koyun ve keçi zekat miktarı / Koyun ve Keçilerin Zekâtı Nasıl Hesaplanır? | İslam ve İhsan

Koyun Ve Keçi Zekat Miktarı

koyun ve keçi zekat miktarı

Koyun ve Keçilerin Zekâtı Nasıl Hesaplanır?

Tarih: 27 Kas&#;m Zekat Hesaplama

Koyun ve keçinin zekât oranı nedir? Koyun ve keçilerin zekâtı nasıl verilir?

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Sâime olan koyunların sayısı kırka ulaştığı zaman yüz yirmiye kadar bir koyun verilir. Yüz yirmiyi aşınca, iki yüze kadar iki koyun, iki yüzü aşınca üç yüze kadar üç koyun, üç yüzü aşınca her yüz tane için bir koyun verilir.”[1] Yılın yarıdan fazlasını mübah otlaklarda beslenerek geçiren hayvana “sâime” denir.

KOYUNUN ZEKATI NASIL VERİLİR?

Buna göre, sâime olan koyun ve keçi sürüsünün kırktan azına zekât gerekmez. Koyun ve keçi sayısı kırk olur ve bunların üzerinden bir yıl geçerse zekât gerekli olur. 40’tan ’ye kadar bir koyun, ’den ’e kadar iki koyun, ’den ’a kadar üç koyun zekât verilir. koyun için de dört koyun zekât gerekir. Bundan sonra her yüz için bir koyun daha verilir. Zekât miktarının arttığı dilimlerin alt ve üst sınırı arasındaki sayı bağışlanmış olup, zekâta tabi değildir. Meselâ; zekata tabi ve üzerinden bir yıl geçmiş yalnız kırk koyunu olanla, yüz yirmi koyunu olan iki mükellef de birer koyun zekât verir.

Keçi de koyun gibidir. Çünkü hadislerdeki “ganem” ifadesi erkek ve dişi koyun ile keçiyi içine almaktadır. Bu yüzden koyunla keçi bir cins sayılır ve nisabı tamamlamada birbirine eklenir. Meselâ; otuz koyun ile on keçisi olanın bir koyun zekât vermesi gerekir. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Zekât için verilecek hayvan erkek de dişi de olabilir.

Koyunlar ile keçilerden hangisi daha fazla ise zekâtın ondan verilmesi sünnete daha uygundur. Sayıları eşit olursa dilediğinden verebilir. Ancak tamamı koyun veya tamamı keçi olursa, zekâtını kendi cinsinden vermek gerekir.[2]

Salim babasından rivayetle Hz. Peygamber’in zekât mektubunda şöyle yazdığını nakletmiştir: “Kırk koyundan yüz yirmiye kadar bir koyun, bundan fazlasına iki yüze kadar iki koyun, bundan fazlasına üç yüze kadar üç koyun, üç yüzden fazlasına her yüz sayısı için bir koyun zekât verilir. Sonra sayı dört yüze ulaşıncaya kadar bir şey vermek gerekmez. Zekâttan kaçırılmak için ayrı koyunlar birleştirilmez, toplu halde bulunan koyunlar da ayrılmazlar. Koyunları karışık halde bulunan ortaklar eşit şekilde ödeşirler. Çok yaşlı veya kusurlu hayvan zekât olarak alınmaz.”[3]

Bu hadiste yasaklanan birleştirme ve ayırma şöyle olur. Ortak olan üç kişinin nisap miktarına ulaşan kırkar koyunu olsa, bunlar ayrı kabul edilirse üç koyun, birleştirilirse yüz yirmi koyuna bir koyun zekât gerekir. Burada her ortağın hissesi ayrı kabul edilerek zekâta tabi olur. Yine iki ortaktan her birinin yüz bir koyunu olsa ayrı kabul edilirse iki koyun, birleştirilirse sayı iki yüz ikiye ulaşacağı için üç koyun zekât gerekir. Burada yoksulun lehine olan tercih edilerek, hisseler toplu olarak zekâta tabi tutulur.

Dipnotlar:

[1]Ebû Dâvud, Zekât, 5; Mâlik, Muvatta’, Zekât, 23; Dârimî, Zekât, 4; A. İbn Hanbel, I,  [2]bk. Kâsânî, age, II, 28; İbnü’l-Hümâm, age, I, vd; İbn Âbidîn, age, II, 24; Şirbinî, age, I, ; İbn Kudâme, age, II, ; Zühaylî, age, II, ,  [3]Tirmizî, Zekât, 4; Ebû Dâvud, Zekât, 5; Nesâî, Sünen,

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAYVANLARIN ZEKÂTI NASIL VERİLİR?

Hayvanların Zekâtı Nasıl Verilir?

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan

Sual: İslam hukukuna göre hangi hayvanların zekatı verilir? Zekatı verilen hayvanların zekat hesaplaması nasıl yapılır?

Cevap: Mevkûfât kitabında buyuruyor ki: &#;Yılın yarıdan fazlasında parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, [sütü için] olursa, bunlara &#;saime hayvan&#; denir. Saime hayvan sayısı, nisâb miktarı olduktan 1 yıl sonra, zekatı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa, saime denilmez ve zekat lazım olmaz&#;. Deve, sığır gibi başka cinsten saime hayvanlar, birbirlerine ve diğer ticaret eşyasına eklenmezler. Hayvanlar saime değilse besicilik yapıyorsa, bu zekât değil, ticaret malıdır. Zira zekât için senenin en az yarısında çayırda otlayan hayvanlardan verilir. Besicilikte ticaret malı sayılır ve 40&#;ta 1&#;i verilir. Kendisinden verilemeyeceği için, para olarak verilir.

 

Sığır Zekatı: Sığırın nisabı 30&#;dur. 30&#;dan az sığırı olan, bunların zekatını vermez.

30 sığır için 1 adet, 1 yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir. 39&#;a kadar hep böyledir.

40&#;tan 59&#;a kadar sığırı olan, 1 adet, 2 yaşını bitirmiş, erkek veya dişi dana verir.

60&#;tan 69&#;a kadar sığır için, 2 buzağı verilir.

70 sığır için, 1 dana ile 1 buzağı verilir.

70&#;den sonra, her 10 için, böyle hesap edilir. Her 30 için 1 buzağı, her 40 için 1 dana artmaktadır. 80 olunca, 2 dana artmaktadır.

 

Manda zekatı: Sığır zekatı gibidir.

 

Koyun Zekatı: Koyunun nisabı 40&#;tır. 40&#;tan az koyunu olan zekatını vermez.

40&#;tan &#;ye kadar koyunu olan, yalnız 1 koyun verir.

&#;den &#;e kadar koyun için, 2 koyun verilir.

&#;den &#;e kadar 3 koyun verilir.

için 4 koyun, sonra her için 1 koyun artar.

Koyun, keçi, erkek, dişi zekatları hep böyledir. 1 yaşını doldurmayan kuzuların zekatı verilmez. Fakat, koyunu da varsa, yavrular da hesaba katılır. Deve ve sığır yavruları da böyledir. Kuzu, hiçbir zaman zekat olarak verilmez.

 

At Zekatı: Erkek ve dişi bir arada ve çayırda, üretmek için beslenirse zekat lazım olur. Binmek ve yük için ise, lazım olmaz. Yalnız erkek atı olanın [aygırın] zekatı olmaz. Çünkü üremez. Ticaret niyeti ile beslenirse, ticaret malı zekatı verilir. Ticaret için olmayan katır ve merkeb çok olsa da, zekatları verilmez.

Atın nisabı yoktur. Her at için 1 miskal altın verilir. İsterse, atların kıymetini hesaplar. Kıymetleri altın nisabını dolduruyorsa, 40&#;ta 1&#;i kadar altın verir. Deve, sığır ve koyun zekatı olarak, değerleri kadar altın da verilebilir.

 

Deve Zekatı: 4 devenin zekatı verilmez. Devenin nisabı 5&#;tir (5&#;ten az devenin zekatı olmaz). 5 deve, dirhem gümüş karşılığı oluyor.

5 devesi olan, 1 koyun verir. 1 koyun, 5 dirhem [17 gr] gümüş demek oluyor. 9&#;a kadar 1 koyun verilir.

10&#;dan 14&#;e kadar devesi olan, 2 koyun verir.

15&#;ten 19&#;a kadar 3 koyun,

20&#;den 24&#;e kadar 4 koyun verilir.

25&#;ten 35&#;e kadar deve için, 2 yaşına girmiş 1 yavru dişi deve verilir.

36&#;dan 45&#;e kadar, 3 yaşına girmiş dişi deve yavrusu verilir.

46&#;dan 60&#;a kadar, yük vurulabilecek, 4 yaşına girmiş dişi deve verilir.

61&#;den 75&#;e kadar için, 5 yaşında deve verilir.

76&#;dan 90&#;a kadar için 2 adet 3 yaşında deve verilir.

91&#;den &#;ye kadar için, 2 adet 4 yaşında deve verilir.

&#;den fazla olan her 5 deve için, ayrıca birer koyun verilir.

Fakat, olunca, koyunlar yerine, 2 yaşında 1 dişi deve verilir.

deve için, 3 adet 4 yaşında deve verilir. Sonra her 5 deve için, birer koyun da verilir.

Fakat, &#;te &#;e kadar devesi olan, koyunlar yerine, 1 adet 2 yaşında dişi deve verir.

deveden &#;e kadar deve için, 3 adet 4 yaşında deve ile 1 adet 3 yaşında deve verilir.

&#;dan &#;e kadar, 4 adet 4 yaşında deve verilir.

Zekat olarak erkek deve verilmez. Verecek dişi devesi olmayan, erkek devenin değerini, altın veya gümüş olarak verir. 1 yaşını doldurmayan deve yavrusunun zekatı verilmez. &#;den çok devesi olan, her 50 deve için, ile arasındaki işlemi yeniden yapar.

 

Sual: Süt ve süt mamulleri istihsali için ahırda, mandırada beslenen hayvanların zekâtı nasıl olur?

Cevap: Bu hayvanların zekâtı yoktur. Çünki sâime olmadıkları gibi, ticaret malı da değildir. Süt ve mamullerini ticarete niyet ettikten sonra satarsa, bunlar nisab mikdarı olduktan 1 sene sonra elde nisab mikdarı ticaret malı varsa, 40&#;ta 1&#;ini zekât olarak verir. Zira ticarete niyet ettikten sonra, istihsal ettiği malı satarsa, bu ticaret malı olur. Ama öşürlü mallar öyle değildir. Tarlasından kaldırıp öşrünü verdiği buğdayı, balı ticarete niyet edip satarsa, bu ticaret malı olmaz; zekâtı da verilmez.

 

Sual: Hayvan zekâtına erkek hayvanlar da dâhil midir?

Cevap: Zekât, sâimenin, yani senenin yarısından fazla otlakta otlayan küçükbaş (koyun, keçi) veya büyükbaş (sığır, manda, deve) hayvanların erkeklerine de, dişilerine de farzdır. (Fetâvâ-yı Hindiyye, Sâime Zekâtı)

 

Sual: Küçükbaş hayvancılık yapan 3 ortak, zekâtını nasıl verir?

Cevap: Hayvanların ele geçtiği tarih, eğer nisabı dolduruyorsa, kişi başına 40 koyun düşüyorsa, zenginliğin de başlangıcıdır. Senenin yarısından fazla çayırda otluyorlarsa, hayvan zekâtına tâbidir. Her ortak, 40 taneden taneye kadar 1 koyun veya kıymetini verir. Eğer ahırda besleniyorlarsa, kıymetinin 40&#;ta 1&#;i zekât olarak verilir.

 

Sual: Satmak, yemek , yük taşıtmak niyetiyle ahırda beslenen hayvanların zekâtı var mıdır?

Cevap: Eti veya yük taşıması için beslenen hayvanlarda hiç zekât yoktur. Ticaret için (satmak için) ahırda beslenen veya velev senenin yarısından fazla otlakta otlayan hayvanlarda ticaret zekâtı vardır. Bunun nisbeti de zekât nisbeti olan 40&#;ta 1&#;dir. Sâime olan bin koyunun zekâtı 1 yılda 10 koyun iken, ticaret için olan koyunun 1 yıllık zekâtı 25 koyundur. Sâime olan hayvanı sonradan satmaya niyet etse ticaret malı olmaz. Ama ticaret için aldığı hayvanları satmayıp beslemeye niyet etse ve sâime yapsa, sâime olur ve sâime zekâtına girer.(Fetâvâ-yı Hindiyye, Sâime Zekâtı)

 

Sual: Zekatta koyun nisabı ile altın nisabı ayrı mıdır? Mesela 45 koyunu ve borcu olan, ne yapar?

Cevap: İkisinde de nisab ayrıdır. Semeniyyet vasfı para ve ticaret esyasında. Saimiyyet vasfı ise hayvandadır. Borç varsa, önce altın, gümüş ve paradan; sonra ticaret malından; sonra toprak mahsullerinden; sonra hayvandan düşülür. Kalan mikdar nisabı tutuyorsa, malın kendisinden zekât verilir. Altını, gümüşü, parası ve ticaret malı olan, birbirinden verebilir. Toprak mahsulü ve hayvan böyle değildir.

Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye Kitabını Okumak İçin Tıklayınız.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf TerbiyesiSultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler

Sual: Saime hayvan dişi hayvan mıdır? Erkek hayvanların da zekâtı verilir mi?
CEVAP
Saime, yılın yarıdan fazlasında kırda, çayırda parasız otlayan eti veya sütü için yetiştirilen erkek veya dişi hayvanlardır. Yalnız yünü için, yük taşımak için veya binmek için olursa, saime sınıfına girmez, zekâtı verilmez.

Saime hayvanlar
Sual:
Evde, evin bahçesinde beslenen hayvanların zekâtını vermek gerekir mi?
CEVAP
Yılın yarıdan fazlasında, parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, sütü için olursa, bunlara saime hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa, saime denilmez ve zekâtı verilmez. (Mevkufat)

Demek ki, parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların zekâtı olmaz.

Sığırın zekâtı
Sual:
Sığırın zekâtı nasıldır, kaç sığır için kaç tane vermek gerekir?
CEVAP
30’dan az sığırı olan, bunların zekâtını vermez. 30 sığır için bir tane, bir yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir. 39’a kadar hep böyledir. 40’tan 59’a kadar sığırı olan, bir tane, iki yaşını bitirmiş, erkek veya dişi dana verir. 60’tan 69’a kadar sığır için, iki buzağı verilir. 70 sığır için, bir dana ile bir buzağı verilir. 70’ten sonra, her 10 tane için, böyle hesap edilir. Her 30 tane için bir buzağı, her 40 tane için bir dana artmaktadır. 80 olunca, iki dana artmaktadır. Manda zekâtı da sığır gibidir. (S. Ebediyye)

Deve zekâtı
Sual:
Develerin zekâtı dişi deve olarak mı verilir?
CEVAP
Beş devesi olan, bir koyun verir. 24’e kadar dört koyun verilir. 25’ten 35’e kadar olan deve için, iki yaşına girmiş bir yavru dişi deve verilir. 36’dan 45’e kadar, üç yaşına girmiş dişi deve yavrusu verilir. 46’dan 60’a kadar, yük vurulabilecek, dört yaşına girmiş dişi deve verilir. Bundan daha fazlası için de, yine belli sayılarda dişi deve verilir. (S. Ebediyye)

Koyun ve keçi zekâtı
Sual:
Koyunun ve keçinin zekâtı ne kadar verilir?
CEVAP
Koyunun nisabı 40 tanedir, 40’tan az koyunu olan, bunların zekâtını vermez. 40’tan ’ye kadar koyunu olan, yalnız bir koyun verir. ’den ’e kadar koyun için, iki koyun verilir. ’den ’e kadar, üç koyun verilir. için dört koyun, sonra her koyun için bir koyun artar.

Koyun, keçi, erkek, dişi zekâtları hep böyledir. Bir yaşını doldurmayan kuzuların zekâtı verilmez, fakat koyunu da varsa, o zaman yavrular da hesaba katılır. Deve ve sığır yavruları da böyledir. Kuzu, hiçbir zaman zekât olarak verilmez. (S. Ebediyye)

At ve eşek zekâtı
Sual:
Atın ve merkebin zekâtı nasıl verilir?
CEVAP
Erkek ve dişi atlar, bir arada ve çayırda, üretmek için beslenirse zekâtını vermek gerekir. Binmek ve yük için ise, zekâtları verilmez. Yalnız erkek atı [aygırı] olanın zekâtı olmaz, çünkü bunlar üremez. Ticaret niyetiyle beslenirse, ticaret malı zekâtı verilir. Ticaret için olmayan katır ve merkep, çok olsa da, zekâtları verilmez. (S. Ebediyye)

Atın nisabı yoktur. Her at için bir miskal [4,80 gram] altın verilir. İsterse, atların kıymetini hesaplar. Kıymetleri altın nisabını dolduruyorsa, kırkta biri kadar altın verir.

Dana ve kuzu zekâtı
Sual: Bir kimsenin 50 tane kuzusu veya 40 tane buzağısı olsa, bunların zekâtını verir mi?
CEVAP
Bir yaşını doldurmayan kuzuların ve iki yaşını doldurmayan danaların zekâtı verilmez, fakat koyunlar ve sığırlar da varsa, yavrular da hesaba katılır. Mesela 30 koyunu ve 10 kuzusu olan zekât verir. Kuzu olarak zekât verilmez. Koyundan verilir. 20 inek ile 5 buzağı ve 5 danası olan zekât verir. 30 sığır için bir adet, bir yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir. 39’a kadar hep böyledir. 40’tan 59’a kadar sığırı olan, bir adet iki yaşını bitirmiş, erkek veya dişi dana verir.

Kürk hayvanı zekâtı
Sual:
Kürk için yetiştirilen hayvanların zekâtı nasıl verilir?
CEVAP
Hayvanların kıymeti, nisabı bulacak kadar çoksa, kıymetleri üzerinden verilir.

Sual: sığırı olan ne kadar zekat vermelidir?
Cevap:
Bu hayvanlarla besicilik yapılıyorsa ticaret malı zekâtı verilir.
Yılın yarıdan fazlasında parasız çayırda otlayan hayvanlar (saime hayvan) ise hayvan zekâtı verilir.

Saime hayvan zekâtında, 30 ile 39 arası sığır için bir adet, bir yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir.
Her otuz için bir buzağı, her kırk için bir dana artmaktadır. Seksen olunca, iki dana artmaktadır.

Bu hesaba göre sığırın zekâtı şöyle hesaplanabilir:
80 sığır için 2 adet dana, için 4 dana, için 6 dana zekât olarak verilir. Kalan 34 sığır için bir buzağı ilave edilir.

Toplamda sığır için 1 buzağı (bir yaşını aşmış) ve 6 dana (iki yaşını aşmış) zekât olarak verilmelidir.

ZEKAT

Temizlik, artma, bereket. Bir malın belli bir miktarını, Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de saydığı sekiz sınıftan birisine veya bir kaçına Allah rızası için vermek. Terim olarak zekât; İslâm'ın beş şartından birisi olan malî ibadetin adıdır.

Fakirin hakkı çıkarılarak malı, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu malî ibadete zekât denilmiştir (Subkî, el-Menhel, Beyrut, , XI,). Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de Ey Muhammed! Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al" (el-Tevbe, 9/) ve "Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar." (Sebe, 34/39) buyurulur.

Zekâta sadaka da denilir. Bu ismin verilmesinin sebebi zekâtın malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olması, zekât verenin de imânındaki sadakat ve olgunluğuna delalet etmesidir. Ancak sadaka; hem farz hem de nafile olan malî ibadetler için kullanıldığı halde zekât sadece farz olanına mahsustur (M. Hamdi Yazır, Hak Dini, II, ).

Zekât'ın Hükmü

Zekât'ın farz oluşu esah olan görüşe göre fevrîdir. Yani kendisine zekât vermesi gerekli olan kişi hiç geciktirmeden hemen zekâtını vermelidir. Aksi halde günahkâr olur (el-Merginânî, el-Hidaye, I, 96; Mehmet Zihni, Nimetü'l-İslâm, II, 5).

Bir kimseye zekâtın farz olması için bazı şartların tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartlar biraz ileride ele alınacaktır.

Zekâtın Önemi ve Hikmeti

Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekâtın; zekât veren, zekât alan ve zekât alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir önem ifade ettiği ortaya çıkar.

Zekât, her şeyden önce kulun Allah'ın emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel nişanesidir. Çünkü, zekât vermeyi Allah emretmiştir. Kulun vazifesi; öncelikle neden ve niçinini araştırmadan Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbinden aldığı emri, canının yongası olan malın hiç bir maddî karşılık beklemeden vererek, kulluk borcunu en güzel şekilde ödemiş olur. Bunun yanı sıra zekât kişiyi, günah ve cimrilik kirlerinden temizler. İnsandaki, mal sevgisini kırıp, Allah sevgisinin ön plana geçmesine sebep olur. "Ey mü'minler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır" (Münafıkun, 63/9) âyet-i kerîmesinin işaret ettiği manayı gerçekleştirir.

Zekât fakirler açısından da son derece önemlidir ve onlar için en büyük garantidir. Çünkü, o sadece fakirin hakkıdır ve mutlaka fakire verilecektir. İnsanların koyduk(arı vergilerin toplanma ve sarfedilme yerleri devirlere ve devletlere göre değişebilir. Devlet gelirlerinin sarfında fakirlerden çok zenginlerin gözetildiği de olabilir. Kaynak ve sarf yerini Allah ve Rasûlünün tesbit ettiği zekât ise böyle değildir. Bunun kimden alınıp kime verileceği Kur'ân'ı-a belirtilmiştir. Bunu hiç bir kimsenin değiştirmesi mümkün değildir. Yani bu fon sadece fakirler için kullanılır.

Zekâtın, toplum açısından önemi de; zekâtı veren ve alan açısından öneminden daha aşağı değildir. Allah insanların tümünü aynı kabiliyet ve güçte yaratmamıştır. İnsanların fizikî yapılarında olduğu gibi malî güçlerinde de farklılıklar vardır. İnsanlar; ya zengin, ya fakir ya da orta hallidirler.

Dünyanın çeşitli yörelerinde zenginlerin alabildiğine lüks ve israfa dalmaları, sayelerinde kazanç sağladıkları fakirleri düşünmemeleri, onlara yardım ellerini uzatmamaları, fakirlerin kendilerine kıskançlık ve kin duymalarına sebep olmuştur. Bunun neticesi olarak da toplumlarda sosyal patlamalar, huzursuzluklar ve isyanlar görülmüştür. İşte zekât, bütün bu olumsuz hadislerin önünde en güzel seddir. Toplum içerisindeki fertlerin düşecekleri dar durumlarda onları koruyan sosyal bir düzendir. İnsanlar arasındaki dayanışmanın sağlanmasına yardımcı olur. Zenginlere fakirler arasındaki mesafeyi daraltır. Fakirlerin gönüllerinde zenginlere karşı doğabilecek kıskançlık ve kinleri söndürür. İnsanlar arasında sevgi ve kardeşliği yayar. Böylece; hem fakirin aç, susuz ve çıplak kalmasını önler hem de cemiyetin düzen ve huzurunun bozulmasına engel olur.

Zekâtın Rüknü ve Sebebi

Zekâtın rüknü, temliktir. Yani, bir malın menfaatına her yönden kendisinden kesip, zekât verilebilecek kişilerden birine veya bir kaçına vermektir. Temlik olmayan yollarla yapılan bağışlar zekât sayılmaz. Buna göre; bir zenginin fakirden olan alacağını zekâtına sayması, Zekât niyetiyle okul, cami vs. gibi bir hayır kurumu yaptırması Zekât sayılmaz.

Zekâtın sebebi; Zekât verecek olan kişinin belirli bir miktarda mala sahip olmasıdır. Zekât verilecek malın cinsine göre farklılık gösteren bu miktara, nisap denilir. Çeşitli malların nisapları, Zekâta konu olan mallar başlığında ele alınacaktır (Ayrıca bk. Nisap).

Zekâtın Farz Olmasının Şartları

a- Mükellef açısından gerekli olan şartlar:

Zekât verecek olan kişi akıllı, hür, erginlik çağına ermiş, dinen zengin ve Müslüman olmalıdır.

Buna göre; Müslüman olmayanlara, delilere, çocuklara ve hürriyetini kaybetmiş olan köle ve esirlere zengin de olsalar zekat farz değildir.

Zekâtın farz olmasına engel olan akıl hastalığında (delilik) iki hal düşünülebilir:

1- Çocukluktan itibaren deli olanlar: Bunların hastalığı devam ettiği müddetçe mallarına zekât gerekmez. Erginlik çağına geldikten sonra sıhhate kavuşacak olurlarsa, o tarihten itibaren kendilerine zekât farz olur.

2- Erginlik çağına geldikleri zaman akıllı oldukları halde sonradan akıl hastalığına tutulanlar. Bu durumda olanların hastalıkları bir sene aralıksız devam ederse, o sene kendilerine zekât gerekmez. Fakat, sene içerisinde bir iki gün gibi az bir zaman için de olsa sıhhat bulana o senenin zekâtı farz olur. Bu söylenilenler İmam Muhammed'in görüşüdür. İmam Ebû Yusuf'a göre; senenin çoğunu sıhhatli geçirmeyen akıl hastalarına o sene için zekât gerekmez. Bunaklık da; delilik hükmündedir.

Zengin olan çocukların; erginlik çağına geldikleri andan, küçükken akıl hastası olup da erginlik çağına geldikten sonra sıhhat bulanların da sıhhat buldukları andan itibaren bir sene geçince zekât vermeleri gerekir.

Toprak mahsullerinde, hem çocuklara hem de delilere zekât gerekir. Buna; öşür denilir.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre; hiç bir ayırım yapılmadan çocukların ve akıl hastalarının tüm mallarından zekât gerekir (Merginânî, a.g.e., I, 96; Mevsılî, el-İhtiyar II, ; el-Cezîrî, Kitabu'l-Fıkıh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, I, , ).

b- Mal açısından gerekli olan şartlar:

1- Mal, mal sahibinin aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından fazla olarak, nisab* miktarı veya daha fazla olmalıdır.

Aslî ihtiyaç; kişinin ve ailesinin ihtiyaçları olan mal, eşya ve aletlerdir (bk. "Havâic-i Asliyye" mad).

2- Mal, hakîkaten veya hükmen artıcı olmalıdır.

Hakîkaten artıcı olmasından maksat; malın, ticaret veya üreme yoluyla çoğalıcı olmasıdır. Buna göre; her türlü ticaret malı, nesli, sütü ve tüyü alınmak üzere kırlarda otlatılan erkek ve dişi hayvanlar hakîkaten artıcıdır. Bu şekilde hayvanlara; saime * denilir.

Malın hükmen artıcı olması; sahibinin veya sahibinin vekili elinde bulunması suretiyle artırılmaya elverişli olmasıdır. Altın, gümüş ve paralar bu kabildendir.

3- Malın üzerinden bir yıl geçmiş olmalıdır. Buna; Havelân-ı Havl veya Havl-i Havelân denilir (bk. "Havelan-ı Havl" mad).

Nisâb miktarı mala sahip olan bir kimseye; o mala sahip olduktan itibaren bir sene geçtikten sonra zekât vermesi farı olur. Nisâbın, hem senenin başında hem de sonunda mevcut olması gerekir. Arada azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Zekât verirken malın, sene başındaki veya sene ortasındaki değil, sene sonundaki değerine itibar edilir. Mesela; sene başında lirası olan bir kimsenin sene ortasında liraya düşse fakat sene sonunda olsa bu şahıs zekâtını lira üzerinden verecektir.

Şafiî mezhebine göre; nisâbda muteber olan zaman senenin sonudur. Sene sonunda nisâb miktarı olan bir mal, sene başında nisabtan az bile olsa o mala zekât gerekir.

Zekât verilmesi gereken bir mal; üzerinden bir sene geçtikten sonra artacak olsa, artan miktar için üzerinden bir sene geçmedikçe zekât icab etmez. Toprak mahsûllerinin zekâtında; mahsûlün üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Hasadı yapıldıktan sonra zekâtlarının verilmesi gerekir.

4- Sahibi, mala tam olarak malik olmalıdır. Bundan maksat; malın, sahibinin elinde olması ve onda bir başkasının hakkının bulunmamasıdır. Buna göre; kadının henüz eline geçmeyen mehrine ve insanın elinde bulunmakla beraber, buna karşılık borcu olan malına zekât gerekmez. Ancak, borcuna mukabil olanı çıktıktan sonra geriye kalan miktar nisâba ulaşırsa o fazlalık için zekât gerekir. Buradâki borçtan maksat; kul borcudur. Keffaret, nezir, hacc, gibi dinî borçlar zekâtın gereğine manî değildir. Eskiden kalma zekât borcu da nisâba manidir. Buna göre; elinde nisâb miktarı malı olan bir kimsenin, eski senelerden kalma zekât borcu olur ve bu borç düşüldüğünde geri kalan miktar nisâbtan aşağı düşerse, o kimseye zekât icabetmez.

Satın alınıp henüz teslim alınmayan mal, borçlu tarafından inkâr edilmeyen, edilse bile isbatı mümkün olan alacaklar ve yolcuların memleketlerinde olan mallarına zekât gerekir.

Bir kimsenin, sahibi olmakla beraber elinden çıkan ve faydalanması ya da bir daha kendisine dönme umudu olmayan (denize düşen, kaybolan mallar; borçlu tarafından inkâr edilip isbatı mümkün olmayan alacaklar) mallardan dolayı zekât icabetmez.

Haram yolla kazanılan malın zekâtı verilmez. Bu malın, varsa sahibine verilmesi, bilinmiyorsa fakirlere dağıtılması gerekir.

Zekât Verilirken Bulunması Gereken Şart

Zekât verecek olan bir kimsenin, verdiği zekâtın sahih olması için niyet etmesi gerekir.

Niyet, ya bizzat zekât veren tarafından fakire verilirken veya zekâtını verilmesi için bir başkasına teslim ederken ya da zekât olarak verilmek üzere ayırırken olmalıdır.

Niyet edilmeden fakire verilen bir mal, henüz fakirin elinde iken zekâta niyet edilecek olursa, zekât olarak sahih olur. Mal fakirin elinden çıktıktan sonra niyet edilirse bu zekât yerine geçmez.

Zekât verilirken, onun zekât olduğunun fakire bildirilmesi şart değildir. Hattâ, içten zekâta niyet edildiği halde, verirken hibe veya borç demek onun geçerliliğine engel olmaz.

Zekâta Konu Olan Mallar ve Bunların Nisapları

Mallar; açık (zâhire) ve gizli (bâtıne) olmak üzere iki kısma ayrılır (bk. Emvâl-i Zâhira" ve "Emvâl-i Bâtına mad.)

Yılın altı ayından fazlası kırlarda otlayarak beslenen ve ticaret için değil de, eti, sütü, yünü vs. için tutulan (Sâime) hayvanlar, bazı toprak mahsulleri, madenleri, yer altından çıkartılan defineler ve gümrüklerden geçen ticaret malları açık (zâhir) mallardır. Nakit paralar, altın, gümüş ve depolarda ya da mağazalarda bulunan ticaret malları da gizli (bâtın) mallardandırlar. Bu mallardan her biri belirli ölçülerde zekâta tabîdirler.

Hayvanların Zekatı

Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlayarak geçiren sâime hayvanlar; eti, sütü ve yünü için beslendikleri takdirde özel nisaplarla zekâta tabi olurlar. Bu hayvanlar; koyun, keçi, sığır ve develerdir. Koyun ve keçiler aynı sınıf olarak mütalaa edilirler.

a- Koyunlar ve keçilerin zekatları:

Koyun ve keçilerin nisâbı kırktır. Daha aşağısına zekât gerekmez. Bunlar biribirlerine ilâve edilirler. Erkek ve dişileri arasında fark yoktur.

Sayıları kırktan fazla olan koyun ve keçilerin zekâtları şöyledir:

Bundan sonraki her yüzde bir koyun veya keçi verilir. Bu rakamların arası zekâttan muaftır. Yani 40 koyun için bir koyun verileceği gibi, koyun için de bir tek koyun zekât verilir.

b- Sığır ve mandaların zekâtı:

Sığır ve mandalarda zekât otuzdan başla. Bundan sonrası için zekât şu şekilde verilir:

Altmış sığırdan itibaren hesap; ilk nisâb olan otuz üzerine otuz veya kırk ilâvesiyle yapılır. Otuzdan sonraki her kırk için üç yaşına giren bir dana, her otuz için de iki yaşına giren bir buzağı verilir. Meselâ; altmış sığır için iki tane iki yaşına girmiş buzağı, yetmiş sığır için de bir tane iki yaşına girmiş buzağı ve bir tane de üç yaşına girmiş dana verilir. Seksen sığırın zekâtı da; iki tane üç yaşında danadır.

Zekât olarak verilecek hayvanın erkek veya dişi olması arasında fark yoktur.

c- Develerin Zekâtı:

Develerin nisâbı beştir. Deve sayısı beşten yirmi beşe varıncaya kadar her beş için bir koyun zekât verilir. Yirmi beşten sonra zekât; devenin kendi cinsinden verilir. Ancak, sayı arttıkça verilecek devenin yaşı ve sayısı değişir.

Develerin erkekleri ve dişileri zekâta konu olma yönünden aynıdırlar. Ancak, zekâtın dişi develerden verilmesi icab eder.

Yukarıya aldığımız nisâplar; sâime olan hayvanlara aittir. Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlamayıp, ahırlarda veya paralı otlaklarda beslenen hayvanlara; alûfe denilir. Alûfeler ticaret için tutulmadıkları takdirde kendilerine zekât gerekmez. Ticaret için beslenen besi hayvanları, ticaret malı olarak zekâta tabi olurlar.

Atlar, eşekler ve katırlar sâime de olsalar bile, ticaret için bulundurulmadıkları takdirde sayıları ne olursa olsun zekâta tabi değildirler.

Çalıştırılan ve yük taşımak için bulundurulan sığır ve develer de zekâta tabi değildirler. Ticaret için tutulup, altı aydan daha fazla kırlarda otlayarak beslenen hayvanlar da ticaret malı olarak zekâta tabi olurlar. Dolayısıyla bunların sayılarına değil kıymetlerine itibar edilir.

Saime hayvanlar arasında bulunan kör, zayıf ve yaşını doldurmamış hayvanlar da nisaba dahildirler. Ancak bunların kendileri zekât olarak verilemezler. Küçük hayvanlar, aralarında kendi cinslerinden bir tane de olsa büyük hayvan bulunmazsa sayıları ne olursa olsun zekâta tabi değildirler.

Altın, Gümüş ve Nakit Paranın Zekâtı

Altın ve gümüş, ister külçe ister mamul olsun, nisâb miktarında olup da üzerinden bir sene geçince % oranında zekâtlarının verilmesi gerekir.

Hanefîlere göre; ister zinet olarak, ister bir ihtiyaca sarfedilmek üzere bulundurulsun, elde bulunan bütün altın ve gümüşlere zekât gerekir. Şafiîlere göre ise; kadınların ziynetlerine ve erkeklerin gümüş yüzüklerine zekât icabetmez.

Altının nisabı, 20 miskal, gümüşün nisabı da, dirhemdir. Dirhemin, örfî ve şer'î olmak üzere iki ayrı ölçüsü vardır. Ancak, memleketimizde bu gün için bu ölçüler kullanılmadığına göre, nisâbda şer'î dirheme itibar edilmelidir. Buna göre, 20 miskal altının karşılığı; gr., dirhem gümüşün karşılığı da; gr.dır.

Altın ve gümüşün zekâtlarında kıymetlerine değil, ağırlıklarına itibar edilir.

20 miskal ( gr)'dan fazla olan altın 4 miskal () gr.'a, dirhem (, 2 gr)'den fazla olan gümüş de; 40 dirhem ( gr'a) varmadıkça bu fazlalıktan dolayı zekât gerekmez. Ancak bu fazlalık, varsa paraya veya ticaret malına eklenir.

Her birisi nisâba ulaşmayan altın ve gümüş, İmam Azam'a göre kıymetleri, İmameyn'e göre ise miktarları itibariyle biribirlerine eklenirler. Bunlar, paralara veya ticaret mallarının kıymetlerine de eklenirler. Çünkü ticaret malları ve paraların nisâbının aynı cinsten olması şart değildir. Dolayısıyla, bir kimsenin her biri nisâba ulaşmayan altın, gümüş, para ve ticaret malı olsa bunların toplam kıymetleri nisâba ulaşırsa hepsi birden zekâta tabi olurlar.

Elde bulunan nakit paralar veya her an paraya çevrilebilen tahviller, aynen altın ve gümüş gibi zekâta tabidir. Bunların ve ticaret mallarının nisâbı, hem altına hem de gümüşe göre değerlendirilebilir. Bu konuda fakir için daha faydalı olanı esas alınmalıdır. Ancak, günümüzün ekonomik şartları gözönüne alındığında, bu malların nisâbının tayininde altının esas alınmasının daha uygun olduğunu görürüz (Yusuf el-Kardavî, Fıkhu'z-Zekât, Beyrut , I, ).

Para elde değil de, başkasının zimmetinde alacak olarak bulunursa alacağın çeşidine göre zekât durumlarında farklılıklar olur.

a- Kuvvetli alacakla: Satılan ticaret malının bedeli ve borç olarak verilen paranın karşılığı olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından inkâr edilmedikçe, borçlunun zimmetinde kaldıkları sürenin zekâtı alacaklar tahsil edilince ödenir.

b- Orta alacaklar: Ticaret için olmayan bir malın satılması karşılığında olan alacak ve kira bedelleridir. Bu tür alacaklar da zekâta tabi olma yönünden birinci maddedekiler gibidir. Fakat tam nisâb miktarı kadarı tahsil edilmedikçe zekâtlarının hemen verilmesi gerekmez.

c- Zayıf alacaklar: Kadının kocasından alacağı, mehir *, vârisin * elinde kalan vasiyet * bedeli gibi, bir mal karşılığı olmayan alacaklardır. Bu türden olan alacaklarda geçmiş seneler için zekât gerekmez. Tahsil edilip, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra zekâtlarının verilmesi gerekir.

Borçlu olan kişi önce borcunu inkâr eder, bir kaç sene sonraki borcunu kabul edip alacaklıya öderse geçmiş senelere ait olan zekâtın ödenmesi gerekmez.

Ticaret Mallarının Zekatı

Cinsi ne olursa olsun, ticaret maksadı ile alınıp satılan tüm mallar nisâba ulaştıkları takdirde % oranında zekâta tabidirler. Bu malların nisâbı, kıymetlerinin altın ve gümüş nisâbına ulaşması ile sabit olur.

Ticaret mallarında zekât, elde edilen kâra göre değil, sermaye ve kârın toplamına göredir. Bu durumda, sene başında nisâb miktarına ulaşmış olan ticaret mallarının sene sonundaki kıymetleri esas alınarak zekâtları verilir.

Ticaret malları kendi aralarında birbirlerine eklendikleri gibi, ticaret için olmayan altın, gümüş ve paraya da ilave edilirler. Sene içerisinde bir başka mal ile değiştirilmeleri, malın üzerinden bir sene geçmesi şartını engellemez.

Bir malın, ticaret malı sayılması satın alınırken veya satması için bir kimseye verilirken ticaret maksadıyla olduğuna niyet edilmesine bağlıdır.

Ticaret maksadıyla kırlarda veya ahırlarda beslenen hayvanların zekâtı, kıymetlerine göre % nisbetinde verilir.

Toprak Mahsullerinin Zekâtı

Öşüre * tabi arazilerden elde edilen mahsul, İmam Ebû Hanîfe'ye göre; miktar ve cinsine bakılmaksızın belirli oranda zekâta tabidir. Bu oran, sulama masrafı gerektiren arazilerde % 5, gerektirmeyenlerde % 10'dur. Ebû Yûsuf ile Muhammed'e göre, toprak mahsûllerinde zekâtın gerekli olması için, mahsûlün en az 5 vesk (Irak ekolüne göre yaklaşık bir ton) olması ve ürünün müdahalesiz bir yıl kalabilecek cinsten bulunması gerekir.

Toprak mahsullerinden alınan bu zekâta; öşür denilir.

Çocukların ve delilerin arazilerinden elde edilen mahsûle de zekât gerekir.

Maden ve Definelerin Zekatı

Zekâta konu olmaları yönünden madenler üç çeşittir:

a- Ateşte eriyenler (demir, bakır vb): Bu madenlerin % 20'si zekât olarak devlete aittir. Kalanı madenin bulunduğu arazi sahibinindir. Devlet arazisinde bulunan madenler tamamıyla devlete aittir.

b- Ateşte erimeyenler (mermer, alçı vb): Bu madenlerin aynına zekât gerekmez. Maden, bulunduğu arazinin sahibi varsa ona, yoksa bulana aittir.

c- Sıvı halinde olanlar (petrol vb): Bunlar da, ikinci maddedeki madenler gibidirler.

Ancak, bu madenleri işletenler, madenden ellerine geçen paranın zekâtını verirler.

Define: Önceden toprak altına gömülüp, sonradan başkaları tarafından bulunan mal ve paradır(bk. Define). Bunların zektları da definenin durumuna göre farklılık gösterir.

Define islâmî ise yani bulunan malın üzerinde; Allah, şehadet kelimesi gibi, onun müslümanlara ait olduğuna delalet eden bir işaret bulunursa bu define yitik mal hükmündedir. Biliniyorsa sahibine verilir, bilinmiyorsa, fakirlere dağıtılır (bk. "Lukata" mad). Define cahilî ise yani bulunan malın üzerinde put resmi gibi, kâfirlere ait olduğuna dair bir işaret varsa bunun % 20'si devlete, kalanı içinde bulunduğu arazi sahibine aittir. Arazi sahipsiz ise bulunan mal, bulanın olur. Definenin İslâmî mi yoksa cahilî mi oldu bilinemiyorsa; bir görüşe göre bu mal İslâmî sayılır, diğer bir görüşe göre cahilî sayılır.

Fabrika, Kiralık Bina ve Ticarî Maksatla Kullanılan Taşıt Araçlarının Zekâtı

Müctehid alimlerin yaşadıkları devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kira elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar ve büyük taşıt araçları yoktu. Onun için bu tür malların zekâtları konusunda büyük imamlardan fazla bir şey nakledilmiş değildir. Sadece Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekâtım vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir (İbn Kudâme, el-Muğnî,III, 29, 47).

Asrımızda fıkıhla uğraşan tanınmış âlimlerinden Muhammed Ebû Zehra, Abdü'l-Vehhab Hallâf ve Abdurrahman Hasen'in 'in senesinde Şam'da yaptıkları bir toplantı neticesinde vardıkları sonuca göre: Bu tür malların zekâtları menkul ve gayri menkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza ve fabrika gibi gayri menkul (taşınmaz) olanlar araziye benzerler. Yani bunların aynılarından zekât alınmaz. Gelirlerinden toprak mahsûllerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekât alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekât oranı % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekât oranı brüt gelirin % 5'i dır.

Otobüs, kamyon ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekâtları ise; kendi kıymetlerinin % dır (Kardavî, a.g.e., I, ). Ancak, Yusuf el-Kardavî, bu tür malların taşınır ve taşınmaz diye bir ayırma tabi tutulmadan birlikte mütalâa edilmesi gerektiğini söyler (Kardavî, a.g.e., I, ).

Zekâtın Ödenmesi

Esas itibariyle açık (zahir) malların zekâtını almak devlete aittir. Gizli (batın) malların zekâtlarını ise sahipleri kendileri istediklerine verirler. Ancak, zamanımızda bu görevi yerine getirecek bir islâm devleti bulunmadığı için bütün malların zekâtlarının sahipleri tarafından hak sahiplerine verilmesi gerekir. Zekât; malın üzerinden bir sene geçtikten sonra verilebileceği gibi, daha önce de verilebilir. Zekât malın aynından da kıymetinden de verilebilir. Kıymet takdir edilirken, zekâtın farz olduğu günkü değeri esas alınır.

Zekâtın, fakire mülkü olması üzere verilmesi gerekir. Dolayısıyla, zekât niyetiyle fakire yemek yedirmek, cami, okul-gibi bir hayır kurumu yaptırmakla zekât verilmiş sayılmaz.

Zekâtın verileceği yerler, Kur'ân-ı Kerîm'in Tevbe sûresinde belirtilmiştir (bk. et-Tevbe, 9/60). Bu âyette belirtilen sınıflar şunlardır:

a- Fakirler (bk. "Fakir" mad)

b- Miskinler (bk. "Miskin" mad).

c- Âmiller (bk. "Âmil" mad).

d- Müellefe-i Kulûb (bk. Müellefe-i Kulûb)

e- Mükâteb Köle (bk. "Mükatebe" mad).

f- Borçlular: Borçlu * olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır.

g- Allah yolunda cihad edenler: Bunlar, Allah için savaşa katılmak istediği halde maddî imkânsızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir.

h- Yolcular: Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır.

Zekât, bu sayılan gruplardan her hangi birisine verilebilir. Her gruba verilmesi şart değildir. Şafiî mezhebine göre zekâtın, en az her gruptan üç kişiye verilmesi gerekir.

Aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisâb miktarı mala sahip olan kişiye, bu malı artıcı olsa bile zekât verilemez (bk. "Zenginlik" mad).

Bir kimse zekâtını, hanımına, usûl ve fürû'na veremez (bk. "Usul-fürû" mad). Bunların dışında zekâta ehil olan herkese verilebilir. Ancak, önce kendi akrabalarından başlaması daha iyidir. Zekât verilen kişinin müslüman olması şarttır. Müslüman olmakla beraber, dinî Görevlerini yerine getirmeyen veya aldığı zekâtı meşru olmayan yollarda harcayacağı bilinen kişilere zekât verilebilirse de salih müslümanlara verilmesi daha uygundur.

Zekâtın, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmesi daha efdaldir. Başka bir yere gönderilmesi de caizdir.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.