dua vaaz / Dua ve Adabı (Vaaz)

Dua Vaaz

dua vaaz

Dua

DUA

“Dua” Kelimesinin Anlamı:

Dua Arapça'da, çağırmak, davet etmek, rağbet göstermek, yardım talep etmek, ismen çağırmak (tesmiye) mânalarına gelir. İbadete de dua denmiştir.

Dua’nın Önemi:

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّيلَوْلَا دُعَاؤُكُمْ

(Rasulüm) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olması, Rabbim size ne diye değer versin?[1]

Rasulullah buyurdu ki:

الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ ثُمَّ قَرَأَ{ وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ }

"Dua ibadetin kendisidir" ve sonra şu âyeti okudu: "Rabbiniz: "Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu."(Mümin 40/60)[2]

Rasulullah buyurdu ki:

مَنْ فُتِحَ لَهُ مِنْكُمْ بَابُ الدُّعَاءِ فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ وَمَا سُئِلَ اللَّهُ شَيْئًا يَعْنِي أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يُسْأَلَ الْعَافِيَةَإِنَّ الدُّعَاءَ يَنْفَعُ مِمَّا نَزَلَ وَمِمَّا لَمْ يَنْزِلْ فَعَلَيْكُمْ عِبَادَ اللَّهِ بِالدُّعَاءِ

Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a talep edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği funduszeue.info, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır.[3]

Yalnız Allah Dua Edilir:

لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ إِلَّاكَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَإِلَّا فِي ضَلَالٍ

El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.[4]

Allah Dualara İcabet Eder:

Bir gün Rasulullah’a soruldu: “Rabbimiz yakın mıdır? Biz O’na kısık sesle hitap edelim. Yok eğer uzaksa yüksek sesle taleplerimizi söyleyelim.” Bu soru üzerine şu ayet nazil oldu.

وَإِذَا سَأَلَكَعِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِفَلْيَسْتَجِيبُوالِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.[5]

Duaya İcabet Şekilleri:

Rasulullah buyurdu ki:

مَا عَلَى الْأَرْضِ مُسْلِمٌ يَدْعُو اللَّهَ بِدَعْوَةٍ إِلَّا آتَاهُ اللَّهُ إِيَّاهَا أَوْ صَرَفَ عَنْهُ مِنَ السُّوءِ مِثْلَهَا مَا لَمْ يَدْعُ بِإِثْمٍ أَوْ قَطِيعَةِ رَحِمٍ

"Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.“[6]

İhlasla yapılan bütün dualara Cenâb-ı Hakk'ın icabet etmesi üç şekilde gerçekleşir.

1. Kişinin talebi hemen gerçekleşir.

2. Kişinin talebinin gerçekleşmesi geciktirilir ama istediğinden daha hayırlısı funduszeue.infoâ, doktoru çağırdığın zaman, her halde: "Ne istersin?" diye cevap verir. Fakat, bu yemeği veya bu ilacı bana ver dediğin vakit, bazen verir, bazen hastalığına uygun olmadığından vermez.

3. Yaptığı duanın karşılığı ahirette verilir.

Dua Belaları Önler:

Rasulullah buyurdu ki:

«إِنَّ الدُّعَاءَ يَنْفَعُ مِمَّا نَزَلَ وَمِمَّا لَمْ يَنْزِلْ، فَعَلَيْكُمْ عِبَادَ اللَّهِ بِالدُّعَاءِ»

Dua, inmiş belalara ve daha inmemiş olanlara karşı faydalıdır. Allah’ın kulları dua ediniz.[7]

Gıyaben Yapılan Dua:

Rasulullah buyurdu ki:

إِنَّ أَسْرَعَ الدُّعَاءِ إِجَابَةً دَعْوَةُ غَائِبٍ لِغَائِبٍ

En çabuk kabul edilen dua; bir kişinin başkasının gıyabında yaptığı duadır[8].

Rasulullah buyurdu ki:

دَعْوَةُ الْمَرْءِ الْمُسْلِمِ لِأَخِيهِ بِظَهْرِ الْغَيْبِ مُسْتَجَابَةٌ عِنْدَ رَأْسِهِ مَلَكٌ مُوَكَّلٌ كُلَّمَا دَعَا لِأَخِيهِ بِخَيْرٍ قَالَ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بِهِ آمِينَ وَلَكَ بِمِثْلٍ

Bir müslümanın kardeşinin gıyabında yaptığı dua makbuldür. Onun başında görevli bir melek bulunur ve kardeşine hayır dua ettiği zaman şöyle der: Amin ve sana da aynısı verilsin![9]

Sadece Sıkıntı Zamanlarında Dua Edilmemelidir:

Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.

Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.[10]

Yalnız Dünyalık İsteyenler:

فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْخَلاَقٍ

İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.

وِمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَاحَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ أُولَـئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُوا وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ

Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.

İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir.[11]

İnsan Şer İstemek İçin de Dua Edebilir:

وَيَدْعُ الإِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءَهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنْسَانُ عَجُولاً

İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir.[12]

Dua İçin Makbul Vakitler:

Dua etmek için belirli bir zaman ve mekan şartı olmamakla birlikte bazı vakitlerde yapılan duaların daha makbul olacağı bildirilmiştir.

Rasulullah’a soruldu:

أَىُّ الدُّعَاءِ أَسْمَعُ؟

Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?“ Rasulullah şöyle cevap verdi:

جَوْفَ اللَّيْلِ الْآخِرِ وَدُبُرَ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ

"Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!"[13]

Rasulullah buyurdu ki:

أَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ سَاجِدٌ فَأَكْثِرُوا الدُّعَاءَ

"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."[14]

Konuyla ilgili hadis-i şeriflerden anlaşıldığı üzere şu vakitlerde yapılan dualar daha makbuldür:

Üç aylarda

Bayram, arefe, Cuma, Pazartesi ve Perşembe günleri

İftar vaktinde

Kadir gecesi

Seher vakitleri

Ezan ve kamet okunurken, namaz esnasında rüku ve secdede

Farz namazlardan sonra

Cihad ve muharebe zamanlarında

Duası Makbul Olan Kişiler:

Rasulullah buyurdu ki:

ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ مُسْتَجَابَاتٌ لَا شَكَّ فِيهِنَّ دَعْوَةُ الْوَالِدِ وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ

Şu üç dua kabul edilir. Onlarda şüphe yoktur: Babanın duası, Yolcunun duası ve Mazlumun duası.[15]

Dua Adabı:

1. Allah’a güzel isimleriyle dua edilir.

وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا

En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.[16]

2. Bağırarak dua edilmez.

Ebû Mûsâ el-Eş'ârî şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in maiyyetinde bir seferde bulunduk. Vâdîden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbîr getiriyorduk. Peygamber bizi şöyle uyardı:

اِرْبَعُوا عَلَى أَنْفُسِكُمْ، فَإِنَّكُمْ لَا تَدْعُونَ أَصَمَّ وَلَا غَائِبًا، تَدْعُونَ سَمِيعًا بَصِيرًا قَرِيبًا

"Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yükseltmeyin)/ Çünkü sizler sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz- Lâkin sizler işiten, gören ve yakın olan Allah'a duâ ediyorsunuz!"[17]

3. Dua Ederken Kafiyeli Sözlerden Kaçınmalı:

İbn Abbâs irşâd emiri olarak İkrime’ye şöyle demiştir:

فَانْظُرِ السَّجْعَ مِنَ الدُّعَاءِ فَاجْتَنِبْهُ، فَإِنِّي عَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَصْحَابَهُ لَا يَفْعَلُونَ إِلَّا ذَلِكَ يَعْنِي لَا يَفْعَلُونَ إِلَّا ذَلِكَ الْاِجْتِنَابَ

… Duadan da secîli nev'ini bırak da böylesinden sakın! (Zihnini böylesiyle meşgul etme!) Çünkü ben Rasulullah(sas)'ın ve sahâbîlerininseci'li ve kafiyeli duâ yapmaktan kaçındıklarını biliyorum.[18]

4. Dua Ederken Şüpheden Uzak, Israrcı ve Azimli Olunmalıdır:

Rasulullah buyurdu ki:

لَا يَقُولَنَّ أَحَدُكُمْ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي إِنْ شِئْتَ اَللَّهُمَّ ارْحَمْنِي إِنْ شِئْتَ لِيَعْزِمِ الْمَسْأَلَةَ فَإِنَّهُ لَا مُكْرِهَ لَهُ

Sakın sizin biriniz 'Yâ Allah! Dilersen beni mağfiret eyle! Yâ Allah! Dilersen bana merhamet eyle!' diye dua etmesin. İstemeyi azim ve kesin bir ifâde ile yapsın! Çünkü şüphesiz Allah için hiçbir zorlayıcı yoktur!"[19]

Rasulullah buyurdu ki:

اُدْعُوا اللَّهَ وَأَنْتُمْ مُوقِنُونَ بِالْإِجَابَةِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ لَا يَسْتَجِيبُ دُعَاءً مِنْ قَلْبٍ غَافِلٍ لَاهٍ

Allah’a, cevap vereceğinden emin olarak dua edin. Bilin ki; Allah, gafil ve boş şeylerle uğraşan kalbin duasına icabet etmez.

******

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْعَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْيُنفِقُونَ

Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.[20]

5. Duaya Hamd ve Salavat Başlamalı:

Rasulullah buyurdu ki:

إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فَلْيَبْدَأْ بِتَحْمِيدِ اللَّهِ وَالثَّنَاءِ عَلَيْهِ، ثُمَّ لْيُصَلِّ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، ثُمَّ لْيَدْعُ بَعْدُ بِمَا شَاءَ

“Biriniz dua ederken Allah’a hamd-u sena ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber’e salat okusun, sonra dileğini istesin.”[21]

6. Dua Esnasında Avuç İçleri Yukarı Bakacak Şekilde Olmalı:

Rasulullah buyurdu ki:

Duvarları örtmeyin (gereksiz yere süsleyip israf yapmayın), kim kardeşinin mektubuna (özel evrakına) onun izni olmaksızın bakarsa tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah’tan avuçlarınızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin. Duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün.[22]

Duaların Kabul Olmama Sebepleri:

İbrahim Edhem’e duaların kabul olunmama sebepleri sorulduğunda şu cevabı vermiştir:

Dualarınız kabul olunmuyor, çünkü sizin kalbiniz sekiz konuda ölmüştür.

1- Allah’ı bildiniz, fakat emirlerine itaat etmemekle hakkını yerine getirmediniz.

2- Kur’an’ı okudunuz, fakat gereğince amel etmediniz.

3- Peygamberi sevdiğinizi iddia ettiniz, fakat onun sünnetiyle amel etmediniz.

4- Ölümden korktuğunuzu söylediniz, fakat ölüm için hazırlanmadınız.

5- Allah; “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, onu düşman edinin” buyurduğu halde siz şeytanı dilinizle düşman tanıdınız ancak davranışlarınızla onu uydunuz, Allah’a isyan ettiniz.

6- Cehennemden korktuğunuzu iddia ettiğiniz halde bütün kuvvetinizle kendinizi cehenneme attınız.

7- Cenneti sevdiğinizi iddia ettiğiniz halde cennet için hazırlanmadınız.

8- Sabahleyin kalkınca kendi kusurlarınızı arkaya attınız, başkalarının kusurlarıyla meşgul oldunuz.

İşte bu şekilde Rabbinizi kızdırdınız. Duanız nasıl kabul olsun.[23]

Duanın Gücü:

ABD Boston Hastanesi Başhekimi Dr. HerbertBenson yaptığı bir araştırmada şu bilgileri elde etmiştir: “Kronik hastalıklar için doktorlara yapılan müracaatların %’ı, strese dayalı rahatsızlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle çoğu zaman doktorların muayenesi, teknoloji cihazları, testler ve modern ilaçlar da yeterli olamamaktadır. Bu tür önlemlerin yanında hastayı moralize eden tabii ve kalıcı alternatif yöntemler de vardır. Bunlar; inanç, ibadet ve dua gibi vücudun gevşemesini, rahatlamasını, yumuşak kalp vuruşunu, düşük kan basıncını ve rahat solunum imkânını sağlayan manevi güçlerdir.

Kalp ameliyatı geçiren hasta üzerinde yapılan bir incelemede, inançlarından huzur bulduklarını ve güç aldıklarını söyleyenlerin, böyle düşünmeyenlere oranla üç kat daha fazla yaşama ihtimallerinin olduğu, yine yaşlı üzerinde yapılan bir araştırmada, uzun süre düzenli olarak dua ve ibadetlere katılanların, katılmayanlara oranla daha az “depresyon” geçirdikleri ve bedenlerinin daha sağlıklı kaldığı ortaya çıkmıştır.

İntihar olayları üzerinde yapılan bir incelemede ise; oran bakımından ibadethanelere gitmeyenlerin, gidenlerden dört kat daha fazla olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Allah’ın varlığına inanan hastaların, diğerlerine oranla daha dirençli oldukları ve vücutlarında daha çabuk iyileşmelerin olduğu görülmüştür. Çünkü bu tür insanlarda yüksek moral ve zorluklarla mücadele azmi vardır.”

Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1] Furkan, 24/

[2]Tirmizi.

[3]Tirmizi.

[4]Rad, 13/

[5] Bakara, 2/

[6]Tirmizi.

[7]Tirmizi.

[8] Ebu Davud.

[9] Müslim.

[10] Yunus, 10/

[11] Bakara, 2/

[12]İsra, 17/

[13]Tirmizi.

[14] Müslim, Ebu Davud.

[15] Ebu Davud, Tirmizi.

[16] Araf, 7/

[17] Buhari.

[18] Buhari.

[19] Buhari, Müslim.

[20] Secde, 32/

[21]Tirmizi.

[22] Ebu Davud.

[23]Gazzali, İhya.

Duanın Önemi

DUANIN ÖNEMİ, USULÜ VE ADABI

AYET : FURKAN SURESİ – AYET

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّيلَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً:

MEALİ :

“(Rasülüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Rasül'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!”  (FURKAN SURESİ – AYET)

DUANIN ANLAMI

     Sözlükte; “çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O’nun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve âhirette iyilikler ihsan etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; günah, hata ve kusurlarını bağışlamasını dilemesi; yalvarıp yakarması ve O’na halini arz edip niyazda bulunması demektir. Dua; sınırlı, sonlu ve âciz olan insanın bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah’a yönelip O’ndan istek ve dilekte bulunması, O’nunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O’nun lütfu ve yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; insanın Yaratan’ına olan inancının, güveninin ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir.

     İşte bu gerçeği Peygamberimiz (SAV), şöyle dile getiriyor:

     “Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur.”

DUANIN ÖNEMİ

     Dua, insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur. Üstün, yüce, sonsuz kudret sahibi bir varlığa inanan her insan, hayatının herhangi bir anında dua ihtiyacını hisseder. Çünkü her insan, zaman zaman üstesinden gelemeyeceği birçok olay, üzüntü ve sıkıntı ile karşılaşır. Böyle anlarda insan, Allah’a sığınma ve O’ndan yardım isteme ihtiyacı hisseder ve dua eder. Dua yaptıktan sonra insan, gönlünde bir ferahlık ve rahatlık hisseder, isteğinin yerine getirileceği hususunda ümitvâr olur. Bu yönü ile dua, ruhî bunalımlara karşı koruyucu sağlık tedbiridir. Dua etmek, ayet ve hadislerde övülmüş ve teşvik edilmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّيلَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً:

“(Rasülüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Rasül’ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!” (FURKAN SURESİ – AYET)

     Peygamberimiz (SAV) de hadislerinde şöyle buyuruyor:

     “Ey Allah kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.”

     “Dua emekte aciz olmayın, çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.”

     Yüce Allah birçok ayette insanların dua etmelerini istemektedir:

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعاًوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ:

     “Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin.Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.”  (A’RAF SURESİ – AYET)

وَلاَ تُفْسِدُواْ فِيالأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاً إِنَّ رَحْمَتَاللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ:

     “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”  (A’RAF SURESİ – AYET)

     Dua eden kimse, Allah ve Peygamberin emrine uymuş, ibadet etmiş ve Allah sevgisini kazanmış olur. Nitekim Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuş:

     “Allah’ın fazl-u kereminden isteyin, çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet (dua edip) bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.

     “Dua ibadetin özüdür.”

     “Dua mahza ibadettir.”

     Sonra da şu ayeti okumuştur:

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْإِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِيسَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَدَاخِرِينَ:

     “Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (MÜMİN SURESİ – AYET)

     Sahabeden İbni Abbas (RA) şöyle buyurur: “En faziletli ibadet duadır.”

     Yine Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Allah’a dua etmeyen kimseye Allah gazap eder.”

     İnsanın hayatındaki en değerli an, yüce Allah’a yöneldiği ve onunla baş başa kaldığı zaman dilimidir. Dua eden insan, bütün varlığı ile Allah’a yönelir ve O’ndan istek ve dilekte bulunur.

DUANIN ÇEŞİTLERİ

1-) SÖZ VE KALPLE YAPILAN DUA:

     Sözle ve kalple yapılan dua; kalp ve dil ile Allah’ı anmak, O’na saygı ifade eden cümleleri okumak, dünya ve âhiret ile ilgili isteklerde bulunmak, af ve mağfiret dilemektir. Sözlü duaya, genellikle “ey Rabbim”, “ey Rabbimiz”, “Allah’ım” ve benzeri hitap cümleleriyle başlanır.

     Peygamberimiz (SAV)’in şu duası, sözlü duadır:

     “Allah’ım! Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, âhirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateş azabından koru.”

     Sözlü dualar, hayır dua veya beddua olarak iki kısma ayrılır:

A-) HAYIR DUA: İnsanın Allah’tan bir iyilik ve nimet istemeye, bir beladan ve sıkıntıdan kurtulmaya yönelik olarak yaptığı dualar hayır dualardır. BU TÜR DUALAR İKİ KISMA AYRILIR:

1-) Kişinin kendisi için yaptığı hayır dua: En faziletli dua kişinin kendisi için yaptığı duadır.

     Hz. Aişe (RA) validemizin bildirdiğine göre, Peygamberimiz (SAV)’e: “Hangi dua daha faziletlidir?” diye sorulmuş, Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurmuştur:      

     “Kişinin kendi nefsi için yaptığı duadır.”

     Onun için kişiler, öncelikle kendileri için dua ederler. Bu Tür Dualar, Üç Kısma Ayrılır:

a-) Allah’ı övgü ile anma

     Allah’ın birliğini, yüceliğini ve gücünü ifade eden, O’nu öven ve noksan sıfatlardan tenzih eden cümleleri söylemek hem zikir hem de duadır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

     “En faziletli zikir; “lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) demek; en faziletli dua ise, “el-hamdü lillâh” (her türlü övgü Allah’a mahsustur) demektir.”

     “Balık sahibinin (Yunus peygamberin), balığın karnında yaptığı dua; “lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zalimin” (Ya Rabbi!) Senden başka ilah yoktur, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, gerçekten ben zalimlerden oldum) şeklinde idi. Bu sözlerle dua eden herhangi bir müslüman yoktur ki Allah onun duasını kabul etmiş olmasın.”

b-) Allah’tan manevi isteklerde bulunma:  İnsanın yaptığı duaların bir kısmı; hidayet, takva, iffet ve günahların affı gibi manevi istekler; tembellik, iki yüzlülük ve kötü ahlaktan Allah’ın korumasını isteme gibi taleplerdir. Peygamberimiz (SAV)’in yaptığı şu duayı örnek olarak zikredebiliriz:

     “Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım.”

c-) Allah’tan maddî isteklerde bulunma: İnsanın yaptığı duaların bir kısmı, bir nimete kavuşma ve maddî bir zarardan korunmaya yöneliktir. Peygamberimiz (SAV)’in yaptığı şu duaları örnek olarak verebiliriz:

     “Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan, zilletten Sana sığınırım. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan Sana sığınırım.”

2-) Kişinin başkaları için yaptığı hayır dua: Kişiler, kendileri için dua ettikleri gibi, çocukları, sağ veya ölü anne-babaları, diğer yakınları, Peygamberimiz (SAV) ve bütün müminler için de dua ederler. Ayet ve hadislerde de bu tür duaların örnekleri vardır. Müminler, bencil değillerdir. Kendileri için istedikleri şeyleri mümin kardeşleri için de isterler, “ben” yerine “biz” diyerek dua etmeyi tercih ederler. Yüce Allah da Kur’an’ın ilk suresinde bize bu hususu açıkça bildirmekte ve “biz” diyerek dua etmemizi istemektedir:

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ:اهدِنَــــاالصِّرَاطَ المُستَقِيمَ:

     “(Ey Rabbimiz!) Biz ancak sana ibadet eder, ancak Senden yardım isteriz! Bizi doğru yola ilet.” (FATİHA SURESİ – 5/6. AYETLER)

     İnsanlar, kendileri dışında şu kimselere dua ederler:

a-) Anne-babaya ve müminlere dua:

     Kur’an’da İbrahim (AS)’ın anne-babası için şöyle dua ettiği bildirilmektedir:

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُالْحِسَابُ:

     “Rabbimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı-babamı ve müminleri bağışla!” (İBRAHİM SURESİ – AYET)

b-) Anne-babanın çocuklarına duası:

     İbrahim (AS) çocukları ve gelecek nesilleri için şöyle dua etmiştir:

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِلَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاإِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ:

     “Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.”  (BAKARA SURESİ – AYET)

c-) Ölüler için dua:

     İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğu, ölüler için yapılan duanın önemli olduğu, bağışlanan sevabın onlara yarar sağlayacağı konusunda görüş birliği içindedir.

     Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَاوَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَاغِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ:

     “Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (HAŞR SURESİ – AYET)

d-) Peygamberimiz (SAV)’e dua / salât ü selam:

     Kur’an, Allah’ın ve meleklerin Peygamber (SAV)’e “salât” ettikleri bildirmekte, müminlerin de Peygamber (SAV)’e “salât” ve “selâm” etmelerini emretmektedir:

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً:

     “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ediyorlar. Ey müminler! Siz de ona salât edin ve selam edin.”  (AHZÂB SURESİ - AYET)

     Allah’ın Peygamberine salâtı; ona merhamet ve ihsan etmesi, onu övmesi, ondan razı olması, şan ve şerefini yüceltmesi, itibar ve değerini artırmasıdır. Meleklerin ve müminlerin salâtı ise; onun şan ve şerefinin yüceltmesi, itibar ve değerinin artması için dua etmeleridir.

B-) BEDDUA / ALEYHTE DUA:

     İnsanlar bazen kendileri, çocukları, yakınları ve diğer insanların aleyhine dua ederler. Türkçede buna “beddua” denilmektedir. Yüce Allah, insanın beddua etmesini Kur’an’da şöyle beyan etmektedir:

وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً:

     “İnsan, hayra dua eder gibi, şerre de dua eder (hayrı ister gibi şerri de ister). İnsan pek acelecidir.”  (İSRA SURESİ – AYET)

     Ayette insanın beddua etmesinin gerekçesi olarak “aceleci” oluşu zikredilmiştir. İnsan, acele edip istediği şeyin hakkında hayır mı şer mi olduğunu bilmeden dua veya beddua etmemelidir. Duanın bilerek, düşünerek ve teenni ile yapılması gerekir. İnsan daima Allah’tan hakkında hayırlı olanı istemelidir. Çünkü neyin hayır neyin şer olduğunu en iyi bilen Allah’tır. İnsanın hayır zannettiği şer, şer zannettiği hayır olabilir:

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْشَيْئاً وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئاً وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْوَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ:

“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(BAKARA SURESİ – AYET)

     Öfkeye kapılıp beddua etmek Müslümanın değil kâfirin şiarıdır. Yüce Allah kâfirlerin kendileri için azap, bela ve kötülüğü istediklerini Kur’an’da bize haber vermektedir:

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُّسَمًّى لَجَاءهُمُ الْعَذَابُوَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ:يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِوَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ:

“Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.”  (ANKEBUT SURESİ – 53/ AYETLER)

     Peygamberimiz (SAV) mecbur kalmadıkça kimseye beddua etmemiştir. Mesela “Müşriklere beddua et” denildiğinde, “Ben lanetçi olarak değil rahmet olarak gönderildim.” Buyurmuştur.

     Uhud savaşında yüzü yaralandığı zaman şöyle dua etmiştir:

     “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar, bilmiyorlar.”

FİİLİ DUA

     Fiili dua; insanın sözlü olarak Allah’tan istediği şeyin zeminini hazırlaması ve Allah’ın bildirdiği kuralara uyması gerekir. Sözgelimi, çocuk sahibi olmak isteyen bir kimsenin evlenmesi; sağlık ve afiyet isteyen bir kimsenin yemesine içmesine, sıcağa, soğuğa ve sağlık kurallarına dikkat etmesi; zengin olmak isteyen kimsenin çok çalışması, bir sınavda başarılı olmak isteyen kimsenin, sınava iyi hazırlanması, tarlasından, bağından ve bahçesinden bol ürün almak isteyen kimsenin, bağına, bahçesine ve tarlasına iyi bakması, gerektiğinde sulaması ve gübrelemesi gerekir. Evlenmeden çocuk sahibi olmayı, sağlık kurallarına uymadan sağlıklı kalmayı, çalışmadan zengin olmayı, iyi hazırlanmadan bir sınavda başarılı olmayı, gerekli emeği harcamadan bol ürün almayı istemek sünnetüllâha aykırıdır, duada haddi aşmaktır.

     Uzun yıllar hastalık çeken Eyyub (AS), hastalığının iyileşmesi ve sıkıntısının giderilmesi için Allah’a şöyle dua eder:

وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُبِنُصْبٍ وَعَذَابٍ:

     “(Ey Peygamberim!) Eyyub’u da hatırla. Hani o Rabbine, ‘Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen merhametlilerin en merhametlisisin’ diye yalvarmıştı.” (SÂD SURESİ -   AYET)

     Yüce Allah, Eyyub Peygamberin duası üzerine hastalığının iyileşmesi için şöyle buyurur:

ارْكُضْ بِرِجْلِكَ هَذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ:

     “Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin (bir su).” (SÂD SRESİ – AYET)

     Bunun üzerine Eyyub (a.s.) ayağını yere vurur, çıkan sudan içer ve bu su ile yıkanır, neticede iç ve dış bütün hastalıkları iyileşir. Yüce Allah, bu örneğin, ibadet/dua eden kulları için bir öğüt olduğunu bildirmektedir:

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُوَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ:

     “Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.” (ENBİYA SURESİ -   AYET)

     Fiil öncesinde yapılan sözlü dua, başarılı olmak için bir hazırlık ve ruhî bir arınmadır. Fiil sonrasında yapılan sözlü dua ise; o fiilin başarı ile sonuçlanmasını ve harcanan emeğin ve çabanın boşa gitmemesini yüce Allah’tan bilmek, başarısını O’nun takdir, irade ve yardımına havale etmektir. Sadece sözlü dua edip de fiili duayı terk etmek, yalnızca fiili dua yani eylemle yetinip de, sözlü olarak ilâhî yardımı dilemekten uzak durmak hatalı bir davranıştır.

DUANIN USUL VE ADABI

     Sözlü duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle sıralayabiliriz:

1-) Duaya eûzü besmele, Allah’a hamd ve Peygamber (SAV)’e salât ile başlanmalıdır: Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Biriniz dua ettiği zaman, Allah’a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygamber (SAV)’e salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın.”

2-) Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir: Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir.

     Peygamberimiz (SAV)’in şu hadisi çok dikkat çekicidir:

     “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, Ya Rabbi Ya Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?”

3-) Esma-i Hüsna ile dua edilmelidir.  Yüce Allah şöyle buyurur:

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِيأَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ:

     “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimler ile dua edin.Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (A’RAF SURESİ – AYET)

4-) Mübarek ay, gün ve geceler tercih edilmelidir: Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte Arife günü ve geceleri, Ramazan ayı, cuma ve bayram günü ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili hadisler vardır.

5-) Dua ihlâs ile ve bilinçli olarak yapılmalıdır: Dil ile dua cümlelerini söylerken, zihin başka düşüncelere dalmamalı, insan, bütün varlığı ile Allah’a yönelmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.”

6-) Eller semaya açılmalı ve dua sonunda eller yüze sürülmelidir:

7-) Kabul olacağına inanılarak dua edilmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:   

     “Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah’a dua edin.”

8-) Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir: Duada bağırıp çağırma yüksek ses ve riya ile değil yalvararak kısık bir sesle dua edilmesi, Allah ve Peygamber (SAV)’in emridir:

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعاًوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ:

     “Rabbimize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez.” (A’RAF SURESİ – AYET)

9-) Dua tekrar edilmelidir: Mümin, yüce Allah’tan isteğinde ısrarlı olmalı, isteyim yerine gelmedi diye duadan vazgeçmemelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

     “Şüphesiz ki Allah, ısrarla dua edenleri sever.”

     “Rabbime dua ettim de kabul edilmedi” diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder.”

) Ümit ve korku içinde dua edilmelidir: İnsan, dua ederken, korku ve ümit içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Umut ve korku içinde dua edenler, Kur’an’da övülmekte ve şöyle denilmektedir:

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَالَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِوَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباً وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ:

     “Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya’yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.” (ENBİYA SURESİ – AYET)

) Meşru şeyler istenmeli, ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir: Dinimizce günah sayılan konularda istekte bulunulmamalıdır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

     “Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin terk edilmesini istemedikçe duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder.”

) Sadece sıkıntılı zamanlarda değil her zaman dua edilmelidir: Sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıkta, genişlikte, huzur ve rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile ayakta kalmaya çalıştığı gibi, nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua etmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

     “Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah’ın duasını kabul etmesini isteyen kimse rahat zamanlarında çok dua etsin.”

) Sadece Allah’a dua edilmelidir: Dua, sadece Allah’a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ فَتَكُونَمِنَ الْمُعَذَّبِينَ:

     “Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun.” (ŞUARA SURESİ – AYET)

وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّاهُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ:

“Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.”  (KASAS SURESİ – AYET)

     Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, Allah şöyle dua etmemizi emrediyor:

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ:

     “Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz.”  (FATİHA SURESİ – 5. AYET)

) Ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir:  Müminin, Kur’an ve sünnete uygun bir şekilde dua bildirildiği şekilde dua etmesi, haddi aşmaması gerekir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

     “Bazı toplumlar duada aşırı gidecekler, sınırı aşacaklardır, siz onlardan olmayın.”

     Duada haddi aşmak; duanın usul ve adabına uymamak, istenmeyecek şeyleri istemek, dinen haram ve yasak olan şeyleri istemek, haram konusunda mesela kumarda, hırsızlıkta, cinayette veya herhangi bir kötülükte Allah’ın yardım etmesini istemek duada haddi aşmaktır. Allah, haddi aşanları sevmez. Şu ayet, bu konuya dikkatimizi çekiyor:

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُأَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْفِيهِ فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ:

“Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram’da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.”  (BAKARA SURESİ – AYET)

SONUÇ OLARAK; dua bir ibadettir. İnsanın duaya ihtiyacı vardır. Dua eden Allah’ı Rab olarak tanımış, O’na kulluk etmiş, O’nu zikretmiş, O’nun lütfu keremine sığınmış, sevgisini kazanmış, sevap elde etmiş, rahatlamış ve kalben huzura ermiş olur.

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ  (HABER EKİ) EKİM -


Yorumlar- Yorum Yaz

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası