Tahancı Hukuk Bürosu olarak bilgilendirici içeriklerimize, Mirasın Reddi , Mirasın Hükmen Reddi Davası konusu ile devam ediyoruz. Bilindiği üzere miras, miras bırakanın ölümü ile birlikte bir bütün (küll) hâlinde mirasçılara geçer. Mirasın bir bütün hâlinde geçmesi demek, onun alacak ve borçları ile birlikte mirasçılara geçmesi demektir. Bir başka anlatımla mirasçılar sadece mirasın nimetlerinden istifade etmez, fakat aynı zamanda onun külfetlerine de katlanırlar, yani borçlarından da sorumlu olurlar.
İşte kimi durumlarda mirasçılar miras bırakanın borçlarından sorumlu olmamak için miras reddetme yoluna gidebilirler. Bu durum daha ziyade miras bırakanın borçlarının, mallarından daha fazla olması durumunda söz konusu olmaktadır. Mirasçı miras sebebiyle küçük bir kazanım elde edeyim derken büyük bir borcun yükümlüsü olmak istememektedir. Bu gibi durumlarda mirası red hakkı mevcuttur. İşte biz de bu yazımızda mirasın reddi müessesesini ele alacağız.
Uygulamada adına her ne kadar “mirasın reddi davası” denilmekte ise de mirasın reddi bu yöndeki bir irade açıklaması ile gerçekleşir. Bu irade açıklaması Sulh Hukuk Mahkemesine yapılır. Yazılı ya da sözlü olabilir. Bu sebeple mirasın reddinin bozucu yenilik doğurucu bir irade açıklaması olduğu ifade edilebilir. Ayrıca mirasın reddinin hükmen gerçekleşmesi de mümkündür. Öyleyse denilebilir ki, mirasın reddi iki türlüdür:
Şimdi mirasın reddinin bu iki şeklini ayrı başlıklar hâlinde inceleyelim.
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Ret hakkı” başlıklı ’ inci maddesi hükmü şu şekildedir:
“Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” (TMK; m. /I)
Yasal mirasçılar miras bırakanın eş ve hısımlarından müteşekkildir. Kanun koyucu bu kişilerin mirası reddetme hakkına sahip olduğunu açıkça düzenlemiştir.
Atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarrufla (miras sözleşmesi veya vasiyet) atamış olduğu mirasçılara denir. Bu kişilerin de mirası reddetme hakları bulunmaktadır.
Mirasın gerçek reddi, bu anlamda gerek yasal ve gerekse atanmış mirasçıların süresi içerisinde kendilerine intikal eden mirası reddettiklerin açıkça beyan etmeleri olarak ifade edilebilir. Mirasın gerçek reddini, mirasın hükmen reddinden ayıran husus, onun mirasçıların bizzat/yasal temsilcileri aracılığı ile harekete geçerek açık bir irade beyanı ile mirası reddetmeleridir.
Mirasçılar mirası yasal süresi içerisinde reddetmezler ise, miras bir küll halinde kayıtsız ve şartsız olarak aktif-pasif tüm unsurları ile mirasçılara geçer.
“Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.” (TMK; m. )
Mirasın reddi kural olarak yukarıda ifade edildiği gibi mirasın gerçek reddi suretiyle olur. Eğer miras reddedilmemiş ise mirası red süresinin sonunda miras kayıtsız ve şartsız olarak aktif-pasif tüm unsurları ile mirasçılara geçer. Fakat kanun koyucu terekenin açıkça borca batık olduğu kimi durumlarda mirasçıların mirası reddettiğini karineten kabul etmiştir. Bir başka anlatımla bu gibi durumlarda mirasa sahip olmak için susmak değil, açıkça mirası talep ettiğini ifade etmek gerekir. Aksi takdirde miras, yasa gereği reddolunmuş sayılacaktır. sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin hükmü şu şekildedir:
“Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” (TMK; m. /II)
Benzer bir durum “sonradan gelen mirasçılar yararına ret” hâlinde de söz konusudur.
“Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.” (TMK; m. )
Mirasın reddinin yasal bir süresi vardır. Zira terekeye dahil malvarlığının akibetinin belirsiz bir tarihe kadar meçhul kalması en başta alacaklılar için kabul edilemez bir durum oluşturacaktır.
A- Genel Olarak
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.”
Öyle ise mirası red süresi 3 aydır. Mesele bu sürenin ne zaman işlemeye başlayacağı noktasında ortaya çıkmaktadır.
Yasal mirasçılarda bu süre mirasbırakanın ölümünü öğrenmeleri ile başlar. Ancak kişi –değişik sebeplerle- mirasçı olduğunu henüz bilmiyor ise, bu süre mirasçı sıfatına sahip olduğunu öğrenmesi ile başlayacaktır. Ancak bu durumun ispatı gereklidir.
Atanmış mirasçıların mirası reddetmelerine ilişkin süre ise söz konusu tasarrufun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
B- Terekenin Yazımı Hâlinde
Kimi durumlarda bir koruma önlemi olarak terekenin yazılması gündeme gelebilir. Bu durumlar TMK ’ ıncı maddesinde şöyle belirtilmiştir:
“Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin defterinin tutulmasına karar verir:
3. Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa,
Defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.” (TMK; m. )
İşte bu gibi durumlarda terekenin yazımı tamamlanmadan mirası red süresi başlamayacaktır. sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.” (TMK; m. )
Kimi durumlarda mirasçılardan birisi 3 aylık mirası reddetme süresi dolmadan önce vefat etmiş olabilir. Bu durumda ona düşen yasal miras hakkı kendi mirasçılarına geçeceğinden, söz konusu red hakkının da onlara geçmesi gerekir. sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ’ nci maddesi bu durumu düzenlemektedir:
“Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.
Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.
Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.” (TMK; m. )
Kanun koyucu bazı önemli sebeplerin varlığı hâlinde ret süresinin uzatılabileceğini düzenlemiştir. Bu “önemli sebeplerin” neler olduğunu hâkim somut olaya göre belirleyecektir. Örneğin mirasçının ağır hastalığı sebebiyle ret işlemini süresinde yapamaması, mirasa dahil olan malların değişik ülkelerde bulunması nedeniyle terekenin gerçek durumunu tespit etmenin zor olması gibi sebepler önemli sebepler olarak kabul edilebilir.
“Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.” (TMK; m. )
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ’uncu madde hükmü şu şekildedir:
“Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.” (TMK; m. /I)
Bu beyanın hangi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yapılması gerektiği ise, aynı maddenin bir diğer fıkrasında şu şekilde ifade edilmiştir:
“Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.”
“Mirasın açıldığı yer” kavramına gelince bu kavram da aynı kanunun ’ ncı maddesinde şu şekilde netleştirilmiştir:
“Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.” (TMK; /I)
Öyle ise mirasın reddi başvurusunun mirasın açıldığı yer, yani mirasbırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesinde yapılması gerekeceği açıktır.
Bu soruya verilecek cevap, mirası reddedenlerin kimliğine ve sayısına göre değişiklik gösterir. Bu sebeple konuyu ikili bir ayrım çerçevesinde incelemekte yarar vardır:
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.
Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.” (TMK; m. )
Bu düzenleme çerçevesinde durumu şu şekilde ifade edebiriz:
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir.
Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.” (m. )
Normalde bu durumda tıpkı ’ nci maddede olduğu gibi sanki bu mirasçıların tamamı ölmüş gibi mirasın daha uzak olan hısımlara intikali gerektiği düşünülebilirdi. Yasakoyucunun burada söz konusu terekeyi iflas hükümleri çerçevesinde tasfiye etme gerekçesi pratik bir çözüm arayışından kaynaklanmaktadır. Buna göre en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilen tereke, çok büyük olasılıkla borca batık bir tereke olacağından daha uzak akrabaların da bu terekeyi reddedecekleri bir varsayım olarak kabul edilmiştir. Her defasında bir kademe uzak akrabaya terekeyi havale edip neticeyi beklemek ciddi zaman kaybına neden olacağından yasakoyucu terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin uygun olacağını değerlendirerek bu yolda bir hüküm sevk etmiştir. Söz konusu tasfiye sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ’nci maddesinin yollamasıyla, aynı kanunun ’ncı madde hükümleri (iflasın tasfiyesi) çerçevesinde yapılır.
“Reddolunan mirasların tasfiyesi sekizinci bap hükümlerine göre ait olduğu mahkemece yapılır. Terekenin resmen tasfiyesine dair Kanunu Medeni hükümleri mahfuzdur.” (İİK; m. )
Tasfiye işlemleri gerçekleştirildikten sonra geriye bir şey kalacak olursa bu kalan değer, sanki mirası hiç reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. Mirasçıların bu payı da reddetme hakları vardır. Bu durumda TMK ’ nci madde hükümleri uygulanır.
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer” (TMK; m. )
TMK ’ nci maddedeki genel hükmü hatırlayacak olursak, orada mirası reddeden kişi, sanki mirasbırakandan önce ölmüş gibi payı (ve elbette ret hakkı) varsa altsoyuna, yoksa yatay olarak diğer hak sahiplerine geçiyordu. Ancak eğer mirasbırakanın altsoyunun tamamı mirası reddetmiş ise artık torunların da reddedip reddetmeyeceği meselesi söz konusu olmaz. Bu durumda bunların payının tamamı sağ kalan eşe geçecektir.
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse: (M) ölmüş geri de (E) isimli eşi ve iki oğlu (A) ve (B) kalmıştır. Diyelim ki A’nın bir kızı (K), B’nin de bir oğlu (C) vardır (torunlar).
Şimdi bu örneği değişik ihtimaller çerçevesinde ele alalım:
Yukarıda miras bırakanın en yakınlarının tamamının mirası reddi hâlinde, mirasın iflas hükümleri çerçevesinde resmen tasfiye edileceğini (TMK; m. ) anlatmıştık. Fakat eğer bu mirasçılardan en az birisi “Ben bu mirası reddediyorum, ancak benden sonra gelecek mirasçılara bu mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını istiyorum” anlamına gelen bir kayıt düşerse, bu durumda kişi, sonra gelen mirasçılar yararına mirası reddetmiş olacaktır. Bu durumda kanun koyucu TMK ’ nci maddedeki resmi tasfiye usulünün uygulanmasını uygun görmemiştir. Bir anlamda TMK uygulamasına bir istisna getirmiştir. İlgili düzenleme şu şekildedir:
“Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.” (TMK; m. )
Bu durumda sulh hukuk hakimi, söz konusu mirasçılara durumu bildirecektir. Bu mirasçıların, mirası kabul ettiklerini bir aylık süre içerisinde mahkemeye beyan etmeleri şarttır. Eğer sessiz kalırlarsa mirası reddetmiş sayılacaklardır. Bu durumda TMK ’ nci maddedeki hüküm devreye girecek ve terekenin iflas yoluyla resmi tasfiyesi gerçekleştirilecektir.
“Vasiyet alacaklısı” ile “atanmış mirasçı” arasındaki en önemli fark şudur: “Atanmış mirasçı”, ölüm ile birlikte külli halefiyet prensibi çerçevesinde başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın hak sahibi olmaktadır. “Vasiyet alacaklısı” ise farklıdır. Bu kişi bir “alacak hakkı”na sahip olmaktadır. Kimden? Vasiyet borçlusundan (yükümlüsünden). Öyle ise vasiyet borçlusu (yükümlüsü) kavramının açıklığa kavuşturulması gerekir:
“Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret hakkının düşmesiyle muaccel olur.
Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.” (TMK; m. )
Yukarıda yer verilen düzenlemenin ilk fıkrasından açıkça anlaşılacağı üzere eğer mirasbırakan belli bir kişiyi (mirasçılardan birini) vasiyeti yerine getirmekle görevlendirmiş ise, vasiyet alacaklısı söz konusu talebini ona yöneltecektir, bu durumda vasiyet yükümlüsü de odur. Yok eğer mirasbırakan genel bir vasiyette bulunmuş ise, vasiyet alacaklısının bu talebi yasal ve atanmış mirasçıların tamamına yöneltilir, yani tamamı vasiyet yükümlüsü olur.
Bu temel girişten sonra konumuza yeniden dönecek olursak, eğer vasiyet alacaklısı bu vasiyeti reddederse ne olacaktır? sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi hâlinde, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.”
Bu durumda eğer belli bir vasiyet yükümlüsü belirlenmiş ise, bu redden o yararlanacak; yok eğer belirlenmemiş ise yasal ve atanmış mirasçıların tamamı yararlanacaktır.
İki grup alacaklı vardır ki, mirasın reddinden olumsuz etkilenmeleri mümkündür.
Kanun koyucu birinci gruptaki alacaklıları TMK ’nci madde hükmü ile ikinci gruptaki alacaklıları ise TMK ’ inci madde hükmü ile koruma altına almıştır. Öyle ise konuyu iki alt başlık hâlinde incelemek gerekir.
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.
Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.” (TMK; m. )
Bu maddenin uygulanması için şu şartlar gereklidir:
Bu dava mirasbırakanın son yerleşim yeri (HMK; m. 11/1-b) Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (HMK; m. 2) açılacaktır. Mirasın reddi işlemi iptal edilirse miras resmen tasfiye edilecektir.
Tasfiye sonucunda mirası reddeden kişinin payına ne düştüğüne bakılır. Bu paydan önce itiraz eden alacaklıların, sonra diğer alacaklıları payı ödenir. Artan bir şey kalırsa o da mirasçının kendisine teslim edilmez. Ret geçerli olsa idi, bundan yararlanacak olan diğer mirasçılar kim ise onlara verilir.
Vasiyet alacaklısının mirası reddetmesi hâlinde onun alacaklıları bu madde hükmünden yararlanamazlar. Onlar İİK ’inci maddesi hükümleri çerçevesinde tasarrufun iptali davası açabileceklerdir.
Genel kural mirası reddeden mirasçıların mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmamalarıdır. Zaten mirasın reddi müessesesinin temel mantığı da budur. Ancak kimi durumlarda kişiler borçlu oldukları hâlde malvarlıklarını mirasçılarına sağlıklarında devredebilmektedir. Bu kişinin öldüğünü, mirasçıların da mirası reddettiğini varsayalım. Bu durumda mirasbırakanın terekesinde neredeyse borçtan başka hiçbir şey kalmamış olacağından alacaklılar bu durumdan mağdur olabileceklerdir. İşte bu durumu öngören kanun koyucu mirasbırakanın ölümünden evvelki 5 yıl içerisinde mirasçılarına yapmış olduğu kazandırmaları iadeye konu etmiştir.
Özetle söylenen şudur: “Madem mirası reddediyorsunuz, öyleyse mirasbırakanın daha ölmeden size dağıttığı şeyleri iade edin!”
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:
“Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.” (TMK; m. )
Ancak şu hususlara dikkat etmek gerekir:
Uygulamada vatandaşlardan sıkça “Mirasın Hükmen Reddi Davasının İcra Takibine Etkisi Nedir? diye sorulmaktadır. Bu sebeple başlığı bu şekilde yazdık. Oysa mirasın hükmen reddi bir dava türü değildir. Hatta bir irade beyanı bile değildir. Tereke borca batık ise kanun gereği miras kendiliğinden reddedilmiş sayılmaktadır.
Ancak tereke borca batık olduğu hâlde mirasbırakanın alacaklıları mirasçılar aleyhinde icra takibi yahut alacak davası açma yoluna gidebilmektedir. Bu gibi dava ve takipler karşısında ellerinde kesin bir delil bulunmasının faydalı olacağına inanan mirasçılar –yasal olarak mecbur olmadıkları hâlde- terekenin borca batık olduğunu ve mirasın hükmen reddedilmiş olduğunun tespitini isteyebilirler. Uygulamada bu husus tespit davası ile gerçekleştirilmektedir. Bu dava herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tâbi değildir.
Bu dava neticesinde alınacak karar alacak davaları ya da icra takiplerinde kesin delil olarak sunulabilecektir.
Ayrıca mirasın hükmen reddi hâlinin cebri icra ve alacak davalarında bir “itiraz” (def’i değil) sebebi olarak ileri sürülmesi de mümkündür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun mirasın reddinin iptaline ilişkin vermiş olduğu önemli bir karar şu şekildedir:
“Davacı vekili, davalılardan S.Dnin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında icra takibi yaptıklarını, ancak, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile kendilerine cebri icra yetkisi tanınmasını talep etmiştir. Davalılardan Ş, R, S. ve S.F.İ. davanın reddini savunmuşlar, diğer davalı S. D cevap vermemiştir. Mahkemece koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin davalılardan S. D den olan alacağı için hakkında icra takibi başlattıklarını, alacağın bir kısmını tahsil ettiklerini, alacaklarının büyük bir kısmını ise tahsil edemediklerini, borçlu davalının aciz halde olduğunu, ancak, borçlunun annesinden kalan mirası, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile reddettiğini öne sürerek İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin / sayılı dosyası üzerinden yapılan mirasın reddine dair tasarrufun iptalini ve kendilerine cebri icra yapma yetkisi verilmesini talep etmiştir. Mahkemece iptale tabi bir tasarrufun bulunmaması, ayrıca
mirasın reddinin iptaline dair bir davanın da açılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesi içeriğinden davacının talebinin ne olduğu ve hangi yasa maddesi uyarınca iptal istediği yeterince açık olmadığı görülmektedir. Talep sonucu açık değilse, HUMKun 75/2 maddesi uyarınca mahkemenin davacı tarafa talep sonucunu açıklattırması gerekir. Bu madde hükmünde, “hakim müphem ve mütenakız gördüğü iddia ve sebepler hakkında izahat isteyebilir” denilmekte ise de bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir görev olarak anlamak gerekir. Somut olayda mahkemece davacının isteğinin ne olduğunun açık ve net bir şekilde belirlenmesi için açıklama yapılmasına izin verilmeden davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece davacı tarafa HUMKun 75/2 maddesi uyarınca davacı tarafın isteğinin ne olduğu, davayı İİK in ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı yoksa Medeni Kanunun maddesine dayalı mirasın reddinin iptali davası olarak mı açtıklarının açık ve net bir şekilde açıklattırılması, ondan sonra taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmadığı gibi kabule göre de Medeni Yasanın öngördüğü koşullar oluşmadan mirasın reddine dair işlemin terekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal, para vs. değerlerin karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçişini sağlayacak oluşundan, koşullarının varlığı halinde İİK in ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu halde mirasın reddi işleminin iptale tabi bir tasarruf olarak kabul edilmemesi de doğru bulunmamıştır…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; tarih, E. /, K. / sayılı kararı)
Mirasın hükmen reddi için bir dilekçe vermeye gerek yoktur. Tereke borca batık ise kanun gereği miras –kanun gereği- kendiliğinden reddedilmiş sayılmaktadır.
Aşağıda mirasın reddine ilişkin bir dilekçe örneğine yer veriyoruz:
…… SULH HUKUK MAHKEMESİNE
TALEPTE BULUNAN :
ADRES :
VEKİLİ :
ADRES :
DAVA KONUSU : Mirasın reddi beyanının tespit ve tescili talebidir.
HUKUKİ SEBEPLER : TMK, HMK ve sair ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Nüfus Kaydı, Ölüm Belgesi …..
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkil …….’in babası …………., ………. tarihinde vefat etmiştir.
2-) Müvekkil, müteveffanın yasal mirasçısıdır.
3-) Müvekkil, TMK madde hükümleri çerçevesinde yasal süresi içerisinde mirası reddetmektedir.
NETİCE ve TALEP :
Yukarıda arz ve izah olunan sebepler çerçevesinde;
Müvekkilin mirası red talebinin tespiti ve tescili ile, müvekkilim hakkında mirasın reddine karar verilmesi bilvekâle arz ve talep olunur…./…/…
EKLER: Talep Sahibi Vekili
İsim-İmza
1- Nüfus Kaydı
2- Ölüm Belgesi
3-Vekaletname sureti
Mirasın reddi; mirasçının tek taraflı bir irade beyanıyla miras bırakanın her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesine denir. Halk arasında reddi miras şeklinde tabir edilir. Miras hukukunda külli halefiyet ilkesi vardır. Bu ilke gereği yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatı kazanıldığında artık miras bırakanın borçlarından yalnız tereke yani kalan miras ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler. Bundan dolayı reddi miras konusu önemlidir. 30Atanmış veya yasal mirasçılar iki şekilde “reddi miras veya diğer adıyla mirasın reddi” talebinde bulunabilirler. Bunlar;
Reddi Mirasa ilişkin hükümler Türk Medeni Kanunu’nun ile maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre yalnızca yasal ve atanmış mirasçılar reddi miras yapabilir. Miras hukukumuzda külli halefiyet ilkesi geçerlidir. Bu bağlamda miras bırakanın malvarlığı tüm aktif ve pasifleriyle mirasçılara geçer. Külli halefiyet durumunun sakıncalarını ortadan kaldırmak amacıyla yasa koyucu mirasın reddi kurumunu düzenlemiştir. Mirasın reddi davası mirasın açılacağı yerin Sulh Hukuk Mahkemesine açılır. Bu da miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Ret beyanı mirasın açıldığı yerin Sulh mahkemesi tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edilir (TMK madde). Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir (TMK madde)
Reddi miras, mirasçının mirası kabul etmeme hakkını kullanarak, miras bırakanın borçlarından ve yükümlülüklerinden kaçınma amacıyla gerçekleştirdiği bir hukuki işlemdir. Miras bırakanın ölümünden sonra, mirasçılar miras bırakanın tüm mal varlığına olduğu gibi borçlarına da sahip olurlar. Eğer miras bırakanın borçları, mirasın değerinden daha fazlaysa veya mirasçı, mirası kabul etmek istemiyorsa, reddi miras hakkını kullanabilir. Mirasın reddi, miras bırakanın mirasından tek taraflı bir irade beyanıyla yabancı kalma arzusunun bildirilmesidir. Mirası ancak kanuni ve atanmış mirasçılar reddedebilir. Ölümle mirasa hak kazanılır. Yasal süresi içinde miras reddedilirse mirasçı mirasçılık sıfatını miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren kaybetmiş sayılır.
Türk Hukuk Sistemine göre, miras açılınca tereke bütün halinde mirasçılara geçer. Bu yüzden mirasçıların mirası kazanmak için mirası kabul ettiklerine dair bir beyanda bulunmasına gerek yoktur. Mirasın reddi; mirasın, otomatik iktisabını ve aynı zamanda ret bozucu koşuluna bağlı geçici mirasçılık konumunu; miras bırakanın ölümü anına kadar geçmişe etkili biçimde, ortadan kaldıran bir hukuksal işlemdir. Yalnızca yasal ve atanmış mirasçılar tarafından miras reddedilebilir. Vasiyet alacaklılarının mirasın reddi kurumuna ilişkin herhangi bir hakları bulunmamaktadır. Bu hakkın vasiyet alacaklarına tanınmamış olması ise belirli mal vasiyet alacaklılarının ilgili malı süresi içerisinde talep etmemeleri halinde zaten bu hakların düşmesidir.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi miras bırakanın hem aktifi hem pasifi yani hem malvarlığı hem de borçları mirasçılara tamamen geçecektir. Dahası mirası kabul eden mirasçılar için sorumlulukları yalnızca miras kalanlarla sınırlı olmayacak, tüm malvarlığı ile miras bırakanın borçlarından kendi payı oranında sorumlu olacaktır. Bu sebeple terekenin borca batık olduğu durumlarda mirasçılar mirası reddederek, miras bırakanın borçlarından sorumluluktan kurtulmak isterler.
Mirasın reddinin iki türü bulunmaktadır. Bunlar:
Mirasın gerçek reddinde mirasçının, mirasın reddine dair açık bir irade beyanı aranır. Mirasın hükmen reddinde ise miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olmasıdır.
Terekenin borca batık olması nedeniyle mirasçı tarafından reddedilmiş olması durumunda hükmen ret gündeme gelir. TMK maddenin 2. fıkrası uyarınca “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”
Miras bırakanın ödemeden aczi, ölüm tarihine göre belirlenir. Bu tarih itibariyle, miras bırakanın tüm borçları terekenin pasifini, tüm malvarlığı ise terekenin aktifini oluşturur. Terekenin pasifi aktifinden fazlaysa bu durum terekenin ödemeden aczini ve borca batık olduğunu gösterir. Hükmen ret halinde miras kendiliğinden reddedilmiş sayılır ayrıca ret beyanında bulunulması gerekmez. Terekenin borca batık olduğu ve miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczinin tespiti için miras bırakanın ölümü sonrasında her zaman Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde dava açılabilir.
Terekenin yasal ve atanmış mirasçılarının, kanunda öngörülen şartlara uyarak; mirası kabul etmemek hususundaki niyetlerini sözlü veya yazılı olarak beyanda bulunarak mirasın reddedilmesidir. Bu beyanın, miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine yapılması gerekmektedir.
Mirasın reddine ilişkin beyan; bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Ayırt etme gücüne sahip ve ergin mirasçılar, şartlara uygun bir şekilde reddi miras beyanında bulunabilirler. TMK m. uyarınca mirasın reddedilebilmesi için şu şartlar gerçekleşmelidir:
Reddi miras yapılabilmesi için miras bırakanın ölmüş olması gerekmektedir. Miras bırakan ölmeden önce reddi miras yapılamaz. Miras bırakanın ölümünden önce ancak miras sözleşmesi ile mirastan feragat edilebilir. Mirasın reddi, yasal veya atanmış mirasçı tarafından süresi içinde kayıtsız ve şartsız olarak sözlü veya yazılı bir beyanla yapılabilir. Bu şartları sıralayacak olursak:
Bu şartları sağlayan ret beyanı mirasın açıldığı Sulh Hukuk mahkemesine yapılacaktır. Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.(TMK m. )
Reddi miras beyanı şarta bağlı olarak yapılamaz. Dolayısıyla mirasın bir kısmını kabul edip, geri kalanını reddetmek söz konusu olamaz. Mirasçılar mirası reddetmek istiyorlarsa bu ancak tüm malvarlığı değerleri ve borçların birlikte reddedilmesiyle mümkündür. Mirasın kayıtsız şartsız reddedilmesi kuralının yalnızca bir istisnası vardır:
TMK Madde
Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
Açıklama ve İçtihatlar TMKnin /1. maddesinde mirasın gerçek reddi düzenlenmiş olup, düzenlemeye göre, kanuni ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. TMKnin /1. maddesine göre, mirası ret üç ay içinde yapılmalıdır. Bu süre TMKnin /2. maddesine göre, kanuni mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Ancak, TMKnin maddesine göre; Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi, kanuni ve atanmış mirasçılar için yazım işle minin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.
Mirasın reddi, mirası ret hakkı olan kanuni ve atanmış bir mirasçının, kural olarak mirasbırakanın ölümünü öğrendiği tarihten başlayarak, üç aylık hak düşürücü süre içinde oturduğu sulh hukuk mahkemesine yapacağı bozucu yenilik doğuran bir irade açıklamasıyla gerçekleşir. Süresinde yapılmadığı anlaşılan taleplerde davacı tarafın ölümü daha sonra öğrendiği yönlü iddiası varsa bu konuda delillerini sunmaları için süre verilmeli, hadi se şeklinde incelenerek sonucuna göre bir karar vermelidir.
Mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin beyan; bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Bu beyan sulh mahkemesine ulaşmakla sonuç doğurur. Bu nedenle, mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin dilekçe sulh hâkimine ulaştıktan sonra, davacıların ayrıca duruşmaya gelmesine ilişkin bir yasal zorunluluk yoktur. Bu nedenle takip edilmediği gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez. TMKnin maddesine göre; Mirasın reddi, mirasçılar (kanuni ve atanmış mirasçılar) tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Mirasçı kendisi ve velayeti altındaki çocuğu için mirasın reddi için mahkemeye başvurursa hakları çatıştığında çocuğa kayyım atarak dava devam eder.
Reddi mirasın süresi TMK m. ’da düzenlenmiştir. Bu maddeye göre miras üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Bu madde kapsamında miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekir. Bu ret talebi Sulh Hakiminin taktir yetkisi olmadan incelenir.
Ret süresinin uzatılması başlığını taşıyan TMK maddeye göre de; “Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.” Bu süreler mirasın gerçek reddinde geçerlidir. Hükmen redde ise miras bırakanın ölümünden sonra her zaman miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Ayrıca mirasçılar bu tespiti Asliye Hukuk Mahkemesinden isteyebileceklerdir.
Reddi miras ilgili sürelerin başlangıcı şu şekilde açıklama gerekir:
Not: Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi yasal ve atanmış mirasçılara verilen ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre verebilir (TMK madde). Bunun için taleple birlikte haklı bir sebep olmalıdır.
Miras reddedildiğinde, miras bırakanın ölümünden itibaren mirasçılık sıfatını kazanamamış olur. Bu sebeple mirasın reddi geçmişe etkili olarak sonuç doğurur. Buna ilişkin yasal düzenleme TMK m. maddelerinde bulunmaktadır. Bu maddeler uyarınca mirasın reddinin sonuçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Mirasçının alacaklarının korunması amacıyla kanunda mirasın reddinin iptaline ilişkin bir düzenlemede bulunulmuştur. Mirası reddeden yasal mirasçının bazı durumlarda reddi mirası iptal edilebilmektedir. TMK m. uyarınca:
Mirası reddeden mirasçının alacaklıları, malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçının kendilerine zarar vermek amacıyla mirası reddettiğini düşünüyorlarsa 6 aylık süre içinde reddin iptali için dava açabilirler. Bu süre hak düşürücü süre olup sonrasında dava açılamayacaktır. İptal davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
TMKnın maddesinde düzenlenmiştir:
“Ödemeden aciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle adet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyi niyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.”
Miras bırakanın alacaklılarının korunması bu hükme göre yapılır. Mirası reddeden mirasçıların miras bırakanın borçlarından sorumluluğu şu şartların birlikte gerçekleşmesiyle mümkündür:
Bu şartların tamamının gerçekleşmesiyle mirası reddeden mirasçı ancak miras bırakanın ölmesinden önceki son 5 yıl içinde ondan aldığı ve geri vermekle yükümlü olduğu miktarla sınırlı olarak sorumlu olacaktır.
Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras otomatik reddedilmiş sayılır (TMK /ll. madde). Burada kanunu olarak bir ret durumu vardır. Bu nedenle herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için kanunda bir süre öngörülmemiştir. Bunun tespiti asliye hukuk mahkemesinden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir. Mirasın hükmen reddinin şartları:
Bu şartların birinin bulunması halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Bunun için ayrıca asliye mahkemesine bu yönde bir dava açmalarına gerek yoktur. Fakat dava açıp tespit edilmesine de bir engel yoktur. Mirasçılar miras bırakanın borcundan dolayı tereke alacaklılarının kendilerine karşı açtıkları davalarda hükmen reddi savunma olarak ileri sürebilirler. Bu itiraz mahkemece hadise şeklinde incelenip karar verilebileceği gibi mirasçılara bu konuda iddialarını ispat etmeleri için uygun bir süre de verilebilir. Bunun için mirasçıya bu konuda mahkeme ilamı getirmesi için uygun bir süre verilecektir.
Mirasçılar tarafından kendilerine karşı tereke borcundan dolayı açılacak takiplerde hükmen reddi ileri sürülmesi ve devamında hükmen reddin tespiti hususunda açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın ilgili maddelerine göre belirlenir. Buna göre Yetkili Mahkeme takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir.
Mirasın reddi işlemi, mirasçıların miras bırakanın borçları ve yükümlülüklerinden kaçınmak amacıyla gerçekleştirdikleri hukuki bir işlem olduğu için, icra takibi süreci üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Mirasın reddi işlemi tamamlandığında, mirasçının reddettiği mirasın borçları ve yükümlülükleriyle ilgisi kesilir ve icra takibi sürecinden artık sorumlu tutulmaz. Bu durum, alacaklılar açısından da önemlidir, çünkü mirasın reddedilmesi sonucunda alacaklarını tahsil etmek için başka bir mirasçı veya mal varlığı üzerinden takip yapmak zorunda kalır. İcra takibi süreci ve mirasın reddi işlemi arasındaki ilişki şu şekildedir:
Mirasın reddi işlemi ve icra takibi süreci arasındaki bu ilişki, hem mirasçılar hem de alacaklılar açısından önemli hukuki sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, bu süreçlerle ilgili olarak profesyonel hukuki destek almak önemlidir.
Hukuk Dairesi / E. , / K.
TMKnin /1 maddesine göre Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçer. Aynı Kanunun /son maddesine göre Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse bunlar için ret süresi önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar
Talep eden, muris den gelen mirası reddeden ’nın altsoyudur (çocuğudur). Muris in mirası tüm mirasçılar tarafından reddedilmesi halinde terekenin, TMKnın maddesine göre tasfiye edilmesi gerektiğinden ret hakkı altsoya yani talep edene geçmez. Bu nedenle öncelikle muris ’in mirasçıları arasında mirası reddetmeyen mirasçı yahut mirasçıların bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Üst mirasçının en yakın tüm mirasçılarının tümü tarafından mirasın reddi söz konusu değilse, talep edenin annesi …nın miras payı kendisi hayatta değilmiş gibi miras açıldığı anda kendi altsoyuna geçeceğinden mahkemece TMK /3. maddesi uyarınca reddin tespiti gerekirken, talebe uygun olmayan gerekçeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle talep edenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sulh Hukuk Mahkemesine
Davacı : A (T.C. Kimlik No ve Açık adresi)
Vekili Davalı : Av. Hasımsız
Dava Konusu:
Açıklamalar: Müvekkil davacının mirasbırakanı tarihinde vefat etmiş olup, geriye mirasçı olarak davacı ve dava dışı kardeşleri kalmıştır. Mirasın gerçek reddi istemi. Ölüm tarihi itibarıyla muris ödemeden aciz içinde olup, terekesinin aktifinde herhangi bir malvarlığı bulunmamaktadır. Buna karşın çok miktarda borcunun bulunduğu aleyhine yapılan icra takiplerinden anlaşılmıştır. Bilindiği üzere TMKnin /1. maddesine göre, yasal ve atanmış mirasçılar murisin ölümünden itibaren üç ay içerisinde mirası reddedebilirler. Bu nedenle üç aylık yasal süresi içerisinde mirasın reddi için bu davanın açılması zorunlu olmuştur.
Deliller: Mirasçılık belgesi ve sair yasal deliller.
Hukuki Sebepler: TBK. m. /1. ve sair ilgili mevzuat.
Sonuç ve Talep: Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle; davanın kabulü ile, müvekkilin süresi içerisinde mirasbırakanıin mirasını reddettiğinin tespitine karar verilmesini davacı vekili olarak arz ve talep ederim.
Av. Umur Yıldırım
Ankara İcra Müdürlüğüne
Dosya No: /13 E.
Borca İtiraz Eden: Reddi Miras yapan kişinin adı soyadı
Vekili : Avukat Umur Yıldırım
Alacaklı : Takibi başlatan kişinin adı soyadı ve TC Kimlik Numarası
İtiraz Konusu: Ödeme emrine reddi miras sebebiyle itirazımızdır.
Açıklamalar:
Muris babaya karşı başlatılan icra takibinin devamında baba tarihinde vefat etmiştir. Kalan mirasçılarına karşı icra ödeme emri gönderilmiştir. Ancak murisin mirasçıları babalarının mirasını aktif ve pasifleri ile reddetmek için reddi miras davası açmıştır. Reddi miras davası Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde görülmüş mahkemece mirasın reddine karar verilmiştir.
Mirasçılar miras bırakanın borçlarını kabul etmemektedir.
Borca ve tüm fer’ilerine reddi miras sebebiyle itiraz ederiz.
İtiraz Eden Vekili
Avukat Umur Yıldırım
SAYIN HAKİMLİĞİ'NE
DAVACI
VEKİLİ
KONU : Mirasın reddinin tescili talebidir.
AÇIKLAMALAR Müvekkilimizin annesi ve babası geçirdikleri bir trafik kazası neticesinde tarihinde ölmüşlerdir. Mirasçı olarak müvekkilimiz ve kız kardeşi kalmışlardır. Nüfus kayıtları İli, İlçesi, Mahallesi, Cilt No, Sayfa No ve Kütük Sıra Nodadır.
2-Müvekkilimizin anne ve babasının ölümü üzerinden üç aylık yasal süre geçmeden murislerin miraslarını kayıtsız ve şartsız olarak reddediyoruz.
YASAL NEDENLER : MK,HUMK
DELİLLER : Nüfus kaydı,tanık beyanı
İSTEM SONUCU : Açıklanan nedenlerle müvekkilimizin murisleri ve nin miraslarını reddettiğinin tesciline karar verilmesini talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ
T.C.
YARGITAY
Hukuk Dairesi
ESAS NO : /
KARAR NO : /
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Tavas Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/07/
NUMARASI : / - /
DAVACI : M.N.
DAVALI : O.O.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine gününde verilen dilekçe ile mirasın reddinin iptali, ıslahla tasarrufun iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı aleyhine Tavas İcra Müdürlüğünün / Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın tahsili için davalının, murisi Ayşeana O.’dan intikal eden miras hissesine haciz tesis edildiğini, davalının bu hacizleri öğrendikten sonra murisinden intikal eden mirası kayıtsız ve şartsız reddettiğini, davalının borçlarına güvence vermeden borcunu ödememek kastıyla mirası reddettiğini belirterek; davalının murisinden kalan mirası reddinin iptaline karar verilmesini istemiş, tarihli ıslah dilekçesi ile de mirasın reddine ilişkin tasarrufun İİK ve devamı maddelerine göre iptalini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının elinde aciz vesikası bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İptal davasının koşullarından biri olarak alacaklının elinde kesin (İİK) veya geçici (İİK/2) aciz belgesinin bulunması gereklidir. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması, iptal davası için ön koşul ise de, bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi, temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun haczi kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptı, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilebilir.
Somut olayda, davalı borçlu adresinde tarihinde haciz yapılmış ve borca yeter mal bulunamamıştır. Bu durumda davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiği kabul edilerek tarafların gösterdiği diğer deliller dikkate alınarak İİK'nun ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali koşullarının değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/12/ tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
H. ONAT funduszeue.infoAY S. ARSLAN C. BALIKÇI M. AKGÜN
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası