amerikadan abur cubur / En Popüler Atıştırmalıklar | Amerikanpaketim

Amerikadan Abur Cubur

amerikadan abur cubur

 

 

AMERİKALININ YEDİĞİ VE İÇTİĞİ

 

         Amerikalı bizim kafamıza yerleştirilen gibi uzun boylu, sarışın, yakışıklı, güzel ve tığ gibi değildir, aksine genellikle orta boylu, dolgun ve de solgundurlar. Özellikle orta yaşlara geldiklerinde bu daha da belirgindir. Hele doğru dürüst bir işi olan işçi\memur sınıfının çocuklarıysa, yedikleri hot dog ve hamburger sayesinde bazılarının bazen eni boyuna eşittir. Arabaya bile zor sığar küçük ayıcıklar. Bunun da nedeni iyi beslenmeden dolayı değildir tabi. Tam aksine abur cubur "junk yiyecekler" yemelerinden, beslemeyi bilmemelerindendir. Gençler pizza dükkanlarında ve McDonald'sda tıkınırken, yaşlılar da evde televizyon, buzdolabı ve tuvalet üçgeni içinde döner dururlar.

         Amerikada yiyecek boldur. Her zaman her türlü yiyecek ve içecek bulunur. Yok diye birşey yoktur. Yok vardır. (Hem de nasıl!. Git ispanyol ve zenci gettolarına, kızıldereli rezervasyonlarına veya fukara köy ve kasabalara, "yokun" varlığının ne denli güçlü bir gerçek olduğunu anlarsın.). Özellikle var olana ulaşamayanlar için, yok hazırdır, ordadır, boldur, akıl almayacak kadar çoktur. Yok yok olursa, var olur, o da asla olmaz! Dünya düzeni, sevgilim, "hayat işte böyle" ile başlayan ideolojik uyumaca ve uyutmaca meselesi..

         Amerikalı yemeyi ve içmeyi sever. O denli sever ki bazı genç kızlar şişmanlamamak için yediği "junk" yemeklerden vaz geçme yerine, önce yer ve ardından da tuvalete gider, boğazına parmak sokup kusar. Böylece hem yeme arzusu gerçekleşir hem de şişmanlamamak arzusu. Netice? Eğer tedavi edilmezlerse ölürler. Ölenler de az değil.

         Amerikan kentlerinin yerleşim ve iş yerleri hızla pişip hızla yenen "junk food\hurda yiyecek" restoranlarıyla doludur. Bizim semtte üç sokakta sekiz tane pizzacı, yedi tane çin lokantası ve birkaç diğer çeşit lokantalar vardır.  Pizzacıların hemen hepsi döner kebap, şiş, hot dog gibi junkları da satarlar. Çin lokantalarının tutulmasının en önde gelen nedeni ucuza miğdeyi dolduran şeyler sunmasındandır.

         Semtimizde hemen her caddede bir manav ve dükkan vardır. Hele bazı caddelerde, her yirmi adımda bir Bütün dükkanlar, manavlar ve restoranlar iplik gibi bir cadde üzerinde bir kilometre kadar bir alana sıkışmışlardır. Fakat en çok parayı vuranlar da büyük yiyecek dükkanlarıdır. Bu dükkanlar çoğunlukla o bölgede monopoli kurmuşlardır.

         Amerikalıların domuz gibi domuz yediği doğru değildir.  Kişi başına domuz tüketiminde Amerika dünyada 'da 25'inci sıradaydı. Başı Macaristan çekiyordu, ve onu da Danimarka, Çekoslovakya ve Almanya takip ediyordu. Sığır ve koyun eti epey yenilir, fakat Amerika burda da Arjantin ve Uruguay'dan sonra üçüncü gelmektedir. Küçük baş hayvanlarda (özellikle tavuk ve hindi) Amerika en baştadır. 

         Amerikalılar eti az pişmiş severler. Bu nedenle hemen her Amerikalının karnında birkaç kiloluk pişmemiş et konak yapmıştır. Amerikalı kazancının büyük kısmını, kiradan sonra, yiyeceğe ve içeceğe yatırır. Amerikalı diğer ülkelerin insanlarını aç ve sefil görür, iştahı açılır ve hemen yiyeceğe ve içeceğe saldırır. (=enteresan psikolojik bir tüketim dürtüsü). Sanki televizyondaki aç Afrikalılar televizyondan çıkıp gelerek onları aç bırakacak!!. Amerikalı etrafındaki zenginliği görür, televizyonda ve filmlerde zenginliği seyreder, kitaplarda ve mecmualarda zenginlerin yaşamını ağzının suyu aka aka okur, ve kendine bakar, frastrasyona\engellenmeye uğrar. Bu engellenmenin acısını çıkarmanın kolay bir yolunu da, ırkçılığın yanında, yemede ve içmede bulur: Amerika çaresiz domuz gibi yer ve içer. Amerikalı seksi ve seksi-güzelliği görür, seyreder, iştahı açılır. İştahını yiyerek ve içerek giderir. seks ve sevişmede doyum evlilerde karşılıklı cazibe ve anlayışı ve bekarlarda da bu tür bir ilişki kurabilecek birini bulmayı gerektirir. Bu da nadir olduğu için, doymamış, aç ve engellenmişler doyumu midesine düşkünlükte de arar ve bulur. Neticede, her sokak lokanta, manav, bakkal dükkan ile dolar. Hiçbiri de boş kalmaz: Amerikalı yer Allah yer!

         "Amerikalı kadın yemek pişirmez, pişirse bile hazır yemek, konserve alır" düşüncesi büyük ölçüde yanlıştır. Kadın demek yemek demektir: Kadın yemek yapar, yer ve yenir (yenir sözünü her anlama alabilirsin).

         Amerikalı ekmek yemez mi? Hemde nasıl. Amerikalı pirinç pilavı, kuru fasulye, bol yumurta ve patates yer mi? Hem de nasıl. Amerikalı her gün et yer mi? Biraz zor yer. Et fiatlarının artışı böyle giderse daha da zor yemeye başlayacak. Peki sebze ve meyva? Boldur. Ucuzluğunda çok yenir, pahalı olduğunda da seyredilir. Mevsime göre!.  Seyir Amerikanın en büyük özelliklerinden biridir. Amerikan halkı zamanını satın alma yerine "window shopping," yani "vitrin seyri" ile geçirir. Hafta sonları shopping mall'lar tıklım tıklım doludur. Seyrederler, özlerler, alamazlar, bakarlar, yorulurlar, acıkırlar, yer ve içerler. (Çaresiz ve başarısız bulduğu kendinden intikam almanın bir yolu mu dersin?)

         Peki yiyecek, içecek ve giyeceklerin fiatları nasıl oluşur? Adam Smith'in dediği, yani ekonomi derslerinde öğretildiği gibi mi? Yaa öyle!!. Serbest piyasada arz ve talep karşılaşır, birbirini aşağıdan yukarı ve yukardan aşşağı şöyle bir süzerler, isterlerse selamlaşırlar, dua bile eden olur, namahrem falan değillerse el de sıkışırlar, ve sonracığıma söyleyim, arz hemencecik orda utanmadan talebin ağzına eder. Afiyet olsun!. Arz memnun. Talep daha da memnun. Çevir gazı yanmasın!

         Televizyonda bir haber: Bracley kanseri önlüyor. Ertesi gün manava gidersin. Üç parçalık bir demeti 59 cent (kuruş) olan bracley gözle kaş arasında iki parçaya düşmüş ve fiatı da cente çıkmış. Yersen! Fukara tabi avucunu yalar. Bazıları da özgürlük yer.

         Televizyonda bir başka haber: Karpuzun içine böcek ve bitki öldürme ilacı denilen kimyasal zehir girmiş. Ertesi gün karpuzun kilosu 80 centten 40 cent'e, ardından da 20 cente düşer. Fukaraya bol bol zehir, pardon karpuz yeme fırsatı!.

         Üzümün kilosu cent civarındadır. Bizdeki gibi çekirdekli değil tabi! Bazen kilosu cent'e üzümler görürsün. Üzümlerin yüzü çok pudralı kadınlar gibi bembeyaz kimyasal zehirle kaplıdır. Yıkasan bile bu beyaz toz çıkmaz, deriye kardeş olmuştur. Yiyince dudağının içinde, ağzında yara bile açar. Tabi fukaralar saldırır ucuz üzüm diye. Saldırrr! Ucuz zehir yenmez mi?.

         Sebzelerin tadı nasıl pekiyi? Pekiyi değil. Ben Amerikanyaya deve tellal ve pire de bakkal iken geldiğimde domateslere baktım: Şahane, seksi görünüşlü, dipppdiri, passparlak domatesler. Pireden aldım yedim: Vaay be, ne domates! Ne domates? Ne domatesi be, domateste domates tadı yok!. Şimdi pireler ve develer büyüdü. Onların da tadı yok. Haksızlık etmeyelim: Şahane domates tadında domatesler var. Var olmasına var da, fiatı telli duvaklı gelin fiatına!. Amerika burası: "You get what you pay" (Ödediğinin karşılığını alırsın) ideolojisinin egemen olduğu ülke. Ben bu ideolojinin verdiği kafayla, iki kültürün anlayışını, güya, kafamda birleştirip, Türkiye'de manava "iki bin lira fazla vereyim bana iyisinden koy" dedim, manav "olur abi" dedi ve koydu. Ama ne koydu. İyi koydu. Herhalde ben Türkiye'de yaşasam sonunda ya bir manav ya da otobüs şoförü falan katili olurum. "Ödediğini alırsın" ideolojisi, develer ve pirelerin ihtirastan gözü dönmüşlüğünden ve halkın alış gücünün azaldığından olmalı, gitgide geçerliliğini yitirmektedir. Kalite çeşitliliği yerine kalite iki çeşite düşmektedir: Kaliteli ve kalitesiz. Her iki çeşit içinde de, arz talebe "kalite çeşitliliği" daleverası ile benzer kalitesizlikteki malları çeşitli renklere boyayarak sunmaktadır. Bizim Kayserli'nin sakar eşşeği boyayıp satması gibi! Kalitesizler arasındaki fiat farkına bakıp, fiatı yüksek olduğu için kaliteli sanılan mal, gerçekte kalitesizin bir diğer çeşidinden başka birşey değildir. Tabi bizdeki gibi Amerika'da da "isim" çok önemlidir: Mala değil isme para verilir. İsim de kaliteden çok reklam ile yapılır. Reklama ödenen para da fiatlara eklenip milletden alınır. Yersen demiş Memiş ve de ruhu bile duymadan yemiş. Yemiş yemek iyidir!

         Manava gidersin istediğini elinle seçersin. Bizdeki gibi adi tüccarın adiliğine bir kez daha kurban olmazsın. Neden? Millet parayı sokaktan toplamıyor, zor şartlar altında alın teriyle kazanıyor. Zaten nereye gitse, nereye dönse soyulan insanların bu denli katıksız soygun ve ahlaksızlığa ne dayanacak ne de gözyumacak takati vardır. Hem para ödeyecek, hem de eve geldiğinde manavın doldurduğu kesekağıdından kuş mu yoksa ördek mi çıkacağını bilemiyecek! Böyle manyaklık olmaz! Amerikalı verdiği paraya ne aldığını görmezse kıyameti koparır. (Amerikalı göstere göstere görünüşle kazıklanır! Peki, görünüşün altındaki?). O üstü güzel, altı çürük kesekağıdını götürür, manavın münasip yerine tıkmaya kalkmasa bile, geri verir. Hatta mahkemeye bile verir. Bir daha da ordan alış veriş yapmaz. Herkes de aynısını yaptığı için, o manav iki günde kapanır. Bizde tabi bu biraz zordur, çünkü bizde bu ahlaksızlık yaygın bir şekilde uygulanan egemen ticari kütürel pratiktir. Bu pratiği de ancak titizlik, ısrar ve örgütlü hareketlerle değiştirebilirsin. Amerika'da manavlarda çalışan çocukların meyvaların ve sebzelerin kötülerini seçip attıklarını görürsün. Taze üzümlerin çürüklerini makasla tek tek kırpıp atarlar. Meyvalar zamanla olgunlaşıp çürümeye yüz tuttukça fiatı da düşer. Satılmayacak hale gelince de atılır. Bu atılanları da, çöpçüden ve farelerden önce davranırlarsa, bazı fukaralar, özellikle ellerinde torbalarla ihtiyar insanlar, toplayıp eve götürürler.

         Yeğenim metalci Özlem ve romantik Pınar ile arabayla bir gezinti yapıyorduk. Onlar müzik dinliyor. Benim kulaklar nanay olmuş vaziyette. Ulus'ta düz yolda arabanın tekeri "yeteer!" diyerek booom diye patladı. Bu isyanı müziğin gümbürtüsünden duymadım bile. Ardından, Özlem "amca, processed food ne demek?" diye sordu. Çocuğu kırmamak için "dinlediğin müzik" demedim. Kuzu kuzu açıkladım: Pişen her yemek "süreçten geçmiş yiyecektir, yani Amerikanca "processed food." Fakat her pişen yemeğe processed food demek pek doğru değildir. Sonra aç kalırız!.  Hamburger, döner, hot dog, konserve gibi yiyecekler "süreçten geçmiş" yiyeceği en iyi bir şekilde temsil ederler. "Süreçten geçmiş" bu yiyecekler faydasız, ve hatta zararlı, junktır. Arabanın tekerini çıkartamadık: Şifreyi bulamadık. Sanayiye yürürken, Özlem "Süreçten geçmek ne demek?"  dedi. Anlaşılması en kolay yolla anlattım: At bir meyvayı ağzına. Başla çiğnemeye. Süreç başlar. Yutarsın. Midene gider. Midede daha etraflı bir süreçten geçer. İnce barsakların emmesi için hazırlanır. İnce barsaklar işe yarayanı emer ve işe yaramayanını kalın barsaklara gönderir. Depolanır orda. Depo dolunca kapı çalınır. Tık! Tık!. Cevap vermezsen zil çalmaya başlar: Zııırt, zııırt! (Telefon zili değil.) "Kim o?"  Sürpriz, aç da gör! Tuvalete koşarsın ve dolu depodakileri dışarı atarsın. Süreç tamamlanır. Bu dışarı atılan "süreçten geçmiş yiyecektir (processed food).  Özlem böylece processed food'un yalnız ne olduğunu değil, aynı zamanda büyük değerini de anladı. Süreç tamamlandıktan sonra, biraz ketçup, biraz tuz, biraz biber, ben o'yum işte, al sana Big Mac!. Yarasın!  

         Amerika'da karbonlu "processed" içecekler (pepsi, coca cola, sevenup) işçi sınıfının ve gerçek meyva suyu ise zenginin içeceği olarak bilinir. Fakat gençler için genellikle Pepsi ve Coca Cola sınıfsız bir içkidir. Halkı daha fazla tüketime itmek için bir sürü pazarlama taktiği kullanılır: Diet, kafeini alınmış, limonlu, tuzsuz, şekersiz, yeni, yep yeni, daha da yeni, daha daha yeni, yeniden de yeni, en son, en sonun en sonu diye aynı kolanın (çamaşır tozunun, bulaşık tozunun) çeşitleri çıkarılır ve reklamları yapılır. Böylece değişen zevk ve değişen dünyaya değişerek ayak uydurduklarını söyler ve senin de ayak uydurmanı isterler. Nasıl ayak uydurursun? Onların kolasını içerek!  Yazın pilajlar ve piknik alanları  soda tenekesinden geçilmez. Pisliğe bir de bu pislik eklenir. (Amerikan firmaları, Pepsi ve Coca Cola Türkiye'de süper kar yapıyor olmalı. Çünkü Ankara'da bakkalda, 'de,  24 bin liraya aldığım plastik şişedeki Pepsi veya Coca Cola'yı New York gibi pahalı bir yerde bizdekinin yarı fiatından aşağı (79 ile 99 cent arası) satmaktalar. Petrol şirketleri gibi onlarda meydanı boş bulmuş, soy Allah soyuyorlar. İçme sende! Boğazına zorla sokan yok ya! Hiç de değil: Bu içecekler insanı uyuşturucu madde müptelası gibi kendisine bağlar. Ayrıca, alışkanlığın ve şekrli suya bağımlılığın yanında, bizim gibi Amerikan kitle kütürünün maymunluğunu yapmaya can atan ülkelerde, "pepsi veya coca cola içmek" demek önemli bir nane yemektir, kendini kalite ve özlenenle özdeştirerek bir mok sanma veya bir mok olarak satma demektir.)

         Amerika'da en çok içilen içki biradır. Bira gençlerin içkisidir: Ucuzdur ve mideyi iyi doldurur. Okulda sokakta, piknikte, partide, restoranda ve barda gençlerin zevkle tükettiği biradır. Bira yalnız gençlerin değil, işçi sınıfının içkisi olarak nitelenir. Bira özellikle insan orta yaşa geldikten sonra "bira göbeği" yapar. Bu nedenle işçi sınıfı karikatürlerde  "bira göbekli" çizilirdi. Di'li geçmiş zaman.  

         Amerika'da da yabancı mal kullanma hastalığı vardır: Örneğin Alman Heineken birası, Fransız Perrier suyu ve çoğu Fransız fahişeri gibi kokan Fransız parfümleri Fransızlar da Amerikan malına düşkündür. Almanlar da Budwieser veya Michelob tercih ederler. Bu dünyada kendini seven, kendine kendinin kendisi olması nedeniyle değer veren, kendine bakıp kendi olduğu için kendinde değer bulan kimse yok mu? (Kendini beğenmişlik satışı yapanlar ve kendini kapitalist düzende aldıkları sömürücü yer nedeniyle kendi ötesinde kendinden öte böyük birşey sananlar da dahil.)  

         Şahane soft müzikle yemek yer zenginler. Piyano müziği tercih edilir. Müziksiz olmaz. Bu tür restoranları doldururlar. Bu yerlerde, o güzelim canlı müzik ÇOĞU kişi için su içen eşşeğe ıslık gibidir.  Çerez bile değil!. Gelelim içki, müzik ve kadına: Ne neye çerez Amerika'da? Duruma bağlı. Evdeki sekste müzik, sekse çerezdir. İçki, bir seviyeden sonra, eşlerin birinin kudururken diğerinin sızıp kalması demektir. Peki ev dışında?  Çoğu kez "çerez yiyorum" sananlar, enayiliklerinin farkında bile değildirler. Amerika'da "bu beş tane bardağı kim koydu önüme" diye hayretle bu beş bardağı bir dikişte bitirdikten sonra, "kadehim bomboş, doldur kemancı, sen de  acı acı çal meyhaneci" diye boşluğa konuşan adamın, her hık deyişte kalbine hançerler sokan ve "en iyisi ben burdan direk verem hastahanesine gideyim" dedirten türküler yoktur. Türkülerle içilmez. İstesen bile bulamazsın, eğer Türk veya Yunanlı değilsen. İçki içerken belki fonda müzik vardır, ama bu müziğin içmeyi teşvike etkisi yoktur. Peki içki, müzik ve kadın üçlüsü? Bu üçlü beraberce "yolunacak kaz ticareti" anlamına gelir. Bunun ne demek olduğunu Türkiyede meyhaneye gidenler çok iyi bilir. Bilir mi dersin, Refik amca? Bilirse, niye gider? Kazlığından belkide! (Sorun gerçekte kazlıktan öte.) Amerikada, içki, müzik, kadın üçlüsünde, içkiyi, gözleri kadına saplanmış, erkek içer. Müzik ve kadın seks arzusunu kamçılamak için birlikte kıvır kıvır kıvırırlar. Erkek bu kıvrılanların içini zangırdattığını hisseder. Salyaları içkisine karışır. Müziğin gıdıklayışıyla içi burula burula, ve gözünde kadın kıvrıla kıvrıla, içkiyle seks yapmaya başlar. Bazı yerlerde kadınlar masasına gelir, kucağına falan oturur, içki ısmarlatır, yani yol yavrum yol, tüy kalmayıncaya kadar. Tabi kredi kartı olduğu için, tüyün de biteceği yok gibi gelir.

         Amerika yer ve içer. Hem de nasıl!. Ardından da diet derdine düşer. Amerika bazen şişer, bazen düşer. Düşerler şişerler ve şişerler düşerler. Bir çabadır gider. Şişenler ve şişirenler, düşenler ve düşürülenler ülkesi!. Epey hareketli görünen bir ülke. Harekette bereket vardır. Aman ne hareket! Aman ne bereket! kime hareket? Kime bereket? Amerika yer!

         Amerika o denli yer ki, örneğin hazır yiyecekte Philip Morris'in 'deki satışı milyar dolardı. Conagra'nınki milyar ve Sara Lee'ninki miyar dolardı. İçtiği sodalar sayesinde, 'de, Pepsico milyar, Coca Cola milyar, Anheiser Busch birası milyar ve Coors birası milyar dolarlık satış yapmıştı. Amerikalı başka ne yer? Amerikalı, ne yazık ki, hemen her yediğiyle zehir yer. Darısı bize demeye gerek yok, kentlerimizde bol bol yeniyor.

         Amerika'da "aman hayvani yağ, tereyağı yemeyin, kolestorol var" denir ve millet yağı alınmış yağ, kolestorlu alınmış margarin falan yer, diet kola içer: Kolestorolu almak için bu margarinlere ve yağlara konan kimyasal ilaveler kalbe ve damarlara kolestoraldan çok daha zararlıdır. Zeytin yağı ye. Tabi onun içine de kimyasal maddeler katmadılarsa.

         Kafein kahvede, kahveden çok çayda, çukolatada, alışkınlık yapsın diye Pepsi ve Coke gibi kolada, aspirinde ve birçok ilaçta bulunur. Kafeinin güzel etkileri: Sinirlilik, baş dönmesi, meraklılık, sakat doğuma (kuyruklu çocuk doğurmuş dediğimiz biçimdeki doğumlara), kromozom tahribine neden olmaktadır. Kafeinin kolada kullanılması sonucu kansere yakalanmada yaptığı katkı araştırılmaktadır.

         Pepsi ve Coke şahane değil mi? Yapma-meyva suları, jelatin yiyecekler falan sever misin? Hepsi de kimyasal maddelerle tatlılaştırılmış sudur. Ah, bu kadarıyla kalsa. İçlerine konan kimyasal maddelerin sana ne hediye ettiğini bilemezsin ki!

         O güzel paketler içinde aldığımız yapma-şeker, swetener ve sakkarin, çok kullanıldığında sidik-torbası kanseri yapmaktadır. Sakkarin çocuk yiyeceklerinde, ağız yıkama gargarasında, diet sodada, diş macununda ve birçok yiyecekte kullanılır.

         Peki beyaz şeker? Şekere laf yok! Hiçbir besin değeri olmayan şeker vücudumuzdaki B vitaminlerini, kalsiyumu, ve diğer gerekli mineral ve vitaminleri yok eder. Kalp hastalığına, diabetik\şeker  hastalığına, ülsere katkıda bulunur. Çayınıza kaç şeker istersiniz?

         Tuzsuz yemek bayattır. Tuz olmazsa ne olur? Yediğimiz sebzenin ve yemeğin falan kendi gerçek tadının ne olduğunu anlarız. Böyle şey olur mu, delimisin sen! Tuzun zararlarını saymaya gerek yok. Şunu söyleyim, vücudun tuz ihtiyacını zaten doğru dürüst yediğin şeylerden alırsın.

         Şarabı sever misiniz? Aslan arkadaşım Kemal soluk almadan bir dikişte bir şişeyi bitirirdi. Birçok şarap aspestostan geçirilerek süzülmektedir. Bu da  şaraptaki arsenik seviyesini kanunla kabul edilenin en az üç misline çıkarmaktadır. Arseniğin ne olduğunu söylemeye gerek yok. Şarap üretiminde, yetmişe yakın kimyasal maddenin konması kanuna uygundur. Bu maddelerin arasında, örneğin, kanser yaptığı bilinen sulfur dioksit de var.

         Süt, en azından,  kemiklerin sağlam büyümesi ve cildin güzelliği için gereklidir. Peki sütü veren ineğin yayıldığı çayıra serpilen böcek falan öldürme ilaçlarına ne olur? İnekten süte sütten de bize geçer. Tavukalara sıkılan antibiyotiklerin sayesinde insan vücudunda antibiyotiğe direnişli bakterilerin oluştuğunu duymuşsunuzdur.

         Domatesler daha yeşilken toplanır ve ethylene denilen gaz verilerek kıpkırmızı edilir, ve biz de şahane görünüşlü, tatsız tuzsuz, besin değeri olmayan bu şeyi domates diye yeriz. Şekli ve rengi benziyor, yetmez mi? Seninki de nankörlük yani!

         Amerikalıların aldığı ticari yiyeceklerin % 90'dan fazlasının içinde böcek öldürme ilaçları ve çeşitli kimyasal madde vardır.

 


 


Amerikadaki bu sorunla ilgili Brandeis Universitesi raporu bedava olarak aşağıdaki adresten istenebilir: Johnson Foundation, Attn. Communications Department, P.O. Box , Princeton, NJ. Raporun adı: Substance Abuse: The Nation's No. 1 Health Problem"

 

Amerika'da Yaşamayanlara Gerçek Gibi Gelmese de Bu Ülkeye Dair Yüzde Yüz Gerçek Olan 17 Şey

Haberler

Yaşam

Amerika'da Yaşamayanlara Gerçek Gibi Gelmese de Bu Ülkeye Dair Yüzde Yüz Gerçek Olan 17 Şey

Gerçekten de tuhaflıklar ülkesi.

1. İçecek boyutlarının büyüklüğü şaşırtıcı ama gerçek.

1. İçecek boyutlarının büyüklüğü şaşırtıcı ama gerçek.

2. Devasa kavanozlarda cips, bisküvi; bidonda süt gibi değişik ölçülerde ürünler sadece filmlere özgü değil.

2. Devasa kavanozlarda cips, bisküvi; bidonda süt gibi değişik ölçülerde ürünler sadece filmlere özgü değil.

3. Turşulu, limonlu cips; cipsli çikolata, çikolatalı patlamış mısır Hepsi ve daha fazlası gerçekten sevilerek tüketiliyor.

3. Turşulu, limonlu cips; cipsli çikolata, çikolatalı patlamış mısır Hepsi ve daha fazlası gerçekten sevilerek tüketiliyor.

4. Süpermarketlerde bir reyon tamamen kahvaltılık gevrekler için ayrılmış durumda.

4. Süpermarketlerde bir reyon tamamen kahvaltılık gevrekler için ayrılmış durumda.

5. Porsiyonların büyüklüğü hep söylenir ama abartılı olduğu düşünülür.

5. Porsiyonların büyüklüğü hep söylenir ama abartılı olduğu düşünülür.

6. Pek çok ülke sınırsız içecek konseptini Amerika'dan aldı ama hala bu ülkenin çok gerisindeler.

6. Pek çok ülke sınırsız içecek konseptini Amerika'dan aldı ama hala bu ülkenin çok gerisindeler.

7. Amerikan okullarında gerçekten çok fazla kulüp, yapılacak pek çok aktivite var.

7. Amerikan okullarında gerçekten çok fazla kulüp, yapılacak pek çok aktivite var.

8. Sarı okul otobüsleri bir film dekoru değil, bir standart.

8. Sarı okul otobüsleri bir film dekoru değil, bir standart.

9. Spor barları gerçekten de filmlerde görüldüğü gibi. İnsanlar spor müsabakalarını bu şekilde izlemeyi seviyorlar.

9. Spor barları gerçekten de filmlerde görüldüğü gibi. İnsanlar spor müsabakalarını bu şekilde izlemeyi seviyorlar.

Bir spor dalında iyiyseniz üniversite bursu kazanabilirsiniz.

 Bir spor dalında iyiyseniz üniversite bursu kazanabilirsiniz.

Bir yabancıya laf atıp konuşma başlatmak hiç garip bir durum değil.

 Bir yabancıya laf atıp konuşma başlatmak hiç garip bir durum değil.

Pek çok eyalette ağır suçlara karışmış insanlar, şartlı tahliye edilmiş olsalar dahi oy kullanamıyor.

 Pek çok eyalette ağır suçlara karışmış insanlar, şartlı tahliye edilmiş olsalar dahi oy kullanamıyor.

Cadılar Bayramı'nda gerçekten de kapınız çocuklar tarafından çalınır ve onlara şeker vermeniz beklenir.

 Cadılar Bayramı'nda gerçekten de kapınız çocuklar tarafından çalınır ve onlara şeker vermeniz beklenir.

Kornaya basmak Amerika'nın genelinde olmasa da büyük şehirlerde; örneğin New York'ta çok yaygındır.

 Kornaya basmak Amerika'nın genelinde olmasa da büyük şehirlerde; örneğin New York'ta çok yaygındır.

Metrik sistemi kullanmayan çok az ülkeden biri olduğu gerçektir. Kesinlikle metre, kilo, kilometre ölçüleri kullanılmaz.

 Metrik sistemi kullanmayan çok az ülkeden biri olduğu gerçektir. Kesinlikle metre, kilo, kilometre ölçüleri kullanılmaz.

Araziler gerçekten de çok geniştir. Taksici 50 kilometrelik bir mesafeyi yakın bulabilir.

 Araziler gerçekten de çok geniştir. Taksici 50 kilometrelik bir mesafeyi yakın bulabilir.

Sokaklarda son ses müzik dinleyen, dans edip şarkı söyleyen insanlar gerçekten var.

 Sokaklarda son ses müzik dinleyen, dans edip şarkı söyleyen insanlar gerçekten var.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası