Gayda Roman Havaları

2021 Yeni Bulgar Gayda Roman Havası ( LALİ GAYDA ) # TikTok # tekirdaglibytayfoo3:02

Kalay Gayda Dj Yılmaz Roman Havası 2023 # djyilmaz # kalaygayda3:01

Edirneli Umut (UMUT GAYDA) Roman Havası 2022 4:04

EROL BALPARMAK BULGAR ROMAN HAVASI2:44

roman havası bulgar 20213:30

BULGAR GAYDA 2016 OYUN HAVASI3:47

İZMİTLİ EFEKAN BULGAR GAYDA 2022 - HİT3:35

KARI KOCA KİMLER BÖYLE ?# romanhavası # oynamali # shorts # tiktok # dance # keşfet# shorts # shorts # shorts0:33

☆ Ork Zabun Grup ☆DELILIK ☆ ♫ █▬█ █ ▀█▀ ♫ EN Yeni Roman Havasi 20203:58

lali gayda roman müziği3:02

KEMANLI GAYDA 2022 - AYHAN KARAKUŞ OFFİCAL - KARACABEY GAYDASI 2021 Şenol Evgi Ft. Gizo - Rezilsin6:23

Ork.2022 Chok Para Bulgar Havası [Roman Havası] ☆ ♫ █▬█ █ ▀█▀ ♫2:23

KUŞTEPELİ SERGEN DİSCOLU GAYDA4:19

Yarım Dünya Taner 'den 2022 'nin Babaeski Gaydası ( original ses kaydı )4:52

ROMAN HAVASI SEVENLER KEMANLI AĞIR BULGAR GAYDA Kurt Prodüksiyon3:27

Bulgar Roman havasi Show2:04

Video kaynak: Youtube
Audio kaynak: Vkontakte

Kullanım Şartları: YalnizMp3.Ws sitesinde bulunan tüm içerikler tanıtım amacı ile gösterilen kaynaklardan götürülmüştür.
Her hangi bir arama sonuçu zamanı bulunan müzik parçasını mp3 formatında indirmek için şarkı adının karşısında görünen download butonuna tıklayın ve ya onlayn dinlemek için play düymesine tıklayınız.

Bizim oralarda adettendir. Ne zaman hava durumunda “Balkanlardan gelen soğuk hava…” dese spiker, evin içinden birisi mutlaka “Balkanlardan da bir kere iyi bir şey gelse be yaaa” diye dalga geçer. Oysa Edirne’nin yarısından fazlası Balkan göçmeni, geri kalan da Romandır. Bu sefer Balkanlardan müzik geliyor. “Balkanlardan gelen hep soğuk hava olmaz a!” diyor Gayda İstanbul, aynı isimli albümlerinin kapağında. Bu kadar tanıdıklık keyfimizi yerine getiriyor. Şarkıları dinleyince, keyif ikiye katlanıyor. Kardeş Türküler’den Fehmiye Çelik ve Ayhan Akkaya’nın önderliğinde (Yemin billah Kardeş Türküler’den ayrılmıyorlar!) kurulan Gayda İstanbul, konserlerinden sonra ilk meyvesini verdi. Biz de aynı toprağın çocukları olarak Fehmiye Çelik’le epey memleket muhabbeti yapıp, sonrasında Gayda İstanbul’u konuştuk. Buyrun.

Gayda, daha çok İskoç çalgısı değil mi?

İskoç gaydası olanı, yıllar önce aynı zamanda bir savaş çalgısıymış. Oysa gayda, Balkanlar’da bir şenlik çalgısı. Balkanlar’da bir dönem çok yaygınmış gayda. Üflemeli, nefesli bir çoban çalgısı. Hayvan derisi ve kamış da varsa, yaparsın bir gayda! Gayda giderek yerini zurnaya, klarinete bırakmış. Şimdilerde ise brass, yani pirinç üflemelilere: Tubalara, trompetlere, trombonlara. Bugün artık gaydayı işitemiyoruz ama o gaydanın sesi, diğer enstrümanlarca hep taklit edilmiş. Çünkü hafızalarda var. Bir de, nenemler “Tuttur bakalım bir gayda!” derlerdi. Yani gayda; kayde, şarkı müzik, melodi, nağme anlamına da gelmiş. Klarinet bile gaydayı taklit ediyor bazen. Geleneği unutturmuyor olması açısından ve bir ortaklığı da vurgulasın diye ismimiz “Gayda İstanbul” olsun dedik.

Gayda İstanbul projesinin amacı nedir?

Ağırlık olarak Trakya-Balkan halklarının kültürüne ve müziğine eğilmiş bir proje. Yani bu coğrafyada yaşayan Pomaklar, Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Türkler, Romanlar gibi, çeşitli halkların müziklerine odaklanmış, gelenekselle yakın teması olan, oradan beslenmeyi önemseyen ama bunun yanı sıra bu iklimin içinden kendi sözünü de, kendi müziğini de yazmayı hedefleyen bir proje.

Neden böyle bir projeye giriştiniz?

Trakya-Balkan coğrafyası, Kardeş Türküler’den de yabancısı olmadığımız bir alan ama sonuçta Kardeş Türküler’in konserlerinde birkaç şarkı söyleyebiliyoruz bu bölgeden. Albüm dediğiniz de 12-13 şarkılık bir çalışma. Dolayısıyla bu kültürleri gereğince yansıtamama gibi bir sıkıntınız oluşuyor. Hatta “Doğu” albümü çıktığında, bize “Doğu”dan sonra bir “Batı” albümü yapın gibi bir öneri de gelmişti. Ama bu alanda yeterli birikimimiz yoktu ve derinleşmemiz gereken bir alandı. Geçen yıl 15. yılını kutladığımız Kardeş Türküler projesinde de artık belli alanlara dair yoğunlaşılması gerektiğini konuşmaya başladk. Mesela solistlerimizden Feryal Öney, Yörük ve Türkmen müziği içerikli “Bulutlar Geçer” albümünü yaptı; Vedat Yıldırım da, Kürtçe-Türkçe “Bajar”ı. Ben de annemle babamın Makedonya göçmeni olması nedeniyle, yıllardan beri “Kardeş Türküler’in Balkan şubesi” olarak çalışıyorum. Dolayısıyla, artık bu alanda da derinleşelim diye karar verdik.

Bu projeye Ayhan Akkaya’yla başladınız, o da Balkan kökenli mi?

Hayır değil, Ayhan İstanbul’a çocuk yaşta gelmiş ve burada okumuş ve aslında İstanbul, Trakya-Balkan kültürüne uzak bir memleket değil. Ayhan’ın bas gitar icracılığının yanı sıra, düzenlemeci yönü de var. Gayda İstanbul’a bu yönüyle de katkı sunuyor. Süreç boyunca tanıştığımız diğer müzisyenlerle de yollarımız birleşti. Aramızda Roman müzisyenler de olunca, onların müziklerinin içine girince ve o hayatlarla da yüzleşince, ilk Gayda İstanbul albümü, biraz Roman ağırlıklı oldu. Romanların yakıcı gündemlerinin bunda etkisi var. Mahallelerde gerçekleştirilen yıkımlar, yerinden edilmeler, insanların zorunlu göçe tabi olmaları çok ağır mağduriyetler yarattı. O mahallelerde alan çalışmaları yapınca çok ciddi tanıklıklarımız oldu. Ve orada gördük ki, Romanlar aslında “en aşağıdakiler”. Kağıthane’de kağıt toplayıcı kadınlarla söyleşilerim oldu. Günlerce onları düşünerek dolaştım, nasıl hayatlar olduğunu anlamaya çalışarak. Teneke evlerde yaşıyorlar. Bir Roman ablayla tanıştım, 47 yaşındaydı ve 7 yaşından beri çöp topluyordu. Çöp toplayacılar, çiçekçiler, teneke evde yaşayanlar, Sulukule’de cümbüşçü kadınlar, yıkımlar sırasındaki feryatlar derken, “Kudur”, “Kağıthane”, “Çiçekçi” ve “Buçuk” şarkıları ortaya çıktı. Hem bu tanıklıklar hem de çalıştığımız müzisyenler Roman olunca bir baktık, projenin ilk albümü biraz Roman ağırlıklı oldu.

Balkanlardan neler koydunuz peki?

Albümde mesela Sırpça bir şarkı var: “Ajde Jano”. Ama onu “Karanfil Beyaz” adındaki, Makedonya göçmenlerine özgü Türkçe bir şarkıyla birleştirdik. “Karanfil Beyaz”, benim çocukluğumun şarkısıdır. “Ajde Jano”yu dinleyince hemen aklıma “Karanfil Beyaz” geldi. Düğünlerimizde çok çalardı ve temposu hızlıydı, oyun havası şeklindeydi. Ama anlamı o kadar derin ki. Albümdeki düzenlemede, bu şarkıyı biraz yavaşlatarak okuduk. “Ajde Jano” savaş karşıtı bir şarkı. “Gel, evi satalım, atı satalım, tarlayı satalım, silahları da satalım. Gel, artık dans etmenin zamanıdır.” diyor. Bu şarkıyı özellikle Sırpça söyledik; çünkü Sırplar vahşet ve ırkçılıkla çok özdeşleştirildi. Ama Sırplar arasında da barış mücadelesi veren insanlar var. Düşmanlığın ötesine geçip barışa çağrıyı özellikle Sırpça yapmak istedik ve bu barış şarkısını Türkçe “Karanfil Beyaz”a bağladık. “Ka Merau” şarkısını, Tony Gatliff’in “Gadjo Dilo” filminde duyup çok sevmiştik. Bu şarkıyı düzenlerken, bizimle birlikte çalışan Sarıköylü Tevfik Çekiç, “Bu şarkı Romanca” dedi. Tevfik abi sözleri deşifre etti, biz de deşifre ettiği sözlere Türkçe sözler ekledik. Balkan müziği çok köklü bir gelenek. Biz, geleneğin müzelik bir kavram olarak algılanmasını istemiyoruz. O geleneğin yaşaması ve günümüze gelmesi çok önemli. “Dinle”nin kaynağı Boban Markovic Orkestar. O ezgiyi alıp ona sözler yazdık. “Bulgaristan Muhacırları” diye 9/8’lik bir şarkı var albümde. Ama 9/8’i bazen o kadar güzel esnetebiliyorsunuz ki, bir bakıyorsunuz son derece duygusal, yanık bir türküye, melodiye dönüşüvermiş. Ama tabii 9/8’in doğası çoğunlukla coşkuludur.

Ama rock, caz, ska formlarını da es geçmemişsiniz.

Evet. Çünkü İstanbul’da yaşıyoruz, şehrin müziklerini dinliyoruz. Öğrencilik yıllarında da rock dinledik, blues dinledik. Rock, caz, ska, reggea’dan istifade etmeye çalıştık. Gelenekselle modernin buluşması önemli ve kaçınılmaz.

Balkan müziği buna müsait mi?

Çok. Armonik yapı olarak çok uygun. Balkanlar, Avrupa’yla Ortadoğu arasında bir köprü. Dolayısıyla, bizim makamsal yapıya da uygunluk gösteriyor, Batı’nın melodik, armonik yapısına da. Aksak ritimler çok yaygın, dört dörtlük, sekiz sekizlik ritimler de. Ayrıca doğaçlamalara çok açık bir müzik. Yani büyük bir zenginlik.

Balkanlar kaynayan kazan, sürekli parçalanıp duruyor. Öte yandan Romanlar da hem Türkiye’de hem de dünyanın diğer ülkelerinde hem “en aşağıdakiler” muamelesi görüyor hem de en yoksul kesim. Bunca sıkıntıya rağmen, bu müzikler nasıl fıkır fıkır olabiliyor sizce?

Beste yaparken Türkiye’li Roman müzisyenlerle konuştuğumuzda “Biz böyle şarkılar yazmak zorundayız, o kadar çilenin içinde bir de çileli şeyler yazarsak biz biteriz. Biz böyle yaparak kafamızı dağıtıyoruz, havamızı buluyoruz.” diyorlar. Biraz Balkanlar ve İspanya’ya uzandığımızda, oradaki Çingenelerin şarkı sözleri çok yakıcı, isyankar. Ama Türkiye’deki Roman şarkı sözleri çok farklı. İnanılmaz zorluklar yaşadıkları halde, şarkılarında bunları anlatmıyorlar. Albümü yaparken, gündeme dair, güncele dair bir şeyler söyleyelim, dikkat çekelim istedik. Sözleri protest bir söylem içinden yazalım ama gelenekseli de koruyalım, dedik. Çünkü Romanlar’da, gündelik konuşma dilini, biraz argoya da bandırarak şarkıya uydurma geleneği çok önemli. Gündelik konuşma dilini koruduk ama muhalif bir noktadan yazmaya çalıştık şarkı sözlerini. Trakya-Balkan insanlarında müthiş bir renklilik ve yaratıcılık var. Birkaç dili birden konuşuyorlar. Müzikleri coşku dolu. Doğanın da çok etkisi olmuş bence, o kadar yeşil ve bereketli bir doğa ki. Coğrafya kültürleri etkiliyor ve belirliyor bence. Evet o bölgede belki çok savaşlar yaşandı, ama çok büyük güzellikler de yaşandı, yaşanıyor.

Sözlerin Romanca kısımlarını da yazmışsınız. Romanca biliyor muydunuz?

Romancayı “Abe gelesin, gidesin”den ibaret sanıyorduk. Oysa Romanesk diye bir dil var. Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan Çingeneler, bu dili farklı konuşuyor. Balkanlardaki Romanlar da. Yani bulundukları yerlerdeki dillerden etkileniyorlar. Aynı dil, mahalleden mahalleye de farklılık gösteriyor. İstanbul’da bile Gültepe’deki Romanlar ayrı konuşuyor, Kağıthane’deki ayrı, Dolapdere’deki ayrı. Uzlaşıyorlar ama sonunda. Birinin “ka merav” dediğine diğeri “ka mera” diyor. İkisi de “ölüyorum” demek. Ben sözleri yazarken Sarıköylü Tevfik Çekiç’le çalıştım; çünkü Romanca onun ana anadili.

İlgili