hz yunus balık hikayesi / Balığın karnında 40 gün kalan peygamber: Hz. Yunus - Galeri - Fikriyat Gazetesi

Hz Yunus Balık Hikayesi

hz yunus balık hikayesi

Balığın karnında 40 gün kalan peygamber: Hz. Yunus

Yüce Allah peygamberlerini, başlarına gelen olağan dışı olaylarla eğiterek, zorlu geçecek bir tevhid mücadelesine hazırlamıştır. Hz. Yunus da bu nebilerden biridir. Kavmi ile mücadelesi, balığın karnında 40 gün kalması Kur'an-ı Kerim'de Müslümanlara ibret alınması için anlatılır. Balığın karnında okuduğu dua, onun affedilmesini sağladı. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurdu: "Sıkıntıya düşen kimse kardeşim Yunus'un duasını okursa Allah onun sıkıntısını giderir." Peki, Hz. Yunus, balığın karnından nasıl çıktı? Hz. Yunus'un balığın karnında okuduğu dua neydi?

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Hz. Yunus’un (a.s.) Hayatı

Hz. Yunus (a.s.) kimdir? Hz. Yunus (a.s) balığın karnından nasıl çıktı? Büyük bir vecd hâlinde, istiğfâr, duâ ve zikrin hakîkatinde derinleşerek karanlıkları aşan Hazret-i Yunus’un (a.s) hayatı…

Kur’ân-ı Kerîm’de kendi adına bir sûre nâzil olmuş bulunan Hazret-i Yûnus -aleyhisselâm-, Âsur Devleti’nin başkenti olan Ninova[1] halkına gönderilmiş bir peygamberdir. M.Ö. sekizinci asırlarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Babası, Mettâ isminde sâlih bir insandı.

Yûnus -aleyhisselâm-, Ninova’da doğup büyümüş, otuz yaşına gelince, Hak Teâlâ O’nu peygamber olarak vazîfelendirmiştir. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- buyurur:

“Yûnus -aleyhisselâm- otuz yaşında peygamber oldu ve senelerce kavmini îmâna çağırdı.”

HZ YUNUS’UN (A.S.) PEYGAMBERLİĞİ İLE İLGİLİ AYETLER

Peygamberliği husûsunda Kur’ân-ı Kerîm’de de şöyle buyrulur:

“Muhakkak Yûnus da gönderilen peygamberlerdendi.” (es-Sâffât, )

 “Onu, yüz bin kişiye peygamber olarak gönderdik ve hattâ artıyorlardı.” (es-Sâffât, )

(Habîbim!) Biz Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi Sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Yakûp’a, esbâta (torunlara), Îsâ’ya, Eyüp’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleymân’a vahyettik. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.” (en-Nisâ, )

HZ YUNUS’UN (A.S.) KAVMİ 'NİNOVALILAR'

Ninova ahâlîsi, putlara ve heykellere tapıyorlardı. Çok zâlimdiler. Yûnus -aleyhisselâm- tevhîde dâvet etmeye başlayınca, kendisine sâdece iki kişi îmân etti. Biri âlim ve hakîm, öteki âbid ve zâhiddi. Diğerleri Hazret-i Yûnus’a:

“−Aramızda bu kadar kâhin, âlim ve sanatkârlarımız varken, sen tek başına ortaya çıkıyor, atalarımızın yolunun yanlış olduğunu söylüyorsun! Tanrılarımızı inkâr ediyorsun! Sen, kimsenin alışkın olmadığı hükümlerle ayağımızı mı bağlamak istiyorsun?!” dediler.

Ancak bu sözlerle de yetinmeyip Yûnus -aleyhisselâm-’a türlü ezâ ve cefâda bulundular. Hazret-i Yûnus ise, onların yaptıklarına tahammül ve sabır gösteriyor, kendilerini yine merhametle tevhîde dâvet ediyordu. Allâh’ın azâbının çetin olduğunu hatırlatıyordu. Fakat onlar, bu îkazlara gülüp geçtiler:

“–Bir kişinin hatırı için azap gelip herkesi mahvedecekse, müsâade et bu azap gelsin!” dediler.

Yûnus -aleyhisselâm-, kavminin küfürdeki bu inatçı hâllerine son derece üzüldü. Daha fazla dayanamayıp, izn-i ilâhîyi beklemeden aralarından ayrıldı. Yolda iken Cenâb-ı Hak vahyetti:

“Ey Yûnus! Geri dön; kırk gün daha onları îmâna dâvet et!”

Bu emir üzerine Yûnus -aleyhisselâm-, tekrar kavminin yanına döndü. Allâh’ın emir ve azâbını haber verdi. Yine uslanmadılar. Va’dedilen günlerden otuz yedi gün geçtiğinde, kavmi hâlâ îmâna gelmemişti. Hazret-i Yûnus:

“O hâlde üç güne kadar başınıza gelecek olan azâbı bekleyin! Bunun alâmeti olarak da önce benizlerinizin sarardığını göreceksiniz!” dedi ve yine emr-i ilâhîyi bekleyemeden büyük bir üzüntü ile aralarından ayrıldı.

Bu terk ediş, ne ilâhî vazîfeden kaçma, ne de bu vazîfeyi verene baş kaldırmaydı. Sâdece yüce dâvete uymayan âsî bir kavimden uzaklaşmaydı.

NİNOVALILAR HELAK OLMAKTAN NASIL KURTULDULAR?

Derken Yûnus -aleyhisselâm-’ın haber verdiği gün gelip çatmıştı. Azâbın habercisi olarak da bütün Ninovalıların benizleri sararmış ve renkleri uçuklaşmıştı. O an herşeyi anladılar. Birbirlerine:

“−İşte Yûnus’un haber verdiği azap alâmeti! Biz O’nun bugüne kadar yalan söylediğini hiç görmedik.” diyerek gelen azaptan büyük bir korkuya kapıldılar.

Gökyüzü kararmaya başladı. Herkes feryâd hâlindeydi. Çâresizce bir ümit kapısı aradılar. Birbirlerine:

“−Eğer Yûnus aramızda ise korkmayın! Şâyet gitmiş ise, azap bizi helâk edecektir!” dediler.

Son derece pişmân olmuşlardı. Yürekleri, yaptıkları yüzünden nedâmetle dolup taşıyordu. Çünkü azâb-ı ilâhî iyice yaklaşmıştı. Ne yapacaklarını bilemez bir hâlde büyük bir tevbe iştiyâkı içerisinde sâlih bir zâta koştular. O da:

“−Henüz azâbın gelmesine iki gün var. Şimdi şu yüksek tepeye (tevbe tepesine) çıkın! Birbirinizle helâlleşerek gasbettiğiniz hakları sâhiplerine iâde edin! Ardından Yûnus’un Rabbi için kurbanlar kesin ve bundan büyük-küçük, zengin-fakir herkes yesin! Sonra başlarınızı açarak:

«Ey Yûnus’un Rabbi! Biz tevbe ettik. Sana inandık. Yûnus’un peygamberliğini de kabûl ettik. Yûnus’u bulduğumuz an, O’ndan Sen’in emir ve yasaklarını öğrenip tatbîk edeceğiz!» diye yalvarın!..” dedi.

Ninovalılar gözyaşları içerisinde bütün bu söylenenleri yerine getirdiler. Allâh Teâlâ da “Rahmân” ism-i şerîfi ile onların tevbelerini kabûl etti ve azâb-ı ilâhî, üzerlerinden kaldırıldı. O gün Cuma olup âşûra günüydü. Bu husus, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılır:

“Hiçbir şehir ahâlîsi yoktur ki, (yeis hâlinde) îmân etmiş olsun da, bu îmânı ona fayda versin! Ancak Yûnus kavmi müstesnâdır ki, bunlar îmân edince, kendilerinden dünyâ hayâtındaki rüsvâlık (perişanlık) azâbını uzaklaştırıp giderdik ve onları ecelleri gelinceye kadar (yaşatıp) faydalandırdık!” (Yûnus, 98)

Îmansızlıkları sebebiyle helâke dûçâr olup da tevbe ederek kurtulan tek kavim, Yûnus -aleyhisselâm-’ın kavmidir. Bu, lutf-i ilâhînin farklı bir tecellîsidir ve Yûnus Sûresi’nin pek çok âyet-i kerîmeleri, rahmet-i Rahmân’ın azâb-ı ilâhîden daha ziyâde olduğunu beyân eder.

HZ YUNUS’UN (A.S.) GEMİDE BAŞINDAN GEÇEN HADİSELER

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Zünnûn’u da (zikret)! O öfkeli bir hâlde geçip gitmişti” (el-Enbiyâ, 87)

Zünnûn, Hazret-i Yûnus’un lakâbıdır. Balık sâhibi mânâsına gelir. Ona bu lakab, kendisini balık yuttuğu için verilmiştir.

Yûnus -aleyhisselâm- şehirden ayrılınca Dicle Nehri’nin kenarına geldi. Bir gemiye bindi. Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:

“Hani O, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.” (es-Sâffât, )

Gemi, hareket ettikten bir müddet sonra suyun ortasında durdu. Onu bir türlü yürütemediler. Batacakları endişesiyle durumu uğursuzluk sayarak gemide günahkâr birinin olduğunu düşündüler. Bunun kim olduğu husûsunda kur’a çektiler. Kur’a Hazret-i Yûnus’a çıktı. O da başına gelen bu işin bir imtihân olduğunu fark ederek tevekkülle:

“−Evet, o âsî kul benim!” dedi.

Ancak gemidekiler, onun hâlinden sâlih bir kimse olduğunu anlayarak kur’ayı birkaç defa yenilediler. Fakat hepsinde de netîce Yûnus -aleyhisselâm-’a çıktı. Nihâyet çâresiz bir şekilde: «Herhâlde bu kulun bir suçu olmalı!» diyerek Hazret-i Yûnus’u suların içine bıraktılar. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Gemide olanlarla karşılıklı kur’a çektiler de (Yûnus) kaybedenlerden oldu.” (es-Sâffât, )

“…(O), Biz’im kendisini aslâ sıkıntıya uğratmayacağımızı zannetmişti…” (el-Enbiyâ, 87)

“Yûnus kendini kınayıp dururken O’nu bir balık yuttu.” (es-Sâffât, )

HZ YUNUS’UN (A.S.) BALIĞIN KARNINDA OKUDUĞU DUA

Artık Hazret-i Yûnus, bir balığın karnındaydı. Orası karanlık bir yerdi. Kendisi henüz canlı idi ve şuuru da yerindeydi. Cenâb-ı Hak balığa, Yûnus’u yaralamamasını ve onun kemiklerine zarar vermemesini emretti.

Yûnus -aleyhisselâm-, ilâhî takdîre rızâ göstererek Rabbine teslîm oldu. Âyet-i kerîmede bu hâl şöyle bildirilir:

“…(Ve) karanlıklar içinde (Yûnus, pek üzgün bir şekilde hâlini Rabbine şöylece arz etti): «Sen’den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen’i tenzîh ederim. Gerçekten ben, zâlimlerden oldum!»” (el-Enbiyâ, 87)

Bu sırada balığın karnında bazı sesler işitti, bunun ne olduğunu merak etti. Allâh Teâlâ da, kendisine balığın karnında olduğunu vahyetti ve şöyle buyurdu:

“Ey Yûnus! Bu sesler, denizde zikreden canlıların sesidir.”

Hazret-i Yûnus, içinde bulunduğu bu zor ve sıkıntılı şartlar altında bile, her zaman olduğu gibi Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh ve zikirden geri kalmamaya gayret etti. İstiğfâr ve duâ ile meşgûl oldu. Melekler onun durumuna muttalî olduklarında kendisi hakkında Allâh’a şefâatte bulundular. Nihâyet Cenâb-ı Hak, Hazret-i Yûnus’un da:

“Sen’den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen’i tenzîh ederim. Gerçekten ben, zâlimlerden oldum!” diye çokça tesbîhi üzerine bu mübârek peygamberinin işlediği zelleyi affetti:

“Bunun üzerine O’nun duâsını kabûl ettik ve O’nu kederden kurtardık. İşte Biz, mü’minleri böyle kurtarırız.” (el-Enbiyâ, 88)

Bu affın yegâne sebebi, Yûnus -aleyhisselâm-’ın çokça tesbîhiydi:

“Eğer Allâh’ı tesbîh edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.” (es-Saffât, )

Yûnus -aleyhisselâm-, Rabbini zikretmesi, hatâsını idrâk etmesi ve tevekkülü sâyesinde kurtulmuştur. Bu hâli, kendisi için büyük bir rahmet ve nîmet vesîlesi olmuştur.

Mühim bir husustur ki, Yûnus -aleyhisselâm-, kavminin helâki için verilen kırk günlük mühlete 37 gün sabretmiş, üç gün sabredememişti. Buna mukâbil, Allâh Teâlâ da O’nu balığın karnında sabır tâliminden geçirmek gibi büyük bir imtihâna tâbî tutmuştur.

HZ YUNUS’UN (A.S.) BALIĞIN KARNINDAN ÇIKMASI

Sonunda Hazret-i Yûnus’u içinde yüce bir emânet gibi taşıyan balık, Allâh’ın emri ile O’nu sâhile bıraktı. Cenâb-ı Hak buyurur:

“Hâlsiz bir vaziyette kendisini dışarıya çıkardık. Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.” (es-Sâffât, )

Balık onu çıkarıp sâhile bıraktığında, Yûnus -aleyhisselâm- zayıflamış, bitkin, hasta ve himâyeye muhtaçtı. Vücûdu, pelte hâlindeydi. Hava da oldukça sıcaktı. Allâh Teâlâ, onu güneşin yakıcı ziyâsından koruyacak geniş yapraklı bir bitki bitirdi. Onun gölgesinde sinek türünden bir haşerat da yoktu. Ayrıca Cenâb-ı Hak, bu bitkiden Hazret-i Yûnus’a süt damlattı.

Hazret-i Yûnus, kendisini toparlayınca, Ninova’ya yöneldi. Şehre yaklaştığında bir çobana rastladı. Kavminin hâlini sordu. Çoban olanı biteni anlattı. Kavminin îmân edip tevbekâr olduğunu ve böylece Allâh’ın kendilerini affettiğini bildirdi. Şimdi herkesin Yûnus -aleyhisselâm-’ın ilâhî emirleri bildirmek üzere gelmesini beklediğini söyledi.

Hazret-i Yûnus’un döndüğünü haber alan kavmi, hemen O’nun yanına geldiler. O esnâda Yûnus -aleyhisselâm- namaz kılmaktaydı. Namazdan sonra kendisini hasretle kucaklayıp özürler dilediler. Hazret-i Yûnus da, af ve müsâmaha ile davranarak onlara Allâh’ın emir ve yasaklarını öğretti. Bundan sonra kavmi, Allâh’a ve peygamberine itâat hâlinde, mes’ûd ve iyilik üzere bir hayat yaşadılar. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Sonunda O’na îmân ettiler. Bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar yaşattık.” (es-Sâffât, )

HAK BİR DAVANIN SAHİPLERİNE ÖĞÜTLER

Hak bir dâvânın sâhiplerine, sabırlı, sâkin ve azimli hareket etmek düşer. Yûnus -aleyhisselâm-, kavminden son derece bîzâr olduğu için eleminin şiddeti sebebiyle ilâhî vahyi bekleyemeden oradan ayrılmıştı. Bu ise, bir bakıma sabırsızlık ve acelecilik olmuştu. Zor şartlar içersinde bile olsa, böyle bir davranış, kendisi için bir zelle idi.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise, Mekke müşriklerinin zulüm, eziyet ve cefâlarına tahammül etmiş, hicret hakkında ilâhî emir gelinceye kadar sabırla beklemiştir. Allâh Teâlâ da, aynı zamanda bir duâ mâhiyetinde olan İsrâ Sûresi’nin âyetinde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e şöyle izin verdi:

“Ve şöyle niyâz et: Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla! Bana tarafından hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver!”

Cenâb-ı Hak, Yûnus -aleyhisselâm-’ın kavmini izinsiz terk etmesi sebebiyle de, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e risâlet vazîfesindeki sıkıntılara sabretmesi husûsunda şöyle buyurmuştur:

“Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle! Balık sâhibi (Yûnus) gibi olma! Hani O, dertli dertli Rabbine niyâz etmişti. Şâyet Rabbinden O’na bir nîmet yetişmemiş olsaydı O, mutlakâ, kınanacak bir hâlde ıssız bir diyâra atılacaktı. Fakat ardından, Rabbi O’nu seçti (vahiy verdi) ve O’nu sâlihlerden kıldı.” (el-Kalem, )

Yûnus -aleyhisselâm-, Allâh’ı çok zikredenlerden olduğu için balığın karnında kıyâmete kadar kalmaktan kurtulup dışarı çıkarılmaya lâyık görülmüştür. Bu sebeple âyet-i kerîmede “Hâlsiz, hasta bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık!” buyrulmuştur.

Kalem Sûresi’nin âyeti, Yûnus -aleyhisselâm-’ın balığın karnından dışarı çıkarılmayı hakettikten sonraki durumuyla alâkalıdır. Bu âyet-i kerîmeden anlaşılan mânâya göre, eğer Allâh Teâlâ, Hazret-i Yûnus’un tevbesini kabûl ederek yeniden vahyetmek sûretiyle O’nu teblîğ için kavmine tekrar göndermeyi murâd etmeseydi, elbette O, ıssız bir yere, hoşa gitmeyecek bir durumda bırakılacaktı. Lâkin tevbesinin kabûlüyle affa mazhar oldu ve kurtuluşa erdi. Artık balığın karnından, hiçbir nebat ve binânın olmadığı ıssız bir yere çıkarıldığı zaman, O, kınanmış ve fenâ bir hâlde değildi. Sâffât Sûresi’nde belirtildiği gibi, maddî bir hâlsizliğe dûçâr olsa da, lutf-i ilâhîye nâil kılınarak kısa zamanda şifâyâb oldu. Sıhhati kendisine iâde edildi. Çünkü O, Rabbinin affına ve merhametine nâil olmuş ve seçilmiş sâlih bir peygamberdi.

HZ. YUNUS’UN (A.S.) KISSASINDAN ALINACAK DERSLER

Yûnus Aleyhisselâm’ın kıssasından alınacak ibretler:

1. Tebliğde titizlik, sebât ve sabır.

2. Zikir ve istiğfârın ehemmiyeti.

3. İhlâsla yapılan tevbenin kabûl olunması.

4. Sekerât hâlindeki tevbenin yalnız Yûnus -aleyhisselâm-’ın kavmine mahsus olarak kabûl edilmesi.

Ancak bu sekerât hâli, tam bir sekerât hâli de değildir. Çünkü Yûnus -aleyhisselâm-’ın kavmi tevbe ettiği zaman, henüz azap gelmemiş, sâdece azâbın emâreleri belirmişti. Onlar da, Hazret-i Yûnus’un hiç yalan söylemediğini düşünerek va’dettiği azâbın muhakkak geleceğini anlamışlar ve derhal tevbe etmişlerdir. Oysa diğer helâk edilen kavimlerdeki durum böyle değildir. Meselâ Firavun’un îmânı, azâbın tahakkukundan sonradır ki, tam bir yeis hâli olduğu için makbûl olmamıştır.

Yûnus -aleyhisselâm-’ın fazîleti hakkında Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, -kendileri için bir tevâzû ifâdesiyle birlikte- şöyle buyurmuşlardır:

“Hiçbir kula «Yûnus bin Mettâ’dan daha hayırlıyım.» demek yakışmaz!”(Buhârî, Enbiyâ, 35; Müslim, Fedâil, )

Dipnot:

[1] Ninova şehri, Dicle Nehri’nin kenarında, şimdiki Musul civârında bulunmaktaydı.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

KURAN’DA GEÇEN PEYGAMBERLERİN HAYATI

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

Hz. Yunus&#;un kutsal kitaplardaki kıssası nasıldır?

Değerli kardeşimiz,

Hz. Yunus aleyhisselam, Kur'an-ı Kerîm’de adı geçen bir peygamberdir.

İbrânîce Yonah (güvercin) kelimesi Grekçe’ye Ionas, Arapça’ya Yûnus, Batı dillerine Jonas ve Jonah şeklinde geçmiştir. Kelimenin Arapça’da “görmek” anlamındaki ens veya “dostluk” anlamındaki ünsiyyet kökünden türediği yolundaki görüş (Fîrûzâbâdî, VI, 53) doğru kabul edilmemiştir. (Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. ; Şehâbeddin el-Hafâcî, s. ; Jeffery, s. )

Diğer Kitaplarda Hz. Yunus

Ahd-i Atîk’in“Peygamberler” (Neviim) bölümünde yer alan ve “on ikiler” denilen peygamberler grubuna ait yazıların beşincisi olan Yûnus kitabında Yûnus’un hikâyesi anlatılır.

Buna göre Yûnus, Filistin’in İsrâil Krallığı’na ait Celîle bölgesindeki Gatheferli Amittay’ın oğlu olup Zebulun kabilesine mensuptur (II. Krallar, 14/25; Yûnus, 1/1). İsrâil krallarından II. Yeroboam’ın saltanatında (m.ö. ) yaşamış ve ona bazı olayları önceden haber vermiştir. (II. Krallar, 14/25)

Yûnus, Tanrı tarafından peygamber olarak Ninova (Ninevâ) halkına, kötü yoldan dönmedikleri takdirde kırk gün sonra helâk edileceklerini bildirmek üzere gönderilmiş, fakat Yûnus, İsrâillilerin düşmanı olan Ninova halkını uyarmak istememiş (Dictionnaire encyclopedique, s. ), böylece ilâhî emre uymayıp Tarşiş’e gitmek amacıyla Yafa’dan bir gemiye binmiştir.

Denizde büyük bir fırtına çıkınca gemideki ağırlıklar denize atılmış, bu felâketin kimin yüzünden başlarına geldiğini anlamak için gemi yolcuları arasında kura çekilmiş ve kura Yûnus’a isabet etmiş, Yûnus, İbrânî olduğunu bildirerek gerçeği anlatmış ve denize atılmasını istemiştir.

Yûnus denize atılınca fırtına dinmiş, Rabb’in emriyle onu büyük bir balık yutmuş, Yûnus üç gün üç gece balığın karnında kalmıştır. (Yûnus, bab 1)

Balığın karnında iken Allah’a niyazda bulunmuş, Allah duasını kabul etmiş ve balık onu karaya kusmuştur. (Yûnus, bab 2)

Tekrar Ninova’ya gönderilen Yûnus halka yakında kendilerine ilâhî azabın geleceğini bildirmiş, azap günü gelince olacakları görmek için şehrin dışına çıkmış ve bir çardak yaparak orada oturmuştur. Fakat bu sırada Ninova halkı Tanrı’ya iman etmiş, kötülüklerden vazgeçmiş, oruç tutup affedilmeleri için dua etmiş, Tanrı da onları affetmiştir. (Yûnus, bab 3)

Tanrı’nın bu iradesi Yûnus’un gücüne gitmiş, daha önce Tarşiş’e gitmeye kalkıştığı, bu defa da yalancı çıktığı için ölmek istediğini bildirmiş ve canını alması için Tanrı’ya yalvarmıştır. Tanrı da Yûnus’u kötü durumdan kurtarıp yanında ona gölge olması için “kikayon” bitkisi yeşertmiş, fakat ertesi sabah bitki kurumuştur. Bitkinin kurumasına üzülen ve güneşin etkisiyle bayılan Yûnus yine ölmek istemiş, Tanrı ona, “Sen emek verip büyütmediğin bir kikayon otuna acıyorsun da ben Ninova’ya acımayayım mı? O şehirde sağını solundan ayırt edemeyen ’den fazla insan ve çok sayıda hayvan var.” demiştir. (Yûnus, 3//11)

Yûnus, İsrâil Krallığı’na mensup bir İbrânî’dir, Ninova ise bir Asur şehridir ve İsrâil Krallığı ile Asurlular birbirine düşmandır. Yorumculara göre Yûnus bir taraftan Ninova’nın helâkine dair verdiği haber gerçekleşmediği, diğer taraftan şehrin yıkılmamasının kendi ülkesi aleyhine olacağını düşündüğünden hayal kırıklığına uğramış ve öfkelenmiştir. Yûnus’un peygamberlik görevinden kaçınmasının temel sebebi de muhtemelen bu aşırı vatanperverliğidir. Yûnus, Ninovalıların tövbe etmesinden ve Tanrı’nın onları bağışlamasından endişe duyuyordu; zira Ninova’nın bağışlanması İsrâil Krallığı’nın hükme müstahak olması demekti. (Yûnus, 4/2, 11)

Ahd-i Atîk’te anlatıldığı şekliyle Yûnus kıssası, Tanrı’nın kurtuluş planının sadece İbrâhim’in zürriyetini değil bütün insanları kapsadığını, dolayısıyla İbrâhim’in soyundan gelmeyen Asurlulara da ilâhî tebliğin ulaştığını, öte yandan Ninova halkının tek bir peygamberin tebliğiyle doğru yola geldiği halde İsrâiloğullarının kendilerine gönderilen birçok peygambere rağmen Tanrı’ya isyan ettiklerini göstermektedir.

Ayrıca kıssa mecazen şöyle de yorumlanmıştır:

Yûnus peygamber İsrâiloğullarını simgelemektedir. Yûnus’un ilâhî emri yerine getirmeyi reddetmesi, İsrâil’in Îsâ Mesîh’e inanmaması ve putperestlerce çarmıha gerilmesine yol açması anlamına gelir. Yûnus’un denize atılıp balık tarafından yutulması İsrâil’in sürgün hayatının ve çeşitli yerlere dağılmasının bir simgesidir. Ancak Yûnus’un balığın karnında ölmemesi İsrâil’in diğer milletlerce asimile edilemeyeceğine bir işarettir. Balık Yûnus’u Filistin sahiline çıkardığı gibi milletler de İsrâil’i kendi ülkelerinin sahiline çıkaracaklardır. Onun ölüler diyarının derinliklerinden canlı olarak çıkması Îsâ Mesîh’in gömülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gibidir. (NDB, s. )

Hz. Îsâ, Yûnus peygamberin üç gün üç gece balığın karnında kaldığını ve Ninova halkının Yûnus’un irşadıyla tövbe ettiğini kabul etmektedir. (Matta, 12/; Luka, 11/)

Ahd-i Atîk’teki Yûnus kıssasında balinadan değil büyük bir balıktan söz edilmektedir. Genel kanaat bu balığın bir tür köpek balığı (lamia canis carcharias) olabileceği yönündedir; bu tür büyük balıkların midelerinde insan vücuduna rastlanmıştır. (NDB, s. )

Ahd-i Atîk’in anlatımını gerçek saymayanlara göre ise bu bir masal (Augusti, Renan, Müller), sembolik hikâye (Palmer, Krahmer) veya efsanedir (Eichhorn); Grek Hesione (Rosenmüller) ya da Bâbil Oannes (Baur) mitinden alınmadır. (DB, III/2, s. )

Yahudi rivayetlerine göre Peygamber Elişa’nın talebeleri arasında en başarılısı Yûnus peygamberdir. Elişa onu Yehu’yu kral olarak meshetmek ve Kudüs’teki halkın helâk edileceğini haber vermekle görevlendirmiş, fakat Kudüslüler tövbe edince azap gerçekleşmemiştir. Bundan dolayı İsrâilliler, verdiği haber gerçekleşmediğinden Yûnus’u yalancı peygamber saymıştır.

Nitekim Ninova halkına felâket haberini vermekle görevlendirildiğinde, “Şundan eminim ki oradaki putperestler tövbe edecekler ve affedilecekler, böylece putperestler arasında benim yalancı peygamber olduğum yayılacak.” demişti. Ninova’ya gitmek için Yafa’ya vardığında limanda gemi bulamaz.

Ancak Tanrı onu sınamak için fırtına çıkarır ve limandan ayrılan bir gemi tekrar limana döner, Yûnus bu gemiye biner. Bir günlük yolculuktan sonra tekrar fırtına çıkar, gemide bulunan yetmiş millete mensup insanlar kendi ilâhlarına yalvarmaya başlar, fırtına dinmeyince kaptan Yûnus’a milletini sorar, İbrânî olduğunu öğrenince, “İbrânilerin tanrısı çok güçlüdür, dua et de yahudileri Kızıldeniz’den kurtardığı gibi bizi de kurtarsın.” der. Ancak Yûnus bu felâkete kendisinin yol açtığını söyleyerek denize atılmasını ister.

Önce gemideki ağırlıklar atılır, ancak fırtına dinmeyince bu defa Yûnus denize atılır. Yûnus’u çok büyük bir balık yutar ve Yûnus balığın midesinde bir süre kalır; balığın gözleri de pencere vazifesi görür. Ardından balık onu görülebilecek bir sahile götürür.

Bu arada Yûnus, Tanrı’ya yalvarmayı unutunca Tanrı çok iri başka bir balık gönderir, bu balık Yûnus’u ister. Ardından Yûnus kendisini içinde bulunduğu durumdan kurtarması için Tanrı’ya dua eder, duası kabul edilir ve balık Yûnus’u sahile çıkarır.

Yûnus hemen Ninova’ya gidip halka felâketin yakın olduğunu haber verir. Yûnus’un sesi çok güçlüdür, şehrin her köşesine ulaşır, bunu duyan halk kötü yoldan dönmeye karar verir. Tövbe edenlerin başında Asur Kralı Osnappar vardır. Kral tahtından iner, tacını çıkararak başına kül serper ve yerde yuvarlanır. Üç gün oruç tutulur ve göz yaşları içinde Tanrı’ya dua edilir, Tanrı da onları bağışlar.

Yûnus Tanrı’dan kendisini affetmesini ister. Tanrı, “Sen benim şanıma saygılı davrandın, denize gittin (çünkü Yûnus insanların Tanrı’ya olan güveninin sarsılmamasını istiyordu, dolayısıyla yalancı durumuna düşmemek için denize açıldı), bundan dolayı sana merhametimle muamele ettim, seni yer altı dünyasından kurtardım.” der.

Yûnus balığın karnında geçirdiği bu sıkıntılı zamanı uzun müddet unutamaz ve üzerinde izleri kalır. Nitekim balığın karnındaki aşırı sıcaklıktan elbisesi erimiş, saçları dökülmüş, böcekler de onu hırpalamıştır. Yûnus’u korumak için Allah kikayon bitkisini yaratmıştır. Yûnus sabah kalktığında baş ucunda kendini güneşten koruyan, her yaprağı bir karıştan büyük, yapraklı bir bitki bulur.

Fakat daha sonra bitki kuruyunca tekrar böceklerin hücumuna uğrayan Yûnus ağlar ve ölmek ister. Tanrı ona bir ders vermiş, hiç emeği geçmediği halde bitkinin kurumasına üzülen Yûnus’a, iman eden Ninova halkını affetmesinin tabii olduğunu göstermiştir. Ardından Yûnus secdeye kapanır. Ancak Ninova halkı kırk gün sonra yine yoldan çıkarak öncekinden daha çok günah işlemeye başlayınca kendilerine haber verilen azap gelir ve hepsi toprağa gömülür. Çektiği şiddetli sıkıntılardan dolayı Tanrı, Yûnus’u ölümden kurtarmış ve daha hayatta iken cennete girmesine izin vermiştir. Yûnus’un karısı da çok dindardı. (Ginzberg, VI, )

Yûnus’un kabri muhtemelen doğduğu yer olan Gathefer’de bulunmaktadır. (DB, III/2, s. )

Kur'an’da Hz. Yunus

Yûnus hakkında Kur'an’da da bazı bilgiler verilir, ondan;

- Yûnus (Nisâ, 4/; En‘âm, 6/86; Yûnus, 10/98; Sâffât, 37/),
- Zünnûn(Enbiyâ, 21/87)
- “Sâhibü’l-hût”(Kalem, 68/48) diye bahsedilir;

- Kendisine vahiy indiği (Nisâ, 4/),
- Doğru yola sevkedilenlerden, âlemlere üstün kılınanlardan (el-En‘âm, 6/86),
- Sâlihlerden (Kalem, 68/50)
- Ve peygamberlerden olduğu bildirilir.

Kur’an’ın onuncu sûresi Yûnus adını taşımaktadır.

Bu sûrede, kendilerine azap geleceği bildirilince iman etmeleri sayesinde azaptan kurtulan yegâne kavmin Yûnus kavmi olduğu beyan edilir. (Yûnus, 10/98)

Kur’ân-ı Kerîm’e göre;

-  Allah’ın elçilerinden biri olan Yûnus (Sâffât, 37/),
- Kavmi kendisine inanmayınca- öfkeyle onlardan uzaklaşmış (Enbiyâ, 21/87),
- Yüklü bir gemiye binmiş(Sâffât, 37/),
- Çekilen kura neticesinde kaybedenlerden olmuş ve kendisini bir balık yutmuştur. (Sâffât, 37/)

Eğer Yûnus, Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı insanların tekrar dirileceği güne kadar o balığın karnında kalabilirdi; fakat o, “Senden başka ilâh yoktur, şüphesiz ben zalimlerden oldum.” demiş (Enbiyâ, 21/; Sâffât, 37/), ardından duası kabul edilerek, Allah’ın rahmetiyle (Kalem 68/49) güçsüz bir halde balığın karnından çıkarılmış, kendisine gölge yapması için yanında kabak cinsinden geniş yapraklı yaktîn bitkisi yaratılmış (Sâffât, 37/; el-Kalem, 68/), daha sonra veya daha fazla insana peygamber olarak gönderilmiştir. (Sâffât, 37/)

Yûnus’un kavmi iman etmiş, başlarına geleceği bildirilen azaptan kurtulmuş, bir süre daha nimetlerden faydalanarak yaşatılmıştır. (Yûnus, 10/98; Sâffât, 37/)

Hadislerde Hz. Yunus

Hadislerde de Hz. Yûnus’tan Söz Edilir.

“Hiçbir insanın, ‘Ben Yûnus b. Mettâ’dan daha hayırlıyım.’ demesi uygun değildir.” hadisinde Yûnus babası Mettâ’ya nisbet edilir. Diğer bir hadisin meâli de şöyledir:

“Yûnus b. Mettâ’dan daha hayırlı olduğunu iddia eden kimse yalan söylemiştir.”(Buhârî, Enbiyâ, 24, 35, Tevhîd, 50; İbn Mâce, Zühd, 33)

Başka bir hadise göre Resûlullah, Mekke ile Medine arasındaki Herşâ tepesine geldiğinde, “Yuları hurma lifinden olan kızıl bir devenin üzerinde, sırtında yünden bir abâ ile Yûnus’un buradan telbiye ederek geçtiğini görür gibiyim.” demiştir. (Müsned, I, ; Müslim, Îmân, , ; İbn Mâce, Menâsik, 4)

Bazı İslâm kaynaklarına göre Yûnus, Ya‘kūb’un oğlu Bünyâmin’in kabilesindendir. Mettâ’nın Yûnus’un annesi olduğu, peygamberler içinde sadece Îsâ ile Yûnus’un annelerine nisbet edilerek anıldıkları rivayeti (Sa‘lebî, s. ; İbnü’l-Esîr, I, ) doğru değildir.

Bazı kaynaklar Yûnus’un annesinin adını Sadaka olarak zikreder. (Muhammed b. Abdullah el-Kisâî, s. ; Zeynüddin İbnü’l-Verdî, I, 28)

Yûnus peygamber Ninovalı’dır ve kavmi putperesttir. (Sa‘lebî, s. )

İbn Kuteybe’ye göre (Maârif, s. 52) Hz. Yûnus Peygamber Elyesa‘dan (bazı kaynaklarda İlyâs), Makdisî’ye göre (el-Bed ve’t-târîħ, III, ) Hz. Süleyman’dan sonra kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir.

Hz. Ali’den nakledilen bir rivayete göre otuz yaşında iken kendisine vahiy gelen Yûnus, kavmine otuz üç yıl peygamberlik yapmış, fakat kendisine sadece iki kişi iman etmiştir. (Sa‘lebî, s. )

Yûnus kavminden ümit kesince onlara beddua ederse de kendisine bu hususta acele davrandığı bildirilir; kırk gün daha tebliğde bulunması emredilir, iman etmedikleri takdirde kendilerine azap ineceği haber verilir. Bunun üzerine Yûnus tekrar tebliğe başlar, otuz yedinci günde kavmine üç gün sonra azabın geleceğini, bunun alâmeti olarak da renklerinin değişeceğini söyler. Kırkıncı gün Yûnus kavminden ayrılır; ancak kavmi üzerlerine azap bulutları çökünce tövbe edip iman eder, Allah da onları bağışlar.

Kavminin helâk edilmesini beklerken bağışlandığını gören Yûnus yalancı durumuna düşer, öfkelenerek oradan ayrılır ve bir gemiye biner. Bindiği gemi batma tehlikesiyle karşı karşıya gelince Yûnus gemiden atılır ve bir balık tarafından yutulur. Karanlıklar içinde Allah’a dua eden Yûnus’un duası kabul edilir ve sahile çıkarılır; sahilde bir bitki onu gölgeler. İyileşince tekrar Ninova’ya gönderilir. Rivayete göre Yûnus balığın karnında üç, yedi, yirmi veya kırk gün kalmıştır. (Salebi, s. )

Diğer bir rivayete göre Yûnus, Ninova halkını kırk gün boyunca Allah’a iman etmeye ve kötülüklerden uzak durmaya çağırır, fakat kavmi onu dinlemez. Cenâb-ı Hak, Yûnus’tan şehri terketmesini ister, ardından azap gelince halk bu defa tövbe eder, Allah da onları bağışlar. Buna öfkelenen Yûnus, “Allah'ım! Onlar beni yalancı çıkardılar ama sen onları affettin, bir daha onların yanına dönmeyeceğim.” diyerek bir gemiye biner. Fırtına çıkınca Yûnus gemiden atılır ve Hint’ten geldiği söylenen bir balık tarafından yutulur. Balığın karnında üç veya kırk gün kalır. Allah’ın emriyle balık onu tüysüz yavru kuş gibi, ayakta duramaz, göremez ve yürüyemez bir halde Dicle kenarına çıkarır. Allah onun için dört dallı bir bitki yaratır, Cebrâil gelerek vücudunu mesheder. Dişi bir ceylan onu emzirir.

Yûnus kırk günlük uykusundan uyanınca bitkinin kuruduğunu, ceylanın gittiğini görerek üzülür. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak kendisinin kuruyan bitkiye üzüldüğünü, fakat insana acımadığını söyler. Daha sonra Yûnus kaybettiği eşine ve çocuklarına kavuşarak memleketine döner, ölünceye kadar tebliğ faaliyetini sürdürür. (Muhammed b. Abdullah el-Kisâî, s. )

İslâm Kaynaklarında Hz. Yûnus

İslâm kaynaklarında Yûnus’un peygamberliğinin balık tarafından yutulmadan önce mi sonra mı olduğu, öfkeyle çıkıp gittiğinde kime öfkelendiği hususunda çeşitli yorumlar vardır;

“Ve o balık sahibini de an; hani o gücümüzün kendisine ulaşamayacağını sanarak öfkeyle çıkıp gitmişti.” (Enbiyâ, 21/87)

âyeti müfessirlerce farklı şekillerde yorumlanmıştır.

Bir izaha göre Yûnus, İsrâiloğullarından dokuz buçuk kabileyi esir alıp götüren krala esirleri salıvermesi için elçi olarak gönderilmek istenir, fakat o bu görevi kabul etmez. Kavmi tarafından kınanan Yûnus hem kendisini görevlendiren krala hem de kavmine kızarak oradan uzaklaşır. Bir gemiye biner, fırtına çıkınca denize atılır, balık tarafından yutulur, daha sonra kıyıya çıkarılır, iyileşir ve tekrar gönderilir.

“Biz onu halsiz bir durumda ıssız bir kıyıya çıkardık ve onun üzerinde bir bodur fidan yeşerttik, onu veya daha fazla kişiye gönderdik.”(Sâffât, 37/)

meâlindeki âyet peygamberliğin kendisine balık tarafından yutulduktan sonra verildiğini gösterir. (Fahreddin er-Râzî, XXII, )

Başka bir rivayete göre Cebrâil, Yûnus’tan hemen Ninova’ya gidip halkı uyarmasını ve azabın çok yakın olduğunu bildirmesini ister, Yûnus ise yolculuk için binek aramaya koyulur. Cebrâil acele etmesini söyleyince de öfkelenerek oradan uzaklaşır ve bir gemiye biner. (Fahreddin er-Râzî, XXII, ; Taberî, Târîħ, I, )

Diğer bir izaha göre ise balığın Yûnus’u yutması Ninova’daki tebliğ görevinden sonradır. Nitekim o halka, inanmadıkları takdirde hemen azabın geleceğini bildirmiş, fakat Allah tövbeleri sayesinde onları affedince Yûnus yalancı durumuna düşmüş ve bundan duyduğu öfkeyle oradan ayrılmıştır. (Fahreddin er-Râzî, XXII, )

Bazı müellifler de kendisini yalancı çıkardığından dolayı rabbine kırgın olduğunu, diğer bazıları ise kavmi imana gelmediği için kavmine öfkelendiğini kaydeder. (Fahreddin er-Râzî, XXII, ; Taberî, Târîħ, I, )

Makdisî, Yûnus’un gelecek azap konusunda Ninovalılar’ı uyarıp oradan ayrıldığını, bu arada Ninovalılar’ın tövbe etmeleri üzerine Allah’ın onları affettiğini ve Yûnus’tan tekrar kavmine dönmesini istediğini, fakat kavminin tövbesinden habersiz olan Yûnus’un öldürülmekten korktuğu için kavmine öfkelenerek oradan ayrıldığını, bindiği gemiden denize atılıp onu yutan balığın karnında bir süre kalarak cezasını çektiğini söyler. (el-Bed ve’t-târîħ, III, )

Kur’an’da, “Öyle ise rabbinin hükmünü sabırla karşıla ve öfkeye kapıldıktan sonra ıstırap içinde haykıran balık sahibi gibi olma” ayetinde (Kalem 68/48) Yûnus’un davranışı kınanmakta ve Resûl-i Ekrem’e, müşriklerin iman etmemesi durumunda hemen öfkeye kapılmaması bildirilmektedir. (bk. Diyanet İslam Ansiklopedisi, Yunus md.)

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Hz. Yunus Peygamberin Kıssası ve Yunus Peygamber Hikâyesinden çıkarılacak dersler. Hz. Yunus Kimdir? Kuran-ı Kerim&#;deki Hazreti Yunus&#;un (as) ibretlik hikâyesi, kıssası nedir? Hazreti Yunus aleyhisselam’ın kıssası ne anlatıyor? Hz. Yunus (as)&#;ı hangi balık yuttu? Yunus peygamber balığın karnında ne kadar kaldı? İşte Hazreti Yunus Peygamberin Hayatı ve çıkarılması gereken, ibret alınması dersler, Hz. Yunus Kıssasından Bize Mesajlar&#;

Yeryüzündeki herkes, herhangi bir biçimde, zorluklara veya sıkıntılara maruz kalır. Allah, en sevdiği peygamberlerini bile sağlık, zenginlik veya sevdikleriyle farklı imtihanlara tabi tutmuştur. Hazreti Yunus Peygamber’in kıssası, iman, acizlik ve sabır, tahammül ve metanet, teslimiyet kavramlarını anlamamıza yardımcı olur.

Yunus Peygamber&#;in karşılaştığı tüm imtihanlar ve zorluklar, Allah&#;a küçük ama yürekten bir duanın gücünü Müslümanlara anlamaları için ilham verici ve temel bir hatırlatma niteliğindedir.

Hz. Yunus Peygamberin Kıssası

Hazreti Yunus&#;un (AS) Hikâyesi

Yunus Peygamber kıssası aynı zamanda Kuran&#;daki en güçlü kıssalardan biridir. Yunus Peygamber ile ilgili bu hikaye veya kıssa Allah (cc) tarafından Kuran-ı Kerim&#;de Enbiya Suresi, Saffat Suresi ve Yunus Suresi&#;nde bahsedilmektedir.

Yunus ibni Mettâ, Peygamberlik göreviyle Kuzey Irak&#;ta nüfusu bir milyonu aşan bir şehir olan Ninova&#;ya gönderildi. Yunus Peygamber, Ninova halkı arasında doğup büyümüş sıradan halktan birisiydi. Gelişen Ninova (Ninevâ) şehri, Allah&#;ın mesajını çoktan unutmuş ve bir putperestlik ve ahlaksızlık metropolüne dönüşmüştü.

Allah, onları doğru yola ve nur yoluna yönlendirmek için, aralarında doğmuş bir insan olan Yunus Peygamber&#;i elçi, uyarıcı, tebliğ edici olarak gönderdi. Hazreti Yunus, onlara Allah&#;ı tanımaları ve doğru yolu bulmaları için yardım etmek istemiş ve gayret göstermişti; akılsızlıklarına ve acımasız sözlerine rağmen, onlara Allah&#;ın intikamını ve cezasını hatırlatmak için ısrar etti.

Bazı dini kaynaklara göre ise Hz. Yunus, Hz. Yakub’un oğlu Bünyamin’in kabilesindedir. Hz. Süleyman’dan sonra kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Yunus, kendi kavmine beddua eden peygamber olarak bilinir.

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yunus’tan (as) hakkında, Nisa suresinde “kendisine vahiy indirilenlerden”, En’am suresinde “doğru yola sevk edilenlerden, âlemlere üstün kılınanlardan”, Kalem suresinde de “Salihlerden” olduğundan bahsedilir.

Yunus Peygamber’in kavmini Allah’a yönelmeye davet etmesine karşılık Ninova halkı, kendisinden önceki birçok topluluğun yaptığı gibi Yunus’u reddetti.

Yaşadığı zorluklara rağmen Hz. Yunus&#;un (as) cesareti kırılmadı; Allah&#;ın Nuh kavminin ve kendisinden öncekilerin üzerine saldığı büyük gazabını hatırlatarak onları Allah&#;a ibadet etmeye teşvik etmeye devam etti. Ancak onlar, &#;Biz ve seleflerimiz bu tanrıları (putları) birkaç yıldır onurlandırdık ve hiçbirimizin başına bir kötülük gelmedi&#; diyerek buna itiraz ettiler. İnsanların bu şekildeki tepkileri Hz. Yunus&#;u üzdü. Şehri terk etmeye ve insanların Allah&#;ın öğretilerine kulak vereceği başka bir yere gitmeye karar verdi.

Çok büyük ve kalabalık bir şehir olan Ninova&#;da insanlar puta tapıyordu. 30 yaşında iken peygamber olan Hz. Yunus, 33 sene putperest kavmini hidayete ulaştırmak için çabaladı. Onları, Allah&#;ın birliğine iman etmeye davet etti. Fakat uzun yıllar kelime-i tevhidi anlatsa da sadece 2 kişi iman etmişti.

Limandan bir gemiye binerek şehri terk etti. Fakat yarı yolda Allah, gemisine büyük bir dalga veya bir fırtına gönderdi, gemi batacak duruma geldi. Mürettebat ve yolcular kendi tanrılarına dua ettiler. Sonunda birinin kurban olarak denize atılmasına karar verirler. Başka bir rivayete göre ise gemideki yüklerden kurtulmak gerekiyordu. İçlerinden birisini feda etmeye mecbur kaldılar. Bunun için de aralarında kura çektiler.

Denize atılacak kurban olarak Hz. Yunus olarak belirlendi ve onu denize attılar. Hz. Yunus’u büyükçe bir balık (balina) yuttu. Allah’ın emriyle balık, onu yemedi. (Allahu Teala, Hz. Yunus&#;u hatasından tövbe etmesi için bir balığın onu yemesine izin verdi.)

Hz. Yunus (as)&#;ı bir balina yutmuştu ve bir rivayete göre üç gün üç gece, diğer bir rivayete göre ise 7 veya 40 gün balığın karnında kaldı.

Hz. Yunus Peygamber limandan gemiye binip uzaklaştıktan kısa bir süre sonra Ninova halkı hatalarını anladılar ve Allah’tan af dilediler. Deniz kıyısına bakmak için döndüler ama çok geçti; Hazreti Yunus çoktan gitmişti.

Balığın karnındayken Hz. Yunus sürekli olarak “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum” diyerek Enbiya Suresinin ayetini okudu.

لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn

&#;Senden başka İlâh yoktur. Sen, her şeyden münezzehsin. Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.”

Hz. Yunus, balığın karnından Muharrem ayının (aşure günü) onuncu gününde Allah’ın inayetiyle kurtulur. Balık onu Dicle kenarında bir sahile kusar. Güçsüz ve yardıma muhtaç olan Hz. Yunus’a hem gölge hem de besin sağlaması için Allah (CC), kikayon bitkisini (Kur&#;an&#;da yaktîn ağacı) yaratır. İyileşen Hz. Yunus, peygamberlik görevini devam ettirmek için halkının yanına dönmüştür.

Günümüzde belki bir çok insan Hz. Yunus aleyhisselam&#;ın neden böyle bir imtihan geçirdiğini ve bu kadar süre bir balığın içinde karnında kaldığını bilmiyor veya anlayamıyor. Bunun nedeni, Allah&#;ın izni olmadan Ninova&#;dan öfkeyle kaçmasıdır.

Hz. Yunus Peygamberin Kıssasından Çıkarılacak Dersler

Sabır, acizlik, teslimiyet ve iman kavramlarını kavramamıza yardımcı olan Yunus Peygamber&#;in hayatı ve anlatımı en etkileyici olanlardan biri olmaya devam etmektedir. Onun mücadeleleri ve Allah&#;a olan inancı, sadece Allah&#;a gerçekten nasıl ibadet edileceği konusunda hepimize ilham verici bir ders olmalıdır.

İşte Yunus Peygamber&#;in hayatından aldığımız 10 ibretlik önemli ders:

1 – Öfkenizin Sizi Yıkmasına İzin Vermeyin

Hz. Yunus (as) kıssası ile Kur&#;an-ı Kerim birçok noktada itaatsizlik ve öfkeyi önlemeyi, kontrol etmeyi vurgulamıştır. Yunus Peygamber kıssasında öfkemize yenik düşmenin tehlikeleri bir kez daha hatırlatılmıştır. Böylece öfkeyle aldığımız fevri kararların ve hareketlerin sonuçlarını da tekrar düşünmemizi sağlamış olur.

Yunus (AS) Irak&#;ın Ninova şehrinde yaşamış ve Allah (cc) tarafından insanları tek bir Allah&#;a ibadet etmeye yönlendirmesi emredilmiştir. İnsanları tevbe etmeye ve geçmiş günahları için Allah&#;tan af dilemeye çalışmıştır. Ancak halk, Yunus (as)&#;ın mesajını reddetmiş ve kötülüklerine devam etmiştir.

Muazzam bir incinme ve hüsran altında Yunus (AS) Ninova&#;yı kızgınlıkla terk etmişti. Yunus bin Metta gemiye binip ayrıldığında, Ninovalılar hatalarını anlamışlar ve Allah&#;a tövbe etmişlerdi. Allah (cc) onların tövbelerini kabul etti ve bütün günahlarını bağışladı.

Allahu Teala, Enbiyâ Suresi Ayetinde Yunus Peygamber hakkında şöyle buyurmaktadır: &#;(O) bizim O&#;na azap etmeyeceğimizi sandı.&#;

وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ

Vezâ-nnûni izzehebe muġâdiben fezanne en len nakdira ‘aleyhi fenâdâ fî-zzulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine-zzâlimîn

Anlamı: “Zün-nûn” Balık sahibi (Yunus&#;u da an ki) ; hani O, (Ninova’daki isyankâr kavmine) kızmış vaziyette (görev bölgesini izinsiz terk edip) gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi zannetmişti. (Okyanus altında balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Allah’ım Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben (nefsime) zulmedenlerden oldum” diye yalvarıp seslenmişti.

Dolayısıyla, bu anlamlı ve ibretli kıssanın yardımıyla, duygularımıza yenik düşmemek ne kadar zor olursa olsun, öfke ve hayal kırıklığının bizi yenmesine izin vermememiz gerektiği dersini alıyoruz.

Günün sonunda hepimiz insanız, bu da duygularımıza ve endişelerimize yenik düşmeye meyilli olduğumuz anlamına gelir. Kur&#;an-ı Kerim, öfkemizin bizi ele geçirmesine izin vermenin tehlikeleri konusunda bizi burada uyarır ve yapılan her fevri hareketin bir karşılığı olacağı konusunda öğüt verir.

Hazreti Yunus, bölgeden uzaklaşarak denize doğru yöneldi. Onu bir balık tarafından yutulduğu suya sürükleyen öfkesiydi. Şüphesiz bu, Allah&#;ın onun için bir imtihanıydı.

2- Allah&#;a ve Planlarına İman Etmek

Kusurlarımıza ve zayıflıklarımıza rağmen, Hz. Yunus&#;un kalbinin kırılganlığı, samimiyeti ve teslimiyeti, bizim için bu gün bile motive edici bir şeydir. Kur&#;an bize, kusurlarımıza, başarısızlıklarıma ve önceki hatalı eylemlerimize rağmen, Yunus Peygamber&#;in yaptığı gibi, diz çöküp Allah&#;tan rahmet ve lütuf dilemek için asla geç olmadığını hatırlatır.

Günlük yaşamda kendimizde veya çevremizde &#;hayat adil değil&#; ve &#;neden hep ben?&#; gibi sorularla karşılaşırız. Sonunda kendimizi mağdur etmeye başlamadan önce, işlerin neden zor olduğuna dair gereksiz yere bir sebep ararız.

Allah (c.c) kader cihetiyle bu zor ve sıkıntılı durumlarla karşılaşmamızı ve üstesinden gelmemizi planlamıştır. İnsan doğmadan önce belirlenen kader diyebileceğimiz Allah’ın uygulayacağı formüle edilmiş bir planı vardır. Nitekim zamanın başlangıcından sonuna kadar her şeyi Allah takdir etmiştir.

Unutmayın ki ne yaşarsanız yaşayın Allah (c.c) sizin bundan daha güçlü çıkacağınızı bilir. Umutsuzluğa kapılmayın veya umudunuzu tümden kaybetmeyin. Nitekim en zorlu engellerle karşılaşanlar Allah’ın elçileri Peygamberler ve salih kullarıdır.

3 &#; Allah&#;ın Rahmetine İnanmak

Yunus Peygamber&#;in bir balina tarafından yutulması olayı, Allah&#;ın  rahmetine ve sevgisine olan inancın sarsılmasıdır. Bu bize, kendimizi son derece haksızlığa uğramış ve günahkâr hissetsek bile, tövbe etmemiz ve Allah&#;ın (cc) bize merhamet etmeyeceğini asla düşünmememiz gerektiği yönünde güçlü bir mesaj vermektedir.

Kuran da Yunus (as) örneğiyle eksiklik ve hatalarımıza rağmen yine de temiz ve samimi bir kalple Yüce Allah&#;a yalvarabileceğimizi bildirmektedir. Bu nedenle, geçmiş hatalarınızın ve eylemlerinizin dualarınızı, ibadetlerinizi durduracağına, aksatacağına inanmak için zihninizin sizi kandırmasına asla izin vermeyin. Her zaman bilin ki Allah&#;tan rahmet ve mağfiret dilemek için asla geç değildir ve Yunus (AS) bunu yapmıştır.

Allahu Teala Hz. Yusuf kıssasını açıklayarak, hayatın sonuçları ne kadar kötü görünürse görünsün, her şeyin tamamen O&#;nun iradesine göre gerçekleştiğini her zaman aklımızda tutmamız gerektiğini; bu nedenle kararlarımıza her zaman güvenmeli ve ne olursa olsun inancımıza sadık kalmamız gerektiğini nasihat verir.

Kuran-ı Kerim burada, Allah’ın nihayetsiz lütfunu ve rahmetini bize haber veriyor. Yunus Peygamber kıssasının anlatımıyla, tevhid bilinciyle Allah’ın rahmetinin her şeyi ve herkesi kapsadığını öğreniyoruz. Bu nedenle asla ümitsizliğe, kötümserliğe ve öfkemize teslim olmamalıyız.

Bu nedenle her zaman işinize değer verin ve olaylara asla kısa vadeli bir perspektiften bakmayın.

4 &#; Allah&#;ın Koruması Daima Yanımızdadır

Kuran&#;da Yunus Peygamber&#;in anlatımı, Allah dileseydi, hesap gününe kadar Yunus Peygamber&#;i bulunduğu yerde bırakabileceğini gösterir. Hayatımızda ne olursa olsun, her şeyi Allah&#;ın takdir ettiğini ve planladığını unutmamalı ve her türlü duruma rağmen Allah&#;a olan inancımızda sebat etmeliyiz.

Hayattan korkmuş ve yoksun, güçsüz ve başkalarının iradesiyle caydırılmış hissettiğimiz anlara rağmen, bir savunmamız var. Allah (cc) bize duanın gücüyle herhangi bir durumun üstesinden gelmek için en etkili gösterir.

Allah&#;tan yardım istemek, O&#;na yaklaşmanın ve O&#;na olan acizliğimizi ve ihtiyacımızı ifade etmenin en iyi yollarından biridir. Nitekim “Dua ibadetin özüdür.”

Rabbimiz her zaman dualarımızı işitir ve kendisinden istenmeyi sever. Sadece O&#;na tam olarak güvenmemiz, sonuç için sabırlı olmamız ve durumumuz çözülene kadar elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerekiyor.

Dualarımızın kabul olmasını kimse engelleyemez!

5 &#; Zorluklarına Karşı Dayanıklı Olmak

Allah&#;a olan güvenimizin ne kadar hayati olduğunu, Hz. Yunus&#;un ümitsizliğe kapıldığı ve ömrünün sonuna kadar kapalı kalmaktan korktuğu anları hatırlayarak anlayabiliriz. Yunus Peygamber&#;in kıssası, sabrın, tahammülün ve metanetin gerçekten temel bir ibadet olduğunu bizlere hatırlatır.

Hz. Yunus (as), Allah&#;tan yardım istedi ve sabrını hiç yitirmedi. Çünkü Allah sabredenleri ödüllendirir.

Kuşkusuz Yûnus da elçilerimizdendi. Vaktiyle o, yüklü bir tekneyle ülkesinden kaçmıştı. Kur’aya girdi ve kaybedenlerden oldu. Kendisini (büyük bir) balık yuttu. Doğrusu o (bundan önce) kınanacak bir iş yapmıştı. Eğer o, Allah’ın şanını yüceltenlerden olmasaydı kıyamete kadar balığın karnında kalacaktı. Sağlığı bozulmuş olarak onun ıssız bir kıyıya bırakılmasını sağladık; Üstüne (gölge yapması için) kabak türünden bir bitki bitirdik. Bir defa daha onu yüz bin ya da daha fazla kişiye elçi olarak gönderdik. Bu defa onlar iman ettiler, biz de kendilerini belirli bir vakte kadar nimetlerimizle yaşattık. (Sâffât Suresi &#; Ayetler)

6 &#; Hayattaki Sıkıntıların Faydaları

Hepimiz hayatımızda zaman zaman imtihanlar, sıkıntılar, aksilikler ve başarısızlıklar yaşıyoruz. Allah&#;ın planına olan inancımızı ve ümidimizi kaybetmek üzere olduğumuz zamanlar da oluyor. Bu tam olarak sabrımıza güvenmemiz ve yardım için dua etmemiz gereken zamandır.

Yunus Peygamber Allah&#;a inanmıştı ve Allahu Teala da sonunda onu ödüllendirdi. O halde Allah&#;ın sizin için olan iradesini kabul edin ve sonunda sevineceksiniz.

7 &#; Allah&#;a İman Edenlerden Korkmazlar

Balığın karnında, fırtınalı bir denizde, gece karanlığında, her taraftan ümit kesilmiş bir durumda Hz. Yunus (as), Allah’tan başka kimseden korkmadı. Allah’tan yardım diledi. Allah’ın yardımına güvendi ve her şeyin hayırlısını diledi. Zor zamanlarda onu ayakta tutan Allah’tı.

Korku ve keder, içinde yaşadığımız dünyanın büyük bir gerçeğidir. Korku, yalnızca bu dünyadaki fiziksel ıstırabın temeli değil, aynı zamanda çeşitli farklı psikolojik bozuklukların altında yatan bir neden veya sonuçtur.

Birey olarak kaybetmekten korkarız, çevremizden korkarız, başkalarının ne düşüneceğinden veya söyleyeceğinden korkarız, rollerimizi toplumun belirlediği standartlarda yerine getirememekten korkarız ve bunların hepsi nihayetinde bazı depresyon haline veya kaygıya veya başka bir deyişle kedere yol açabilir.

Korku ve keder kavramı Kuran&#;da çokça geçer:

“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar (mahzun) üzülmeyeceklerdir de.” (Yunus Suresi, 62)

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah&#;ın kullarıyız ve biz O&#;na döneceğiz, derler.”Bakara Suresi /

O halde, yalnızca Allah&#;tan korkan ve O&#;nu, emri olmadan hiçbir şeyin ve kimsenin kendisine zarar veremeyeceği, kendisine nihai rızık verenin sadece Allah olduğunu bilen ve gören bir kişinin, bu maddi dünyada korkacak hiçbir şeyinin olmadığı sonucuna varılabilir. İmanı zayıf olan veya imanı olmayan bir kimse ise, sayısız varlıktan korkarken, gelecek korkusu ve irili ufaklı, kontrol edemediği sayısız şey hakkında endişeye kapılır.

Bir kimse, İslam&#;da tevekkül denen bir kavram olan Allah&#;a tüm imanını ve tevekkülünü ortaya koyduğunda, önce kalbi korkudan arınır sonra da gelen her türlü musibet, felaket ve sıkıntıyı Allah&#;tan gelen bir imtihan olarak bilir ve sabır ve metanetle karşılar.

8 &#; Tövbe Etmek

İlk zamanlar Ninovalılar, Hazreti Yunus&#;un öğretilerine rağmen yaptıkları kötülüklerden tövbe etmediler. Kötü eylemlerinde ısrar ettiler. Bu Hazreti Yunus&#;u öfkelendirdi ve Ninova&#;dan ayrıldı. Daha sonra insanlar yaptıkları bu korkunç davranışlarını fark ederek tövbe ettiler. Allah onları tövbelerinden dolayı günahlarını bağışladı.

Bu bize her zaman Allah&#;tan yardım istemeyi ve tövbe etmemizi öğretir. Bu nedenle, bize nimet veren Allah olduğuna göre, günahlarımız için af dilemeliyiz.

Tıpkı diğer peygamberlerin hayatı gibi &#; Yunus Peygamber&#;in hayatı da Müslümanlar için bir ibret hazinesidir. Hayatının en kötü dönemini yaşarken Allah&#;a olan inancı, herkesin hayatında uygulaması gereken bir ibretli bir derstir.

9 &#; Allah&#;a Dua Etmekten Asla Vazgeçmeyin

Allah&#;ın emriyle bir balina Yunus&#;u (as) yuttu. Bilincini kazandığında, mezarında olduğunu düşündü. Ancak bir süre sonra bu en karanlık bölgenin denizde yaşayan en büyük hayvanın midesi olduğunu anladı. Ancak Hz. Yunus&#;u hayatından vazgeçirmemiş, hatalarına ağıt yakmamıştı.

Yunus Peygamber, yaşadığını ve zarar görmediğini anlayınca Allah&#;a secde ve dua etti ve ellerini kaldırıp O&#;ndan mağfiret ve rahmet diledi. Yunus Peygamber&#;in yaptığı bu dua da, bize en karanlık zamanlarda bile mağfiret dilemenin doğru yolunu öğretir.

Yunus Peygamberin duası, bugüne kadar çok saygı duyulur ve dünyanın her yerindeki Müslümanlar Allah&#;tan bağışlanma dilemek için sıkıntı zamanlarında her gün bu duayı okurlar.

Yunus (as) kıssasında ümitsizliğin doruğunda Allah&#;a (cc) olan inancımıza daha sıkı sarılmamız gerektiği derslerini alabiliriz. Yunus (as)&#;ı balinanın karnından çıkarıp karaya çıkardığı gibi, imtihanlarımızda da bize yardım eden ve bizi zafere ulaştıran ancak O&#;dur.

10 &#; Sabrınızı Asla Kaybetmeyin

Balinanın yuttuğu Yunus Peygamber kıssası bize sabrın önemini ve Yüce Allah&#;a ibadet etmenin ne kadar gerekli olduğunu öğretir. Aynı şekilde Hz. Yusuf (AS)&#;ın kıssasını da hatırlayarak, Allah&#;a olan inancımızda her zaman sabırlı ve kararlı olmayı öğrenebiliriz.

Kur’an-ı Kerim, Hz. Yusuf kıssasını açıklayarak, hayatın sonuçları ne kadar kötü görünürse görünsün, her şeyin tamamen O’nun iradesine göre gerçekleştiğini her zaman aklımızda tutmamız gerektiğini öğütler. Bu nedenle kararlarımıza her zaman güvenmeli ve ne olursa olsun inancımıza sadık kalmalıyız.

Yusuf (AS) gücünü geri kazandığında, Ninova şehrine giden yolunu bulabildi. Sabrından ve Allah&#;a olan inancından ve teslimiyetinden dolayı Ninova halkının davranışları tamamen değişti ve Yunus (AS) Peygamberi sıcak bir şekilde karşıladılar.

Unutmamalıyız ki dualarımız ve isteklerimiz ancak Allah&#;ın dilemesiyle ve doğru zamanda gerçekleşecektir. Bu nedenle, asla dualarımızı küçümsememeli, yılmamalı ve Allah&#;tan rahmet ve mağfiret dilemeye devam etmeliyiz.

Daha iyi Müslümanlar olmamıza ve daha iyi inananlar olma yolculuğumuzu ilerletmemize yardım edebilecek tek şey sabırdır.

Sonuç olarak

Yunus Peygamber kıssası, İslam dinini en çok etkileyen kıssalardan biridir. Günah işlemek ve Allah’a (cc) karşı gelmekte ne kadar ileri giderseniz gidin, tövbe yoluyla her zaman bir dönüş yolu olduğunu hatırlatan ibretlik bir derstir. Samimi bir tövbe, sizi bu zor durumlardan kurtaracak ve Yüce Allah’ın mağfiretini ve rahmetini kazanmanıza yardımcı olacaktır. Yunus Peygamber’in hayatından alınan bu dersler, daha iyi bir mümin olmamız için bizlere birer hatırlatmadır.

Bugün milyonlarca Müslüman tarafından gece gündüz okunan Yunus Peygamberin Duasını biz de günlük hayatımıza dahil etmeye çalışmalı ve aynı zamanda çocuklarımıza da öğretmeliyiz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası