I. OKUMA SEVGİSİ: Atatürk inkılâpları, sosyal içerikleri ve Türk milletini hedefleyen karar ve uygulamaları yönünden kesinlikle, uzun ve derin düşünce, analiz ve sentezin sonucudur. Bu bakımdan felsefi, fikrî ve ilmi bir temelin olmaması mümkün değildir. Bu nedenle Atatürk, karşımıza güçlü bir fikir adamı, düşünce adamı olarak çıkmaktadır. Atatürk bizzat, “Kumandanlar astlarından yüksek ve âlim olmalıdırlar.” diyerek bir devlet adamı veya yönetici için fikri veya kültürel birikimin, olgunluğun önemini ifade etmiştir. Atatürk bakımından bu birikimin oluşmasında öncelikle “okuma tutkusu”nun etkili olduğunu söylemek mümkündür. Elbette Atatürk bir bilim adamı değildir. Fakat o, bilimi “en hakiki yol gösterici” kabul ederek okuyan, araştıran, düşünen ve sentezlere varan; bunları pratik olaylara uygulayarak problemlerin çözümünü gösteren bir fikir, bir düşünce adamıdır. Onun bu özelliği diğer bütün niteliklerini etkisi altına alır. O güçlü bir düşünce adamı olduğu için, kuvvetli bir devlet adamı, lider, asker ve inkılâpçıdır. Önderliğinde gerçekleştirilen Türk inkılâbının her sahada başarıya ulaşması ve millî sınırlarımızı aşarak uluslararası bir görünüm kazanması da, onun ve hareketinin düşünce gücü ile ilgilidir. Bu nedenle günümüzde eğitim bilimcilerin “beyin teknolojisini geliştirme” kavramı ile ifade ettikleri “okuma-yazma” faaliyetinin, M. Kemal’i “Atatürk” yapan en önemli etken olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Öğrenim hayatı boyunca özellikle Manastır Askerî Lisesi yıllarında biraz da arkadaşı Ömer Naci’nin etkisiyle bilinçli bir okuma faaliyetine başlayan Mustafa Kemal’in okuma sevgisi, ilerleyen yıllarda artarak devam edecektir. Manastır’da Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal gibi dönemin güçlü Türk şairleri ile tanışan genç Mustafa, Harp Akademisi yıllarında özellikle ünlü Alman ve Japon komutanların hayatlarına ilişkin kitapları okumaya başlamıştır. İlk görev aldığı Şam’da, birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdukları Tıbbiye’den atılma Dr. Mustafa Cantekin’in dükkânındaki felsefeye, sosyalizme ve devrime ilişkin Fransızca kitapları okumuştu. O, savaş alanlarında bile kitap okuma alışkanlığından vazgeçmemişti. Çanakkale Savaşları sırasında Maydos’tan İstanbul’daki yakın tanıdığı Madam Corinne’e yazdığı 20 Temmuz günlü mektupta, oraya giden karargâh kâtiplerinden Hulki Efendi’ye satın alınması için birkaç roman adı vermesini rica etmişti. Bir süre sonra Corinne ona başka kitaplar gönderince kendisine teşekkür etmiştir. Kolordu ve Ordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu dönemde ise birçok Türk ve yabancı yazarla birlikte Avrupa’daki son gelişmelere ilişkin kitapları okuduğu görülmektedir. Mesela, XVI. Kolordu Komutanı olarak Silvan-Bitlis yöresinde bulunurken 7 Kasım–25 Aralık tarihleri arasındaki içeren 49 günlük sürede şu yedi kitabı okumuştur:
1. Namık Kemal, Tarih-i Osmanî, İstanbul,
2. Namık Kemal, Makalât-ı Siyasiye ve Edebiyye, İstanbul ().
3. Mehmet Emin Yurdakul, Türkçe Şiirler, İstanbul, ().
4. Tevfik Fikret, Rübab-ı Şikeste, İstanbul, ().
5. Ahmet Hilmi, Şehbenderzade, Filibeli, Allah’ı İnkâr Mümkün Müdür? İstanbul, ().
6. Georges Forsengrive, Mebadi-i Felsefeden Birinci Kitap: İlmünnefs, Çeviren: Ahmet Naim, İstanbul, ().
7. Alphonse Daudet, Sopho, Moeurs Parisienne.
Ordu Komutanı iken ’de okuduğu kitaplar arasında değişik yönlerden önemli şu üç yabancı eser dikkat çekmektedir:
1. Gustav Le Bon, Desequilibre du Monde (Cihan Muvazenesinin Bozulması), 2 Cilt, Çeviren: Ali Reşat, Galip Ataç, İstanbul, ().
2. Enseignement Psycologiques de la guerre Europeenne (Avrupa Harbinden Alınan Dersler), Çeviren: Abdullah Cevdet, İstanbul,
3. Louis Bohner, Madde ve Kuvvet.
Mustafa Kemal, tedavi için gittiği Karlsbad’da boş saatlerini hep okuyarak geçirmiştir. Almanca ve Fransızca dersler aldığı için daha çok yabancı dillerdeki kitapları okuduğu anlaşılmaktadır. O günlerde tuttuğu anı defterinde gece uyumadan önce ya da sabah kahvaltısından sonra saat – arasında kitap okuduğunu belirtmektedir. Okuduğu kitaplar arasında; Balzac’ın Le Peau Chagrin’i, Andre Baumier’in Revolte’u (Ayaklanma), Marcel Prevaurt’un aşk ve evliliğe ilişkin bir eseri ile Sosyalizm’den ve Karl Marks’tan söz eden bir kitap bulunmaktadır. Bunun Fransızcaya çevrilen Le Capital’in bir eleştirisi olduğu anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal, Karlsbad’dan Viyana’ya döndüğü zaman, Baron Batz’ın Vers l’echafandLes Origines de l’expedition d’egypte (Mısır Seferinin Başlangıcı) adlı kitaplarını ve J. Patouilletz’un Rus dramatik yazarı Alexandre Ostrovsky’yi anlatan kitabını satın almıştı. Fakat anılarında, “Geçen gece yeni aldığım Fransızca kitaplardan birine başlamak istedim. Hemen hepsinin başından birkaç sayfa okudum; fakat devam için hiçbiri üzerinde karar veremedim.” diyerek bunları pek zevkle okumadığını da belirtmektedir. Mustafa Kemal’in cephede bile kitap okuma tutkusunun Millî Mücadele sırasında da devam ettiğini biliyoruz. Binbaşı Mahmut Bey’in anılarından Başkomutan’ın Büyük Taarruz öncesinde Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanını okuduğunu ve çok beğendiğini öğreniyoruz: “Bugün (21 Ağustos ) Akşehir’deyiz. İki gündür Paşa Çalıkuşu romanını okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki…” TBMM Başkanı Mustafa Kemal’in kitap sevgisi onu tanıyan yabancıların da dikkatini çekmiştir. Kendisini birkaç kez ziyaret etmiş olan Fransız gazeteci Berthe Gaulis, ikinci kez Türkiye’ye gelmeden önce Fransa’nın Fas Genel Valisi Mareşal Lyautey’e gönderdiği mektupta (26 Eylül ); “Yakında Ankara’ya dönüş hediyesi olmak üzere yanımda küçük bir bavul kitap götüreceğim. Çünkü orada tehalükle aranan şey budur.” diye yazmıştır. Sonraki yıllarda da kendisini yakından tanıyan ya da onun bilim ve sanatla ilgilendiğini öğrenen birçok yabancı yazar ve bilim adamı eserlerini ona sunmak için âdeta birbirleri ile yarışmışlardır. Okumayı başlıca uğraş, kitabı da arkadaş edinen Mustafa Kemal Atatürk, saatlerini hatta günlerini okumakla geçiren bir insandı. M. Kemal Atatürk’ün okuma tutkusu, çocukluğunda oyundan daha çok zamanını alan, askerî okullarda dönemin baskılarına karşın uykusuz yatakhane gecelerini dolduran, savaşın en yoğun olduğu cephelerde bile etkinliğini sürdüren bir büyük tutkuydu. Kütüphanesinde okumakla geçen nice gecelerin sabaha uykusuz vardığına, birer akademik toplantı olan sofra görüşmelerinden, Boğaz’da yapılan motor gezilerine kadar çoğu konuşmalarının kitapla ve okuma ile ilgili olduğuna yakın çevresinde bulunanlar şahittir. Atatürk’ün kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri, incelediği konuya ilişkin ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları, sürekli bir okuma ile bitirmeden bırakmamasıdır. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak uzun yıllar Atatürk’ün en yakınında bulunan Hasan Rıza Soyak şunları anlatıyor: “Okumayı çok severdi; genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi; eline aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise bitirmeden bırakmazdı.” Bu çalışma temposu, gerçekte bunca büyük işleri başaran Mustafa Kemal Atatürk’ün genel çalışma temposu idi. Afet İnan’ın da belirttiği gibi, “Atatürk çalışma hayatında yorulmaz bir kudrete maliktir.” Zaten, birçok insanı bugün hayrete düşüren “57 yıllık bir ömre bu kadar çok işi nasıl sığdırabildiği” sorusunun cevabını da, işte bu çalışma temposunda aramak lazımdır. Atatürk’ün kitap okumada dikkat çeken önemli bir özelliği de, okuduğu kitabın önemli bulduğu yerlerini kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını çizmesi ve sayfa kenarlarına notlar almasıdır. Atatürk’ün genellikle kırmızı ve mavi renkli kalemlerle, “metin kenarını işaretlemek âdeti olduğu için, kitapları nasıl dikkatle okumuş olduğunu bu renkli işaretlerden” anlamak mümkündür. Onun kitap okurken koyduğu işaretler ve bunların anlamları şu şekildedir:
“xx” : Önemli.
“xxx” : Çok önemli.
“müh.” : Mühim.
“ç. müh.” : Çok mühim.
“D.” : Dikkat.
“?” : Belirtilen fikri kabul etmiyor ya da şüpheli görüyor.
Cümlelerin altını bazen kırmızı, bazen de mavi kalemle çizmiştir. Kırmızı kalemle çizdikleri, fikri kuvvetli bulduğu ve kendisinin de katıldığı; mavi kalemle çizdikleri ise o fikri beğenmediği anlamına gelir. Okumaya bu kadar düşkün olan ve güçlü bir düşünce adamı, fikir adamı olarak kendi ve milletinin hayatını şekillendiren Mustafa Kemal Atatürk; çok önemli bir özel kitaplığa veya özel kütüphaneye sahipti. Onun görev yaptığı cephelere giderken bavullarla kitap taşıdığını, düzenli bir ev hayatı yaşarken de aynı zamanda bir çalışma odası olarak kullandığı mutlaka iyi bir kütüphane odası hazırlattığı, nihayet yurt gezilerine çıktığı zaman o şehirlerin kütüphanelerinden kitaplar getirterek okuduğunu biliyoruz. Atatürk’ün oluşturduğu özel kitaplığındaki kitapların sayısı ’u, bibliyografik künye de ’i bulmuştu. Süreli yayınlar dışında bunların değişik bilim dallarındaki dağılımı da onun ne kadar geniş bir yelpazede bilgi edinmek ve böylece kendisini sürekli yenilemek istediğini göstermektedir. Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin Kataloğu Millî Kütüphane Yayınları arasından ’te çıkmıştır. Atatürk’ün özel kütüphanesinde yer alan kitapların sayıca durumu aynı zamanda onun ilgi alanı veya uğraştığı konuların önem derecesini de göstermektedir. Bu anlamda bakıldığı zaman, “Tarih” ön planda, bunun içinde de “Türk dünyası tarihi” ilk sırada yer almaktadır. Atatürk’ün Özel Kütüphanesi Kataloğu’nda konu başlığı altında toplanan (ve konu başlığında künye sayısı alan) kitapların bütünü dikkate alındığında, Atatürk’ün yaşamı boyunca ve yeni Türkiye’nin kuruluşundaki yüce çabaları içinde hangi konulara ağırlık verdiğinin bir göstergesi de olmaktadır. Bu dökümün ortaya koyduğu ilginç bir sonuç da, edebiyat alanındaki kitapların, Atatürk’ün temel ilgi ve inceleme alanına giren kitapları izleyen çoklukla, kütüphanede yer almış olduğudur. Kütüphanenin yaklaşık % 37’sini oluşturan kitap ise, 82 konu başlığına dağılarak kütüphanede yer almaktadır. Katalogdaki bilgiler veri olarak alındığında, Atatürk’ün kütüphanesinde ’ü işaretli, 9’u notlu ve ’i işaretli-notlu olmak üzere, işaretlenmiş kitap bulunmaktadır. Bu kitaplardan ’si Fransızca, 91’i Türkçe, 9’u İngilizce ve 12’si Almanca, başta olmak üzere diğer yabancı dillerde basılmıştır. Fransızca kitapların çoğu yalnızca işaretlenmiş iken, Türkçe kitaplarda notlu ve işaretli kitap sayısının daha çok olduğu görülüyor. Kütüphanedeki kitapların konuları, dilleri ve sayıları da şu şekildedir: Eğitim, ders kitapları, psikoloji, genel dil bilimi, Türk tiyatrosu, başka diller edebiyatı, biyografi, Latince, Hristiyan olmayan dinler ve mühendislik konularında, 11’i Fransızca ve 9’u Türkçe olmak üzere her konuda ikişer kitaptan 20 kitap ve kamu yönetimi, sosyal refah, karşılaştırmalı dil bilimi, din, felsefe sistemleri, metafizik, estetik, kütüphanecilik, heykeltıraşlık, müzik, güzel sanatlar, dinlenme ve eğlence, edebiyat, Türk romanı ve hikâyesi, Türk edebiyatından çeşitli eserler, Türk edebiyatı tarihi, İngiliz edebiyatı, Afrika tarihi ve kimya konularında 5’i Türkçe, 10’u Fransızca ve 4’ü öbür dillerde olmak üzere, belirtilen her konudan birer kitaptan 19 kitap daha işaretli ve veya notlu kitaplar içinde yer almaktadır. Atatürk’ün özel kütüphanesinde dikkat çeken bir diğer husus da imzalı hediye kitapların varlığıdır. Kütüphanede her dilden, çoğu yazarı, çevirmeni ya da yayıncısı tarafından armağan edilen çok sayıda kitap bulunmaktadır. Bunlar arasında; Finlandiya Hükûmeti’nin armağanı olan bir kitap, İngiliz Kralı’nın ithafı ve çevirmen imzalı bir kitap, F. Von der Goltz imzalı bir kitap ile İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak imzalı kitaplar da bulunmaktadır. Ayrıca, Fransız kadın gazeteci Berthe Georges-Gaulis imzalı dört kitap ile İngiliz kadın gazeteci Grace M. Ellison imzalı bir kitap vardır.
Ali GÜLER
KAYNAKÇA
Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar, Cilt I-XXIV, Anıtkabir Derneği Yayınları, Ankara
BORAK, Sadi, Atatürk ve Edebiyat, Kırmızı Beyaz Yayınları, İstanbul
GÜLER, Ali, Askerî Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları (Arşiv Belgelerinin Işığında), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara
GÜLER, Ali, Atatürk ve Cumhuriyet, Türk Metal Sendikası Türk-Ar Yayınları, Ankara
KAZDAĞLI, G., Atatürk ve Bilim, 2. Baskı, TÜBİTAK Yayınları, Ankara
SÖNMEZ, Cemil, Atatürk ve Okuma Sevgisi, Ankara
TURAN, Şerafeddin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, 3. Baskı, Ankara,
TURAN, Şerafeddin, Mustafa Kemal Atatürk Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, Bilgi Yayınevi, Ankara
VURKAÇ, Y., Atatürk ve Kitap, Milliyet Yayınları, İstanbul
Görüntülenme Sayısı
Bugün mutluyum, bugün gururluyum…
Türk ve Anadolu tarihinin en büyük zaferlerinden 30 Ağustos zaferinin yıldönümü.
Gelin biraz o büyük sıkıntı ve zaferin aynı anda yaşandığı günlere gidelim.
Size o günlere dair pek de bilinmeyen birkaç anekdot anlatıp o günkü koşulları ve Mustafa Kemal Atatürk''ün halen tam olarak anlaşılmadığını düşündüğüm karakterini anlatmak istiyorum.
Tarihçi ve yazar Şevket Süreyya Aydemir, "Tek Adam" kitaplarında bu yaşananları çok güzel anlatır.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti''nin kaderinin belirleneceği zafer yürüyüşünden önce cephe hattını teftiş ederken bir şeyi de ihmal etmiyordu.
Kitap okumayı…
Zaten plan günlerce, aylarca ince ince işlenip kurgulanmıştı. Taarruzdan dört gün önce yaptığı bir davranış aslında 30 Ağustos Zaferi''nin onun için kafasında kazanılmış bir son değil, başlangıç olduğunu ortaya koyuyordu.
Büyük Taarruz sırasında Başkumandanlık karargahında vazifeli olan Binbaşı Mahmut (Soydan) Bey, o günlere ait notlarını günü gününe tutmuştu. Ve bunların bir kısmını daha sonra yayınladı.
22 Ağustos gününe dair bir notunda şöyle yazıyordu:
"Bugün Akşehir''deyiz Paşa daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşu''nu okudu. Çok memnun oldu. Takdir etti. Herkesten evvel uyanmış, giyinmiş, çadırlar arasında dolaşıyordu…"
Çalıkuşu romanını Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra okullarda okutulmasını emretmişti. Tüm zorluklara rağmen İstanbul''da yetişmiş bir kadın öğretmenin çağdaşlığı, zor koşullara rağmen savunmasını anlatıyordu.
Kitabı okuduktan sonra cephe hattını dolaşırken "Biliyor musunuz, gece Reşat Nuri Bey''in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu''yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet''e vereceğim. Sonra sizler de okuyun" diyerek önermişti.
Evet, bunu savaşa saatler kala yapmıştı…
Ki o savaşta daha bilinmeyen ne büyük kahramanlıklar vardı.
Birisini anlatayım.
Belen Tepe''ye taarruz eden Tümen birliklerinden bir kısmı, bu tepenin eteklerinde, topçumuzun ateşiyle yanmaya başlayan çalılıklar arasından geçmek zorunda kaldılar.
Bu yangın sahası metre kadar derinlik teşkil ediyordu. Birlikler bu ateş ve duman sahasına çekinmeden atıldılar.
Hatta maalesef bir kısım askerler bu ateşin içinde bu harekete bizzat karışan Tümen Kurmay Başkanı Fahri Belen''in (General) aktardığına göre şehit oldular.
Atatürk de savaştan sonra muharebe alanını dolaştığı sırada yaptığı gözlemleri şu sözlerle anlatmıştı:
"Muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun ihraz ettiği zaferin azameti ve buna karşılık, hasım ordusunun uğradığı felaketin dehşeti beni çok mütehassıs etti. Sırtların gerisindeki bütün vadiler, bütün dereler ve mahfuz örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobillerle, namütenahi malzeme ve teçhizat ile ve bütün bu metrukât aralarında, yığınlar teşkil eden ölülerle, toplanıp karargâhımıza sevk edilen esir kafileleri ile hakikaten bir mahşeri andırıyordu."
Zaferler kazanan bir kumandan, savaşın ne kadar korkunç bir şey olduğunu bu sözlerle anlatıyordu.
Tabii zafer kazanan kumandan kadar esir düşüp yenilen bir kumandan da vardı.
Trikopis rehin alındıktan sonra Atatürk''ün yanına geldiğinde içerisine düştüğü hayreti, "Ben sizin bu kadar genç olduğunuzu bilmiyordum General" diyerek açığa vurmuştu.
Kızıltaş yamacındaki dağın eteklerinde parıldayan Türk süngülerine karşı sıkışıp artık çaresiz kaldığını, "Kaçmak için atımı bile bulamıyordum" diye anlatan Trikopis kaçamayınca rehin alınmıştı.
Mustafa Kemal''in huzurunda hiç de beklemediği bir muameleyle karşılaşan Yunan komutan, kahve ve sigara ikramının ardından şaşkınlıkla sorusunu şöyle sordu:
- Siz bu muharebeyi nereden idare ediyordunuz.
Atatürk de Kızıltaş yamacındaki süngüleri kastederek; "İşte tam o süngülerin parıldadığını söylediğiniz yerde, askerlerin yanındaydım" diyerek karşılık verince iyice şaşırdı.
Mustafa Kemal Paşa''nın bu cevabından sonra Trikopis''in ağzından şu sözler dökülür:
- İşte harp böyle kazanılır. Yoksa kilometre uzakta, durum gözle görülüp hüküm verilmeksizin bir harita üzerinde pergelle ölçülerek, İzmir körfezinde bir yatta idare edilmez. Edilir ama netice böyle olur…
Zafer yazısını son bir notla bitireyim.
Atatürk o görüşmede Trikopis’e, “Yunan Ordusunun başkomutanlığına tayin edildiğinizi biliyor musunuz dünden beri size ulaşmaya çalışıyorlar” deyince Yunan komutan bakakalır.
Yani Yunan tarafının durumuna Atatürk daha hakimdir.
“Siz görevinizi yaptınız size saygı duyuyoruz artık misafirimizsiniz” diyerek son noktayı koyar.
Başta Trikopis olmak üzere Yunan komutanlar oradan ayrıldıklarında, intikamcı heybetli ve üstten bakan bir Türk komuta heyeti görmeyi beklerken, sade giyinmiş hor görmeyen kendinden emin büyük zafere rağmen sakin bir Mustafa Kemal ile karşılaşmanın şaşkınlığı içerisindeydi.
Atatürk ise yakın tarihin özetini daha sonra şu cümlelerle yapmıştı:
"Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren savaş. Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete (toplum), yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler…"
Devrimlerin sürecek büyük Atatürk…
Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu kitap sayısı her zaman merak edilmiştir. Kimi tarihçilere göre bu sayı beş bin, kimi kaynaklara göre ise üç bin beş yüz olarak lanse edilmiştir. Bu tartışmaları bir kenara bırakacak olursak Atatürk, kitaplara sürekli zaman ayırmıştır. Nitekim Kurtuluş Savaş’ında bile bir yandan cephede savaşırken bir yandan da yanında sürekli kitap bulundurarak okumaya ne denli düşkün olduğunu göstermiştir.
Anıtkabir’de büyük kütüphanede Atatürk’ün kitapları yer almaktadır. Gazi Kemal; okuduğu kitapların altını mutlaka çizer ve notlar alırdı. Okuduklarını paylaşmayı da ilke edinen Atatürk, başkalarının da okumasını isterdi. Dolayısıyla hem Türk hem de dünya edebiyatında hayatında yer edinen kitaplar olmuştur. Bir milletin muasır medeniyetler seviyesine ancak okuyarak ve bilinçlenerek ulaşabileceğini ifade etmiştir. Bugün Cumhuriyeti'mizin üncü yılını kutluyoruz. Bu özel günde sizler için Atatürk’ün çok sevdiği kitaplardan bir seçki hazırladık.
Edebiyatımıza sayısız eser kazandıran Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanı Atatürk’ün çok sevdiği edebi eserdir. Atatürk’ün başucu kitabı olmasının altındaki neden ise; başkarakter Feride’nin Anadolu’da başlattığı aydınlanma hareketidir. Küçük yaşta anne babasız kalan Feride’nin Anadolu’nun ücra kasabalarında öğretmenlik yaparak hayatını öğrencilerine adayışını konu edinen Çalıkuşu, hem yayımlandığı dönem hem de günümüzde çok okunan kitapların başında gelmiştir.
Atatürk, gündüz cephede savaşırken akşam ise çadırında Çalıkuşu’nu okurdu. Gazi, Çalıkuşu’nu okuyup bitirdiğinde, “Biliyor musunuz dün gece Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanını okudum, çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu’yu genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet’e vereceğim. (İsmet İnönü) Sonra da sizler okuyun” demiştir.
Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde, Finlandiya’nın esaret altında bağımsızlığını nasıl kazandığını etkileyici bir dille anlatmaktadır. Rus hatip, gazeteci, yazar Grigoriy Petrov’un en önemli eseridir. Finlandiya’nın 6 Aralık ’de Rusya’ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin anlatıldığı kitabı Atatürk çok sevmiştir. Kitap, Kurtuluş Savaşı’na da ilham kaynağı olmuştur. Mustafa Kemal, kitabı askeri okul müfredatında okutulmasını da emretmiştir.
Tarih 15 Ekim … Atatürk hasta yatağında yatarken Profesör Afet İnan’ı yanına çağırarak Tarih Kurumu'nun çalışmaları hakkında bilgi istediği kaynaklarda yer almıştır. Tarih Kurumu'nun yeni çıkartmış olduğu Belleten, Atatürk’ün okuduğu son kitap olma özelliğiyle önemli bir yere sahiptir.
Fransız aydınlanmacısı Rousseau’un üniversitelerde ders olarak da okutulan Toplum Sözleşmesi Atatürk’ün düşünce altyapısını şekillendirmiştir. Toplum Sözleşmesi’nde bütün insanların eşit haklara sahip olduğunu, hiçbir zümrenin diğerinden üstün olmadığını, en büyük gücün hukuk olduğunu vurguladığı önemli bir metindir.
Rousseau, Fransız İhtilali’nin sembol isimlerindendir. Demokrasi kavramının gelişmesi ve anayasal hukuk devletinin gelişmesi adına ortaya koyduğu fikirlerle önayak olmuştur. Atatürk kendisini rol model olarak da almıştır. anayasası hazırlanırken fikirlerinden faydalanılmıştır. Atatürk’ün Toplum Sözleşmesi’ni çok sevmesinin nedeni buradan kaynaklanmaktadır. Atatürk, “Rousseau’yu baştan sona kadar okuyunuz ben okudum” diyebilmiştir.
Ziya Gökalp, erken dönem Türk Milliyetçiliğin kurucularındandır. Cumhuriyet kurulurken düşüncelerinden çok faydalanılmıştır. Yazar, Türkçülüğün Esasları’nda ırkçılığı reddediyor. Atatürk ve Ziya Gökalp’ın milliyetçilik esasları ırk üzerinde olmamıştır Tam aksine ülkenin varlığını ve bütünlüğünü korumaya yönelik olan bir milliyetçilik anlayışıdır. Dolayısıyla Türkçülüğün Esasları, yeni bir devletin temelleri atılırken Atatürk’ün çok sevdiği ve faydalandığı Ziya Gökalp’ın manifesto eseridir. Atatürk'ün"“Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” sözü meşhurdur.
Kitap sayfası için iletişim: [email protected]
çalıkuşu
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası