Fatih Sultan Mehmet Kişilik Özellikleri Kısaca

1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’nde yer alan muhteşem Topkapı Sarayı’na hoş geldiniz.

Oskar adayı, Hollwood yapımı “Topkapı” filmini, Mozart’ın meşhur “Saraydan Kız Kaçırma” operasını veya Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın aşkını konu alan “Muhteşem Yüzyıl” dizisini belki biliyorsunuzdur; hepsinin ortak özelliği ise muhteşem Topkapı Sarayı’nda çekilmiş olmasıdır.

Saraya dair enteresan hikayeler ve bilgiler vererek sizi Osmanlı sultanlarının 400 yıl hüküm sürdüğü Enderun ve Birun olarak adlandırılan iç ve dış sarayda gezdireceğiz.

Topkapı’nın anlamı nedir? Topkapı, sarayın kapısına yerleştirilmiş toplardan dolayı İstanbullular’ın saraya yakıştırdıkları bir ifadedir. 5000 kişilik nüfusuyla saray, adeta İstanbul şehrinin içinde başlı başına küçük bir şehirdir. Sultan ve ailesinin dışında, baş vezirden özel korumalarına kadar tüm saray görevlileri burada yaşarlardı.

Osmanlı hanedanı 19 yüzyılda Boğaziçi saraylarına yerleşene kadar, 24 Osmanlı sultanı tam 400 yıl boyunca burada yaşadı ve imparatorluğu buradan yönettti. Topkapı Sarayı terk edildikten sonra da hazine, kutsal emanetler ve saray arşivleri burada korundu. Osmanlı hanedanının ata yadigarı olduğu için Sarayın devlet töreni mekanı olarak kullanımı devam etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra, 1924 yılında müzeye dönüştürüldü.

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN KISA TARİHİ
Osmanlıların kim olduğunu, nasıl devasa bir imparatorluğa dönüştüğünü ve 600 yıllık hükümranlığının nasıl sonlandığını kısaca özetleyelim.

Osmanlı İmparatorluğu’nun hikayesi, 1299 yılında Osman bey önderliğinde Kuzey Batı Anadolu’da Bizans İmparatorluğu ile sınırları olan göçebe bir Türkmen beyliği olarak başladı. 1453 yılına kadar sınırlarını hem doğuda ve batıda yavaş yavaş genişletti. İsmini kurucusu Osman Bey’den alarak Osmanlılar olarak bilindi. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethedilmesi ile Hristiyan Doğu Roma İmparatorluğu’nun, nam-ı diğer Bizans İmparatorluğu’nun da sonu gelmiş oldu. Fetih, bütün Avrupa’da şoka yol açtı.

16 yüzyılın sonuna doğru en geniş sınırlarına erişmişti: Avusturya’dan İran’a, Fas’tan Yemen’e uzanan geniş bir coğrafyaya hükmeden bir imparatorluk haline geldi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybı 17 asır sonlarında başlamıştı. 200 yıl içinde Avrupa, Kırım, Kafkasya, Kuzey Afrika ve Arabistan kaybedilince, sınırları Anadolu, Mezopotamya ve Balkanlar’dan ibaret hale geldi.

İSTANBUL VE FATİHİ
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde sadece 21 yaşındaydı. Şehre, Konstantinapol’e istinaden Konstantiniyye ismini verdi. Gündelik dilde “İslambol” ve “Stambul” ifadeleri kullanıldı. Zamanla Stambul, İstanbul’a dönüştü. İstanbul 19 Yüzyıldan itibaren bu 7 tepeli şehrin resmi isimlerinden biri olarak kullanıldı.

TOPKAPI SARAYI’NIN İNŞASI
1459 yılında Fatih Sultan Mehmet, 700 metrekarelik bir alana yayılacak Topkapı Sarayı’nın inşasını başlattı ve 19 yıl süren inşaatın akabinde 1478 yılında saraya taşındı. Yüzyıllar içinde farklı tarzlarda inşa edilmiş birçok yapı saraya eklendi.

En kaliteli malzemelerle inşa edilen, en değerli halılar, en güzel mobilyalar süslenen saray, sadece Osmanlı sultanlarının ölçülemez zenginliğini değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal birikiminin yüzyıllar içinde nasıl rafineleştiğini de yansıtmakta. Ayrıca, dekorasyon ve bezemeler için altın bile kullanıldı. Saray, Kara tarafında, Sur-u Sultani ismi verilen 1400 metre uzunluğunda yeni bir sur duvarı ile çevrilirken, deniz tarafında eski Bizans şehir surları tarafından korunmaktaydı.

Bu girişten memnun kaldığınızı umuyoruz. Eğer Topkapı Sarayı, kapılar ve avlular, Kutsal Emanetler ve gizemli Harem hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, lütfen akıllı telefonunuza bu  ygulamanın premium versiyonunu yükleyiniz.

ÖZET Ömer Seyfettin, Türk hikâyeciliğin en önemli isimlerinden birisidir. Olayların yaşandığı dönemle ilgili bize çeşitli ipuçları veren Maupassand tarzındaki kısa, yer yer mizahi hikâyeleri; sade bir Türkçe ile yazıldığı için günümüze kadar çok okunagelmiş ve klasikleşmiştir. Bazı öykülerinde kendi çocukluk anılarına yer vermesi, bazılarında da çocuk kahramanları anlatması; onun bir çocuk edebiyatçısı olarak algılanmasına neden olsa da yaşadığı 36 yıllık kısa ömründe, yazarın çocuk edebiyatçısı olma gibi bir amacı olmamıştır. Bu çalışma ile Ömer Seyfettin’in seçme hikâyelerindeki çocuk ve çocukluk unsuru; hikâyelerdeki olay, kurgu, dil ve anlatımın çocuklar üzerinde meydana getireceği olası etkiler incelenerek yazarın çocuk edebiyatındaki yerinin sorgulanması amaçlanmıştır. 100'ü aşkın hikâyesi mevcut olmasına karşın çocukların, yazarı sadece birkaç bilindik hikâyesinden tanıdığı gerçeğinden yola çıkarak kütüphanelerin çocuk kitaplıklarında sıkça görülen on dokuz (19) hikâye, bu kıstaslara göre incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Değerlendirmeye alınan öyküler şunlardır: Diyet, Kaşağı, And, Gizli Mâbed, Forsa, Bomba, Kütük, Başını Vermeyen Şehit, Ferman, Pembe İncili Kaftan, Topuz, İlk Cinayet, Yalnız Efe, Perili Köşk, Üç Nasihat, İlk Namaz, Yüksek Ökçeler, İlk Düşen Ak, Falaka. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi desenine uygun olarak yürütülmüş, elde edilen bulgular betimsel analizlerle yorumlanmıştır. Yapılan incelemelerde bu hikâyelerden yalnızca 7’sinin (Kaşağı, And, İlk Cinayet, İlk Namaz, Yalnız Efe, İlk Düşen Ak ve Falaka) çocuk ya da çocukluk ile alakalı olduğu, geri kalanlarda herhangi bir çocuk figürü içermediği ya da çocukluk kavramı ile ilgili olmadığı; hatta “Topuz, Başını Vermeyen Şehit, Bomba, Ferman” hikâyelerinde çocuklar bir yana, yetişkinlerin bile okurken ürperecekleri bazı şiddet ve ölüm sahneleri içermesi dolayısıyla çocuk psikolojisi açısından sakıncalı olarak değerlen¬dirilebilecek şiddet unsurlarının yer aldığı görülmüştür. Anahtar Sözcükler: Ömer Seyfettin, çocuk edebiyatı, çocukluk, öykü ve çocuk psikolojisi, hikâye.