acımak roman tahlili / Acımak Romanının Tahlili | YORUMLAR | ESA

Acımak Roman Tahlili

acımak roman tahlili

Reşat Nuri Güntekin’in Hayatı ve Acımak Romanının Özeti

Bu yazımızda Yaprak Dökümü ve Çalıkuşu romanlarının yazarı olan Reşat Nuri Güntekin’in hayatını ve Acımak adlı romanının özetini yapacağız.

Reşat Nuri Güntekin’in Hayatı ve Acımak Romanının Özeti

Yaptığı görevler ile Türkiye’nin birçok yerini gören ve yazdığı eserler ile de Türk edebiyatının usta kalemlerinden biri haline gelen Reşat Nuri Güntekin’in yazdığı romanlar günümüzde bile hala etkisini koruyarak okunmaya devam ediyor. Sadece okunmakla kalmayan bu romanlar, dizi haline getirilerek televizyon dünyasında da kendilerinden çokça söz ettirmeyi başarır. Bu yazımızda Yaprak Dökümü ve Çalıkuşu romanlarının yazarı olan Reşat Nuri Güntekin’in hayatını ve Acımak adlı romanının özetini yapacağız.

Reşat Nuri Güntekin’in Hayatı

Reşat Nuri Güntekin, askeriyede doktor olarak görevli olan Nuri Bey ve Erzincan Valisi Yaver Paşa’nın kızı olan Lütfiye Hanım’ın ilk çocuğudur. yılında Üsküdar’da dünyaya gelen Reşat Nuri’nin genç yaşta ölen bir kız kardeşi vardır. Ailenin tek çocuğu olarak büyüyen Reşat Nuri Güntekin, babasının mesleği sebebi ile öğrenim hayatını farklı şehirlerde tamamlar. Çanakkale’de başlayan eğitim hayatına sırası ile İzmir ve İstanbul’da devam eder. Lise öğrenimini İstanbul Saint Joseph Lisesi’nde tamamlayan Reşat Nuri Güntekin, Darülfünun Edebiyat Bölümü’nde yükseköğretimini bitirerek meslek hayatına başlar. Reşat Nuri Güntekin, Bursa ve İstanbul’un çeşitli okullarında Türkçe ve Fransızca Öğretmenliği yapar. yılına kadar süren öğretmenlik hayatının sonunda Hadiye Hanım ile evlenir. Hadiye Hanım, Reşat Nuri Güntekin’in son görev yaptığı Erenköy Kız Lisesi’nden yeni mezun olan bir öğrencisidir.

Öğretmenlik mesleğini icra ederken edebiyat konusunda da oldukça ilgili olan Reşat Nuri Güntekin, hikaye yazma girişimlerine Halit Ziya Uşaklıgil’in eserlerinden aldığı ilham ile başlar. Hikaye yazarlığının yanı sıra tiyatro yazarlığına da ilgi duyan Reşat Nuri Güntekin, Gizli El (Roman), Eski Ahbap (Hikaye), Hançer ve Gizli Rüya (Tiyatro Oyunu) gibi eserler meydana getirir. Reşat Nuri Güntekin, yılında Vakit Gazetesi’nde tefrika edilen “Çalıkuşu” adlı romanı ile gerçek şöhretine kavuşur.

yılında Maarif Müfettişi Reşat Nuri Güntekin olarak Türkiye’nin birçok yerinde görev alır. Bu Türkiye yolculuğu Reşat Nuri Güntekin’e ülkenin ve halkın esas sorunlarını göstermesi bakımından önemlidir. yılına gelindiğinde Çanakkale milletvekili olan Reşat Nuri Güntekin’in yılında bir kızı olur. Tek çocuğu olan bu kıza Ela adını verir. İstanbul’da yılında bir süre Memleket Gazetesi’ni çıkardıktan sonra müfettişlik görevine geri döner. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilcisi ve öğrenci müfettişi olarak Paris’e giden Reşat Nuri Güntekin, yaşından dolayı istifa edeceği yılına kadar Paris kültür ataşeliği görevinde bulunur. Emekli olduktan sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyetinde üye olarak çalışır.

Türk edebiyatının en meşhur yazarlarından biri olan Reşat Nuri Güntekin’e akciğer kanseri teşhisi konur. Hastalığın tedavisi için Londra’ya giden Reşat Nuri Güntekin, 7 Aralık yılında vefat eder. 6 gün sonra yani 13 Aralık günü Karacaahmet Mezarlığı’na gömülür. Ölümünden sonra Reşat Nuri Güntekin’in Levent’teki evinin bulunduğu sokağa “Çalıkuşu” adı verilir.

Acımak Romanının Konusu

Öğretmen olarak başarılı ancak acıma duygusundan yoksun Zehra öğretmen’in babası ile ilgili bildiği ne kadar kötü anı varsa hepsinin yalan olduğunu öğrenmesi ve gerçekler sonucunda içindeki acımasızlığı körükleyen olumsuz duygulardan kurtulmasını anlatır.

Acımak Romanının Özeti

Zehra, mesleğini aşkla yapan bir başöğretmendir. Öğrencilerini, okulunu sever. Elinden gelen ne varsa geri durmaz. Ancak bir kötü huyu vardır ki yanlışa tahammül yoktur. Öğrencilerine bu konuda hiç acımaz. Zehra’ya göre yanlış yapan kim olursa olsun cezalandırılması gerekir. Bu tutumu yüzünden Maarif Müdürü Tevfik Bey birçok kez ikaz etse de Zehra tutumunu hiçbir zaman değiştirmez. Bir gün Vekil Şerif Hayri Bey, Zeynep Hanım’ın okulunu ziyaret etmeye gelir. Ziyaretin asıl amacı Zehra’nın babasının hasta olduğunu haber vermektir. Maarif Müdürü Tevfik Bey ve Şerif Hayri Bey, Zehra’nın yanına birlikte gider. Öncelikle Zeynep Hanım’ın acımasızlığından konu açılsa da konu bir açıklığa kavuşturulamadığı için fazla uzatılmaz. Şerif Hayri Bey, ziyaret sebebini Zehra’ya anlatır. Ancak Zehra babasının adını duyduğu anda öfkelenir. Babası olmadığını söyleyerek Tevfik Bey ve Şerif Hayri Bey’in yanından ayrılır. Bu olaydan iki gün sonra İstanbul’dan gelen bir telgraf Zehra’nın babasının durumunun daha kötü bir hal aldığı haberini getirir. Tevfik Bey, Zehra’yı yanına çağırarak babasının yanına gitmesini ister. Zehra ise babasını görmek istemediğini söyleyerek babasından neden nefret ettiğini anlatır. Babasının alkolik, işsiz, kötü ruhlu bir adam olduğunu anlatır. Tevfik Bey, Zehra’yı ikna etmek içinde elinden geleni yapar. Zehra’yı ikna edemeyeceğini anlayan Tevfik Bey, konuyu daha fazla uzatmaz. Tevfik Bey ve Zehra’nın konuşmalarından birkaç saat sonra Zehra eline valiz ile gelir ve Tevfik Bey’e babasını görmeye karar verdiğini söyler. Acımak Romanı Kapağı

İstanbul trenine binen Zehra yolculuk sırasında geçmişini düşünür. Babasının ailesine nasıl ihmal ettiğini, babasının yüzünden ölen ablasını, babasının kötülüklerini, annesinin hastalıktan ölmesini, anneannesinin yatalak kalmasını, bir yatılı okula giderek babasından nasıl kurtulduğunu ve mezuniyetten sonra nasıl izini kaybettirdiğini düşünür.

Tren yolculuğunun ardından elindeki adrese gittiğinde Zehra’yı eski komşuları Vehbi Bey karşılar. Vehbi Bey, Zehra’ya çok geç kaldığını babasının bir gün önce öldüğünü söyler. Beraber babasının evine giderler. Vehbi Bey, Zehra’ya evdeki bir sandığın anahtarını verir. Zehra, başta sandığı açmak istemese de yalnız kaldığı bir sırada merakına yenik düşerek sandığı açar. Sandıktan babasına ait birkaç eski elbise ve bir defter çıkar. Defter Zehra’nın babası Mürşit Efendi’ye aittir. Zehra defteri okumaya başlar. Hikayenin bu kısmından sonra anlatılanlar Mürşit Efendi’nin anlattıklarıdır:

Mürşit Efendi, defterine diplomasını alan biri olarak başlar. Artık bir işe girebilecek ve yoksul hayatını geride bırakabilecektir. Mürşit Efendi hemen olmasa da üç ayın sonunda memur olarak işe başlar. Maarif müdürü olarak Sivas’a atanır. Bulduğu işten memnun olan Mürşit Efendi, her şeyi ile vatanı ve milletine faydalı bir insan olmak ister. Herkes ile iyi geçinmeye çalışır. Ancak Mürşit Efendi’nin bu iyi niyetini suistimal etmek isteyen mesai arkadaşları kendi işlerini de Mürşit’e yaptırırlar. Bu duruma alışan arkadaşları Mürşit Efendi işlerini yapmadığı zaman kavga çıkaracak kadar yüzsüzleşirler. Hatta aralarında kavga bile çıkar. Her şeye rağmen Mürşit Efendi yine de insanlarla arasını iyi tutabilmek için elinden geleni yapar. Mürşit Efendi’nin başına sabrını zorlayacak şeyler üst üste gelir. Çalışmaları ve davranışları ile hak ettiği kaymakamlık makamı Mürşit Efendi nasıl olsa itiraz etmez diyerek Mürşit Efendi’den daha deneyimsiz birine verilir. Mürşit Efendi, hakkının yenilmesine çok sinirlenir. Bu durama itiraz eden Mürşit Efendi’nin dosyasına “Geçimsiz” olarak not düşülür. Mürşit Efendi, haksızlığa uğradığı için artık bambaşka biri haline gelir. Çalışkan ve namuslu bir memur olmaktan vazgeçer. Kaymakam olan Mürşit Efendi, daha fazla kandırılmamak için bir tanıdığı ile yer değişikliği yapar. Daha küçük, bakımsız bir şehre kaymakam olarak gider. Gittiği bu yerin temiz su problemi vardır. İnsanla kirli dereden su içerler. Bu yüzden her gün çocuk ölümleri yaşanır. Mürşit Bey, problemi çözmek için işçiler ile birlikte bizzat ter döker. Ancak kurallara uymadığı gerekçesi ile daha kötü bir kasabaya atanır. Burada da iftiralardan ve tuzaklardan kurtulamaz. Doğu’da bulunan birçok kasabada görev alır. Mürşit Bey, göreve ilk başladığı günkü gibi düşünmekten vazgeçer. Yaşadıkları olaylar Mürşit Efendi’yi bambaşka biri haline getirir.

Son olarak Diyarbakır’da tahrirat müdürü olarak görev alan Mürşit Efendi, çalıştığı devlet binasında mal müdürü olan Fadıl Bey rahatsızlaşınca Mürşit Efendi’den kendisini eve götürmesini rica eder. Ancak Fadıl Bey eve varmadan ölür. Mürşit Efendi de Fadıl Bey’i kucağına alarak evine götürür. Fadıl Bey’in cenaze işleri ile bizzat kendisi uğraşan Mürşit Efendi, Fadıl Bey’in küçük kızı Meveddet’ten çok etkilenir. Cenazeden sonra Meveddet’i annesi Makbule Hanım’dan ister. Makbule Hanım’da kızını hemen verir. Mürşit Efendi, iyilik timsali olarak gördüğü kaynanasının Fadıl Bey hakkında anlattığı her şeye inanır. Mürşit Efendi’nin saf ve sakin bir kişiliği olduğunu anlayan Makbule Hanım, Mürşit Efendi’yi istediği gibi yönlendirmeye başlar. Mürşit Efendiye her şeyin en pahalısını aldırır. Önce yeni bir ev alarak başlanır harcamalara. Bunları bir aşçı ve lüks harcamalar takip eder. Mürşit Efendi, eşi Meveddet’in kendisini sevmesi için her şeyi yapar. Ancak Meveddet, Mürşit Efendi’yi silik, pısırık bir tip olarak görmektedir. Kaynanası Makbule Hanım ve eşi Meveddet’in isteklerini yapabilmek için her türlü yolsuzluğu yapmaya başlayan Mürşit Efendi, gittikçe borçlanmaya başlar. Borçlarını borçla kapatmaya çalışır. Diyarbakır’ın zenginlerinden Abdüssamed Bey, Mürşit Efendiye para konusunda yardım eder. Başka bir zamanda da kaynanası Makbule Hanım ve eşi Meveddet’in asıl yüzünü anlatır.

Mürşit Efendi, Meveddet’in ısrarlarına dayanamaz ve İstanbul’a taşınmak için atamasını ister. İstanbul’da gümrük memuru olarak çalışır. Ailesinin harcamalarına para yetiştiremeyen Mürşit Efendi, İstanbul’da daha da zor duruma düşer. Borç batağından kurtulabilmek için hırsızlık yapar. Hırsızlık suçundan beş ay hapis cezasına çarptırılır. Mürşit Efendi hapisteyken Makbule Hanım, diğer kızı Ruhsar’ı yaşlı ve zengin biri ile evlendirir. Ruhsar kocasını aldatınca kocası tarafından öldürülür.

Mürşit Efendi artık her şeyin farkındadır. Ancak elinden hiçbir şey gelmez. Kendini içkiye verir. Eşi ve kaynanası umurunda değildir. Sadece kızlarını düşünür. Eşi ve kaynanası, kızlarını da aynı kendileri gibi yetiştirmektedir. Ailenin başına gelen tüm kötü olaylar için Mürşit Efendi suçlanır. Kızları, Mürşit Efendi’den nefret ederler. Annesi gibi süse ve lükse düşkün olan büyük kızı Feriha’nın bir erkekle görüştüğünü öğrenen Mürşit Efendi, Feriha’ya evden çıkmayı yasaklar. Yine de Feriha gizli gizli evden kaçmaktadır. Mürşit Efendi evde bir eşyasını ararken karısına yazılmış aşk mektuplarını bulur. Aldatılmaya hazmetmek istemeyen Mürşit Efendi evi terk etmek istese de iki kızını, bu kötü kadınlarla yalnız bırakamaz. Mürşit Efendi kendini iyice alkole bırakır. Feriha yakalandığı bir hastalık yüzünden gün geçtikçe kötüye gider ve ölür. Kızını görmek isteyen Mürşit Efendi’ye kızının cenazesini bile göstermezler. Feriha’nın ölümünden de Mürşit Efendi’yi sorumlu tutarlar. Eve uğramayı bırakan Mürşit Efendi, yırtık ve pis elbiseler ile sokaklarda yaşamaya başlar. Bir gün Cevdet adında eski bir arkadaşına denk gelir. Uzun bir sohbetin ardından Mürşit Efendi Cevdet’ten bir iyilik ister. Kızı Zehra’yı bir yatılı okula yazdırması için rica eder. Bu sayede eşi ve kaynanasının kötülüklerden kızını korumayı amaçlar. Mürşit Efendi, kızının kayıt olduğu okula Zehra’yı kimse ile görüştürmemelerini tembihler.

Mürşit Efendi yıllar sonra kızını arkadaşları ile birlikte görür. Ancak kızını utandırmamak için yanına gitmez.

Mürşit Efendi’nin günlüğü burada sona erer. Zehra, hayatı boyunca bildiklerinin birer yalandan ibaret olduğunu anlar. Yıllarca boşu boşuna babasından nefret etmiştir. Kendi indeki acımasızlığın kaynağı babasına olan nefreti olduğu için yok olan nefreti ile birlikte acımasızlığı da yok olur. Zehra artık tam bir öğretmendir.

Acımak Romanının Kahramanları

Zehra: Mesleğini seven, başarılı bir öğretmendir. Ancak yanlışa ve hataya tahammülü yoktur. Acıma duygusundan yoksun olması öğrencilerini sert bir şekilde cezalandırmasına sebep olur. Maarif Müdürü Tevfik Bey tarafından uyarılsa da davranışından vazgeçmez. Acımasız oluşu Zehra’nın tam bir öğretmen olmasındaki tek engeldir. Acımasızlığının sebebi ise babasına duyduğu kin ve nefrettir. Babasının gerçek hayatını öğrendikten sonra tam bir öğretmen olur.

Mürşit Efendi: Zehra’nın babasıdır. Mürşit Efendi hakkında Zehra’nın düşüncelerinde olumsuz bir karakter olarak görsek de anı defterinde yazılanlar gerçek Mürşit Efendi hakkında bize bilgi verir. Memuriyetinin ilk yıllarında namusu ile çalışıp vatana millete hayırlı bir insan olmak gayesi ile çalışan Mürşit Efendi, eşi ve kaynanası yüzünden girdiği borç batağı ve alkol bağımlığı ile zor günler geçirir. Her şeyi geri de bırakmayı planladığı tek seferde ise kızlarının sesini duyması ile ailesini terk edememiştir.

Makbule Hanım: Mürşit Efendi’nin kaynanasıdır. Kurnaz ve çıkarcı biridir. Mürşit Efendiye kendini iyi biri gibi göstererek her istediğini yaptırır.

Meveddet: Mürşit Efendi’nin eşi Zehra’nın annesidir. Mürşit Efendi’yi hiç sevmez ve son derece pasif biri olarak görür. Lüks tüketimi seven, istediği şeyin hemen yapılmasını isteyen bir kadındır. Kocasını, komşuları Necip Bey ile aldatır.

Ruhsar: Zehra’nın teyzesi. Mürşit Efendi hapisteyken Makbule Hanım tarafından zengin ve yaşlı biri ile evlendirilir. Kocasını aldattığı için kocası tarafından öldürülür.

Feriha: Zehra’nın ablasıdır. Annesi gibi gözü yükseklerde olan, bakımına, süsüne düşkün bir kızdır. Yakalandığı bir hastalık yüzünden ölür.

Tevfik Bey: Zehra’nın çalıştığı şehirde maarif müdürüdür. Zehra’yı doğru yola getirmek için çok uğraşır ancak başarılı olamaz.

Şerif Hayri Bey, Vehbi Efendi, Abdüssamet Bey, Nasuhi Bey, Cevdet Bey, Necip Bey gibi romanın belli kısımlarına dahil olan karakterlerde vardır.

Kaynaklar

Güntekin, Reşat Nuri, Acımak, İnkılap Kitabevi, İstanbul,

FacebookTwitter

3 Haziran Pazartesi


KİTABIN ADI: ACIMAK

KİTABIN YAZARI: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

YAYIN EVİ VE BASIM YILI: İNKILAP KİTABEVİ -

ACIMAK KİTABININ KONUSU (TEMASI):

Acımak'ta, görevine bağlılığı ile tanınmış bir İlkokul başöğretmeni zehra hanımın trajik serüveni dile getiriliyor. Temizlik, fedakarlık, fedakarlık hastalığı onda insanlığın en değerli yeteneğini öldürmüştür: Acımak Yeteneğini. Duygusal, geniş ruhlu bir kadın, güzel, doğru, temiz şeyleri çılgınca seviyor. Ama zaafa, düşkünlüğe ve çirkinliğe acımıyor. Yapılmış bir kötülük için hiç bir gerekçe tanımıyor ve acımadan söküp atıveriyor. Bütün insanları etkilemiş güzel bir duygunun romanı.

ACIMAK KİTABININ ÖZETİ:

         Zehra çok çalış, disiplinli, verdiği kararların arkasında duran bir öğretmendir. Bulunduğu okulda bir çok yenilik yapmış ve okuldaki uygun olmayan, güzel olmayan bir çok şeyi değiştirmiştir. Kırık dökük halde bulunan okulu kendi onarmaya kalkmıştır. Öğrencilerin elbiseleriyle, saçlarıyla usanmadan ilgilenmiştir ve onların ikinci anneleri olmuştur.

         Ama onun bir tek kusuru aucıma duygusunun olmamasıdır. Zaafa, düşkünlüğe, çirkinliğe acımamaktadır. Bu özelliklerinden dolayı maarif müdürü onun mebus Şerif Halil beyle tanıştırmak istemiştir. Tabiki mebusunda asıl amacı Zehra'ya babasının hasta olduğunu söylemektir. İkisi birlikte Zehra'nın okuluna giderler. İlk olarak onunla okul öğrencileri hakkında konuşurlar. Zehra çalışkan öğrencilerinden bahsederken gözlerinin içi güler. Ama tembel, zayıf öğrencilerden bahsederken çehresi değişir ve sanki zanlı bir kişiden bahsediyormuş gibi davranır. Bu konu hakkında maarif müdürü ve mebusla saatlerce tartışır ama bir türlü bu fikrinden vazgeçmez. Bu konuyu tartışırken maarif müdürü çok güzel bir örnek verir. Zehra'ya bu örneği anlatır. Küçük bir kızın hırsızlık ile suçlanmasını söyler. Zehra hemen araya girer ve müdahale eder. Evet o bir hırsızdı diye bağırmaya başlar ve onu savunmalarını istemez. Maarif müdürü ise konuyu açar. Bu kızın aslında hırsız olmadığını sadece hırsızların şu evin kapısı önünde dur birisi gelince haber ver diye para karşılığında kandırırlar. O da inanır, olay esnasında bekçiye yakalanır. Daha sonra polise teslim edilir. Polis onu konuşturmaya çalışır ama bir türlü konuşmaz. Zehray'a gülerek eğer gerçekten hırsız olsaydı onların ismini vermez miydi der ve devam eder. Polis ona aldığı paranın iki katını teklif eder ve kız yine almaz. Bu kız hırsız mıydı diyerek Zehra'yla dalga geçerler. Zehra olayı kapatır bir daha o olay üzerine konuşmak istemez.

        Laf Zehra'nın babasına gelir. Ama o konuşmak istemez. Babasının hasta olduğunu söylerler fakat zehra babası görmeye gitmek istemez. En sonunda maarif müdürünün ısrarı ile babasını görmeyi kabul eder ve İstanbul'un 
yolunu tutar. O akşam tren yolculuğuna başlar.

        Her gözlerini kapatışında çocukluğunda başından geçen olayları hatırlar. Babasının eve nasıl sarhoş geldiğini, ablasına çektirdiği işkenceleri bir bir gözlerinin önünden geçirir. Her seferinde babasına olan kini bir kat daha artar. Nihayet tren yolculuğu bitmiş ve babasının bulunduğu eve gitmiştir. Evde sessizlik hakimdir. Onu yaşlı bir adam ile kadın karşılar. Zehra evde insanlarla konuşurken gayet sakin görünmektedir. Hatta neşeli denilecek tavırlar sergiler. Bu hareketlerini herkes yol yorgunluğuna verirler. Daha sonra Zehra'ya babasından kalan bir sandık olduğunu ve onu açıp bakmasını söylerler. Daha sonra zehra sandığı açar ve içinden bir günlük çıkar. Günlüğü okumaya başlar. Günlüğün ilk sayfalarında babasının daha yeni memur çıktığını ve bunun için ne kadar bahtiyar olduğundan bahseder. İçinde olan çalışma azmi, namus, şeref duygularından bahseder ve sayfalar ilerledikçe ilk tayin yerinde babasının iş yaşamından bahsedilir.

        Babasının görevinin ilk yıllarında çok çalıştığını hatta masasının üstüne bir takım yapması gereken şeyleri yazdığı anlatır. Bunlar göreve bağlılık, rüşvet almamak gerektiğidir. Birgün babası evlenmeye karar verir ve bir kızla evlenir bu kızın annesi duldur. O da onlarla kalır. Zehra'nın babası yani Mürşit bey sürekli onların ne kadar iyi mükemmel insan olduklarından bahseder aslında bilmediği bir şey vardır. Bu insanlar onu gün geçtikçe batağa sürüklerler. İş yerinde insanlarla tartışmaya başlar kavga eder, sebebi ise önceden onların işlerini yaparken artık yapmamasıdır. Kaynanası onun içini dışını çok iyi bildiği için onu kandırmasınıda iyi bilir. Oğlum bence hiç gereği yok ama bilmem kimin kızının şöyle elbisesi var kızımda genç oda ister ama sen alma der. Tabi bu lafı duyunca Mürşit hemen gider aynı elbiseden alır. Mürşit efendi çok borçlanmıştır. Borç batağının içine girerler. 

        Birgün kaynanası Mürşit'i İstanbul'a gitmek için kandırır. Orada yaşayalım orası bizim memleketimiz vs. laflar söyler. Oda hemen tayinini oraya çıkarttırmak için girişimlerde bulunur. Bir arkadaşı ona yardım edeceğini ama kaynanası ve karısının çok kötü insanlar olduğunu kaynanasının kocasını dertten öldürdüğünü söyler ve onuda borç batağına soktuklarını ve eğer İstanbul'a giderlerse daha kötü şeylerin onları beklediğini söyler, hem pahalılık olsun hemde başka konular olsun.

         Sonunda İstanbul'a giderler ve epeyce bir zaman geçtikten sonra onların yaşantılarına, eğlenceli hayatlarına para yetiştiremez. Sonunda Mürşit bey artık ayyaş, hırsız bir adam olduğunu kızlarının onu hiç sevmediğini ve işsiz olduğundan bahseder ve artık onların iç yüzünü öğrenmiştir. Onlarla onun arkasından değil yüzüne karşı hakaretlere, fesatlıklarda bulunmaya başlamışlardır. Aile içi huzur gibi kavramlar kalmamıştır.

         Kaynanası ve karısı onu kızlarına çok kötü bir insan olarak tanıtmışlardır. Kızları ondan nefret etmektedirler. Birgün sokakta sefil bir şekilde dururken Mürşit'i görür ve sohbet ederler. Mürşit'e yardım etmek istediğini söyler. O da Zehra ismindeki kızını yatılı bir okula aldırmasını söyler. Ve artık zehra bu insanlardan arınmıştır. Okulda okumaya başlamıştır. 

        Günlük bu şekilde biter. Zehra aslında babasının ne kadar iyi bir insan olduğunu öğrendiği için babasının ölüsünün yanına gider, feryatlarla ağlamaya başlar. Zehra bir kaç gün sonra mektebine döner. Artık hiçbir eksiği kalmamıştır. Acımayı öğrenmiştir.

ACIMAK KİTABININ ANA FİKRİ:

        Romandan anlaşılacağı gibi insanların birbirlerini etkilediklerini, özellikle hayat arkadaşlarını yani eşlerini başarıda, başarısızlıkta çok önemli bir faktör olduklarını bunun içinde doğru insanları kendimize seçmemizi ve insanlara yargısız infaz yapmadan yapılanların sebebini, nedenini, o kişinin içinde bulunduğu durumu öğrenmemiz gerektiğini yani acımak duygusunun doğru zaman ve yerlerde ortaya çıkarmamız gerektiğini vurgulamaktadır.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Maarif Müdürü: Zehraya bir çok konuda akıl veren ve onun babasının yanına gitmesini sağlayan babacan bir müdürdür.

Mebus Şerif Halil: Zehraya babasının hasta haberini getiren şahıstır.

Zehra: Görevine bağlılığıyla tanınmış, dürüst, çalışkan, başarı hayranı, zaaflık düşmanı bir kadın öğretmendir.

Mürşit: İyi bir memurken, eşinin ve kayınvalidesinin fesatlıklarıyla kötü durumlara düşen bir adamdır.

Necip: Mürşit'e iş verip onu karısıyla aldatan kişidir.

Makbule: Mürşit'in kayınvalidesidir. Onu kötü durumlara düşüren asıl kişidir.

Meveddet: Mürşit'in karısıdır. Sürekli ağlayarak, yakınarak Mürşit'i kandıran kötü bir kadındır.

Tahsin Efendi: Mürşit'e sürekli nasihatlar veren, karısının ve kayınvalidesinin işe yaramaz insanlar olduğunu söyleyen maarif baş katibidir.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

         Acımak isimli kitap insanı kendisine hapseden, hayatın kesitlerinden örnekler alarak insanları bilinçlendirmeye çalışan ve okuyanı hayranlığa düşüren mükemmel bir eserdir. Bu kitaptan yaşamaya dair birçok ders alınabilir. Benim bu zamana kadar okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesidir diyebilirim. Herkesin okumasını tavsiye ederim.

ACIMAK KİTABI YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

         'da İstanbul'da doğdu. Edebiyat Fakültesini bitirdi. Liselerde öğretmenlik, Müdürlük, Milli Eğitim Müfettişliği, Paris Kültür Ataşeliği yaptı. UNESCO'da Türkiye'yi temsil etti. Romanları hikayeleri,tiyatro eserlerinin yanısıra çeşitli çevirileri de vardır'de emekli olduktan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları Edebi Kurul üyeliğine seçildi. Kanser tedavisi için gittiği Londra'da öldü.

         Önemli Yapıtları: Roman: Gizli El, Damga, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Ateş Gecesi, Değirmen, Harabelerin Çiçeği, Kavak Yelleri, Son Sığınak. Öykü: Gençlik ve Güzellik, Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Leyla ile Mecnun, Olağan İşler. Oyun: Hançer, Ümidin Güneşi, Gazeteci Düşman, Şemsiye Hırsızı, İhtiyar Serseri, Bir köy Hocası, Yaprak Dökümü gibi eserler.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası