kaderi değiştiren tek şey duadır / Kaderi ancak dua değiştirir | Mutluluğun Şifresi

Kaderi Değiştiren Tek Şey Duadır

kaderi değiştiren tek şey duadır

Dua kaderi engeller mi?

Dua belayı def eder, sadaka ömrü uzatır. Dua bir ibadettir ve farzdır. Çünkü Yüce Allah 'bana dua edin' buyuruyor. Kişi gerek sıkıntıda, gerekse de rahat haldeyken dua etmelidir. Duanın şerri defedip, belayı engelleyeceği ve böylece kader üzerinde etkili olacağı meselesini İbn Teymiyye şöyle izah ediyor: "Alimler demişler ki, kaderdeki değişiklik meleklerin elindeki sahifelerdedir. Ama Allah ezeli ve ebedi bilen ilminde bir değişiklik olmaz." Ayetteki: Allah dilediğini siler, ve ama onu ilahi bilgisinde tutar (Ra'd,39) ifadesi buna işaret ediyor.
Aslında bu hadise aynı zamanda kaderi muallak yani Allah'ın bilgisi dahilinde olup da, meleklerin bilmediği alanla ilgilidir. Dua kaderi muallak dediğimiz; kulun ameli, duası, sılai rahmi, yetime şefkati, sadakası gibi iyilikleriyle ilgili alanda kaderi etkiler. (Yani diyelim ki, Allah ezeli ilminde kişiye bir şey takdir etmek ister de kulun iyi halini bilir ve bu şerri engeler ona bir çıkış yolu gösterir ve kaderine bunu yazar. Bütün bunlar Allah için zaten malumdur. Fakat yazısı melekler bile bunu bildirmedikçe bilmezler) lehvi mahfuzda bu hal yani kaderi muallak bilinir, yazılıdır ve değişmez. 'Ancak dua kaderi değiştirir' hadisi, İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn Mace'de rivayet edilmiştir.
Hz. Aişe'nin rivayet ettiği şu hadis de bu meseleyi biraz açıyor: Dua hem indirilmiş ve hem de indirilmemiş kaderi etkiler. Bir bela kişiye iner de, dua onu engeller. İkisi kıyamete kadar mücadeleye devam ederler. Dua korumaya, bela zarar vermeye çabalar. (Müstedrak, hakim) İmam Gazali duanın belayı def etmesini, kalkanın oku engellemesine benzetir.
Kaderdeki belanın dua ile uzaklaştırılması da kaderin bir tecellisidir der.
Kısacası; bize düşen gelmesi muhtemel kaza ve belalara karşı dua etmeye devam etmemizdir.
Bir dini hüküm çıkarmak içinsadece Kuran'a bakmam yeterlimidir?
Kuran-ı Kerim Allah'ın yüce kelamıdır.
Ve elbette her şeyin başıdır. Temel kaynağıdır. Ancak dini bir meseleye bakmak için sadece Kuran'ın mealine bakarsanız; Kuran'ın ayetlerinin birbirini tefsir eden - yorumlayan- detayını göremez, tam yerli yerine koyamazsınız.
Bu nedenle de dini deliller dörttür denmiştir.
Kuran-ı Kerim, sahih hadisler, alimlerin konsensüsü -icma- ve hukukçuların mukayese metodolojisi. Kişi bu yöntemi uygulamadıkça Kuran'ın maksadını çözemez.
Büyük günahlar nelerdir?
Elbette büyük günahlar haylice fazladır.
Ancak bazılarını şöyle sayabiliriz. a- Allah'a ortak koşmak. b- Haksız yere insan öldürmek.
(Örneğin savaş hali hariç) c- Namuslu kadına iftira atmak. d- Sihir yapmak, yaptırmak. e- Savaşta düşmandan kaçmak.
Yurdu savunmasız bırakmak. f- Anne-babaya isyan ve kötülük etmek. (Onların dine aykırı olmayan isteklerini reddetmek) g- Yetim malı yemek. h- Zina etmek.
I- Faiz yemek. Rüşvet yemek. j- İçki içmek. Kumar oynamak. k- Kul hakkı yemek. l- Namazı terk etmek.
Müslüman kişi cehennemdeebedi kalır mı?
Müslüman kişi affedilmedik günahlarından dolayı cehennemde Allah'ın dilediği kadar kalır. Ancak cehennemde sonsuza değin kalıp kalmamak amelle değil, inançla ilgili bir husustur.
İnancında -imanında- sağlam olan kişi ebedi cehennemde kalmaz. İmanında problem olan, Allah'ı kabul edip de Kuranı veya Hz. Peygamber (s.a.v.)'i kabul etmeyen veya Kuran'daki bir ayeti reddeden bu yanlış inancından ötürü ebediyyen cehennemde kalır.
Tevekkül nedir? Nasıl yapılır?
Kişinin bir noktaya gelmek veya bir şeyi elde etmek için bütün tedbirleri, sebepleri yerine getirdikten sonra Yüce Allah'a sığınması ve vereceği hükme razı olmasına tevekkül diyoruz. Bu doğru olan tevekküldür.
Tedbir almadan Allah'a tevekkül ise yanlıştır. Trafikte kusurlu hareketler yaparken 'Ben Allah'a tevekkül ettim' diyenin gerçek manada tevekkül etmemesi gibi. Kişi tedbir almaz da tevekkül ettiğini iddia ederse günaha girmiş olur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) devesini bağlamadan salıvermiş adama 'Deveni bağla sonra Allah'a tevekkül et' buyurmuştur.
Yüce Allah'ın ahirette kulları ilekonuşacağı söyleniyor. Bunu nasılanlamalıyız?
Oradaki konuşmanın niceliğini bilmek zordur. Bu konuşmanın mutlaka dille yapılan bir konuşma gibi olması gerekmez.
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Davud'un Allah'ı zikretmesi anında dağların da onunla beraber zikrettiğini haber veriyor (Enbiya, 79) Yer ve gökün Allah'ın emrini dinledikleri bildirilir(Fussilet, 11) Bütün bu ayetler; ahiretteki olayların vukuu buluş tarzının illaki dünyadaki vakalar gibi olmayacağına işaret ediyor.
Mutlaka; Allah (c.c.) kullarına tecelli edecek ve dilediği tarzda onlarla konuşacak.

Dua ve Kader

DUA söz konusu olduğu zaman, hemen pek çoğumuz yanlış bilgiyle şartlanmak yüzünden, “Aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA’ya ne gerek var!” deyiveririz.

Oysa, bu tamamıyla yanlış bir görüştür!

Kader konusunda gerçek bilgileri, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerine ve tamamıyla Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)’in buyruklarına dayanan biçimde “İNSAN ve SIRLARI” isimli kitabın kader konusuyla ilgili bölümünde okurlarımıza açıkladık. Kader kesindir ve hiç kimse bunun dışına asla çıkamaz. Nitekim, Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) açıklamalarında, bunu en dar anlayışlıların dahi fark edebileceği bir biçimde vurguluyor. Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-î şerîfi, hadis kitapları hariç, hiçbir kitapta bulamıyorsunuz. Yazamıyorlar!.. Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir. Hele Rasûlullâh (s.a.v.) tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!..

Burada çok önemli olan husus şudur: Kaderin tekniği!..

KADER-DUA ilişkisini izaha girmeden önce, bu konudaki Rasûlullâh’ın birkaç buyruğunu nakletmeye çalışalım size...

Kaderinizde varsa dua edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz.

“KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki, kişi işlemiş olduğu günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir.”

“KAZA’yı ancak DUA geri çevirir... Ömrü ise iyilik uzatır.”

“Tedbirin kadere faydası olmaz; DUA’nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar.”

Evet, bir yandan, kaderin değişmeyeceği belirtiliyor; diğer yandan DUA’nın kaderi, kazayı geri çevireceği açıklanıyor. Bu iki hususu nasıl birleştirip, nasıl bir sonuç elde edeceğiz?

Bilelim ki...

İnsanların kaderi takdir edilmiştir; her şey gibi... Ne var ki, DUA faktörü de bu KADER sistemi içinde yer alan bir faktördür; DUA ederseniz, kaderdeki olayı geri çevirebilirsiniz, kazayı reddedebilirsiniz; ancak bu DUA’yı yapmak, gene kaderinizin elvermesiyle mümkün... Yani, kaderiniz müsaitse DUA edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz.

Kaderinizde kolaylaştırılmışsa DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz.

Dolayısıyladır ki, tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde varsa tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz.

Bu hususta Halife Ömer (r.a.), bize bir uygulamasıyla son derece önemli bir uyarıda bulunmuştu… Orduyla Şam’a giden Halife Ömer (r.a.) şehre yaklaştığı zaman, veba salgını olduğunu haber alınca orduya geri dönülmesi talimatını verir. Bu durum üzerine, kader kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar:

— Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun yâ Ömer?..

Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (r.a.)’ın cevabı hepimize bir derstir:

— Allâh’ın kazasından Allâh’ın kaderine kaçıyorum!..

İşte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun “püf noktası”dır.

Kader mutlak ve kesindir!..

İnsan ise, kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir!..

“...İNSAN İÇİN YANLIZCA ÇALIŞMALARININ (kendisinden açığa çıkanların) SONUCU OLUŞACAKTIR!” (53.Necm: 39) âyetini hatırlayalım...

İşte bu sebepledir ki, siz ne yapabiliyorsanız, elinizden ne geliyorsa onu yapmak zorundasınız... DUA edebiliyorsanız, hemen ediniz! Bir çalışma yapma imkânına sahipseniz, hemen yapınız! Korunmak için elinizden gelen bir şey varsa, hemen tatbik ediniz.

Dua, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir.

Biliniz ki; yapabildiğiniz, kaderinizin müsaade ettiğidir ve yaptığınızın sonucunu da mutlaka görürsünüz.

Bu yüzden denilmiştir; “DUA kazayı reddeder”, diye... Yani, o kazanın reddi sizin duanıza bağlıdır!.. O musîbetin size isâbet etmemesi, sizin o hususta dua etmenize bağlıdır. Dolayısıyla, dua edersiniz ve o kaza veya hoşlanmadığınız olay size isâbet etmez; ya da umduğunuz, olmasını istediğiniz olay o duanız vesilesiyle gerçekleşir.

Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) “keşke” demeyi şeytan ameli olarak nitelemiştir. Bunun mânâsını çok düşünmek ve bu hususu iyi anlamak mecburiyetindeyiz... Niçin, “keşke” demek yasaklanmıştır?..

Bilelim ki DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur…

DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlayamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zira, Allâh, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özelliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUA’yı vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, “DUA müminin silahı” olmuştur.

DUA, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir. Onu elden geldiğince çok ve güçlü olarak kullanan, en büyük nimetlere kavuşacak olandır.

Kaderi anlamayan cahil ise, DUA’yı terk eder; tüm mahrumiyet ve çileler de onu bekler!..

Konuyu Rasûlullâh AleyhisSelâm’ın şu açıklamasıyla bağlayalım:

“İçinizden her kime DUA KAPISI AÇILMIŞ ise, muhakkak ona rahmet kapıları açılmıştır ve Allâh’tan, kendisinden âfiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey istenmemiştir.”

“DUA, inen belâya ve inmeyen belâya karşı faydalıdır. Ey Allâh’ın kulları, DUAYA SIMSIKI SARILINIZ!..”

AHMED HULÛSİ

1991

Bu yazı Dua ve Zikir kitabından alıntıdır. Online okumak için tıklayınız!

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir