dilediğini dilediği gibi yaratması / Allah dilediğini yapar (irade) ile ilgili ayetler ve mealleri | Kuran ve Meali

Dilediğini Dilediği Gibi Yaratması

dilediğini dilediği gibi yaratması

funduszeue.info

  • Nesne
  • İçindekiler

    Allahın dilediğini dilediği gibi yaratması nedir?

    İrade, Allah&#;ın dilemesi demektir. İrade, bir şeyin olup olmamasını, şöyle veya böyle olmasını dilemek ve dilediği gibi yapmaktır. Dünyada var olan her şey Allah&#;ın dilemesi ile var olmuştur, O&#;nun dilediği zaman da yok olacaktır. O&#;nun dilediği olur dilemediği olmaz.

    Allahın yaratma sıfatına ne denir?

    Subuti sıfatlar grubunda da hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam ve tekvin yer alır. Allah (c.c)&#;un subuti sıfatlarından biri olan &#;Tekvin&#; (Yaratma sıfatı)&#;na örnek olacak eşi benzeri mümkün olmayan mucizelerini sizler için araştırdık.

    Tekvin sıfatı zâtî ve sübûtî mi?

    Mâturîdîlere göre Tekvîn, Allah&#;ın zatı ile kaim ezeli bir sıfattır. Mâturîdî Gelenek Tekvîn Sıfatını Allah&#;ın subuti sıfatlarından birisi olarak görmüştür ve O&#;nun yoktan yaratıcılığını ifade etmek için kullanmıştır.

    Tekvin Mükevven ne demek?

    “tekvin sıfatı konusunda matüridilerle eş&#;ariler arasında ihtilaf vardır. sıfat olarak tekvinin anlamı, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmaktır. tekvin bu anlamda tahlîk, halk, îcâd, ibdâ&#;, ihtirâ gibi kelimelerle aynı anlama gelir.

    Allah&#;ın yaratması ne demek?

    TDK kaynaklarına göre, tekvin etmek kelimesinin tek anlamı yaratmaktır. Yüce Allah&#;ın yarattığı varlığı en eksiksiz ve mükemmel şekilde yaratması, yoktan var etmesi anlamında Allah&#;ın sıfatlarından bir tanesi anlamını taşımaktadır.

    Allah&#;ın kaç sıfatları vardır?

    Varlıkların sahip olduğu pek çok özellik kıyaslanamayacak kadar olağanüstülüklerle Allah&#;ta zaten vardır. İşte bu ortak yönlere sahip olan sıfatlara subuti sıfatlar denir. Allah&#;ın toplam sekiz tane sıfatı bu kategoridedir: Hayat: Allah aslında diri bir şekilde vardır.

    Zati ve subuti sıfatlar nedir?

    Subuti, varlığı zorunlu ve gerçekleşmesi kesin olan demektir. Subuti sıfatlar hayat, irade, semi, basar ve ilim olmak üzere beş tanedir. Zati sıfatlar ise sırasıyla şöyledir: Vücut, Beka, Kıdem, Muhâlefetün li&#;l-havâdis, Kıyâm bi-nefsihî ve Vahdaniyet.

    Subuti sıfatları kaç tanedir?

    İşte bu ortak yönlere sahip olan sıfatlara subuti sıfatlar denir. Allah&#;ın toplam sekiz tane sıfatı bu kategoridedir: Hayat: Allah aslında diri bir şekilde vardır. Ancak O&#;nun diriliği biz aciz insanlar gibi görülemez.

    Subuti sıfatlar basar ne demek?

    Basar, Allah&#;ın, aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi görmesi demektir. Allah, gizli veya âşikâr, küçük veya büyük bütün varlıkları, bütün yapılanları görür. Allah da insanlar da görür.

    Allah&#;ın subuti sıfatları nelerdir anlamları?

    İçindekiler:

    1. Allah&#;ın subuti sıfatları nelerdir anlamları?
    2. Allah&#;ın dilediğini dilediği gibi yaratması anlamına gelen sıfat nedir?
    3. Zati ve subuti ne anlama gelir?
    4. Zati sıfat subuti sıfat ne demek?
    5. Allahın Kıdem Sıfatı nedir?
    6. Allah&#;ın zati sıfatlarından Beka ne demektir?
    7. Vücud ne demek Allah&#;ın sıfatları?
    8. Allah&#;ın zatı ile kaim ne demek?
    9. Hayat nedir Allah&#;ın sıfatları?

    Allah'ın subuti sıfatları nelerdir anlamları?

    Sübûtî sıfatlar; hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam ve tekvin olmak üzere sekiz tanedir. Hayat, Allah'ındiri ve hayat sahibi olması demektir. Allah'ınbu sıfatı, O'nun ezelî ve ebedî olduğunu ifade eder.

    Allah'ın dilediğini dilediği gibi yaratması anlamına gelen sıfat nedir?

    Meşîet, kasd, ihtiyar, rızâ, mahabbet, gazab, saht ve rahmet kelimeleri irade sıfatıyla münasebeti bulunan kavramlardandır; bunların içinden meşîet genellikle irade ile eş anlamlı olarak kullanılır. AllahKur'an'da dilediğinikesinlikle yapan bir varlık olarak tanıtılır.

    Zati ve subuti ne anlama gelir?

    Subuti, varlığı zorunlu ve gerçekleşmesi kesin olan demektir. Zatikelimesi ise öz anlamına gelen ''Zat'' sözcüğünden türetilmiştir. Bu kelime yalnızca Allah'a özgü olan ve başka hiçbir varlığa atfedilemeyecek nitelikler için kullanılır. Subutisıfatlar hayat, irade, semi, basar ve ilim olmak üzere beş tanedir.

    Zati sıfat subuti sıfat ne demek?

    Dinimize göre Allah'ın sıfatları zative subutiolarak ikiye ayrılır. Sadece Allahu Teala'da bulunan sıfatlar zatiolarak nitelendirilir. Subuti sıfatlarise varlığı kesin ve mutlak olan sıfatlaranlamına gelir.

    Allahın Kıdem Sıfatı nedir?

    Sözlükte "varlığının üzerinden uzun zaman geçmek" anlamına gelen kıdem(kadâme) kelimesi, terim olarak "Allah'ınvarlığının başlangıcı bulunmaması ve başkasına ihtiyaç duymaksızın mevcut olması" diye tanımlanır.

    Allah'ın zati sıfatlarından Beka ne demektir?

    Allahın Zati Sıfatlarındanüçüncüsü olan Beka, yüce yaratıcının başlangıcının olmadığı gibi sonunun da olmadığından söz etmektedir. Aynı şekilde Allah-ü Teala'nın varlığının hiç yok olmayacağının ve sonsuza değin var olacağını anlatmaktadır.

    Vücud ne demek Allah'ın sıfatları?

    1)VÜCUD: AllahınZati Sıfatlarından birincisi olan Vücud, yüce yaratıcının varlığından söz etmektedir, ve varlığının ezeli olduğuna yer verilmektedir.

    Allah'ın zatı ile kaim ne demek?

    Zatı ile kaimolan, ezelî ve ebedî, her şeyin varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan, ihtiyaçlarını üstlenen "AllahTeâlâ, her şey'inmukadder olan vaktine kadar durması için sebeblerini ihsân etdendir. Onun için herşey Hak ile kâimdir. Onun için herşey Hak ile kâimdir.

    Hayat nedir Allah'ın sıfatları?

    1)HAYAT: AllahınSubuti Sıfatlarından birincisi olan Hayat, yüce yaratıcının var olduğunun ve hayattadiri bir şekilde bulunduğundan söz edilmektedir. Fakat Allah'ın hayatıyalnızca kendisine has olmakla birlikte, başka hiçbir varlığın hayatına benzememektedir.

    Allah’ın Sıfatları ve Anlamları

    Allah’ın sıfatları nelerdir? Allah’ın sıfatları kaça ayrılır? Allah’ın sıfatları ve anlamları.

    Alemlerin yaratıcısı ve Rabbi olan Allah’ın güzel isimleri yanında, eşsiz ve benzersiz sıfatları vardır. Allah’a imanın bu sıfatlara imanı da kapsaması gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ı bilmek sıfatlarıyla olur.

    Allah’ın sıfatları ile yaratıklarının sahip olduğu sıfatlar birbirinden farklıdır. Her şeyden önce yaratıklara bazı nitelikleri veren yine Allah’tır. Ancak bu nitelik ve yetenekler varlıklarda sınırlı, vasıtalı ve sonuç olarak Allah’ın yaratması ve yardımıyla iş görebilir.

    ALLAH’IN SIFATLARI

    Allah’ın sıfatları zâtî, subûtî ve fiilî olmak üzere üçe ayrılır:

    1. Allah’ın Zâtî sıfatları

    Allah’ın zatıyla birlikte olan, ondan ayrı kabul edilmeyen sıfatlardır. Bunlara “selbî sıfatlar” da denir. Bunlar, Allah’ın yüceliği ve kemaliyle çelişen sıfatları O’ndan kaldırdığı ve bütün noksan sıfatlardan tenzih ettiği için bu adı almıştır.

    Zâtî sıfatlar altı tane olup; vucûd, kıdem, bekâ, vahdâniyet, muhâlefetün li’l-havâdis ve kıyam binefsihidir.

    1. Vücûd: “Var olmak” demektir. Buna “sıfat-ı nefsiye” de denir. Allah olmasaydı hiçbir şey var olamazdı. Kâinâtın varlığı O’nun varlığına en büyük tanıktır. Hiçbir şey ne kendi kendine var olabilir ne de yok olabilir. Allah Teâlâ’ya; varlığının mutlak gerekli olması, var olmayışının mümkün bulunmaması sebebiyle “Vâcibu’l-Vücûd (varlığı mutlak gerekli olan)” denir.

    Varlığın zıddı olan yokluk, Allah Teâlâ için düşünülemez. Allah’ın varlığı başka bir varlık vasıtasıyla olmayıp, ilâhi vücûdu zâtının gereğidir. Yukarıda, Allah Teâlâ’nın varlığı ile ilgili olarak zikrettiğimiz deliller “vücûd” sıfatının da delilleridir.

    2. Kıdem: “Başlangıcı olmamak, ezelî olmak” demektir. Allah Teâlâ’nın öncesi ve başlangıcı yoktur. O kadîm ve ezelîdir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin Allah’ın var olmadığı bir zaman düşünülemez. Eğer Allah ezelî olmasaydı, sonradan meydana gelmiş olması gerekirdi. Her sonradan olanın bir yaratıcıya ihtiyacı vardır. Allah’ın varlığı, zatının gereğidir, yani varlığı kendindendir.

    Allah’ın ezelî sıfatları: Hayat, ilim, semî’, basar, kudret, kelâm, irade ve meşiyyet, yaratma ve rızık vermedir.[1]

    Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın ezelî oluşu şöyle beyan edilir: “O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur, varlığı açıktır, gerçek niteliği (yaratılanlar için) gizlidir. O her şeyi bilendir.”[2]

    Sonuç olarak dünyada ve evrende bütün varlıkların öncesi, yani bulunmadıkları bir zaman vardır. Allah Teâlâ ise zaman ve mekândan münezzeh olarak vardır. Zaman kavramı, dünya ile bazı gezegen, yıldız, yıldız kümesi veya galaksiler arasında ortaya çıkan bir süreçtir. Allah hakkında ilerleyen bir zaman sürecinin bulunmaması; başlangıç ve sonunun olmamasını, başka bir deyimle ezel ve ebedi, kıdem ve bekayı ifade eder.

    3. Bekâ: “Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak” demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Yeryüzündeki her şey yok olucudur, fânîdir. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin varlığı ise ebedidir.”[3]“O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur..”[4] Bu âyetler, Allah’ın ebedî olduğuna delâlet eder. Varlığını devam ettirememe âcizliktir. Âcizlik ise eksikliktir. Allah bütün eksikliklerden uzaktır. O, sonsuz kudret sahibidir. O’nu yok edecek bir güç de mevcut değildir.

    4. Vahdâniyyet: “Allah’ın bir olması” demektir. Allah, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Allah’ın zatı cüz ve parçalardan oluşmamıştır, cisim değildir, eşi ve benzeri yoktur. Yarattıklarına benzemez. Allah’ın sıfatları da, yaratıklarının sıfatlarına benzemez. Fiillerinde tek oluşu, yaratmada tek olması demektir. Yoktan var etme anlamında yaratma Allah’a aittir. Allah’ın bir tek oluşu İhlâs sûresinde şöyle ifade edilir: “De ki: O Allah bir tektir. Allah hiç bir şeye muhtaç değil, her şey O’na muhtaçtır. O doğurmamıştır ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.” [5]

    Kâinatı yaratan ve yöneten birden fazla ilâh olsaydı, farklı yönde istek ve iradeleri olunca, birisinin dediği gerçekleşir, diğeri âciz kalırdı. Âciz kalan ise ilâh olamazdı. İlâhlar arasındaki bu tezatlar kâinatın düzenini bozardı. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilir: “Yerde ve gökte, Allah’tan başka ilâhlar bulunsaydı, yer ve gök harap olurdu”[6]“Allah’tan başka bir yaratıcı var mıdır?”[7]“O gün, güç kimindir? En büyük egemen olan Allah’ındır.”[8]

    Alemde bir düzenin oluşu ve bozulmadan devam edişi, bir tek Allah’ın eseridir. İlâhta birlik, evrende birliği, uyum ve düzeni getirmiştir. Allah’ın ortağı bulunsa bu düzen bozulurdu. Âyette şöyle buyurulur: “Onun yanında hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, şüphesiz her tanrı kendi yarattığını kabullenir ve korur, kimisi de diğerine üstün olmaya çalışırdı..”[9]

    İnsanlar tarih boyunca zaman zaman yollarını şaşırarak Allah’ın yanında başka tanrılara da yer vermişlerdir. Buna “şirk (ortak koşma)” denir. Bunu yapana da “müşrik” adı verilir. Şirk koşmak iki türlü olur:

    a) Allah’ın yanında başka bir varlığı da tanrı kabul etmek. İnsan, put, ağaç, hayvan vb. şeyler gibi.

    b) İbadetlerde ve amellerde Allah’a eş, ortak koşmak. Amellere riya, gösteriş karıştırmak gibi.

    Allah, müşriklerin nitelendirmesinden uzaktır. O, çocuk edinmemiştir. O’nun yanında başka bir ilâh yoktur. Olsaydı, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde belirtiler ortaya çıkar, evrende düzensizlikler görülürdü.

    Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların şirkinden şöyle söz edilir: “Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür, diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır.”[10] Buna göre Allah, Mesih İsa ve Rûhu’l-Kudüs olarak üç ilâhı birlikte kabul eden (teslise inanan) Hıristiyanlar vahdaniyet inancından uzaklaşmışlardır. “Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih İsa’dır, diyenler küfre girmişlerdir.”[11] âyeti de, onların Allah’a “oğul” isnat ederek, düştükleri başka bir şirk halini belirtir.[12]

    Hıristiyanların benimsediği gibi üç tane ilâh bulunsaydı, aralarında evreni ve merkez gücü ele geçirmek için bir çatışma kaçınılmaz olurdu. Şu âyette böyle bir varsayımın sonucuna işaret edilir: “De ki; eğer dedikleri gibi Allah’la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın sahibi olmaya yol ararlardı. O, onların bu söylediklerinden uzaktır. Yücedir. Uludur.”[13]

    5. Muhâlefetün li’l-havâdis: “Sonradan olan şeylere benzememek” demektir. Allah hiçbir şeye benzemez, hiçbir şey de Allah’a benzemez. Allah’ın zâtî sıfatlarıyla, yarattıklarına benzemesi mümkün değildir. Çünkü Allah kadîm ve ezelîdir, başlangıcı yoktur. Varlıklar ise sonradan meydana gelmişlerdir. Allah ebedîdir, bâkîdir. Varlıklar ise sonlu ve ölümlüdürler. Diğer yandan varlıklar bir takım cüz ve parçalardan oluşmuşlardır. Cenâb-ı Hakk’ın zatı için böyle bir şey söz konusu değildir.

    Biz, yüce Allah’ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, bizim düşündüğümüz, tasavvur ettiğimiz şekillerin hiç birisine benzemez. Çünkü insan, gördüğü, duyduğu ve bildiği varlıkları tasavvur edebilir. Bunlar sonradan yaratılan varlık ve şekiller olur. Allah ise sonradan yaratılanlara benzemez. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Göklerin ve yerin yaratıcısı, sizin için kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler var etmiştir. Sizi bu şekilde çoğaltır. O’nun benzeri bir şey yoktur. O her şeyi işitendir, görendir.”[14]

    Allah’ın yaratılanlara benzememesi sıfatı; diğer varlıklarda bulunan cisimlik, cevherlik, arazlık, cüz ve parçalardan oluşma, yemek, içmek, oturmak, uyumak, üzüntülü, kederli veya sevinçli olmak gibi sıfatlardan da uzak olduğunu ifade eder. Bazı âyetlerde Allah’a isnat edilen “el, yüz ve arşı istivâ-istilâ etmesi” gibi ifadeler Allah’ın başka varlıklara benzediğini göstermez. Bunlar mecaz anlamında kullanılmıştır. Allah’ın eli, “kudret”; yüzü, “zât”; Arşın üzerine oturma ise, “Arşa hâkim olma, hükmünü geçirme” olarak yorumlanmıştır.[15]

    6. Kıyâm binefsihî: “Varlığı kendisinden olmak, var olmak için başka bir varlığa ihtiyaç duymamak” demektir. Allah Teâlâ’nın varlığı kendisinden olup başkasından değildir. Diğer bütün varlıklar, kendisi dışında bir varlığın yaratmasına muhtaç olduğu halde, Allah, kendisini yaratacak bir yaratıcıya, oturacağı bir yere, mekâna veya başka bir varlık, cisim veya güce muhtaç değildir.

    Varlıklar mümkün ve vâcib olmak üzere ikiye ayrılır. Allah’ın dışında bütün görülen veya görülmeyen varlıklar mümkün varlıklardır. Bunların varlıkları ile yoklukları eşittir. Allah dilediği için var olmuşlardır. Yok olmalarını dilerse, o anda yok olurlar. Kur’an-ı Kerim’de varlıkların bu özelliği şöyle ifade buyurulur: “Gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Çünkü her şeyi yaratan ve her şeyin gerçeğini bilen O’dur. O, bir şeyin olmasını dilediği zaman, O’nun buyruğu o şeye yalnızca “Ol” demektir. O da hemen oluverir.”[16]

    İşte bu varlıkların yaratıcısını akıl zorunlu olarak kabul eder. Bu yüzden de Allah’ın varlığı “vâcib”tir. Akıl başka türlüsünü kabul etmez. Allah’ın varlığı kendi zâtının gereğidir. O, kendisini Kur’an-ı Kerim’de ne şekilde tanıtmışsa, O’nu o şekilde bilmek ve tanımak zorunluluğu vardır.[17]

    Kısaca açıkladığımız bu zâtî sıfatların zıtları Allah Teâlâ için düşünülemez. Çünkü O, yaratılan değil, yaratandır.[18]

    2. Allah’ın Subûtî Sıfatları

    Bunlar, varlığı zorunlu olan ve kemal ifade eden sıfatlardır. Sübûtî sıfatların zıtları olan özellikler Allah hakkında düşünülemez. Bu sıfatlar ezelî ve ebedî olup, diğer yaratıkların sıfatları gibi sonradan meydana gelmiş değildirler. İster hay (diri), âlim (bilen), kadîr (güç sahibi) gibi dil kuralları açısından sıfat kelimeler olsun, isterse hayat, ilim, kudret gibi mastar kalıbındaki kelimeler olsun bütün sübûtî sıfatlar Allah’a verilebilir. Kullanımda insanların sıfatlarına benzerlik olsa da, gerçekte Allah’ın sıfatları sonsuz, mutlak, ezelî ve ebedî iken, insanlara ait sıfatlar sonlu, sınırlı ve sonradan yaratılmış, eksik ve yetersiz sıfatlardır.[19] Sübûtî sıfatlar sekiz tane olup şunlardır:

    1. Hayat: “Diri ve canlı olmak” demektir. Yüce Allah diridir. Günlük hayatta, bir fiili, hareketi ve eylemi ancak diri olan varlığın yapabildiğini görürüz. Ölünün bir eylemi görülmez. Allah’ın diriliği, yaratıklarda görülen ve maddenin ruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddî bir dirilik olmayıp, başlangıcı ve sonu bulunmayan, bir dış etken ve desteğe de muhtaç olmayan diriliktir. Ölüm bir eksiklik sıfatıdır. Allah ise eksikliklerden uzaktır.

    Kur’an-ı Kerim’de bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur: “Ölmeyen diriye güvenip dayan ve O’nu övgüsüyle tesbîh et..”[20]“Allah, kendisinden başka ilâh olmayan, sürekli diri olan ve yarattıklarını görüp gözetendir..”[21]“(Artık bütün) yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür..”[22]

    2. İlim: “Bilmek” demektir. Allah her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı, gelmişi, geçmişi, gizliyi, açığı bilir. Bunları gerek bütün halinde, gerekse parça ve ayrıntı olarak bilir. Bu bilgi bir araç ve alete bağlı değildir, Cenâb-ı Hak’la birlikte vardır, ezelî ve ebedîdir. O’nun ilmi insanların ilmi gibi sınırlı, düşünce, tefekkür ve muhâkemeye dayalı bir ilim değildir. Allah her şeyi meydana geleceği için bilir, yoksa hiç bir şey Allah bildiği için meydana gelmez. İlim sıfatının zıddı olan bilgisizlik (cehl) Allah hakkında düşünülemez.

    Bazı filozofların, “Allah geneli bilir, detayları bilmez” iddialarını kelâmcılar reddetmiştir. Çünkü böyle bir düşünce tarzı, Allah’ın ilim sıfatı ile çelişir ve O’na eksiklik isnat etmek olur.

    İlim sıfatıyla ilgili olarak Kur’an’da pek çok âyet vardır. Biz bunlardan dört tanesini zikredeceğiz: “Gaybın anahtarları yalnız O’nun yanındadır. Onları ancak O bilir. O, karada ve denizde ne varsa bilir. Düşen hiçbir yaprak yoktur ki, onu bilmesin. Yerin karanlıklarında olan hiçbir tohum, yaş ve kuru, hiçbir şey yok ki, apaçık bir Kitap’ta (yazılı) bulunmasın.”[23]“Göklerde ve yerde olanları Allah’ın bildiğini görmüyor musun?”[24]“Siz, sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun, şüphe yok ki O, göğüslerin içindekini çok iyi bilendir.”[25]“O, gözlerin hain bakışlarını ve kalplerin gizleyeceği her şeyi bilir.”[26]

    Allah’ın ilminin genişliği de âyetlerde şöyle açıklanmıştır: “De ki: Rabb’imin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek bile, Rabb’imin sözleri bitmeden önce denizler tükenecektir.”[27]“Yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve yedi deniz daha katılsa da yazılsa, Allah’ın kelimeleri bitmezdi.”[28]

    Varlıkların yaratılışında görülen ince hesap, denge, mantık, hikmet ve fizik kurallar, bunları yaratıp yönetenin her şeyi bildiğini gösterir.

    3. Semî’: “İşitmek” demektir. Allah her şeyi işitir, en gizli sesler, hareketler O’nun işitmesinin dışında kalmaz. Allah’ın işitmesi diğer canlıların işitip bilmesine benzemez. Diğer varlıklar işitebilmek için kulak, ses, sesi ileten hava titreşimi, elektriksel iletişim araçları gibi aracılara ihtiyaç duydukları halde, Allah bir aracıya muhtaç olmaksızın duyar. Bu sıfatın zıddı olan işitmeme, Allah hakkında düşünülemez. Çünkü O, bu gibi eksikliklerden uzaktır. İşitme sıfatı Kur’an-ı Kerim’in pek çok âyetinde, genellikle görme (basar) veya bilme sıfatıyla birlikte zikredilmektedir. Birer örnek vererek geçeceğiz. “Allah her şeyi işitendir ve görendir.” [29] “Gerçekten O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir.” [30]

    4. Basar: “Görmek” demektir. Allah’ın görme sıfatıdır. Allah her şeyi görür. O’nun görmesinden hiçbir şey gizli kalamaz. Bir şeyi görmesi, başka bir şeyi görmesine engel değildir. Bu sıfatın zıddı görmemektir. Görmemek âcizliktir. Allah bu gibi eksikliklerden uzaktır. Diğer canlıların görmesi, göz organının ve ışığın bulunması, arada görmeyi önleyen bir engelin olmaması gibi şartlara bağlıdır. Allah’ın görmek için böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Allah’ın işitici ve görücü olduğuna dair pek çok âyet vardır. Bunlardan birisinde şöyle buyurulur: “O, gözlerin hain bakışlarını ve kalplerin gizleyeceği her şeyi bilir. Allah adaletle hükmeder. O’nu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphe yok ki Allah, işiten ve görendir.” [31]

    5. İrade: “Dilemek” demektir. Allah dileyicidir. Bir şey üzerinde karar kılarak, onu yapmaya azmetmeğe “irade” denir. Allah irade sahibidir ve yaptığı işlerde serbesttir. O’nu herhangi bir işi yapmaya zorlayacak bir güç yoktur. Allah tam ve kâmil bir iradeye sahip olduğu için, bu kâinatı ezelî olan iradesine uygun olarak yaratmıştır. Kâinatta olmuş, olacak ne varsa, hepsi Allah’ın dilemesi ve irade etmesiyle olmuştur ve olacaktır. O’nun her dilediği olur, dilemediği ise olmaz.

    Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Senin Rabb’in dilediğini mutlaka yapar”.[32] Hz. Meryem, bir erkekle ilişkisi olmadığı halde, nasıl çocuk doğuracağını sorunca, Cenâb-ı Hak; “Bu böyledir. Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasına hükmedince, ona sadece “Ol” der ve o da hemen oluverir”[33] buyurur. “Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözümüz sadece “Ol” dememizdir. O şey hemen oluverir.”[34]

    Bazan irade yerine eş anlamlısı olan “meşîet” terimi de kullanılır.[35] Her şeyin sonuçta, Allah’ın dilemesine bağlı olarak gerçekleştiğini şu âyetler açıkça ifade eder: “De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın..”[36]“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocukları bağışlar, dilediğine de erkek çocukları bağışlar.”[37]

    6. Kudret: “Gücü yetmek” demektir. Allah’ın her şeye gücü yeter. İrade sahibi olan Yüce Allah, her şeye yeten bir güce sahiptir. Böylece, iradesini yönelttiği şeyi dilediği anda ve nitelikte yaratır veya bu gücüyle var olan şeyi yok edebilir. O’nun kudreti ilmine ve iradesine uygun olarak tecelli eder. Allah’ın kudreti ezelî ve ebedîdir, varlığı ve yokluğu mümkün olan varlıklara yöneltir. Kudret sıfatının zıddı olan âcizlik ve güç yetirememe hâli Allah hakkında düşünülemez.

    Kur’an’da Allah’ın kudreti ile ilgili olarak şöyle buyurulur: “Göklerin ve yerin görülemeyeni, Allah’a aittir. Kıyametin kopuşu, yalnız göz kırpması gibi ya da daha kısa bir zaman içinde olur! Gerçekten Allah, her şeye gücü yetendir!”[38]“O, yaratılışa dilediği şeyi ekler. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.[39]

    7. Kelâm: “Söylemek ve konuşmak” demektir. Allah’ın konuşma sıfatı vardır. Allah bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezelî olan kelâm sıfatının niteliği insanlar tarafından tam olarak bilinemez. Çünkü Yüce Allah ses, harf ve sözcüklere bağlı olmayan bir konuşma ve söyleme sıfatına sahiptir. Kelâmın zıddı olan konuşmama ve dilsizlik Allah hakkında düşünülemez.

    Yüce Allah’ın kelâm sıfatının bir tecellisi olan Kur’an’da, bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur: “Musa, belirlediğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca, Rabbim, bana kendini göster, seni göreyim, dedi..”[40] “funduszeue.info Musa ile de bizzat konuştu.”[41]“De ki: Rabb’imin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek bile, Rabb’imin sözleri bitmeden önce denizler tükenecektir.”[42]

    Kur’an-ı Kerim, Cenâb-ı Hakk’ın kelâm sıfatının tecellisidir ve Allah’ın kelâmıdır. Allah’ın bu sıfatı da kadîmdir, ezelîdir. Ancak ellerde dolaşan, okunan, yazılan Kur’an, lafız, harf, nazım ve yazı olarak kadîm değildir. Ehl-i sünnet, Kur’an-ı Kerim’in kelâm-ı zat-ı ilâhî olması bakımından mahluk olmadığı, ezelî olduğu esasını benimsemiştir.[43]

    8. Tekvîn: “Yaratmak, yok olanı yokluktan varlıklar âlemine çıkarmak” demektir. Allah’ın yaratma, yoktan var etme sıfatını ifade eder. O, ezelî ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz gücü ile yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek Allah’ın tekvîn sıfatının sonuçlarıdır. Pozitif bilimin ortaya koyduğu “hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan bir şey de yok olmaz” önermesi, Allah’ın değişmeyen kanununun (sünnetüllah) bir ifadesi olabilir. Ancak bu, Yüce Allah için bağlayıcı bir önerme olamaz. Çünkü yaratma sıfatı devam eden bir süreçtir ve ikiye ayrılır. Birincisi yok olan bir şeyi yoktan var etmektir. İkincisi ise, var olan madde üzerinde değişiklik ve terkiplerle yeni oluşumlar meydana getirmektir. Bu ikincisinde yaratma ve yoktan var etme “mecaz” olarak kullanılır. Hz. Âdem’in beden kısmının yoktan var edilmek yerine, dünya toprağından yaratılması, toprağın yeni şekil ve oluşumla, canlı hücre yapısının ortaya çıkması ve ruhun üflenmesi ile de canlılığın meydana gelmesi böyle bir yaratmadır. İnsanın hiç yoktan anne karnında teşekkülü, doğup büyümesi de böyle bir yaratmanın sonucudur. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, sözümüz ona “Ol” dememizdir ve o şey hemen oluverir.”[44] Yaratmak gibi, rızık vermek, azap etmek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiiller de tekvîn sıfatına bağlıdır.

    Dipnotlar:

    [1]Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, Terceme, S. Uludağ, İstanbul , s [2]Hadîd, 57/3. [3]Rahmân, 55/ [4]Hadîd, 57/3. [5]İhlâs, /; bk. Enbiyâ, 21/22; İsrâ, 17/42; Zümer, 39/4. [6]Enbiyâ, 21/ [7]Fâtır, 35/3. [8]Mü’min, 40/ [9]Mü’minûn, 23/ [10]Mâide, 5/ [11]Mâide, 5/ [12]bk. Şerafeddin Gölcük, age,, s vd; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul, , s [13]İsrâ, 17/ [14]Şûrâ, 42/ [15]bk. Fetih, 48/10; Rahmân, 55/27; Tâhâ, 20/5. [16]Yâsin, 36/ [17]funduszeue.info, 2/ [18]Gölcük, age, s. 86,  [19]Mâturidî, Kitabu’t-Tevhîd, Beyrut , s. 44; Sâbûnî, Matûridiyye Akaidi, (Terc. Bekir Topaloğlu), Ankara , s; Gölcük, age,  [20]Furkân, 25/ [21]Âl-i İmrân, 3/2. [22]Tâhâ, 20/ [23]En’âm, 6/ [24]Mücâdele, 58/7. [25]Mülk, 68/ [26]Mü’minûn, 23/ [27]Kehf, 18/ bk. Lokmân, 31/ [28]Lokmân, 31/ [29]Bakara, 2/, , , , , ; Âl-i İmrân, 3/34, 35, 38; Mâide, 5/ [30]İsrâ, 17/1; Hac, 22/61; Lokmân, 31/ [31]Mü’minûn, 23/ [32]Hûd, 11/; bk. Burûc, 85/16; Bakara, 2/ [33]Âl-i İmrân, 3/47; bk. Yâsin, 36/82 [34]Nahl, 16/ [35]bk. İnsan, 76/ [36]Âl-i İmrân, 3/ [37]Şûrâ, 42/ [38]Nahl, 16/ [39]Fâtır, 35/1; bk. Nûr, 24/44, 45; Âl-i İmrân, 3/ [40]A’râf, 7/ [41]Nisâ, 4/ bk. Gâfir, 40/ [42]Kehf, 18/ bk. Lokmân, 31/ [43]Pezdevî, Ehl-i Sünnet Akâidi, Terc. Ş. Gölcük, İstanbul , s. 77, 78 vd.; Ş. Gölcük, age, s. 91; Hamdi Döndüren, “Halku’l-Kur’ân” mad., Şamil İslâm Ansiklopedisi. [44]Nahl, 16/40; bk. Yâsîn. 36/

    Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

    İslam ve İhsan

    Allah’ın Sıfatları Nelerdir?

    Allah’a İman Hakkında Bunları Biliyor Musunuz?

    PAYLAŞ:                

    SIFÂT-I SÜBUTİYYE

    Yüce Allah'ın zatının gereği olan ve bu zattan ayrılmayan, ezelî ve ebedî olan vâcib sıfatlar. Bu sıfatların hepsi Kur'an ayetleriyle sabit oldukları ve bu ayetlerden çıkarıldıkları için ve varlıkları Yüce Allah'ın zatında isbat edilmiş olduğu için, "sübutî sıfatlar" diye isimlendirilmişlerdir. Yüce Allah bu sıfatlarla ta ezelde vasıflanmış idi. Bu sıfatların hiç biri sonradan kazanılmış (hâdis) sıfatlardan değildir. Bunların da her biri Yüce Allah'ın zatıyla kaimdir. O'nun Yüce zatı ve varlığı düşünülmeden bu sıfatlardan bahsetmek de mümkün olmaz. Bu sıfat-ı sübutiyye şunlardır:

    1. Hayat Sıfatı: Yüce Allah'ın diri, canlı ve ezelî bir hayat ile hayat sahibi olması demektir. Bunun zıddı olan ölü ve cansız olmak, Allah hakkında düşünülemez, mümteni'dir. Allahu Teâlâ'nın bu sıfatına işaret eden pek çok ayet vardır. Meselâ: "Ölümsüz, diri olan Allah'a güven ve O'nu tesbih et!" diye buyurulmaktadır (Furkân, 25/58).

    Her şeye can veren, ölü gibi görünen toprağa, kuru sanılan ağaçlara can, hayat ve tazelik veren Allahu Teâlâ'dır. Bütün canlıların hayatı sonradandır ve Yüce Allah'ın yaratmasıyladır. Halbuki Yüce. Allah'ın "Hayat" sıfatı da; zâtı gibi kadimdir, ezelî ve ebedîdir; zatından ayrılmayan, zatı ile var olân vacib bir sıfattır. Zira hayat olmadan diğer sıfatları düşünmek, onlarla Allah'ı vasıflandırmak abes olur. Bu bakımdan sübutî sıfatların ilki "hayat" sıfatıdır.

    2. İlim Sıfatı: Allah Teâlâ'nın ezelî ilmiyle her şeyi bilmesi demektir. O'nun ilmi, kâinattaki her şeyi kuşatmıştır. Evrendeki hiçbir şey O'nun ilminin dışında meydana gelemez. Olmuşu, olmakta olanı ve olacağı gerek küll halinde (genel kurallarıyla); gerekse ayrı ayrı, hepsini bilir. O'nun ezelî olan ilim sıfatıyla muttasıf olduğunu gösteren pek çok ayet-i kerime vardır:

    "İçinizde (sinelerinizde) olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da yerde olanları da bilir" (Al-i İmran, 3/29).

    Şu halde Allah'ın ilmi gizli açık her şeyi kuşatmıştır. Kalblerimizden geçenler de O'na malumdur. Bütün gayb alemi, bizim sınırlı ve sonradan kazanılma bilgimizin ulaşamadığı o âlem, Allah'ın bilgisi dâhilindedir. O'nun ilmi, zatı ile kâim olan, ezelî ve ebedî, bilinenlerle değişmeyen bir ilimdir. Kulların ilmi gibi kazanılmış, sonradan elde edilmiş bir ilim değildir.

    3. İrade Sıfatı: Yüce Allah'ın istediğini dileyip tercih etmesi demektir. Yani O'nun, bir işin şöyle olmasını değil de, böyle olmasını veya böyle olmasını değil de, şöyle olmasını dilemesi, dilediği gibi tâyin ve tahsis etmesidir. Evrende olmuş ne varsa, hepsi O'nun dilemesi, iradesi ile olmuştur. O'nun iradesi ve isteği dışında hiç bir şey var veya yok olamaz. Cenâb-ı Hakk'ın "irade" sıfatı, mümkün veya câiz olan şeylere tealluk eder. O'nun iradesi o şeyin olması veya olmaması şıklarından birini tercih eder. Tercih ettiği cihete iradesini tealluk ettirince, o şey de ya hemen oluverir veya olmamasını tercih etmiş ise, o şey olmaz, yok olur.

    Bu anlamda Yüce Allah'ın iradesini iki şekilde anlamak kabildir:

    a) Tekvinî (kevnî) irade: Bu iradeye "meşiyyet" de denir ki; bütün yaratılmışlara şâmildir. Bir şeye tealluk edince, o şey olmamazlık edemez, her halde vuku bulur. Bu anlamda Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Bizi birşeyin olmasını istediğimiz zamanona, sözümüz ona sadece "Ol!.." demektir ve o hemen oluverir" (en-Nahl, 16/40).

    b) Teşriî (dinî) irade: Bu irade Cenab-ı Hakk'ın muhabbet ve rızası demektir ki; bu mânâda irade ettiği şeyin herhalde meydana gelmesi vâcib değildir. Çünkü kulların işleriyle ilgilidir. Bu mânâda Yüce Allah; "Allah size kolaylık murat eder, zorluk istemez." buyuruyor (el-Bakara, 2/). Bunun anlamı "şayet siz kullar, Allah'ın rıza ve mühabbetinin hilafına zorluk, kötülük, isterseniz; kendisi bunları istemediği dilemediği halde, siz istediğiniz için yaratır; zorluğa ve kötülüğe rızası yoktur" demektir.

    4. Kudret Sıfatı: Allah Teâlâ'nın bütün mümkünâta gücünün yetmesi, her türlü tasarrufta bulunması demektir. İradesiyle bütün mümkünâtı kuşattığı gibi, kudretiyle irade ettiklerini bir fiil meydana getirerek, yaratarak bunlara kadir olur. Allah Teâlâ'nın nihayetsiz, bitmek tükenmek bilmeyen kudreti vardır. Bu sıfat da diğerleri gibi ezelî ve ebedîdir. Ezelî olan bu kudret sıfatıyla, her hangi bir şeyi dilediği gibi yapmaya kadirdir. O'nun kudretinin erişemeyeceği, bu kudretin dışında kalan hiçbir şey yoktur. Nitekim Yüce Allah; "Muhakkak ki, Allah her şeye kâdirdir, gücü yetendir." buyurmaktadır (el-Bakara, 2/20).

    5. Basar Sıfatı: Cenâb-ı Hakk'ın görmesi demektir. O her türlü vasıta, organ ve bağıntılar olmaksızın her şeyi görür. O'nun görmesi, göz gibi bir organa, ışığa, uzaklığa ve yakınlığa bağlı değildir. Yüce Allah'ın görme sıfatı da ezelîdir, sonradan olma değildir. Bu sıfat da bütün mevcudâta, görmek şanından olan her şeye tealluk eder. O'nun görmesinin dışında kalan hiç bir mahlûk yoktur. İnsanın görmesi sınırlıdır, görme organından mahrum olanlar göremezler: Ayrıca aydınlık, karanlık, uzaklık, yakınlık ve daha dünyadaki nice olay, görmeye veya görmemeye etki etmektedir. Allah Teâlâ'nın görmesi hiç bir şeyden etkilenmez. Bu sıfatla ilgili Kur'ân-ı Kerim'de yüzlerce ayet yer almaktadır. Meselâ; Bakara süresi âyet meâlen şöyle son bulmaktadır: " Biliniz ki, Allah, şüphesiz yaptıklarınızı görür ."

    6. Semi' Sıfatı: Yüce Allah'ın işitmesi, duyması demektir. O bu sıfatla ezelde muttasıftır. O, her çeşit, her kuvvette ve zayıflıktaki sesleri işitir, duyar. İşitilmek şanından olan her şeyi işitir. Allahu Teâlâ'nın işitip duyması, kulların işitmesi gibi, bir takım kayıt ve şartlara, vasıtalara ve organlara bağlı değildir. O, işitilmek şanından olan her şeyi, en gizli ve pek hafif sesleri, fısıltıları bile duyar. Özellikle kullarının duâlarını, zikirlerini, gizli ve aşikar niyazlarıyla yalvarışlarını işitir, kabul eder ve mükâfatlandırır. Bu sıfatla ilgili pek çok âyet vardır, ekserisi görmek sıfatıyla beraber yer almaktadır. Meselâ; Nisâ suresi âyet meâlen şöyle nihayet bulur: "Allah işitir ve görür".

    7. Kelâm Sıfatı: Yüce Allah'ın söylemesi ve konuşması demektir. O, harf ve seslere muhtaç olmadan konuşur ve söyler. Allahın "Kelâm" sıfatı, ezelî ve ebedîdir; yüce zatı için vacib olan sıfattır. O'nun dilsiz olması, konuşamaması düşünülemez. İşte yüce Rabbimiz bu sıfatıyla peygamberlerine söylemiş, emirler vermiştir. Kitablarını ve şeriatini bu kadîm kelâmıyla bildirmiştir. O, kelâmını dilediği zaman, kendi zatına ve şanına layık bir şekilde meleklerine bildirir, işittirir ve anlatır. Bunu yaparken harflere, seslere, hecelere ve kitabete (yazıya) muhtaç değildir. Yüce Allah'ın dilediği şeyleri, emir ve yasaklarını peygamberlerine ya Cebrâil vasıtasıyla veyahut doğrudan doğruya vahy ve ilham etmiş olması da bu "kelâm" sıfatının bir tecellisidir. Cenâb-ı Hakk'ın, peygamberleriyle tekellüm ettiğini (konuştuğunu) gösteren âyetler vardır. Meselâ; Cenab-ı Allah meâlen şöyle buyurmaktadır: "Allah Musa'ya hitabetti" veya "Âllah, Musa'ya da hitab ile konuştu" (en-Nisa, 4/). Ayrıca Bakara suresi âyette de şöyle buyurulmuştur:" Onlardan Allah'ın kendilerine hitab ettiği (konuştuğu), derecelerle yükselttikleri kimseler vardır"

    8. Tekvîn Sıfatı: Allah Teâlâ'nın bilfiil yaratması, yoktan var etmesi demektir. Allah'ın bu sıfatı ezelidir. Tekvîn sıfatı da diğer sıfatları gibi, O'nun yüce zatıyla kaim ve O'nun hakkındâ vacib olan sübutî sıfatlarından biridir. Tekvin sıfatı, irade sıfatının muktezasına göre, mümkünâta tesir eder, yaratır ve icad eder. Nitekim Allah Teâlâ meâlen şöyle buyurur: "Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu, sadece o şeye "ol!" demektir ve o hemen oluverir." (Yasin, 36/82). İşte bütün bu kâinatın ve içindeki varlıkların yaratanı, icad edeni, Yüce Allah'tır. Bunları varedip etmemeye muktedir olan (gücü yeten) Allah Teâlâ, "İrade" sıfatıyla ezelî ilmine uygun olarak var olmasını, icad edilmesini irade buyurmuş (dilemiş) ve Tekvîn sıfatıyla yaratıp icad eylemiştir.

    Yüce Allah'ın alemleri yaratmak, rızık vermek, nimetler ihsan etmek, yaşatmak, öldürmek, diriltmek, azab etmek, mükafatlandırmak gibi bütün fiilleri Tekvîn sıfatına râcidir, yani Tekvîn sıfatının tealluklarının başka başka olmasıyla bu isimleri alır. İşte Tekvîn sıfatının bütün bu tealluklarına "sıfât-ı fiiliyye" de denir.

    Allah Teâlâ'nın yüce zatına mahsustur. O'nun yüce zatı için vacib olan sıfatların hepsi, görüldüğü gibi, ayetlerle sabit olduğundan, bütün İslâm âlimleri arasında bu konuda ittifak vardır. O'nun bu sıfatlarla ezelde muttasıf olduğunda şüphe yoktur.

    Yukarıda da ifade edildiği üzere, Yüce Allah, zatında, sıfatlarında, işlerinde, fiillerinde bir tekdir; O'nun eşi, ortağı ve benzeri yoktur. O'nun sıfatları ve işleri de yüce zatına mahsustur. O'nun yüce zatı ve varlığı kabul edilip tasdik edilmeden, yukarıda sayılıp açıklanan sıfatlardan ve O'nun güzel isimlerinden sözetmek de mümkün olamaz. Zira bu sıfatlar ve isimler, O'nun yüce zatının ve varlığının zorunlu bir gereğidir. Ne bu zat, bu sıfatlarsız; ne de bu sıfatlar, bu zatsız olur. Yine dikkat edilecek olursa, bu sıfatların her biri açık ve seçik olarak Kur'ân âyetlerine dayanmaktadır. Yani, bizzat Yüce Allah, kendisini bu sıfatlarla vasıflandırmıştır. Böylece O'na olan inancımız daha da kuvvetlenmektedir. Çünkü bu sıfatlarıyla O'nu daha iyi anlıyabiliyoruz. Yoksa O'nu her hangi bir şeye hâşâ benzetmek gibi bir gaye için asla değildir. Bütün bu sıfatlar O'nun yüce zatına yaraşır bir tarzdadır. Biz bütün bu sıfatların asıllarına imân ederiz; fakat keyfiyetlerine, nasıl ve nice olduklarına dair her hangi bir şekilde söz söylemeyiz. Bu konuda söz etmeye de bilgilerimiz yeterli değildir.

    (Cihad TUNÇ)

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası