Hz. Aie (Radyallahü Anha) buyuruyor ki: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sra ve Zümer surelerini okumadan uyumazd.
Abdullah ibni Abbas (Radyallahu Anhüma) öyle demitir: “sra suresindeki (sonundaki) secde ayetini okuduunuz zaman, sakn alamadan önce secdeye varmayn. eer her hangi birinizin gözü alamazsa bile mutlaka kalbi alasn."
sra Suresinin Srlar Hakknda Rivayetler*sra Suresinin ayeti hakknda rivayet edildi ki:
Hilecilerden korunmak için okunur. Misk ve safranla yazlarak suyun içine konup, dili tutulanlara içirilirse, ifa bulur.
Allah’u Teala bu ayeti okuyana, yerler ve dalar gibi sevaptan ecir yazar.
Bu ayet okunan eve hrsz veya bir âfât girmez.
Cinlenmi biri için pamuklu bezin bir yüzüne sra suresinin ve ayetleri dier yüzüne Kaside-i Bürde’nin ve beyitleri yazlp, yaklarak duman koklatlrsa Allah2n izniyle ifa bulur.
Kurtubi tefsirinde sra suresinin ayetinde öyle zikredildi: "Ebu Bekir Sddk (Radyallahü Anha)’nn kz Esma (Radyallahü Anha) demitir ki: "Tebbet suresi nazil olunca. Harb’in kz olan Ebu Leheb’in ei, ümmü cemil, elinde büyükçe bir ta olduu halde dinin aleyhinde bara bara öteden beri geliyordu. Bu srada Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescitte oturuyordu. Hz. Ebu Bekir (Radyallahü Anha)’de yannda bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir, o irret kadnn gelmekte olduunu görünce buyurdu ki:
-"Ey Allah’n Resulü! O bu tarafa doru gelmekte, korkarm ki sizi görür ve bir saldr da bulunur.” Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
-“O beni göremez” buyurdu ve sra suresinin ayetini okudu.
derken irret kadn gelip. Hz. Ebu Bekir’in ta karsnda durdu. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i göremedi
ve dedi ki:
-“Ey Ebu Bekir! Haber aldma göre arkadan beni hicvediyormu!” Hz. Ebu Bekir (Radyallahü Anh):
-“Hayr!” u Beyt-i Muazzama’nn Rabbine yemin ederim, seni hicvetmedi" buyurdu. Kadn bunun üzerine:
-“Kury iyi bilir ki, ben onlarn efendilerinin kzym” diyerek dönüp gitti.
*sra Suresinin Ayeti hakknda rivayet edildi ki:
*Kötülüünden korkulan bir kiinin yanna girmeden önce okunursa, kötülüünden korunur.
*Bir ehre girildiinde oradaki kötülüklerden emin olmak, orann hayrlarna ve bereketlerine ulamak ve orada Allah’tan bir dost ve yardmc bulmak için okunur.
*sra Suresinin ayeti hakknda rivayet edildi ki bir eyini kaybeden kii, kaybettii eyin yerini örenmek isterse veya merak ettii bir eyin hakikatini (bu haram eyler olan kar koca, aile ve bir müminin vb. srr, gizli ileri, mahremiyeti vb. deildir) örenmek isterse, temiz bir kat üzerine yukardaki ayeti kerimeyi yazp da yastnn altna koyar ve sürekli tekrarlayarak sa taraf üzerine yatarsa, rüyasnda o ey gösterilir.
*sra Suresinin ayetleri hakknda rivayet edildi ki:
Hasta kii, elini aryan yerin üzerine koyup ifa olacana inanarak sra suresinin ayetini okursa, Allah’n izniyle aryan yere ifa olur.
*Manevi sknts olan bir kii, bu hastalndan kurtulmak için on (10) gün oruç tutar, helal olan gdalarla iftar etmeye çalr, yats namazndan sonra sra suresinin ayetlerini bir bardak zemzem suyuna 10 defa okuyup o sudan içer ve ykanrsa, Allah’n izniyle hastalna ifa olur.
*sra Suresinin ayetleri hakknda rivayet edildi ki:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim sabah akam sra Suresinin son iki ayetini () okursa, o gün ve gece kalbi ölmez."
*Kiinin Yatmadan evvel A’raf suresinin ayetleri ile sra suresinin son iki () ayetleini okumas müstehaptr. Zira bu ayetleri okuyup da uygulayanlarn elbiselerinin içine, onlar, korumakla görevli bir melek girerek kendileri için istifar edecei bildirilmitir.
*Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e borçtan (dolay) ikayet eden bir kimseyesra Suresinin ayetini okumasn tevsiye etti.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir kii gelerek:
-Ey Allah’n Resulü! Benim çok borcum var, bir gün olsun borçtan kurtulamadm, der. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de ona öyle cevap verir:
-"sra Suresi’nin son ayetini çok oku ve her okuyuun sonunda üç defa "tevekkeltü ‘alel-hayyillezi la yemutü” söyle! Allah’u Teala seni borçtan kurtarr.“
Abdulmuttalib oullarndan konumaya balayan her çocua Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sra suresinin ayetini öretirdi.
*Her kim sra suresinin ayetini okursa, Allah’u Teala yeryüzü ve dalar kadar ecir sevap yazar.
Bismillâhirrahmânirrahîm
17/SRÂ Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru).
Âyetlerimizi göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan, etrafn mübarek kldmz Mescid-i Aksa'ya yürüten Allah, Sübhan'dr (bütün noksanlklardan münezzehtir). Muhakkak ki O, en iyi iiten, en iyi görendir.
17/SRÂ Ve âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâhu huden li benî isrâîle ellâ tettehzû min dûnî vekîlâ(vekîlen).
Ve Musa (A.S)‘a kitap verdik. Ve O'nu, “Benden (Allah'tan) bakasn vekil edinmeyin (tevekkül etmeyin).” diye srailoullarna hidayetçi kldk.
17/SRÂ Zurriyyete men hamelnâ mea nûh(nûhin), innehu kâne abden ekûrâ(ekûren).
(Ey) Nuh (A.S) ile beraber tadklarmzn zürriyyeti (onlarn soyundan olanlar)! Muhakkak ki O (Nuh A.S), çok ükreden bir kul idi.
17/SRÂ Ve kadaynâ ilâ benî isrâîle fîl kitâbi le tufsidunne fîl ard merreteyni ve le ta’lunne uluvven kebîrâ(kebîren).
srailoullarna kitapta (Tevrat'ta), “Yeryüzünde iki kere fesat çkaracaksnz.” diye bildirdik. Ve gerçekten, büyük bir üstünlükle gâlip geleceksiniz.
17/SRÂ Fe izâ câe va’du ûlâhumâ beasnâ aleykum ibâden lenâ ulîbe’sin edîdin fe câsû hlâled diyâr(diyâri), ve kâne va’den mef’ûlâ(mef’ûlen).
Artk ikisinden birincisinin vadesi (zaman) geldii zaman, (çok çetin) kuvvet sahibi kullarmz sizin üzerinize gönderdik. Böylece evlerin aralarna girip (sizi) aradlar ve vaadedilen, yaplm oldu.
17/SRÂ Summe redednâ lekumul kerrete aleyhim ve emdednâkum bi emvâlin ve benîne ve cealnâkum eksere nefîrâ(nefîren).
Sonra sizi, onlara kar tekrar (yeniden zafere) döndürdük. Mallarla ve oullarla, size imdat (yardm) ettik. Ve sizi, nefer (cemaat) olarak daha çok kldk.
17/SRÂ n ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese’tum fe lehâ, fe izâ câe va’dul âhreti li yesûu vucûhekum ve li yedhulûl mescide kemâ dehalûhu evvele merretin ve li yutebbirû mâ alev tetbîrâ(tetbîren).
Eer ahsen davranrsanz, kendi nefsiniz için en iyisi olur. Eer kötü davranrsanz, artk (o da) ona (nefsinize) aittir. Böylece sonrakinin (ikinci fesadnzn) vadesi geldii zaman yüzünüzü karartsnlar ve mescide ilk defa girdikleri gibi girsinler. Ve üstünlük saladnz eyleri mahvedip, helâk etsinler (yok etsinler).
17/SRÂ Asâ rabbukum en yerhamekum, ve in udtum udnâ, ve cealnâ cehenneme lil kâfirîne hasîrâ(hasîren).
Rabbinizin size rahmet (merhamet) etmesi umulur. Ve âyet siz (fesada) dönerseniz, Biz de (cezalandrmaya) döneriz. Ve cehennemi, kâfirler için kuatc kldk.
17/SRÂ nne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeirul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ(kebîren).
Muhakkak ki Bu Kur'ân, en kuvvetli olan hidayete erdirir (Allah'a ulatrr). Ve amilüssalihat (nefsi slâh edici ameller) yapan mü'minlere, onlar için büyük ecir olduunu müjdeler.
17/SRÂ Ve ennellezîne lâ yu’minûne bil âhreti a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen).
Ve onlar, muhakkak ki ahirete (Allah'a mülâki olmaya ve kyâmet gününe) inanmayan (kalplerinde îmân yazmayan) kimselerdir. Onlar için elîm azap hazrladk.
17/SRÂ Ve yed’ul insânu bi erri duâehu bil hayr(hayri), ve kânel insânu acûlâ(acûlen).
nsan, (sanki) onun duas hayrm (gibi) erre dua eder. nsan, çok aceleci olmutur.
17/SRÂ Ve cealnel leyle ven nehâre âyeteyni fe mehavnâ âyetel leyli ve cealnâ âyeten nehâri mubsraten li tebtegû fadlen min rabbikum ve li ta’lemû adedes sinîne vel hisâb(hisâbe), ve kulle ey’in fassalnâhu tafsîlâ(tafsîlen).
Senelerin adedini ve hesabn bilmeniz için geceyi ve gündüzü iki âyet (vasta, alâmet) kldk. Gecenin âyetini (belirtisini) (gecenin içindekileri) görünmez kldk. Rabbinizden fazl istemeniz için gündüzün âyetini (belirtisini) (gündüzün içindekileri) görünür kldk. Ve hereyi detayl olarak tafsil ettik (açkladk).
17/SRÂ Ve kulle insânin elzemnâhu tâirehu fî unukh(unukhî), ve nuhricu lehu yevmel kyâmeti kitâben yelkâhu menûrâ(menûren).
Bütün insanlarn kuunu (kazandklar ve kaybettikleri dereceleri) boynunda baladk (boynuna astk). Ve kyâmet günü ona, neredilmi kitab (üç boyutlu olarak bolukta oynayan hayat filmini) çkarrz.
17/SRÂ Ikra’ kitâbek(kitâbeke), kefâ bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben).
Kitabn oku (hayat filmini izle)! Bugün hasib (hesap görücü) olarak (hayat filmindeki) nefsin(in cennete veya cehenneme gideceini gösteren negatif ve pozitif derecelerinin neticeleri) sana kâfi oldu.
17/SRÂ Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettii için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalr. Yük tayan (günah yüklenen) bir kimse, bir bakasnn yükünü (günahn) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadk.
17/SRÂ Ve izâ erednâ en nuhlike karyeten emernâ mutrafîhâ fe fesekû fîhâ fe hakka aleyhel kavlu fe demmernâhâ tedmîrâ(tedmîren).
Bir ülkeyi helâk etmek istediimiz zaman onun (o ülkenin) mutrafilerine (refah içinde olan ileri gelenlerine, zenginlerine) emrettik. Buna ramen orada fesat çkardlar. Böylece (Allah'n) söz(ü) üzerlerine hak oldu. Ve onu (o ülkeyi ve halkn) helâk ederek, yok ettik (dumura urattk).
17/SRÂ Ve kem ehleknâ minel kurûni min ba’di nûh(nûhin) ve kefâ bi rabbike bi zunûbi bâdihî habîren basîrâ(basîren).
Nuh (A.S)'tan sonra asrlarca nice nesiller helâk ettik. Ve senin Rabbin, kullarnn günahlarn gören ve (onlardan) haberdar olarak kâfidir.
17/SRÂ Men kâne yurîdul âcilete accelnâ lehu fîhâ mâ neâu li men nurîdu summe cealnâ lehu cehennem(cehenneme), yaslâhâ mezmûmen medhûrâ(medhûren).
Kim acele (bu dünyada acil) olarak isterse, istediimiz kimseye, dilediimiz eyi ona orada acele verdik. Sonra onu cehennem ehli kldk. Zemmedilmi (ayplanm) ve (rahmetten) kovulmu olarak, ona (cehenneme) atlr.
17/SRÂ Ve men erâdel âhrete ve saâ lehâ sa’yehâ ve huve mu’minun fe ulâike kâne sa’yuhum mekûrâ(mekûren).
Kim mü'min olarak ahireti istedi ise ve onun (ahiret) için, onun gerektirdii ekilde çalt ise ite onlarn çalmas, böylece mekur (ükrün, karln hakeden) oldu.
17/SRÂ Kullen numiddu hâulâi ve hâulâi min atâi rabbik(rabbike), ve mâ kâne atâu rabbike mahzûrâ(mahzûren).
Bunlar herkese (dünyay isteyene de ahireti isteyene de) veririz. Ve bunlar, Rabbinin atâ (ihsan)larndandr. Rabbinin atâlar (ihsanlar) mahzur (snrl, kstl, men edilmi) deildir.
17/SRÂ Unzur keyfe faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’dn), ve lel âhretu ekberu derecâtin ve ekberu tafdîlâ(tafdîlen).
Bak, nasl onlarn bir ksmn bir ksmna üstün kldk. Muhakkak ki ahiret, dereceler bakmndan daha büyüktür ve üstünlük bakmndan da daha büyüktür.
17/SRÂ Lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tak’ude mezmûmen mahzûlâ(mahzûlen).
Allah ile beraber baka bir ilâh klma! O zaman zemmedilmi (knanm) ve hor görülmü olarak kalrsn.
17/SRÂ Ve kadâ rabbuke ellâ ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), immâ yebluganne indekel kibere ehaduhumâ ev kilâ humâ fe lâ tekul lehumâ uffin ve lâ tenher humâ ve kul lehumâ kavlen kerîmâ(kerîmen).
Rabbin, ondan bakasna kul olmamanz ve anne ve babaya ihsanla davranmanz kaza etti (taktir etti, hükmetti). Eer ikisinden birisi veya her ikisi senin yannda yalanrlarsa onlara (ikisine) “öf” deme. Ve onlar (ikisini) azarlama ve onlara kerim (güzel, yumuak) söz söyle!
17/SRÂ Vahfd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).
Ve onlara (ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim, onlarn beni yetitirdii gibi ikisine de merhamet et!” de.
17/SRÂ Rabbukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne lil evvâbîne gafûrâ(gafûren).
Rabbiniz, nefslerinizde olan (niyetinizi) daha iyi bilir. Eer salihler olursanz, o taktirde muhakkak ki O, evvab olanlar (O'na yönelip, tövbe ederek ulaanlar) için mafiret edici olur.
17/SRÂ Ve âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîli ve lâ tubezzir tebzîrâ(tebzîren).
Akrabaya, miskinlere (çalamayacak durumda olan ihtiyarlara) ve yolda olanlara hakkn ver! Ve savurarak, israf etme!
17/SRÂ nnel mubezzirîne kânû ihvâne eyâtîn(eyâtîni), ve kâne eytânu li rabbihî kefûrâ(kefûren).
Muhakkak ki israf edenler (gereksiz yere savuranlar, hakszlk ve fesat çkarmak için kullananlar), eytanlarn kardeleri oldular. Ve eytan, Rabbine (kar) çok nankör oldu.
17/SRÂ Ve immâ tu’ridanne anhumubtigâe rahmetin min rabbike tercûhâ fe kul lehum kavlen meysûrâ(meysûren).
Rabbinden ümit ettiin rahmeti isterken, onlardan (mecbur kalarak) yüz çevirirsen (bir ey veremezsen), o zaman onlara yumuak söz söyle!
17/SRÂ Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukke ve lâ tebsuthâ kullel bast fe tak’ude melûmen mahsûrâ(mahsûren).
Ve boynuna elini balama (cimrilik yapma) ve hepsini açp saçma (israf etme)! Aksi halde knanm ve mal tükenmi olarak kalrsn.
17/SRÂ nne rabbeke yebsutur rzka li men yeâu ve yakdir(yakdiru), innehu kâne bi ibâdihî habîran basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Rabbin, dilediine rzk geniletir ve (ölçüsünü) taktir eder (daraltr). O, mutlaka kullarn gören ve (onlardan) haberdar olandr.
17/SRÂ Ve lâ taktulû evlâdekum hayete imlâk(imlâkn), nahnu nerzukuhum ve iyyâkum, inne katlehum kâne ht’en kebîrâ(kebîren).
Yoksulluk korkusu ile evlâtlarnz öldürmeyin! Onlar ve sizleri sadece Biz rzklandrrz. Muhakkak ki onlarn öldürülmesi, (kastla ilenen) büyük suç oldu.
17/SRÂ Ve lâ takrebûz zinâ innehu kâne fâheh(fâheten), ve sâe sebîlâ(sebîlen).
Ve zinaya yaklamayn! Çünkü o, fuhu (hayaszlk) ve kötü bir yoldur.
17/SRÂ Ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakk), ve men kutile mazlûmen fe kad cealnâ li veliyyihî sultânen fe lâ yusrif fîl katl(katli), innehu kâne mensûrâ(mensûran).
Allah'n haram kld bir nefsi (kiiyi), haksz yere öldürmeyin! Kim mazlum olarak (haksz yere) öldürülürse, o taktirde onun velîsini sultan (hak sahibi) kldk. Artk öldürmede haddi amasn. Çünkü o, yardm görmü olandr.
17/SRÂ Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga euddeh(euddehu), ve evfû bil ahd(ahdi), innel ahde kâne mes’ûlâ(mes’ûlen).
En kuvvetli çana (bulûa) eriinceye kadar, yetimin malna en güzel ekilde olmadkça yaklamayn! Ve ahdi ifa ediniz (yerine getiriniz)! Muhakkak ki ahd, mes'ul (sorumlu) klar.
17/SRÂ Ve evfûl keyle izâ kiltum vezinû bil kstâsil mustekîm(mustekîmi), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen).
Ve ölçtüünüz zaman, ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)! Doru olarak ve adaletle (doru ölçü ile) tartn! te bu, daha hayrl ve tevîl (yorum) bakmndan daha güzeldir.
17/SRÂ Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ(mes’ûlen).
Ve (hakknda) ilmin olmayan bir eyin ardna düme (karma) (açklamaya çalma)! Muhakkak ki iitme, görme ve idrak, onlarn hepsi, ondan (takfu'dan) mesul (sorumlu) oldu (mesuldürler).
17/SRÂ Ve lâ temi fîl ard merehâ(merehan), inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibâle tûlâ(tûlen).
Ve yeryüzünde azametle (gururla) yürüme! Muhakkak ki sen, yeryüzünü asla tahrik edemezsin (hareket ettiremezsin). Ve asla dalarn boyuna eriemezsin (da kadar yüksek olamazsn).
17/SRÂ Kullu zâlike kâne seyyiuhu inde rabbike mekrûha(mekrûhen).
te bütün bu seyyiatler (derecat kaybettirici eyler), Rabbinin indinde (katnda) mekruh (kerih) oldu.
17/SRÂ Zâlike mimmâ evhâ ileyke rabbuke minel hikmeh(hikmeti), ve lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tulkâ fî cehenneme melûmen medhûrâ(medhûren).
te bunlar, Rabbinin sana hikmetten vahyettii eylerdendir. Allah ile beraber baka ilâh klma (edinme)! Yoksa knanm ve kovulmu olarak cehenneme atlrsn.
17/SRÂ E fe asfâkum rabbukum bil benîne vettehaze minel melâiketi inâsâ(inâsen), innekum le tekûlûne kavlen azîmâ(azîmen).
Rabbiniz, oullar size mi seçti ve meleklerden kadnlar (kzlar) m edindi? Muhakkak ki siz, gerçekten büyük söz söylüyorsunuz.
17/SRÂ Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur’âni li yezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ(nufûren).
Ve andolsun ki Biz, tezekkür (idrak) etsinler diye, bu Kur'ân'da tekrar tekrar (hakikatleri) açkladk. Oysa bu (açklamalar), nefretlerinden baka bir eyi artrmad.
17/SRÂ Kul lev kâne meahû âlihetun kemâ yekûlûne izen lebtegav ilâ zîl ar sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Eer onlarn söyledikleri gibi onunla beraber (baka) ilâhlar olsayd, o zaman onlar da (baka ilâhlar da) mutlaka arn sahibine (ulamak için) bir yol ibtiga ederlerdi (ararlard).”
17/SRÂ Subhânehu ve teâlâ ammâ yekûlûne uluvven kebîrâ(kebîren).
O (Allah), onlarn söylediklerinden Sübhan'dr (münezzehtir) ve Üstün'dür, Yüce'dir, Büyük'tür.
17/SRÂ Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn(fîhinne), ve in min ey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûren).
7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O'nu (Allah') tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen bir ey yoktur. Ve fakat onlarn tesbihlerini siz fkh edemezsiniz (anlayamazsnz, idrak edemezsiniz). Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Gafûr'dur (mafiret edendir).
17/SRÂ Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur'ân' kraat ettiin (okuduun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah'a ulamaya ve kyâmet gününe) inanmayanlar arasna hicab- mesture kldk (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).
17/SRÂ Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O'nu (Kur'ân'), fkh (idrak) etmelerine kar, (fkh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onlarn kulaklarna vakra (iitme engeli) kldk. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliini zikrettiin zaman nefretle arkalarna döndüler.
17/SRÂ Nahnu a’lemu bimâ yestemiûne bihî iz yestemiûne ileyke ve iz hum necvâ iz yekûluz zâlimûne in tettebiûne illâ raculen meshûrâ(meshûran).
Onlarn dinledikleri eyi ve seni dinliyorlarken, zalimlerin “Büyülenmi bir adama tâbî oluyorsunuz.” diyerek fsldatklarn Biz çok iyi biliyoruz.
17/SRÂ Unzur keyfe darabû lekel emsâle fe dallû fe lâ yestetîûne sebîlâ(sebîlen).
Bak, senin için nasl misaller getirdiler (sana büyülenmi, mecnun, deli, air dediler) ve böylece dalâlette kaldlar. Artk yola (Srat Mustakîm'e) ulamaya güçleri yetmez.
17/SRÂ Ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
Ve “Biz, kemik ve krnt (ufalanm toprak) olduumuz zaman m? Gerçekten biz, mutlaka yeni bir yaratlla m beas edileceiz (diriltileceiz)?” dediler.
17/SRÂ Kul kûnû hicâreten ev hadîdâ(hadîden).
De ki: “Ta veya demir olun (olsanz bile)!”
17/SRÂ Ev halkan mimmâ yekburu fî sudûrikum, fe se yekûlûne men yuîdun(yuîdunâ), kulillezî fetarakum evvele merreh(merretin), fe se yungdûne ileyke ruûsehum ve yekûlûne metâ hûv(hûve), kul asâ en yekûne karîbâ(karîben).
“Veya gönlünüzde büyüyen (daha büyük ve çok kuvvetli, güçlü olarak hayal ettiiniz) baka bir yaratl olsun. O zaman da bizi, kim (hayata) geri çevirecek?” diyecekler. “Sizi ilk defa yaratan.” de! Bunun üzerine sana balarn (alayl bir tarzda) sallayarak: “O, ne zaman?” diyecekler. De ki: “(Onun) yakn olmas muhtemeldir.”
17/SRÂ Yevme yed’ûkum fe testecîbûne bi hamdihî ve tezunnûne in lebistum illâ kalîlâ(kalîlen).
(Allah'n) sizi çaraca gün, hemen O'nun hamdi ile (O'na hamd ile) icabet edeceksiniz. Ve ancak (kabirde) pek az kaldnz zannedeceksiniz.
17/SRÂ Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsen(ahsenu), inne eytâne yenzegu beynehum, inne eytâne kâne lil insâni aduvven mubînâ(mubînen).
Ve kullarma de ki: “En güzeli (sözü) söylesinler!” Muhakkak ki eytan, onlarn aralarn bozar (fesat çkarr). Muhakkak ki o, insana apaçk dümandr.
17/SRÂ Rabbukum a’lemu bikum, in yea’ yerhamkum ev in yea’ yuazzibkum, ve mâ erselnâke aleyhim vekîlâ(vekîlen).
Rabbiniz, sizi iyi bilir. Dilerse size rahmet eder (Rahîm esmas ile tecelli eder) veya dilerse size azap eder. Ve seni, onlara vekil olarak göndermedik.
17/SRÂ Ve rabbuke a’lemu bi men fîs semâvâti vel ard(ard), ve lekad faddalnâ ba’dan nebiyyîne alâ ba’dn ve âteynâ dâvude zebûrâ(zebûren).
Ve Rabbin, semalarda (7 kat göklerde) ve yeryüzünde olan kimseleri iyi bilir. Andolsun ki bir ksm nebîleri, dierlerine üstün kldk. Ve Dâvud (a.s)'a Zebur'u verdik.
17/SRÂ Kulid’ûllezîne zeamtum min dûnihî fe lâ yemlikûne kefed durri ankum ve lâ tahvîlâ(tahvîlen).
(Onlara) de ki: “O'ndan (Allah'tan) baka (ilâh edinerek) zanda bulunduklarnz çarn.” Oysa onlar, sizden bir darl giderme ve onu deitirme gücüne malik (sahip) deillerdir.
17/SRÂ Ulâikellezîne yed’ûne yebtegûne ilâ rabbihimul vesîlete eyyuhum akrebu ve yercûne rahmetehu ve yehâfûne azâbeh(azâbehu), inne azâbe rabbike kâne mahzûrâ(mahzûren).
te o çardklar (da), kendi Rab'lerine “onlarn hangisi daha yakndr” diye (O'na en yakn) vesileyi ararlar ve O'nun rahmetini ümit ederler, O'nun azabndan korkarlar. Muhakkak ki Rabbinin azab, hazer edilendir (korkulandr).
17/SRÂ Ve in min karyetin illâ nahnu muhlikûhâ kable yevmil kyâmeti ev muazzibûhâ azâben edîdâ(edîden), kâne zâlike fîl kitâbi mestûrâ(mestûran).
Eer bir ehir (helâk olacaksa), kyâmet gününden önce onun helâk edicisi ancak Biziz. Veya onun (ehir halknn) iddetli azap edicisi Biziz. te bu, Kitap'ta yazldr.
17/SRÂ Ve mâ meneanâ en nursile bil âyâti illâ en kezzebe bihel evvelûn(evvelûne), ve âteynâ semûden nâkate mubsraten fe zalemû bihâ, ve mâ nursilu bil âyâti illâ tahvîfâ(tahvîfen).
Bizim âyet (mucize) göndermemize mani olan ey, ancak evvelkilerin onu (mucizeleri) yalanlam olmalardr. Semud kavmine (gözle) görünen (bir mucize olarak) dii deve verdik. Sonra ona zulmettiler. Ve Biz, âyetleri (mucizeleri), korkutmaktan baka bir ey için göndermeyiz.
17/SRÂ Ve iz kulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs(nâsi), ve mâ cealner ru’yâlletî ereynâke illâ fitneten lin nâsi ve eceretel mel’ûnete fîl kur’ân(kur’âni), ve nuhavvifuhum fe mâ yezîduhum illâ tugyânen kebîrâ(kebîren).
Rabbinin, insanlar muhakkak (rahmeti ve ilmiyle) ihata ettiini (kapladn) sana söylemitik. Sana (kalp gözü ile) gösterdiimiz o rüyeti ve Kur'ân- Kerim'deki lânetlenmi aac (zakkum aac), insanlara sadece fitne (imtihan) kldk. Ve Biz, onlar korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarn büyük azgnlklarndan (büyük günahlarndan) baka bir eyi arttrmyor.
17/SRÂ Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
Ve meleklere: “Âdem (A.S)'a secde edin!” dediimiz zaman iblis hariç hemen secde ettiler. (blis): “Ben, senin topraktan yarattn kimseye mi secde edeyim?” dedi.
17/SRÂ Kâle e raeyteke hâzellezî kerremte aley(aleyye), le in ahharteni ilâ yevmil kyâmeti le ahtenikenne zurriyyetehû illâ kalîlâ(kalîlen).
(blis) dedi ki: “Senin görüüne göre, benim üzerime (benden daha) mükerrem (ikram edilmi, erefli) kldn kimse bu mu? Eer beni kyâmet gününe (kadar) tehir edersen (ertelersen), onun zürriyetinden (neslinden) pek az hariç, mutlaka bana (kendime) tâbî klacam.”
17/SRÂ Kâlezheb fe men tebiake minhum fe inne cehenneme cezâukum cezâen mevfûrâ(mevfûren).
(Allahû Tealâ öyle buyurdu): “Git! Artk onlardan kim sana tâbî olursa, o zaman muhakkak ki sizin cezanz, eksiksiz bir ceza olarak cehennemdir.”
17/SRÂ Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve recilike ve ârikhum fîl emvâli vel evlâdi vadhum, ve mâ yaiduhumu eytânu illâ gurûrâ(gurûren).
“Ve onlardan güç yetirdiklerini, sesinle aldat. Atllarn ve yayalarnla onlar bararak yönlendir (cehenneme sevket). Evlâtlarnda ve mallarnda onlara ortak ol. Ve onlara (yalan eyler) vaadet.” eytann vaadettikleri gurur (aldatma)dan baka bir ey deildir.
17/SRÂ nne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve kefâ bi rabbike vekîlâ(vekîlen).
Muhakkak ki Benim kullarmn üzerinde, senin bir sultanln (yaptrm gücün) yoktur. Ve senin Rabbin, vekil olarak kâfidir (yeter).
17/SRÂ Rabbukumullezî yuzcî lekumul fulke fîl bahri li tebtegû min fadlih(fadlihî), innehu kâne bi kum rahîmâ(rahîmen).
Sizin Rabbiniz ki; O, onun fazlndan (nasip) arayasnz diye denizde gemileri sizin için sevkeder (yüzdürür). Çünkü O, size rahmet edicidir.
17/SRÂ Ve izâ messekumud durru fîl bahri dalle men ted’ûne illâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ neccâkum ilel berri a’radtum, ve kânel insânu kefûrâ(kefûren).
Ve size, denizde bir darlk (tehlike) dokunduu zaman, sadece o hariç, dua ettikleriniz sapp gider. Fakat sizi, karaya çkarnca (kurtarnca) yüz çevirirsiniz. Ve insan çok nankördür.
17/SRÂ E fe emintum en yahsife bikum cânibel berri ev yursile aleykum hâsiben summe lâ tecidû lekum vekîlâ(vekîlen).
Öyleyse sizi, kara tarafnda yere geçirmesinden (geçirmeyeceinden) veya sizin üzerinize, ta yadran bir frtna göndermesinden (göndermeyeceinden) emin mi oldunuz? Sonra sizin için bir vekil (koruyucu) bulamazsnz.
17/SRÂ Em emintum en yuîdekum fîhi târeten uhrâ fe yursile aleykum kâsfen miner rîh fe yugrikakum bimâ kefertum summe lâ tecidû lekum aleynâ bihî tebîâ(tebîan).
Baka bir sefer sizi oraya (geri) döndürmesinden böylece sizin üzerinize kâsif (iddetli, deviren) bir frtna gönderip, inkârlarnzdan dolay sizi (denizde) bomasndan emin mi oldunuz? Sonra Bize kar (boulmamanz) için (sizi koruyacak) bir yardmc bulamazsnz.
17/SRÂ Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ(tafdîlen).
Ve andolsun ki; Âdemolunu kerem sahibi (erefli) kldk. Onlar karada ve denizde tadk. Ve onlar helâl eylerden rzklandrdk. Ve onlar yarattklarmzn çoundan fazilet (açsndan) üstün kldk.
17/SRÂ Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).
O gün bütün insanlar, (Allah'n tayin ettii) imamlar ile çarrz. O zaman kitab sadan verilen kimseler, böylece kitaplarn okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (hakszla uratlmaz).
17/SRÂ Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fîl âhreti a’mâ ve edallu sebîlâ(sebîlen).
Ve burada (bu dünyada), kim kör ise artk o ahirette de kördür. Ve yoldan daha çok sapmtr.
17/SRÂ Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayreh(gayrehu) ve izen lettehazûke halîlâ(halîlen).
Ve neredeyse sana vahyettiimiz eyden bakas ile Bize iftira etmen için gerçekten seni fitneye düürüyorlard. Ve o taktirde seni mutlaka dost edinirlerdi.
17/SRÂ Ve lev lâ en sebbetnâke lekad kidte terkenu ileyhim ey’en kalîlâ(kalîlen).
Ve seni sebat ettirmeseydik, andolsun ki sen, onlara biraz meylederdin.
17/SRÂ zen le ezaknâke di’fal hayâti ve di’fal memâti summe lâ tecidu leke aleynâ nasîrâ(nasîran).
O taktirde, elbette hayatn ve ölümün di'fasn (skntlarn, üzüntülerini, aclarn) kat kat sana tattrrdk. Sonra senin için Bize kar bir yardmc bulunmazd.
17/SRÂ Ve in kâdû le yestefizzûneke minel ard li yuhricûke minhâ ve izen lâ yelbesûne hilâfeke illâ kalîlâ(kalîlen).
Neredeyse gerçekten, seni dünyada bulunduun yerden çkarmak için tedirgin ediyorlard (edeceklerdi). Ve eer öyle olsayd, onlar da senden sonra sadece az bir süre kalabilirlerdi.
17/SRÂ Sunnete men kad erselnâ kableke min rusulinâ ve lâ tecidu li sunnetinâ tahvîlâ(tahvîlen).
Senden önce de gönderdiimiz resûllerimizin sünneti (sünnetullah: Allah'n kanunu) budur. Ve sünnetimizde (kanunumuzda) bir deiiklik bulamazsn.
17/SRÂ Ekmis salâte li dulûki emsi ilâ gasakl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne mehûdâ(mehûden).
Günein dönmesinden, gecenin kararmasna kadar namaz kl. Fecrin Kur'ân'n (fecr vakti okunan Kur'ân') ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur'ân' ahitlidir.
17/SRÂ Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden).
Gecenin bir ksmnda uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O'nunla (Kur'ân'la) teheccüd namaz kl! Rabbinin seni Makam- Mahmut'a beas etmesi (ulatrmas) yakndr.
17/SRÂ Ve kul rabbi edhlnî mudhale sdkn ve ahricnî muhrece sdkn vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).
Ve de ki: “Rabbim beni sdk ile dahil et ve beni sdk ile çkar. Ve bana senin katndan (gizli ilminden) bir yardmc sultan kl.”
17/SRÂ Ve kul câel hakku ve zehekal bâtl(bâtlu), innel bâtle kâne zehûkâ(zehûkan).
De ki: “Hak geldi, bâtl zail oldu (yok oldu). Muhakkak ki bâtl yok olacaktr (yok olmaya mahkûmdur).”
17/SRÂ Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve ifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).
Kur'ân'dan indirdiimiz eyler, mü'minler için ifadr ve rahmettir. Ve zalimlerin sadece hüsrann (kaybettii dereceleri) arttrr.
17/SRÂ Ve izâ en’amnâ alel insâni a’rada ve neâbi cânibih(cânibihî), ve izâ messehu erru kâne yeûsâ(yeûsen).
Ve insan ni'metlendirdiimiz zaman yüz çevirir ve yan çizerek uzaklar. Ve ona bir err dokunduu zaman yeise düer.
17/SRÂ Kul kullun ya’melu alâ âkiletih(âkiletihî), fe rabbukum a’lemu bi men huve ehdâ sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Herkes kendi ekline (hüviyetine, karakterine) göre amel eder.” Öyleyse kimin daha çok hidayet yolunda olduunu en iyi Rabbiniz bilir.
17/SRÂ Ve yes’elûneke anir rûh(rûh), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir ey verildi.
17/SRÂ Ve lein i’nâ le nezhebenne billezî evhaynâ ileyke summe lâ tecidu leke bihî aleynâ vekîlâ(vekîlen).
Ve eer Biz dileseydik, sana vahyettiklerimizi mutlaka giderirdik (silip yok ederdik). Sonra onu (yok etmememiz için) Bize kar sana (seni müdafaa edecek) bir vekil bulamazsn.
17/SRÂ llâ rahmeten min rabbik(rabbike), inne fadlehu kâne aleyke kebîrâ(kebîren).
(Bu) sadece Rabbinden bir rahmettir. Muhakkak ki O'nun (Rabbinin), senin üzerindeki fazl büyüktür.
17/SRÂ Kul leinictemeâtil insu vel cinnu alâ en ye’tû bi misli hâzel kur’âni lâ ye’tûne bi mislihî ve lev kâne ba’duhum li ba’dn zahîrâ(zahîran).
De ki: “Eer ins ve cin (insanlar ve cinler) bu Kur'ân'n bir benzerini getirmek için içtima etseler (biraraya gelseler); onlarn bir ksm, bir ksmna yardmc olsa bile onun bir benzerini getiremezler.”
17/SRÂ Ve lekad sarrafnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli meselin fe ebâ ekserun nâsi illâ kufûrâ(kufûran).
Ve andolsun ki Biz, bu Kur'ân'da bütün meselelerden (misallerden) açklama yaptk. Buna ramen insanlarn çou sadece inkâr ederek direndi.
17/SRÂ Ve kâlû len nu’mine leke hattâ tefcure lenâ minel ard yenbûâ(yenbûan).
Ve dediler ki: “Sen, bize yerden bir memba (pnar) çkarmadkça (fkrtmadkça) sana asla inanmayz.”
17/SRÂ Ev tekûne leke cennetun min nahîlin ve inebin fe tufeccirel enhâre hlâlehâ tefcîrâ(tefcîren).
Veya senin, hurma ve üzüm balarndan bir bahçen olsun. Öyle ki onun aralarndan, fkrarak akan nehirler akt (çkar).
17/SRÂ Ev tusktas semâe kemâ zeamte aleynâ kisefen ev te’tiye billâhi vel melâiketi kabîlâ(kabîlen).
Veya iddia ettiin gibi semay parça parça üzerimize düürürsün. Veya Allah' ve melekleri açkça (karmza) getirirsin.
17/SRÂ Ev yekûne leke beytun min zuhrufin ev terkâ fîs semâ(semâi), ve len nu’mine li rukyyike hattâ tunezzile aleynâ kitâben nakreuh(nakreuhu), kul subhâne rabbî hel kuntu illâ beeren resûlâ(resûlen).
Veya senin altndan bir evin olsun veya semaya yüksel. Bize okuyacamz bir kitap indirmedikçe senin yükseliine (miracna) asla inanmayz. De ki: “Benim Rabbim, Sübhan'dr (O, noksan sfatlardan münezzehtir). Ben, insan resûlden baka bir ey miyim?”
17/SRÂ Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul hudâ illâ en kâlû e beasallâhu beeren resûlâ(resûlen).
Onlara hidayet geldii zaman insanlarn inanmalarna, “Allah, insan resûl mü gönderdi?” demelerinden baka bir ey mani olmad.
17/SRÂ Kul lev kâne fîl ard melâiketun yemûne mutmainnîne le nezzelnâ aleyhim mines semâi meleken resûlâ(resûlen).
De ki: “Eer yeryüzünde mutmain olarak yürüyenler melekler olsayd, elbette onlara semadan melek resûl indirirdik.”
17/SRÂ Kul kefâ billâhi ehîden beynî ve beynekum, innehu kâne bi bâdihî habîren basîrâ(basîren).
De ki: “Benimle sizin aranzda, Allah ahit olarak yeter.” Muhakkak ki O, kullarndan haberdar olandr, (onlar) görendir.
17/SRÂ Ve men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehum evliyâe min dûnih(dûnihî), ve nahuruhum yevmel kyâmeti alâ vucûhihim umyen ve bukmen ve summâ(summen), me’vâhum cehennem(cehennemu), kullemâ habet zidnâhum saîrâ(saîren).
Ve Allah, kimi (Kendisine) ulatrrsa, artk o hidayete ermitir. Ve kimi dalâlette brakrsa (kim Allah'a ulamay dilemezse), o taktirde onlar için O'ndan (Allah'tan) baka dostlar bulamazsn. Ve kyâmet günü onlar kör, dilsiz ve sar olarak yüzüstü (sürünerek) harederiz. Onlarn me'vas (kalacaklar yer) cehennemdir. Ve Biz, onlara (atein) her sönmeye yüz tutuunda (alevli atei) arttrdk (arttrrz).
17/SRÂ Zâlike cezâuhum bi ennehum keferû bi âyâtinâ ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
te bu, onlarn âyetlerimizi inkâr etmelerinden ve “Biz kemik ve toz haline gelmi (toprak) olduumuz zaman m? Biz mi gerçekten yeni (bir) yaratlla mutlaka beas edileceiz (diriltileceiz)?” demeleri sebebiyle onlarn cezasdr.
17/SRÂ E ve lem yerev ennallâhellezî halakas semâvâti vel arda kâdirun alâ en yahluka mislehum ve ceale lehum ecelen lâ reybe fîh(fîhi), fe ebâz zalimûne illâ kufûrâ(kufûren).
Ve onlar; Allah'n, semalar ve yeryüzünü yarattn ve onlarn bir mislini daha yaratmaya kaadir (muktedir) olduunu görmüyorlar m? Onlar için, onda (hakknda) üphe olmayan bir ecel kld (belli bir süre taktir etti). Buna ramen zulmedenler, sadece inkâr ederek direndiler.
17/SRÂ Kul lev entum temlikûne hazâine rahmeti rabbî izen le emsektum hayetel infâk(infâk), ve kânel insânu katûrâ(katûren).
De ki: “Eer siz, Rabbimin rahmet hazineleri(ne) malik (sahip) olsaydnz, o zaman infâk (harcanp tükenecek) korkusu ile (onu) mutlaka (elinizde) tutardnz.” nsan çok cimridir.
17/SRÂ Ve lekad âteynâ musa tis’a âyâtin beyyinâtin fes’el benî isrâîle iz câehum fe kâle lehu fir’avnu innî le ezunnuke yâ musa meshûrâ(meshûren).
Andolsun Biz, Musa (A.S)'a apaçk 9 âyet (mucize) verdik. Bunlar benî sraile (srailoullarna) sor. Onlara (Musa A.S) gelmiti. O zaman firavun öyle demiti: “Ey Musa! Ben, sana mutlaka sihir yapldna kesin ekilde inanyorum.”
17/SRÂ Kâle lekad alimte mâ enzele hâulâi illâ rabbus semâvâti vel ard basâir(basâire), ve innî le ezunnuke yâ fir’avnu mesbûrâ(mesbûran).
““Andolsun bunlar (9 mucizeyi), görünür bir ekilde, semalarn ve arzn Rabbinden bakasnn indirmediini sen biliyordun. Ve ey firavun! Muhakkak ki ben, senin helâk olacana kesin ekilde inanyorum.” dedi.
17/SRÂ Fe erâde en yestefizzehum minel ard fe agraknâhu ve men meahu cemîâ(cemîan).
Bundan sonra onlar arzdan (bulunduklar yerden) çkarmak istedi. Bunun üzerine Biz, onu ve beraberindekilerin hepsini boduk.
17/SRÂ Ve kulnâ min ba’dihî li benî isrâîleskunûl arda fe izâ câe va’dul âhreti ci’nâ bikum lefîfâ(lefîfen).
Ondan sonra benî sraile, “Arzda (orada) iskân olun (yerlein)!” dedik. Ahiretin vadesi (vaadi) gelince sizi biraraya getireceiz.
17/SRÂ Ve bil hakk enzelnâhu ve bil hakk nezel(nezele), ve mâ erselnâke illâ mubeiren ve nezîrâ(nezîren).
Ve Hakk' (Kur'ân'), O'nu, Biz indirdik. Ve Hakk ile indi. Seni, müjdeleyici ve uyarc olmandan baka bir ey için göndermedik.
17/SRÂ Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ(tenzîlen).
Ve Kur'ân- Kerim; onu ksmlara (sure sure ve âyet âyet) ayrdk. nsanlara, onu muksin olarak (uzun sürede) okuman için tenzîlen (ksmlara ayrp, uzun sürede okunabilecek ekilde), bir indirile indirdik.
17/SRÂ Kul âminû bihî ev lâ tu’minû, innellezîne ûtul ilme min kablihî izâ yutlâ aleyhim yahrrûne lil ezkâni succedâ(succeden). (SECDE ÂYET)
De ki: “O'na inanlsn veya inanlmasn, O'ndan önce kendilerine ilim verilen kimseler, onlara (Kur'ân'n secde âyetleri) okunduu zaman, secde ederek çeneleri (alnlar) üstüne kapanrlar.”
17/SRÂ Ve yekûlûne subhâne rabbinâ in kâne va’du rabbinâ le mef’ûlâ(mef’ûlen).
Ve derler ki: “Rabbimiz, Sübhan'dr (hereyden münezzehtir). Eer Rabbimiz vaadettiyse, (o) mutlaka ifa edilmitir.”
17/SRÂ Ve yahrrûne lil ezkâni yebkûne ve yezîduhum huûâ(huûan).
Ve çeneleri (alnlar) üstüne kapanrlar. Ve huûlar artarak alarlar.
17/SRÂ Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebteg beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Allah diye çarn veya Rahmân diye çarn. Nasl çarrsanz hepsi O'nun Esmaül Hüsnas'dr (Allah'n en güzel isimleridir).” Namaznda (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasnda bir yol tut.
17/SRÂ Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yettehz veleden ve lem yekun lehu erîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ(tekbîren).
Ve de ki: “Hamd, çocuk edinmeyen Allah'a mahsustur ve O'nun mülkte orta olmamtr (yoktur). Ve (O, zillete dümez) O'nun, Kendisini zilletten (kurtaracak) bir dosta (ihtiyac) yoktur.” O'nu tekbir ile (üstün klarak) yücelt (büyüklüünü ifade et).
shak Dan'tan Dinlemek için videoyu tklaynz.