Kendi türkülerini okumayan milletlere,
Yabancılar kendi türkülerini okuttururlar.
Halk ezgileri, ezgisel buluşların ve bazen insanüstü yaratışların harman olduğu eserlerdir. Türkülerimiz ise, hakikati olduğu gibi görüp söylemekten asla çekinmeyen ermiş ve cesur kimselerin söylemleridir. Türk insanının düşünen, soran; seven, küsen; gülen, ağlayan kalbinin içini görürüz türkülerde. Onlar bizim romanımızdır, bizi anlatır asırlardır bizlere.
Türküler bir kültürün en insancıl, en öznel olan parçasıdır. Türkü zevkinden yoksun kalmak, ruh yönünden çok şeyden yoksun olmak demektir. Eğitim görmüş meslek sahibi olmuş, itibarlı bir mevkide görev yapmakta olan birinin, soylu bir türkü zevkine sahip olmaması, eşsiz bir ruh zenginliğinden nasibini almamış olması demektir.
Türkülerin, ama gerçek anlamda soylu türkülerin kendisi, başlı başına bir öğretmendir. İnsanı eğitir, geliştirir, insanı daha erdemli kılar, daha akılcı davranmaya yönlendirir.
Türkü sevgisi çok küçük yaşlarda başlatılmalıdır. Türküleri seven bir çocuk, başta canlıyı sever; insanları, toplumu sever; eşsiz bir ruh kudreti ve zenginliği kazanır. Türküler onlara vatan sevgisi, vatanını tanıma ve tanıtma arzusu aşılar, onların vatana hizmet duygularını geliştirir.
İnsan ruhu güzelliklerle yücelir. Kendi milli geleneklerimizden edindiğimiz derin bilgi ve birikimi özümseyerek yaratmış olduğumuz türküler, insan varlığının bir ihtiyacı olan sanatın en kolay, en yaygın, dolayısıyla en etkili dallarından olan müzik ve edebiyatın ortak ürünüdür. Seçerek dinlediğimiz türkülerin ahlak eğitimini de etkilediğini görürüz.
Toplumlar günümüzde yoğun bir iletişim ve etkileşimle karşı karşıyadır. Bu da çevrenin hızlı bir biçimde dışa açılmasını, değişmesini ve yenilenmesini mecbur kılmaktadır. Bu şartlar, sanatta olması gereken soylu değerleri sarsar, bozar; başka bir deyişle yozlaştırır. Bu şekilde ortaya çıkan, türkü adı altında bizlere dinletilmek istenen bayağı deyişleri konumuzun dışında tutuyoruz elbette.
Ortak bir bilinç yaratılmasında halk türkülerimizden geniş ölçüde yararlanabiliriz. Anadolu insanının ince ve zarif duygularını, hayal ve isteklerini en temiz şekilde türkülerimizde buluruz. Âşık Emrah’ın, belki de mütevazı bir köy evinin penceresinden bakan sevgilisini cennet sarayına kondurması, onu melek yerine koyarak, yüzünün güzelliğinin göz kamaştıracak derecede etkileyici oluşunu çok tabii kılıyor.
Bugün ben bir güzel gördüm / Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nuru / Onun hüsn-i cemalinden (Emrah)
Türkülerimizde, sevginin en temizi, fedekârlığın en yücesi halk diliyle o kadar güzel ifade edilmiştir ki insana “bu kadar da olamaz artık” dedirttirir:
Ben seni seviyom can ile candan
İnsan kemlik bulmaz sevdiği yârdan
Canım esirgemem vallahi senden
Götür sat pazarda kulum var deyi (Karacaoğlan)
Ahlak, Türk insanının olduğu gibi, türkülerin de temel taşıdır.
Başımda altın tacım / Hem susuzum hem açım
Yârimi bana verin / Gerisi anam bacım (Anonim)
Alçak gönüllülük, türkülerde çok önerilen hasletlerimizdendir.
Gel ha gönül havalanma / Engin ol gönül engin ol
Dünya malına güvenme / Engin ol gönül engin ol (Teslim Abdal)
Yurt ve millet sevgisini haykırarak dile getirildiğini sezersiniz türkülerde.
Ehl-i İslâm olan bilsin işitsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana (Âşık Şenlik)
Dağlara:
Dağlar siz ne dağlarsız
Kardan kemer bağlarsız (Anonim)
Bülbüle:
Mihrican mı değdi gülün mü soldu
Gel ağlama garip bülbül ağlama (Âşık Turabî)
Turnaya:
İnme turnam inme sen bu pınara
Avcı tuzak kurmuş var yolun ara (Anonim)
Ceylana:
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anadan babadan yârdan ayrı koyarlar. (Anonim)
diyerek birer mazlum canlı gözüyle bakan halkımız, köylerde çifte koşarak, kağnı çektirerek, hayat yükünü paylaştığı öküzü de bu zarif canlılardan ayırmadan derin sevgi ve minnetle anar.
Dağdan kütür kütür hezen indirir
İrençberler hoşça tutun öküzü
Her evin devliğin öküz döndürür
İrençberler hoşça tutun öküzü (Pir Sultan Abdal)
Tabiat varlıklarına beslenen sevgi gibi insanı insan yapan birçok özellik, türkülerde bütün çıplaklığıyla işlenmiştir.
Türküleri sevmek kolaydır, ama gerekli kültür birikimine sahip olmadan onları anlamak asla mümkün değildir.
Türküler Nedir Ne Değildir?
Türkü, halk şiirinde özel bir biçimin adı olmakla birlikte sıradan halk, mani, türkü, koşma, divan, gazel vb. halk şiirinin her biçimi ile kırık hava şeklinde okunmuş sözlü ezgilere Türkü demektedir. Kültürümüz içinde önemli bir yeri olan türküler, milletimizin geçmişinden gelen ve zaman içinde biçimlenerek kurallara bağlanmış; halkımızın benimsediği, sevdiği, çalıp söylediği, zevkle dinlediği ve içinde kendini bulduğu ilahî bir varlık halini almıştır. Bu nedenle türkü sözleri üzerinde hassasiyetle durmak bir vicdan borcudur.
Halk türküsü, başlangıçta bir kişinin, hafızasında var olan halk işi ezgi ve söz kalıplarından yararlanarak, bazen sözü, bazen ezgiyi değiştirerek, bazen da yine halk işi olmak kaydıyla, özgün olarak ortaya koyduğu; dilden dile dolaşırken değişikliğe uğrayan, zaman içinde kişisel izlerin silinmesi sonucu ortak özellik taşıyan ezgili ve biçimli sözlerdir. Sözünü ettiğimiz bu değişime folklorik oluşum diyoruz. Böylece oluşan türküye halk türküsü, özgünlüğünü koruyup ilk şeklini devam ettiren türküye de Ahmet’in türküsü, Mehmet’in türküsü, Sadeddin Kaynak’ın türküsü diyoruz. Her iki türün buluştuğu saha ise Halk Müziği ve Halk Edebiyatı sahalarıdır. Burada esas olan halk işi olma özelliğidir. Halk işi olmak demek, sözün: Şiir biçimi, dil ve anlatım bakımında halk şiiri özelliği taşıması; ezginin ise: Yerel ve otantik karakteri yansıtabilmesi demektir. Bu konu bugüne kadar pek kavranılamamıştır.
Çok yaygın bir söylem olmasına karşın her türkünün bir hikâyesi yoktur. Mani katarlarından oluşan atma türkülerin, dini-tasavvufî konuları işleyen deyiş, nefes, hikmet, ilahi funduszeue.info hikâyeleri olmaz. Türkülerin büyük bir kısmı olayları değil, duygu, düşünce ve sezgileri dile getirir. Ancak olay türkülerinin hikâyeleri olur.
Türkülerin, bilinenin ötesinde çok sayıda bentleri vardır. Çeşitli yayınlarda bunların belirlenmiş ve böylece yaygınlık kazanmış bir kaç bendi yayımlandığından, o türkünün, bilinen o bentlerden ibaret olduğu sanılır. Olay türkülerinin çok sayıda, hele meşk ortamında söylenen, manilerden oluşan türkülerin sayılamayacak kadar çok bentleri bulunur. Bunlar bir taraftan yaratılarak belli bir zaman söylenir; bir zaman sonra unutulup giderken yerlerini yenilerine bırakırlar.
“Çamlığın başında tüter bir tütün” türküsünün yaygın olarak bilinen bentleri şunlardır: “Ham meyveyi kopardılar dalından” ve “Benim yârim yaylalarda oturur”
Oysaki araştırıldığında, türkünün, olayı daha içli bir şekilde hikâye eden başka dörtlüklerinin de varlığını görüyoruz.
Yozgat yaylasında bir garip kuşum
Elveda sizlere akrabam eşim
Doymadım dünyaya on sekiz yaşım
Onun için açık gider gözlerim
Yüküm kervan yükü savran gidiyor
Sürmedim sefayı devran gidiyor
Ziya’m ciridine kurban gidiyor
Onun için kapanmıyor gözlerim
Atına binmiş de eğeri düzler
Cirit değneği de elini gözler
Hayırsız elbisen bohçayı süsler
Onun için kapanmıyor gözlerim. Ve devam eder…
Mani biçimindeki şiirlerin ilk iki dizesi daima daha sonraki dizelere hazırlık için söylenmemiştir. Böyle örnekler olmakla birlikte, çoğunlukla mani dizeleri arasında anlam bütünlüğü vardır. Bunu sezebilmek için şiirin büyüleyici dünyasına girmek gerekir. Dağlar başı dolu kar / Benzim sarı hulkum dar / Her gelen benzim sorar / Bilmez kalbimde ne var (Anonim)
Bu manide: Dağların başının kar olması, âşığın keyfini kaçırıp, onu huysuz ve tahammülsüz bir hale sokmuştur. Bu nedenle aşırı heyecandan rengi sapsarıdır. Çünkü yollar kapalı, sevgiliye ulaşmak veya onunla haberleşmek imkânsızdır. Bu sıkıntılı durumda ise yanına her gelen, onun yüzünün rengini sormakta, yüreğindeki gerçeği anlayıp derdine ortak olma çabası göstermemektedirler. Âşık bundan yakınmaktadır.
Türküleri kadın ağzı, erkek ağzı diye ayırmak bir tarafın türküsünü diğer tarafın okumasını yadırgamak yanlıştır. Bir taraf diğer tarafın duygularını dile getirebilir. Kına gecesi, kızının içinde bulunduğu ruh halini dile getirmek isteyen sanatçı ruhlu bir baba: “Ağ elime mor kınalar yaktılar / Kaderim yok gurbet ele sattılar” diyebilir. Fethiyeli Mustafa Coşkun’dan “Eloğluna yandım ben”; Aydın’lı Nursal Ünsal’dan “Yorgun değil bir güzele vurgunum” türkülerini derlememiş miyiz? Muharrem Akkuş “Eledim eledim höllük eledim / Aynalı beşikte bebek beledim”, Selahattin Sarıkaya “Ak taş diye belediğim / Tülbendime doladığım” dememişler mi?
Bazı türküler ölmüş kişinin ağzından yakılmıştır.
Üç gün evvel geldi gelin alıcı
Denizde boğuldum yoktur ilacı (Anonim)
Doymadım dünyaya on sekiz yaşım
Onun için açık gider gözlerim (Anonim)
Şarkışla dağları bir sürü koyun
Gelin ahbaplarım üstümü soyun (Anonim)
Kazın mezarımı bayıra düze
Yönünü çevirin sıladan yüze (Anonim)
Selânik içinde selâm okunur
Selâmın sedası cana dokunur (Anonim)
Olay türkülerinde kahramanların duygu, düşünce ve durumları, onların ağzından dökülüyormuşçasına çok defa olayın kahramanları dışındaki bir şahıs tarafından dillendirilir. Ölenin duygularını ikinci, üçüncü şahıslar dile getirir. Bundan dolayı türkülerde konuşan şahıslar bir bent içinde bile değişebilir.
Yüküm kervan yükü savran gidiyor
Sürmedim safayı devran gidiyor
Ziya’m ciridine kurban gidiyor
Onun için kapanmıyor gözlerim (Anonim)
Bir türküde, bir şehir adının geçmesi o türkünün oraya ait olduğunu daima göstermeyebilir.
Şu İzmir'i boydan boya gezerim (Yozgat’tan derlenmiş)
İstanbul’a cura yazdım saz geldi (Antalya’dan derlenmiş)
Ordumuz gitti Muş’a dayandı (Urfa’dan derlenmiş)
İzmir'in içinde al yeşil bayrak (Sivas’tan derlenmiş)
Ankara’da yedim taze meyvayı (Kırşehir’den derlenmiş)
Aman Adanalı (Kayseri’den derlenmiş)
İstanbul'un etirafı meteris (Trabzon’dan derlenmiş)
Bir yöreden derlenmiş bir türküde yer alan bir şiirin tamamı ya da bir bölüğü, bir başka yörenin türküsünde de yer alabilir. Bunlar, genellikle mani dörtlükleridir, çalıp-söyleme ortamında okuyucuların; derleme sırasında kaynak kişilerin o an akıllarına gelen, belki zamanla unutulacak, belki de klişeleşerek o ezgide yer alacak söz öğesidirler. Daha da ötesi için aşağıdaki maddeye bakınız.
Al almanın dördünü
Sev yiğidin merdini (Kayseri, Malatya)
Dut ağacı dut verir
Yaprağını kıt verir (Denizli, Kayseri, Afyon, Sivas)
Ak bakraçlar susuz galdı
Büyük evler ıssız galdı (Sinop, Rumeli)
Sarı zeybek şu dağlara yaslanır
Yağmur yağar silahları ıslanır (Rumei, Burdur)
Evleri görünüyor
Gönüldür yeriniyor (Tunceli, Malatya, Kayseri, Tokat, Elâzığ)
Bir türküde yer alan bir şiir bölüğü, aynı yörenin ezgisi farklı bir başka türküsünde de yer alabilir.
Evleri görünüyor nananay nananay
Gönüldür yeriniyor vay beni (Elâzığ / Hafız Osman Öge)
Evleri görünüyor bağ altına bağ altına
Gönüldür yeriniyor Yâr ağlarım (Elâzığ / Enver Demirbağ )
Bir şiir farklı kaynaklarda farklı biçimde karşımıza çıkabilir. Hangisinin esas olduğu önemli değildir. Doğru, güzel, anlatımı sağlam, içeriği zengin olan esastır. Yoksa halk bilimi’ni inkâr etmiş oluruz.
Sıtkı der dertlerim dilde müşküldür
O dostun elinden gözlerim seldir
Senin intizarın bir gonca güldür
Benim intizarım bir yâre bülbül (Sıtkı / Âşık Veysel’den)
Sıtkı’yam hallerim dilde müşküldür
Akar çeşmim yaşı sanki bir seldir
Senin arzumanın bir gonca güldür
Benim arzumanım bir cana bülbül (Sıtkı / Hüseyin Koç’tan)
Yaralarım göz göz oldu oyuldu
Hûn etti bağrımı bir pire sebep
Her gelenler bizi odlara yakar
Budur ahvalımız bir pire sebep (Delilî / Halit Aşan’dan)
Yaralarım göz göz oldu oyuldu
Hûn etti bağrımı bir pire sebep
Her gelenler bizi taşlar ayaklar
Budur ahvalımız bir pire sebep (Delilî / Âşık Sefaî’den)
Bir şiir farklı kaynaklarda farklı âşıklar adına kayıtlı görünebilir.
Bu kadar cevretme aziz sultanım
Ya n'olur insafa gel bazı bazı
Halime rahmeyle ruh u revanım
Bendene keremler kıl bazı bazı (Kemter Baba, Feryâdî, Hasan Hüseyin)
El çek tabip el çek sinem üstünden
Sen benim derdime deva bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram yürektedir sarabilmezsin (Emrah, Âşık Velî)
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez (Emrah, Sefil Ali, Karacaoğlan)
İşit avazımı ben de varayım
Eğlen uçup gitme konadur bülbül (Kuloğlu, Pir Sultan Abdal)
Bir âşığa ait şiirden alınmış bir bölüm, anonim bir türküde karşımıza çıkabilir.
Anonim halk türküleri, telif eserler gibi, değişmez veya değiştirilemez eserler değillerdir. Türkülerin söz veya müzik unsuru zamanla değişebilir.
Bir kaynak kişi, kendisinden derlenen bir türküyü farklı zamanlarda, farklı biçimde çalıp okuyabilir, sözlerini değiştirebilir.
Bir türkü, birbirlerinden haberli veya habersiz, birden fazla kişi tarafından derlenmiş olabilir.
Bir yöreden derlenmiş olan bir türkünün aslında başka yöreye ait olması mümkündür. Yörenin yaygın üslubuyla karşılaştırıldığında bu fark edilir.
Bir yörede çalınıp söylenmesi yaygınlık kazanmış bir türkünün, o yöreye ait olduğunu kesin olarak söylemek çok zordur, doğru da olmayabilir. Bazı türküler, sevildikleri oranda yaygınlık kazanarak yöresellikten bölgeselliğe geçerler. İlk yakıcısı, ilk biçimi, yakılma zamanı gibi, ilk yöresi de zamanla unutulup kaybolabilir. Bu nedenle iyice araştırdıktan sonra türküleri: yörenin türküleri ve yörede çalınıp okunan türküler diye sınıflandırmak daha doğru olur. Belki yarım asırdan fazladır, Urfa, Elazığ, Diyarbakır gibi makama dayalı sistemli müziğin icra edildiği yörelerde, Sadeddin Kaynak’ın türküleri o yörenin türküleriymiş gibi sevilerek çalınıp okunur.
Bir türkü, birbirinden çok uzak yörelerde o yörenin türküsüymüş gibi çalınıp okunabilir. “Debre’li Hasan” Türküsü bir Balkan havası olmasına rağmen Kerkük’te de o yörenin türküsüymüş gibi okunmaktadır.
Bir türkünün sözleri (“Sarı Gelin” türküsünde olduğu gibi) zamanla milli ya da etnik kimlik değiştirebilir. Azerbeycanlı genç sanatçı Kâzım Eşkiriz’den tarihinde İstanbul’da derlediğim, tarihinde ise TRT Repertuar Kurulu’nca incelenerek numarayla TRT Türk Halk Müziği Repertuarı’na alınan “Bu Dağda Ceyran Gezer” mahnısı, son zamanlarda (tahminen yılından sonra) Televizyonlarda bazı sanatçılar tarafından Kürtçe sözlerle okunmaktadır. Onlarca yıl sonra bu türkünün de kimliği konusunda tartışmalar yapılacaktır. Oysaki kim bilir bu mahnı derlediğim tarihten kaç 10 yıl önce kaç Azerbaycanlı sanatçı tarafından okunmuştur.
Türkülerde Dil ve Anlatım Nasıldır?
Türkülerin dili çoğunlukla, akıcı ve zengin bir konuşma dilidir. Fakat okumuş çevrelerce yakılmış türkülerde; Yunus, Gevherî, Dertli, Zihnî vb. âşıkların şiirlerinde bu sade dilin yanında Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalara da bolca rastlarız.
Ne çemen ne sâye-i gül
Ne bahar ne buy-i sümbül (Anonim)
Hamd ü şükr etti dedi ey zü’l-celâl
Bin benim bîğî yaratsan ne muhâl (Yunus Emre)
Her kaçan dildâra arz etsem hâlim
Âh u efkârında kalmaz melâlim (Gevherî)
İkbâle zevâl erse ne var sende kemâl var
Mağrûr-i kemâl olma ki ardınca zevâl var (Dertli)
Zevk ü şevk ehlini âh u zâr almış
Gama tebdîl olmuş ülfetin çağı (Zihnî)
Çok yalın, sade, sıcak, samimi; bir o kadar da renkli halk ağzı türkülere hakimdir. Bugün yazı dilinden düşmüş binlerce sözcük, türkülerde, konuşma dilinde ve Anadolu insanının ağzında kullanımını sürdürmektedir. Yazı dilimizde kullandığımız bazı sözcükler halk ağzında değişikliğe uğrayabilir bu doğaldır:
Hisar, asar olur: Bir asardan bir asara geçtin mi?
Haticem, Hatçem olur: Hatçam çıkmış gül dalına
Esfel önce Evsel olmuş, sonra da Hevsel’e dönüşmüştür: Hevsal bahçasına attılar beni
Ulu Beden, Evlibeden olmuştur: Evlibeden kuş pini / Oldum kızlar düşkini
Türküler doğal, duru, içten ve özlü bir anlatım biçimine sahiptir. Maniler bu söylediklerimizin en belirgin örnekleridirler.
Ağaca bir kuş kondu / Kuş değil serçe midur?
Nefesin gül kokayı / Ciğerin bahçe midür? (Anonim)
Etkileyici, sürükleyici olma, olay türküleri ve destanların başlıca özelliğidir. Özellikle olay türkülerinde hikâye ve tasvire dayalı anlatıma bolca rastlanır. Olayın bir tablo gibi göz önüne getirilmesi, zengin bir hikâye üslubuyla desteklenir.
Akşamdan yükleri tay eylediler
Sabahtan öküze “ho!” eylediler
Erzurum düştü de pay eylediler
Sene gardaş sene illa o sene (Anonim)
Türkülerde Edebi Sanat Var mıdır?
Çok güçlü olmamakla birlikte, başta teşbih olmak üzere mecaz, hüsnütalil, tevriye, rücu, mübalağa, tecahülüarif, cinas, kinaye, tezat, istiare, tenasüp, telmih, iktibas, teşhis gibi söz sanatlarına türkülerde bolca rastlanır. Tasavvuf felsefesini dillendiren deyişler ise mecazlarla doludur.
Teşbih, benzetme:
İstanbul içinde aynalı çeşme
Gözümün yaşıdır eğilip içme (Anonim)
Mecaz, bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma:
Benim gözüm sendedir
Yâr gözün kime düştü (Anonim)
Hüsnütalil, güzel bir sebebe bağlama:
Bugün mahkeme başı / Sallanır köşe taşı
Al yanağı yol etmiş / Elâ gözünün yaşı (Anonim)
Tevriye, birden çok anlamı olan bir sözcüğün uzak anlamını kullanma:
Akarsu'yum böyle çamurlu yolda
Döküldü yaprağım kalmadı dalda (Muhlis Akarsu)
Rücu, sözü geri alma:
Aman beyler avdan geldim yorgunum
Yorgun değil bir güzele vurgunum (Anonim)
Mübalağa, abartı:
Oduncular dağdan odun indirir
Gözüm yaşı değirmeni döndürür (Anonim)
Tecahülüarif, bilmemezlikten gelme:
Evlerine vara gele usandım
Ayağıma diken battı gül sandım (Anonim)
Cinas, sesleri aynı anlamları farklı sözcükleri bir arada kullanma:
Yârı yolda / Kim görmüş yârı yolda
Rakip menzile vardı / Ben kaldım yarı yolda (Anonim)
Kinaye, Sözün gelişiyle gerçek anlamların dışında bir kavrama değinme:
O yana dönder beni / Bu yana dönder beni
Sol yanımda yaram var / Tabibe gönder beni (Anonim)
Tezat, birbirine karşıt iki sözü yan yana kullanma veya çelişki:
Âşıklık içimde doğduğu zaman
Taş yanar gözyaşım yağdığı zaman (Abdürrahim Karakoç)
İstiare, benzetileni eğreti olarak kullanma:
Kalede yılan öter / Dibinde güller biter
Esmer yârin koynunda / Çiçeksiz meyve biter (Anonim)
Tenasüp, birbiriyle ilgili sözlerin bir arada kullanılması:
Sevdiğim seyrana çıkar
Ateşi sinemi yakar
Emzik emzik olmuş akar
Şeker midir şerbet midir bal mıdır (Sefil Suzanî)
Telmih, bilinen bir şeyi işaret etme, onu hatırlatma:
Derdim ondur çün dokuzun deyemem ağyâre ben
Sekizinde kaldı aklım yedide âvâre ben (Nesimi)
(10 Muharrem kerbelâ olayı, dokuz sır, sekiz uçmak, yedi tamu)
İktibas, alıntı:
Nahnü kasemna’da taksimde Mevlâ
Bu noksan kısmeti bana mı verdi (Dertli)
Teşhis, cansız bir varlığı insan yerine koyma, şahıslandırma:
Gelmiş iken bir habercik sorayım
Yıldız Dağı niye gitmez dumanın
Gerçek erenlere yüzüm süreyim
Yıldız Dağı niye gitmez dumanın (Pir Sultan Abdal)
Gerçek halk müziği sanatçısına gelince: engin ruhunu kendine özgü zekâsıyla birleştirerek geçmişin musiki anlayış ve zevkine sadık kalmakla birlikte günün ihtiyaç ve zevklerini de anlamak ve onu göz önünde tutarak eskiye yeniyi katmasını bilmiş ve bunu başararak içinde yaşadığımız musiki âleminin bir kutbu haline tam manasıyla erişmiş olandır. Onun, her gün yeni bir cephesine yeni bir meziyetine şahit oluruz. Gerisi yalandır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası