devran çağlar karışık / devran çağlar -yakarım bu şehri - by aşkın atalay - Dailymotion Video

Devran Çağlar Karışık

devran çağlar karışık

HABERLER

Mustafa Kutlu / Yeni Şafak

Şehirleri boşaltın!

Nasıl?

Bekâra karı boşamak kolay.

Sloganı atıyorsun ama şu işin nasıl yapılacağını da söyle bakalım.

Sabır kardeşim, sabret biraz.

Türkiye’de nüfus, ülke topraklarının %3’üne sıkışmıştır. (Gerçi dünyada da böyle ya!..)

Bu sebeple tıkış tıkış, nefes alınamaz bir yapılaşma vücut buldu. İstanbul 20 milyona ulaştı.

Daracık sokaklar.

İnsanın üstüne üstüne gelen devasa apartmanlar. Yetmedi gökdelenler.

Camdan binalar.

Camdan bina nedir?

Bir illüzyon. Yani “Yok bina”. Burdan bak, arkasını gör. Böyle bir imaj.

Türkiye’de bütün şehirlerin havası kirli. İstanbul’da Çamlıca tepesine çıkın, yaz-kış şehre şöyle bir bakın. Bir gri bulut her yanı örtmüştür, bazı semtler görünmez olmuştur.

Sanayi şehri bu mudur? Evet budur. Lakin bizimki sanayi değil ortaya karışık, sorunları kangren olmuş bir yapı, neredeyse çapraz bilmece.

Fazla uzatmayalım.

Metropol’de yaşayanlar stres altındadır. Bu şehirden kaçmak isterler ama, şu veya bu sebepten güç yetiremezler. Modern hayat tarzı (Bu konu çok geniş) ahtapotun kolları gibi insanı kuşatmıştır.

Peki, nasıl oldu da, insanoğlu böylesi bir kapalı cezaevine kendini bile-isteye tıkıverdi?

BM’nin üç bin sayfalık raporuna () göre buna sebep “ Yıllık İnsan Hatası”dır.

Yıllık İnsan Hatası” nedir?

Sanayi Devrimi efendim, sanayileşme.

Şu “put haline getirilen” ilerleme-gelişme-büyüme-zenginleşme-refah ve konfor hayalinin motoru.

Bu hayal gerçek oldu, insanların hayatı kolaylaştı, bir konfora kavuştular.

Kavuştu lakin bu konfor pahalıya patladı. Şöyle ki dünyanın çivisi çıktı. Bildiğiniz şeyler. Ozon tabakası delindi, yeryüzü ısındı, kuraklık, seller, yangınlar, kasırgalar aldı yürüdü. Çevre meselesi ön plana çıktı. Konferanslar toplandı. Her seferinde sera gazlarının azaltılması istendi. Ancak en çok sanayileşen, atmosferi en fazla kirleten ülkeler buna razı olmadı vs. vs.

Kapitalizm kölelerin kanından devşirdiği tatlı hayat iksiri ile insanlığı sarhoş etmişti. İnsanlar kazanımlarını (konforu) terketmek istemiyorlardı. Onları avutacak bir yol bulundu: Sürdürülebilir kalkınma.

Bizdeki macera ise şöyle oldu: İlk emir: “Altına hücum!”

Yani metropole doğru bir bitmeyen koşu. İlk giden kazanıyor.

Büyük şehirleri oluşturan karmakarışık yapılaşma sanayileşme sonucu değil, rant ekonomisi ile vücut buldu. Kapanın elinde kalan servet. İstanbul: Taşı toprağı altın.

Aradan yarım asır geçti ve birden yer sarsılmaya başladı. Marmara depremi ardından “asrın felaketi”. Deprem çürük-çarık yapıları dümdüz ediyor. Yaklaşan büyük İstanbul depremi metropol ahalisinin uykularını kaçırdı ve yetkililer tedbir almak için kolları sıvadı.

Çare: Kentsel dönüşüm.

İyi, güzel. Çürük binaları yıkalım, sağlamını yapalım. Tamam. Ama arkadaş binaları bırak bazı semtlerin tamamı çürük. Ve bu semtlerde milyonla nüfus yaşıyor. Bu semtlerin dönüşümü kaç yıl sürer? Bu sebeple esas olarak zihinlerde bir dönüşüm gerekiyor.

Nedir o?

Sanayiden uzaklaşıp tarıma, toprağa yönelmek. Kapalı cezaevlerine dönmüş bu şehirlerin kapılarını açın. İnsanları özgürlüğe kavuşturun. Uçsuz bucaksız ovalar bizi bekliyor.

Şehirleri boşaltın.

Fotoğrafta gördüğünüz ev âfet bölgelerinde (köylerde) bulunan vatandaşlar için (evleri yanan veya yıkılan) yapılmış.

Üç artı bir oda sayısı var. Yeşillikler içinde bu evlerin yöresel mimariye uygun beş farklı tipi bulunuyor. Tek veya iki katlı. Etrafında diğer evler, ahırlar, köy konağı ve camisi var. Bu evler 45 günde yapıldı.

Ev değil villa.

İnsan hevesleniyor.

Bu anlayış ile Anadolu’nun müsait yerlerine şehirlerin kurulduğunu düşünün. Dönüşüme uğrayacak semtlerin sakinlerine böyle bir teklif götürün. Diyelim teklif kabul edildi. Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, nerede çalışacak?

Yahu arkadaş ben bir hikâyeciyim, bana o kadar yüklenmeyin.

İstanbul’un yüzde yetmişi halen köylüdür. Merak etmeyin bu hayatı isterler, yeter ki geçim derdi olmasın.

Yöneticiler böyle bir girişimi kabul ettiklerinde bu işi üstlenecek kadrolar hazır.

Şehir plancıları, tasarımcılar, müteahhitler, mühendisler, iktisatçılar, iş insanları vb.

Tarımı önceleyen, lakin tekstil vb. gibi çevreyi kirletmeyen; suyu, havayı, toprağı zehirlemeyen sanayilerin de vücut bulduğu bu yeni hayat tarzının felsefesini, fizibilitesini yaparlar. Evet yeni hayat, sade hayat.

Deprem bize bu fırsatı verdi.

En azından böyle şeyler düşünmeye başladık.

Olur mu? Olur!..

“Ben sana boyun eğmem af dilemem ölsem bile&#;
Elinden geleni ardına koyma&#;”

Bu dizeler Devran Çağlar’ın, ‘98 çıkışlı Öldürürüm Kendimi albümündeki Elinden Geleni Ardına Koyma şarkısına ait. Bir aşk şarkısı doğru; mağrur, yaralı bir o kadar da gururlu bir aşığın dudaklarından dökülen. Ancak bu şarkıyı her dinlediğimde Devran’ın ölmeden önce “babası” tarafından reddedilişini anlattığı röportajı gelir aklıma. 

Şöyle dile getirir terk edilişini Devran: &#;Babam ergenlik dönemine girdiğimde yaptığım cinsel tercihimden ötürü beni fazlasıyla dışladı. Bana o dönemlerde ‘Ulan benim gibi bir adamın oğluna bu yakışır mı?’ diyerek baskı yapıyordu. Ben de bir süre duygularıma engel olmayı denedim ama başaramadım. Bu bana verilmiş bir hissiyat bunu reddedemezdim. Babama hayatımı bu yönde yaşayacağımı söylediğimde çok sinirlendi ve beni hayatından çıkarttı. 20 senedir sanat camiasının içinde olmamıza rağmen babamla bir kez bile karşılaşmadık.” Bu röportajda bahsettiği babası olduğunu iddia ettiği kişi ünlü bir sinema oyuncusuydu. O da hayata veda etti ve bu sır da onla ve Devran’la birlikte gömüldü.

Bıyıklı, kıvırcık  saçlı, “babyface” bir delikanlı olarak sahnelere çıkan Devran birçoğumuzun kalbini fethetti. O yıllarda LGBTİ+ bugünkü kadar görünür değildi, ben de kadın özgürlük mücadelesinin tedrisatından henüz geçmemiştim ve sahnede izleyip büyülendiğim bu insanın cinsiyetini de bir türlü tanımlayamamıştım. Bu kadar yakışıklı, bakışları buğulu, şarkılarıyla yüreğimi delip geçen bu “adam” nasıl bu kadar naif olabilirdi, aklım almıyordu&#;

Tam da burada aklıma Zeki Müren geliyor. 90’lı yılları yaşayanlar hatırlar, televizyon başına oturur, tüm gün Kral TV’yi izler, sevdiğimiz şarkı çıksın diye beklerdik. Benim çocukluğum da Kral TV başında geçenlerden. Zeki Müren’i ilk ekranda gördüğümde cinsiyet tanımlaması yapamamış, Sanat Güneşi’nin varoluşuna dair bugün ne saçma, ne gereksiz bulduğum soruları arka arkaya sorup durmuştum: bir erkek neden makyaj yapar, tırnaklarını uzatır, oje en önemlisi de ruj sürerdi…Hiç unutmam ruju da parlak toz pembeydi. Korkumdan ağlamış, anneme sormuş ancak yanıt alamamıştım. Ne yapsın kadın o da LGBTİ+’nın ne olduğunu bilmiyor ki bana açıklasın. Çocuk aklımda yaşadığım panik, belki de bugünkü beni oluşturan yolun da başlangıcıydı, kim bilir. O gün korkuyla karışık hislerim, bugün LGBTİ+ haklarını savunan bir sosyalist olmamda ve cinsiyet tartışmalarını faşizan ve zorba bir yerden okumamama vesile oldu belki de.

Zeki Müren’i gramofondan dinleyecek kadar şanslı olduğumu da söylemek isterim.

Ancak ne yazık ki Devran’ı taş plaktan dinleme şansım olmadı. Ama kulağıma ilk çalınan şarkısının Sahte Sevgililer olduğuna yemin edebilirim. Türk sanat müziğiyle, arabesk-fantezi arasında nasıl bir bağ kurduğumun muamması ise Zeki Müren ve Devran Çağlar’ın ilk gördüğümde ben de yarattığı duygudur. Zeki Müren’in keskin ve çapkın, Devran Çağlar’ın ise sevgi dolu ve mağrur bakışları&#; Ancak yine aşıkken de kalbim kırıkken de üzgünken de hep ikisinin şarkılarına sığındım. 

Yıllar geçtikçe şarkılarının tutkunu olduğum Devran’ın görünüşü de değişmeye başladı. Kıvırcık saçları, bıyıkları hafızlardan silindi. Sonrasında bu değişimin cinsiyet uyum sürecinin bir parçası olduğunu öğrendik. Ama biz, yani onu gözle değil yüreğiyle dinleyenler için değişen bir şey yoktu;  Devran’ın şarkılarında kaybolmaya devam ettik. Bu başarılar onu kimilerinin gözünde bir anda onu kendisiyle benzer bir süreç yaşayan, kişisel varoluş mücadelesi ile ülke belleğine yerleşmiş Bülent Ersoy&#;un varisi haline getirdi.

Muazzam bir ses, muazzam bir yorum, hücrelere kadar geçen bir duygu&#; ‘63 Adana doğumlu Devran Çağlar, ’lı yıllarda arabesk müziğin önemli seslerinden biri oldu. Sahte Sevgililer, Öldürürüm Kendimi, Sevdam, ve Asi şarkılarıyla adından sıkça söz ettirdi, üç ayrı sinema filminde rol aldı. Bunca başarıya rağmen bir anda “silindi”, yalnızca sevenlerinin hafızasında kaldı. Kendisi “tahtının varisi” görüldüğü Bülent Ersoy tarafından engellendiğini söyledi. Eğer Ersoy konu hakkında bir gün konuşmazsa, asla ne olduğunu bilemeyeceğiz.

O tantanaların ardından Devran ortalıklarda görünmedi epey bir süre. Şarkıları bilenlerin dilinde pelesenk olmayı sürdürse de mesela en sevilen şarkılarından “Sahte Sevgiler”in ona ait olduğu dahi sonraki kuşaklara aksetmedi; kalbi kırılanlar “Bana ondan bahsetmeyin” diye mırıldanırken Devran’ın hangi duygularla şarkıyı söylediğini asla öğrenemedi.

Yıllarca gündeme gelmedi Devran Çağlar. Özel hayatını kimsenin bilmediği, hayatının şifrelerini şarkılarla sunan bu narin gül, ’un 15 Ağustos’unda Maltepe’de kaldığı bir rezidansta, 56 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Son hali görenleri şaşırttı” başlığıyla servis edildi ölümü. Yıllarca ekranlarda görmediğimiz Devran, cinsiyet uyum sürecini gerçekleştirmiş trans bir kadın olarak yoluna devam etmişti. Onun buruk hikayesinde, onun adına sevineceğimiz harika bir detay. Bu “detay” için ne kadar zorluklar çektiği, nasıl mücadeleler verdiği ise bu toplumun ayıbı elbette.

Lakin hayatı gibi ölümü ve son yolculuğu da sessiz sedasız oldu. Onunla aynı sahneyi paylaşanlar, gündemden düştüklerinde Devran’ın adını kullanarak ekranlara çıkanların hiçbiri cenaze törenine katılmadı. Şayet yazılmamış olsaydı “Sahte Sevgililer” şarkısı Devran’ın cenaze töreninde yazılırdı.

Şarkılarda, şiirlerde, türkülerde, hasretle taşıp gelen aşkı bize yaşatan, özlem dolu mektuplara mazideki anılara aşık eden, yar’sız yarınlara hazırlayan Devran’ın yadını uyandırırken, O’na vedamız da Seni Hep Seveceğim olsun. Belki yaklaşmakta olan LGBTİ+ Onur Ayı, ona hak ettiği saygıyı ve sevgiyi göstermemize vesile olur ve nihayet gökkuşağının altında, hak ettiği yerini bulur. Bu yazı da onun aziz hatırasına bir toz zerresi kadar katkı yaparsa, ne mutlu bana.

Tüm gül yapraklarında yaşayacaksın Devran… Tüm hüzünlü şarkılarda. Onur Ayın kutlu olsun!

Yazarın notu: Katkıları ve görsel için Bawer Murmur&#;a teşekkürler.

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

İlgili

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası