5/G otobüs saatleri ve 5/G otobüs durakları. 5/G hareket kalkış ve durak geçiş saatleri. 5/G numaralı Bursa BURULAŞ otobüs güzergah bilgisi ve durak isimleri NTV Haber’de! 5/G GÖLYAZI - ÜNVERSTE STASYONU hattı kaç dakika sürüyor? 5/G ile ilgili hareket saatleri, geçtiği duraklar ve hat hakkındaki tüm bilgilere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Gölyaz-Üniversite stasyonu SEFER SAATLERİ
İş Günleri | Cumartesi | Pazar |
---|---|---|
İş Günleri | Cumartesi | Pazar |
---|---|---|
5/G
GÖLYAZI - ÜNVERSTE STASYONU
ÖNEMLİ GÜNCELLEME
sonbaharı itibariyle Gölyazıya giden bir sürü insan ÇOK memnuniyetsiz kalmış. Özellikle de çöpten ve inşaat kirliğiliğinden yana çok şikayet var. Yetkililer ne zaman üzerine düşeni yapıp burayı toparlar o zaman tekrar değerlendiririz ancak o zamana kadar buraya gitmek ile ilgili cesaretlendirmeye çekiniyoruz.
Yine de eski yazımızı kaldırmadık, bilgi almak isteyenler aşağıdan okuyabilirler.
Gölyazı, Uluabat Gölü üzerinde yüzermiş gibi duran minik bir adacık!! Aslına bakarsanız incecik bir köprü ile ana karaya bağlı bir yarımada.
Gölyazı bir zamanlar Apollon Krallığının başkentiymiş. Daha sonra Bizansı, Osmanlısı, herkes bir iz bırakmış. Mübadeleye kadar sakin sessiz bir Rum balıkçı köyüymüş. O zamanlar Uluabatın adı Apollont, Gölyazınınki de Apolyont
Katman katman tarih biriken yerler, bir de güzel coğrafyalarda kurulmuşsa tadından yenmez deyip, motorumuza atlayıp, Bursa Gölyazı Köyüne geldik. Çevresini yürümesi topu topu 15 dakika süren bu adadan 2 saatte ayrılamadık. Ufak göründüğüne bakmayın, eski sahipleri Rumlardan kalan taş kilisesi, tekne turu, komşu adalarındaki tarihi eser kalıntıları, sokak direklerine yuva ören leylekleri derken çaktırmadan oyalıyor insanı.
Gölyazı, Bursanın görülmeye değer yerlerinden ancak sırf burayı görmeye uzaklardan kalkıp gelirseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Öte yandan Bursa yakınlarındaysanız planlarınıza dahil edebilirsiniz.
Gölyazıda hem kadınlar, hem de erkekler balıkçılıkla uğraşıyor. Sokaklarında gezerken ağ ören teyze ve amcalar göreceksiniz. Kadınların da aktif bir şekilde ekonomik hayata dahil olduğu küçük yerleşimler ne güzel! Hep var olsunlar. Özellikle Uluabat Gölünden çıkan turna ve yayın balığı üzerinden dönen balıkçılık, bu bölgenin en önemli geçim kaynaklarından. Gölün organik madde bakımından zengin olması sebebiyle kendilerine kolayca yaşam alanı bulan kerevit gibi deniz böcekleri de gölün sunduğu diğer nimetler arasındaymış ancak aşırı avlanmadan ötürü çok azalmış.
Günümüzde sit alanı olarak koruma altına alınan Gölyazı, son dönemlerde hem Bursadan, hem de çevre illerden haftasonu kaçamakçısı çekmeye başladı. Bunun en büyük nedenlerinden biri, son senelerde dizi ve filmlerde yer alması ile Gölyazı’yı büyük kitlelerin duyması. Özellikle Güneşi Beklerken dizisinin büyük etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. Ayrıca, ünlü sinemacı Derviş Zaimin Balık filmi de çekimleri Gölyazıda gerçekleştirilmiş yapımlardan.
Gezme zevkinize göre burayı 2 türlü gezebilirsiniz:
Eğer sokaklarının havasını koklayıp, bir tekne turu yaptıktan sonra, güne başka yerler de sıkıştırmak isterseniz, buradan son derece tatlı bir sahil kasabası olan Tirilye araba ile 45 dakika sürüyor. Bu daha tempolu bir program olacaktır.
Yok ben hazır gelmişken Bursa merkezi de gezmiş olayım diyenler için Bursada Gezilecek Yerleryazımızı öneririz.
Gölyazı Bursa il merkezinin batısında, Nilüfer İlçesine bağlı bir belde. Bursa-İzmir Karayolu üzerinde, Uluabat Gölü kıyısında küçük bir yarımadada bulunuyor.
Bursa merkeze 40 km, 1 saat,
İstanbul’a km, 2 saat 50 dk
Etrafındaki diğer turistik yerler olan
İznike km, 1 saat 50 dk
Cumalıkızıka 63 km, 1 saatte,
Trilyeye 41 km, 50 dk mesafede.
Konum için tıklayın.
Apolyont (Uluabat) Gölü üzerinde bulunan ve en eski ismi Apollonia ad Ryndacum olan Gölyazı’da yerleşimin tarihi antik çağlara kadar uzanıyor. Adanın isminin nereden geldiği konusunda, Bergama Kralı 2. Attalosun Kraliçe Apollonis’e ithafen bu ismi verdiği gibi bir rivayet var.
Roma İmparatorluğu döneminde bugünkü Edremite bağlı bir yer olan adacıkta, Roma İmparatorluğu dönemine ait birçok ize rastlanabiliyor; antik su kemeri ve mezar yapıları gibi Bölgede yapılan kazılardan çıkarılmış bazı antik yapı buluntuları Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor, meraklılarına duyurulur. 🙂 yüzyıldan kalma Aziz Panteleimon Kilisesi de sonradan restore edilerek kültür merkezine dönüştürülmüş.
Gölyazı hakkında bir de şöyle ilginç bir rivayet var; Apolyont’a komşu krallık olan Melde’nin prensi, Apolyont’un eski sahibi Apollonia Kralı’nın güzeller güzeli kızına aşık oluvermiş. Prensesin gönlü olmayınca, babası yani kral, Apolyont Gölü kıyısında bir tepeye saray yaptırıp kızını orada saklamış. Melde Kralı buna acayip sinirlenince Mustafakemalpaşa Nehri’nin yatağını değiştirtip Apollonia’nın sular altında kalmasına yol açmış. Gölyazı işte böyle bir aşk hikayesi sonucu ortaya çıkmış. Bu hikayenin aslında sular altında bir tarih yattığına işaret ediyor olabileceği düşünülüyor.
Biz bütün bir gününüzü burada geçirecekmişsiniz gibi aşağıda günün akışına göre bir plan çizdik. Ancak siz burada ayırmak istediğiniz zamana göre bazılarını atlamak isteyebilirsiniz. 2, 3 ve 4 numaralar buranın en popüler aktiviteleri.
İstanbuldan, Bursadan fotoğrafçılık kulüpleri Gölyazıya günün doğuşunu fotoğraflamaya geliyor. Ayna etkisi yapan durgun suyu, etrafını kuşatan dağlar ve sabahın erken saatlerinde vira veren balıkçılar çok güzel fotoğraf karelerinin çıkmasına sebep oluyor. Hatta bazı kulüpler, balıkçıları bir gün önceden arayıp, onları modellik yapması için tutuyor.
Balığa çıkmak isteyenlerin de gün doğmadan burada olmasında fayda var. Her ikisi için de balıkçılara önden temas etmeniz lazım. Birkaç balıkçının telefonunu aşağıdaki sandal gezisi bölümünde bulabilirsiniz.
Milletçe haftasonu eşli dostlu kahvaltı sofralarında uzun uzun yemeği çok severiz. Ya da elimizde gazeteli, çaydanlık boşalıncaya kadar sofradan kalkılmayan sakin kahvaltı keyfini. Gölyazı Köyü de, Bursalıların haftasonu kahvaltısı için tercih ettiği yerlerden. Özellikle pazar günleri, göl manzarasına karşı bir serpme kahvaltı + gözleme ikilisi ile afyon patlatmaya bolca insan geliyor. Gölün kenarında, aile işletmesi, küçük, salaş cafe ve kahvaltıcılar, ve taze gözleme yapan teyzelerin mekanları var. Hepsini aşağıda Gölyazıda yeme-içme bölümünde listeledik. Genelde hepsi fiyat ve kalite açısından aşağı yukarı aynı seviyede yerler. Artık gözünüz nereyi kestirirse Burada kahvaltı yapacaksanız, öyle ev yapımı peynirler, organik yumurtalar falan ummayın; manzaraya bakıp, BİM kahvaltısını sineye çekeceksiniz.
Gölyazı Köyünün tarihi dokusu hakkıyla korunamamışsa da, sokaklarında dolaşmak çok keyifli. Bazı evler eski yığma evlerken, arada bazı pimapenli beton evler var. Buna rağmen, bitişik nizam sağolsun, yeni evler yapılırken sağa sola genişleyemedikleri için, genelde eski evlerin aynı parsellerine yapılmışlar ve bir şekilde adanın hissiyatında yine de bir bütünlük kalmış
Kamburunu salmış, anca birbirlerine yaslanarak ayakta duran emektar ve bakımsız evlerin oluşturduğu dar sokaklarında yürümek, kapı önünde 3 nesil birden ağ örenlerle, koşturan çocuklar ve yol sorsalar da muhabbet etsek diye bekleyen yaşlılar ile konuşmak burayı hissetmenin en güzel yollarından. Misafiri buldular mı seceresini almadan bırakmıyorlar; neredensin, evli misin, çocuklu musun Her merhaba dediğimiz öğrenmeye pek hevesliydi. 😀
Vaktiniz varsa bir kere de adanın etrafını yürüyerek turlayın deriz. Zaten tüm kıyı şeridi yaklaşık km olduğundan dakikada bitiveriyor. Gitmeden önce internette okuduklarımız hep buranın çöp içinde olduğunu söylüyordu ama inadına biz oradayken tertemizdi
Gölyazıya gelir gelmez, adacığın kıyıları boyunca sıra sıra dizilmiş sandallar ve önlerindeki kiralık tabelaları dikkatinizi çekecek. Kapak resmine baktığınızda arka planda başka küçük adalar göreceksiniz. Uluabat Gölünde 11 ada varmış. Bunlardan yakın olan birkaçına balıkçıların tekneleri ile gidebiliyorsunuz. En klasik tur üzerinde bir manastırın kalıntıları olan bir adaya ve nilüferlere gidiyor. Manastırın olduğu adaya çıkmak tarihi eserlere musallat olan defineciler yüzünden yasak. Bu adanın etrafında da nilüferler göreceksiniz ama asıl nilüfer öbekleri biraz daha ileride. Kaptana sorarsanız o bilir. Mayıstan Kasıma nilüferler 9 gibi çiçekleri açıp, 15 gibi kapıyorlar. Açık hallerini yakalamaya çalışın.
Sandalcılar dakikalık tur boyunca hem sizi yarımada etrafında gezdiriyor hem de bölgenin tarihine ve dedikodularına dair enteresan bilgiler veriyor. 🙂 Tur, nilüferlerin içinden geçerek, göldeki diğer irili ufaklı adaların olduğu yerlere kadar devam ediyor. Turların fiyatı tekne başına TL civarları.
Yolda yürürken sandallarına panolar asan bazı kaptanların numaralarını aldık.
Bülent Kaptan :
Mustafa Kaptan : 85 28
Bu kaptan panosuna ismini yazmamıştı 63 67
Bizim gibi güneşin batışını izlemeyi seviyorsanız, Gölyazı ve Uluabat Gölünü yukarıdan gören Zambak Tepesi gün ile vedalaşmak için doğru yer. Yarımadanın karaya bağlandığı noktanın karşısındaki tepeye, meydandaki çay bahçesinden 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabiliyorsunuz. Zambak Tepenin ismi de bölgede mübadele öncesi yaşayan Rumlara ait mezar başına zambak dikme geleneğinden geliyormuş. Eskiden bu tepe bir Rum mezarlığı olduğundan ismi de Zambak Tepe olarak süregelmiş. Antik dönemde bu tepede bir de amfi-tiyatro varmış. Çok az da olsa kalıntıları görülebiliyor. Alanda organize bir kazı çalışması yapılmadığından çok da gün yüzünde değil. Bu resim drone ile çektik, Zambak Tepesinin manzarası bundan çok farklı, bilginize. Konum için tıklayın.
Adada olmanın alamet-i farikası tabi ki de balıklı sofralar. Zambak Tepede günü batırıp, gözü doyurduktan sonra geriye bir tek karınları doyurmak kalıyor. Gölün yayını ve turnası meşhur. Hala tek tük de olsa kerevit de çıkıyormuş ama biz neslini sürdürmesine destek olun, bulsanız da yemeyin deriz. Klasik olarak balıklar kızartılıyor ama bir de domates biber sosuyla ile yapılanı var. Aşağıda her iki lezzeti de bulabileceğiniz restoranları verdik. Bizce hepsi aynı minvalde mekanlar: Salaş, aile işletmesi, sınırlı ama lezzetli menü, alkolsüz ve ortalama fiyatlı.
Bir ramsar alanı olan Uluabat Gölü, planktonlar ve dip canlıları bakımından oldukça zengin. Bu faktör, göl ekosisteminde bulunan canlıların beslenmesine ve üremesine olanak sağlıyor. Hal böyle olunca da gölün hem daimi ev sahipleri, hem de misafiri çok. Bu misafirlerin en gediklisi de Afrika’dan yola çıkan, Arap Yarımadası’nı geçerek Türkiye’ye gelen leylekler. Uluabat Gölü, leyleklerin göç yolu üzerinde olduğundan göl ve çevresi tam bir leylek cenneti. Kafanızı kaldırdınız mı elektirik direklerindeki, bacalardaki yuvalarda leylekleri görmeniz kuvvetle muhtemel.
Hatta öyle ki yılından bu yana her yıl Mayıs ayında, Gölyazı’ya sadece 6 kilometre uzaklıktaki komşu köy Eskikaraağaçta, nam-ı diğer “Leylek Köyü”nde, Leylek Şenlikleri düzenleniyor. Burası Türkiye’nin ilk ve tek, Avrupa’nın ise Leylek Köyü ünvanına sahip yeri. Köy halkı onları o kadar çok sahiplenmiş ki her evin kapısında leylek figürleri, her evin çatısında da leylek yuvaları var.
Karacabey Belediyesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ortaklığında düzenenlenen şenliklerde amaç, baharın gelişini leyleklerin gelişiyle kutlamak, bir yandan da köyün kalkınmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmak, önemli bir sulak alan olarak Uluabat Gölü’nün önemine dikkat çekmek…Fener alayı, konserler, geleneksel köy eğlenceleri, piknikler, kurulan standlar, tekne turları … Bu sene şenliklerin cisi gerçekleşmiş. Gelecek sene Mayıs sonu buralardaysanız ve şansınıza bu şenliğe denk gelirseniz sakın kaçırmayın deriz. Leylek Köyü’nün web sitesi: seafoodplus.info
Bu dev, ulu Çınar ağacı bölgenin en yaşlı sakini, Gölyazının simgesi. Adeta fantastik filmlerde gördüğümüz konuşan, yürüyen, büyülü güçleri olan bilge ağaçlar gibi. yılı itibariyle tam tamına yaşında! Ağlayan Çınara ismini Mehmet Okatan vermiş, ağacın altında da kendisinin şu dizeleri bir tabelada iliştirilmiş: Tarihin verdiği yorgunlukla yan yatmış ulu bir çınar… Lakin, yaşamaktan umudunu kesmemiş, uzanmış öylesine bağrı yanık, yaprakları hüzün, içi kan ağlarcasına, savaşlara, acılara, kara sevdalara tercüman olurcasına ardında sevgi bahçesi, açamayan gonca bir gül, önünde, oluk oluk gözyaşlarının eseri koca bir göl.”
Ağlayan Çınara ağlayan yakıştırılmasının yapılmasının arkasındaki asıl neden, yüzyıllar içinde gittikçe yan yatan ağacın gövdesinin bir bölümünden zamanla doğal kaynak suyunun yüzeye çıktığı bir oluk oluşması, o oluktan akan suyun da ağacın altında minik bir havuz oluşturması. Ağacın gölgesi tek başına bir çay bahçesini gölgede bırakırcasına büyük. Ağaç Gölyazıyı karaya bağlayan köprünün hemen başında. Yani görmemeniz imkansız. 🙂 Konum için tıklayın.
Bu kilise yüzyıl Anadolu Rum Ortodoks miraslarından birisi. Anadolu şehirlerinde eşine pek de rastlanmayan yapılardan olduğundan aslında çok büyük öneme sahip. Mübadele yıllarına kadar aktif bir şekilde ibadet yeri olan kilise, mübadele sonrası da bakımsızlık, yangınlar ve başka amaçlarla kullanılmaktan zarar gören yerlerden. Neyse ki Nilüfer Belediyesinin restorasyon çalışmalarıyla burası yakın zamanda tekrardan kamusal hayata kazandırılarak bir kültür evi olmuş. Giriş ücretsiz. Konum için tıklayın.
Gitmeden önce yerlerde çok çöp var, çok kötü kokuyor gibi şeyler okumuştuk ancak fotoğraflardan da göreceğiniz üzere biz gittiğimizde sokaklar temizdi. Bu kalıcı bir iyileşme mi, yoksa geçici mi bilemediğimizden not etmek istedik. Koku da biz gittiğimiz zaman yoktu (Ekim). Mevsimsel bir durum olabilir. Bilenler yorumlarda bilgilendirirse seviniriz.
Bir diğer konuda yazları haftasonlarının kalabalıklığı. Burası da aslında bir çok yer gibi daha sezon dışı veya hafta içi gidilirse keyif alınacak bir yer gibi geldi bize.
Pansiyonundan restoranına buradaki işletmelerin kesinlikle daha fazla yol kat etmeleri gerekiyor. Bu kadar güzel bir coğrafyanın daha özenli işletmeleri hak ettiğini düşünüyoruz.
Biz karşılaşmadık ama bazı yerlilerin 3 Liralık şeyi 5e satarak turist kazıklamaya çalıştıklarına dair şikayetler aldık.
Tarihi doku malesef burada da yok olmuş. 🙁
Yaz aylarında buraya gelen turistler alt yapı yetersizliğinden şikayetçiler.
Bi okuyucumuzun eklemesi çok hoşumuza gitti, sizinle de paylaşalım istedik: İriliği ve lezzetiyle bilinen Napolyon kirazı Bursa’dan yayıldı. Aslında Napolyon değil Apolyont kirazı olarak söylenmesi gereken meyvedir. Bu iri ve lezzetli kirazlar eski adı Apollion veya Apolyont olan Uluabat Gölü’nün çevresinde yetiştirildiğinden dolayı “Apolyon” ismiyle tanınmasını sağlamıştır. Zamanla bu isim duyum ve söylenişindeki yanlışlar ile günümüzde herkesin tanıdığı Fransız devlet adamı Napolyon’un ismine evrilmiştir.
Biz Gölyazı’da gecelemedik ama uğrayıp otellerle görüştük. Size gönül rahatlığı ile önerebileceğimiz bir yer yok. Görüştüklerimiz içinde en eli yüzü düzgün olan yeri de maalesef öneremiyoruz çünkü Nikahsız çift kabul etmiyoruz ama iki oda tutup beraber kalabilirsiniz diyecek kadar fırsatçı ve çağdışı bir yer. Bu yüzden size içimize sine sine verebileceğimiz bir adres maalesef yok. Bizim önerimiz Gölyazıya günübirlik gitmek olur. Yine de sabah erken kalıp balıkçılarla fotoğraf çekmek için illa burada konaklamak durumunda olanlar için burada birkaç pansiyon seçeneği var. Buraya geldiğinizde sizin kendinizin bakıp karar vermesi daha doğru olur.
Gölyazı Gönül Sofrası ♡
Burası Gölyazının en hip mekanı. Göl manzarasına karşı ister balık ister kahvaltı keyfi yapabileceğiniz tatlı bir ailenin işlettiği bir yer. Fiyatlar uygun. Turna balığı ve gözlemesi ile meşhur.
Adres: Gölyazı Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No Bursa Tel: Konum için tıklayın.
Günbatımı Et ve Balık Lokantası
Burası Gölyazı girişinde gerçekten de günbatımı manzarasının harika olduğu bir mekan. Kahvaltı veya balık çeşitleri var. Alkol yok.
Adres: Gölyazı Mah. Cumhuriyet Cad. No Nilüfer Tel: 90 Konum için tıklayın.
Gölgören Aile Balık Lokantası
Burası konaklama bölümünde bahsettiğimiz Gölgören Pansiyonun restoran bölümü. Giderseniz balıkçıların taze tuttuğu turna ve yayın balığını deneyin.
Adres: Gölyazı Mahallesi Sahil Yolu Nilüfer/Gölyazı Bursa Tel: Konum için tıklayın.
Gölyazı Balık Restoran
Burası Gölyazı adacığının biraz dışında bir mekan ama mekanda alkol de bulabiliyorsunuz.
Konum için tıklayın.
Buraya İstanbul’dan gelecekler için:
Arabayla İstanbul-Gölyazı arası km ve yaklaşık 2 saat 50 dakika sürüyor. Araçla belli bir yere kadar içeri girebiliyorsunuz. Çünkü adada araba park etmek için yeterli kapasite yok. Adaya 4km kala bir otopark var aracınızı buraya park ediyorsunuz. Buradan ücretsiz otobüsler sizi adanın girişine getiriyor. Bir diğer alternatif de İstanbul-Bursa arası şehirlerarası otobüse binip Bursa Gölyazı arası minibüse binmek.
Buraya Bursa Merkezden gelecekler için:
Yol arabayla 44 km, yaklaşık 52 dakika sürüyor. Burulaş 5/G isimli otobüsle Gölyazı-Küçük Sanayi İstasyonu arasında belediye otobüs seferleri yapılıyor. Güzergah ve detaylı bilgi için: seafoodplus.info
Bursaya gelmişken iskender yemeden dönmeyeceğiz herhalde? Bursada iskender nerede yenir?yazımıza bir göz atın deriz.