bir erişkinin anadilinde sahip olduğu fenomlerin yaklaşık yüzde 77'sini üretebilmektedirler.Çocukların aktif olarak kullandıkları,aktif kelime dağarcığı her zaman ifade ettikleri kelimelerden çok daha funduszeue.info ikinci ayda çocuklar erişkinlerin anlayabileceği ilk anlamalı kelimeyi ürettikleri zamanla,çevrelerindeki konuşmayı söyleyebildiklerinden çok daha iyi değrlendirebilmektedirler.

Tek Sözcük Dönemi ( ay)

Tek sözcük dönemi olarak adlandırılıan bu dönemde çocuk bir kelimeyi anlamlı bir şekilde kullanmaya başlamıştır.Cıvıldama dönemi sonlanmış ve çocuk dil öncesi gelişimden,dilsel gelişime geçmişfunduszeue.info sözcükleri belirli nesneler için kullanmaya başlamıştır ve çocuk için olduğu kadar çevresi için de bir anlamı olan kavramlardıfunduszeue.info sözcükler genellikle isimlerden oluşur ve daha sonra günlük hayatta sıkça kullanılan ''at,ver,git'' gibi fiiller kullanılmaya başlanıfunduszeue.infoıca hareket halindeki nesne isimlerinin kullanılması öncelik alır ve çocuklar araba,uçak,tren,kedi gibi nesneleri daha sık ve diğer nesnelere göre daha öncelikli kullanıfunduszeue.info konuşma döneminde söylenen tek sözcük yığışımlı bir anlam içeririr.Çocuk ''su'' dediği zaman nesne olarak suyu kastettiği gibi ''su istiyorum'' , ''su içeceğim'' , ''suyla oynayacağım'' gibi kavramları da ifade ediyor olabilmektedir.

İki Sözcük Dönemi ( ay )

Bu dönemde çocuk yallaşık olarak kelimeyi çıfunduszeue.info sözcük döneminden itibaren sözcüklerin çoğu isimlerden ;daha sonra ise sırasıyla fiillerden,sıfatlardan ve zarflardan oluşmuştur.Çocuğun en son kullandığı kelime türü zamirlerdir.(ben,benim,bana,beni gibi).Tek sözcük döneminden itibaren en kolay öğrenilen kelimeler ise nidalardır.

Fazla Sözcüklü Cümleler Dönemi

Çocuklar iki ve üç yaşlarına geldiklerinde kelime dağarcıkları ve cümle yapıları hızlı bir gelişim göfunduszeue.infoikle kelimeye kadar varan bir sözcük dağarcığına sahip olan çocuk,daha ziyade olumlu cümleler kullanma eğfunduszeue.info dercede soru cümleleri ve üçüncü derecede de olumsuz cümleler üretmektedirler.

Üç yaşından itibaren çocukların cümleleri daha uzun ve gramer yapıları olarak daha karmaşık olmaya başlar.Üç dört yaşlarında çocuğun kelime dağarcığı genel olarak kelimeye ulaşmıştıfunduszeue.info tonunu kullanmayı öğrenmiş olduğundan ,konuşurken duruma göre fısıltı şeklinde konuşma ve abartılı konuşma biçimi görülebilir.Cümlelerinde genellikle geniş ve gelecek zaman kullanır;geçmiş zamanı ilgilendiren olayları da funduszeue.info yaş çocuklarının cümleleri gramer kuralları açısından yarı yarıya doğru kurulmuş cüfunduszeue.info yaşlardaki çocuğun konuşmasında benmerkezci özellik hakimdir. KALITIM VE ÇEVRE DİL GELİŞİMİ ÜZERİNDE ETKİLİDİR.

Çocuğun dil öğreniminın büyük bir kısmı kendi girişimi ile gerçekleşir. Bütün ihtiyacı model alacağı bir ebeveyndir. 3 Yaşındaki bir çocuk durmadan tekrarlayarak kelimeleri öğrenir ve saklar. Yüksek sosyo ekonomık düzeyden gelen çcocukların cümle uzunlığu soru sayısı ve kelime hazineleri daha ileri düzeyde bulunmuştur. *G.Günce *

İkizlerin 2 ile 5 yaş arasında tek çocuklardan daha yavaş bir dil gelişimi gösterdikleri ortaya konmuştur. İkizler birbirine çok fazla kelime kullanmadan kendilerini anlatabiliyorlar fakat başkaları ile konuşurken daha fazla kelimeye ihtiyaç duyuyorlar.

Kızlarda dil gelişimi erkeklere göre daha hızlı olmaktadır. *funduszeue.info * kızlar erkeklere göre anneye daha yakın oluşu ortak ilgilerin daha fazla oluşunun bunda etkili olduğu düşünülmektedir.

Dil gelişimi ile zeka gelişimi arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur.

İki dilin konuşulduğu ortamlarda yetişen çocuklarda tek dil ortamındaki çocuklara göre daha yavaş bir gelişim vardır. *Smith

Yabancı dilin 13 yaştan önce öğretilmesinin uygun olduğu ve hızlı olduğu daha sonraki yıllarda ise anlamın öne çıkmasından dolayı bir yavaşlama olduğu belirtilmektedir araştırma sonuçlarında. Bu yaşlarda çocuğun yabancı dile karşı keskin bir ilgisi vardır. funduszeue.info

Dil gelişimi ile motor gelişim arasında bir paralellik bulunmaktadır. Çocuğun ilk kelimeleri ağzından çıkardığı dönem ile yardım almadan oturabildiği dönem aynı zamana rastlamaktadır. Çocuğun cümle kurmada erken bir gelişim göstermesi büyüklerden gördüğü sevgi ve şevkat gibi duygusal öğelere bağlıdır.

Çocuğun ilk hecelediği yarısı yutulmuş h harfidir. Mc Carthy bunu çocuğun nefes alma çabasına bağlıyor.

İlk 6 ay içinde kendi aile çevresi içinde büyütülen çocuklar bakım evlerindekilerden daha çok ses çıkarıyorlar. * Brodbeck ve İrvin

Piegete göre çocuk doğuştan sesli bir yaratıktır. Başlangıçta her türlü sesi çıkarır. Sonradan ilgi çekici olanları seçer saklar. İlk kelimeler uydurma kelimelerdir . Şeylere kendince ad koyarak kodlar.

Shirley e göre çocukların bir kısmı 14 aydan önce cümleler kurmayı başarıyorlar. Yüksek zekalı çocukların daha uzun cümleler kurdukları saptanmıştır. Mc. Carthy

ARTİKÜLASYON

Konuşma dilindeki sesler, nefesin ses bantlarını titreştirerek yada titreştirmeden gırtlaktan geçtikten sonra ağız ve burun boşluğunda şekillenmiş halidir.

Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleyiş (artikülasyon) denir. Dinleyici konuşma seslerini atlanmış, yer değiştirmiş, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş (artikülasyon) bozukluğundan bahsedilebilir.

NEDENLER:

Yapısal Nedenler:

· Ağız içi, dudak, dil gibi konuşma organlarının bozukluğu, (Dudakların yarıklığı veya dudağın olağan dışı gergin olması)

· Dil kaslarının normal işleyişten yoksun olması,

· Dil bağı denilen bağlantının dil ucuna yakın oluşması,

· Damağın çok yüksek veya düz olması, damak yarıklığı ve burunda et olması,

· Çene kas ve sinirlerinin bozukluğu,

· İşitme kaybı,

· Zihinsel gerilik

Görevsel Nedenler:

· Konuşma organları tam ve sağlıklı olduğu halde, konuşmada üstlendiği görevi tam ve sağlıklı olarak yerine getiremediği durumlardır. Bu durumlar çoğunlukla öğrenme ve alışkanlıkla ilgilidir.· Evde yabancı bir dil konuşulması veya konuşulan dilin yetersiz olması,· Konuşmayı kazanma ve pekiştirme döneminde çocukla ilgilenecek bir yetişkinin olmaması,

· Çocuğa konuşmayı öğretmek için izlenilen yolun yanlış olması (baskıcı, eleştirici tutumlar gibi).

Psikolojik Nedenler:

· Çocuğun zihin düzeyinin konuşmayı zamanında ve doğru kazanabilmesini engellemesi,

· Çocuğun duygusal bir çatışma içinde olması,

· Ana baba arasında geçimsizlik, maddi sorunlar, göç gibi sorunlar,

· Çekingen ve utangaç kişilik,

· Konuşmanın kazanılması için gereken algıya sahip olmamanın yol açtığı ses belleği ve ses ayırım gücünde zayıflık,

· Konuşmasında sonradan gerileme oluşan çocuklarda yapısal ve görevsel bulgular normal olursa konuşma özrünün nedenini psikolojik nedenlerde aramak gerekir.

BELİRTİLER:

· Çocuk ana dilinin bağımsız veya bileşik sesleri doğru ve anlaşılır şekilde çıkaramıyorsa ve çıkardığı sesler aynı yaş grubundaki çocukların çıkarması gereken seslerden farklılık gösteriyorsa,

· Eğer artikülasyon bozukluğu çocuğun konuşmasını anlaşılmaz hale sokuyorsa ve konuşma etrafın dikkatini yoğun olarak çekiyorsa, belirti olarakta değerlendirilebilecek dört şekilde görülebilir:

Atlamalar: Atlama yanlışlarında sözcüklerin yalnız bir kısmı söylenir,

Örnek : hayvan -ayvan ,rehberlik -reberlik ,saat -sat ,araba -arba

Yerine Koyma:Sözcüğün başı ,ortası veya sonundaki bir sesin yerine başka bir ses kullanılır.

Örnek : Arı -ayı ,kitap-kipat , davul-dayul

Eklemeler:.sözcüklerdeki fazla sesleri içerir.

Örnek : Aşağı-aşşağı ,atmış-altmış ,eşek -eşşek, pencere -penicere ,saat- sahat

Çarpıtmalar:Sesler tam doğrru olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak çıkarılır.

Artikülasyon bozukluklarını düzeltme çalışmaları dört aşamada gerçekleştirilebilir:

funduszeue.infoeri ortaya çıkarmak. Çocuğun probleminin giderilmesi için doğru bir tanılama gerekir. Tanılama ile birlikte nedenlerin ortaya çıkarılması da önemlidir. Eğer çocukta artikülasyon bozukluğunun nedeni yapısal bir bozukluksa, çoğu tıbbı tedavi ile düzeltilebilir, neden işitme engeline bağlı ise uygun tedavi ve işitme aracı kullanılır, zeka düzeyi düşük çocuklarda zeka seviyesine göre terapinin düzenlenmesi ve çocuğun mevcut kapasitesinden en iyi şekilde yararlanılması gerekir, aile atmosferi ve duygusal uyumsuzluk gibi engeller için psikolojik çalışmalar yapılmalıdır.

2.Çocuğun probleminin farkına vardırılması. Çocuğun probleminin farkına vardırmak ve terapiye istekli hale getirmektir. Çocuğun bozuk çıkardığı sesler çocuk ve eğitimcisi tarafından beraberce listelenir. Böylece çocuk hangi sesleri çıkaramadığını bilir ve bu seslerle çalışma yapacağının farkına varır.

3.Özürlü sesin düzeltilmesi.

Artikülatör kaslar: çene-dudak-dil-ağız kasları gereği gibi işlemiyorsa;

· Yeni sesin konuşmada kullanılır hale getirilmesi,

· Terapinin sona erdirilmesi ve vaka incelemesi,

· Üfleme çalışması :Kibrit ,mum, söndürme ,kağıt üfleme pervane döndürme,

· Sakız çiğneme çalışması,

· Yalama çalışması: Dudaklara reçel, bal gibi tatlılar sürülerek yalama çalışmaları ile dil, dudak ağız kaslarının gelişmesinin sağlanması,

· Islık çalma çalışması,

· Dil yuvarlama çalışması,

· Dişleri birbirine vurma çalışması,

· Dudakların enlemesine, uzunlamasına açılıp kapanma çalışması,

Daha sonra sesin düzeltilmesi için;

· Çocuk yanlış çıkardığı sesin doğrusunu çok dinlemeli ,duymalı sesin doğrusu işitme merkezinde yer etmelidir,

· Sesin çalışması: Ele alınan yeni ses uyarı, taklit, fonatik değiştirme ve doğru sesli sözcükleri kullanarak öğretilebilir,

· Ayna karşısında doğru sesi çıkarma çalışması,

· Hece çalışması,

· Kelime çalışması,

· Atasözleri ,deyimler gibi karmaşık kelime çalışmaları.

· Bu aşamalar izlenerek aile, öğretmen ve terapistin yardımı ile artikülasyon bozukluğu olduğuna karar verilen çocuklar konuşmayı daha kolay ve kısa zamanda kazanabilir. Artikülasyonu olan her çocuk yardımla ve düzenli çalışma ile konuşmasını düzeltebilir.

Nörolojik Sorunlar

Beyin hemisferlerinden birindeki bir hasar, serebral dominans ve buna bağlı olarak lateralleşmede ortaya çıkan sorunların okuma bozukluklarına yol açtığı, 19 yüzyılın başından bu yana bilinmektedir. Serebral dominansın kesin, lateralleşmenin tek taraflı-homojen olmadığı ve nörolojik olgunluğun yetersiz olduğu hallerde, okuma bozuklukları görülebilmektedir.

Fizyolojik bozukluklardan, metabolizmadaki bir özürün, beynin biyokimyasal yapısındaki kusurların, zihinsel gelişimi, dil gelişimini ve bunların sonucu olarak okuma öğrenimini geciktirdiği belirlenmiştir.

Genel hareket yeteneği açısından gerilik gösteren çocuklarda göz hareketlerinin düzenli olmayışı, göz kaslarındaki koordinasyon eksikliği, dil hareketlerinin yetersizliği, okuma bozukluklarına neden olabilmektedir. Belli bir hareketi tekrar edememe, bir satır boyunca, makasla düzgün kesememe, belli bir alanı kısa zamanda noktalıyamama gibi durummlarla okuyamama arasında ilişki görülmüştür.

Çevresel Koşulların Yetersizliği :

Sosyal ve kültürel olanakların yetersizliği, zihinsel uyarıcıların azlığı nasıl çocuğun okuma öğrenimini geciktiriyorsa, demokratik tir eğitim anlayışıyla yetişmemiş olmak, evde söz hakkına sahip olmamak, aile sohbetlerine katılmamak da okuma alanındaki başarıyı olumsuz yende etkilemektedir. Aile atmosferinin gerginliği, çocuğa ve onun okul durumuna karşı ailesinin ilgisizliği, çocuğun ders çalışma koşullarının kötü elmas, da çocuğu başarısızlığa götüren olumsuz ev koşulları olarak sayı­labilir.

Duygusal bozukluklar, Okuma öğrenimini yakından ilgilendirmektedir. Duygusal bozukluğu ve uyum güçlüğü elan çocukta okuma bozuklukları görülebileceği gibi, okumada başarısızlığa uğrayan çocukta duygusal sorunlar görülebilmektedir. Hangisinin neden, hangisinin sonuç olduğu tartışma konusudur. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, aşırı koruma, baskı, otorite, denetimsizlik, gibi hatalı eğitimden kaynaklanan duygusal olgunsuzluk, kırıklık ve doyumsuzluk halleri, çocuğun okuma becerisini kazanmasını belli bir süre için de olsa geciktirebilmektedir Okuma öğrenimini geciktirdiği kabul edilen bir diğer durum da evde iki dilin konuşulmasıdır. İki dilin bir arada kullanılması, çocu­ğun ifade gücünü zayıflattığından ve kelime bilgisinin zenginleşmesini engellediğinden, okuma öğreniminin başlangıcında sakıncalı olarak nitelendirilmektedir.

Yine henüz hazır olmadığı veya arzu etmediği bir dönemde, erken yaşlarda, zorla okuma öğretilen çocuklarda, okulun ilk yılında öğrenme kapasitelerini engelleyen bir bıkkınlık, bir isteksizlik gö­rülmektedir ki; bu durum çocukların okuma başarılarını aksatmaktadır. Buraya kadar sözünü ettiğimiz kusurlar veya hatalar okuma bozuklukları yaratabilecek, okuma öğrenimini kısmen veya tamemen engelleyebilecek olan durumlardır. Bunlardan başka nöroloji uzmanlarının okuma kaybı veya Alexie olarak adlandırdıkları bir okuma bozukluğundan da söz etmek yerinde olacak.

Alexie, deha önceden kazanılmış olan okuma alışkanlığının kaybı anlamına gelmektedir.

Alexie, çoğunlukla beyinde meydena gelen bir hasar veya bozuklukla, daha ender clarak da aniden ortaya çıkan bir psikolojik travma ile açıklanmaktadır. «Alexie»nin tedavisinde genellikle nörolojik yöntemlerden yararlanılmaktadır. Nörolojik bozukluk giderilmeden, Alexie tedavi funduszeue.info den tamemen farklı olan, Miles’in (), yeteneksizlikler kümesi olarak nitelendirdiği Disleks.i adıyla tanınan bir özel okuma bozukluğu daha vardır.

Bugün disleksi olarak adlandırılan bu okuma bozukluğunu ilk ele alanlar arasında Hinschelvvood'u (), görebiliriz. Hinscohelvvood. «Kelime Körlüğü» (Word bilindness — Cecite verbale) olarak ele alaığı bu spesifik okuma güçlüğünün, korteksteki bir arızadan, sinir sistemindeki bir bozukluktan ileri geldiğini ileri sürer (parietal veyaoksipital lobda normallik).

Orton (), «Strephosymbolia» (sembollerin çarpıtılması) olarak adlandırdığı disleksinin, beyin yapısındaki bir arızadan kaynaklanmadığını, beynin işleyişindeki bir anomaliden geldiğini, bu anomalinin de doğuştan olduğunu savunur. Bu nedenle, dısleksili çocukla­rın okurken «inversion» (ters çevirme) hataları yaptıklarını bazı harfleri aynadan görüyormuş gibi ters çizdiklerini, benzer harfleri de karıştırdıklarını kaydeder.

Disleksi çocukların şu özelliklere sahip olduğu söylenebilir.

Normal veya normale yakın bir zekâ düzeyi, ancak analiz ve sentez yapamama, çağrışım kuramama,

  • Kendini rahat ifade edememe.
  • Hareketlerde istikrarsızlık,
  • Lateralleşme sorunu,
  • Yön tâyininde bozukluk,
  • Görme algısında bozukluk.
  • İşitme algısında bozukluk,
  • Zaman ve mekânı yapılaştırma güçlükleri,
  • Duygusal bozukluk.

Disleksili çocukta bu özelliklerin tümünün veya birkaçının bulunması,okuma, yazı ve imlâ alanlarında birtakım hatalar yapmasına neden olur. Disleksili çocuk, okurken telaffuz hataları yapar, yanlış okur, kelime veya harf atlar veya ilâve eder, noktalama hatası yapar, doğru okuyabildiğini de anlayamaz. Yazı yazarken de harfleri deforme eder, yazıları doğru kopye edemez, yazdıklarını satıra ve sayfaya doğru olarak yerleştiremez.

Motor Konuşma Bozuklukları: Dizartri ve Apraksi

Motor konuşma bozuklukları nelerdir?
Konuşma, ses, işitme, ağız-yüz düzeneği kullanılarak gelişen; kompleks bir nöral entegrasyon ve pek çok fizyolojik sistemin hızlı koordinasyonunu gerektiren duyusal ve motor bir süreçtir. Konuşmanın solunum, sesleme (fonasyon), rezonans, sesletim (artikülasyon) ve prosodi bileşenlerinden bir veya birkaçını etkileyen bir nöromotor sorunu ile ortaya çıkan konuşma bozuklukları motor konuşma bozuklukları olarak adlandırılmaktadır. Dizartri ve apraksi olmak üzere iki tip motor konuşma bozukluğu bulunmaktadır.



Dizartri nedir?
Merkezi Sinir Sistemi ve/veya Çevresel Sinir Sistemi ya da her iki sistem hasarına bağlı olarak, konuşma düzeneğini kontrol eden kaslarda spastisite, flaksidite, koordinasyon bozukluğu, paralizi sonucu konuşmanın solunum, sesleme, rezonans, sesletim ve prozodik özelliklerinin etkilendiği, dolayısı ile anlaşılabilirlik özelliğinin sınırlandığı bir motor konuşma bozukluğudur.

Dizartri hangi hastalıklarda gözlenir?

Dizartriye neden olan nöromotor sorunların kaynağı vasküler, travmatik, enfeksiyonel, neoplastik, metabolik v.b olabilir. Merkezi ve çevresel sinir sistemindeki farklı lezyon ve hasarlar farklı dizartri tiplerini meydana getirir. Dizartri terimi, alanyazında genellikle yetişkinler için beyin krizi (stroke), beyin travması gibi beyin hasarlarına bağlı olarak ortaya çıkan edinilmiş nörolojik/nörojenik konuşma bozuklukları karşılığında kullanılmaktadır. Çocukluk çağında gözlenen nöromotor konuşma bozuklukları serebral palsi ile ilişkilendirilmekte ve “gelişimsel disartri” olarak tanımlanmaktadır.

Dizartrinin görülebildiği hastalıklar nelerdir?

1. Serebrovasküler olaylar
2. Travmatik beyin hasarları
3. Tümörler
4. Serebral palsi
5. Progresif supranükleer palsi
6. Parkinson
7. Huntington hastalığı
8. Amyotrofik lateral skleroz
9. Multipl skleroz
Myastania gravis

Dizartri tipleri nelerdir?

1. Spastik dizartri: Üst motor nöron (ÜMN) lezyonu sonucu (Serebrovasküler Olaylar, Travma, Progresif Supranükleer Palsi gibi dejeneratif hastalıklarda) vital kapasitede azalma, tırmalayıcı, gergin, sert ses, düşük perde düzeyi, hipernazalite, açık net anlaşılmayan ünsüz üretimi, azalmış vurgu, bazen aşırı ya da aynı özellikte vurgu ve yavaş konuşmanın görüldüğü dizartri tipidir.

2. Flaksid dizartri: Alt motor nöron (AMN) lezyonu sonucu (Bulbar palsi, Myastenia Gravis, V., VII., X., XII. kraniyal sinir lezyonları) kas güçsüzlüğüne sekonder gelişen azalmış solunum desteği, solunum güçlüğü, çift taraflı lezyonlarda soluklu ses, duyulabilir soluk alma, diplofoni, azalmış perde ve şiddet düzeyi, afoni, hipernazalite ve nazal emisyon, açık net anlaşılamayan ünsüz üretimi, açık net anlaşılamayan çift dudak, diş-dudak, diş-ardı dil ucu ünsüzleri yada bu seslerin üretilememesi, prosodik yetersizlik, monoton konuşmanın görüldüğü dizartri tipidir.

3. Ataksik dizartri: Serebellar sistem lezyonlarında; düşük solukla konuşma, normal fonasyon ya da ses yüksekliğinde aşırı değişkenlik, ani patlamalar, çatlak, tırmalayıcı ses, tekseslilik/tek düzelik, net anlaşılmayan ünsüz üretimi, ünlü üretiminde bozulmalar, düzensiz sesletim, yavaş fakat hemen her heceye abartılı vurgu, uzatılmış heceler, her heceden sonra duraklamanın olduğu konuşma özelliklerinin görüldüğü dizartri tipidir.

4. Hipokinetik dizartri: Basal ganglia lezyonlarında (Parkinson Hastalığı) azalmış solunum desteği, fonasyonda soluksuz kalma, sertlik, tremor, ses şiddetinde azalma, bazı durumlarda hipernazalite, sesletim biçiminde değişiklik, palilali, tek perde, tek düze ses şiddeti, kısa kesik konuşmanın görüldüğü dizartri tipidir.

5. Hiperkinetik dizartri: Basal ganglia lezyonlarında; Myokloni, Tourette Sendromu, Enfeksiyon, Ballismus, Atetoni gibi durumlarda perde ve ses şiddetinde düzenli titreklik, tek perde ve perde kırılmaları, uzun aralıklarla söz öbekleri, değişken ranj ve monotonluk gözlenir. Distoni ve atetozda; zayıf solunum desteği, tırmalayıcı, gergin ses, işitilebilir inspirasyon, tekdüze ses, değişken ve azalan vurgu, konuşmada uzun duraklamalar, uygunsuz suskunluk gözlenirken Chorea’da ani zorlamalı soluk alma ve verme, ses yüksekliğinde aşırı değişkenlik, nefes nefese kalma, istemsiz hareketlere bağlı ses duraklamaları, konuşmada uzun duraklar, kısa öbeklerle konuşma ve monotonluk gözlenmektedir. Ayrıca, hipernazalite, değişken sesletim, net anlaşılmayan ünsüz üretimi ve ünlü bozulmaları hiperkinetik dizartrinin diğer özelliklerini oluşturmaktadır.

6. Karmaşık tip dizartri (Spastik-Flaksid): Amyotrofik Lateral Skleroz gibi üst ve alt motor nöron lezyonlarının görülebildiği hastalıklarda; zayıf solunum desteği, hipernazalite, net anlaşılmayan ünsüz üretimi, prosodik yetersizlik, azalan vurgu, monotonluk, ÜMN: tek perde, ıslak sesle birlikte tırmalayıcı, gergin ses; AMN: solukluluk, tek düze ses şiddetinin görüldüğü dizartri tipidir.

7. Karmaşık tip dizartri (Spastik-Ataksik): ÜMN ve cerebellar lezyonlarda (Multiple Skleroz) zayıf solunum desteği, bozulmuş ses şiddeti kontrolü, sert, soluklu ses kalitesi, bazen hipernazalite, bozuk yetersiz sesletim, yetersiz prosodi, azalmış vurgu ve bozuk perde kontrolünün gözlendiği dizartri tipidir.

Dizartri değerlendirilmesi nasıl yapılır?
Değerlendirmenin amacı tarama ve saptama, tanı koyma, müdahale yöntemini planlamadır. Değerlendirme, görüntüleme yöntemleri ile hasarlı yapıların ve işlevlerinin belirlenmesi, konuşma üretimine yönelik yapıların hareket ve işlevlerinin cihazlarla doğrudan gözlenmesi ve konuşma üretiminin algısal yönden değerlendirilmesine dayanır. Daha nesnel yargılara varabilmek için konuşmanın akustik özelliklerini değerlendirmek üzere bilgisayarlı ses analiz sistemlerinden (CSL), video ve ses kayıt cihazlarından yararlanılmaktadır.

Dizartri terapisinde temel hedefler nelerdir?
Terapide genel amaç; hastanın dil kullanımını, konuşma anlaşılırlığını, hızını, süresini, doğallığını, ezgisini ve prosodik özelliklerini yapabildiği en üst düzeye getirerek yaşam boyu iletişim aktivitelerine katılımını sağlamaktır.

Alternatif ve destekleyici iletişim sistemleri (ADİS) ne zaman gerekir?
İlerleyici olmayan ve akut dizartrilerde, ADİS hasta tekrar anlaşılır bir konuşmayla iletişim kurana kadar kullanılabilir. Kronik ilerleyici olmayan dizartrik bireylerde ADİS’in uzun zamanlı kullanımı gerekebilir. Dejeneratif bozukluklarda konuşmayı destekleme amaçlı başlayıp sonrasında iletişim için tek yol olarak kullanılabilir.

APRAKSİ

Apraksi nedir?
Herhangi bir güçsüzlük, akinezi, normal olmayan ton veya postür, bilişsel işlevlerde bozulmalar, anlamada azalma, koopere olamama gibi durumların haricinde, beceri gerektiren hareketlerin yapılamamasıdır. Motor agnozinin bir biçimidir.

Apraksi tipleri nelerdir?

1. Motor Apraksi: Deneyimle kazanılan kinetik formül bozulur.
2. Limb-Kinetik Apraksi: Hareketin hızı, akıcılığı, inceliği kaybolur. Sol frontal–anterior parietal/supplementer motor alan lezyonları veya premotor alan lezyonları bundan sorumludur. Tek taraflı olur ve lezyon çaprazındaki ekstremitede açığa çıkar.
3. İdeomotor Apraksi: Bir fikir, bir eylem dizgesine bağlı olarak motor dizgeyi harekete geçirme bozulmuştur. İnferior parietal lob lezyonları neden olur. Hastalar özellikle komut verildiğinde hareket dizisini yanlış gerçekleştirirler. Gerçek nesne ellerine verildiği zaman taklitle gösterildiğinden daha iyi yaparlar. Nesneden bağımsız olarak hareketleri gerçekleştirmede zorlukları vardır. Sol taraf lezyonlarında görülür. Bu tip aprakside hastanın kendisi veya diğerlerinin yaptığı bozuk motor performansın algılanışı da bozulur.
4. İdeatuar Apraksi: Eylemin nasıl yapılacağının mental şeması ve buna bağlı planı bozulur. Bu nedenle kompleks bir dizi hareketin sırası bozulur, tek tek yapılır, ancak peş peşe yapılması istendiğinde yapılamaz.
5. Yürüme Apraksisi: Mediyal frontal korteks lezyonlarında açığa çıkar. Bilateral subkortikal infarkt ve frontal lob medial kısmından çıkıp projekte olan liflerin ventrikül önünden geçerken hidrosefali nedeniyle gerilmeleri sonucu açığa çıkabilir.
6. Konuşma apraksisi (Sözel Apraksi): Dominant inferior frontal bölge sorumludur.

Konuşma apraksisi (Sözel Apraksi) nedir?
Yetişkinlikte ve çocukluk döneminde konuşmanın programlanmasına ilişkin motor bozukluktur. Yetişkin formu normal dil ve konuşma gelişimi sonrası gerçekleşir. Çocukluk çağı apraksik konuşma ise yapısal beyin hasarı sonucunda oluşur. Sensori motor konuşma bozukluğu olarak da tanımlanır. Sözcükleri üretmek ve istemli kas hareketlerini sağlayabilmek için gerekli merkezdeki motor planlama bozukluğudur.
Sıklıkla sesletim problemleri görülür. Bunun yanı sıra fonasyon koordinasyonu, sıklığı ve/veya vurgu etkilidir. Hasta yetersizliğinin farkındadır, sözcük uzunluğu arttıkça sorun artar. Sesletim bozuklukları tutarlı değildir; tekrarlar, uzatmalar veya sözcük değişimlerinde varyasyonlar görülür. Ünsüzlerin sesletimi ünlülerden daha zordur, başlangıç ünsüzleri son ünsüzlerden daha zordur. Özellikle otomatik ve sık kullanılan sözcüklerde mükemmel sesletilen konuşma kısımlarına sıklıkla rastlanır.

FONKSİYONEL DİSFORİLER

Organik bir neden olmadan kasların doğru kullanılmamasından kaynaklanan disfonilerdir.

  • Konversiyonel afazi
  • Mutasyonel falsetto

Yoğun psikolojik baskı altında geçirdiği panik veya senkop ataklardır. Evde yoğun baskı altında olan bayanlarda sıklıkla görülür. Nöromüsküler sistemde meydana gelen inhibisyon sonucu vokal foldlar bir araya gelir ama tam kapanamaz. Erkek çocuklarda ileri yaşlarda ses kalınlaşmaz aynı incelikte kalır. Bu durum mutasyonel falsetto dur. Ses eğitimi gerektirir.

İnsanların uyku saatleri dışında kalan sürenin yaklaşık %75 i sözlü iletişimle geçiyor. % 30 konuşarak % 45 i dinleyerek geçmektedir.

KONUŞMA BOZUKLUĞU * Amerikan Dil Birliği* Ses üretimi konuşma sesi üretimi veya akıcılıkta herhangi bozukluk yada bu bozuklukların herhangi bir bileşimi ile karakterizedir.

  • Artikülasyon bozukluğu
  • Akıcı konuşma bozukluğu
  • Ses bozuklukları
  • Gelişimsel dil bozuklukları
  • Edinilmiş dil bozuklukları

Artikülasyon* Dil dudak alt çene dişler damaüın işbirliği halinde çalışarak anlamlı oral semboller oluşturma sürecidir.

  • Sesin deüiştirilmesi
  • Sesin düşürülmesi
  • Ses ekleme
  • Ses bozulması

Artikülasyon bozukluüu nedenleri

  • Yapısal bozukluklar
  • İşitme engellilerde sesin doğru algılanmaması
  • Travmatik beyin hasarları
  • Evde konuşulan dil ve çevredeki konuşma örnekleri sonucu sesin doğru öğrenilememesi
  • Zihinsel gerilikler
  • Duygusal ve kişilik bozuklukları
  • Konuşma organlarının doğru kullanılmaması

Dizatri* dil fonksiyonu bozulmuştur.

Afazi * Konuşma yavaş ve sıkıntı verici ses kalın ve monoton ses kalitesi tırmalayıcı boğuk gramatik öğeler yoktur.

Serebral palsi parkinsonizm multipli skleroz Amityotrolik lateral skleroz beyin sapı inmesi kortikal inme travmatik beyin sendromu

Apraksi* Motor konuşma bozukluğu vardır. Otomotik hareketler korunmuştur. Tutarlı olmayan artiküler bozukluk mevcuttur. Konuşma merkezinden iletilen komutlar ağızve konuşma organlarına ulaşamamaktadır.

İhmal Sendromu* Serebral lezyonun karşı tarafından gelen herhangi bir uyarana karşı mevcut duyusal motor defistlerle açıklanamayan kayıtsızlık ve tepkisizlik.

Hastanın yürürken hemiplejik tarafını çarpması tabağındaki yemeğin hemiplejik taraftakı yarısını bırakması hemiplejik taraftan seslenildiğinde cevap vermemesi gibi durumlar ihmal amnezisindeki önemli belirtilerdir.

İşitme Kaybına Bağlı Dil ve Konuşma Sorunları

Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.

İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.

İşitmenin Dil ve Konuşma Gelişimine Etkisi


Dil ve konuşmanın gelişebilmesi için işitme “olmazsa olmaz” faktörlerden birisidir. İşitme henüz bebek, anne karnında 20 haftalıkken başlamaktadır, yani tipik gelişim gösteren bir bebek 20 haftalık bir işitme deneyimine sahip olarak dünyaya gelmektedir. Dolayısıyla dil ve konuşma gelişimine ilişkin bilgiler her ne kadar doğumdan sonraki süreci ele alsa da bebek anne karnındayken de belirli seslere karşı tepki geliştirmekte, annesinin sesini diğerlerinin sesinden ayırt edebilmektedir. Böylece doğumdan önce başlayarak, akustik bilgiler aracılığıyla işitsel merkez uyarılmakta ve işitsel beyin yolları organize olmaktadır.
Akustik bilgiler çocuğun çevresinde konuşulan dile ait konuşma seslerini ayırt ederek fonetik dağarcığının oluşmasında, bununla bağlantılı olarak da yeni sözcükler öğrenerek dilin gelişmesinde kritik bir öneme sahiptir.

İşitme Kaybı Nedir, Türleri Nelerdir?
Doğuştan veya doğumdan sonra (dil edinimi öncesinde veya sonrasında) dış kulak, orta kulak, iç kulak ve/veya işitme yollarında herhangi bir nedenle ortaya çıkan hasar sonrası işitmenin kaybolması durumudur. İşitme kaybı, kaybın kulağın hangi bölgesinde ortaya çıktığına bağlı olarak, iletim tipi işitme kaybı, sensorinöral tipte işitme kaybı ve mikst tip işitme kaybı şeklinde adlandırılır. Ayrıca işitme kaybı, kaybın derecesine göre de dB hafif, dB orta, dB orta ileri, dB ileri, 91 dB ve üzeri çok ileri derece işitme kaybı olarak sınıflandırılır.

İşitme Kaybının Nedenleri Nelerdir?
Doğuştan ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerini genetik ve genetik olmayan faktörler olarak temel iki kategoriye ayırabiliriz. Genetik olmayan faktörler %25, genetik faktörler ise %50 oranında etkili olmaktadır. Rubella, herpes simplex virüsü gibi hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar, prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, doğumdaki hasarlar, hamilelikte toksin içeren ilaç veya alkol kullanımı, kan uyuşmazlığı, gebelik şekeri, hamilelik süresince kanda zehirlenme, oksijensiz kalma gibi nedenler genetik olmayan faktörler olarak sayılabilir. Genetik faktörlere bağlı kayıplar ise doğumda görülebileceği gibi doğum sonrasında da gelişebilir. Ayrıca Down sendromu, Usher sendromu, Treacher Collins sendromu, Crouzon sendromu, Alport sendromu, Waardenburg sendromu gibi bazı sendromik durumlarda işitme kaybı gözlenebilir.

Kronik orta kulak iltihabı, ototoksik ilaçların kullanımı, menenjit, kızamık, ensefalit, su çiçeği, grip, kabakulak, kafa yaralanmaları, akustik tramva durumlarında da işitme kaybı ortaya çıkabilir.

Hipernazalite


Hipernazalite, konuşma için gerekli olan akustik enerjinin ağızdan çıkması gereken seslerde buruna kaçarak konuşmanın rezonansını bozmasıdır. Hipernazalite, damak yarığına sıklıkla eşlik ettiği için bir takım artikülasyon problemlerine neden olabilmektedir. Bu problemlerin bazıları konuşma terapisi ile düzelebilecek, çocuğun damak deformitesini telafi etmek üzere geliştirdiği süreçlerken, bazıları yapısal sorunlara (hipernazalite ya da diş/çene anomalileri gibi) dayalı zorunlu olarak ortaya çıkan bozukluklardır. Konuşma terapisti değerlendirmesi sırasında bu bozuklukların hangilerinin zorunlu, hangilerinin telafi edici süreçler olduğunu belirleyip, yapısal bozukluklar için doktorlara ya da ortodontiste yönlendirirken, telafi edici süreçler için konuşma terapisine başlatmalıdır.


Hızlı- bozuk konuşma

cluttering

Konuşmanın anormal bir hızda ve düzensiz olması olarak kısaca tanımlanan hızlı- bozuk konuşma (cluttering) için günümüzde araştırmacılar araştırmalar yapmaya devam etmektedirler.

Hızlı-bozuk konuşma da kekemelik gibi bir konuşma akıcılığı bozukluğudur ancak kekemelikten farklıdır. Aşırı ölçüde hızlı, düzensiz, sıklıkla konuyla ilgisiz sözcük veya ifadeler içeren bir konuşma bozukluğudur.

Hızlı-bozuk konuşmada da konuşmanın normal akışında aşırı derecede kırılmalar görülür ve buna aşırı hızlı konuşma, düzgün olmayan tempo, yanlış/eksik sesletme ve söyleyeceğinden emin olamama de eşlik edebilir.

Halihazırda hızlı-bozuk konuşma için (kekemelik terapisinde kullanılan tekniklerle) konuşmanın yavaşlatılması, akıcısızlıkların azaltılması, farkındalığın ve dil organizasyonunun arttırılmasına yönelik terapiler uygulanmaktadır.

PERSEVERATİON Afazide şizofrenide demansta görülen belirtidir. Bir düşüncenin belirtilmesinde ısrar vardır. Zaman ve mekan uyumu olmadan impulsif bıktırıcı tekrarlar. Obsesif Kompulsif bozuklukta da bu tekrarlar görülmektedir.

ENCOHERANS Kopuk tutarsız fikirlerin birbirine zaman mekan oluş hikaye bakımından benzemeksizin birbiri içinde üretilmesidir. Affektif yükü fazla olan şuuraltı materyal bir düzene uymaksızın şuur alanına akıtılır.

VERBAL APRAKSİA Gerekli kelimenın bulunmasındaki güçlüktür. Hastadan ifade etmek istediği şeyi yazmak istendiğinde yapıyor fakat konuşurken ilgili kelimeyi bulamıyor. Bazen kelımelerin ses tonları bozulmaz ses tonu heyecansız ve tek düzedir.

Selen kusurlar

  • Ses kısıklığı
  • Hımhımlık durumu
  • Güçsüzlük
  • Ses titrekliği
  • İnce ve keskin ses

KEKEMELİK

  • Ses ve hece yinelemeleri
  • Sesleri uzatma
  • Ünlemeler
  • Sözcüklerin parçalanması
  • Duyulabilir yada sessiz bloklar
  • Sözcükleri aşırı fiziksel gerginlikle söyleme
  • Tek heceli sözcük yinelemeleri

ICD : Ne söylemek istediğini bilmesine karşın bir sesin istem dışı tekrarlanması veya kesilmesi sonucu, kişinin söylemek istediğini söyleyememesine neden olan konuşma ritmindeki bozulmadır.

Yüzde gözlenen davranışlar

- bakışları kaçırmak – gözleri kısmak / yummak / kırpıştırmak

- dudakları büzmek

- dili itmek

- çenenin itilmesi / atması / silkinmesi

- endişeli, korkulu bakışlar

- kas gerilimi

- tremorlar vb.

Baş hareketleri

- başı öne doğru eğme

- başı geriye doğru atma

- başı yana doğru çevirme vb.

Gövde hareketleri

- döndürme

- eğilme

Uzuvların hareketleri

- doğal olmayan el / parmak hareketleri, parmak şaklatma vb.

- doğal olmayan kol, bacak, ayak hareketleri

KONUŞMAKTAN KAÇINMA

  • Takıldığı kelimeleri söylemekten kaçınma
  • Konuşma sırasında kısa yanıtlar oluşturma ( sözcüklü yanıtlar)
  • Kısa cümleler kurma
  • Suskunluk
  • Göz teması kurmama

KONUŞMASI GEREKEN ORTAMDAN KAÇINMA

  • Aile üyeleri dışında kimseyle ilişkide olmama
  • Sadece kendini kabullenenlerle arkadaşlık kurma
  • Tanıdık ortamlar haricinde bulunmama
  • Otorite figürleriyle konuşmaktan kaçınma
  • Telefonda konuşmaktan kaçınma

Kekemelerin çoğunda nefes alırken konuşmaya çalışma, nefesi bitene kadar zorlanma, nefesi tutup konuşma gibi yanlış solunum özellikleri de gözlenmektedir

  • Konuşma sırasında dışarı verilen CO2 ölçülmüş, dışarı verilen havadaki CO2 konsantrasyonu, kekeme konuşma sırasında, akıcı konuşma sırasındakine göre 1/5 daha azdır (Raczek ve Adamczyk ).
  • Kekemelerde otnom sinir sisteminde beklenti anksiyetesi nedeniyle otonom sinir sisteminin hem sempatik hem parasempatik kısmı birlikte aktive olur (Freezing Theory) (Alm ).

Nasıl konuşulduğunu öğrenmeye çalışırken pek çok çocuk 18 ay ile 6 yaş arasında normal akıcılık bozukluğu evresinden geçer. Zamanla azalır.

  • Normal akıcılık bozukluğu çocuğun yorgun, heyecanlı, üzüntülü yada acele konuştuğu durumlarda şiddetlenebilir. Çocuklar bunun farkında değillerdir ve herhangi bir engellenme belirtisi göstermezler.
  • Çocuğa küçük yaşlarda düzen, temizlik, terbiye ve benzeri konularda aşırı disiplin uygulayan ve beklentileri yüksek olan ailelerin çocuklarında kekemelik daha sık görülebilmektedir.
  • Sık sık fiziksel şiddet uygulama, yanlış yaptığı zaman çok tepki verme gibi Anne babanın çocuklarını kokutacak şekilde davranması çocukta kekemeliği başlatan risk faktörü olmakta ve kekemeliğin devam etmesinde önemli rol oynamaktadır
  • Buna karşılık anne babalar eğer çocuğun normal akıcılık bozukluğuna dikkat etmezler ve çekmezlerse, normal gelişim içinde sorun büyük ihtimalle kendiliğinden çözülür. Ancak konuşma gelişiminde son derece hassas ve endişeli anne babalar gereksiz bir kaygı geliştirip baskı ve eleştirilerle çocuğa bunu hissettirerek, durumun bir sorun olarak yerleşmesine zemin hazırlarlar.

“Konuşmanın akıcılığının bir biçimde kesintiye uğraması” olarak da tanımlayabileceğimiz

kekemelik durumu da sözel iletişimi etkileyen konuşma bozukluklarından biri olmaktadır. Bireyin

konuşmasında bu tür bir farklılığın olması sadece konuşmasını değil, tüm yaşamını etkileyebilmektedir.

. Kirk () kekemeliği bir ritim bozukluğu olarak kabul eder. Johnson () ise kekemeliği sevimsiz, endişe verici, hipertonik kaçınma reaksiyonu şeklinde tanımlarken, Gökay ve Kasatura () kekemeliği konuşmaktan kaçınan bir kişinin konuşmadan önce gösterdiği kasılma ve reaksiyonlar olarak tanımlamaktadırlar. Ayrıca Enç () kekemeliği, sesli konuşmada sözcük akışının yineleme, takılma, solunum tutuklukları, kas gerilimi gibi nedenlerle engellenip, kesintiye uğraması şeklinde tanımlamaktadır.

Özsoy () ise kekemeliği, kişinin tekrar kekeleme endişesi ile konuşma sesi, hece, kelime ya

da cümlelerinde irkilme, duraklama, uzatma, patlatma, yinelemelerinde ve bazen bunların yanında bir

takım el, kol, vücut hareketleri gibi belirtilerle konuşmasının ritmi ve akıcılığında meydana gelen

bozukluk olarak tanımlamaktadır.

Kekemelik genelde 2 - 5 yaş arasında nadirende ergenlik başladıktan sonra ortaya çıkar.

Bazen travmatik olayların ardından aniden de ortaya çıkabilir.

Kekeleyen çocukarın %80 i yetişkinlikte düzeliyor.

Soy ağaçlarında kekeme olanlarda daha yüksek oranda görülüyor.

Cinsiyet açısından 3 erkeğe karşın 1 kadın şeklindedir.

bu durum erkek fetüsteki yüksek testesteron düzeyi, konuşma ve dil gelişiminde cinsiyetler arasındaki farklılıklar ve bilinçaltı dinamıklerin farklılığı ile açıklanmaktadır.

Dikkat konuşmaya çevri,ldiğinde kekemelik en ağır düzeyde seyreder.

Kekemelerde sıklıkla; hayal kırıklığı, utanç, sözcük korkusu, suçluluk, gerginlik, titreme, engellenme, öfke , agresyon, kararsızlık, bunaltı, düşük benlik değeri bulunur.

İletişim için baskı olmadığı durumlarda kekemelik azalıyor. Örneğin gürültülü ortamlar, şarkı söylerken, sayı sayarkn, bir bebeğe veya hayvana konuşurken vb

Dikkatleri konuşmadan uzaklaştırınca coşkulu veya hazırlıksız oldukları durumlarda, taklit ederken akıcı konuşurlar.

DİLSEL DURUMSAL ÇEVRESEL bir durum

İlkel kabilerlerde kekemeliğe rastlanılmamıştır.

Johnson ; Normal gelişimsel sürece bırakırken, baskı yapılmayan ailelerde çocuklarda kekemelik olmuyor.

Analitik kurama göre; Ferenczi ; Kekemeliğin oral işlevlerle ilgili çatışmalara bağlı olduğunu düşündüğünü belirtmiştir.

Coriat,; Kekemeliğin çözümlenmemiş oral-erotık gereksinimlerini doyurmaya yönelik bir girişim olduğunu söylemektedir. Kekemelik oral bir uğraş olarak bilin dışında haz veren bir uğraş olarak algılanır. Sıklıkla görülen blok sembolik bir emme eylemidir.

Fenichel ; Oral Sadistik dönemde bir saplanma olarak tarif ediyor. Kekemelerin sözcükleri tutması ve hızla bırakması sembolik olarak kabızlık ve ishal yaşaması gibi.

Kekemeler öfkelendiklerinde daha hızlı ve akıcı konuşuyorlar.

TEDAVİ

  • Telkin
  • Gevşeme alıştırmaları
  • Dikkat kaydırma ( Ritmik konuşma , ağız içine cisim funduszeue.infoştirme)
  • Psikanalitik tedavi ( Nevrotik bir semptom olarak ele alınır)
  • İlaç Tedavisi (Trankilizan ilaçlar- Kişiler arası kaygı il ilgili olduğu varayımı)
  • Gecikmiş işitsel geribildirim ( Beyaz gürültü, Kulaklıkla sonrdan duyma şeklnde)
  • Davranışçı tedaviler ( Edimsel koşullama, ödül ceza sistemi. Sistematik duyarsızlaştırma, yapay konuşma örüntüsü)
  • İowa Tedavisi ( Kekemeliğin yerini değiştirme, blokların yer değiştirmek esas akıcı konuşma istenmez)

Kekemeliğin çoğunluk tarafından uygun görülmüş ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Bu konuda birçok tanımlar yapılmıştır. Bazıları kekemeliği duygusal bir rahatsızlığın sonucu olarak algılarken, oldukça bireysel bir davranış olduğu ve belirtilerinin sürekliliğinin kekemenin kişiliği ile yakından ilintili olduğunu vurgulamışlardır. Karmaşık davranış örüntülerini içerdiğinden kekemeliğin ilerleyen süreçte birey kaygı ve üzüntü yaşayarak konuşamama korkusunu fobik bir temele

oturtmaktadır. Çevresindekilerin hoşgörüsüz ve anlayışsız tutumlarının eklenmesiyle kekeleme davranışı daha da ilerlemektedir. Buna ek olarak istendik konuşma sergilememesinden kaynaklanan gerilim düzeyinin yükselmesiyle sorun daha da kalıcı bir niteliğe bürünebilmektedir. Bireysel farklılıkların ve kimliksel ilişkilerin kekeme yetişkinlerde sosyal kabulün sağlanmasına imkân tanıdığı ileri sürülmektedir. Ancak burada unutulmaması gereken bir durumu açıklamakta yarar vardır. Konuşamama kaygısı ile oluşan gerilimin nefes borusu ve ses tellerine iletilmesi ile ilişkili etmenler

olabileceği gibi beynin (cerabral) sol yarı küresinde yer alan konuşma merkezinin (broka) herhangi bir nedenle zedelenmesi ya da nörolojik bozukluğunun bulunması de kekemeliğe neden olan etmen olarak düşünülmelidir.

Kekemeliğin ortaya çıkışı, hiç kuşkusuz çocuğun toplumsal uyumunu aksatır. Çocuk alay konusu olur, konuşmaktan çekinir, her an tutulacağı endişesi içindedir. Bu kısır döngüye giren çocuğun kendisini kurtarması kolay olmaz. Çekingenlik, utangaçlık, güvensizlik gibi ek belirtiler gelişir. Bu durum, çocuğun arkadaş ilişkilerini ve okul başarısını nemli ölçüde etkiler. Kekemelikten önce korkak, çekingen, güvensiz olan ve baskılı yetiştirilen çocuklarda uyumsuzluk daha da belirgin olur. Sinirsel veya sonradan olan kekemelik felç, kontrol edilemeyen kanama, kafa travması gibi beyin hasarlarından sonra meydana gelir. Bu durum beynin farklı alanlarında ki yaralanmalardan sonra gözlenen seyrek bir olaydır ve edinilmiş kekemelik olarak adlandırılır.

Kekemelik, genellikle dil gelişiminin erken dönemler olan yaş civarında ortaya çıkar. Bazı durumlarda, okul çağında, nadiren yetişkinlikte de ortaya çıktığı görülebilir. Çocukluk hastalığı olarak bakılır. İstatistiklere göre yarıya yakını kendiliğinden geçer, diğer yarısı kalır. Kekeleyenler içinde bir kaç hafta, bir kaç ay süren ve geçenler vardır. Geçmeyip kalanlar yaklaşık % 50 civarındadır. % 75 kadarı 3,5 yaşından önce başlar.

Erkeklerde daha sık rastlanır. Erkeklerde rastlanan kekemelik küçük yaşlarda ½ oranındadır. İlkokulda bu oran 1/5 olarak değişir. Kızlarda erkeklere oranla spontan iyileşme daha fazladır. Batı kültüründe okul nüfusunun % 10’ unda kekemelik görülmektedir. Uzakdoğu ve Doğu Asya ülkelerinde de sayılar aynıdır. İlkel kavimlerde ise bu oran aynı hatta daha fazladır. Davranış standartlarının yüksek olduğu toplumlarda kekemelik, kriter davranış standardı, çocuktan beklenti, rekabet anlayışı fazladır. Daha toleranslı, rekabet ve cezanın az olduğu toplumlarda kekemelik daha az görülmektedir.

Kekemelik, sözel akıcılıkta aksama özelliği ile asırlardır bilinmektedir. En eski tanımlamalar Biblical Mases’in “Konuşma ve dil yavaşlığı” ve bununla ilgili olan kaçınma davranışına dayanmaktadır. Yaygınlığın farklılık gösterebilmesine rağmen kekemelik, bütün kültürlerde ve etnik gruplarda görülmektedir. Günümüzde dünyada 45 milyondan fazla kişinin bu probleme sahip olduğunu ve tüm çocukların % 5’ inin yaşamlarının bir döneminde kekeledikleri bilinmektedir. A.B.D de 3 milyon ve dünya genelinde 55 milyon kişinin kekelediğini ve kekemeliğin yetişkinlerde % 1 lik yaygınlık oranına

sahip olduğunu kabul edilmektedir. Birçok durumda kekemelik, çarpıcı sosyo ekonomik sonuçlarla, iletişimi ciddi biçimde zayıflatmaktadır.

Kekemeliğin, 2, yaşları ile 5 yaşları arasındaki çocukların % 4’ ünde görüldüğü ve ileriki yaşlarda bu oranın % 1 civarına düştüğü görülmektedir. Genel nüfusa bakıldığında da bu oranın yaklaşık % 1 olduğu görülmektedir.. Çocuklukta % 4 olan sıklık, ergenlikte azalmaktadır. Bazı araştırmacılar 7 yaş civarında kekemeliğin en sık oranda görüldüğünü ve bu oranın % 4’ e kadar çıktığını ifade etmişlerdir. Çocukların % 12’sinde takifemi ve kekemelik belirlenmiştir.

Kekemelik, erkeklerde kızlara göre yaklaşık 1/ oranında görülmektedir. Kekemelik, erkeklerde kızlara oranla kat daha fazla görülür. Düzelme oranı erkeklere oranla kızlarda daha yüksek ve hızlı olup, genelde 16 yaş öncesidir. Bu konuda çeşitli araştırmacılar 2/1 , 4/1, 10/1 gibi çeşitli oranlar vermişlerdir. Yaş ilerledikçe bu oran erkeklerin aleyhine artar. Kekemelik 3’ e 1 ile 5’e 1 oranında erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla daha fazla görülmektedir. İyileşmenin kızlarda erkeklerden ciddi biçimde daha sık görülmesiyle birlikte erkeklerin bayanlara oranı çocukluk ve ergenlik

çağı sürecinde yetişkinlikte her bir bayana üç erkek seviyesine ulaşana kadar yükselebilmektedir.

DİL SÜRÇMELERİ

* Parapraksiler* Dr. Booze ye göre beynimiz dil aracılığı ile ifade eden düşüncelerimizi iki ayrı mesaj olarak aynı anda ortaya funduszeue.info mesaj ileriye dönük açık olan bilinçli

Dir. İkincisi ters kapalı aktarı

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası