osmanlı devletinde toprak yönetimi / Sobiad Atıf Dizini - Anasayfa

Osmanlı Devletinde Toprak Yönetimi

osmanlı devletinde toprak yönetimi

kaynağı değiştir]

Timarların en yoğun olduğu coğrafya, Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdek eyâletlerini teşkil eden Tuna Nehri'nin güneyi olan Rumeli bölgesi, Bosna, Teselya, Mora, Trakya, Batı ve Orta Anadolu bölgeleri olmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu sahalarında, Halep ve Şam eyaletlerinde tımarlar daha seyrek olup, Irak, Arabistan, Mısır ve Garp Ocaklarında ise çok istisnaîdir.

Tımar sisteminin faydaları[değiştir

Osmanlı devletinde toprak sistemi nedir?

Osmanlı; Osmanlıca'da adı "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye" olan  yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk ve İslam devletinin adıdır.  yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğudur.

Devlet; Bir ülkede, bir hükümete ve ortak kanunlara bağlı olarak yaşayan bir milletin veya milletler topluluğunun meydana getirdiği siyasi varlığa verilen isimdir.

Toprak; Yeryüzünün, üzerinde bitkiler yetişen ve kayaların, taşların parçalanması ve bozunmasiyle meydana gelen en üst tabakasına verilen isimdir.

Sistem; Yol, yöntem anlamına gelmektedir.

Osmanlı devletinde toprak sistemi; yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk ve İslam devletinde toprak adı verilen yeryüzünün, üzerinde bitkiler yetişen ve kayaların, taşların parçalanması ve bozunmasiyle meydana gelen en üst tabakasının paylaşılması ve yönetilmesini içeren sisteme verilen isimdir.

Osmanlı devletinde toprak sistemi;

1. Miri arazi

2. Mülk arazi'den oluşmaktadır.

1. Fetihle alınan topraklardır.

2. Mülkiyeti devlete aittir.

3. Kişiler bu topraklar üzerinde kiracı konumundadır.

4. Mülkiyeti satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz. Ancak kullanım hakkı miras bırakılabilir.

1. Dirlik arazi

2. Mukataa arazi

3. Paşmaklık arazi

4. Malikane arazi

5. Yurtluk arazi

6. Ocaklık arazi

7. Vakıf arazi

8. Metruk arazi

9. Mevat arazi

1. Miri arazinin en önemli bölümü dirlik olarak ayrılmıştır.

2. Bu araziyi ekip biçenler devlete ödemeleri gereken vergiyi hükümetin göstereceği memurlara ve sipahilere öderlerdi. Böylece devlet hazinesinden memur ve sipahi maaşları için para çıkmamış olurdu.

3. Dirlik arazi gelirine göre üçe ayrılmıştır. Bunlar; Has, Zeamet ve Tımar'dır.

1. Yıllık geliri akçeden fazla olan dirliklerdir.

2. Bunlar padişahlara, şehzadelere, divan üyelerine, beylerbeylerine ve sancak beylerine verilirdi.

3. Has sahipleri dirliklerin akçesini kendilerine ayırırlar, geri kalan akçe için atı, silahı olan ve savaşa hazır durumda bulunan cebelü(atlı asker) beslerlerdi.

1. Yıllık geliri akçe ile akçe arasında olan dirliklerdir.

2. Zeamet orta derecedeki devlet memurlarına, hazine ve tımar defterdarlarine, alay beylerine, kale dizdarlarına ve divan katiplerine verilirdir

3. Zeamet sahibi ilk akçe hariç sonraki her akçe için cebelü beslemek zorundaydı.

1. Yıllık geliri akçe ile akçe arasında olan dirliklere tımar denirdi.

2. Tımar sahipleri gelirlerinin akçesini kendi geçimlerine ayırırlardı. Buna kılıç tımarı denilmiştir. Geriye kalan her akçe için bir cebelü askeri beslenirdir.

Tımar sistemi 2. mahmut döneminde kalıdırılmıştır.

1. Hazineden para ayrılmadan devletin asker ihtiyacı karşılanmıştır.

2. Devlet memurlarının maaşı karşılanmıştır.

3. Vergilerin toplanması kolaylaşmıştır.

4. Uygulandığı bölgede devlet otoritesi sağlanmıştır.

5. Bayındırlık işleri yürütülmüştür.

6. Üretimde süreklilik sağlanmıştır.

7. Eyaletlerde devlet otoritesinin artırılması sağlanmıştır.

Geliri doğrudan devlet hazinesine ait olan topraklardır. Bu toprakların geliri iltizam yoluyla toplanırdı.

Geliri padişahın eşine ve kızlarına bırakılan arazidir.

Üstin hizmetlerine karşılık bazı devket görevlilerine verilen topraklardır.

Sınır boylarındaki askerlere, kasaba veya şehir memurlarına verilen arazidir.

Kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraklardır.

1. Geliri cami, medrese, bedesten, hastane gibi hayır kurumları için ayrılan topraklardır.

2. Devlet vakıf arazilerinden vergi almazdı.

1. Devlete ait olup kamunun, belli bir veya bir kaç köyün ya da kasaba halkının yararlanması için terk olunmuş arazidir.

2. Genel olarak halkın yararlanmasına terk edilmiş bulunan yollar, meydanlar, namazgahlar; mesire, pazar, panayır yerleriyle köy veya kasaba halkının istifadesine tahsis edilen baltalıklar, harmanlar, meralar, yaylak ve kışlak yerlerdir.

1. Hiç kimsenin mülkiyeti altında bulunmayan topraklardır.

2. Vasfından dolayı ziraate elverişsiz topraklardır.

3. İnsanların kullanmadıkları ve terk ettikleri topraklardır.

1. Öşüriyye arazi

2. Haraciyye arazi

1. Mülkiyeti Müslüman halka ait olan topraklardır.

2. Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak "çift resmi", ürün vergisi olarak da "öşür" öderdi.

1. Mülkiyeti gayrimüslümanlara ait topraklardır.

2. Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak "ispenç (muvazzaf haracı)", ürün vergisi olarak da "haraç (mukassem haracı)" öderdi.

Osmanlı devleti nedir?

Osmanlılarda toprak sistemi, ziraî arazinin büyük kısmının ait olduğu devlete ait (mirî) topraklar üzerinde kurulmuştur.

Osmanlılar toprakları kategorize etmek üzere kendilerinden önce inşa edilen beşli sisteme sadık kalmışlar ve toprakları “arazi-i memluke (mülk)”, “arazi-i mevkufe (vakfedilmiş)”, “arazi-i metruke (kamuya terk edilmiş)”, “arazi-i mevat (boş)” ve “arazi-i miriye” olarak sınıflandırmışlardır ve önemli bir kısmını mirî (arazi-i miriye) kategorisinde değerlendirmişlerdir. Mirî arazinin işletilmesi için tercih edilen timar sisteminin benimsenmesinde ise Asr-ı Saadet döneminde pratiğe geçen ve Sasanilerde, İlhanlılarda, Eyyübilerde, Memlüklerde ve Selçuklularda da uygulandığı bilinen “ikta”nın mı, yoksa Bizans pratiğinde görülen “pronia”nın mı etkili olduğu tartışmalıdır.

II. Mehmet’in () kanunlarına ve Budin’in fethi sonrasında Ebussuud Efendi’nin (ö. ) Budin Kanunnamesi’ne yazdığı mukaddimeye kadar daha çok padişahlara arz edilen münferit düzenleme ve fıkhî esaslara bağlı fetvaların derlenmesinden ibaret kalan ziraî araziler üzerindeki uygulamalar, bu kanun ve düzenlemeler ile sistemleştirildi. tarihli yeni bir düzenlemeye kadar mirî topraklar, mirasçı bırakmadan ölenlerin toprakları, sahibi belli olmayan topraklar, izin alınarak işletilmek suretiyle ziraata kazandırılan topraklar, fetih esnasında hangi statüye bağlandığı bilinmeyen topraklar ve fetih esnasında bizzat mirî olarak tavsif edilen toprakların katılımı ile gittikçe büyüdü.

Sözlükte “bakım”, “ilgi” anlamına gelen timar terimi, ziraî toprakların soyut mülkiyetinin (rakabe) devlette kalması koşulu ile gelirlerinin, genellikle askerî bir hizmet karşılığında bir şahsa tevcih edilerek o şahıs aracılığı ile o toprağın köylülerine işlettirilmesi ve tahakkuk eden vergilere karşılık söz konusu şahsın başta askerî hizmetler olmak üzere devlete bazı hizmetler sunması anlamına geliyordu. Bu uygulamanın mimarları Osmanlılar değildi ancak onlar bu sistemi kendilerine mal etmiş, ziraî bir ekonominin koşullarını idrak ederek idarî, askerî ve malî-iktisadî yapılarının bel kemiği olarak uzun süre muhafaza etmişlerdi.

Timara ait en eski belgeler I. Murat (ö. ) dönemine dair bir vakıf senedine, I. Beyazıt (ö. ) dönemine ait bir kayda ve II. Murat (ö. ) dönemine ait bir tahrire dayanmaktadır. Ancak pratikte Osman Bey (ö. ) ve Orhan Bey (ö. ) zamanında komutanlara “yurtluk” ismi altında timarlar dağıtıldığı bilinmektedir. II. Mehmet (ö. ) döneminde Teke Sancağı’nda yapılan bir tahrire ilişkin kayıtta ise Selçuklu sultanlarından kaçıncısı olduğu belirtilmeyen Alaattin zamanındaki bir timara işaret edilmektedir.

Timar arazilerinin tevcihinde kesin bir kural söz konusu olmayıp genel olarak askerî sınıftan olanlar, bunların çocukları, bey veya paşa kulu olanlar, uç beylerinin yandaşları ve savaşta üstün yararlılık gösterenler timar alabilir, reaya timar alamazdı. Erken dönemlerde özellikle Balkanlar’da yerli Hristiyan beylere de türlü gerekçelerle timar tahsisi yapılmıştı. Timar almak isteyen, timarın bulunduğu yerin sancakbeyi veya beylerbeyinden bir tavsiye mektubu alarak bunu merkeze bir arzuhal ile bildirir, kabul edilmesi durumunda beylerbeyi tarafından kendisine verilen tezkire ile altı ay içinde beratını da almak zorunda olduğu timarı deruhte ederdi. Bu timarlara “tezkireli timarlar” ismi verilirken, beylerbeyi tarafından tevcih edilen “tezkiresiz timarlar” da vardı.&#;

’a kadar bütün timarlar tezkiresiz verilirken bu tarihten sonra sadece gelirleri yüksek olanlar tezkireli olarak verilmeye başlandı. Üst düzey görevlilere tahsis edilen zeamet ve haslar merkezden verilirdi.

Sahib-i arz denilen timar sahibine tevcih edilen timarlar arazinin veriliş biçimine göre “mülk olan ve olmayan”, arazinin gelirine göre “has, zeamet ve timar”, sipahilerin yükümlülüklerine göre “eşkinci, mustahfız ve hizmet”, toprağın sahib-i arza veriliş şekline göre “tezkireli ve tezkiresiz” ve malî bakımdan “serbest ve serbest olmayan” timarlar şeklinde tasnif edilmesine rağmen, uygulamadaki ana amaçlardan önemli bir tanesinin malî olmasından dolayı tasnifte toprakların gelirleri öne çıkmaktaydı.

Toprağın gelirine göre yapılan “has”, “zeamet” ve “timar” tasnifinde ezici çoğunluğu, yıllık geliri akçeye kadar olan timarlar oluşturuyordu. Divan üyeleri ve orta düzey bürokratlara verilen ve geliri ila akçe arasında olan, ’lu yıllarda dirlikler arasında yer almaya başlayan zeametler ile geliri akçeden fazla olan, “havassı hümayun” ve “havassı vüzera” olarak sınıflandırılan hasların sayısı daha azdı. Örneğin yüzyılın sonlarında timara karşılık zeamet bulunuyordu. Evliya Çelebi’ye (ö. ) göre ise yüzyılda timara karşılık zeamet arazisi mevcuttu. Bu yıllarda hasların sayısı daha az olmalıydı.

Kendilerine has ve zeamet tevcih edilenler buralara kendi kahyalarını gönderirken timar tevcih edilen “sahib-i arz”, “kılıç” olarak isimlendirilen ve terakki ile artırılabilen toprağının başına giderdi. Kendi ziraî faaliyetleri için, ’larda reaya çiftliğine dönüştürülecek olan ve “hassa çiftliği” ismi verilen bir kısmı kendisinin ve ailesinin ziraî faaliyetleri için ayırdıktan sonra kalan toprakları o timar içindeki köylülere “reaya çiftliği” ismi verilen parçalar hâlinde ve bir “tapu resmi” karşılığında dağıtırdı. Bu toprakların büyüklüğü 60 ila dönüm arasında değişirdi ve büyüklükleri ile verimlilikleri ters orantılı olurdu. Bir çift öküzle işlenebilirdi.

Köylüler tasarruf ettikleri bu toprakları satamaz, hibe edemez, vakfedemez, üç yıl üst üste boş koyamaz ve ekili topraklarını terk edemezlerdi. Köylülere, ölümleri hâlinde topraklarının sadece “kılıç timar” kısmını erkek çocuklarına miras bırakabilmeleri için ’de bir izin çıkmıştı. yüzyıldaki düzenlemelerle, ziraî üretimde devamlılığın sağlanması amacıyla bu iznin çerçevesi genişleyerek, miras hakkı kız çocukları ve ebeveyni de içine alacak şekilde sekiz kişiye çıkarılacaktı.&#;

Toprağı boş koymanın cezası toprağın köylünün elinden alınmasıydı. Ekili araziyi terk edenler ise ya yakalanarak toprağına geri döndürülür ya da “çift bozan resmi” ismiyle, yüklü bir vergiyi ödemeye mecbur bırakılırdı. Bu uygulamada köylü, toprağın rakabesinin devlete ait olmasından dolayı baskı hissetmez, toprak sanki kendisininmiş gibi hareket ederdi.

Avrupa, Rusya ve Japonya’da uygulanan feodal pratiklerden pek çok yönden farklı olan timarda, sahib-i arz, devlet ve köylüler arasındaki ilişkiler kanunlarla düzenlenirdi. Timar sahibinin devlete karşı temel sorumluluğu, kendi timarı içinden evli olan (bennak), ama ya az toprağa sahip, ya da hiç toprağı bulunmayan köylülerden, timarın büyüklüğüne göre sayıları değişen, atla, kılıçla, okla ve yayla mücehhez, “cebelü” ismi verilen askerler beslemek ve sefer zamanında belirli prosedürler çerçevesinde bu askerlerle birlikte devletin ordusuna destek vermekti. Timar içindeki reayanın korunması ve timara ilişkin kanunların uygulanması da görevleri arasındaydı.

Has, zeamet ve timarlarda kaç akçe başına bir cebelü teçhiz edilerek savaşa sevk edileceği askerî ihtiyaçlara bağlı olarak zaman içinde değişiklik göstermişti. Ancak II. Mehmet’in kanunnamelerinde sipahinin akçeye kadar kendisinin; akçeye kadar kendisiyle birlikte bir gulamın (delikanlı ya da azatlı köle-cebelü) ve bunun üstündeki gelirlerde her akçe için kendisi ile birlikte bir cebelünün orduya katılması karara bağlanmıştı. ’de Anadolu’da , Rumeli’de , Sofyalı Ali Çavuş Risalesi’ne göre ’li yıllarda toplam , Ayn Ali Risalesi’ne göre ise timarlı sipahi yekunu olduğu tahmin edilmektedir.

Timardan toprak tasarrufunda bulunan köylüler sipahiye, genellikle tahrirdeki mufassal ve icmal defterlerin başına koyulan o sancağa ait kanunnamede belirtilen “ürün ve hayvanlardan”, “tasarruf edilen topraktan” ve “kişilerden” alınan aynî ve nakdî vergilerin dışında bir ödemede bulunmaz, tekerrür etmeyen bazı küçük görevler dışında angaryaya tabi tutulamazlardı. Ürünlerden alınan vergiler toplam ürünlerin %10’u dolayında olurdu. Bölgesinde düzeni sağlamak dışında sipahinin köylüler üzerinde yönetsel ve yargısal başkaca bir yetkisi yoktu. Timar içinde koyun ve keçilerden alınan “ağnam resmi” merkezi hazineye aitken, diğer bütün vergiler has, zeamet ve timarı deruhte edene ödenir, sipahi bu gelirle hem geçimini sağlar hem de bahsedilen askerî hizmetlerini yürütürdü.

Mirî toprakların bu şekilde işletilmesi idarî, askerî, malî ve iktisadî amaçlara matuftu. İdari amaç Osmanlı ülkesinin yönetilmesiyle ilgiliydi. Zira yılında başlayan ve yüzyılın başına uzanan süreçte idari yapılanma, ’dan sonra eyalet olarak isimlendirilecek olan beylerbeylik olarak tesis edilmişti. yılına gelindiğinde, Ayn Ali’ye göre 32 eyalet tesis edilmiş durumdaydı. Eyaletler sancaklara, sancaklar da askeri teşkilat açısından nahiyelere, hukukî birim anlamında kazalara ayrılıyordu. Bir timar arazisi ise toplumun en uç noktasındaki kamu görevlilerinin idaresinde bir veya birkaç köyün ziraî alanlarından müteşekkil olabilirdi.

Eyaletler, timar sisteminin uygulandığı “saliyanesiz” olanlarla “avarız”, “cizye” ve “gümrük” gibi gelirlerden yöneticilerinin maaşları kesilerek kalanın merkeze sevk edildiği “saliyaneli” eyaletlerden oluşmuştu. ’da 32 eyaletin 23’ü saliyanesiz, 9’u ise saliyaneliydi.&#;

Sistemin askerî amacı, devasa bir atlı ordunun finansmanını sağlayabilmek ve bu finansmanı ülke millî gelirini oluşturan en önemli gelir kalemi ile buluşturarak bu finansman yükünü ülke sathına yaymaktı. Böylece dönemin en güçlü askerî orduları teşekkül ettirilebildi.

Bu sistemin malî ve iktisadî amaçları belki de en önemlileriydi. Timar sistemi ile ülkenin ziraî toprakları tam istihdamda işletiliyor, aşağıya esnek olan ziraî ürün arzında maksimizasyon sağlanıyor, reayanın kendi geçimini sağlayarak büyük kentlerin iaşesine yardımcı olmasına imkân tanınıyor, ülke sathından ziraî vergilerin en düşük maliyetle, memursuz ve mültezimsiz toplanması sağlanıyor, ülke kendine yeten organize olmuş iktisadî birimlerden oluşturuluyor, ekonomik adalet tesis ediliyor ve merkez maliyesinin yükü minimize ediliyordu. Bunlara ek olarak, toprak, sermaye, emek ve kârların kontrol edilerek özellikle ziraî arazi mülkiyetinde temerküzün önlenmesi ve sıfır toplam ekonomi anlayışının zedelenmemesi de sağlanmış oluyordu.

Timar sistemi yüzyılın ortalarından itibaren çözülmeye başlamış ve çözülme ’lere kadar sürmüştü. Avrupa’daki coğrafi keşifler, fiyat devrimi, nüfus artışı ve savaş teknolojisindeki değişmelerin Osmanlı’ya yansımaları, timar tevcihlerinde usulsüzlük, savaşların uzun sürmesi nedeniyle esnek olmayan merkez ve taşra maliyesinin finansal baskıyla yüzleşmesi, hareketli süvari orduların etkinliklerini yitirerek tüfekli piyadelere olan ihtiyacın tedricen artması, sipahilerin savaş esnasında görevden kaçmaları artık devletin geleneksel ekonomi yönetimini tehdit etmeye başlamış ve hazine ile ordunun merkezileştirilmesi ihtiyacını doğurmuştu. Bu durum ilk kez Mehmet Şerif Efendi’nin (ö. ) III. Selim’e (ö. ) sunduğu layihada açıkça ifade edildi. Nitekim yüzyıla gelindiğinde savaşa giden ordunun % civarındaki bölümü artık kapıkulu askerlerinden oluşuyordu.&#;

Timar sisteminin dönüştürülme çabaları III. Selim ve II. Mahmut (ö. ) zamanlarında yoğunlaştı. Timarlar birleştirilmeye, mahlul timarlar merkeze çekilmeye, görevliler sancaklarında oturmaları için zorlanmaya ve merkezi bir ordu tesis edilmeye başlandı. ’de bazı timarlar kaldırılarak iltizama verildi. Timar sahipleri “humbaracı” ve “lağımcı” ocaklarına aktarıldı. “Süvari Asakiri Mansure-i Muhammediye”, “Redif Ordusu” ve yılında “Zaptiye Teşkilatı” kurularak timar sahipleri yavaş yavaş merkezi ordu mensuplarına dönüştürüldü. Timarlardan emekli olanların timarları satın alındı, merkezi ordulara kaydı yapılanlar ise maaşa bağlandı.

Tanzimat’ın ilanından sonra mirî toprakların mülk araziye dönüştürülme eğiliminin baskın olduğu bir dizi irade, nizamname ve kanunname çıkarıldı. Bunları ve daha önce-den her eyalet için çıkarılan kanunnameleri bir araya getirmek amacıyla ’de Arazi Kanunnamesi neşredildi. Kanunname ile mirî arazinin ferağ, rehin ve intikaline ilişkin yeni esaslar getirildi. Bu kanunla mirî arazi mülk araziye yaklaştırılmış, ferdi tasarruf esası kabul edilmiş, fiili ve hukukî tasarruf sınırı genişletilmiş, mirî arazinin borç karşılığında ferağına izin verilmiştir. Ayrıca mirî arazinin ferağ ve mahlulü hâlinde ihale ve tefviz işlemleri merkezi memurlara bırakılmıştır. Aynı kanunun 4. maddesi, mirî arazilerin tahsisat kabilinden vakıflar şeklinde, kontrolü/sahipliği devlette kalmak koşulu ile vakf edilebilmesine de imkân tanımıştı. Tartışmalı olmakla birlikte toprağın sahipliğinin devlete ait olması, ’da Medeni Kanun’un kabulü ile sonlandı.

A. Mesud Küçükkalay

Kaynakça

Aydın, Veli. “Timar Sisteminin Kaldırılması Süreci ve Bazı Değerlendirmeler”, AÜ. OTAM. Dergisi, Sayı: 12 ():

Barkan, Ömer Lütfi. Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler I. İstanbul: Gözlem Yayınları,

Beldiceanu, Nicoara. XIV. Yüzyıldan XVI. Yüzyıla Osmanlı Devleti’nde Timar. Çev. M. A. Kılıçbay. Ankara: Teori Yayınları,

Cin, Halil. Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Konya: Selçuk Üniversitesi Yayınları,

Doğan, Mehmet. (), “Osmanlı Timar Sisteminde Tevcih Prosedürü”, ÇKTÜ. Sosyal Bilimler Dergisi 2, Sayı: 1 ():

Genç, Mehmet. Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi. İstanbul: Ötüken Yayınları,

Gözübenli, Beşir. “İkta”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 22 içinde. Ankara: TDV Yayınları,

İnalcık, Halil. “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı Devrindeki Şekillerle Mukayesesi.” Osmanlı İmparatorluğu-Toplum ve Ekonomi içinde. İstanbul: Eren Yayınları, ١٩٩٦.

Kenanoğlu, M. Macit. “Miri Arazi.” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 30 içinde. Ankara: TDV Yayınları,

Küçükkalay, A. Mesud. “Osmanlı Toprak Sistemi -Miri Rejim-.” Osmanlı Ansiklopedisi 3 içinde. Ed. G. Eren. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları,

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası