basiret bağlanması nedir / Basîret ne anlama gelmektedir ? - İslamiyet Haberleri

Basiret Bağlanması Nedir

basiret bağlanması nedir

Bir konu ile alakalı olarak kişilerin gerçeği ayırt edememesi ve yanılsama yaşaması durumunun anlatılması için basireti bağlanmak deyimi kullanılıseafoodplus.info 18,

İçindekiler

Basiretini bağlamak ne demek?

Basiret bağlanması demek kişinin o anda var olan gerçeğe odaklanamaması ve kavrama yeteneğinin azalması demektir. Zaman zaman insanlar basiretinin bağlandığından söz edebilirler. Basiretin bağlanması aslında bir deyim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Basiret Bağlanmasi neden olur?

Basiretin bağlanması aslında bir deyim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir olay karşısında mantıklı olarak düşünememek yani karar verememek dolayısıyla karar verilse dahi yanlış karar verme anlamı çıkmaktadır. Örnek olarak basireti bağlanan bir kişi önemli bir olay karşısında öylece kalır ve hiçbir şekilde karar veremez.

Basiretsiz kimdir?

talihsizliklerinden kendisi sorumlu olan insan. kel kafasından kendisi suçlu olan ismail gibi. hakaret olarak kullanılabilitesi olan bir kelime.

Basireti açmak nedir?

Bazı insanların kalp gözü çabuk, bazılarınınki geç açılır. Basîreti açılanların duyular ötesi gerçekleri görmelerinin de değişik dereceleri vardır. Bedendeki gözde olduğu gibi kalp gözü için de eksik ve yanlış görme bahis konusu olur; kalp gözü safiyet derecesine göre tam veya eksik görebilir.

Basireti kapalı ne demek?

elinden gelebilecek olan seyleri bile yapamayacak hale gelmek anlaminda bi deyim. ya da attim baska bisey. basiret arapca'da saggoru anlamina geliyor. basireti baglanmaksa dogru yolu gorememek, almasi gereken onlemleri zamaninda alamamak demek.

Kısmetin bağlı olduğu nasıl anlaşılır?

Eşinizle, nişanlınızla veya sevgilinizle hiçbir sebep yokken ilişkiniz bitme noktasına kadar geldiyse de kısmetinizin bağlanmış olması muhtemeldir. Karşı cinsteki bir bireyle iletişim kurmakta zorlanıyorsanız da kısmet bağlılığının bir belirtisi sizde mevcut demektir.

Basiret sahibi nasıl olunur?

Bu anlamda basiret sahibi olabilmek için önce kalbi temiz tutmak, düşmanlıklardan, dunyevi heveslerden temizlenmek gerekir. Basiret sahibi insan önce kendi kusurlarını görür, ayıplarını bilir ve onlardan kurtulmak için çalışır. "Kalb gözü" denildiği zaman gaye, "şuur" gözüdür.

Kategoriler:Sonra

İnsanın basireti neden bağlanır?

“Akıl tutulması” kavramı, “Güneş tutulması” ve “Ay tutulması” olaylarından ilham alınarak inşa edilmiş bir kavramdır. Güneş tutulması olayında, dünya ile güneş arasına ay girdiği için bizler, güneşten gelen aydınlıktan, ışıktan mahrum kalırız. Güneş tutulunca, dünyamıza karanlık çöker. Aynı durum Ay tutulmasında da kendini gösterir. Bu kez, dünyamız Ay ile Güneş arasına girince, Ay’ın üzerine karanlık çöker ve Ay, Güneş’ten gelen ışıktan mahrum kalır. Böylece “Ay tutulması” gerçekleşmiş olur. Bu her iki tutulmada da güneş ışığına mâni olunmaktadır.

Bundan yola çıkarak, “Akıl tutulması” dediğimiz şeyin nasıl gerçekleştiğini analiz edelim. Zaman zaman günlük tartışmalarda birilerini suçlarken, “akılsız” ya da “basiretsiz” kavramlarını kullanırız. “Akılsız” dediğimiz kişi, aslında aklı olmayan kişi demek değildir. Aklı vardır ancak, aklını kullanmamaktadır. Aklı çalıştıran fonksiyonlar, işletilmemektedir. Görmek istediğimiz, değerlendirmek istediğimiz olay ya da olgu ile Akıl arasında bir engel bir mania vardır ki, gerçekçi düşünemiyor ve akıllıca yaklaşamıyoruz. Buna biz “akıl tutulması” diyoruz.

Aklın gıdası nedir?

“Akıl tutulması” aklın fonksiyonel olmaması, gerçekçi düşünmemesi demektir. Akıl ile aklı besleyen gıda arasına bir engel koyar ve onu besininden, gıdasından mahrum bırakırsanız, akıl fonksiyonelliğini yitirir ve böylece “Akıl tutulması” gerçekleşmiş olur.

Midenin gıdası nasıl ki yeme ve içme ise, aklın gıdası da ilim ve hikmettir. Akıl ile ilim ve hikmet arasına girip, aklı fonksiyonel olmaktan çıkarıp, akıl tutulmasına sebep olan parametreler nelerdir? Bunlar hiç kuşkusuz; sembolütaş olan kibir ve gurur ile ruhumuzu zehirleyen haset, kıskançlık ve nefret gibi duygulardır. Bu duygular, akıl ile ilim ve hikmet arasına girince, aklın üzerine bir karanlık çöker ve tıpkı güneş tutulmasında olduğu gibi akıl tutulması gerçekleşmiş olur.

Akıl, gıdası olan ilim ve hikmetten yoksun kalınca fonksiyonelliğini yitirir. İlimden kastımız,&#; İlmel Yakin&#;, &#;Aynel Yakin&#; ve &#;Hakkal Yakin&#; mertebesindeki ilimdir. Bu ilim; araştıran, soruşturan, sorgulayan, inceleyen, analiz eden, tetkik eden, tahkik eden bir karaktere sahiptir.  İlim ve hikmetten yoksun kalan bir akıl, özne değil nesne olur. Nesne durumundaki bir akıl; başkalarının gölgesi, analiz yeteneğinden yoksun, sorgulayıcı ve araştırıcı mantığı devre dışı bırakan, işlevsiz bir akıldır. Öyle bir akıl, “yok” hükmündedir.

Basiret bağlanması

Medeniyetimiz, kalp medeniyetidir. “Kalpten kalbe yol vardır” demişler. “Kalp gözü”nden söz edilir. Çıplak gözle görebilmek için, ışığa ihtiyaç vardır. Işık ile göz arasına bir engel koyarsanız, görme fonksiyonu işlevsiz hale geldiği için, görme eylemi gerçekleşmez. Ayni şekilde “kalp gözü” işlevsiz olunca, “basiret bağlanması” dediğimiz durum ortaya çıkar.

Basireti bağlanan kişi, gerçekleri göremez, hissedemez ve yanlış kararlar verme ihtimali ağır basar. Basiretin bağlanması, basiretin tutulması şeklinde de düşünülebilir. Bu durumda da Basiret dediğimiz “kalp gözü” ile gerçeği görme, hissetme arasına bir engel, bir mania girmektedir ve basiretimiz bağlanmakta ya da tutulmaktadır ki, gerçeği göremiyor ve hislerimiz köreliyor.

Basiretimizi bağlayan ve hislerimizi dumura uğratan bu engeller, kanaatimce aşırı sevgi ve/veya aşırı nefret ile haset gibi duygulardır. Bir insan aşırı derecede sevildiğinde, onun hiçbir hatası görülmez. Aksine, bir insan aşırı derecede nefret edildiğinde de onun hiçbir iyiliği görülmez. Onun için, aşırı uçlarda gezmek her zaman tehlikelidir. “Orta yol= Vasat yol” en ideal yoldur. Hayatımızı, orta yol üzerine inşa etmek geleceğimiz açısından son derece önemlidir.

Selim akıl

Selim bir akıl ve kalp gözü açık bir basiretle hayatı inşa etmek, hayata bir anlam ve katma değer katar. Sezai Karakoç’un dediği gibi; “Geceye yenilmeyen her kişiye ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır. Bu ödülün farkında olmak, farkın farkına varmak bir meziyet ve düşünen insanlar için bir ayrıcalıktır.

Bir düşünür der ki: “Bir insanın okuduğu her şeyi hafızasında tutmasını beklemek, yediği her şeyi midesinde tutmasını istemekten farksızdır. Yediği şey bedenini, okuduğu şey ise zihnini beslemiştir. Nasıl ki, beden kendisine benzeyeni ve ihtiyaç duyduğunu hazmederse, beyin de kendisine uyan ve ilgisini çekeni tutacaktır. Düşünce sistemiyle örtüşenleri ve bir işine yarayanları alıkoyacaktır.”.

Midemizin ihtiyaç duyduğu besinleri seçme konusunda gösterdiğimiz gayretin birkaç katını, beynimizin, kalbimizin ve ruhumuzun ihtiyaç duyduğu besinler konusunda göstermek durumundayız. Çünkü bizi biz yapan temel değerler buralarda oluşur. Beynin, kalbin ve ruhun zihinsel fonksiyonlarının gereksinim duyduğu gıdaları yeterince verirsek geleceği inşa etme noktasında daha emin adımlarla yürümüş oluruz.

Hayatın inşası

Varlık dünyasında büyüme istidadı gösteren her bir varlığın çekirdeğinde muazzam bir potansiyel vardır. Örneğin, bir nar tanesinin çekirdeğinde kocaman bir nar ağacı, bir dut tanesinin çekirdeğinde devasa bir dut ağacı, bir üzüm çekirdeğinde büyük bir asma ağacı olma potansiyeli mevcuttur. Bu örnekleri uzatmak mümkündür.

Bu çekirdeklerde var olan potansiyeli açığa çıkarmak ve maksimum düzeyde gelişim göstermelerini sağlamak için, uygun zaman ve mekânda, belirlenen yöntem ve tekniklerle ihtiyaç duyulan besinleri vermek durumundayız. Ekilen tohumların sağlıklı büyümesi, dal budak salması ancak bu tarz bir yaklaşımla mümkündür.

İnsanın zihinsel fonksiyonlarında da aynı potansiyel mevcuttur. Önemli olan bu potansiyeli harekete geçirecek okumalar yapmak, analizler, araştırmalar, beyin fırtınaları gerçekleştirmektir. Bu ve benzeri yollarla zihinsel fonksiyonlarımız gelişir, bilgi birikimimiz artar, ileriye dönük planlarımız, projelerimiz olur. Hayatımızın inşasında bunlar çok önemli adımlardır.

Her daim önümüz güneşe, ilme, irfana dönük olmalı. Zira güneşin ışınları, aydınlığı temsil ederken, ilim ve irfan zihin dünyamızın besin kaynağını teşkil eder. Bu besin kaynağı ne kadar bereketli ve zengin olursa, beyin o derece güçlü olur. Sırtımızı güneşe verirsek, önümüzde gölgemizden başka bir şey bulamayız. Gölge ise, karanlığı, nesneyi, omurgasızlığı, kişiliksizliği ve silik olma durumunu karakterize eder.

İlim ve irfan

Aynı zamanda gölge, cehaleti temsil eder. Zihin dünyamızın besin kaynağı, ilim ve irfandır. İlim ve İrfandan beslenen beyinlerin zihinsel fonksiyonları, sahibini zinde ve dinamik kılar. Dinamizmde daima hareketlilik vardır. Atalete- tembelliğe yer yoktur.

Varlık dünyasındaki tüm ögelerde bir dinamizm ve hareketlilik söz konusudur. Maddenin en küçük yapı taşı olan atom; proton, nötron ve elektrondan oluşmuştur. Proton ve nötron, çekirdeği oluştururken, elektron çekirdeğin etrafında Merkezkaç- Merkezcil kuvvet dengesi içinde sürekli hareket eder.

Yapılan bir hesaplamaya göre, bir madeni lira içindeki her bir atom bir damla su olursa, Marmara Denizi büyüklüğünde iki deniz oluşur. Bu müthiş bir durumdur. Dolayısıyla, statik- durgun gibi duran maddede bir hareketlilik-dinamizm vardır. Atom, Güneş Sisteminin küçültülmüş ve Güneş Sistemi, Atomun büyütülmüş halidir.

Merkezde Güneş ve etrafında gezegenler de Merkezkaç- Merkezcil kuvvet yasasına gör elektronlar gibi dönerler. Ve Evren yaratıldı yaratılalı bu sistem sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Gökyüzünde hiçbir trafik kazası olmamaktadır. Bu, Yüce Yaratıcı&#;nın evrende yarattığı &#;Tabiat yasası&#; denilen “Sünnetullah” sayesinde olmaktadır.

Harekette bereket

Bundan şunu anlıyoruz ki, hayatta atalete- tembelliğe yer yok. Sürekli dinamik ve hareketlilik, bizlere canlılık kazandırır. Durgun sular kokar. Hareketsiz insanlarda çeşit-ç eşit hastalıklar peyda olur. Harekette bereket var denir.

Halil Cibran, “Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum, görülmez bir elma bahçesidir. Ama bu tohum bir kayaya rast gelirse, ondan hiçbir şey çıkmaz… Her tohumda bir özlem gizlidir” diyerek canlı organizmalarda var olan her bir tohumun-çekirdeğin ne muazzam potansiyeller barındırdığını ifade etmektedir.

Okumalarımız, araştırmalarımız, tefekkürümüz ve irfanımız hem beynimizi hem kalbimizi ve hem de ruhumuzu besleyen çağlayanlar gibidir. Bu çağlayanlardan mahrum kalan yürekler, beyinler ve ruhlar potansiyellerini ortaya koyamadıkları için büyük sorunlar yaşarlar.

Bu besinlerden mahrum kalan akıl, beyin ve ruh kendi fonksiyonlarını icra edemezler. Bu çağlayanlardan kana kana içerek yararlananlar, hayatına katma değer katarak hayatın bütün zenginliklerinden meşru çerçevede yararlanmanın zevkini, hazzını ve tadını elde ederler.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/

10 sene kadar önceydi, bir yaz dönemi memlekete gittik. değişiklik olsun diye uzak akrabalardan bir genç bizi minibüse doldurup denize girelim, kumsalda yayılalım diye sahile götürmüştü. çoluk çocuk, uzak yakın akraba bayağı bir kişi doluştuk.

yaşlarında teyzemin oğlu denize girdi, ne enerji varmış çocuk yüzdükçe yüzüyor. ilk başlarda bu çocuk neye güveniyor, karadeniz de bu kadar açılıyor diye garipsemiştim ama baktım kimse sallamıyor, bende umursamadım.

bu çocuk kıyıya yaklaştığı zaman yüzme ile çırpınma arası hareketler yapmaya başladı. kıyıya kalmış 10 metre ama ilerleyemiyor belli. gözüm takıldı ama çocuk yarım saattir çok güzel yüzüyor boğuluyor olamaz herhalde düşünüyorum. anneannem çocuğun bu durumunu görüyor ve en yakınında ben olduğum için oğlum git şu çocuğu denizden çıkar, bak yüzemiyor diye beni uyarıyor. hemen yanında bizi sahile getiren benim yaşlarıma çocuk var, o da dikkat kesilmiş durumda ama ikimizde kalkamıyoruz.

anneanneme yok ya, iyi yüzüyor maşallah bir şey olmaz diyorum. bir süre sonra anneannem bana yalvarmaya başlıyor, oğlum git çıkar şu çocuğu, boğulacak. gene bakıyorum çocuğa, orada kulaç atar pozisyonda ama suya girip çıkıyor, bir tuhaf yani. kendimde inanmıyorum ama ağzımdan bak yüzüyor işte anneanne gelir birazdan diyorum. çok garip bir duygu, bana da çocuk boğuluyor gibi geliyor ama yerimden kalkmamak için mazeretler üretiyorum.

anneannem yalvarmaya devam ederken yanımda ki çocuk bir hışımla koşarak çocuğa doğru gidiyor ve onu alıp yanımıza getiriyor. çocuk gelir gelmez az daha boğuluyordum valla demez mi. ulan aslan gibi yüzüyordum işte ne geldin yanıma diye çemkirsene.

neyse, o gün neden o şekilde davrandım, basiretim nasıl bağlanmış hiç aklımdan çıkmıyor. bir de allah korusun boğulsa kendimi affetmezdim herhalde.

Yanlis olduğunu bile bile dezavantajlı konumu seçmektir.

Yaklaşık bir ay önce tam olarak yaşadığım durum. Ve şaka gibi göz göre göre hayatımın hatasını yapmak üzereydim. Şimdi dönüp baktığımda ne kadar isabetsiz bir karar vermek üzere olduğumu fark ediyorum.
Cok şükür ki basiretim baglanmisken ailem ve arkadaşlarım gerçekleri görmeme vesile oldu.

su gunlerde basima gelen sey. ustumdeki olu topragini bir an once atmaliyim.

niye böyle bir şey yaptım ben dedirten olay. ya da tam tersi niye şunu şunu yapmadım dedirten olay.

Basiret Ne Demek? Basiret Bağlanması Nedir? Konsolide Tdk Kelime Anlamı

Haberin Devamı

Basiret kişinin kısmetinin kapandığını niteleyen bir kelime olarak bilinir.

Basiret Ne Demek?

 Basiret kelimesini günlük hayatta zaman zaman kullanmaktayız. Basiret kelimesinin tam olarak anlamı ölçülü ve doğru görüştür. Basiret kelimesi sağgörü olarak da tanımlanabilir. Kelimenin kökeni ise Türkçe değildir. Basiret kelimesinin kökeni Arapçadır.

Basiret Bağlanması Nedir?

 Basiret bağlanması demek kişinin o anda var olan gerçeğe odaklanamaması ve kavrama yeteneğinin azalması demektir. Zaman zaman insanlar basiretinin bağlandığından söz edebilirler. Basiretin bağlanması aslında bir deyim olarak karşımıza çıkmaktadır.

 Bir olay karşısında mantıklı olarak düşünememek yani karar verememek dolayısıyla karar verilse dahi yanlış karar verme anlamı çıkmaktadır. Örnek olarak basireti bağlanan bir kişi önemli bir olay karşısında öylece kalır ve hiçbir şekilde karar veremez. Bu durum basiretin bağlanmasına örnek olarak verilebilir.

Haberin Devamı

Basiret TDK Anlamı

 Basiret kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumunda da anlamı çıkmaktadır. Basiret kelimesinin Türk Dil Kurumunda ki anlamına baktığımızda gerçeği yanılmadan görebilme anlamı olarak çıkmaktadır. Ayrıca TDK'da sağgörü, vizyon ve kavrayış anlamları da belirtilmiştir. TDK'da ise basiret kelimesinin Arapça kökenli olduğu görülmektedir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir