Daha önce bir kısmı başka bir arkadaşımız tarafından verildi bunlar da benden
İnsana güvenme ölür, ağaca yaslanma kurur."
"Kör çobanın sürüsünün akıbeti uçurumdur."
Ulu camlar firtinali diyarlarda yetisir.
eseri olmayanın yerinde yeller eser.
Atasını Tanımayan, it peşinde gezer(Bu Söze Dikkat!!Çok Doğru)
Rüzgar ne kadar sert eserse essin koca kayadan alıp götüreceği tozdan başka bir şey değildir.
-Rüzgar arkadan esiyorsa koca çınara ne.
-Kurt yatağında yatan kurt aslan ininde yatan aslan çakal otlağında gezen çakal olur.
-Suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur.
-Muktedir olmayan karısından müddet ister
-Dostunu da, düşmanını da kendin seçtiğin sürece güçlüsün
-azdan az çoktan çok gider.
-Su testisi su yolunda kırılır
-su akar yatağını bulur.
-Şans doğru zamanda doğru yerde bulunmak
-Konuşarak nam olmaz.
-Çakal gibi dostum olacağına aslan gibi düşmanım olsun.
- Düğün davulsuz zurnasız olmaz.
-açılmamış hiç bir defter, yazılmadan kapanmaz
-Cennetten çiçek çalıp, cehenneme dikemezsin. Cehennemden kor alıp cenneti yakamazsın
-Ahlak sukut etmiş, meydan gevezelere kalmış.
-bugün iyi değilse, yarın iyi olacaktır
-Kursun göğsümüzden girse eyvallah. Hep arkadan hep kahpelikle
-Çok mütevazı olma, kibirden bilirler
-büyük yerler büyük hesap yaparlar.
-Büyüğümüzü tanıyanın, büyüklüğüne saygı duyarız
-Büyüğünü bilen büyüğünden büyüktür.
-Türkten karini, çeçenden canini, azeriden malini saklicaksın
"Kurda akıl güneş doğana kadar lazım" Hüsrev Ağa
Gecmem muhannet köprüsünden su aparsa beni,
yatmam çakal yuvasinda arslanlar yese beni.
İşkembesi büyük olan bi avuç suyla doymaz
Herşeyin sonunu düşünen kahraman olamaz
Kumarda kazanan yoktur. Sadece oynatan kazanır
Azdan az, çoktan çok gider
Ağa önünü görür, arkasını göremezse ölür
Vuran kaçar, vurduran gelir
BİZ DEVLETİMİZ DOĞRU YOLDA OLDUĞU ZAMAN DEVLETİMİZİN YANINDA OLDUK BİZ DEVLETİMİZ YANLIŞ YOLDA OLDUĞU ZAMANDA MİLLETİMİZİN YANINDA OLDUK
"Korku, bir ülkenin yaşayabileceği en büyük felakettir." Karahanlı
aslan tavuk peşinden koşarsa ;tilkinin maskarası olur
koca dağ dururken ;küçük dağa kar yağmaz
Ölüm,ölüm dediğin nedir ki gülüm,ben senin için yaşamayı bile göze almışım.
-Dostum Olmaz Hasmim Yaşamaz
-Azdan Az Cokdan Cok Gider
-Ölümden Öte Köymü Var
-Atasini Tanimayan İt Peşinde Koşar
-Ölüm, Ölüm Dedigin Nedir Ki Gülüm Ben Senin İçin Yaşamayı Goze Almişim
-Bizimde Bir Adimiz Var Ezanla Konuldu Selayla Biter
-Senden Bir Tane Daha Yoksa Estafurullah Demeyeceksin Eyvallah Diyeceksin
-Ben Senin Canın İçin Ömrümü Bir Kibrit Kavında Tutuştururum Ama Benim Yanmam Senin İçindeki Ateşi Söndürmez
-Can Almamı İstemeseydin Canımı Almazdın
-Büyüğünü Bilen Büyüğünden Büyükdür
-Hırlıya Eyvallah Hırsıza Eyvallah Dolandırıcıya Eyvallah Kan Emiciye Eyvallah Ama Namussuza Dur!
-Hayat Bi Gundur Oda Bugundur
-Dostunuda Düşmanınıda Kendin Sectiğin Sürece Güçlüsün
-Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz
-Biz Raconla Doğduk Raconla Yaşarız Raconla Oluruz Karşımızda Racon Görmek İsteriz
-Bu Masanın Dışında Kalan İstanbulun Dışında Kalır Kalacak Deil Yatacak Yeri Yokdur
-Kim ki Bu Herifleri Saklar Yardım Eder İzini Vermez Akşam Evine Giremez,Sabah Dükkanına Giremez
-Ben Bu Vatanı Karşılıksızda Severim
-Kurtlukda Düşeni Yemek Kanundur
-Her Sabahın Bir Aksamı Var
-Kuşdan Korkan Darı Ekmez Eksede Korkuluk Dikmez
Kurtlar Vadisinin unutulmazz Replikleri
Polat: Ne düşünüyorsun?
Abdülhey: Ben mi abi? Hiçbirşey.
Polat: Nasıl başarıyorsun bir şey düşünmemeyi.
Abdülhey: Düşünmemek daha güzel.
Polat: Niye?
Abdülhey: Bi düşünen var nasıl olsa.
Polat: Var.
Seyfo : yaşamaya rağbet yokki, herkes ölmek için fink atıyor..
Erhan: Abdül bu senin yaptığın zulmü kardeş kardeşe funduszeue.info olurdu bir tepeden aşağı salsaydık..
Abdülhey: İstersen götürüp evine bırakalım Erhan?
Memati: Usta bence yanlış.
Polat: Nedir yanlış olan Memati?
Memati: Belki haddim değil ama ortalık böyle toz dumanken gidip avukat hanımla buluşman yanlış.
Polat: Memati benim hayatta hiç zaafım funduszeue.info Elif zaaf mı değil mi henüz bilmiyorum.Eğer ben onun yanında olursam aklımın kalacağı hiç birşey yok.
Memati: O zaman kapında ben nöbet tutucam.
Polat: O zaman aklımın kalacağı bir yer olur Memati..
Memati: Büyüklük davet etmektir..Küçüklük gelmemektir
Polat: Acil birşey olursa Meral'in numarasından ara..
Memati: Napıcam Meral'i..
Polat: Evlen Memati..
Hüsrev Ağa: Hayırdır Canpolat hangi rüzgar attı seni buraya?
Polat: Karayel..
Baron:Baronlar için ülke yoktur dünya varidr
Laz Ziya: Dostum olmaz hasımım yasamaz
Laz Ziya :''vuran kaçar ,vurduran gelir''
Nesrin : Sakın aşık olma Polat
Polat : söz bi daha olmam
alıntıdır
"İnsana güvenme ölür, ağaca yaslanma kurur."
"Kör çobanın sürüsünün akıbeti uçurumdur."
Doğu ile Batı Türkiye'de birleşir.
Ulu camlar firtinali diyarlarda yetisir.
eseri olmayanın yerinde yeller eser.
Atasını Tanımayan, it peşinde gezer
Rüzgar ne kadar sert eserse essin koca kayadan alıp götüreceği tozdan başka bişey değildir.
-Rüzgar arkadan esiyorsa koca çınara ne.
-Kurt yatağında yatan kurt aslan ininde yatan aslan çakal otlağında gezen çakal olur.
-Suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur.
-Muktedir olmayan karısından müddet ister
-Dostunu da, düşmanını da kendin seçtiğin sürece güçlüsün
-azdan az çoktan çok gider.
-Su testisi su yolunda kırılır
-su akar yatağını bulur.
-Şanş doğru zamanda doğru yerde bulunmak
-Konuşarak nam olmaz.
-Çakal gibi dostum olacağına aslan gibi düşmanım olsun.
- Düğün davulsuz zurnasız olmaz.
-açılmamış hiç bir defter, yazılmadan kapanmaz
-Cennetten çiçek çalıp, cehenneme dikemezsin. Cehennemden kor alıp cenneti yakamazsın
-Ahlak sukut etmiş, meydan gevezelere kalmış.
-bugün iyi değilse, yarın iyi olacaktır
-Kursun göğsümüzden girse eyvallah. Hep arkadan hep kahpelikle
-Çok mütevazi olma, kibirden bilirler
-büyük yerler büyük hesap yaparlar.
-Büyüğümüzü tanıyanın, büyüklüğüne saygı duyarız
-Büyüğünü bilen büyüğünden büyüktür.
-Türkten karini, çeçenden canini, azeriden malini saklicaksın
"Kurda akıl güneş doğana kadar lazım" Hüsrev Ağa
Gecmem muhannet köprüsünden su aparsa beni,
yatmam çakal yuvasinda arslanlar yese beni.
İşkembesi büyük olan bi avuç suyla doymaz
Herşeyin sonunu düşünen kahraman olamaz
Kumarda kazanan yoktur. Sadece oynatan kazanır
Azdan az, çoktan çok gider
Ağa önünü görür, arkasını göremezse ölür
Vuran kaçar, vurduran gelir
BİZ DEVLETİMİZ DOĞRU YOLDA OLDUĞU ZAMAN DEVLETİMİZİN YANINDA OLDUK BİZ DEVLETİMİZ YANLIŞ YOLDA OLDUĞU ZAMANDA MİLLETİMİZİN YANINDA OLDUK
"Korku, bir ülkenin yaşayabileceği en büyük felakettir." Karahanlı
aslan tavuk peşinden koşarsa ;tilkinin maskarası olur
koca dağ dururken ;küçük dağa kar yağmaz
Ölüm,ölüm dediğin nedir ki gülüm,ben senin için yaşamayı bile göze almışım.
-Dostum Olmaz Hasmim Yaşamaz
-Azdan Az Cokdan Cok Gider
-Ölümden Öte Köymü Var
-Atasini Tanimayan İt Peşinde Koşar
-Ölüm, Ölüm Dedigin Nedir Ki Gülüm Ben Senin İçin Yaşamayı Goze Almişim
-Bizimde Bir Adimiz Var Ezanla Konuldu Selayla Biter
-Senden Bir Tane Daha Yoksa Estafurullah Demeyeceksin Eyvallah Diyeceksin
-Ben Senin Canın İçin Ömrümü Bir Kibrit Kavında Tutuştururum Ama Benim Yanmam Senin İçindeki Ateşi Söndürmez
-Can Almamı İstemeseydin Canımı Almazdın
-Büyüğünü Bilen Büyüğünden Büyükdür
-Hırlıya Eyvallah Hırsıza Eyvallah Dolandırıcıya Eyvallah Kan Emiciye Eyvallah Ama Namussuza Dur!
-Hayat Bi Gundur Oda Bugundur
-Dostunuda Düşmanınıda Kendin Sectiğin Sürece Güçlüsün
-Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz
-Biz Raconla Doğduk Raconla Yaşarız Raconla Oluruz Karşımızda Racon Görmek İsteriz
-Bu Masanın Dışında Kalan İstanbulun Dışında Kalır Kalacak Deil Yatacak Yeri Yokdur
-Kim ki Bu Herifleri Saklar Yardım Eder İzini Vermez Akşam Evine Giremez,Sabah Dükkanına Giremez
-Ben Bu Vatanı Karşılıksızda Severim
-Kurtlukda Düşeni Yemek Kanundur
-Her Sabahın Bir Aksamı Var
-Kuşdan Korkan Darı Ekmez Eksede Korkuluk Dikmez
Akıllı bir adamı arkasından, güzel bir kadını ise yüzüne karşı methedin.
Akıllı bir insan her şeyi, sinsi bir insan ise herkesi bilir.
Akılsız bir adamın bir saatte sorduklarına akıllı bir adam bir yılda cevap veremez.
Alay çoğu zaman akıl noksanlığından ileri gelir.
Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir.
Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenirler ama, akıllılar aptallardan pek çok şey öğrenirler
Aslan bile, kendini sineklerden korumak zorundadır.
Başarı insana çok şey öğretmez, fakat başarısızlık çok şey öğretir.
Başkalarından takdir bekleyenler, saadetlerini başkalarının eline bırakmış zavallılardır.
Başkalarını sık sık affedin ama kendinizi asla
Beklemeyi bilen insan her şeyi elde edebilir.
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten,kararlı olmak da korkudan kurtarır.
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.
Bir dalkavuk en sinsi düşmandır.
Bir düşmanı bağışlamak bir dostu bağışlamaktan kolaydır.
Birine bir lütufta bulunurken yananı bir tebessüm ilave ediniz.
Büyük ruhlarda her şey büyüktür.
Denizde bulunan kimse rüzgarın emrine tabidir.
Dinlemekten akıl, söylemekten pişmanlık doğar
Diplomat; kadınların doğum günlerini hatırlayan ama yaş günlerini unutan adamdır.
Doktorun yaşlısı, avukatın genci faydalıdır.
Dünyada en pahalı olan şey, bedava olandır.
Dünyanın en zor şeyleri şunlardır; Sır tutmak, Kusur bağışlamak, Boş vakitlerini değerlendirmek.
En yükseğe erişmek için en aşağıdan başlamak lazımdır.
Evlenmeden önce gözlerinizi açın;evlendikten sonra onları yarı kapalı tutun
Evlilik erkeklerin hürriyetlerini kadınların da mutluluklarını ortaya koydukları bir kumardır.
Fazla ihtiyatkar olanlar pek az şey yapabilirler.
Felaketlerini önceden gören insan acısını iki kere çeker.
Fırsatlar çıkmadıkça kaabiliyetler pek az işe yarar.
Gençler yapacaklarını, ihtiyarlar yaptıklarını söylerler. Aklı başında olanlar hiçbirini söylemezler.
Gerçek cesaret şahit istemez.
Güleryüz, altından anahtardır.
Güven sağlamanın en iyi yolu bir şeyi yapmak ve ne olursa olsun o şeyi en iyi şekilde yapmaktır.
Her akılsıza hayran olacak başka bir akılsız bulunur.
Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil.
Herkesin mutluluğuna mutlu olan tam mutludur.
Hiçbir şey büyüklük kadar sade değildir. Çünkü sade olmak biraz da büyük olmaktır.
Hiç kimse başkasını taklit ederek büyük adam olamamıştır.
Hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır değildir.
Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayın. Hatayı işleyene; hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız
İnsan, dünyada kendinden daha çok hiç kimseye borçlu değildir.
İnsan dünyayı zapteder, ama dilini zaptedemez.
İnsanın yapabileceği en büyük fenalık kendine olan güvenini kaybetmektir.
İşler iyi giderken reklam yapmak faydalıdır, kötü giderken ise zaruridir.
İtimat edilmek, sevilmekten daha büyük bir altındır.
İyi çırak ustası yokken anlaşılır.
İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız hiç bahsetmeyiniz.
Kader sana küserse sen çalışmak ile barış.
Kendilerine yardım etmeyen insanlara yardım etmeye çalışmak faydasızdır.
Kendine hayran olanlara kimse hayran olmaz.
Kendisine iyilik yapılan adam bunu daima hatırlamalı, yapan ise unutmalıdır.
Konuşmak bir ihtiyaç olabilir,fakat susmak bir sanattır.
Koşmayan düşmez.
Kurt dişlerini kaybedebilir fakat huyunu asla.
Meziyet yalnız kalmaz, daima komşu bulur.
Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz tenkit edin, Basit bir adamı dost edinmek isterseniz tenkit edin.
Öğüt dünyanın en pahalı hazineleri kadar kıymetli olduğu halde ekseriyetle pek ucuza satılır.
Para her kapıyı açar ama, kilitleyemez.
Sabırlı insanın öfkesinden sakının.
Sevdiğimiz şeyleri elde edemeyince sahip olduğumuz şeyleri sevmeliyiz.
Sulh ve sükunu kendimizde bulamazsak boşuna başka yerde aramayalım.
Talihsizlikler kendileri için açık bırakılan kapıdan girerler.
Uzun süren anlaşmazlıklarda, iki taraf da haksızdır.
Vazife karşısında aşka susmak düşer.
Vicdan azabı insanın içinde bir cehennemdir.
Yanlış yolda olan başkasına doğru yolu gösterir.
Yenilgiye uğrayınca umutsuzluğa kapılma. Her başarısızlıkta bir zafer isteği vardır.
Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır.
Zamanın azaltamadığı, yumuşatamadığı üzüntü yoktur.
__________________
bölüm
Safiye: Mutluluk nedir?
Ömer Baba: Mutluluk mutsuzuğu yenmek için savaşmaktır.
Safiye: Mutlu olmadan mutsuzluk nasıl yenilebilir ki?
Ömer Baba: Diyelimki mutsuzluk senin düşmanın, sana zarar veriyor, onu yoketmek istiyorsun
Safiye: Evet
Ömer Baba: Düşmanını yoketmek için ne yaparsın; Onu tanırsın.
Safiye: Nasıl?
Ömer Baba: Düşmanı tanımak için kendini tanımak gerekir, neye sahip olduğunu bilmezsen neye ihtiyacın olduğunuda bilemezsin.
Safiye: İnsanın elindekiler sahip oldukları, olmayanlarda ihtiyaçları değil midir?
Ömer Baba: Hayır. İnsan öyle bir mahluktur ki ona verilen en kıymetli şeyleri hemen unutur. Sahip olduklarını ve ona bunu vereni hemen unutur. farkına varmadan başkalarındakini de istemeye başlar benim olsun benim olsun diye. İşte mutsuzluk budur.
Safiye: Unutmamak için ne yapmak gerekir?
Ömer Baba: Hatırlamak, sahip olduğun şeyler için teşekkür etmek en büyük hatırlamadır. Teşekkür etmenin de tek bir yolu vardır. Sevgini ve saygını muhafaza etmek için çalışmak.
Safiye: Peki mutluluğu kim belirliyor? Tarı mı, insan mı?
Ömer Baba: Yaradan kullarını Onu hatırlasınlar, Onu ansınlar ve Ona teşekküretsinler diye yaratmış. Eğer bunları yaparsan mutluluğun resmini sen çizersin. O resimde bir ağaç vardır. Ağacın meyveleri vardır. Aksi takdirde resmin için ot çalı ve diken vardır. Gördükçe sana batar seni rahatsız eder. İşte o zaman mutluluğunu nasıl sen belirliyorsan mutsuzluğunu da sen belirlersin
__________________
Kurtlar Vadisi, yılları arasında yayınlanmış Türk mafya, derin devlet ve aksiyon dizisi. Senaristliğini Ahmet Yurdakul, Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener ve Mehmet Turgut yapmıştır.
Şevko: Polat meselesi, onur meselesidir. Ama karşılığında çok şey istiyorsun.
Çakır: Onuruna kalmış.
(Elif, Çakır'ın küpesini kopardığı sesçinin avukatı olarak davaya girmiş, Çakır'ın damarına basarak suçunu itiraf ettirmiştir. Dava çıkışı, ceza alması halinde tecilli infazı yanacak olan Çakır, Elif'i ofisine aldırır:)
Elif: (Çakır'ın adamları arasında içeri girer) Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?! Dağ başı mı burası?! Eşkıya mısınız siz?!
(Elif'in yaka paça içeri sokulduğunu gören Polat bir an yerinden fırlayacak gibi olur, ancak zorlukla kendine hakim olup yerinde kalır.)
Çakır: (Yerinden kalkar, "Sus" işareti yaparak gelir) Şşşşşşşş! Mahkeme salonu değil burası! Burada ben konuşacağım sen dinleyeceksin! Geç otur şuraya!
Elif: (Polat'a bakarak) Peh! Dostmuş! Bir de delikanlı geçiniyorsunuz! (Polat başını eğer) En iyiniz arkadaşıma tecavüz edip hayatını kararttı! (Polat şaşırarak başını kaldırır) Sizin dostluğunuzun da arkadaşlığınızın da Allah belasını versin!
Çakır: (Bağırır) Keeessss!!! Bana bak yerden bitme! Bizim bu alemde bir ağırlığımız var! Sen sövüp sayasın diye 35 yılımızı vermedik! Kadınsan kadınlığını bileceksin! (Sesini yükseltir) Senin girdiğin duruşma kadar ben de duruşmaya girdim! Doğru düzgün bir hayat yaşamaya çalışıyoruz, sen bir hippi yüzünden bizim infazımızı yakmaya çalışıyorsun! Haa?! Ne güzel İstanbul be! Hiçbir kuvvet beni 8 yıl içeride yatıramaz! (Tehditkar bir havada) Aklını başına toplayacaksın, davayı geri çekeceksin!
Elif: Çekmezsem ne olurmuş!
Çakır: Kafana sıkarım!
Elif: Sıkmazsan adam değilsin!
(Çakır belindeki toplu silahını çekip horozu kaldırır, Elif'in başına dayar. Polat anında hamle yapıp baş parmağını horozla silahın arasına gelecek şekilde silahı tutar)
Polat: Yapma
Çakır: (Hırsla) Karışma Can Polat!!
Polat: Can borcun var diye Can Polat dedin. Şimdi senden bir can istiyorum! Bırak avukat hanım gitsin!
(Çakır silahı indirir.)
Elif: Ben ölümü çoktan göze aldım! Senin tehdidin bana vız gelir!!!
Polat: Ben sizin yerinizde olsam ölümü değil yaşamayı seçerim. Sevdikleriniz için
Elif: Ne zırvalıyorsun sen be!
Çakır: (Dönüp Elif'e doğru hamle yapar. Polat tutar) Bu hatır seni uzun yaşatmaz! Önüme çıkıp durma! Durmaa!!!
Elif: Uzun yaşamak gibi niyetim yok! Sen de benim önüme çıkıp durma!
Polat: Serhat, avukat hanımı gideceği yere kadar bırak.
(Elif ve Çakır'ın adamları çıkarlar. Çakır sinirle masasının arkasında dönüp durmaktadır)
Çakır: Niye böyle bir şey yaptın Can Polat
Polat: Daha önce de söyledim. O kız Emmi'nin emaneti, bir! Bu kadar sıkıntı varken avukat öldürülmez, iki! (Sesini yükseltir) Kızın hayatını değil senin hayatını kurtardım, üç!!!
(Çakır hırsla bir yumrukta sandalyesini devirir.)
(Çakır, Elif'in ricası üzerine kulağını kopardığı sesçiye bin dolarlık ödemesini yapmış, ancak yine de sesçiyi bar kavgası süsü vererek öldürtmüştür. Bunu öğrenen Elif, Çakır'ın ofisine gider)
Elif: Neden öldürdün?!
Çakır:(Belli etmemeye çalıştığı bir şaşkınlıkla) Kimi?!
Elif: Anlamadığım, madem öldürecektin, bin dolar parayı niye verdin?!
Çakır:(Bir süre sessiz kalır, sonra masasından kalkıp Elif'in önüne gelir) İstediğime para veririm, hak edeni öldürtürüm! Benden kimse hesap soramaz! Gelelim senin soruna: Ben öldürtmedim. Ama o hippiyi zaten biri öldürürdü! Gelelim benim soruma: Sana avukatımız ol dedik. Kapımızı destursuz açma imkanı verdik. (Sesini yükseltir) Sen, destursuz gelip, beni nası suçlarsın?!
Elif: Sizinle düşman olmaktansa, sizi anlamak için. Sizinle arkadaş olmak için. Avukatınız olmak için de değil. (Sesi keskinleşir) Sizi anlayabilmem için, sizinle arkadaş, dost olabilmem için, hatta avukatınız olabilmem için, size dair kafamda hiçbir şüpheyi barındırmamam gerekiyor!
Çakır:(Bağırır) Ne yapayım avukat hanım?! Kafanı mı koparayım şüphe duymaman için?! Adımız çıkmış dokuza, inmez sekize! Bunu sen de anlamadıysan, daha kime ne anlatayım?!
Elif:(İnanmaz bir tavırla) Umarım öyledir! (Çıkar)
Çakır:(Elif'in arkasından bakarak) Adalet avukat hanım! Adalet! (Yerine geçer masaya abanır) Hak ettiğin cezaya boyun eğeceksin! Biz de eğdik, o da eğdi! (Oturur)Ahretin ses düzenini kursun şimdi gavat!
Doğu: Abbas'ı öldürme görevini kimden aldın?
Pala: Devlet sırrı.
Doğu: Ben bilmediğime göre devlet sırrı değil!
Pala: Bilmiyorsan devlet değilsin.
Doğu: Seni doğurtan Ebe Seher'i tanırım! Aklını başına topla!!
(Cezaevindeki Çakır'ı ziyaret eden Memati'nin yolunu çıkışta polisler keser. Gözaltına alacaklardır.)
Polis: Emniyet'e kadar gideceğiz
Memati: Kimliğini göreyim!
Polis:(Yeleğini gösterir) Görmüyor musun?!
Memati: O yeleği 26 milyona dikiyorlar.
(Polis kimliğini gösterir)
Memati: Ne sebeple gidiyoruz?
Polis: Terzinin ismi lazım.
(Şevko, Çakır'ı ele geçirmek için Polat'ı almış, Nakliyeci Sefer'in deposunda dövmektedir.)
Şevko:"Can alan Polat" ha?[1] Kim kimin canını alacak, göreceğiz!
Polat:(Zorlukla) Cesareti sana bile öğrettim ya Aferin!
Şevko:(Polat'a birkaç yumruk atar) Ölmek için yalvaracaksın!
Polat: Yaşamak için yalvarmadık, ölmek için de yalvarmayız. Vaktin varken gel şu canı al!
(Çakır'ın çocukları yatak odasına dalıp uyuyan babalarını şen şakrak bir halde uyandırırlar)
Çakır:(Gülerek) Lan n'ooluyo sabah sabah polis baskını gibi da! Eşkıyalar!
Nesrin:(Gülerek) Polislerin seni öperek uyandırdıklarını hiç sanmıyorum.
Çakır: Öper, öper Onlar da güzel öper haa!
Deve Tuncay: Şu işten bir sıyıralım, deve keseceğim Abidin!
Çapsız Abidin: Estağfurullah abi. Kılıç kınını kesmez!
Abidin: Başka bir isteğin var mı?
Tuncay:(Sinirle) Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?!
Abidin:(Bir an düşünür) Abi ben sanat okulu mezunuyum. Teknik resim çizerim.
Tuncay:(Daha da sinirlenir) Çizmeyim lan Abidin, çizmeyim çık dışarı!
(Şevko, Çakır'ın kumarhanesini soymak için üç kumarbazı kumarhanesine gönderir. Kumarbazlar, Polat tarafından fark edilir ve Çakır'ın ofisine çağırılırlar.)
Çakır: Ne yapmaya çalışıyorsunuz lan siz?! Kim dedi lan Çakır'ın kumarhanesinde para dağıtılıyor diye size?!
Ortadaki kumarbaz: Beyefendi bir yanlış anlaşılma var.
Çakır: Beyefendiymiş. Ne beyim ne efendiyim ulan! Çakır'ım ben, Çakır! Kim gönderdi lan sizi buraya?!
Ortadaki kumarbaz: Abi kimse göndermedi. Biz oyun oynuyorduk. Mesele kazandığımız şeyse bırakır gideriz. Canın sağolsun abi.
Çakır: Bir de bağış mı yapıyorsun lan çakal?! Lan burada bir şey bağışlayacak biri varsa benim, o da istersem canını bağışlarım! (Çakır Polat'a) Ya sen de niye dolandırılmamış gibi duruyorsun. Senin de kumarhanen burası. Ne yapalım bunları?
Polat: Ne yapacağız? Kumarbazla kumar oynanır. Yok mu toplu silahın?
Çakır: Bu Rusların iki şeyini seviyorum. Bir kadınlarını, bir de ruletini.
(Çakır masasının çekmecesinden toplu silahı alır ve silahındaki mermileri boşaltıktan sonra tek bir mermi koyar.)
Ortadaki kumarbaz:(Çakır'a yalvararak) Abi, elini ayağını öpeyim, çoluğumuz çocuğumuz var abi.
Çakır: Çoluğun çocuğun var kumarhanede ne işin var lan çakal?! Sizi kim gönderdi?!
Sağdaki kumarbaz: Abi valla. (Çakır boş tetiğe basar)
Çakır: Oğlum doğruyu söyleyin elini ayağınızı kırıp göndereyim.
Ortadaki kumarbaz: Abi bizi öldürürler abi. (Çakır yine boş tetiğe basar)
Çakır: Seni öldürürler de bizimkisi mantar tabancası mı ulan?! (Çakır soldaki kumarbaza) Telefonunu çıkar.
Soldaki kumarbaz: 'Gidin, Çakır'ın kumarhanesini çarpın,' dediler. Bizim bir suçumuz yok abi.
Çakır: Kim?
Soldaki kumarbaz: Şevko.
Çakır: Ara.
(Soldaki kumarbaz Şevko'yu arayarak)
Şevko: Alo.
Soldaki kumarbaz: Alo, Şevko Abi.
(Çakır telefonu elden alarak soldaki kumarbazın kafasına sıkar)
Çakır:(Şevko'ya) Kimse benden çalamaz!
Şevko: Allah belanı versin!
Çakır:(Memati'ye) Memati, bunların ellerini kır. Bir daha tavla bile oynayamasınlar.
Memati: Peki, abi.
Çakır: Biz iki üç saatliğine yokuz.
Memati: Çocuklar da gelsin mi abi?
Çakır: İstemez. Sen ortalığı topla.
Memati: Tamam abi, yürüyorum.
(Çakır daha sonra Polat'a)
Çakır: Hadi biz de bir kaçamak yapalım Can Polat. Ee, ruletini oynadık Rusların. Şimdi biraz da onlarla oynayalım ha.
Karahanlı: Önce o dergi, şimdi de bu fotoğraf! Beni dokunulur kıldınız! İnsanlar için Mehmet Karahanlı artık korkulan, ulaşılamayan bir Baron değil, sıradan bir iş adamı!
Kılıç: Bir savaşın içindeyiz. Bak Bu savaşta kurşun da değecek, çamur da sıçrayacak, kan da bulaşacak Bunu engellemenin bir yolu yok!
Karahanlı:(Hışımla doğrulur) Harpleri ben başlatırım Kılıç! Kurşuna yönünü ben söylerim! Çamuru ben hazırlarım! Eğer üstüme kan bulaşacaksa, kan gölü yaratırım, onun içinde yıkanırım! (Kılıç dehşet içinde bakarken devamla) Devlet hesaplaşmak istiyorsa, buyursun gelsin! Bizim de 30 yıllık hikayemiz var!
(Çakır gardiyan kılığında hapisten firar etmiş, birkaç saat sonra dönecektir. Ancak olay savcının kulağına gidince savcı derhal cezaevini teftişe gider. Bunu duyan Şahin Ağa da Memati'yi Çakır'a haber vermesi için uyarır:)
Şahin Ağa:(Telefonda) Memati gardaş! Çakır gardaşım, 15 dakika içinde cezaevine geldi, geldi! Gelmedi, yurtdışına kaçsın! (Telaştan bir an ne diyeceğini bilemez. Patlar gibi) Gözlerinden öpmüşüm!
Seyfo Dayı: Ne diyor Şahin?
Memati: Gözümden öpüyormuş dayı!
Seyfo Dayı: Şimdi gözünün üstüne koyarım ha!
(Memati Çakır'ı arayarak tehlikeyi haber verir. Çakır ve Polat derhal cezaevine hareket eder)
Seyfo Dayı: Ne diyor Çakır?
Memati:(Ters ters bakar) Gözümden öpmüyormuş dayı!
(Seyfo Dayı Memati'nin gözüne bir tokat atar.)
(Konsey'den habersiz uçaksavar sehemi kuran Tombalacı'nın foyasını Çakır meydana çıkarmıştır. Tombalacı da bunun intikamını almak için Çakır'a gider)
Serdar: Abi, Tombalacı geldi.
Çakır: Hemen masayı boşaltın.
(Çakır'ın adamları rulet masasını boşaltır. Çakır rulet masasına geçerken Derya'ya rastlar)
Çakır: Derya ortalıkta dolanma.
Derya: Hayırdır abi?
Çakır:(Sabırsızca) Hadi kızım, hadi kızım!
(Tombalacı ve adamları merdivende görünür. Çakır ise Polat'a yaklaşır)
Çakır: Niye geldi şimdi bu çiyan suratlı?
Polat: Kumar oynamaya!
(Çakır ve Polat Tombalacı'yı karşılar, rulet masasına oturturlar)
Çakır: Abi hoşgeldin.
Polat: Hoşgeldiniz
Tombalacı:(Oturur. Sinirle) Pek hoş gelmedim!
(Çakır masadaki krupiyer kızlar ve müdür Servet'e kendine has el işaretiyle (İşaret parmağını havada iki üç tur sallayarak) "Dağılın" der.)
Çakır: Niye abi?
Tombalacı: Konsey sana bu kumarhaneyi verdikten sonra sana bir şeyler oldu! O saygılı Çakır gitti, kendini dev aynasında gören, başkalarının meselelerine burnunu sokan, sırtını kayınpederine (Laz Ziya) dayayıp boyundan büyük işlere kalkan bir Çakır geldi!
Çakır:(Sertçe) Ben fark etmedim abi! Hoş gelmiş sefa gelmiş!
(Çakır, Polat ve Tombalacı bakışırlar. Çakır ve Polat'ın gözlerinde meydan okuma, Tombalacı'nın gözlerinde ise bu meydan okumaya hayret vardır.)
Tombalacı: Sana son bir kıyak yapacağım. Hayatını kurtaracağım. (İki eliyle rulet masasına "tamam" der gibi vurur.) Kumarhanene el koydum! Ya toplarsın tasını tarağını defolur gidersin, ya da
Çakır: Ne Çakır'mış be! Koskoca Tombalacı'yla Çakır'a İstanbul'u dar etti! Peehh!
Polat:Üstümüze gelen Laz Ziya'dan fırça yiyor Laz Ziya'dan fırça yiyen üstümüze geliyor! Bizim kimseye devredecek bir malımız yok! Kumarhanemize çökmeye çalışan, büyük kumar oynar!
Tombalacı: (Kendisinin kumarhanelerin başı olduğunu, kumarı oynayan değil oynatan olduğunu kastederek) Ben, kumar oynamam!
(O sırada Erdal Kömürcü'nün ölmediğini öğrenen Elif paldır küldür Polat'a gelmiştir. Memati'ye kendisini Polat'ın yanına götürmesini söyler. Memati kısa bir tereddütten sonra Elif'i kumarhaneye götürür.)
Tombalacı:(Kalkar) Buraya gelirken böyle bir saygısızlıkla karşılaşacağımı bilmiyordum. Bütün olanlardan Laz Ziya'yı sorumlu tutup seni ayırıyordum. Gördüm ki ayrılacak bir tarafınız yok! Laz Ziya ne kadar hasmımsa, sen de o kadar hasmımsın!
Çakır:(Sertçe) Hasım geldin hasım gidiyorsun! *Burnunu çeker*Azdan az, çoktan çok gider! Diyecek lafım yok!
Tombalacı:(Boğuk bir sesle) Ocağını söndüreceğim! (Gider)
Çakır:(Tombalacı'nın arkasından mırıldanır) Elinden geleni ardına koyma şişko!
(Tombalacı merdivenden çıkarken telaşla aşağı inen Elif'le çarpışır.)
Polat: Ne oldu?
Elif: Erdal ölmemiş!
Çakır: Ölen için gelirsin, ölmemiş için gelirsin Yine mi suçlu çıktık?
Elif: Hikmet Abi'nin evini basmış! Eren'i Canan'ı dövmüş! Hikmet Abi'yi vurmuş!
Polat: Yaşıyor mu?!
Elif: Yaşıyor ama durumu kötü. (Merdivene çöker) Eren de tutuklandı!
Derya: A-aaa! Dur, dur, sakin ol! Gel Gel otur şöyle (Derya ile Polat Elif'i rulet masasına oturturlar)
Çakır: Memati viski getir!
Elif: N'apicam şimdi ben?! Bir tarafta Hikmet Abi can çekişiyor, bir tarafta Eren Eren'i cezaevinde öldürürler! O deli de elini kolunu sallayarak hala geziyor!
Polat:(Heyecanla) Memati bırak viskiyi. Yürüyün gidiyoruz!
Çakır:(Patlar gibi) Allahaşkına bi' durun da! Şu şişko bi' defolup gitsin! Ondan sonra kimi isterseniz öldürelim, kimi isterseniz yaşatalım! Memati! Oğlum viski getir da!
(Memati tam o sırada ordan geçen bir garson kızı durdurur.)
Memati: Kızım versene şunu!
(Çakır viskisini yudumlarken Tombalacı ve adamları kumarhanenin gizli çıkışından çıkmak üzeredirler. Tombalacı adamlarından biriyle bir an göz göze gelir ve başıyla "tamam" der. Adamı emanetteki silahını alır almaz Çakır'ın adamlarını vurur. Tombalacı'nın otomatik silahlı adamlarıyla birlikte tekrar kumarhaneye geçerler. Tam bu sırada Çakır durumdan huylanıp Polat'a bakar. Polat da "Ne oluyor" gibisinden yukarı baktığı anda Memati'nin feryadı duyulur)
Memati: Abi!!!
(Tombalacı'nın adamları otomatik silahlarla kumarhaneyi taramaya başlarlar. Derya, Elif, Polat, Çakır ve Memati ağır yaralanır, müşterilerin ve çalışanların büyük çoğunluğu öldürülür. Çatışmada Tombalacı'nın üç adamından ikisi de ölür. Derya da hastanede ölecek, Elif ise bir süre felçli kalacaktır.)
Nevzat: Abi yeni biri gelmiş. Azeri'ymiş
Çakır: Hırsızlıktan mı?
Nevzat: Yok abi cinayetten
Çakır:(Şaşırır) Allah Allah! Kimi vurmuş, niye vurmuş?
Nevzat: Adamın biri buna "Rock Hudson" demiş.
Çakır: Ermiş Kim ki bu Rock Hudson?
Eren: Film yıldızıydı abi. Öldü.
Çakır: Eee?
Eren: Abi, AIDS'ten öldü.
Çakır: Eee?
Eren: Abi adam eşcinselmiş.
Çakır: Ulan bu Azerilerin Türk olduğuna aha şimdi inandım! Peki, ne tür filmlerde oynardı bu topoş?
Eren: Abi daha çok kovboy filmlerinde oynardı.
Çakır: Oğlum bu kovboyların alayı top! (Eren saklamaya çalışarak güler) Ben mesela çocukken hep Kızılderilileri tutardım! Valla!
(Çakır, hapishane koğşunda adamları ile birlikte bir televizyon izlerken bir habere rastlar. Haberde genç bir kıza tecavüz ettikten sonra öldüren bir zanlıya tatbikat yaptırılmaktadır.)
Çakır'ın adamı: Şerefsiz!
Çakır: Kim lan o?
Çakır'ın adamı: Abi şerefsiz 15 yaşındaki kıza tecavüz edip öldürmüş.
Çakır: Aç bakayım sesini.
Zanlı:(Zanlı tatbikatta suçunu itiraf ederken) Ağlamaya başladı. Sus dedikçe de ağladı. Ben de susturmak için kafasını taşla ezdim.
Çakır:(Çakır sinirlenerek bezi televizyona fırlatır) Konuşturuyorlarda öldürmüyorlar!
Kızın ağabeyi: Adalet istiyorum, adalet! 15 yaşındaki çocuğu kirletip öldüren sapığı affeden değil öldüren adalet istiyorum!
Çakır:(Televizyonda kızın ağabeyinin feryadına dayanamayarak) Adalet orada değil burada! O sapığı burada istiyorum lan! Benim koğuşuma gelecek, anlaşıldı mı?!
(Tecavüz zanlısı koğuşta Çakır'ın adamları tarafından dövüldükten sonra.)
Çakır: Bu millet çok bozuldu, ama o kadar da değil. Her şeye eyvallah, hırlıya eyvallah, hırsıza eyvallah, dolandırıcıya eyvallah, kan emiciye eyvallah, ama namussuza dur. Ne istedin lan o çocuktan, ha ne istedin şerefsiz!
Zanlı: Abi, şeytana uydum, ne olur affet abi.
Çakır: Şeytana mı uydun?! Senden âlâ şeytan mı var ulan pezevenk! (Çakır tecavüzcüyü sert bir yumrukla yere serer.)
Çakır: Kaldırın, kaldırın çabuk! (Çakır tecavüzcüyü yerden kaldırtır ve dövmeye başlar.) Hem bu boku yiyeceksin, hem de utanmadan gidip anlatacaksın ha! Böyle yaptım, şöyle yaptım, buradan getirdim, buraya götürdüm, bunu yaptım, bunu yaptım, yaptım ha! Bir de, bir de, bir de kafasını taşla ezdim dedin, değil mi ha?!
Zanlı: Ezdim dedim, abi yapma abi ne olur, ayağını öpeyim abi. Abi affet abi, abi (Tecavüzcü Çakır'a yalvarır.)
Çakır: Ver havluyu ulan, ver havluyu! (Çakır, o esnada kül tablasını alır ve havluya serer.) Böyle, böyle, öyle vurulmaz, böyle vurulur lan! (Çakır, havluya serdiği kül tablasıyla tecavüzcüyü döverek öldürür.)
Çakır:(Çakır Ferman'a) Ferman, al bunun suç aletini, kes de ağzına ver!
(Bir şekilde Çakır'a yanaşmayı başaran Ferman'ın, Tombalacı Mehmet'in adamı olduğu anlaşılmıştır. Dışarıdan infaz emrini alan Ferman, bıçağı sakladığı tuvalete gidip bıçağı alır geri gelir)
Çakır: Abdest mi aldın, nerde kaldın?
Ferman: Gelmişem abi
Çakır: Biz orucumuzu açtık. Sen de aç
(Ferman bir bardak suyla orucunu açar)
Çakır: Allah kabul etsin.
Ferman: Eyvallah
Çakır: Çay demlenmiştir
(Ferman, Çakır'a sırtını dönüp çay koymak için hazırlığa başlar)
Çakır:Rock Hudson!!![2] Birer bardak çay koy!
(Ferman bıçağını, Eren de tabancasını çeker)
Çakır: Sık da Eren! Adalet yerini bulsun! Yattığına saysınlar! SIK!
(Eren tetiği çeker, silah boştur. Ferman alaylı bir şekilde gülümseyerek çebinden çıkardığı mermileri yere döker.)
Ferman: Bu tıfıl mı seni kurtaracak?!
(Eren silahın namlusundan tutup kabzasıyla Ferman'a vurmak için hamle yapar. Ferman Eren'i kolayça ekarte edip bıçağı Eren'in boğazına dayar. Bu sırada da Çakır ayaklanmış, ceketini bastonuna sarmıştır.)
Çakır: Sana beni öldürmen için emir gelmedi mi? Ha? Bırak çocuğu! BIRAK ÇOCUĞU!!!
(Ferman, Eren'i bırakır. Eren tezgahtan bir bıçak alır)
Eren: Abi
Çakır: Ermiş[3] dışarı!
Eren: Abi
Çakır: Ermiş bırak dışarı dedim!
(Eren bıçağı bırakır ama çıkmaz. Düello başlar!)
Çakır: Görelim bakalım ferman kiminmiş Ferman Efendi! Ne verdiler kelleme, ha? Ne kadara satın aldı seni Tombalacı şerefsizi?!
Ferman: N'apican? Daha fazlasını mı vericen?
Çakır: Hele sen bi' söyle de piyasamı bileyim koç'çum!
Ferman: Yüz Yüz dolar!
(Çakır Ferman'ın bıçak tutan elini bastonuyla dizi arasına sıkıştırıp bıçağı elinden alır. Birden bastonun başını çekip gizli hançeri çıkarır.)
Çakır: Yüz dolar ha? Bak bu zoruma gider işte!
(Çakır, gizli hançerle Ferman'ı öldürür)
Çakır: Eğer biz yüz dolara gidiyorsak, o Tombalacı'yı da bir işkembe çorbasına götürmezsem, bana da Çakır demesinler! Ucuzcu gavat! Ermiş! Mapus damı oğlum burası! Elin apış aranda değil silahında uyu! Bugün silahını alırlar, yarın canını
Eren: Haklısın abi Abi bunu ne yapacağız?
Çakır: (Şakacı bir tavırla) Üstleneceksin koçum?!
Eren:(Kısa bir duraklamadan sonra) Eyvallah abi
Çakır:(Gülerek) Aferin Jargonu da kapmışın?! (Ciddileşir) Adresine göndereceğz. Kellesini sahibine, gövdesini denize!
(Çakır'la Polat çapkınlığa gitmişlerdir. Seyfo Dayı arkalarından söylenirken birden Memati'ye döner:)
Seyfo Dayı: Memati Sana bir şey soracağım. Ama bak, eğer yeğenime anlatırsan topuğuna sıkarım!
Memati: Benden laf çıkmaz dayı!
Seyfo Dayı: Göreceğiz! Şey Şimdi bu şamyeli takıyorlar ya, bir şey anlıyorlar mı ondan?
Memati: Ne şamyeli dayı?
Seyfo Dayı: Canım işte kılıf kılıf!
Memati:(Güler) Dayıma tecrübe ettireyim?
Seyfo Dayı:(Kasılarak) Ben gaz maskesiyle gül koklamam yeğenim!
Elif: Yine de sevgili müvekkilim, bu mahkeme salonları öyle yerlerdir ki, insan söylemek istediğini unutur, unutmak istediğini de söyleyiverir. Ola ki biri damarına basar, ters bir şey söyler, sakın gaza gelmeyesin
Çakır: Ne zaman öyle bir şey yapmışım ki?
Elif: Tanıştığımız gün Sana iki gaz verdim, az daha üç cinayetide orada ötüyordun!
Çakır: Canım, soyadımız Çakır'sa da, adımız Süleyman. "Dün dündür, bugün bugün!"
(Seyfo Dayı, Duran Emmi'nin cenazesinden bir süre sonra kahveye gelip herkese bağırıp çağırarak ayar veren Elif'ten övgüyle bahsetmektedir.)
Polat: Dayı? Hani sen hep "Kadınlardan uzak duracaksın" derdin? Ne oldu şimdi?
Seyfo Dayı: Durmaya duracaksın da yeğenim, böylesinin karşısında da esas duracaksın!
(Elif'in geldiğini görür)
Seyfo Dayı: Aha! Kalk, kalk, kalk, kalk! Esas duruş!
(Çakır Cerrahpaşalı Halit tarafından ağır yaralanmış, hastanede ameliyattadır. Bir başka odada Nesrin'le Meral konuşmaktadır:)
Meral: Benim yüzümden oldu!
Nesrin: Nasıl?
Meral: Oturuyordum. Birden birileri geldi, ağzımı bantlayıp sandalyeye bağladılar "Halit Abi" dedikleri biri "Senle işimiz yok, bize enişten lazım" dedi. Bir süre sonra eniştem geldi . Beni görünce bir şey yapamadı. Sonra o Halit denen adam silahını çekip enişteme sıktı, sıktı, sıktı (Ağlar)
Nesrin: Çakır Halit'i nasıl göremedi?
Meral: Arkamda karanlıktaydı.
Nesrin:(Kuşkuyla) Peki senin orada ne işin vardı?
Meral: Babam beni oraya kapatmıştı!
Nesrin: Çakır'ın söylediği en doğru şey ne biliyor musun Meral?
Meral: Ne?
Nesrin:(Nefretle) Aldığın nefes zarar!
(Polat, Çakır'ın ölümünden sonra, Sefirlik Masası'ndaki altı büyük babayı öldürüp Testere Necmi'ye giderek "Laz Ziya'ya Çakır'i öldürdüğünü ve kesilecek cezaya razı olduğunu söylemesini" söyler. Bunu duyan Aslan Akbey, Polat'ı görüşmeye çağırır.)
Polat: Nasılsın?
Aslan Bey: İyidir, senden n’aber?
Polat: İyi
(…)
Polat: Belliydi satacakları… Bedo’ya çok ağır gelmişti kurşunlanmak. Hiç ateşin ortasında kalmak istemiyorken kendisini bizden taraf buldu.
Aslan Bey: Fethi?
Polat: En tehlikelisi oydu. Ben en çok ondan hamle bekliyordum. Aslında fırsatı olmadı. Biraz daha iyileşmeyi bekliyordu ama… Nasip…
Aslan Bey: Yarım bırakmanı tasvip etmemiştim zaten. Adamı kötü aşağıladınız.
Polat: Aşağılığın önde gideniydi de ondan.
Aslan Bey: Demir’i niye vurdun?
Polat: 10 bin dolar vermemek için Halit’in yeğenini satan adam, bizi kaça satardı sence?
Aslan Bey: Üstün?
(Sessizlik)
Polat: Gözüm tutmamıştı!
Aslan Bey: Faris?
Polat: Tipini sevmemiştim!
Aslan Bey: Ne oluyor aslanım?! Ne tribe girdin?! Karşında sorgu yok!
Polat: O zaman sorgulama!
Aslan Bey: Halit ne anlattı?
Polat: Çakır’ı nasıl tuzağa düşürdüğünü…
(…)
Aslan Bey: Sonra?
Polat: Sonra Testere’ye gittim.
Aslan Bey:(Sertçe) Sebep!
Polat: Mektubu adresine iade etmek için. (Sertçe) Kime gitseydim?! Baron’a mı?!
Aslan Bey: Aslanım sen iyi misin?!
Polat: Değilim!
Aslan Bey: Belli!
Polat: Lütfen! Yine yukarıdan konuşmaya başlama!
Aslan Bey: Sen aklınla hareket etmiyorsun. Hislerinle hareket ediyorsun! Bana bir tek sebep söyle. Testere’ye gitmek için bir tek sebep! Ya da boşver sebebi! Ne elde ettin? Ne elde etmeye gittin, ne elde ettin?
Polat: Lütfen… Evet haklısın. İyi değilim.
Aslan Bey: Ne konuştunuz Testere’yle?
Polat: Laz Ziya’ya Çakır’ı öldürdüğünü ve cezasına razı olduğunu söylemesini istedim.
Aslan Bey: Testere’den!!!
Polat: ('Ne var bunda' der gibi) Eveet?
Aslan Bey: Aslanım! Sen iyi değilsin, demiştim ama, sen kafayı yemişsin! Bunun iyilikle kötülükle alakası yok! Sen projeyi bitirmek istiyorsun!
Polat:(Şaşırır) Nasıl bu sonuca vardın merak ediyorum.
Aslan Bey: Bak aslanım! Bir: Kafana göre bu memlekette mafya babası öldüremezsin! İki: Hadi diyelim ki öldürmen gerekti, bunu benden habersiz ve izinsiz yapamazsın! Üç: Diyelim ki yaptın, Konsey üyesi bir kişiyi, ki bu Testere Necmi, tetikçileri, gidip alenen âşikârâne tehdit edemezsin! Dört: Ettin mi? Bu iş bitti, geçmiş olsun!
Polat: Bir şey söyleyeyim mi? Edemezsin dediğin her şeyi ettim. Bence de iyi ettim!
Aslan Bey: Ben de sana bir şey söyleyeyim mi? Her şeyin içine ettin!
(…)
Polat:(Bağırır) Ne yapmışım içine edecek?! Kalkmışsın bana, altı tane ciğeri beş para etmez adamı niye öldürdün, yedincisini niye tehdit ediyorsun, diyorsun! Sen kimden yanasın Aslan Bey?!
Aslan Bey: Çizmeyi aşma! Benim yanım da belli, yerim de… Ben devletim! Sen de devletin için hizmet ediyorsun!
Polat:(Bağırır) Çizme kanla dolup taşmış, sen bana boğul diyorsun!… Yok öyle bir devlet hizmetkarını kana boğdurtacak!
Aslan Bey: Millete kestiğin raconu bana kesme! Bana sökmez! Sen mafya babası değilsin! Devlet görevlisisin!
Polat:(Bağırır) Neye göre?! Kime göre?!
Aslan Bey:(Bağırır) Bana göre, sana göre!
Polat: Bak Aslan Bey! Ben mafya babasıyım! Kabul et bunu! (Bağırır) MAFYA BABASIYIIIM!!! Ve şunu unutma: Sen beni mafya babası yaptın!
Aslan Bey: Ve ben sana diyorum ki yanlış yapıyorsun!
Polat:(Bir 'Yâ Sabır' jestinden sonra) Doğrusu neymiş?!
Aslan Bey: Yaptığın ve yapacağın her şeyde bana karşı mesulsün. Benim bilgim, emrim, iznim olmadan, kimseyi öldüremezsin, (sesini yükseltir) öldürtemezsin! (Bağırır) Senin ardından dosya kapatmakla uğraşamam ben!
Polat:(Bağırır) Başka işin mi var?! Ben öldüreceğim, sen gömeceksin! İşimiz bu!
Aslan Bey:(Sertçe) Ben sana böyle mi öğrettim işini?!
Polat: Bana her şeyi öğrettin. Savaşmayı, strateji üretmeyi, karar vermeyi, kararı anında uygulamayı… Mükemmel bir hocasın. Ama kabul et: Öğrencin de mükemmel! (Bağırır) Hocaaaam! Boynuz kulağı geçti, kabul et!
(Sessizlik)
Polat: Ben o ameliyathanede karar vereceğime senin yanına koşturup gelseydim, ne olacak diye sorsaydım, bugün her şey çoktaaan bitmişti! Kusura bakma! Bu sefer doğru kararı ben verdim! Nasıl sen bu vadiye beni sokarak doğru bir karar verdiysen!
(…)
Polat: Sana bugüne kadar bir tek şeye olmaz yapamam dedim mi?! Hangi operasyonu verdiysen, üstesinden geldim! Ama ben robot değilim! Ben etten kemikten bir adamım! Senin gibi antrenör değilim. Sahanın içindeyim. Her attığım çalımdan sonra kulübeye dönüp bakarsam top oynayamam Aslan Bey!
Aslan Bey: Bu maç değil, satranç! Devlet top oynamaz, ama satranç oynar!
Polat: Ne korkuyorsun? Hesap vereceğin yerler mi var?
Aslan Bey: Devlet yeri geldiğinde hesabını sorar!
Polat: Sen de verirsin!
Aslan Bey:(Öfkeyle) Sen kimsin lan benimle böyle konuşuyorsun?!
Polat:(Bağırır) Ben Polat Alemdar’ım! Ali Candan değilim!!! Şizofreniden kurtuldum, sen de kurtul! Öldü, anladın mı, öldü!!! Artık bunu kabul et! En azından Elif kadar kabul et!
Aslan Bey: Her şeyi kabul ederim. Ama yanlış yaptığın şeylerin arkasına sığınıp, duygu sömürüsü yapmanı asla!
Polat:(Bağırır) Benim duygum muygum yok lan! Sen Duran Emmi’nin karşısına geçip, silahı doğrultup, nasıl kafasına sıktıysan ben de devletin bekası için yapmam gerekeni sonuna kadar yaparım, o kadar! Ne duygusu!
(…)
Polat: Sen beni aptal mı zannediyorsun? Aklın sıra gizli iş çeviriyorsun. Ben senin öğrencinim! Ben de senin kadar bilirim sır kaç kişinin arasında kalır.
Aslan Bey: Sen bu işin altından kalkamadın evlat… Maalesef ilk defa beni hayal kırıklığına uğrattın.
Polat: Benimki ilk, seninki son değil…
Aslan Bey: Yeter!
Polat: Yetmez!!! Beni sen konuşturdun! Hep bir bildiğin vardır diye, kaç gece avundum, biliyor musun?! Ama öğrendim ki bildiğin tek şey hesap sormakmış!
Aslan Bey: Benim bildiklerim olmasa sen buralara gelemezdin.
Polat: Şimdi de beni mafya babası yaptığın için övünüyor musun?
Aslan Bey: Nankörlük etme! Seni bu devlet okutmadı mı? Yetiştirmedi mi? Ben senin arkadaşını da biliyorum. Otuz senede ilerleye ilerleye, teypten müzik seti tamir etmeye ilerledi!
Polat: Ne olacak?! Ben de babamın yanında kitap satardım. Oturduğum yerde Hikmet’le vatan kurtarırdık. Arada bir de sen gelirdin işte. Ne olacak?! Ne fark ederdi?! Bana Üstün Hizmet Madalyası verecektin de vaz mı geçtin?!
Aslan Bey: Vazgeçtim!
(…)
Aslan Bey: Vazgeçtim… Bitti… Buraya kadar… Kurtlar Vadisi Operasyonu bitmiştir!
Polat: Ölüleri mi dirilteceksin?
Aslan Bey: Belki dirileri öldürürüm!
(…)
Aslan Bey: Kendine ülke seç. Tatile çıkacaksın! Sen gittikten sonra ben karar vereceğim dönüp dönmemene.
Polat: Başka?
Aslan Bey: Bugüne kadarki hizmetlerin için teşekkür ederim. Ama buraya kadar…
Polat: Ne kadar, nereye kadar, bundan sonra ben karar veririm! Operasyon bitti mi? Devlet görevi de bitti! Seninle bağım da bitti! Ama şunu unutma: Ben hiçbir işimi yarım bırakmam!.. Aslan Amca!
Faruk Çetinkaya, sıfırı tüketmiş, mesleğini bırakmak üzere olan bir avukattır. Gazetenin seri ilanlarında avukat ilanlarına bakarken büronun mülk sahibi arar, geciken kirayı ister. Mülk sahibiyle konuşurken avukat sinirlenir, yere düşürdüğü bir şeyleri almak için eğildiğinde kafasını masaya çarpar. Buz almaya gideceği sırada telefon tekrar çalar. Mülk sahibinin tekrar aradığını sanan avukat, sekreterinden telefona bakmasını ister.
Berna Hanım: Avukat Faruk Çetinkaya'nın ofisi? Tamam efendim. İleteyim
Avukat: Berna Hanım, her zaman nasıl bu kadar kibar olabiliyorsunuz, o iğrenç ev sahibi beye karşı bile?
Berna Hanım: Baro'dan aradılar efendim.
Avukat: Aidat için mi?
Berna Hanım: Hayır efendim CMUK avukatlığı için.
Avukat:(Canlanır) Unutmayın Berna Hanım! Nasıl olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, savunma kutsaldır! Mevzu neymiş?
Berna Hanım:(Sıkıntılı bir tavırla) Çete
Avukat:(Yüzü düşer) Hmmm (Hemen toparlanır) Olsun Yine de savunma kutsaldır (Merakla) Kimlermiş?
Berna Hanım: Polat Alemdar ve ekibi
Avukat: (Gözleri parlar, gülümser) Oooooooooo! İlle de kutsaldır!!!
(Baron Tuncay Kantarcı'ya düzenlenen saldırıdan Çakır'ı sorumlu tutar. Testere'ye Çakır'ı korkutmasını söyler. Testere de Çakır'a, oğlu Pusat aracılığıyla, mafya dilinde "soyunu kuruturum" anlamına gelen siyah bir zarf içinde siyah ve boş bir kâğıt göndertir Meral ve Nesrin Telefonda konuşurken paralel telefondan bunu duyan Laz Ziya, Testere'nin mekanını basar:)
Testere: Abi hoş geldin, hayırdır inşallah?
Laz Ziya: Sen ne yaptığını sanıyorsun?!
Testere: Ne yapmışım abi?
Laz Ziya:(Kendine has konuşmasıyla) Bak koçuuuum! Sen kısa pantolonla ananı keserken ben kişiye racon kesiyordum! Benim bir yaramı, bir düşkünlüğümü, bir zayıflığımı mı gördün ki, kendinde bana saygısızlık yapma cüretini buldun?!
Testere: Saygım sonsuz, cesaretim doğuştan! Yaptığımı söyle ki yapmadığımı bileyim
Laz Ziya: Sen benim torunumun okuluna nasıl adam gönderirsin, torunumun istikbaline nasıl şerh düşersin?!
Testere: Ziya Abi bilmediğin şeyler var. Benim yaptığım sana karşı saygısızlık değil, emre karşı itaattir. Senin torununun kılına zarar verenin derisini yüzerim ama, torununla aranda damadın var!
Laz Ziya: Ne olmuş damadıma?
Testere: Önüne gelene saygısızlık edip, başla kıçı ayırt edemez olmuş.
Laz Ziya: Çakır benim damadımsa ben de onun babasıyım. Şam babası değil! Bir saygısızlık yapmışsa kulağını da çekmek, kafasını da kesmek bize düşer! Beni iyi tanı. Bana bu alemde saygısızlık bir defa yapılır! (Ayağa kalkar)
Testere Necmi: Hasım geldin, dost kalk abi. (Tokalaşmak için elini uzatır)
Laz Ziya:Dostum olmaz, hasmım, yaşamaz! Sen benim kardeşimsin. Kulağını çekmeye geldim. Haaa, o Tombalacı şişkosuyla çok geziyorsun Necmiiiii. İkiniz bir İstanbul'a sığarsınız daaaa Bir mezara sığmazsınız! (Çıkar)
Testere: (Tek başına kaldığı sırada öfkeyle) Seni dee, damadını da yedi parçaya bölersem, yedi tepeye sığdırırım!
(Baron Kılıç'tan Şevko ve Çakır'la konuşmasını ve aralarındaki husumeti durdurmasını ister.)
Kılıç: Seninle son konuşmamızda Şevko, sana olay çıkarmamanı söylemiştim. Sen ne yaptın? Çakır'la Emmi'yi öldürmeye kalktın. Bize bunun sebebini anlat!
Şevko: Emmi kendi mekanımda bana hakaret etti. Adamımı öldürüp ayaklarımın önüne attı. Çakır'la aramda bir sorun yoktu. Ama o da akrabalarımdan haraç kesip bana hakaret etti. Ben de bu hakaretlerin altında kalmayacağımı gösterdim!
Kılıç:(Çakır'a) Doğru mu?
Çakır:(Tıslar gibi) Yalan! Emmi'nin mekanına racon kesmeye gitti, ağzının payını aldı! Bana durduk yere haraç kesti, ben de aynı şekilde karşılık verdim! Yaptığı kahpelik yanına kalmadı, yine kalmayacak!
Şevko:(Doğrulur) Kahpelik yapan sensin!
Çakır: Sensin
Şevko: Sensin!
Çakır: Sensin!
Kılıç:(Bağırır) Kesin şu it dalaşını! (Sessizlik) Eğer bu olayı uzatır ve buradan barışarak çıkmazsanız, bu aleme ibret, ikinizi de yok ederiz!
(Polat, Çakır'ın öldüğü gece sefirlik masasındaki altı babayı birden öldürmüş ve Testere'nin karşısına dikilmiştir. Ölen babaları tek tek sayarak öldüğünü Testere'ye söyler. Bu sırada geri dönüşlerle ölen babaların son durumunu görürüz.)
Testere: Herkes ölmüş madem, niye sen yaşıyorsun Polat Alemdar?! Bir kurşun'da kendine sıkamadın mı?!
Polat: Skıacağım! Burada sıkacağım Bir kendime, bir sana! (Horozu kaldırıp masaya bıraktığı silahı alır, horozu kapatıp elinde evirip çevirir) Bu Çakır'ın emaneti. (Silahı açar mermileri avucuna boşaltır) Altı kurşun var. Birini kendime saklayacağım. (Bir mermiyi ceketinin mendil cebine koyar, diğerlerini topuza dizmeye başlar) Geri kalan beş kurşunla (Topuzu hızla çevirir) Türk ruleti oynayacağız. (Silahı bir hamlede kapatır, başına dayar) Şanslı olan yaşayacak!
(Polat yavaş yavaş tetiği çeker. Silah patlamaz. Testere ise en ufak bir heyecan göstermeden izlemektedir.)
Polat: Bugün şanslıyım!
(Polat topuzu birkaç kere hızla çevirip silahı kapatır, Testere'ye doğrultur)
Testere: Bir daha sana bu şansı vermem. Sık!
(Polat tetiği çektiğini ve Testere'yi vurduğunu hayal eder. Sonra hayalinden döner. Sonra yavaş yavaş tetiğe bastırır. Bu anda Testere'nin yutkunduğu görülür. Polat sonra tetiği bırakıp silahı elinde kovboy gibi çevirerek Testere'ye uzatır. Testere silahı Polat'a doğrulturken Polat bir sigara yakar. Gayet soğukkanlı bakarken Testere tetiğe basar ama silah yine patlamaz. Testere bir an ikinci defa tetiği çekip çekmeme konusunda tereddüt etse de, silahı sehpaya bırakır)
Testere: Evet! Bugün şanslısın! İstediğini vereceğim! Söyle!
Polat: Bana verebileceğin hiçbir şey yok!
Testere: Sefir mi olmak istiyorsun?
Polat: İstesem Dışişleri'ne girerdim, sefir olurdum!
Testere: İyi Benim için çalış o zaman? Seninle kafalarımız aynı.
Polat:(Sertçe) Ben kimsenin emrinde çalışmam!
Testere: Ne istiyorsun?
Polat: Çakır'ı sen öldürttün!
Testere: Eee?
Polat: Damadının intikamını alması gereken kişi Laz Ziya. Bu yüzden gidip Laz Ziya'ya yaptığını anlatacaksın. Vereceği cezaya da razı olacaksın!
Testere:(Alaylı alaylı güler) Sen mi yaptırıcan bunu bana?!
Polat: Başka türlü yaşama imkanın yok! (Elinde dik tuttuğu sigarasına bir fiske vurur. Uzayan külün tam isabetle küllüğe düştüğünü görürüz.)
Testere: Bir sürü adam öldürdün. Gözün kara anladık! Halit'i de öldürdün. Arkadaşının intikamını aldın! Aferin! Bana geldin, saygısızlık yapmak pahasına seni dinlememi sağladın. Ama artık senin için yapabileceğim bir şey yok. Ne güzel şanslıydın. Şansını zorladın!
Polat: Ben ölümden korkmam!
Testere: Hiç kaybedeceğin bir şey yok mu?
Polat: Olsa, burada olmazdım!
Testere: Avukat kızı kaybetmekten korkmuyor musun?
Polat: Senin Meral'i kaybetme korkundan daha az!
(Testere'nin bu lafı beklemediğini ve sinirlendiğini görürüz. Bu arada Polat sigarasını söndürür)
Testere: Benden makul bir şey isteseydin kabul edecektim. Ama dediğin gibi sana verebilecek bir şeyim yok. Zaman hariç. Ömrün, bugün kadar uzun değil! Git sevgilinle vedalaş! Yarını görmeyeceksin! O da seni yarın göremeyecek!
Polat: Sabah ezanını Havuzbaşı Camii'nin köşesinde dinleyeceğim. Yeni günü orada karşılayacağım! Gelen her neyse, ölüm bile olsa, eyvallah!
Aslan Akbey: Herkes 17 devlet kuruldu diye övünür, kimse 16'sı niye battı diye düşünmez.
Doğu Eşrefoğlu: Düşündüğünü söyle.
Aslan Akbey: İhanet!
Doğu Eşrefoğlu: Büyük devletler ihanetlerle yıkılmaz Aslan.
Aslan Akbey: Ama büyük devletler ihanetlerle küçülür. Teşkilatın ikinci adamı hain çıkabilir. Hatta gerekçeleri de vardır. Hiçbir şey yoksa evlatlarının geleceğini düşünür. Ama teşkilatın birinci adamı bu ihaneti savunup Amerika karşısında benim yüzümden itibar kaybediyormuşuz havası estirirse işte bu kabul edilemez. Mesele ben, o, şu, bu meselesi değil. Ben mühim değilim. Canımı alırlar olur biter. Aslan gider kaplan gelir. Ama ihanet içindekiler nasıl evlatlarını düşünüyorsa ben de vatan evlatlarını düşünüyorum. Onların evladı varsa benim 70 milyon evladım var.
Doğu Eşrefoğlu: Böyle düşünmek bizler için erdem değil olağandır. Böyle düşünmemek gaflettir. Lakin seni çocukluğundan beri tanırım. O günden bugüne çok şeyin değişti. Ama değişemeyen bir o kadar daha şeyin var. Irak'ta Amerikalılara meydan okuyorsun; Azerbaycan'da, Kafkasya'da dünyaya meydan okuyorsun. Aslanım! 17 devlet. Biz bu meydanlarda çok dik durduk. Masadakiler dik durmuyor diye götürüp kabre gömme. Artık bu vatanın bir ferdinin bile birilerine bileklerini uzatıp prangalanmaya tahammülü yok! Ama bunun yolu senin yolun değil. Sen sadece bir parçasısın. Sen vazifeni yap. Diğerleri de vazifelerini yapsın.
Aslan Akbey: Benim vazifelerimin kurbanları ellerinde silah yoksa kelepçelenmek için bileklerini uzatır. Kafalarına çuval geçirilip gerisin geri postalanmaz!
Doğu Eşrefoğlu: Sen milletin başına çorap örüyorsun, onlar da bizim başımıza çuval geçiriyor Aslan. Uçaksavarlara el koydun. Amerikalıyı öldürdün. İkinci adam elinde ölü kaldı, birinci adam elinden zor kurtuldu. Senin için daha ne yapayım? Onların eline bıraksam seni bir kaşık suda boğarlar.
Aslan Akbey: Madem derin sularda geziyoruz, siz de benim derin köprümsünüz.
Doğu Eşrefoğlu: Sanki karşımda Kuşçubaşı Eşref konuşuyor. Dedene ne kadar benziyorsun. Doğru ya, aslanın evladı aslan olur. Kuşçubaşı gibi tarlada domates ekerek ölmeni istemem, aslanın evladı Aslan. Nasılsa artık KGT yer altında. Bildiğini yap. Artık seni kimse şikâyete gelemez.
Aslan Akbey: İstanbul'dan bir emriniz var mı?
Doğu Eşrefoğlu: Karıncayı incitme.
(İstanbul sefiri Süleyman Çakır'ın cenazesinden ve Altı Baba'nın öldürülmesinden sonra konsey toplanır; Laz Ziya, Testere'yi damadını öldürmeye azmettirmekle suçlar. Necmi ise bu suçlamaları reddeder:)
Necmi: O zaman Ziya Bey benden özür dileyip bu düşmanlığa bi' son verecek. Hüsrev Ağa taraf olmaktan vazgeçecek. Çünkü ben onlara kardeşlikten başka hiçbir şey yapmadım.
Ziya: (Hareketlenir ve çok sinirlenir.) Ulaaan! Ben senin anan mıyım? Üstündeki adam mıyım ki gözlerimin içine bakarak beni tehdit edeceksin, bi' de utanmadan özür bekleyeceksin! Haa?
(Çakır vurulup öldükten sonra Laz Ziya Karahanlı'yla konuşmak için Karahanlı'nın evine gelir. Karşısına Kılıç çıkar.)
Kılıç: Kendisi istirahatte Ziya Bey. Ben yardımcı olayım.
Ziya: Karahanlı'yla görüşeceğim Kılııııııııç! Benim rahat etmediğim dünyada, kimse istirahat edemez!
(Testere'nin kalemi kırılır, kalem Polat'a verilir.)
Hüsrev Ağa: Canpolat, sen artık saltanat kayığına bindin.
Polat: Binmesek de bindi derler, değil mi?
Hüsrev Ağa: Hahaha
Laz Ziya: Hihihihi Hağh, Hığh, Hihihihi
Polat: (gülümser)
(Çakır'la Halit uyuşturucu sahasında birbirlerine rakip olur. Çakır'ın bilmediğiyse uyuşturucuların sahibinin Testere olduğudur. Hesap sormak üzere Testere, Polat ve Çakır'ı çağırır.)
Testere Necmi: Sizin probleminiz ne? Ne istediniz de verilmedi?
Çakır: Büyüklerimiz bize her şeyi verdi. Küçüklerimiz biraz gürültü çıkarıyor, sesleri size kadar geliyor. Keseriz sesi bir daha rahatsız etmezler.
Testere Necmi: Biz Çakır'a sefirliği sen savaş çıkarasın diye mi verdik?
Polat: Savaşı biz çıkarmadık. Kardeşini gönderen Halit çıkardı. Evet, ilk kan onlardan döküldü.
Testere Necmi: Sizin döktüğünüz kan da emdiğiniz kan da umurumda değil. Ama kan benim üzerime sıçrıyorsa (Elini masaya vurur.) İstanbul'u mezbahaya çeviririm, sizi de oraya sefir yaparım!
Çakır: Necmi Abi, işle ilgili sana ne gibi bi' yanlışımız olmuş?
Testere Necmi: Sefir Bey, madem sefirlik yapacaksın, önce öğren: Kim ne iş yapıyor, kim ne iş yapmıyor. Her kanat çırpılan yer benim kümesim, ben de horozum diye girme. O topladığınız hapların hepsi benim!
(Telefon çalar.)
Testere Necmi: Al içeri.
Testere Necmi: Kör testereyle keserim lan sizi!
(Cerrahpaşalı Halit odaya girer. Polat ve Çakır'la bakışır.) ()
Kılıç: Emnniyetin elinde olan bilgi sadece bu kadar. Uzun süre yurtdışında yaşadığı için bir bilgi edinemedim. Ha INTERPOL ile Emniyetin bilgileri de birbiriyle örtüşüyor.
Baron: Leyla Enteresan. Adamın hikayesinde herşey var ama yaşayan tanığı yok, bir tek Leyla. Lübnan'dan araştırın!
Kılıç: Peki efendim.
(İş adamı ve Kurtlar Konseyinin Baronu Mehmet Karahanlı'nın, Uluslararası Ekonomi ve Ticaret İş Birliği Geliştirme Vakfının Büyük Orta Doğu Projesi Strateji Konferansında yaptığı konuşma.)
Mehmet Karahanlı: Öncelikle hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim. Sayın konuklar ve basının değerli temsilcileri, Amerika Birleşik Devletleri, yılından beri bir kavram üzerinde tartışıyor. Bizse Başkan Bush'un Türk heyetine verdiği dosyayla projeyi tartışmaya başladık.
Bu projenin adı, Büyük Orta Doğu Projesi'dir. Adından da anlaşıldığı üzere bu projenin coğrafi alanını sadece Orta Doğu oluşturmuyor. Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Kuzey Afrika'dan Afganistan'a kadar uzanan uçsuz bucaksız bu Müslüman coğrafyası, yeniden şekillendirilmek isteniyor. Dikkatinizi çekerim, Amerika'nın bu büyük değişim projesinin merkezinde Türkiye vardır.
(Konferansı gizlice takip eden Aslan "Amca" Akbey, bu söze sinirlenir.)
Aslan Akbey: Ne değişimi? Yüz senede Türkiye'yi parçalamak için isim değiştirip durdular. Büyük Orta Doğu; küçücük, zavallı Türkiye. Proje bu!
Mehmet Karahanlı: Türkiye'nin rolüne değinmeden önce bu projenin amacından sizi haberdar etmek istiyorum: Sayın konuklar, 50 yıllık büyük müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın doğal kaynaklar üretim merkezi sayılacak bu coğrafyaya demokrasiyi, insan haklarını,özgürlükleri ve modernliği getirmek istiyor. Bunun adı küresel sorumluluktur. İzninizle.
(Karahanlı su içer.)
()
Mehmet Karahanlı: Değerli konuklar, bir gerçeğin altını çizelim: Amerika dünyayı yeniden şekillendiriyor. Bırakalım o bir dönemin emperyalizm gibi demode sözlerini. Dünya yerinde durmuyor. Sınırlar kalkıyor, duvarlar yıkılıyor, dünya değişiyor. Küreselleşmeye karşı duran teröriste ağzından tokat gibi geliyor.
Mehmet Karahanlı: Sorarım size: Hani nerede Saddam, Hani nerede Usame bin Laden?
()
Mehmet Karahanlı: Sayın konuklar, bu büyük coğrafyada Amerikan çıkarlarını tehdit eden her ne olacaksa bu, Türkiye'yi de tehdit etmektedir. Türkiye'nin çizgisi artık net olmalı. Ulusalcılık diyerek, içimize kapanarak bu Büyük Orta Doğu Projesi'nin içinde yer alamayız. Bu projede, Türkiye'ye büyük roller düşüyor. Büyük Orta Doğu Projesi, bizim için hayati önemdedir. Amerika'nın bu projesini gerçekleştirmesi için bizim gibi yerel güçlere ihtiyacı var. Bu desteği koşulsuz yerine getirmeliyiz arkadaşlar. Bu proje, bizim geleceğimizdir. Bu güvenlik şemsiyesinin altına çekinmeden girmeliyiz. Artık alışılmış statükoların yıkılma zamanı gelmiştir. Dünya, ihtiyaç duyduğu petrolü, doğal gazı; güçsüz, minicik ülkelerin eline bırakamaz arkadaşlar. Bu tarihsel süreçte Türkiye'ye büyük görevler düşüyor. Bu proje bizim için hayati önemdedir ve Amerika Birleşik Devletleri, bizim yanı başımızdadır.
(Yoğun bir alkış başlar, Karahanlı onaylayıcı bakışlar atar.)
Mehmet Karahanlı: Saygıdeğer konuklar, evet, hepimizin bildiği gibi bu projenin Büyük Orta Doğu hayalinin gerçekleştirilmesini istemeyen güçler yok değil. Ne yazık ki müttefikimiz Amerika'ya diş bileyenler, içeride ve dışarıda düşmanlar vardır. Dün birbirine silah çeken, birbirini vuranlar bugün Amerika düşmanlığı için ittifak yapıyor. Bakın! Onların hamilerini de bilmiyor değiliz. Kendilerini hâlâ Soğuk Savaş döneminde görenler var. Evet, dünyada Amerika tek güçtür! Ya yanında olursunuz ya da yok olursunuz!
Mehmet Karahanlı: Dünyada Amerika Birleşik Devletleri tek güçtür! Ya yanında olursunuz ya da yok olursunuz! Geleceğin dünyası budur!
(Yeniden yoğun bir alkış başlar, Karahanlı'nın konuşması biter.)
Birinci Buluşma
(Uyuşturucu yüklü gemi Nasibim 1'e KGT tarafından operasyon yapılmak üzereyken gemi, sahipleri tarafından batırılır. Bu başarısızlık üzerine Aslan Akbey, Gizemli Adamlar tarafından çağrılır.)
(Aslan Akbey, odaya girer. Oda, Türk Dünyası haritasıyla kaplanmıştır.)
Aslan Akbey: (Kapıyı kapatır.) Geç kalmadım umarım?
Birinci Gizemli Adam: Buyurun Aslan Bey.
(Aslan Akbey, sandalyeye oturur. Çantasını sandalyenin yanına koyar.)
Birinci Gizemli Adam: Lüzumu üzerine çağrıldınız. Nasibim 1 fiyaskosu hakkında malumatınıza başvuracağız.
Birinci Gizemli Adam: (Kahvesinden bir yudum alır.) Hiç bizi dinlemediniz. Üstelik bize hep kuşkuyla baktınız. N'oldu?
İkinci Gizemli Adam: Servisinizi küçültün dedik, büyüttünüz. Sonuçta her büyüyen örgüt gibi riskler ortaya çıktı. Başta Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Örgütü DEA olmak üzere hepsi Nasibim 1 operasyonunu merakla bekliyordu. Sonuç fiyasko oldu. Neden? Çünkü sizin içinizde sızma var!
Üçüncü Gizemli Adam: (Elinde gözlüğüyle.) DEA'dakiler bile sızdırmadılar. Sizden sızdı, inanılır gibi değil!
Aslan Akbey: DEA'nın sızdırmadığını nereden biliyorsunuz?
Birinci Gizemli Adam: Konu başka Aslan Bey! Siz, hiçbir konuda olmadığı gibi bu operasyon konusunda da bilgilerinizi, belgelerinizi bizimle paylaşmadınız. Fikirlerimize müracaat etmediniz. (Aslan Akbey kahvesinden bir yudum alır.) Sessiz kaldık. Herhâlde başarısını paylaşmak istemiyor diye düşündük. Ama şu anda ülke olarak başarısızlığınızı paylaşıyoruz.
Aslan Akbey: Burada bana karşı her zaman olduğu gibi ön yargı var. Henüz ortada bir fiyasko yokken benim üstüme geliyorsunuz. Bunun nedenini anlamıyorum.
İkinci Gizemli Adam: Henüz fiyasko yok mu? Gemideki sevkiyatın on tondan az olmadığını söylüyorsunuz. Mallar nerede? Balıklar yiyor. Bu, resmen fiyaskodur (Fincanını tabağa sertçe koyarak) ve bedeli ağırdır.
(Aslan Akbey sert sert İkinci Gizemli Adam'a bakar.)
Birinci Gizemli Adam: Aslan Bey hâlâ kafanızın doğrultusunda işler yapıyorsunuz.
Aslan Akbey: Sizin kafanızın doğrultusunda mı çalışmamı istiyorsunuz?
İkinci Gizemli Adam: Devlet böyle çalışmaz. Siz elinizde silahla kovboyculuk oynuyorsunuz.
Aslan Akbey: Kovboylarla benim işim yok. (Ağzına sigara koyar.) [Üçüncü Gizemli Adam'ı kastederek] Burada kimin işi var, onu hepimiz biliyoruz. (Sigarasını yakar.)
Birinci Gizemli Adam: Buradaki herkes vatanperverliğini ispatlamış insanlardır Aslan Bey. Sizin gibi, bizim gibi.
(Aslan Akbey sigarasını içer. İkinci Gizemli Adam sigara paketini açar, sigarasını yakar.)
İkinci Gizemli Adam: (Sigaranın dumanını üfler.) Bi' de sık sık Ankara'ya gidip devletin sinir merkezlerindeki büyüklerimizi etkiliyorsunuz. Yok ulusalcılık yok bağımsızlık gibi kavramları bugün artık ne idüğü belirsiz, siyasetten yok olmuş birtakım dinozorlar savunuyor. Koca devlet bunların arkasına düşemez.
Aslan Akbey: (Sigarasından bir fırt çeker.) Siz kimsiniz? Bağımsız olmayalım, ulusal olmayalım. Bunu mu istiyorsunuz?
Üçüncü Gizemli Adam: Aslan Bey; Irak'ta, Kıbrıs'ta, Balkanlar'da, Kafkaslar'da devletin ulusal çıkarlarına ters düşecek hareketlere, ilişkilere biz değil siz girdiniz. (Elinde gözlüğüyle.) Asıl soru şu: Siz kimsiniz? KGT mi KGB mi? (Gözlüğünü masaya fırlatır.)
(Aslan Akbey elinde sigarası, hışımla ayağa kalkar. İkinci Gizemli Adam'a bakar.)
Aslan Akbey: Nasibim 1 operasyonu sorgusundan buralara mı geldik şimdi? Peki, istediğiniz gibi olsun beyler. Ben hata yaptım öyle mi? Evet, bugün İtalya'nın, İspanya'nın askerlerini çekmek için çaba sarf ettiği bir bataklığa Mehmetçiğin gömülmemesi için mücadele verdim. Hata yapmadım. Kimseye Mehmetçiğin kanıyla siyaset yaptırmadım. Hata etmedim. Ama bi' gemi battı yine hata etmedim, hatalı ilan edildim.
Siz bana diyorsunuz ki bir gemi battığı için Türkiye'nin itibarı iki paralık oldu. Ben, bu ülkenin itibarı için her şeyimi feda ederim. Ama ben diyorum ki geçen binlerce gemiyi el sallayarak seyredenler, en az benim kadar itibar peşinde koşacaklar, kelle peşinde değil!
Aslan Akbey: (Koltuğuna oturur.) Beyler, bu ülkeyi apoletlerini söküp atan bir kuşak kurdu. Biz makam, derece farkı, prim için bu yola baş koymadık. Devletin bekası için biz de apoletlerimizi söker atarız. Karar sizin.
Birinci Gizemli Adam: Aslan Bey, devletin bekası sizden yirmi dört saat içinde kesin bir netice bekliyor. Köstebek devlete teslim edilecek. Toplantı bitmiştir.
(Aslan Akbey çantasını alarak sandalyeden kalkar.)
İkinci Buluşma
(Aslan Akbey, Polat Alemdar'dan hainin kim olduğunu ve malların başka bir gemide olduğunu öğrenir. Bunun üzerine Gizemli Adamlar'ı ziyarete gelir.)
Aslan Akbey: (Kapıyı açar ve içeri girer.) İyi günler. (Koltuğa oturur.)
Birinci Gizemli Adam: Buyurun Aslan Bey. Sizi dinliyoruz.
Aslan Akbey: Yarım saat içinde her şeyi anlatacağım. Bana biraz daha müsaade eder misiniz? (Birinci Gizemli Adam onaylayıcı bir bakış atar.) Kahve alabilir miyim?
(Bu sırada Şanslı S isimli gemiye emniyet tarafından operasyon yapılır. Uyuşturucu seheminin bütün malları ele geçirilir.)
Aslan Akbey: Kamu Güvenliği Teşkilatı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en önemli sinir merkezlerinden biridir. Benim teşkilatımda sızma, sızıntı, ihanet gibi kelimelere yer yoktur.
Birinci Gizemli Adam: Nasibim 1 ortada Aslan Bey. Bize laf salatası yapacak durumda değilsiniz.
Aslan Akbey: Nasibim 1 bir yanıltmadır, bir yemdir. Nasibim 1'de bir kilo bile uyuşturucu madde yoktu. Gemi, operasyon süsü nedeniyle sahipleri tarafından batırılmış, Şanslı S isimli eroin ve baz morfin yüklü gemiye yapılacak gerçek operasyonun güvenliğini sağlamıştır. Şu dakikalarda emniyet birimlerinin düzenlediği operasyonlarda hedeflenen mallar ele geçirilmiştir.
İkinci Gizemli Adam: Bunu bizden niye sakladınız?
Aslan Akbey: Ben, sadece teşkilatıma güvenmekle yükümlü bir devlet görevlisiyim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şeref ve haysiyetini, her şeyin ve herkesin üzerinde tutarım. Bundan sonra benim karşıma geçip şahsımın temsil ettiği teşkilatımı ihanetle suçlayacak kişi ya da klikleri diplomatik olmayan bir dille cevaplayacağımı bildiririm. Herkese görevlerinde başarılar dilerim.
(Aslan Akbey, sandalyeden kalkar, kapıya doğru yürür.)
Aslan Akbey: (Kapıyı açmadan önce arkasını dönerek) Artık gözüm üstünüzde. İlk hatanızda, hepinizi tarihe gömeceğim.
(Aslan Akbey, kapıyı açıp dışarı çıkar, arkasından kapıyı kapatır.)
Birinci Gizemli Adam: Sen tarih oldun, haberin yok!
(Kirve, Pala'yı suikast için İstanbul'a yollar. Pala, Hüsrev Ağa'nın yanına yerleşir. Daha sonra da emir almak için Üçüncü Gizemli Adam'ın yanına gelir.)
(Üçüncü Gizemli Adam, çantasını açar. Çantanın içindeki bir fotoğrafı Pala'nın önüne atar.)
Pala: (Fotoğrafa bakar.) Kim bu adam?
Üçüncü Gizemli Adam: Tarihteki isimsiz kahramanlardan biri.
Pala: (Fotoğrafa bakarak) Cesedi size lazım mı? Yem olarak kullanılacak mı?
Üçüncü Gizemli Adam: Cesedi kamuoyuna lazım. Öldürdüğünüz yerde bırakın. Gerisini biz hallederiz.
(Pala, Üçüncü Gizemli Adam'a biraz baktıktan sonra fotoğrafı incelemeye başlar. Fotoğraftaki, Aslan Akbey'dir.)
Memati: Bir kez yol ayrımına geldim, kafama silah dayadım. Bana mafyayı bitirene kadar benimle savaş dedi.
Hakim: Sen niye bunu kabul ettin?
Memati: Su testisinin, su yolunda niye kırıldığını gördüm de ondan. Bize öğrettiklerinin yalan olduğunu, testiyi kırasın diye seni dereye gönderdiklerini gördüm de ondan. Kabadayı geçinenlerin zavallı olduklarını gördüm de ondan. Silahın ardına sığınanların cebini, gırtlağını düşündüğünü gördüm de ondan. Ben babaların yanında çok gezdim, onların baba olmadığını anladım da ondan. Polat Alemdar geldi dedi ki; bir çocuk babasız büyür, ama anasız büyüyemez. Bizim tek bir anamız var, o da vatan. Anamızı sevdiğimiz için pişman mısınız diye soruyorsunuz. Anama bugünde laf söyleyenin dilini koparır, el uzatanın elini kırarım. Hiç de pişman olmam.
Pusu'daki sözleri
Bu kısımda bulunan sözleri kimin söylediği belli değildir. Eğer biliyorsanız ilgili karaktere ekleyiniz.
Karakterlerin ölmeden önceki son sözleri.
(Pala - Polat'a)
(Hüsrev Ağa - Baron'a)
(Mehmet Karahanlı - Tapınakçılar'ın liderine)
(Nizamettin Güvenç - Polat'a)
(Akrep Bekir - Sırtından akrep sokması sonucu ölmeden hemen önce, yanındaki fahişeye)
(Süleyman Çakır - Hastaneye götürülürken yarı baygın halde Polat'a seslenmiştir.)
(Seyfo Dayı - Erhan'a)
(İbrahim Ahıskalı)
(Aslan Akbey - Arabasında giderken karşı kaldırımda Pala'yı, hem de gözlüğünü çıkarırken ["Sadece ölüler görür"] görünce, endişeli bir havada)
(Duran Emmi - Aslan Akbey'e)
(Laz Ziya - Cezaevinde müdürün odasında görüşeceği Tuncay Kantarcı'ya, şişlenmeden hemen önce)
(Testere Necmi - Polat tarafından vurulup denize atıldıktan sonra Aslan Akbey'in kendisini kapattığı dağ kulübesinde, kendi kendine)
(Nina - Tilki Andrei'ye)
(Doğu Eşrefoğlu - Düşen helikopterinin pilotuna)
(Tombalacı Mehmet - Çakır'a)
(Abuzer Kömürcü - Erdal'a)
(Kılıç - Nizamettin'in "ya Polat sana reddedemeyeceğin bir teklif yaparsa" sorusuna cevap)
(Behiç Türkcan - Çakır'ın öldürdüğü üç büyük konsey rakibinden biri)
(Kirve - Zamanında tüm ailesi ve çevresini öldürttüğü deli Mesut'a)
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası