Tarihin başlangıcından beri “bilim” ve “kadın” sözcüklerinin birlikte kullanımı herkes tarafından yadırganmıştır. Kadınların ancak yüzlerce yıl süren çabaları ve hak arama mücadeleleri sonucu eğitime ulaşmaları mümkün olabilmiştir. Türkiye’de de süreç çok farklı işlememiştir. Ancak toplumların sosyal yapılarının sağlamlığının, kadınlarının aldığı eğitim ile paralel olduğunu gözlemleyen Atatürk, Türk kızına bütün okulların, bütün mesleklerin kapıları erkek çocuklarla aynı koşullarda açmıştır.
Bu yoldan devam eden, kendini bilime adamış, bilimin gelişmesine yön vermiş ve halen veren birçok bilim kadını mevcuttur. Ancak biz bu yazımızda aramızdan ayrılan ancak adını bilim tarihine altın harfler ile yazdıran bazı isimleri anmak istedik. Listemiz elbette her durumda eksik kalacaktır. Sonuçta hepsini bir yazıda toplamak imkansız. Bu nedenle biz matematik, fizik, astronomi ve kimya alanında dünya çapında başarılara imza atan 9 Türk bilim kadınını şimdilik anımsayalım.
akademik yılında İstanbul Üniversitesinin Fen Fakültesinde Matematik-dalında öğrenimine başladı. Doktora çalışmasını ’ de tamamladı. Kasım ’de doçent oldu ve Ekim ’de aynı bölümde profesör kadrosuna atandı. ’da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Basımevinden çıkan iki ciltlik “Soyut Cebir Dersleri” adlı kitabını yayımladı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Nazım Terzioğlu Matematik Araştırma Merkezi Müdürlüğü (), Cebir ve Sayılar Teorisi Anabilim Dalı Başkanlığı, Matematik Bölüm Başkanlığı() yapmış olan Prof. Dr. Hülya Şenkon, eş zamanlı Türk Matematik Derneği Genel Sekreterliği görevini sürdürdü.
Türk Matematikçi, eğitmen, çevirmen, yazar olan Nermin Arık, yılında Ankara Kız Lisesinden mezun oldu. yılında Glasgow Üniversitesi Elektrik Bölümünde lisans, yılında da George Washington Üniversitesi Matematik Bölümünde yüksek lisansını tamamladı. yılında Türkiye’ ye dönmesi gerektiğinden doktorasını tamamlayamadı. ODTÜ Matematik Bölümünde uzun süre eğitmenlik yaptı. Nermin Arık aynı zamanda TÜBİTAK ve çeşitli yayınevlerince çıkarılan birçok önemli bilimsel kitabın çevirisini yaptı.
Türkiye’nin ilk kadın matematik profesörü Selma Soysal ilköğretimini Zonguldak’ta, ortaöğrenimini İstanbul’da, Çapa Kız Öğretmen Okulunda parasız yatılı olarak sürdürdü. Sonra Kandilli Kız Lisesinde okudu. yılında İstanbul Üniversitesi’ne Matematik-Astronomi Bölümü’ne girdi. Cahit Arf’la Sonsuz Boyutlu Hilbert Uzayları konusunda doktora tezini yazdı. Bir süre Paris’te Henri Poincare Enstitüsü’nde (), Londra’da ve ABD’de MIT’ de çalıştı. İTÜ’de de 47 yıl boyunca görev yaptı. Selma Soysal’ın Math Sci Net’te fonksiyonel analiz ve operatör teorisi konularında, yılları arasında yazılmış 4 makalesi gözükmektedir. Ayrıca tarihli Yüksek Matematik Dersleri(Reel Sayılar Sistemi)adlı bir kitabı vardır.
Alanında yaptığı bilimsel çalışmalar ile akademik camiada seçkin bir yere sahip olan, İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doktoralı ilk kadın matematikçilerinden Prof. Dr. Suzan Kahramaner Notre Dame de Sion’u bitirdi. Ardından yılında İstanbul Üniversitesi Matematik ve Astronomi Bölümü’ne girdi. ’te İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’nde Analiz 1 ve Analiz 2 dersleri asistanı oldu. Daha sonra Karmaşık Sayılar Teorisinde Katsayı Problemleri üzerine doktora yaptı. yılında profesör unvanını aldı. Zürih, Kaliforniya ve Helsinki’nin yanı sıra Londra, Paris ve Nice’teki çeşitli üniversitelerde bilimsel çalışmalar yaptı. tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi Matematik Bölüm Başkanı oldu. 40 yıl süren akademisyenliğinin sonunda yaş haddinden emekliye ayrıldı.
Parçacık fiziği alanında sahip olduğu engin bilgisi ve çalışkanlığıyla evrensel bağlamda kabul görmeyi başaran Engin Arık, Atatürk Kız Lisesi’ni yılında birincilikle bitirerek tamamladı. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Fizik-Matematik Bölümü’ne kaydoldu. ’da mezun olduktan sonra aynı üniversitenin Kuramsal Fizik Kürsüsünde öğrenci asistanı olarak çalışmaya başladı. Engin Arık, – yılları arasında kuramsal fizik alanındaki lisansüstü çalışmasını ise Pittsburgh Üniversitesi’nde tamamladı. yılları arasında doktora sonrası araştırmacı olarak Londra Üniversitesi ve Rutherford Laboratuvarları’nda çalışmalar yaptı.
yılında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’ne geçti. “Deneysel Yüksek Enerji Fiziği” alanında yaptığı çalışmalarla yılında doçent ve yılında profesör oldu. Yüksek enerji fiziği alanında araştırma yapmaya özen gösteren Arık, nükleer enerji santrallerinde uranyum yerine toryum kullanımıyla ilgili çalışmalar yaptı. 33 ülkenin katıldığı, İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi tarafından yürütülen ATLAS (A Toroidal LHC Apparatus) ve CAST (CERN Axion Solar Telescope) deneylerine katılan Türk bilim insanlarının grup liderliğini yürüttü. Devamında CERN’deki çalışmalara katılmaya başladı.
Burada önemli çalışmalar yapan Arık, Büyük Hadron Çarpıştırıcısının sınandığı ATLAS deneyine Boğaziçi Üniversitesi adına katıldı. Engin Arık, Deneysel Yüksek Enerji Fiziği alanında yüzün üzerinde makale yayımlamış ve yüzlerce atıf almıştır. Kendisi ne yazık ki 30 Kasım tarihinde şaibeli bir uçak kazası sonucu hayata çok erken veda etti.
Nüzhet Gökdoğan Erenköy Kız Lisesinde eğitimini tamamladıktan sonra, ’de Matematik-Fizik lisansı yapmak üzere Atatürk’ün Türkiye’ye sağladığı olanaklarla Fransa’ya gönderilmişti. Önce Lyon Kız Lisesi’nde Fransızca öğrenmiş, daha sonra Erkek lisesinde Mathematiques Superieures ve Speciales sınıflarını okumuştur. ’de Lyon Üniversitesi’nde Matematik lisansını tamamlamış, ders yılında da Paris Üniversitesi’nden sertifikasını almış ve Paris Rasathanesi’nde staj görmüştür.
Üniversite Reformu’yla birlikte, Prof. Dr. E.F. Freundlich ve iki yardımcısıyla İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 29 Eylül ’te kurulan Astronomi Enstitüsü’ne İlk Türk Doçenti olarak tayin edilmiştir. ’de Freundlich’in yönetiminde doktora tezini yazmıştır. Bu tez İ.Ü. Fen Fakültesi’nin kayıtlarındaki “bir numaralı” doktora tezidir. ’ta doçentlik tezini vermiştir. Ayrıca arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde matematik doçenti olarak ek görev yapmıştır.
’de profesörlüğe yükseltilmiş ve ardından Fen Fakültesi’ni temsilen üniversite senatörü ve daha sonra ’te dekan seçilmiştir. Böylece Türk üniversitelerinin ilk kadın senatörü ve dekanı olmuştur.
En önemli Türk bilim kadınlarından biri olan Nüzhet Gökdoğan, Astronomi Bölümü’ne toplam 46 yıl hizmet etmiş, 11 doktora tezi danışmanlığı yapmış, 6 ders kitabı çevirmiş, 3 ders kitabı yazmış, 6’sı yurt dışında olmak üzere 13 bilimsel makalesi yayımlamıştır. ’de aralarında Cahit Arf, Mustafa İnan, Nazım Terzioğlu’nun da bulunduğu bazı öğretim üyeleriyle birlikte Türk Matematik Derneği’ni kurmuştur. ’te kurulan Türk Astronomi Derneği’nin de kurucularındandır.
Asıl adı Mari Sukiasyan olan Paris Pişmiş, İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdi. Türkçe ve Ermenice’nin yanı sıra, İngilizce ve Fransızca’yı da çok iyi biliyordu. Okulu birincilikle bitirdi. Ardından İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Matematik Bölümü’ne kaydını yaptırarak ’te Matematik ve Klasik Astronomi Bölümü’nü bitiren ilk kız öğrenci olacaktı.
’de burslu olarak Amerika’ya gitti. Yıldız kümeleri üzerine çalışmaları ve keşifleri bu yıllarda başladı. ’de Meksikalı bir modern astrofizik öğrencisi olan Felix Recillas ile evlenerek Meksika’ya yerleşti. Ulusal Astrofizik Gözlemevi’nin kuruluş çalışmalarında bulundu; bir yandan da ders verdi. ’te bugün hala kendi adıyla “PIS” olarak anılan tam 23 yıldız kümesi keşfetti. Bulduğu her fırsatta Türkiye’ye gelen, ODTÜ’de ve Ege Üniversitesi’nde dersler ve konferanslar veren, ülkemizde ulusal rasathane kurulmasının da fikir öncülerinden olan Paris Pişmiş, yılında vefat etti.
Çalışmaktan ve öğrenmekten hiç yorulmayan Dilhan Eryurt tarihinde İzmir’de doğdu. Her zaman başarılı bir öğrenci oldu öğrenim hayatı boyunca. Ancak tüm derslerin içinde en çok matematik ilgisini çekti. Ankara Kız Lisesi’ni bitirince, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile yılında üniversite eğitimi için İstanbul Üniversitesi Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümü’nü seçti.
Yaptığı başvurular kabul görünce, yüksek lisans için Michigan Üniversitesi Astrofizik bölümüne geçiş yaptı. Lisansüstü çalışmalarının bir kısmını burada yürüten başarılı astronom, doktorasını yılında Ankara Üniversitesi Astrofizik Anabilim Dalı’nda tamamladı. yılında, 30 yaşında doçentliğini aldı. yılında Uluslararası Atom Enerji Ajansı tarafından verilen bir bursla iki yıllığına Kanada’ya gitti.
Dilhan Eryurt, Kanada’daki çalışmalarının ardından, ABD’den aldığı bir bursla Indiana Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. yılında aldığı bir bursla Dilhan Eryurt NASA’nın New York’taki Goddard Uzay Araştırmaları enstitüsünde, o dönemde de bulunan tek kadın astronom olarak çalışmaya başladı. Eryurt, çalışmaları sonucunda, Güneş’in evrimsel geçmişinde şimdikinden daha parlak ve daha sıcak olduğunu ortaya koydu. Güneş ile ilgili yaptığı bu çalışmaları Ay’da atılan ilk adımı mümkün kılacaktı.
’de Türkiye’ye döndü ve devamında ODTÜ Fizik Bölümü’nde profesör oldu. Katkılarından ötürü, yılında TÜBİTAK “Bilim Hizmet ve Teşvik Ödülü’nü ve Apollo Başarı Ödülünü aldı.
Remziye Hisar, Türk kimyager. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk yıllarda çağdaş bilimin öncülerindendir ve kimya mesleğinin Türkiye’deki ilk kadın öncüsü olarak kabul edilir. Darülfünun’da fen bilimleri eğitimi alan ilk kadınlardandır. Ayrıca Sorbonne Üniversitesinden doktora derecesiyle mezun olan ilk Türk kadınıdır. Kendisi ayrıcı Fizikçi Feza Gürsey’in annesidir. Paris’te Sorbone Üniversitesinde kimya eğitimine esnasında Langevin ve Madam Curie gibi çok tanınmış bilim insanlarının öğrencisi olmuştur. yılında doktora tezini tamamlayarak Türkiye’ye dönmüştür.
Sonrasında yılları arasında İstanbul Üniversitesinde kimya ve fizik kimya dersleri vermiştir. yılında profesör olmuştur. .Dördü çeviri, beş ders kitabı yayımlamış; ayrıca kimya dalındaki buluşlarını içeren 16 bildirisi Fransa’da yayınlanmıştır.
Bu liste asla bitmez. Ancak bir yerde durmak zorundayız. İlklere imza atan diğer bilim kadınlarımızı tanımak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan devam edebilirsiniz.
Matematiksel
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler>Konu Anlatımlı Dersler >Matematik Dersi İle İlgili Konu Anlatımlar
ÜNLÜ TÜRK MATEMATİKÇİLER (MATEMATİK DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR, ÇÖZÜMLÜ ÖRNEKLER, SORULAR)
MOLLA LÜTFİ ( - )
İ yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşanın ve Ali Kuşçunun talebesi olmuş, Ali Kuşçudan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşaya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşanın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfiyi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisara sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıdın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbula dönmüştür. Önce Bursadaki Yıldırım Beyazıd Medresesinde, sonra Filibede ve Edirnede medrese hocalığı yapmıştır. Molla Lütfi, çevresindeki devlet erkanına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, çoğu kimse tarafından sevilmezdi. Fatih Sultan Mehmetle bile iki arkadaş gibi şakalaşırdı. Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.
Molla Lütfinin, çoğu Arapça olan eserleri yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Tazifül-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfinin, bu problemi, İzmirli Theonun eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır. İzmirli Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenese atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramıyınca, Platonun yardımını isterler. Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatül Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmişfunduszeue.info doktoralı matematikçimiz . İstanbul Yüksek Mühendis mektebi'ni bitirdikten () sonra Berlin Üniversitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (). Türkiye'ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim ü-yesi olarak çalışmaya başladı. Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti. Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi'nde çalış-maya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu. yılında Fen Fakültesi Dekanlığı'na getirildi.
KERİM ERİM ( - )
- yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne bağlı Matematik Enstitüsü-'nün başkanlığını yaptı. Türkiye'de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı. İlk doktoralı matematikçimizdir. Mekaniğin matematik esaslara dayandırıl-masına da öncülük etti. Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda bulunan Erim'in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır.
Bunlardan bazıları şunlardır
Nazari Hesap(), Mihanik(), Diferansiyel ve İntegral Hesap(), Über
SELMAN AKBULUT ()
Prof. Dr. Selman Akbulut, yılında California Üniversitesi (Berkeley) Matematik Bölümü'nden mezun olmuştur. Prof. Dr. Akbulut, yılında aynı üniversitede doktora eğitimini tamamlayarak, yılında Wisconsin Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak göreve başlamıştır.
- yılları arasında Rutgens Üniversitesi'nde, - yıllarında Michigan State Üniversitesi'nde Yardımcı Doçent; - yılları arasında aynı üniversitede Doçent olarak çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Akbulut yılında profesörlüğe yükselmiştir ve halen Michigan State Üniversitesi'nde görev yapmaktadır.
Prof. Dr. Akbulut, - , - yıllarında Advanced Study Institute'da, - yıllarında Max - Planck Enstitüsü ve - yıllarında California Üniversitesi, Mathematical Sciences Research Institute'de çalışmalarda bulunmuştur.
Prof. Dr. Akbulut, Türk Matematik Derneği, Amerikan Matematik Derneği ve Doğa - Türk Matematik Dergisi Editörler Kurulu'na üyedir.
Prof. Dr. Selman Akbulut'un Uluslararası Science Citation Index'ce taranan hakemli dergilerde çıkmış 29 yayını vardır ve bu yayınlara yılı sonu itibariyle atıf yapılmıştır.
HAREZMİ ()
Horasan bölgesinde bulunan harezm (bugünkü Türkmenistan'ın Khiva )şehrinde dünyaya gelen Harezmi'nin tam adı Abdullah bin Musa el-Harezmi'dir. Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir. İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat'a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilir. Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amaıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt'ül Hikme 'de görevlendirilir. Böylece Harezmi Bağdat'ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşur. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgiliaraştırmalarına başlar. Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun Rasathanesin'de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir. Harezmi 'nin latinceye çevrilen eserlerinden olan ve ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceleyen El-Kitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele adlı eseri şu cümleyle başlar Algoritmi şöyle diyor Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah 'a hamd ve senalar olsun Eserleri
Harizminin Denklem Grupları
El Harizmi, adı geçen eserinde denklemleri iki grupta toplamaktadır:
Birinci grupta, çözümleri derhal bulunabilen bizim bugünkü sembollerle ifade edersek
x2 = ax
x2 = n
ax = n
şeklindeki denklemlerdir.
Bunların çözüm kurallarını gösterdikten sonra El- Harizmi ikinci denklem grubuna geçer
x2 + ax = n
x2 +n = ax
ax + n = x2
Ve bunların çözümünü bugün bildiğimiz metotla yapar.
Bu kitapta ayrıca, ikinci dereceden denklemlerin hangi durumlarda iki kökünün , hangi du-rumlarda çift kökünün olacağını ve hangi durumlarda denklemin reel kökü olamayacağını çok açık bir şekilde belirtmiştir. Bu kuralları bir öğretmen yeteneğiyle ortaya koyduktan sonra El Harizmi , bu kuralları geometrik olarak ispatlamıştır.
Harizminin bu eseri matematik tarihi bakımından çok önemli gelişmelere dayanak ve başlangıç olmuş yıldan biraz daha fazla ( y.y. sonuna kadar) matematik öğretimi için temel sayılmıştır. Eser, Endülüs (bilgi yelpazesi. com) medreseleri aracılığıyla Batıya geçmiştir. İlk Latince çevirisi te yapılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamaları eseri hayranlıkla incelemişler, ve kendi öğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır. yılında Leipzig Üniversitesinde okutulmaya başlanmıştır. yıllarında hala cebir biliminde tek kaynak Harizminin bu eseridir.
El Harizmi matematiğin yanı sıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler y.y. da Latince ye çevrilmiştir. Bunun yanısıra Ptolemynin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak yılında bir dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.
Matematik İle İlgili Eserleri
1)El-Kitab'ul Muhtasar fi'l Hesab'il Cebri ve'l Mukabele
2) Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind
3) el-Mesahat
SALİH ZEKİ ( - )
XIX. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57 yaşında hayata gözlerini kapamış, bir ilim ve fikir adamıdır. Salih Zeki Bey, yılında İstanbul'da doğmuştur. Ortaöğrenimini Darüşşafaka'da görmüş, yüksek öğrenimini Paris'te elektirk mühendisliği bölümünü bitirmiştir.
Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi'nde matematik ve fizik dersleri okutmuştur. Daha sonraki çalışmalarının tümünü üniversiteye vermiştir. Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu salih Zeki'dir. Türkiye'ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk getiren odur. Birçok gazete ve dergide çıkan güzel yazılarıyla Türk gençliğini edebiyat kadar matematiğe yönelten ve matematiği sevdiren yine o olmuştur.
Salih Zeki, aydın fenciler silsilesinin en dikkate değer son halkasıdır. İlk ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sahifeyi bulan, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi konularda telif-tercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizan-ı Tefekkür adlı bir matematik kitabı yazmış, anıt bir eser olarak Kamus-ı Riyaziyat'ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır
ULUĞ BEY ( - )
Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur. yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant'ta bulunuyordu. Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.
Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir.
Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir.
Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid'e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş vebitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de yılında aynen basılmıştır.
Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından yılında öldürülmüştür.
ÖMER HAYYAM ( - )
Doğum 18 Mayıs , İran - Ölüm 4 Aralık , İran
Ömer Hayyam, son derece karışık politik yapıya sahip bir bölgede yaşamıştır. yılları arasında, Selçuklular Mezopotamya, Suriya, Filistin ve İranın büyük bölümünü de kapsayan bir coğrafyaya hakim olmuşlardı. yılında Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey Bağdatı da ele geçirmişti. Hayyamın gençliği, Selçuklu egemenliğindeki topraklarda geçmiştir.
Hayyam, gençlik yıllarında felsefe öğrenimi görmüştür. Bu yıllarda edebiyatla da ilgilenmeye başlamıştır. Hayyam bir dönem şiir de yazmıştır. Ancak Hayyamın en başarılı olduğu alan matematik ve astronomidir. Hayyam, yaşadığı bölge itibarıyla, eğitimin çok zor olduğu bir ortamda büyümüştür. Bu konuda, Cebir problemlerinin ispatı üzerine adlı eserinin girişinde eğitim yıllarının çok zor geçtiğini anlatmıştır.
Hayyam, sıradışı bir matematikçiydi. Çok üstün bir zekası vardı. 25 yaşından önce Aritmetik problemleri adlı eseri de dahil olmak üzere bir çok eser yazmıştır. yılında Orta Asyadaki en eski şehirlerden biri olan Samarkanda yerleşmiştir. Samarkandın önemli hukukçularından Abu Tahir, kendisini desteklemiş ve ünlü eseri Cebir problemlerinin ispatı üzerine adlı çalışmasında kendisine yardımcı olmuştur.
Selçukluların kurucusu Tuğrul Bey, Eshafan şehrini, imparatorluğun başkenti yapmış ve yılında da torunu Malik Şahı Eshafan şehrinin yönetmek üzere görevlendirmiştir. Malik Şah, Hayyamı Eshafana davet ederek orada bir gözlemevi açmasını istemiştir. Hayyam bu isteği kabul etmiş ve gözlemevini kurmuştur. Bu gözlemevinde sonraki 18 yıl çalışmış ve bilim adamlarına başkanlık etmiştir. Bu yıllarda Hayyam çok önemli gözlemler yapmış ve astronomi tabloları çıkarmıştır.
Hayyam, Eshafanda yaptığı gözlemlerin sonucunda bir yılı, , gün olarak ölçmüştür. Bu ölçüm neredeyse tam olarak kesin doğru bir ölçüm kabul edilebilir. Aynı zamanda bu ölçüm, o ana dek yapılan en doğru ölçüm olma özelliğini de taşımaktadır.
yılında başgösteren olaylar, Hayyamın bilimsel çalışmalarını ve sakin yaşamını bozmuştur. de Malik Şah ölmüş ve veziri Nizam al-mulk öldürülmüştür. Bu olaylar sonucu yönetimi iki yıl, Malik Şahın ikinci karısı sürdürmüş ancak bu dönem bir çok kargaşaya sebep olmuştur. Bu yıllarda, ortodoks Müslümanlar tarafından Hayyamın çalışmaları sürekli engellenmiştir ve Hayyam, birkaç defa saldırıya uğramıştır. Bu olumsuz duruma karşın Hayyam, bilimsel çalışmalarını yılına kadar Eshafanda sürdürmüştür.
yılında Malik Şahın üçüncü oğlu Sanjar Selçuklu hükümdarı olmuştur. Bu dönemde Hayyamın Eshafandan ayrıldığı ve Selçukluların yeni başkenti olan Türkmenistandaki Merv şehrine yerleştiği bilinmektedir.
Hayyamın en önemli cebir çalışması, Cebir problemlerinin ispatı üzerine adlı eserden önce yazdığı cebir notlarında kübik denklemlerin (üçüncü derece denklemlerin) çözümünü göstermiştir.
Hayyamın en önemli eseri, yukarıda da belirtildiği üzere, Cebir problemlerinin ispatı üzerine adlı çalışmasıdır. Bu çalışmasında, üçüncü derece denklemlerin çözümünü, kesişen konik parçalarını kullanarak yapmıştır. Hayyam, konik parçaları kullanarak, üçüncü derece denklemlerin çözümü için yöntem geliştiren ilk matematikçidir.
Hayyam, üçüncü derece denklemlerin birden fazla çözümü, yani kökü olabileceğini söylemiştir. Bazı denklemlerin iki kökünü bulsa da üç kökünü birden bulamamıştır.
Hayyamın kaybolan eserlerinden birinde Pascal üçgenini de incelediği düşünülmektedir. Ancak Pascal üçgenini ilk inceleyen matemtikçi, Hayyam değildir. Al-Karajinin bu konuda bir çalışması önceki dönemlerde olmuştur.
CAHİT ARF()
Ülkemizde matematiğin simgesi haline gelen Cahit ARF yılında Selanikte doğdu. yılında Galatasaray Lisesinde matematik öğretmenliği, yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde profesör yardımcısı (Doçent adayı ) olmuştur. Doktorasını yılında Almanyada Göttingen Üniversitesinde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesine dönen ARF, de profesör, de Ordinaryus Profesör oldu yılları arasında Fransada bulunan Princitondaki Yüksek Araştırma Enstitüsünde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı.
yılından beri Cahit ARF cebir, sayılar teorisi, elastisite teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematiği gibi çok çeşitli alanlarda yaptığı çalışmalarla matematiğe temel katkılarda bulunmuş, yapısal ve kalıcı sonuçlar elde etmiştir.
Bütün Türk matematikçilerine dolaylı veya dolaysız bir şekilde esin kaynağı olmuş, yaptığı uyarılar ve verdiği fikirlerle çevresindeki tüm matematikçilerin ufuklarını genişletmiş ve çalışmalarını yeni bir bakış açısıyla yönlendirmelerini sağlamıştır.
Cahit ARF ın ilk çalışması, yılında Almanyanın ünlü bir matematik dergisi olan Crelle Journal Dergisinde yayınlanmıştır. Cahit ARF çözülebilen cebirsel denklemlerin bir listesini yapmak amacıyla Göttingende ünlü matematikçi Hassenin doktora öğrencisi oldu. Hassenin önerisiyle özel haller problemini çözdü. Cahit ARF bu çalışmasıyla sayılar teorisinde çok özel bir yeri olan lokal cisimlerde dallanma teorisine çok önemli yapısal bir katkıda bulunmuştur. Burada bulduğu sonuçlardan bir bölümü dünya matematik literatüründe Hasse-Arf Teoremiolarak geçmektedir.
Bundan sonra uğraştığı problem, matematikte kuadratik formlar olarak bilinen konudadır. Uzayda konisel yüzey denklemleri buna basit bir örnek olarak gösterilebilir. Bu konudaki temel problem, kuadratik formların bir takım invaryantlar, yani değişmezler yardımıyla sınıflandırılmasıdır. Bu sınıflandırma Witt adında ünlü bir Alman matematikçi tarafından karekteristiği ikiden farklı olan cisimler için de yapılmıştır. Karekteristik iki olunca problem çok daha zorlaşıyor ve Wittin yöntemi uygulanamıyordu. Cahit ARF bu problemle uğraştı ve karekteristiği iki olan cisimler üzerindeki kuadratik formları çok iyi bir biçimde sınıflandırdı. Bunların invaryantlarını, yani değişmezlerini inşa etti. Bu invaryantlar dünya literatüründe Arf İnvaryantları olarak geçmektedir. Bu çalışması yılında Crelle Dergisinde yayınlandı ve Cahit ARF ı dünyaya tanıttı.
lere gelindiğinde düzlem bir eğrinin herhangi bir kolundaki çok kat noktaların çok katlılıklarının yalnız aritmetiğe ait bir yöntem ile nasıl hesaplanacağı iyi bilinmekteydi. Düzlem halde algoritmanın başladığı sayılar eğri kolunun parametreli denklemlerinden bilinen bir kanuna göre elde ediliyordu. Genel durumda ise böyle bir sonuç henüz bulunamamıştı. Bu sıralarda İstanbulda Patrick Du Val adında bir İngiliz matematikçi bulunuyordu. Du Val genel halde algoritmanın başladığı sayılara karakter adını vermiş ve eğrinin tüm geometrik özellikleri bilindiği zaman bu karakterlerin nasıl bulunacağını göstermişti. Bunun tersi de doğruydu. Bu karakter bilinirse, eğrinin çok katlılık dizisi, yani geometrik özellikleri de bulunabiliyordu. Burada açık kalan problem ise bir eğrinin denklemleri verildiğinde karakterlerini bulabilmek idi. Cevap düzlem eğriler için bilinmekte, ama yüksek boyutlu uzaylarda bulunan tekil eğriler için bilinmemekte idi. Ayrıca, yüksek boyutlu bir uzayda tanımlanmış bir tekil eğrinin çok katlılık özelliklerini, yani geometrik özelliklerini bozmadan en düşük kaç boyutlu uzaya sokulabileceği de bu problemle beraber düşünülen bir soru idi. Bu çeşit sorular matematiksel (bilgi yelpazesi. com) bakış açısının temel problemi olan sınıflandırma probleminin eğrilere uygulanması bakımından son derece önemli ve zor sorulardı. Cahit ARF bu problemi de tamamı ile çözmüş ve tek boyutlu tekil cebirsel kolların sınıflandırılması problemini kapatmıştır. Bu sonucun zorluğu hakkında fikir elde edebilmek için düzgün varyetelerin sınıflandırılması probleminin bugüne kadar 1,2 ve kısmen 3 boyutlu varyeteler için çözüldüğünü tekilliklerinin sınıflandırılması probleminin ise 1 boyutlu varyeteler, eğriler için Cahit ARF tarafından çözüldüğünü göz önüne almak gerekir. Cahit ARF bu problemi çözerken önemini gözlediği ve problemin çözümünde en önemli rolü oynadığını fark ettiğini bazı halkalara karekteristik halka adını vermiş ve daha sonra gelen yabancı araştırmacılar bu halkalara Arf Halkaları ve bunların kapanışlarına Arf Kapanışları adını vermişlerdir. Cahit ARFın bu çalışması da Proceedings of London Matematical Society dergisinde yayınlanmıştır.
Cahit ARFın lı yıllarda yaptığı bu çalışmaların günümüzde hala kullanılıyor olması, onun kalıcılığını ispatlamıştır.
Cahit ARFı ilk tanıyan bir kişi onun sadece matematiğe ilgi duyan bir insan olduğu izlenimini edinebilirdi. Cahit ARF için, matematik her şeyin üzerinde ve ötesindeydi. Ancak, onu TÜBİTAKın kurulmasında ve gelişmesinde gösterdiği çabayı ve özeni bilenler Cahit ARFın öyle içine kapanık, matematikle uğraşan, dış dünya ile ilgilenmeyen bir kişi olmadığını bilirler. Mühendisliğin günlük hayattan doğan problemlerine her zaman ilgi gösterirdi. Ama, bu probleme mutlaka matematiksel bir model bulmaya çalışırdı. Hele bir de pratikten gelen problemi matematik olarak çözüme kavuşursa pek keyiflenirdi. Mustafa İNANla böyle bir işbirliği yapmış ve İNANın köprülerde gözlemleyip, araştırdığı bir sorunun matematiksel kesin çözümünü vermiştir. Bu çalışmaları Cahit ARFa İnönü Ödülünü kazandırmıştır.
Üniversitede rektörlük, dekanlık gibi idari görevler almaktan kaçınmıştır. Araştırmacıların bu gibi görevlerden uzak durmaları gerektiği görüşündeydi. Ama uzun yıllar TÜBİTAK Bilim Kurulu Başkanlığını da özveriyle yürütmüştür.
Ortadoğu Teknik Üniversitesinde bulunduğu yıllarda yeni ve farklı bir üniversite modelinin ve kültürünün ortaya çıkması için çaba göstermiştir. Akademik dünyanın yapay hiyerarşik ayrımlarıyla alay etmiştir. Genç öğretim üyeleri ve öğrencilerle çok güzel, yararlı ve keyifli diyalog içindeydi. Her zaman üniversite içi çekişmelerden ve politikadan özenle uzak durduğu halde, ODTÜ sistemi tehlikeye düştüğünde duyarlı ve sorumlu bir bilim adamı olarak kendini bir mücadelenin içine atmaktan çekinmemiştir. Bu onurlu mücadele de bile matematiğin aksiyomatik yaklaşımını kimseye farkettirmeden kullanmıştır.
Cahit ARF de İnönü Ödülü, de TÜBİTAK Bilim Ödülü, de İTÜ ve KATÜ Onur Doktorası, de de ODTÜ Onur Doktorasını aldı. Genç yaşta Mainz Akademisi Muhabir Üyeliğine seçildi ve Türkiye Bilimler Akademisi Onur Üyesi oldu.
Cahit ARF matematikte kalıcı izler bırakarak 26 Aralık de aramızdan ayrılmıştır. Türkiyede ve dünyada her zaman hatırlanacaktır.
ALİ KUŞCU()
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri'nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. Batı ve Doğu Bilim dünyası onu yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır. Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu'yu On Beşinci Yüzyıl Batlamyos'u olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey'in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir. Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık (h. 7 Şaban ) tarihinde İstanbul'da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çelebi'nin (ölümü, Edirne ) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak yılından sonra, Ali Kuşcu'ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Uluğ Bey'in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant'ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matematiğe geniş ilgi duymuştur. Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu'in al-Din el-Kaşi'den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid'in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi'nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu'yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc'inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi'nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han'a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu'nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur.
Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu'yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.
ESERLERİ
Ali Kuşcu'nun özellikle, matematik ve astronomi ile ilgili eserleri, gerçek ilmi kişiliğini ortaya koymaktadır. Bu eserlerinin adları şunlardır;
Risale-i fi'l Hey'e (Astronomi Risalesi)
Risale-i fi'l Fehiye (Fetih Risalesi)
Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)
Risale-i Muhammediye (Cebir ve Hesap konularından bahseder)
Tecrid'ül Kelam (Sözün Tecridi)
Risale-i Adudiye
Unkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
Vaaz
İstiarad
AHMET FERGANİ ()
9. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği kabul edilen ünlü matematik ve astronomi bilgini Ahmet Fergani, çağının bilim ve kültür merkezlerinden olan Türkistan'ın Fergana bölgesindendir. Bilim ve kültür tarihimizin birinci elden kaynakları olan tezkireler (biyografik eserler)de doğum tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamakla birlikte kendisi gibi bir astronom olan babasının adının Muhammed, dedesinin ise Kesir olduğu kayıtlıdır.
Ahmet Fergani, ilk öğrenimini ünlü bilginlerin yetiştiği Fergana'da yaptı ve büyük bir ihtimalle astronomi konusundaki bilgilerini babasından aldı. Belli bir seviyeye geldikten sonra da mevcut bilgilerine yeni bilgiler katmak amacıyla da, çağının bilim, kültür ve aynı zamanda halifelik merkezi olan Bağdat'a geldi. Ömrünün yarısına yakınını burada geçiren Fergani, kısa sürede matematik ve astronomi konularındaki bilgisini Bağdat bilim çevresine kabul ettirip, bilimin gelişmesine olan katkılarıyla bilim tarihinde adlarından övgüyle bahsedilen Abbasi halifelerinden Me'mun ve el-mütevekkil döneminin en ünlü bilginleri arasına girdi
yılında halife el-Mütevekkil tarafından Nil ırmağı kıyısında yapılan ölçüm işlerini yürütmesi için Mısır'a gönderilen Fergani'nin, bundan sonraki yaşamı bilinmiyor.
MATRAKÇI NASUH (?)
Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Katip Çelebi ölüm tarihi olarak ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun den, den, ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır.
Enderunda okumuştur. Matrakçı ya da Matraki adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen matrak oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Bu nedenle Silahi adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde üstad ve reis olarak tanınması için da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetül-Guzat adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı.
Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemalül-Küttab ve Kemalül- Hisab ile Umdetül-Hisabı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır.
GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ ()
yılında şimdiki Manisanın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmaildir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbula gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.
Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşanın istekleri üzerine, Kasımpaşada açılan Bahriye Mühendislik Okuluna altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selimi kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbeviyi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevinin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiyeye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendidir.
MASATOŞİ GÜNDÜZ İKEDA ()
Cebirsel sayılara katkılarıyla tanınan Japon asıllı Türk matematik bilgini. de Osaka Üniversitesi Matematik Bölümünü bitirdi. te doktor, te de doçent unvanlarını aldı. arasında Almanyada Hamburg Üniversitesinde Helmuth Hassenin yanında araştırmalar yaptı. Hassenin önerisi üzerine ta Türkiyeye gelerek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde İstatistik dersleri vermeye başladı. de aynı üniversitenin fen fakültesinde yabancı uzmanlığa atandı. te Türk uyruğuna geçerek, te doçent, da profesör oldu. de Ege Üniversitesinin izniyle bir yıl süreyle çalışmak üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesine gitti. İzninin bitiminde Orta Doğu Teknik Üniversitesinin sürekli kadrosuna girdi. Çeşitli tarihlerde Hamburg, ABDdeki California ve Ürdündeki Yermuk üniversitelerinde konuk öğretim üyesi,da Princetondaki Yüksek Araştırma Enstitüsünde araştırmacı olarak çalıştı. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun (Tübitak) Temel Bilimler Araştırma Kurumunda yer aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araştırma Ünitesi başkanlığı yaptı. Cebir ve sayılar kuramına katkılarından dolayı da Tübitak Bilim Ödülünü kazandı. Japonyada bulunduğu dönemde halkalar kuramı ve grupların matrisle gösterimi üzerine araştırmalar yapan İkeda, lerde cebirsel sayılar kuramına yönelerek, rasyonel sayılar cisminin salt Galois grubunun otomorfizimleri ve tümelliği konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Ünlü matematik dergisi Crelles Journalda yayımlanan bir çalışmasında Galois grubunun çok özel bir yapıda olduğunu gösterdi.
ALİ NESİN ( )
da İstanbulda doğdu. İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbulda Saint Joseph Lisesinde, liseyi de İsviçrenin Lozan kentinde tamamlayan Nesin yılları arasında Paris VII Üniversitesinde matematik öğrenimi gördü. Daha sonra ABDde Yale Üniversitesinde matematiksel mantık ve cebir konularında doktora yapan Ali Nesin, arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusünde öğretim üyeliği yaptı. Türkiyeye kısa dönem askerlik görevi için geldiği sırada orduyu isyana teşvik iddiasıyla tutuklanarak yargılandı. Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti.
arasında Notre Dame Üniversitesinde yardımcı doçent, ardından e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusünde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı. Öğretim Yılını Bilkent Üniversitesinde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi. te, babası Aziz Nesinin ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. Ayrıca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasım den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır.
Ali Nesinin Matematik ve Korku, Matematik ve Doğa, Matematik ve Sonsuz, Develerle Eşekler, Önermeler Mantığı adlı kitaplarının yanısıra çeşitli dergilerde çıkmış bilimsel makaleleri ve İngilizce bir kitabı bulunmaktadır. Matematiksel araştırma alanı Morley mertebesi sonlu gruplardır. Aynı zamanda, üç ayda bir yayımlanan, Matematik Dünyası adlı bir matematik dergisi çıkarmaktadır.
Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır.
HÜSEYİN TEVFİK PAŞA ()
Hüseyin Tevfik Paşa () Vidinde doğmuş, genç yaşta İstanbula gelmiş ve Askeri Okulda okumuştur. Burada, matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesinden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşanın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Tahsilini bitirdikten sonra Harbiyeye cebir hocası olarak atanmış, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşaya kalmıştır. Harbiyedeki hocalığı devam ederken, Tophane Tecrübe ve Muayene Komisyonuna da (bilgi yelpazesi. com) getirilmiştir. de Paristeki Mekteb-i Osmaniye müdür muavini olarak gönderilmiş ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir. Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için üniversiteye de devam etmiş ve Pariste kaldığı iki yıl boyunca bazı makaleler yayımlamış ve bilimsel toplantılara katılmıştır.
Hüseyin Tevfik Paşa, de Amerikadaki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin imalatını ve şartnameye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle Amerikaya gönderilmiştir. yılına kadar Amerikada kalmış ve bu süre içinde matematikle uğraşmıştır; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argandın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur.
Eserinin önsözünde şöyle söylemektedir: Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamiltona borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer. Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır. Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir. Lineer cebirin de aynı kabülü görüp görmeyeceğini, hatta quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum.
Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir:
Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; halbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz.
Hüseyin Tevfik Paşanın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir.
Tevfik Paşanın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve Amerikada kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizceyi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiyenin ve Darüşşafakanın kurucularındandır. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebahis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır. Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında Mahsusat ve Gayr-ı Mahsusat isimli felsefi bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur.
Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Salih Zeki gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmiştir.
TOSUN TERZİOĞLU ( - )
PROF. DR. TOSUN TERZİOĞLU
Tosun Terzioğlu yılında İstanbulda doğdu. yılında Robert Kolejinden mezun olduktan sonra, lisans derecesini yılında, matematik dalında İngiltere-Newcastle-upon-Tyne Üniversitesinden; doktorasını yılında, aynı dalda, Frankfurt Üniversitesiden aldı. Michigan, Wuppertal ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinde ders veren Tosun Terzioğlu, ve yıllarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanlığı; yıllarında ise aynı üniversitede Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı yaptı.
yılları arasında TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Grubu üyesi, arasında üniversitelerarası kurul üyesi, arasında ODTÜ Senato üyesi ve yıllarında da TÜBİTAK Başkanı olarak hizmet verdi. Terzioğlu, aynı dönemde
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu, KOSGEB İcra Kurulu üyeliği ve döneminde de NATO Bilim Komitesi Türkiye Temsilciliği yaptı. yıllarında Bilimsel ve Teknik Araştırma Vakfı-BİTAV Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen Terzioğlu, döneminde de TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı oldu. yılları arasında TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyeliği yapan Terzioğlu, yılından bu yana Türk Matematik Derneği Başkanlığı görevini, den bu yana Sabancı Üniversitesi Rektörlüğünü,
den bu yana da Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı-TÜSEV Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürmektedir. Editörlük ve Yazı Kurulu üyelikleri de bulunan Terzioğlu, ayrıca Matematik alanında 50nin üzerine bilimsel makalenin ve 2 kitabın yazarıdır. de TÜBİTAK Teşvik, da ise bilim ödülünü alan Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.
BİRUNİ ()
Biruni (4 Eylül 13 Aralık ), Fars kökenli İslam bilgini. Türk kökenli olduğunu iddia edenler de olmuştur. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birunidir. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.
Biruni, Merkezi Asyada tarihi bir bölge olan Harezmde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Harizmşahlar tarafından korundu, sarayda matematik ve astronomi eğitimi aldı. Buradaki hocaları İbn-i Irak ve Abdussamed bin Hakimdir. Bu dönemde daha 17 yaşındayken ilk kitabını yazdı. Harizmşah Devleti Memuniler tarafından alınınca Biruni de İrana giderek bir süre burada yaşadı. Daha sonra ise Ziyariler tarafından korunmaya başlandı. El Asarul Bakiye adlı kitabını Ziyarilerin sarayında yazmıştır. İki yıl da burada çalıştıktan sonra memleketine geri döndü ve Ebul Vefa ile gök bilimi üzerine çalışmaya başladı.
de Gazneli Mahmut, Harezm Devletini yıkınca Biruni de Gazni şehrine gelerek burada Gaznelilerin himayesine girdi. Sarayda büyük itibar gördü ve Gazneli Mahmutun Hindistan seferine katıldı. Burada Hintli bilim adamlarının dikkatini çekti ve Hind ülkesi alınınca da Nendene şehrine yerleşerek bilimsel çalışmalarına burada devam etti. Sanskritçeyi öğrenerek Hind toplumunun yaşamı ve kültürü üzerine çalıştı.
Buradan tekrar Gazni şehrine döndü ve yaşamının geri kalan kısmını bu şehirde tamamladı. Bu dönem Biruninin en verimli zamanı sayılmaktadıfunduszeue.info zamandır hazırladığı Tahdidu Nihayetil Emakin adlı eserini bu döneme denk gelen yılında yayınladı. Astronomi üzerine yazdığı Kanun-i Mesudi adlı eserini Gazneli Mahmudun oğlu Sultan Mesuda ithaf etmiştir.
El Biruni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmutun oğlu Mesuta sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır. diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Biruni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Biruni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitap okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Biruni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapçaya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır. şeklinde yazmıştır.
Çok yönlü bir bilim adamı olan El Biruni, ilk öğrenimini Yunan bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezmli matematikçi ve gökbilimci Ebu Nasr Mansur tarafından kollanan El Biruni, ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri, Asar-ül Bakiyedir.
El-Biruninin eserlerinin sayısı yüz seksen civarındadır. Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. Tıp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlı otlar üzerinde bir dizin oluşturmuştur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiştir. Özellikle Biruninin eserlerinin Ortaçağda Latinceye çevrilmemiş olması, kitaplarının ağır bir dille yazılmış olmasının bir sonucudur. Ancak Biruni kendisinin de dediği gibi, yapıtlarını sıradan insanlar için değil bilginler için yazmaktaydı.
Yine Harezmi Zicinin Temelleri adlı yapıtının yüzyılda Abraham ben Ezra tarafından İbraniceye çevrildiği bilinmektedir. Batının Biruni ilgisi ise lerde başladı. O günden bugüne Biruni eserlerinin bazılarının tamamı veya bir kısmı Almanca ve İngilizceye çevrildi.
Mektuplarından, Biruninin Aristoyu bildiği anlaşılır. İbn Sina gibi önemli bilginlerle beraber çalışan Biruni, Hindistana birçok kez gitti. Bu nedenle Hindistanı konu alan bir kitap yazdı. Onun bu kitabı birkaç dile çevrildi. Birkaç dile çevirilen bu kitap çoğu bilgine örnek funduszeue.infonin bir tane de romanı vardır.
Biruninin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi olan Biruni, trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kişi olup sinüs ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilave etmesidir. Biruninin bu yönü Batı Dünyası tarafından ancak iki asır sonra keşfedilip kullanılabilmiştir. Öte yandan Biruninin yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla merdiven yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Merdiven yayı uzunluğunun ilk kez Biruni tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır. Ancak Biruni bu yöntemi başka bir bilginden aldığını belirtmiştir.
Biruninin astronomi alanında yaptığı çalışmaların başında Sultan Mesuta da sunduğu Mesudi fil Heyeti ven-Nücum adlı yapıtı gelmektedir. Bu yapıt günümüze gelmiş olup bu konuda yaptığı çalışmalarının bir kısmı kayıptır. Kanun adlı eserinde Aristo ve Batlamyusun görüşlerini tartışma konusu yaparak Dünyanın kendi ekseninde dönüyor olma olasılığı üzerinde durması bilim (bilgi yelpazesi. com) tarihi açısından önemlidir. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varamadığı varsayılan Biruninin günümüze değin bu konuda bir eseri ulaşmamıştır.
Nihayatül-Emakin (Türkçe: Mekanların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye kadar bir dizi konudaki yazılarını içerir. Sultan Mesuta sunduğu el-Kanunül-Mesudi, Biruninin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçilerine göre o, Kopernikle başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır.
Ayrıca gerilim düzleminin gök apsisine göre eğikliğini de (enlem eğikliği) Kas, Gürgenç ve Gaznede yaptığı çeşitli hesaplamalarla aslına çok uzak değerlerde bulmuştur. Ayrıca birçok elementli ve bileşikli hesaplayabilmiştir. Boylamın belirlenmesi gerilimininkine nazaran daha zor olduğundan Biruni, iki nokta arasındaki boylam farkını enleme ve aradaki toplam uzaklığa dayanan bir formülle hesaplama yoluna gitmiş, ölçme ve gözlemlerinde hata payını en aza indirgemek için uğraşmıştır. Bunun yanında gözlem aletlerinin boyutunu büyütmek yerine onları çapraz çizgilere bölmeleyerek duyarlılığı arttıracağını keşfederek verniye ilkesinin temellerini atmıştır.
Biruni, Kitabül-Camahir fi Marifetil-Cevahir (Türkçe: Cevherlerin özellikleri üstüne) adlı yapıtında 23 katı maddenin ve altı sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır. Aynı şekilde Hint tarihi hakkında da kitap yazan Biruni, Hintlilerin inandığı boş inançları, inanışlarını, yaşam biçimlerini ve gelenek-görenekleri çok ayrıntılı olarak anlatmış, bunu yaparken tamamen tarafsız ve önyargılardan uzak davranmıştır.
Tıp alanında da birçok eser veren Biruni, döneminde bir kadını sezaryenle doğum yaptırmayı başarmıştır. Şifalı otlar ve birtakım ilaçlar üzerine yazdığı Kitabus Saydane, Biruninin son yapıtı olmakla beraber de yazılmıştır. Bu kitapta üç bin kadar bitkinin neye yaradığını ve nasıl kullanıldığı yazmaktadır. İlaçların yanında o bitkinin Arapça, Farsça, Yunanca, Sanskritçe ve Türkçe gibi başka dillerdeki adının yer alması etimolojik açısından çok önemli bir gelişmedir.
Bilimsel bakış açısı olarak İbn Sinanın Aristo tarzı düşüncesine karşı çıkan Biruni, tek tanrı inancını benimseyerek Evrenin bir başlangıcının olduğunu, öncesiz bir Evrenin tanrının gereksiz sayılması demek olduğunu savunmuştur. İbn Sinanın bu tarz yaklaşımına sürekli karşı çıkan Biruninin İbn Sina ile yazışırken yaptığı tartışmalardan bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.
Öte yandan Biruni, astroloji gibi bilim sayılmayan bir konuyla da ilgilenmiş ve Kitabut Tefhim fi Evaili Sanaatit-Tencim adında bir astroloji eseri yazmıştır. Ancak simya, efsun, büyü gibi diğer akıl dışı alanlar üzerinde çalışmadığı gibi bunlara karşı çıkmıştır. Bunun yanında Biruni, devletlerin tarihlerini incelerken ekonomik nedenleri araştırarak devletlerin ilişkilerinin altında dini nedenler aranmasının yanlış olduğunu öne sürmüştür.
Batıda Aliboron adıyla bilinen Biruninin yapıtları birçok Batı diline çevrilmiştir. Biruni, hiçbir eserinde tek bir bilime veya konuya bağlı kalmadan bilimi tek bir bütün olarak gören bir ansiklopedisttir.
Biruninin onlarca yapıtı arasında en çok bilinenleri aşağıdaki gibidir:
El-Asaril-Bakiye anil-Kurunii-Hali-ye
El-Kanunül-Mesudi
Kitabüt-Tahkik Ma lil-Hind
Tahdidü Nihayetil-Emakin li Tas-hih-i Mesafetil-Mesakin
Kitabül-Cemahir fi Marifet-i Ceva-hir
Kitabüt-Tefhim fi Evaili Sıbaatit-Tencim
Kitabüs-Saydele fi Tıp
Biruni, günümüzde en bilinen İslam bilginlerinden biridir. Tüm Dünyadaki çeşitli ülkelerde Biruniyi anmak için sempozyumlar, kongreler düzenlendi, pullar bastırıldı. Türk Tarih Kurumu sayısını Biruniye Armağan adıyla Biruniye tahsis etti. yılında Türkiyede basılan pullar arasında Biruniye de yer verildi. UNESCOnun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi Haziran sayısını Biruniye ayırdı. Kapak fotoğrafının altına, yıl önce Orta Asyada yaşayan evrensel dahi Biruni; Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist diye yazılarak tanıtıldı. Biruniye ait bir minyatür, İstanbuldaki Topkapı Müzesinde bulunmaktadır.
FEZA GÜRSEY ()
Feza Gürsey, (d. 7 Nisan , İstanbul ö. 13 Nisan , New Haven). Türk fizikçi ve matematikçi.
7 Nisan de İstanbulda Prof. Dr. Remziye Hisar () ve Dr. Reşit Süreyya Gürseyin () ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Dr. Reşit Süreyya Gürsey, tıp doktoru, fizikçi ve öğretmen olmasının yanı sıra bilime ve sanata büyük ilgisi olan bir aydındır. Annesi Prof. Dr. Remziye Hisar, Darülfünunun fen okuyan ilk kız öğrencilerinden olup, Avrupada kadınların pek azının kariyer yapabildiği bir dönemde Sorbonneda Devlet Kimya Doktorası yapmayı başarmış bir bilim insanıdır.
Feza Gürsey, İstanbul Anadoluhisarında, Remziye Hanımın Otağtepedeki aile evinde doğmuştur. İlkokula Pariste Jeanne dArc okulunda başlamış ve öğretmenlerinin hayranlığını kazanmıştır. Kızkardeşi Deha Gürsey Owenın anlattığı üzere, öğretmeni Madame Denizot, herşeyi çabucak öğrendiği için Feza Gürseyi çok seviyor, onu yanından ayırmıyormuş.
İlkokul üçüncü sınıfa Galatasaray Lisesinde devam eden Gürsey, okulun sevilen, hayran olunan bir öğrencisi olmuştur. Sınıf arkadaşı Emekli Büyükelçi Özer F. Tevs bir yazısında Feza Gürseyi şöyle anlatmıştı:
39 Feza Gürsey, zamanının bütün Galatasaray Liselilerini ve yerli yabancı kıymetli hocalarını etkilemiş bir talebe idi. Ortaokul üçüncü sınıfta, akşam etüdünde, bakardık, Feza bir köşede Proustun Yitik Zamanı Araştırırken adlı felsefi hikâyelerini okuyor veya Cézanneın röprodüksüyonlarını inceliyor Fransız hocalarımız büyük teneffüslerde onu muallimler odasına çağırır sohbet ederlerdi Bizden iki sınıf daha büyük, çok çalışkan bir öğrenci daha vardı. Mezun olduktan sonra Fransız hocalardan birisine, Feza mı yoksa diğer öğrenci mi daha üstündü diye sormuşlar. O da, bir köy öğretmeni ile bir ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa, Feza ile diğer öğrenci arasında o kadar fark vardı demiş.
Feza Gürsey, fizik okumaya lise yıllarında karar vermiştir. Galatasaray Lisesini yılında birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi olmuş, yılında Fizik-Matematik bölümünden de birincilik ile mezun olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı sınavını kazanarak İngiltere Imperial Collegea gitmeye hak kazanmış, burada yılları arasında Prof. Dr. H. Jonesın danışmanlığı altında doktora çalışmalarını yapmıştır. Bu dönem içerisinde Tek boyutlu bir istatiksel sistem ve İki bileşenli dalga denklemleri üzerine başlıklı iki önemli makale yayımlamıştır. yılları arasında Cahit Arfın desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsüne asistan olarak tayin edilmiştir. yılında Spinli elektronların klasik ve dalga mekaniği adlı tezi ile doçent ünvanını almış, bir yıl sonra Tatbiki Matematik Kürsüsüne doçent olarak atanmıştır.
yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi asistanlarından Suha Pamir ile evlenmiş ve yılında Suha ve Feza çiftinin tek çocukları Yusuf dünyaya gelmiştir. yılları arasında, eşi ve oğlu ile birlikte Atom Enerjisi Komisyonunun bursu ile ABDde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarında bulunmuştur. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesinde fizik dünyasında en ileri seviyede çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli çalışmalar yapmıştır. Feza Gürsoyun bu çevrede adını duyuran ilk çalışması yük bağımsızlığı ve Baryon korunumu ile Pauli Transformasyonunun ilgisini gösteren makalesidir. Wolfgang Pauli ünlü Rus fizikçisi Landauya yazdığı mektupta ilgisini çeken bu makaleden bahsetmekte ve Heisenberg ile çalışmalarında bu simetriyi kendi spinor modellerinde kullanmayı düşündüğünü söylemektedir. funduszeue.info, kendisinden Princeton Enstitüsünde çalışmalarına devam etmesi için referans isteyen Feza Gürseya gönderdiği mektupta şöyle diyor:
Ben, seni tavsiye edebilir miyim diye düşünmüyorum, tam tersi, Princeton Enstitüsünü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum.
yılında Türkiyeye dönen Gürsey, yılına kadar Prof. Dr. Erdal İnönünün ısrarları ve uğraşları sonucunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümünde profesör olarak çalışmıştır. Bu dönem içinde Türkiyede teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmaya çalışımıştır. Princeton ve Yale üniversitesinden ünlü fizikçileri ODTÜye davet ederek bir çok konferansın düzenlenmesini sağlamıştır. yılında TÜBİTAK Bilim Ödülünü almıştır.
yılları arasında Yale Üniversitesinin Teorik Fizik Bölümüne teklifi üzerine ODTÜdeki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesinde konuk profesörlük görevini kabul etmiş ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.
yılında Feza Gürseyin Yale Üniversitesi Fizik Bölümünndeki profesörlüğü daimi hale gelmiş, izni kaldırılmış ve ODTÜden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Gürsoy bunun nedenlerini, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfınca verilen Bilim Hizmeti ve Onur Ödülü töreninde anlatmıştır:
Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiyemizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam.
Feza Gürsey yılından yılındaki emekliliğine kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümünde çalışmıştır. 19 Ocak de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülünü aldı. Ödül için kendisini tebrik eden öğrencilerine Ödül, Yale ile Harvard arasında paylaşıldı yazıldı. İsterdim ki, ODTÜ ve Harvard arasında paylaşıldı desinler demiştir.
yılındaki emekliliğinden sonra Türkiyeye dönmüş, Boğaziçi Üniversitesinin davetini kabul ederek Fizik bölümündeki odasına yerleşmiştir. Bu sene içerisinde yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan de Yale Üniversitesinin hastahanesinde vefat etmiştir. Naaşı Anadoluhisarında aile mezarlığına defnedilmiştir.
Ödülleri
Tübitak Bilim Ödülü
S. Glashow ile birlikte J.R. Oppenheimer Ödülü ; R. Griffiths ile Doğa *Bilimlerinde A. Cressey Morrison Ödülü
Einstein Madalyası
College de Franceda konuk profesör ve College de France Madalyası
İtalya Cumhurbaşkanının Commendatore Nişanı
Romada Konuk Profesörlük ödülü
Türk Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneğinin Seçkin Bilimci Ödülü
Galatasaray Vakfı Madalyası
|
Eğitimnl Trk İslam Matematikileri Kimlerdir Ve Matematiğe Katkıları Nelerdir?
- Son Güncellenme:
Ünlü Türk İslam matematikçileri sadece fen bilimleri ile sınırlı kalmamış, fıkıh, kelam, hadis gibi İslam ilimlerinde de birçok eser kaleme almıştır.
Ünlü Türk İslam Matematikçileri Kimlerdir ve Matematiği Katkıları Nelerdir?
1- Riyazi
Daha çok gazel, kaside ve tahmis türündeki eserleriyle tanınan Riyazi, uzun yıllar boyunca kadılık ve müderris görevlerini de başarıyla sürdürmüştü. Riyazi aynı zamanda medrese öğrencileri için bir matematik kitabı kaleme almıştır.
2- Harizmi:
yılında Harezm kentinde doğan Harizmi, matematik, coğrafya, astronomi ve trigonometri gibi farklı dallarda araştırmalar yapmış ve 20'ye yakın eser yazmıştır. Harizmi, 0 rakamını bulan ve ilk kez kullanan matematikçidir. Matematikte X bilinmeyenini de ilk kez kendisi bulmuş, cebir ve kareköklerin çarpımı konularında yazdığı eserlerle dönemine ışık tutmuştur.
3- Ali Kuşçu:
Ali Kuşçu, yılında Semerkand'da doğdu. Yaklaşık 15 yıl boyunca Osmanlı medreselerinde matematik eğitimi veren Ali Kuşçu, Risāla al-muḥhammadiyya fi-ḥisāb adlı bir matematik ders kitabı da yazdı. Ünlü alim aynı zamanda mucitti ve güneş saatleri icat etti.
4- Molla Lütfi:
Dönemin alimleri gibi çok yönlü bir bilim insanı olan molla Lütfi, geometri ve matematik alanında yazdığı eserlerle adını duyurdu. Arapça ve Farsça kaleme aldığı eserlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
1- Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti’ş-Şerḥi’l-Meṭâli
2- Es-Sebʿu’ş-şidâd
Kerim Erim ve Cahit Arf da diğer önemli Türk - İslam matematikçileri arasında yer almaktadır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası