mehmet göktaş iran / Mehmet Göktaş ve Arkadaşları Serbest Bırakıldı

Mehmet Göktaş Iran

mehmet göktaş iran

Göktaş'ın yakalanması ile tekrar gündeme gelen Necip Hablemitoğlu suikastinde neler yaşandı?

Tarihçi yazar Necip Hablemitoğlu suikastinin zanlılarından Mustafa Levent Göktaş'ın Bulgaristan'da yakalanması ile cinayet bir kez daha gündemde. 

Peki, tarihçi, yazar ve akademisyen Hablemitoğlu nasıl ve neden öldürülmüştü? 

Ergenekon Davası tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım, Hablemitoğlu'nu Osman Gürbüz'ün öldürdüğünü ve Veli Küçük ile Muzaffer Tekin'in de azmettirdiğini iddia etmiş, MİT Kontraterör Dairesi eski başkanı Mehmet Eymür de "Hablemitoğlu, askeri ihalelerle ilgili bilgi sızdırınca Ergenekon'un hedefi haline gelmiş olabilir." dedi.

Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık tarihinde hayatını kaybeden Hablemitoğlu, evli ve iki kız çocuğu babasıydı.

'Köstebek' isimli kitabı ölümünden sonra basılan Hablemitoğlu'nun elektronik postasına ve telefonuna gelen tehdit telefonları emniyet tarafından incelendi. Ancak o zamandan bu yana suikast faili hala meçhul. 

Hablemitoğlu ailesi İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 5. İdare Mahkemesi'nde açtığı dava neticesinde, 40 bin lira manevi tazminat kazandı. İçişleri Bakanlığı'nın savunmasında Hablemitoğlu cinayeti "adi bir cinayet vak'ası" olarak değerlendirdi. 

Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine rağmen İçişleri Bakanlığı hâlâ bu suikastin "hazırlık soruşturmasını" sürdürüyor. Failleri de halen bulunabilmiş değil.

Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmış, Orta Avrupa ve Balkanlar'da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almış bir isim.

Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görevine devam ediyordu. 

Suikast neden ve nasıl oldu?

18 Aralık tarihinde evinin önünde silahla vurulan Hablemitoğlu'nun ölümü ile ilgili çok sayıda iddia mevcut. 

Bir teoriye göre Bergama ve Alman Vakıfları üzerine araştırmaları nedeniyle, Alman GSG 9 timleri tarafından öldürüldü. Üzerinde çalıştığı Alman vakıfları dosyasında ulaştığı yeni ve çok önemli bilgileri 8 gün sonra, 26 Aralık ’de Ankara 1. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak 15 sanıklı 'Alman Vakıfları' davasında açıklayacaktı.

Bir diğer teoriye göre ise laiklik konusundaki hassasiyeti nedeniyle öldürüldü.

Bir diğer görüşe göre ise Ergenekon örgütü tarafından öldürüldü ve bu şekilde suç İslami kesime yıkılarak laik kışkırtıldı. Bu son görüş, Ergenekon davasında tanıklar tarafından da dile getirildi. 

Ergenekon davası sanıklarından Osman Yıldırım ifadesinde şunları söylüyor:

"Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Osman Gürbüz ile yaptıkları bir toplantıda bana 1 milyon dolar karşılığı Necip Hablemitoğlu’nu öldürmeyi teklif ettiler. Ben bunu kabul etmeyince Veli Küçük Osman Gürbüz'e, 'Osman bu iş yine sana kaldı’ dedi ve ay sonra Osman Gürbüz’ü gördüğümde Hablemitoğlu’nun parasını kumar masalarında bitirdik ifadesini kullandı"

Dava yeniden açıldı

Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Hablemitoğlu'nun ölümünden 13 yıl sonra yeniden Necip Hablemitoğlu dosyasını açtı. Suikastla ilgili delillerden yola çıkarak yeniden inceleme yapılacağı açıklandı.

Katil zanlıları arasında olarak değerlendirilen şüpheli Nuri Gökhan Bozkır adlı kişi Ukrayna'da yakalandı. Türkiye'ye iade edilen Bozkır,  "örgüt üyeliği" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Köstebek kitabı

Öldürüldüğü için tamamlayamadığı Köstebek isimli araştırma kitabında Gülen yapılanmasının örgütlenmesini yazdı. 

Kitap, vefatından sonra bitirilememiş haliyle yayınlandı. Bu kitabında Gülen grubu mensuplarının yabancı devletler adına gönüllü casusluk yaptıklarını iddia etti.

Türkistan Türkiye Gergefinde İran

“Bir Avrasya haritasına dikkatle bakılırsa İran’ın Türkistan (Ortaasya) ile Türkiye’nin (Anadolu) meydana getirdiği gergefe girilmiş bir halı etkisi uyandırdığı dikkati çekecektir. Dünyaca meşhur İran halısının hem İran’a haslığı konusu hem de kelime olarak etimolojisi ile ilgili meseleler hâlâ çözülememiştir. “Halı” veya “kalı” kelimesinin Türkçe “kalmak” mastarından türediği söylenmektedir. Öyle mi, değil mi? Doğrusu bilmiyoruz. Burada söyleyebileceğimiz, İran’ın iki cazibe merkezi arasında asırlardır dokunan büyük bir halı olduğudur. Türkler İran halısını yüzyıllarca kâh doğudan, kâh batıdan dokuyorlar. Bu dokuma işlemi sırasında tabiî olarak kendileri de dokundular.”
Bu kitap İslam dünyasındaki akışkanlık ve geçişmenin asgariye indiği dönem ve öncesi (hatta sonrası) ile ilgili bir tahlil denemesi mahiyetinde. Bu denemenin Türkiye-İran, Türk ve Fars dil ve kültürleri arasındaki etkilenmeler konusunda basmakalıp hükümleri doğrulamayan sonuçlarının tartışılacağını umuyoruz.

Paralel Yapı Mehmet Göktaş&#;ı tehdit etmiş

Muşlu Molla Muhammed Doğan’ı Fehfullah Gülen’i eleştirdiği için kumpas kurarak cezaevine atan Paralel Yapı’nın, İlahiyatçı yazar Mehmet Göktaş’ı da benzer bir kumpasla tehdit ettiği öğrenildi.

Göktaş, Doğruhaber’de yayınlanan dünkü yazısında Paralel Yapı’ya dair çarpıcı ifşatlarda bulundu.

Yazısına Paralel yapıya suçüstü yapabilmek için sadece Tahşiye kumpasıyla fazla bir yere varılamayacağı uyarısıyla başlayan Göktaş, “Hizbullah camiasına yapılanlar ortaya çıkmadıkça Tahşiye kumpasının devede kulak olduğunu göreceksiniz.” dedi.

Yazılarında Gülen Grubu’nu eleştirdiği için polisin kendisini tehdit ettiğini belirten Göktaş, “Doğruhaber'e düzenlenen 28 Ocak baskınında gözaltına alındığımız İstanbul Emniyetinde üç gün gece saat 'a kadar “Fethullah Gülen hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorgulandım, gerisi eften püften şeylerdi.

Sonra “Hizbullah militanları İran'da silahlı eğitim gördükten sonra dönüşte yakalandılar” iftirasıyla Yüksekova'da terörist muamelesiyle 10 Mart tarihinde gözaltına alınışımızda itham edildiğimiz konuda bize bir tek soru sorulmadı. Kendi iftiralarına kendileri de inanmıyordu. Öyle ya her birimiz yedi, dokuz ve on bir torun sahibiydik, olacak şey miydi?

Peki, ne sordular? Beni sorgulayan yetkili karşıma geçti, bilgisayarı açtı ve Hakan Fidan olayının ardından yazdığım “Bunlar mutlaka bir siyasi parti kurmalıdır” yazımı buldu ve bana okudu. Bu konuda yine aynı düşüncede olup olmadığımı sordu, aynı düşüncede olduğumu söyleyince arkasına yaslanarak; “Mehmet Hoca! Cübbeli Ahmet Hoca niçin tutuklandı biliyor musun?” dedi. Yani Fethullah Gülen'i eleştirenlerin başına gelecekleri söylüyordu.” ifadeleriyle Paralel Yapı’nın Mehmet Göktaş gibi bir kanaat önderine kumpas kurmakta sakınca görmediği ifşatında bulundu.

Göktaş, yazısını şöyle sürdürdü: “Evet, Hizbullah camiasına kurulan sayısız kumpasın arkasında Paralel yapı vardı.

Tek Türkiye dizisinin hedef tahtasında Hizbullah camiası ve onun şehid lideri vardı, kötülük sembolü olarak işleniyordu.

Ayrıca Paralel yapının televizyon kanalları, haber ajansları ve gazeteleri aklına her düştüğünde Hizbullah haberleri yapıyor, yeni yeni iftiralarda bulunuyor, yeni bir şey yoksa eski iftiralarını ısıtıp ısıtıp ortaya getiriyordu.

Bu dizilerle, bu haberlerle yeni operasyonlar için yeni hedefler gösteriliyor, kumpaslar kuruluyor, malzemeler tedarik edilip yerleştiriliyor ve masum Müslümanlar zindanlara dolduruluyordu.

Defalarca tekrar ettim ama bir daha söylüyorum: Hizbullah davasından yargılanan, cezaevinde yatıp çıkan ve şu anda yatmakta olan binlerce kişiyle defalarca yüz yüze görüştüm ve onların başından geçenleri uzun uzun dinledim.

Bunların içerisinde işkence görmeyen bir tek kişiye rastlamadım.

İşin asıl önemli tarafı, kendilerine işkence eden görevlilerin büyük bir çoğunluğunun abdestli, namazlı dindar kişiler olduğudur. İşkenceye ara verip namaza gittiklerini söylüyorlardı. Bunların önemli bir bölümünün de Paralel yapının elemanları olduğudur.

Hem bunlar sadece işkenceci değil, kumpasların, tuzakların, suç malzemesi tedarik edenlerin de kendileriydi.

Evet, Hizbullah bizzat Hizbullah'tan dinlenmelidir.

Ne ilginçtir ki bu ülke insanı Hizbullah'ı hep başkalarından dinledi, başkalarının tanımladığı gibi tanımladı.

PKK nasıl bir Hizbullah tanıtmışsa onlar da o şekilde tanımış, hatta batının Müslümanı bile PKK'nin dilini kullanmıştır.

Paralel yapının haber ajansları, gazete ve televizyonları nasıl tanıtmışlarsa o şekilde tanımışlar.

Diğer İslam düşmanı medya zaten kendisine düşen görevi yapacaktı ve yaptı.

Bir insanın, bir topluluğun en büyük hakkı nedir biliyor musunuz?

Kendisinin bir de kendisinden dinlenmesini istemektir. Evet, başkalarından dinleyin ama bir de benden dinleyin beni.

Fakat şu anda gelinen nokta sadece bu değil, sadece bir camianın kendisini ifade etme meselesi değildir.

Bu ülkenin tamamının menfaati ve hakkın yerini bulabilmesi için mutlaka Hizbullah'ın bizzat Hizbullah'tan dinlenmesinin gerektiğidir.

Fazla, değil İmralı'yı dinlediğinizin, Kandil'i dinlediğinizin onda biri kadar dinleyin yeter.” 

Türkiye'de Tek Cemaat Olsun İstiyorlar!

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde gözaltına alınan İlahiyatçı Mehmet Göktaş, serbest bırakıldıktan sonra Çağrı TV'ye önemli açıklamalarda bulunmuştu.

Hafızamızı tazelemek adına hem Hürseda Haber'in 13 Mart 'de hazırladığı haberi hem de Çağrı TV'ye yaptığı açıklamanın görüntülerini sizlerle paylaşıyoruz:

"Haklarında ortaya atılan akıl dışı iddialara tebessüm ederek yanıt veren Göktaş hoca, "İran'a gittik ve orada güzel bir askeri eğitim aldık. Halimizden de belli oluyor zaten! 11 torunu olan Abdurrahim hoca, 9 torunu olan Cemal Çınar hocamız ve ben özel bir askeri eğitim aldık. Kamplarda bizi bir görecektiniz. İranlı subaylar parmaklarını ısırdılar bizim her attığımızı vurduğumuzu görünce. Hatta onların iddiasından başka orada başka şeylerde yaptık, onu da söyleyeyim. Sayın Ahmedinejad'la görüştük, Velayeti ile görüştük, Hamaneyle görüştük, nükleer başlıklar hususunda da anlaştık. Yani anlayacağınız onların zannettiği gibi sadece silahlı eğitimi anmaya gitmedik." diyerek gözaltına alınmalarına gerekçe gösterilen trajikomik süreci anlatırken ekranları başındaki izleyicileri de tebessüm ettirdi. 

Gözaltına nasıl alındıklarını anlatırken ses tonu değişen Göktaş hoca, olayı kısa bir şekilde anlatacağını belirterek şunları kaydetti: "İran dönüşünde içinde kozmopolit insanların olduğu bir minibüste 3 sakallı hoca idik, kalaşnikovlarla çevrildik ve içeriden sadece biz indirildik. Tabi minibüstekiler bizden sonra ne konuştular onu bilmiyorum. Yani bu (şekilde gözaltına alınışımız) İslami hayata vurulmak istenen büyük bir darbemiydi acaba…

İsterseniz neden böyle bir şey yaptıklarını hususunda tahminlerimi söyleyeyim. Özellikle bir kısım camiaları “terörist” göstermek, İran İslam Cumhuriyetini gözden düşürmek (diye düşünüyorum). Şunu da belirtmek isterim. ‘İran’a silahlı eğitim almaya gittiler iddiası şu yönüyle gülünç; bir örgütün silahlı eğitime gönderecek delikanlıları, yiğitleri yok mu da 60 yaşındaki insanları gönderiyor. Ben bunu bir camiaya yönelik bir olay olarak değerlendiriyorum. Bundan hareketle bu camia yerüstündeki çalışmalarından randıman alamamışta mı yer altına girmek istiyor? Şu anda yüzlerce dernekle milyonlarca insana hizmet götüren bir örgüt, niçin yer altına girecek? Veya bir yazar ki yazdıklarıyla, konuşmalarıyla İslama hizmet ediyor, neden bunlar terk ederek silahlı eğitim almak isteyecek? İran hususunda da şunu belirteyim. İran İslam Cumhuriyet ki etrafında Türkiye’den başka dostu yok. Bu dostluğu bırakıp da kendi içinde birkaç insana silahlı eğitim yaptırıp Türkiye’ye geri gönderecek. Bununla şunu demek istiyorum. Bu iftiraya hangi açıdan bakarsanız bakın, -iftiraya uğrayan şahıslar, camia ve karşı taraf- her açıdan gerçekten gülünç bir şey. Bilmiyorum bununla neyi hedefliyorlar. Ama bildiğim bir şey var ki; Türkiye ile İran arası açılsın ve İran kötü gözüksün. Tabi ki birde bu camia kötü gözüksün.

Özellikle haberlerde gördüğüm için şunu da ekleyeyim. Şu anda Türkiye’de başta Aczimendiler olmak üzere, El Kaide adına, Hizb-uTahrir adına defalarca yapılan –terörist- ithamıyla operasyonlar ve yapıldı. Bazı şahısların kilo patlayıcıyla yakalandıkları ileri sürüldü. Peki, bu şahıslar neden bırakıldı, o kilo patlayıcı yalan mıydı, yoksa onlara torpil mi geçildi? kilo patlayıcı ne demek biliyor musunuz, o patlayıcıyla başkenti havaya uçurulur. Bu patlayıcıyla adamları yakaladıklarını söylediler, sonrada bıraktılar. Milletimizin bunları çözmesini istiyorum."

Daha önce benzer bir yöntemle Mustazaf-Der’e bir komplo kurulduğu, keza Yüksekova’da Şehid edilen Mustazaf-Der başkan yardımcısı Ubeydullah Durna cinayetinin aydınlatılmadığı ve kendilerinin Yüksekova’da gözaltına alınmalarıyla ilgili değerlendirmelerinin ne olacağı sorusu üzere Göktaş hoca,  gözaltına alınma olayını küçük görmediğinin altını çizerek şöyle devam etti: "Görünürde küçük bir olaymış gibi gözüküyor. Ama ben bunun küçük bir olay olduğunu düşünmüyorum. Arkasını biraz irdelediğinizde koskoca iki ülkeyi bozmaya çalışmak küçük bir olay mı?

Yüz binleri, milyonları bir araya getirerek etkinlik düzenleyen bir camiayı yeraltına itmek için verilen uğraş, istemek küçük bir olay mı? Ben bunun orta doğunun tamamını ilgilendiren bir meselenin ucu olarak görüyorum. Başta Yüksekova’da olmak üzere bir çok yerde bu camianın dernekler saldırıya uğruyor. Bu saldırıların hiç birisi aydınlatılmış da değil. Emniyet yetkilileri görüntülere rağmen ‘şahid yok’ diyerek saldırıların üzerini kapatıyor. Mesele ‘Ubeydullah’ın katili kim?’ denildiğinde bilemiyoruz diyorlar. Peki bizim silahlı eğitim aldığımızı nasıl bile biliyorsunuz?

Açık konuşayım. Hakkımızda İhbar falan yok. Kalıbımı basarım; bu ihbar da kendilerine ait. Her şey de kendilerine ait. Tamamen çekememezlik. Benim anladığım bir şey var. İstiyorlar ki Türkiye’de bir cemaat olsun. Ötekilerine de tahammülleri yok. Yani başka seslere, muhaliflere seslere tahammülleri yok. Neden derseniz. Ben emniyete ifade vermek için oturduğumda,  bilgisayardan benim yazılarımı okumaya başladılar. Dikkat edin! Benim bir takım yazılarımı bir yerlere dokunan yazılarımı bana okumaya başladılar. Yani ‘Ey Mehmet Göktaş, anladın değil mi niçin gözaltına alındığını?’ dercesine yazı ve sohbetlerimi bana okumaya başladılar. Ve bu yazılar bilinçli olarak seçilmiş yazılarım, konuşmalarım bana okundu ve aynen şu söylendi, ‘Sayın Mehmet Göktaş anladın değil mi niçin gözaltına alındığını?” (Hürseda Haber)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası