hac suresi 78 / Hacc sûresi ayetin okunuşu ve anlamı, meali

Hac Suresi 78

hac suresi 78

Hac Sûresi

Medine döneminde nâzil olmuştur. 78 âyettir. Bir görüşe göre âyetler Mekke ile Medine arasında inmiştir. Adını âyetteki aynı kelimeden almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Ey insanlar! Rabbinizin emrine uygun yaşayın. Gerçekten (kıyamet) saati(ni)n sarsıntısı çok büyük (dehşetli) bir şeydir. [bk. 56/; 69/; 99/]

2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutup terkeder, her gebe (kadın) yükünü düşürür. Sen, insanları sarhoş (imiş gibi) görürsün, halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı pek şiddetlidir.

3. Kimi insanlar da bilmeden[1] Allah hakkında tartışır ve (bu hususta) azgın şeytan (ve benzerlerin)e uyar.

4. O (şeyta)nın hakkında yazılmıştır ki: “Kim kendisini dost edinirse kesinlikle onu saptırır ve o kimseyi (cehennemin) alevli ateşine iletir.”

5. Ey insanlar! Şâyet öldükten sonra dirilmekten şüphe etmekte iseniz (ilk yaratılışınızı hatırlayın). Kesinlikle bilin ki biz, sizi (ilk önce karışmış çeşitli renk) topraktan, (insan olarak yarattıktan) sonra (sırasıyla onun içinden çıkan) nutfe (aşılanmış yumurta/zigot halin)den sonra bir alaka,[2] sonra (üzerinde uzuvlarının bir kısmı belirli bir kısmı belirsiz küçük bir et parçaından) bir mudgadan[3] yarattık ki size (ne olduğunuzu ve kudretimizi) açıklayalım. Rahimlerde dilediğimizi, belirtilmiş bir vakte kadar durduruyoruz, sonra sizi bir bebek halinde çıkarıyoruz.[4] Derken olgunluğa erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). İçinizden kimi (erken) öldürülüyor, kimi de daha önce bazı şeyleri bilirken, sonra (artık çocuk gibi) hiçbir şey bilmez hâle gelmesi için erzel-i ömr’e (ömrün en kötü devrine) itiliyor. Yeri de görürsün ki kupkurudur. Fakat biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten (nice) nebat bitirir.

(Yüce Allah, âyet-i kerîmenin son kısmı ile, yeryüzü ve bitkilerin kuruduktan sonra yeniden canlanmasına, insanların da öldükten sonra tekrar aynı şekilde dirileceğine misal vermektedir.)

6. Bu da, Allah’ın gerçek(ten var) oluşu(nun delili)dir. (Ve her şeyin O’nun iradesiyle gerçekleşmesidir.) Hiç şüphesiz ölüleri O diriltir ve her şeye hakkıyla kâdir olan da (yine) O’dur.

7. Elbet o (kıyamet) saat(i) gelecektir. O(nun geleceği)nde şüphe yoktur. Şüphesiz ki Allah, (o gün) kabirlerde olan kimseleri diriltecektir. [krş. 36/]

. (Buna rağmen) insanlardan kimi, ne bir yol göstereni ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın bilgisizce (insanları) Allah yolundan saptırmak için kibirle yanını bükerek/kasılıp böbürlenerek Allah hakkında tartışır![5] Onun için dünyada bir rezillik vardır. Kıyamet günü de ona (cehennemin) can yakıcı azabını tattıracağız.

10. (O vakit kendisine:) “İşte bu, senin kendi yaptığın (günahlar) yüzündendir. Yoksa Allah kullara zulmedici değildir.” (denilecektir).

11. Kimi insanlar da (dinin bütününe inanmadığı halde) yalnız bir kenar(ın)dan (tutup kendi çıkarı için) Allah’a ibadet eder. Kendisine bir hayır dokunursa (gönlü) bununla rahatlar. Eğer ona (hastalık, fakirlik gibi) bir kötülük dokunursa yüz üstü dönüverir (Allah’tan şikayete başlar ve dinden bile döner). O dünyada ve âhirette ziyana uğramıştır. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.

12. O, Allah’ı bırakır da kendisine ne zarar ne de fayda veren şeylere (gidip dert yanıp) yalvarır (ve şikayet eder). İşte bu, sapıklığın (haktan) uzaklaşmışlığın ta kendisidir.

13. O, (böylece) kendisine zararı faydasından daha yakın olana yalvarır (tapar). O, ne kötü yardımcı ve ne kötü dosttur!

14. Şüphesiz ki Allah, iman edip de sâlih ameller işleyenleri, alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Elbette Allah istediğini yapar.

15. Kim Allah’ın, o (Peygamberi’)ne dünyada ve âhirette asla yardım etmeyeceğini sanıyorsa (ve yardımı görünce öfkeleniyorsa, her çareye başvursun, öfkesinden) semaya bir sebep (alet/araç) bulup uzansın, sonra O’(nun vahiy ve yardımı)nı kesmeye çalışsın[6] da (hele) bir baksın onun tuzağı, öfkelenmekte olduğu şeyi hiç giderebilecek mi?

16. İşte biz onu (Kur’an’ı) böyle apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah (kullarının niyet ve amellerine göre) dilediğini doğru yola iletir.

(Allahu Teâlâ’nın dilemesini, halis niyetle sâlih amel yaparak ve dua ederek istememiz lazımdır.) [krş. 76/30]

17. Şüphesiz o iman ed(ip müslüman ol)anlarla, o yahudiler, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve (Allah’a) eş tanıyanlar var ya, Allah kıyamet günü bunların arasını mutlaka ayıracak (haklarında layık olan hükmünü verecek)tir. Çünkü Allah her şeye şâhittir. [bk. 2/62; 3/]

18. Görmüyor musun ki göklerdekiler, yerdekiler, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan bir çoğu, şüphesiz bizzat Allah’a secde ediyor. (İnsanlardan) bir çoğunun da üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi hor kılar (alçaltır)sa, artık onu yükseltecek yoktur. Şüphe yok ki Allah ne dilerse (onu) yapar. [bk. 17/44][7]

. Bunlar, Rableri (ve O’nun dîni) hakkında çekişen iki hasımdır. (Bunlardan) inkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Bu kimselerin başlarının üstünden kaynar su dökülecektir. (Öyle ki) onunla karınlarının içindeki her şey ve hatta derileri bile eritilir. (Bir de) onlara demirden topuzlar vardır.

22. Ne zaman (o) ıstıraptan dolayı oradan çıkmak isteseler, oraya geri çevrilirler ve “tadın yangın azabını!” (denilir).

23. Şüphesiz ki Allah, iman edip sâlih amellerde bulunanları alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada altın bilezikler ve inci(ler) ile süslenirler. Orada elbiseleri de ipektir.

24. Onlar (dünyada) sözün en güzeli (olan tevhid kelimesi)ne eriştirilmişler ve çok övülmeye lâyık olan (Allah’)ın yoluna iletilmişlerdir.

(Tevhid kelimesi ve ifadesi çok yücedir. Çünkü bu kelime ile insanlar, hem ruhlarında hem de toplumlarında inkılâp yapıp bütün putlarını kırmışlardır. Böylece şirkten kurtulup insana değil Allah’a kullukla yücelmişlerdir.)

25. Gerek küfre sapanlar, gerekse Allah’ın yolundan ve yerli olsun misafir olsun bütün (mü’min) insanları ziyarette eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan (insanları) alıkoymakta olanlar (bilmeli ki) kim orada zulümle yanlış yola sapmak isterse, ona pek acıklı bir azap tattıracağız.

26. Bir zaman Beyt(ullah)’ın yerini İbrahim’e belirlemiş (ve O’na şöyle vahyetmiş)tik: “Bana hiçbir şeyi eş tutma, tavaf edenler, (ibadet için) duranlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tut.”

27. (Resûlüm!) İnsanlar içinde haccı ilan et;[8] gerek yaya, gerekse uzak yoldan (hızlı yol alan) zayıf/arık develer üzerinde sana gelsinler.

28. Gelsinler de, böylece kendileri için (dünya ve âhirete ait) birtakım faydalara şâhit olsunlar ve o belirli günlerde de (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği (bilinen dört ayaklı)[9] kurbanlık hayvanlar (boğazlanırken) üzerine Allah’ın ismini ansınlar. Onların etinden hem kendiniz yiyin hem de darlık içinde olan fakirlere yedirin. [krş. 3/]

29. Sonra (maddî ve mânevî) kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atîk’i (en eski ev olan Kâbe’yi) tavaf etsinler.

(Hacıların kirlerini gidermelerinden maksat saçlarını tıraş etmek, bıyıklarını kısaltmak, tırnaklarını kesmek, koltuk altlarını, avret yerlerini tıraş etmek ve genel bir temizlik yapmaktır.)

30. İşte (durum/emir) bu(ndan ibaret). Kim Allah’ın hürmet (edilmesini istediği hüküm)lerine saygı gösterirse, işte o (saygı), Rabbi nezdinde kendisi için hayırlıdır. Size (âyetlerde) okunanlar dışında (kalan) hayvanlar, sizin için helal kılındı. Artık murdardan/pislikten, evsân (put ve putlaşanlar)[10]dan ve yalan sözden kaçının. [bk. 5/3, 90; 6/; 16/]

31. Allah’ı birley(ip O’na yönel)in ve O’na ortak koşmayanlar olarak (bu yasaklardan kaçının). (Bilesiniz ki) Allah’a ortak koşan kimse, sanki gökten savrulup düşmüş de kuşların (didikleyip) kapıştığı veya rüzgarların uzak bir yere sürükleyip götürdüğü kimseye benzer. [bk. 6/71]

(Bu âyet-i kerîmede yapılan benzetmeyle, Allah’a ortak koşanların yani “Allah var” dedikleri halde O’nun hükümlerini benimsemeyerek O’ndan başka varlıkları yüceltip ilâhlaştıran veya putlaştıranların Allah katında paramparça ve değersiz hâle geldiği bildiriliyor.)

32. Bu böyledir. Kim Allah’ın (dininin) alametlerine (hükümlerine) saygı gösterirse gerçekten bu, kalplerin takvâsından (Allah’a saygısından ve karşı gelmekten sakınmasından)dır.

33. O (alamet)lerden (olan kurbanlık hayvanlardan) belli bir zamana kadar (süt ve yünlerinde) sizin için menfaatler vardır. Sonra (kurbanlık olarak) varacakları yer Beyt-i Atîk (Kâbe)’dir. [bk. 48/25]

34. Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki kendilerine (Allah’ın) rızık olarak verdiği (dört ayaklı) kurbanlık hayvanlar (boğazlanırken) üzerine (yalnız) Allah’ın ismini ansınlar. Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O halde O’na teslim olun. (Resûlüm!) İtaatkâr ve mütevâzi olanları müjdele!

35. (Onlar ki) Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, başlarına gelen (sıkıntı)lara sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (hayır için) harcayanlardır.

36. Kurbanlık deve (ve sığır)lara gelince, onları da sizin için Allah’ın (dininin) alametlerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O halde (develer) birer ayakları bağlı sıra sıra ayakta dur(up boğazlan)ırken,[11] üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üstü düşüp ölünce de onlardan hem siz yiyin hem de kanaat edip istemeyen fakirlere ve isteyen (fakir)lere yedirin. İşte böylece şükredesiniz diye onları sizin fayda ve hizmetinize verdik.

37. O (kurban)ların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat sizden O’na (yalnız) takvânız (saygı ve itaatiniz) ulaşır. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir edesiniz (büyüklüğünü anasınız) diye onları sizin fayda ve hizmetinize verdi. (Resûlüm!) Güzel hareket edenleri (cennetle) müjdele!

(Kurban, kendisi ile Allah’a yaklaşılan şey demektir. Yani Allah’a yaklaştıran sebeplerdendir ki ancak bu eylemin içinin takvâ ile doldurulması gerekir. Yok eğer bu hareket, takvâdan ve Allah’ı içimizde hissetme ve O’na bağlılığımızı sunma şuurundan uzak olursa, artık bu kurban, sevâbı olmayan bir gelenek işi haline dönüşür. Allah Resûlü, Mekke’de Kevser sûresiyle kurban kesme emrini yerine getirmiş, bu âyette de kurban kesen mü’minler takvâ sahibi olmaları konusunda uyarılmıştır. Peygamber (sas.) de hadîs-i şerîfinde ehemmiyetinden dolayı, “Kim (bayram günü) namazı kılmadan önce kurban kesmişse onu iade etsin…” buyurmuştur.[Buhârî])

38. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri (inkârcılara karşı) savunur. Çünkü Allah, hiçbir haini ve hiçbir nankörü sevmez.

39. Kendilerine savaş açılan (mü’min)lere, zulme uğradıklarından dolayı, (artık savaş için) izin verildi. Şüphesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette kâdirdir. [Cihad emrinin safhaları için bk. 3/; 9/5, ; 15/94; 16/; 22/39; 47/31]

40. O (mü’min) kimseler, sırf: “Rabbimiz Allah’tır.” dediklerinden (putlara inanmadıklarından) dolayı, haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, bazı insanları (azgınlığını ve şerrini) diğer bazısıyla defetmeseydi, içlerinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler muhakkak yıkılıp giderdi.[12] Allah kendi (dini)ne yardım eden (onu hayata hâkim kılmak için gayret eden)lere elbette yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye galiptir. [bk. 1/4; 3/; 9/31 ve açıklaması; 41/30; 46/13; 47/7]

(İktidar sahibi Mekkeli müşrikler, Kelime-i tevhid ile “Rabbim Allah’tan başkası değildir, artık O’nun kulluğuna girdim, gereğine göre yaşayacağım, sizin putlarınızdan ayrıldım.” diyen mü’minlere her türlü eziyet ve mahrumiyeti reva görüyorlardı. Allah da böylelerini, sünneti gereği, her zaman defetmiş, tevhid şirke galip gelmiştir.)

41. O (mü’min) kimseler ki kendilerine yeryüzünde iktidar, mevki (ve servet) versek (şımarıp sapmazlar,) namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, (İslâmî ölçülerde) iyiliği emrederler ve kötülükten menederler. (Çünkü bilirler ki, bütün) işlerin sonu ancak Allah’a ait(tir ve O’na dönecek)tir.

. (Ey Muhammed!) Seni yalanlıyorlarsa (üzülme, bil ki) onlardan önce, Nuh kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri), İbrahim kavmi, Lût kavmi ve Medyen halkı da (peygamberlerini) yalanlamışlardı. Musa da yalanlanmıştı.[13] Ben de kâfirlere (imtihan olarak önce) mühlet verdim, sonra onları (azapla) alıverdim. Beni inkâr nasıl olurmuş (görsünler)!

45. Nice şehirler vardır ki, biz onları (halkını) zulmedip dururlarken helak ettik. Şimdi (artık) duvarları, (o çöken) tavanlarının üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz kuyu(ları) ve nice (bomboş kalan) sağlam/muhteşem saray(ları) vardır! [bk. 17/17; 21/11]

46. Hiç yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki bu sayede düşünen kalpleri yahut (olanları) duyacak kulakları olsun. Gerçek şu ki gözler kör olmaz, fakat (asıl) göğüslerde olan kalpler/basîretler kör olur. [bk. 20/; 32/26]

(İnsanda asıl olan kalp gözünün görmesi/basirettir. Gerçek körlük bunun körlüğüdür. İşte inkârcıların kafalarındaki gözler değil kalp gözleri kördür; ibret almazlar. Hakikat ne kadar meydanda olursa olsun idrak etmezler.)

47. (Ey Resûlüm!) Senden, azabın (kendilerine) acele gelmesini istiyorlar. Allah (acele etmez,) sözünden de asla caymaz. Bununla beraber Rabbinin yanında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.[14] [krş. 32/5]

48. Nice memleket (halkı) vardır ki zalim olduğu halde ona mühlet verdim. Sonra onu (azabımla) alıverdim. Dönüş ancak banadır.

49. (Resûlüm!) De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

50. İman edip sâlih ameller işleyenler için bir mağfiret ve bol rızık vardır.

51. Âyetlerimizi (küçümseyip akıllarınca) âciz (geçersiz) bırakmaya çalışanlar ise,[15] kesinlikle cehennem ehlidirler.

52. Biz, senden evvel hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki o, (dâvâsına ait bir şey) temenni ettiği zaman, onun emeline dair şeytan, (insanların kalbine) bir vesvese atmış (duyduklarını saptırmış)[16] olmasın. Fakat Allah, şeytanın atacağı şeyi derhal giderir, sonra da Allah kendi âyetlerini (fitneden koruyup) sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

53. (Allah’ın böyle yapması) şeytanın (ortaya) atacağı şeyi kalplerinde bir hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara bir imtihan (konusu) yapması içindir. Şüphesiz ki zalimler, derin bir ayrılık içindedir.

54. (Ve yine,) kendilerine ilim verilenlerin, o (Kur’an’)ın, Rabbinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilip de ona iman etmeleri, böylece kalplerinin ona saygı duyması (ve bağlanması) içindir. Elbette Allah, inananları mutlaka doğru yola iletir.

55. Küfre sapanlar/inkâr edenler ise, kendilerine ansızın o saat (ölüm veya kıyamet) veya (artık hayır getirmeyen) kısır bir günün azabı gelinceye kadar ondan (Kur’an’dan) şüphe üzere kalmaya devam ederler.

56. O gün mülk (hükümranlık, hâkimiyet) Allah’ındır. (O,) insanlar arasındaki hükmünü verir. İman edip de sâlih (sevaplı) ameller işleyenler nimeti bol olan cennettedirler. [bk. 25/26; 82/19]

57. Kâfir olanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar için ise pek alçaltıcı bir azap vardır.

58. Allah yolunda göç edip de sonra öldürülen veya ölenlere gelince, muhakkak ki Allah onları en güzel rızıkla(rla) besleyecektir. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en iyisidir. [bk. 4/]

59. O, onları hoşnut olacakları bir yere mutlaka yerleştirecektir. Çünkü Allah (her şeyi) bilendir, Halîmdir (hemen ceza vermeyendir).

60. İşte böyle. Her kim kendisine yapılan cezanın (kötülüğün, haksızlığın ancak) misli ile karşılık verir de sonra (tekrar) saldırıya uğrarsa, Allah ona elbette yardım eder. Şüphesiz Allah çok affeden, çok bağışlayandır.

61. Bu böyledir. Kesinlikle (bilesiniz ki) Allah (istediğini yapar,) geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar(ak uzatır kısaltır). Şüphesiz Allah (her şeyi) işitendir, görendir.

62. Bu böyledir. Şüphesiz Allah, hakkın ta kendisidir. O’nun dışında yalvardıkları (sığındıkları putlar/ilâhlar) da batılın ta kendisidir. Doğrusu O Allah, (her şeyden) yücedir, çok büyüktür. [bk. 4/; 10/65; 31/30]

(Görüldüğü gibi batıldan maksat, Allah’ı bırakıp başkasına tapma ve bağlanma olup aynı zamanda O’nun rızasına aykırı iş ve hareketlerdir.)

63. Görmedin mi, Allah gökten yağmur indirir de, yer (onunla) yemyeşil oluverir. Doğrusu Allah çok lütufkârdır, (her şeyden) haberdardır. [krş. 10/ 61; 27/25; 31/16]

64. Göklerde ve yerde olanlar(ın hepsi) O’nundur. Doğrusu Allah elbette Ganî’dir (hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), övülmeye lâyıktır.

65. Görmedin mi, Allah yerde olan şeyleri ve emri (kanunu) ile denizde akıp giden gemileri sizin fayda ve hizmetinize vermiştir. Göğü de kendi izni olmadan, yere düşmemesi için O tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. [bk. 31/29; 45/13]

66. Size (önce) hayat verip sonra öldürecek, sonra yine diriltecek olan ancak O’dur. Gerçekten insan, çok nankördür. [bk. 2/28; 40/11; 45/26]

67. Biz her ümmet için, (kendi çağlarında) uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı (şeriat) koyduk. (Son din İslâm da gönderilen bir şeriattır.) O halde (ona uyup) bu işte, seninle asla çekişmesinler. Artık sen Rabbine davet et. Şüphesiz sen dosdoğru bir yol (olan İslâm) üzeresin.[17] [krş. 2/; 5/48]

68. Eğer seninle (dinde) mücadele ederlerse (onlara): “Allah yaptıklarınızı daha iyi bilendir.” de. [bk. 10/41; 46/8]

69. “Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.” [bk. 32/25; 60/3]

70. Bilmez misin ki Allah gökte ve yerde ne varsa (hepsini) bilir. Çünkü bu(nların hepsi), Kitab’da (Levh-i Mahfûz’da)dır. Gerçekten bu (bilme), Allah’a göre pek kolaydır.

71. (Onlar) Allah’ı bırakıp da O’nun, delil olarak hakkında hiçbir şey indirmediği ve kendilerinde de ona dair bir bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimlerin (hiçbir) yardımcısı yoktur.

72. Kendilerine açık olarak âyetlerimiz okunduğu zaman, inkâr edenlerin yüzündeki inkâr (belirtisin)i anlarsın. Neredeyse âyetlerimizi karşılarında okuyanlara saldıracaklar. (Resûlüm!) De ki: “Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş! Allah onu inkârcılara vaadetmiştir. O ne kötü (bir) dönüş yeridir!”

73. Ey insanlar! İşte size bir temsil getirildi. Şimdi onu iyi dinleyin: Sizin Allah’ı bırakıp da yalvar(ıp/tap)tıklarınız; hepsi bir araya toplansalar dahi asla bir sineği bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtarmaya bile güçleri yetmez. İsteyen de âciz (kendisinden) istenen de.

(Yani putun önüne varıp tapan, isteklerini, yapacaklarını veya şikayetlerini söyleyen de âciz, put da âciz. İslâm öncesi câhiliye devrinin müşrik Arapları, heykel putlarının önünde törenler tertip ederler, övgü ve şikayetlerini dile getirirler, birtakım adaklarla istekte bulunurlardı. İşte yüce Allah, bu ilkellik ve câhiliye âdetlerini veciz şekilde bildiriyor.)

74. Onlar Allah’ı gereği gibi (anlayıp) takdir edemediler. Doğrusu Allah çok kuvvetlidir, mutlak üstündür.

75. Allah meleklerden de, insanlardan da elçiler seçer. (Bununla birlikte) kesinlikle Allah (her şeyi) işitendir, görendir.

76. (Allah) onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. (Bütün) işler, ancak Allah’a döndürülür. [bk. 72/28]

77. Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin,[18] Rabbinize kulluk edin (emirlerine uygun yaşayın) ve hayır işleyin ki umduğunuza erişesiniz.

(Bu ve benzeri âyetlerin tatbîki, dünya ve âhiret için umduğuna kavuşmanın teminatıdır.)

78. Allah uğrunda (gereği gibi) hakkıyla (ve ancak O’nun için) cihad edin.[19] Allah’a (teslimiyet gösterip emirlerine) sımsıkı yapışın. Sizi (cihad için) O seçti ve din konusunda da üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Tıpkı babanız İbrahim’in dini(nde olduğu) gibi. O (Allah) daha önce(ki kitaplarda) ve bu (Kur’an’)da size “müslümanlar” adını verdi. Tâ ki peygamber size şâhit olsun, siz de insanlara şâhit olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a (emirlerine) sımsıkı yapışın. Mevlânız (sahibiniz) O’dur. (O) ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır! [krş. 3/]


[1] Zira bilgisi olsa tartışmaz.

[2] Alaka, döllenmiş yumurtanın (zigotun) Rahim duvarına yapışması (zona pellusida)’ndan sonraki devredir.

[3] Mudga, et halinde küçük bir parça (,5 cm).

[4] Özetle diyebiliriz ki: Kadının yumurta hücresi, erkeğin sperma hücresi ile döllenmesinden sonra artık canlı bir varlıktır ve bir hafta içinde bir hücre topluluğu halinde rahim duvarına 11 gün içinde gelip yapışır. Bu yapışma (zona pellusida)dan sonra “dut” gibi asılır ve gömülüp kanla beslenmeye başlar. İşte bu, hücrenin alaka (embriyo) safhasıdır. Mudga (fetus) safhasına kadar bu cenin (embriyo), bir et parçası halini alır ve çıkan somitlerle organ yerleri belli olur. Sekizinci haftanın sonunda, ceninin dış görünümü bir insan şeklini alır. Artık hızla gelişen ceninin (23/) kemikleri, kasları ve derisi teşekkül etmiş olarak büyümeye devam eder. Nihayet doğumla neticelenir. Canlı doğmak kaydıyla, çocuğun hak ve hukuku da cenin halinde iken başlar (Bâr, s. ). (Ayrıca bk. 39/6). Cenin canlı oldukça miras hakkı devam eder. Hilkati tamamlanmış cenin düşürülürse diyeti verilir (Müslim (Davudoğlu), II, ; Molla Hüsrev, s. ).

[5] Oysa Allah’ın varlığı hakkında tartışan ateistler, görünmeyen akıllarının varlığını kabul etmeleriyle çelişkiye düştüklerini bilmezler. [bk. 31/20]

[6] Bu yukarıdaki mâna, “Tavana bir ip uzatıp sonra (protesto için nefesini) kessin (kendini assın, yardım yine kesilmez).” şeklinde verilen mânaya nispetle vâkıaya daha mutâbıktır. [bk. Râzî, XVI, ]

[7] Secde âyeti konusunda bk. 7/

[8] Rivayete göre, İbrahim (as.), Ebû Kubeys dağına çıkarak insanları haccetmeye davet etmiştir. Hasan-ı Basrî’nin rivayetine göre bu hitap Hz. Peygamber’edir. Beydâvî de bunu nakletmiştir. Hz. Peygamber, Vedâ haccında âyetin gereği olan haccı duyurmuştur (Ayntâbî, III, ).

[9] Bu hayvanlar En’âm sûresinde (6/) belirtilen kurbanlıklar olup; deve, inek koyun ve keçidir. Hacda ceza dışında kesilen kurban şükür kurbanı olup vâciptir; zenginliğinden dolayı keseceği kurban yerine geçmez. Hacda ceza veya nezir kurbanı dışındaki kurbanların etinin yenmesi hususunda fıkıh kitaplarında imamların bazı değişik görüşleri vardır.

[10] Arapça’da insan heykellerine (neden yapılırsa yapılsın) “vesen” denilmiştir. İbni Âbidîn, “Vesen, cüssesi olan, insan suretinde ağaçtan, taştan, gümüş ve saireden yapılan heykellerdir. Çoğulu ‘evsân’ şeklindedir. Sanem ise cüssesiz surettir.” diye kaydetmiştir. Müşrik Araplar’ın bunların dışında hevâ ve hevesini veya bir eşyayı yahut kendi cinsinden birisini dünyevî gaye ve pâyelerle yüceltip putlaştırmaları da çok olmuştur. [bk. 25/43; 29/25; 45/23]

[11] Develer ayakta boğazlanırken ön ayaklarının biri katlanıp bağlanır.

[12] Çünkü “Allah’ı tanıyoruz” deseler bile O’nun hüküm ve hâkimiyetini kabul etmeyen müşrikler, bütün mâbetlere düşmanlık ederler.

[13] Burada Hz. Musa’nın yalanlanmasının meçhul sîgası ile ifade edilmesinin sebebi onun diğer peygamberler gibi kavmi tarafından değil, Kıptîler tarafından yalanlandığına işaret etmek içindir (Beydâvî).

[14] Şu halde zaman izâfîdir. Özellikle insanlar, zamanın çabuk geçmesini istediklerinde bir türlü geçmek bilmeyişi bunu gösterir. Kaldı ki bizim hesabımıza göre bin yıl olan zaman parçası Allah katında bir gün kadardır. Bu âhiret azabına karşı bir uyarıdır.

[15] Yahut, “Âyetlerimiz(i geçersiz bırakma) hususunda birbirlerini âciz bırakırcasına yarışanlar ise&#;” [krş. 34/5, 38]

[16] Mehmed Vehbi, IX,

[17] En doğru yol, Allah’ın son gönderdiği ve bütün hükümlerin tamamlandığı din, İslâm olup artık tartışmaya lüzum yoktur. Bundan önceki bütün dinler hem tahrif edilmiş hem de hükmü kalmamıştır. Dolayısıyla Yahudilik ve Hıristiyanlığı, İslâm ile eşit göstermek yanlıştır. [bk. 2/83 ve açıklaması]

[18] İmam Şâfiî âyette geçen secdeyi tilâvet secdesi olarak almıştır, Hanefîlere göre ise buradaki secde namazda yapılması istenen secdedir.

[19] Cihad ancak, müslümanlara cephe alan/düşmanlık eden ve savaş açanlara karşı, Allah nizamının hâkim olması için yapılır.

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi T&#;rk&#;e Okunuşu, Arap&#;a Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Son Dakika Haberler

SurelerHac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi T&#;rk&#;e Okunuşu, Arap&#;a Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Hac Suresi - . Ayet Tefsiri

Ayet


  • يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ

    ﴿٧٧﴾

  • وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِهٖؕ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّٖينِ مِنْ حَرَجٍؕ مِلَّةَ اَبٖيكُمْ اِبْرٰهٖيمَؕ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِمٖينَ مِنْ قَبْلُ وَفٖي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهٖيداً عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِؕ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصٖيرُ

    ﴿٧٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾77﴿

Ey iman edenler! R&#;k&#; edin, secdeye kapanın, rabbinize ibadet edin, d&#;nya ve &#;hiret i&#;in faydalı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz.

﴾78﴿

Allah yolunda, gerektiği gibi cihad edin. Sizi O se&#;ti ve size din konusunda hi&#;bir g&#;&#;l&#;k y&#;klemedi; ceddiniz İbr&#;him’in dininde olduğu gibi. O size hem daha &#;nce hem de bu Kur’an’da “m&#;sl&#;manlar” adını verdi ki peygamber size şahitlik etsin, siz de insanlara şahitlik edesiniz. Haydi namazı kılın, zek&#;tı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin mevl&#;nız O’dur. O ne g&#;zel mevl&#;dır ve ne iyi yardımcıdır.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Râzî (XXIII, ), yukarıda Allah’ın varlığı, birliği (ilâhiyyât) ve peygamberlik (nübüvvât) konularına değinildikten sonra burada dinî hükümlere (şerâyi‘) yer verildiğini ve bunların dört yönden açıklandığını belirtir: 1. Emrin muhatabı: “Ey iman edenler!” buyurularak hükmün kimleri kapsadığı açıklanmıştır; ancak burada sadece müminlerin kastedildiği kanaatini taşıyanların yanı sıra, iman etme durumunda bulunan, yani yükümlülük çağında ve şartları içinde bulunan herkesin bu hitabın kapsamında olduğunu savunan âlimler de vardır. 2. Emrin konusu: Bu çerçevede dört husus zikredilmiştir: a) Rükûa varıp secdeye kapanma yani namaz kılma, b) Allah’a ibadet etme, c) İyi işler yapma, d) Allah yolunda gerektiği gibi cihad etme. Bunlardan âyette geçen ilk üç iş arasında bir genellik-özellik ilişkisi görülür. Şöyle ki, namazdan sonra onu da içine almak üzere genel anlamıyla ibadetler, kulluk davranışları emredilmiş, Allah’a kulluktan sonra onu da içine almak üzere genel anlamıyla iyi işlerin –ki bunun diğer yönü yaratılmışlara iyilik etmektir– yapılması istenmiştir (kanaatimize göre “cihad”ın “Allah’ın hoşnutluğu için ortaya konan her türlü çaba, kararlı davranış” şeklindeki geniş anlamı esas alındığında âyetteki dördüncü buyruk da bu genellik-özellik ilişkisine dahil edilebilir; zira bu anlamıyla cihad, henüz “iyi iş” olarak nitelenemeyecek yani sonuçlanmamış çabaları da ifade eder, ki bu (c) şıkkını da kapsar). 3. Bu emirleri kabullenmenin gerekçeleri:

a) Allah’ın seçmesi, b) İbrâhim’in dininde de böyle olması ve daha önce de “müslümanlar” adının verilmiş olması, c) Peygamber’in tanık kılınması. 4. Öncekileri teyit anlamına gelen izahat: Namazı kılıp zekâtı vermemiz yani farzları yerine getirmemiz, sonra da Allah’a sımsıkı sarılmamız yani O’nun verdiği aklî ve naklî delilleri değerlendirmemiz, lutuflarından yararlanmamız ve korumasına sığınmamız istenmektedir.

Allah yolunda cihaddan söz edilirken “gerektiği gibi” kaydının konması hakkında: a) Dünya menfaati gözetmeksizin sırf Allah’a ibadet anlayışıyla cihad ediniz, b) Allah yolunda çaba harcarken kınanmaktan çekinmeyiniz, c) Dinin icaplarını ayakta tutmak için maddî mânevî her türlü imkânı seferber ediniz ve nefsinize uymayınız gibi açıklamalar yapılmıştır (Taberî, XVII, ; Râzî, XXIII, 72; cihad hakkında bk. Nisâ 4/84, 95; Mâide 5/35; Tevbe 9/73).

âyette geçen ve “güçlük” diye çevrilen harec kelimesi kişiyi sıkıntıya, darlığa sokan güçlükleri ifade eder. Dinde hiçbir güçlük yüklenmemesi de, dinî yükümlülüklerin hiçbir çaba gerektirmediği ve insana hiçbir meşakkat getirmediği anlamında değildir. Yükümlülük konusunu naslar ışığında inceleyen İslâm âlimleri özetle şu sonuçlara ulaşmışlardır: Bir fiilin yükümlülük konusu olabilmesinin şartlarından biri, o fiilin mükellefin gücü dahilinde olmasıdır. Fakat bu, söz konusu fiilin hiçbir meşakkat taşımaması demek değildir. Kişinin yeme içme gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılaması bile bir meşakkat içerir. Zaten hiçbir çaba gerektirmeyen, hiçbir meşakkat taşımayan bir işle mükellef tutmak “yükümlülük” kavramıyla bağdaşmaz. Bu âyette ve benzeri içerikteki naslarda verilmek istenen mesaj şudur: Allah Teâlâ’nın kullarını yükümlü tuttuğu işlerde esas amaç bu işin getirdiği meşakkatin kendisi değil, bu meşakkate katlanmanın ortaya çıkaracağı yararlı sonuçlardır. Meselâ oruç tutma ile yükümlü kılmaktan maksat, kişinin oruç yasaklarına katlanarak eziyet çekmesine yol açmak değil, ruhen temizlenmesi ve yücelmesini, başkalarının mahrumiyetlerini bizzat yaşayarak kavramasını, böylece ahlâkî erdemlerini arttırmasını sağlamaktır. Bu konuda özellikle şu iki husus büyük önem taşımaktadır: a) İnsanların, daha çok sevap alma vb. düşüncelerle dine ilâveler yapmaya çalışmamaları, b) Kolaylaştırmanın İslâm’ın temel ilkelerinden olduğu.

Yeterli dinî bilgiye sahip olmayan veya bu konudaki ilkeleri iyi kavramamış bulunan dindar insanların, sevaplarını arttırma düşüncesiyle dinde olmayanları da ona ekleme eğilimi içine girmeleri yaygın bir durum olduğu için, Hz. Peygamber yakın çevresinde bu tür yönelişleri gördüğünde hemen insanları uyarmıştır. Meselâ güneşin altında ayakta durarak oruç tutmayı adadığını öğrendiği bir adama, orucunu tamamlamasını fakat güneşin altında ayakta durmamasını emretmiştir (Resûlullah’ın bu konudaki bazı uyarı ifadeleri için bk. Buhârî, “Nikâh”, 1; Müslim, “Sıyâm”, ).

Kolaylaştırma (teysîr) İslâmiyet’in temel ilkelerinden olup birçok âyet ve hadiste bu noktaya vurgu yapılmıştır. Meselâ bir hadiste İslâm’ın kolaylık dini olduğu ifade edilmiş (Buhârî, “Îmân”, 29), Hz. Peygamber de kendisinin kolaylaştırıcı bir eğitimci olduğunu belirtmiştir (Müslim, “Talâk”, 4; ayrıca bk. Bakara 2/; Nisâ 4/28; Mâide 5/6). Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir ölçüyü yine Resûlullah’ın hayatından öğreniyoruz. Hz. Âişe’nin verdiği bilgiye göre Peygamber efendimiz, Allah tara­fından kural konmamış bir konuda iki seçenekle karşı karşıya geldiğinde bunlardan en kolay olanı tercih ederdi; fakat Allah’ın koyduğu hükümlerin yerine getirilmesi için de herkesten titiz davranırdı (Buhârî, “Menâkıb”, 27; Müslim, “Fezâil”, 20).

âyetin “ceddiniz İbrâhim’in dininde olduğu gibi” şeklinde çevrilen kısmı daha çok “Size de onun dininde olan kolaylıklar sağlandı” veya –daha öncesiyle irtibatlandırılarak– “Ceddiniz İbrâhim’in yolunu izleyiniz; onun gibi kulluk ediniz, iyi işler yapınız” mânalarıyla açıklanmıştır (Taberî, XVII, ; Şevkânî, III, ). Hz. İbrâhim’in dinine yapılan gönderme, başta tevhid olmak üzere dinin temel ilkeleriyle ilgili olup, Hz. Muhammed’in getirdiği dinin kendine özgü hükümlerinin bulunduğunda şüphe yoktur (Râzî, XXIII, 74). Burada Hz. İbrâhim’in “babanız, dedeniz” şeklinde nitelenmesini, âyetin hitap ettiği ilk müslüman toplumun çoğunluğunun onun soyundan gelmesine bağlayan müfessirler bulunduğu gibi, birçok müfessir de bunun müslümanların peygamberinin ceddi olması dolayısıyla kullanılmış bir hürmet ifadesi olduğunu söyler. Kanaatimizce –âyetin vermek istediği mesaj dikkate alındığında– ikinci yorumu biraz daha genişleterek burada Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesindeki öncülüğüne, dünya nüfusunun önemli bir kısmının asılları itibariyle İbrâhim çizgisindeki dinlerin mensupları oluşuna ve bu sebeple onun sahip olduğu özel konuma, dolayısıyla kendisine duyulan sevgi ve saygıya işaret edildiğini söylemek daha isabetli olur. Birinci yorumu desteklemek amacıyla Süleyman Ateş şu açıklamaları yapar: “Bu ifade gösteriyor ki Hz. Muhammed’in ilk hedefi, kendi kavmi olan Araplar’ı müslüman yapmaktı. Kur’an-ı Kerîm’deki ‘ey insanlar’ hitaplarında kastedilen insanlar Araplar’dır. () Burada hitap edilen insanlara İslâm ‘atanız İbrâhim’in dini’ olarak tanımlanıyor. İbrâhim’in, ataları olduğuna inananlar Araplar’dı. Bütün dünya insanları, İbrâhim’in kendi ataları olduğuna inanmazlar. Zaten böyle bir şey doğru da olmaz. Demek ki burada hitap edilen ‘insanlar’ sözü, bütün insanlar değil, Araplar’dır” (VI, 54). Hz. Peygamber’in öncelikle kendi yakın çevresini İslâm’a davet etmesi tabiidir; fakat bu husus zikredilen sonucu çıkarmaya yeterli değildir. Ayrıca, bu açıklama kendi içinde bazı yanlışlıklar taşımaktadır. Her şeyden önce Kur’an-ı Kerîm’deki ‘ey insanlar!’ hitaplarında kastedilen insanların daima Araplar olduğunu söylemek isabetli olmaz (meselâ bk. Bakara 2/21; Nisâ 4/1; Hucurât 49/13). Kaldı ki burada söz konusu âyetin bağlı olduğu âyette “ey insanlar!” değil, “ey iman edenler!” hitabı bulunmaktadır. Bu yaklaşımı eleştirel biçimde ele almamıza yol açan asıl sebep ise, bazı yazarların bu yorumu normal sınırının dışına taşırmalarıdır. Şöyle ki, Süleyman Ateş’in de belirtilen açıklamasında kendisinden yararlandığı anlaşılan Derveze’nin, bu âyeti Arap milliyetçiliğinin Kur’an’daki dayanaklarından biri izlenimini verecek biçimde tefsir etmesi, Kur’an’ın yorumunda tarihî verilerden istifade ederek önemli tahlillere yer verdiği değerli eserine gölge düşürmektedir. Derveze’nin bu yorumuna göre, söz konusu âyetle müslüman Araplar için İslâm toplumunda özel bir konum belirlenmiş, onlara büyük bir görev yüklenmiş ve onlar insanlara doğru yolu göstermeleri için Allah tarafından özel olarak “seçilmiş”lerdir (VII, ). Oysa “Sizi O seçti” cümlesinin lafzında da, bağlamında da Arap ırkının seçimine dair en küçük bir tutamak bulunmamaktadır. Zira hitap bütün müminleredir; ardından Kur’an’da –geniş anlamıyla– tevhid inancı etrafında birleşen bütün ilâhî din mensupları için kullanılan “müslümanlar” nitelemesine yer verilmektedir. Öte yandan Kur’an’da haklarında “seçme” ve “üstün kılma” mânası taşıyan fiillerin kullanıldığı kişi veya topluluklar kendilerine yüklenen görevin yüceliğinden ötürü ve bu sorumluluğun bilincini koruma şartına bağlı olarak övülmüşler, bir ırka mensup olmak asla bir övgü veya ayrıcalık sebebi sayılmamıştır. Dolayısıyla burada da “seçme” fiili, tevhid inancının ve Allah’ın hoşnutluğunu hak ettirecek bir hayat tarzının yaygınlaştırılması, bu konuda insanlara öncülük edilmesi yönünde bütün müslümanlara yüklenen şerefli göreve işaret etmektedir. Kaldı ki bu fiili içeren cümlede asıl vurgu seçenle ilgilidir, yani cümlede bu görevi verenin Allah olduğu belirtilmektedir.

“Size ‘müslümanlar’ adını verdi” cümlesinin öznesi, bir yoruma göre Hz. İbrâhim’dir. O’nun “Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar” (Bakara 2/) şeklindeki duası kabul edilip Hz. Muhammed’in kendi ümmeti gibi bir ümmete gönderileceği ve onlara da “müslümanlar” adı verileceği bildirilmiştir. Râzî’nin daha kuvvetli bulduğu yoruma göre ise burada cümlenin öznesi Allah’tır; “Allah sizi gerek önceki kitaplarda gerekse bu Kur’an’da müslümanlar olarak adlandırdı” anlamına gelmektedir (Râzî, XXIII, 74).

“Ki Peygamber size şahitlik etsin, siz de insanlara şahitlik edesiniz” ifadesini şöyle açıklamak mümkündür: Gerektiği gibi cihadın, dindarlığın, müslümanlığın nasıl olacağını Peygamber size fiilen göstersin, öğretsin, hakka tanıklık eden bir örnek kişilik olsun; siz de ona tâbi olarak bütün insanlara örnek şahsiyetler, hakikatin tanıkları olun (Elmalılı, V, ; başka yorumlar için bk. Bakara 2/). Bakara sûresinin âyetinde “ümmet”in özelliği üzerinde durulduğu için ümmetin tanıklığına, burada ise “din”in özelliğinden söz edildiği için Peygamber’in tanıklığına öncelik verilmiştir (İbn Âşûr, XVII, ).

Allah’a karşı gelmekten sakınma uyarısıyla başlayan sûre, en iyi dost ve yardımcının Allah olduğuna dikkat çekerek sona ermektedir.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa:

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac
Son Güncellenme:

Bu bağlamda Hac Suresi, Kur’an-ı Kerim’in Suresi olarak belirtilmektedir. Bu surenin ayetlerinin büyük bir kısmı Mekke’de indirilmiştir. Ancak bazı ayetlerin de Medine döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Hac Suresi, indirilmeden önce Nur Suresi indirildikten sonra da Münafikun Suresi nazil olmuştur. Hac Suresi içerisinde toplamda 78 ayet-i kerime yer almaktadır. Bu ayetlerde de farklı konulardan bahsedilmektedir.

Haberin Devamı

Öneri:
Ayetel Kürsi

 Hac Suresi içerisinde başta hac ibadeti olmak üzere; kıyamet gününden, bu günde yaşanacak sahnelerden, bazı peygamberlerden ve kavimlerden bahsedilmektedir. Bu bağlamda Hac Suresi’nde Hz. İbrahim ve Hz. Lut’a yer verilmektedir. Bunun dışında da Kurbandan, Ad ve Semud kavimlerine atıflarda bulunulmaktadır. Mahşer günü azaptan kurtulmak isteyen kişilere bolca Hac Suresi okuması tavsiye edilmektedir. Bu bağlamda Hac Suresi hakkında yoğun bir araştırma yapılmaktadır. Hac Suresinin okunuşları, anlamı, tefsir ve Diyanet meali de bu araştırmaların temel konuları arasında yer almaktadır. Aşağıda yer alan başlıklarda Hac Suresi’yle ilgili tüm bilgilere yer verilmektedir.

Hac Suresi Türkçe Okunuşu

Haberin Devamı

funduszeue.info eyyühen nasütteku rabbeküm inne zelzeletes saati şey'ün azıym
funduszeue.info teravneha tezhelü küllü mürdıatin amma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase sükara ve ma hüm bi sükara ve lakinne azabellahi şedıd
funduszeue.info minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri ılmiv ve yettebiu külle şeytanim merıd
4.Kütibe aleyhi ennehu men tevellahü fe ennehu yüdıllühu ve yehdıhi ila azabis seıyr
funduszeue.info eyyühen nasü in küntüm fı raybim minel ba'si fe inna halaknaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme mim mudğatim muhallekativ ve ğayri muhallekatil li nübeyyine leküm ve nükirru fil erhami ma neşaü ila ecelim müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm ve minküm mey yüteveffa ve minküm mey yürüddü ila erzelil umüri li keyla ya'leme mim ba'di ılmin şey'a ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve embetet min külli zevcim behıc
funduszeue.info bi ennellahe hüvel hakku ve ennehu yuhyil mevta ve ennehu ala külli şey'in kadır
funduszeue.info ennes saate atiyetül la raybe fıha ve ennellahe yeb'asü men fil kubur
funduszeue.info minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri ılmiv ve la hüdev ve la kitabim münır
funduszeue.info ıtfihı li yüdılle an sebılillah lehu fid dünya hızyüv ve nüzıkuhu yevmel kıyameti azabel harıyk
Zalike bima kaddemet yedake ve ennellahe leyse bi zallamil lil abıd
Ve minen nasi mey ya'büdüllahe ala harf fe in esabehu hayrunıtmeenne bih ve in esabethü fitnetüninkalebe ala vechihı hasirad dünya vel ahırah zalike hüvel husranül mübın
Yed'u min dunillahi ma la yedurruhu ve ma la yenfeuh zalike hüved dalalül beıyd
Yed'u le men darruhu akrabü min nef'ıh lebi'sel mevla ve lebi'sel aşır
İnnellahe yüdhılüllezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enhar innellahe yef'alü ma yürıd
Men kane yezunnü el ley yensurahüllahü fid dünya vel ahırati felyemdüd bi sebebin iles semai sümmelyakta' felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yeğıyz
Ve kezalike enzelnahü ayatim beyyinativ ve ennellahe yehdı mey yürıd
İnnellezıne amenu vellezıne hadu ves sabiıne ve nesara vel mecuse vellezıne eşraku innellahe yefdılü beynehüm yevmel kıyameh innellahe ala külli şey'in şehıd
E lem tera ennellahe yescüdü lehu men fıs semavati ve men fil erdı veş şemsü vel kameru ven nücumü vel cibalü veş şeceru ved devabbü ve kesırum minen nas ve kesırun hakka aleyhil azab ve mey yühinillahü fe ma lehu min mükrim innellahe yef'alü ma yeşa'
Hazani hasmanıhtesamü fı rabbihim fellezıne keferu kuttıat lehüm siyabüm min nar yüsabbü min fekı ruusihimül hamım
Yusheru bihı ma fı bütunihim vel cülud
Ve lehüm mekamiu min hadıd
Küllema eradu ey yahrucu minha min ğammin üıydu fıha ve zuku azabel harıyk
İnnellahe yüdhılüllezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enharu yühallevne fıha min esavira min zehebiv ve lü'lüa ve libasühüm fıha harır( Ayet secde ayetidir.)
Ve hüdu ilet tayyibi minel kavli ve hüdu ila sıratıl hamıd
İnnellezıne keferu ve yesuddune an sebılillahi vel mescidil haramillezı cealnahü lin nasi sevaenil akifü fıhi vel bad ve mey yürid fıhi bi ilhadim bi zulmin nüzıkhü min azabin elım
Ve iz bevve'na li ibrahıme mekanel beyti el la tüşrk bı şey'ev ve tahhir beytiye littaifıne vel kaimıne ver rukkeıs sücud
Ve ezzin fin nasi bil hacci ye'tuke ricalev ve ala külli damiriy ye'tıne min külli feccin amıyk
Li yeşhedu menafia lehüm ve yezkürüsmellahi fı eyyamim ma'lumatin ala ma razekahüm mim behımetil en'am fe külu minha ve at'ımül baisel fekıyr
Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzurahüm velyettavvefu bil beytil atiyk
Zalike ve mey yüazzım hurumatillahi fe hüve hayrul lehu ında rabbih ve ühıllet lekümül en'amü illa ma yütla aleyküm fectenibür ricse minel evsani vectenibu kavlez zur
Hunefae lillahi ğayra müşrikıne bih ve mey yüşrik billahi fe keennema harra mines semai fe tahtafühüt tayru ev tehvı bihir rıhu fı mekanin sehıyk
Zalike ve mey yüazzım şeairallahi fe inneha min takvel kulub
Leküm fıha menafiu ila ecelim müsemmen sümme mehıllüha ilel beytil atiyk
Ve li külli ümmetin cealna mensekel li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm mim behımetil en'am fe ilahüküm ilahüv vahıdün fe lehu eslimu ve beşşiril muhbitın
Ellezıne iza zükirallahü vecilet kulubühüm ves sabirıne ala ma esabehüm vel mükıymis salati ve memma razaknahüm yünfikun
Vel büdne cealnaha leküm min şeairillahi leküm fıha hayrun fezkürüsmellahi aleyha savaf fe iza vecebet cünubüha fe külu minha ve at'ımül kania vel mu'terr kezalike sehharnaha leküm lealleküm teşkürun
Ley yenalellahe lühumüha ve la dimaüha ve lakiy yenalühüt takva minküm kezalike sehharaha leküm li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve beşşiril muhsinın
İnnellahe yüdafiu anillezıne amenu innellahe la yühıbbü külle havvanin kefur
Üzine lillezıne yükatelune bi ennehüm zulimu ve innellahe ala nasrihim le kadır
Ellezıne uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa ey yekulu rabbünellah ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dıl lehüddimet savamiu ve biyeuv ve salevatüv ve mesacidü yüzkeru fıhesmüllahi kesıra ve le yensurannellahü mey yensuruh innellahe le kaviyyün azız
Ellezıne im mekkennahüm fil erdı ekamus salate ve atevüz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akıbetül ümur
Ve iy yükezzibuke fe kad kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve semud
Ve kavmü ibrahıme ve kavmü lut
Ve ashabü medyen ve küzzibe misa fe emleytü lil kafirıne sümme ehaztühüm fe keyfe kane nekır
Fe keeyyim min karyetin ehleknaha ve hiye zalimetün fe hiye haviyetün ala uruşiha ve bi'rim müattaletiv ve kasrim meşıd
E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubüy ya'kılune biha ev azanüy yesmeune biha fe innehü la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur
Ve yesta'ciluneke bil azabi ve ley yuhlifellahü va'deh ve inne yevmen ınde rabbike ke elfi senetim mimma teuddun
Ve keeyyim min karyetin emleytü leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesıyr
Kul ya eyyühen nasü innema ene leküm nezırum mübın
Fellezıne amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve rizkun kerım
Vellezıne seav fı ayatina müacizıne ülaike ashabül cehıym
Ve ma erselnamin kablike mir rasuliv ve la nebiyyin illa iza temenna elkaş şeytanü fı ümniyyetih fe yensehullahü ma yulkış şeytanü sümme yuhkimüllahü ayatih vallahü alımün hakım
Li yec'ale ma yülkış şeytanü fitnetel lillezıne fı kulubihim meraduv vel kasiyeti kulubühüm ve innez zalimıne le fı şikakım beıyd
Ve li ya'lemellezıne utül ılme ennehül hakku mir rabbike fe yü'minu bihı fe tuhbite lehu kulubühüm ve innellahe le hadillezıne amenu ila sıratım müstekıym
Ve la yezalüllezıne keferu fı miryetim minhü hatta te'tiyehümüs saatü bağteten ev ye'tiyehüm azabü yevmin akıym
Elmülkü yevmeizil lillah yahkümü beynehüm fellezıne amenu ve amilus salihati fı cennatin neıym
Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina fe ülaike lehüm azabüm mühın
Vellezıne haceru fı sebılillahi sümme kutilu ev matu le yerzükanne hümüllahü rizkan hasena ve innellahe lehüve hayrur razikıyn
Le yüdhılennehüm müdhaley yerdavneh ve innellahe leallımün halım
Zalik ve men akaba bi misli ma ukıbe bihı sümme büğıye aleyhi le yensirannehüllah innellahe le afüvvün ğafur
Zalike bi ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehar fil leyli ve ennellahe semıum besıyr
Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve enne ma yed'une min dunihı hüvel batılü ve ennellahe hüvel aliyyül kebır
E lem tera ennellahe enzele mines semai maen fe tüsbihul erdu muhdarrahv innellahe latıyfün habır
Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve innellahe lehüvel ğaniyyül hamıd
E lem tera ennellahe sehhara leküm ma fil erdı vel fülke tecrı fil bahri bi emrih ve yümsiküs semae en tekaa alel erdı illa bi iznih innellahe bin nasi le raufür rahıym
Ve hüvellezı ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm innel insane le kefur
Li külli ümmetin cealna menseken hüm nasikuhü fe la yünaziunneke fil emri ved'u ila rabbik inneke le ala hüdem mustekıym
Ve in cadeluke fe kulillahü a'lemü bima ta'melun
Allahü yahkümü beyneküm yevmel kıyameti fıma küntüm fıhi tahtelifun
E lem ta'lem ennellahe ya'lemü ma fis semai vel ard inne zalike fı kitab inne zalike alellahi yesır
Ve ya'büdune min dunillahi ma lem yünezzil bihı sültanev ve ma leyse lehüm bihı ılm ve ma liz zalimıne min nesıyr
Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin ta'rifü fı vücuhillezıne keferul münker yekadune yestune billezıne yetlune aleyhim ayatina kul efe ünebbiüküm bişerrim min zaliküm ennar veadehellahüllezıne keferu ve bi'sel mesıyr
Ya eyyühen nasü duribe meselün festemiu leh innellezıne ted'une min dunillahi ley yahlüku zübabev ve levictemu leh ve iy yeslübhümüz zübabü şey'el la yestenkızuhü minh daufet talibü vel matlub
Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün azız
Allüh yastafı minel melaiketi rusülev ve minen nas innellahe semıum besıyr
Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur
Ya eyyühellezıne amenürkeu vescüdu va'büdu rabbeküm vef'alül hayra lealleküm tüflihun
Ve cahidu fillahi hakka cihadil hüvectebüküm ve ma ceale aleyküm fid dıni min harac millete ebıküm ibrahım hüve semmakümül müslimıne min kablü ve fı haza lı yekuner rasulü şehıden aleyküm ve ketunu şühedae alen nas fe ekıymüs salate ve atüz zekate va'tesımu billah hüve mevlaküm fe nı'mel mevla ve nı'men nesıyr

Haberin Devamı

Hac Suresi Türkçe Anlamı

Haberin Devamı

funduszeue.info insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
funduszeue.info göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
funduszeue.infoardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı halde Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.
4.Şeytan hakkında, "Her kim onu dost edinirse mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler" diye yazılmıştır.
funduszeue.info insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir "alaka"dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir "mudga"dan3 yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.
funduszeue.info böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O ölüleri diriltir ve O her şeye hakkıyla kadirdir.
7.Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki kimseleri diriltecektir.
8, funduszeue.infoardan öylesi de vardır ki, ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olduğu halde kibirlenerek insanları Allah'ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.
(Ona), "İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah kesinlikle kullara zulmedici değildir" (denir.)
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.
O, Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.
Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır!
Muhakkak ki Allah iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Her kim ona (Muhammed'e) Allah'ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi?
Böylece biz Kur'an'ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola iletir.
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah'a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.
Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini yapar.
İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkar edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
Onlar için bir de demirden topuzlar vardır.
Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, "Tadın yangın azabını" denilir.
Şüphesiz, Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.
Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye layık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir.
İnkar edenler ile Allah'ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız.
Hani biz İbrahim'e, Kâbe'nin yerini, "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle" diye belirlemiştik.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde5 (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler.
Bu böyle. Kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse bu Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında6 bütün hayvanlar size helal kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
Allah'a yönelen, ona ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir
Bu böyle. Her kim de Allah'ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah'a karşı gelmekten sakınmasından)dır.
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar bir takım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)'dir.
Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.
Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.
Onlar, haksız yere, sırf, "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah'a aittir.
Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
43, İbrahim'in kavmi ile Lût'un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkarcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkar etmek nasılmış, (gördüler).
Halkı zulmetmekteyken helak ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem saraylar vardır!
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Halbuki Allah asla va'dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.
Zalim oldukları halde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla yakaladığım nice memleket halkları vardır. Dönüş yalnız banadır.
De ki: "Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım."
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama, güzel bir nimet (cennet) vardır.
Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.
Senden önce hiçbir resül ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah âyetlerini sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler derin bir ayrılık içindedirler.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir.
İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün8 azabı gelip çatıncaya dek o Kur'an'dan bir şüphe içinde kalırlar.
İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah'ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. Artık iman edip salih ameller işlemiş olanlar Naîm Cennetleri'ndedirler.
İnkar edip âyetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır.
Bu böyle. Çünkü Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O'nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.
Allah'ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? Şüphesiz, Allah çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır.
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye layıktır.
Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O halde din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: "Allah yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir."
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.
Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i mahfuz'da)dır. Şüphesiz bu Allah'a göre çok kolaydır.
Onlar, Allah'ı bırakıp, hakkında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman o kafirlerin yüz ifadelerinden inkarlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: "Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş Allah onu kafirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!"
Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Allah meleklerden de resüller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah'a döndürülür.
Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur'an'da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahitt (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!

Haberin Devamı

Hac Suresi Arapça Yazılışı

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Okunuşu ve Anlamı - Hac Suresi Türkçe Okunuşu, Arapça Yazılışı, Anlamı, Fazileti ve Diyanet Meali

Hac Suresi Dinle

Hac Suresi Konusu

Sûrenin başında insanlara Allah’ın birliğine inanma ve O’na saygısızlıktan kaçınma çağrısı yapılırken kıyamet gününün dehşeti hatırlatılmakta, öldükten sonra dirilmenin gerçekliğini kavratmak için insanın meydana gelişine ilişkin aşamalardan ve tabiattaki yenilenmelerden söz edilmektedir. Daha sonra hac ve kurban ibadetinin amaçlarına,müslümanlara varlık mücadelelerini sürdürmeleri için hicret ve düşmanla savaş müsaadesi verildiğine değinilmekte, önceki toplumların başına gelenlerden ibret alınması için uyarılar yapılmakta, peygamberlerin getirdiği vahyin ilâhî kaynaklı olduğuna dikkat çekilmekte, evrende Allah’ın varlık ve birliğini gösteren deliller üzerinde düşünme fırsatı veren örneklere işaret edilmekte ve sonunda da müslümanlara, kendilerine yüklenen ulvî görevin bilincinde olmaları çağrısı yapılmaktadır.

İman, şirk, ibadet, cihad gibi konular üç ana çerçevede ele alınmaktadır. Bunlar hicret, savaş ve hacdır. Her üçünde de insanın yerini yurdunu terkedip uzaklara gitmesi, çeşitli zahmetlere katlanması ve aynı inancı taşıyanlarla kader birliği etmesi söz konusudur. Kader birliği ise millet ve ümmet olmanın, bir toplum haline gelmenin temel şartıdır. Hz. Peygamber o tarihteki örneklerine uygun bir devlet kurmak isteseydi Hâşimî sülâlesinin gücüne dayanmak zorunda kalacaktı. Halbuki o, önce inanç ve kültür temeli üzerine kurulan yepyeni bir ümmet meydana getirmiştir. Sûre, etnik ve kültürel kökenleri farklı insanların ümmet olmak için nelere sahip bulunmaları ve neler yapmaları gerektiği hususunda âdeta bir gündem belirlemektedir. Hicret öncesinde inmeye başlayan sûre, müslümanları güçlü bir birlik oluşturmaya ve onları hicret sonrasında ortaya çıkacak devleti kurmaya hazırlar gibidir (Emin Işık, “Hac Sûresi”, DİA, XIV, ).

Hac Suresi Fazileti

Kurtubî –Gaznevî’den naklen– şöyle bir tesbite yer verir: Hac sûresi en ilginç sûrelerdendir; kısmen gece kısmen gündüz, kısmen se­fer­de kısmen hazarda, bir kısmı Mekke’de bir kısmı Medine’de, bir kısmı savaş sırasında, bir kısmı barış döneminde inmiştir; hem nâsih hem mensuh âyetler, hem muhkem hem müteşâbih âyetler içerir (XII, 5).

Ebû Hanîfe ve Süfyân es-Sevrî gibi âlimlere göre bu sûrede sadece bir secde âyeti vardır ( âyet). Aralarında Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in de bulunduğu bir grup âlime göre ise 18 ve âyetlerinde secde yapılması gerekir. Ukbe b. Âmir’in, iki secde ihtiva etmesinden hareketle bu sûrenin ayrı bir faziletinin bulunup bulunmadığı yönündeki sorusuna Hz. Peygamber’in “Evet, vardır” cevabını verdiği rivayet edilmiştir; ancak hadisin sıhhat derecesi tartışmalıdır (Kurtubî, XII, 5).

Hac Suresi Tefsir (Kur'an Yolu)

Bütün insanlara hitap edilerek Allah şuurunun canlı tutulması, O’na saygısızlık etmekten sakınılması istenirken Allah’ın “yaratıcılık,yöneticilik, sahiplik ve terbiye edicilik” özelliklerine vurgu yapan rab ismi kullanılmıştır. Bu çağrının hemen ardından kıyamet ve âhiret gerçeği hatırlatılmış, bu gerçeğin iyi kavranması için de somut bir tasvire yer verilmiştir. Kıyamet sarsıntısının sıradan bir olay olmadığı ifade edildikten sonra herkesin o ana ait sahneleri gözünde canlandırmasına imkân verecek örneklere değinilmektedir: Emzikli kadınların çocuklarını emzirmeyi dahi akıllarından çıkaran bir dehşete kapılmaları, hamile kadınların düşük yapmalarına yol açan bir şok yaşamaları, insanların gerçekte sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi davranmaları veya görünmeleri. İlk iki örnekte “her” kaydının bulunması (“her emzikli kadın”, “her hamile kadın” denmiş olması), üçüncü örnekte de bütün insanları kapsar bir ifade kullanılmış bulunması, bu olayın sıra dışılığını açıkça ortaya koymaktadır. 2. âyetin son cümlesiyle, âhiretteki azabın bu yaşananlardan da çetin olacağı kastedilmiş olabilir. Bu mâna esas alınırsa meâli şöyle olur: “Fakat (bunun ardından gelecek olan) Allah’ın azabı çok zorlu olacaktır.” Kaynaklarda bu âyetlerin tefsiri sırasında, daha çok, belirtilen sarsıntının haşir sonrası kıyamet sahnelerinden mi yoksa dünyanın sonu geldiğinde kıyamet alâmeti olarak görülecek hallerden mi olduğu hususu üzerinde durulur. Âlimlerin çoğunluğu ikinci ihtimali daha güçlü bulmuşlardır (bk. Taberî, XVII, ; Şevkânî, III, ).

 Ayetel Kürsi duasını okumak için Ayetel Kürsi linkine tıklayabilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası