bir koltuğa iki karpuz sığmaz atasözünün anlamı nedir / Турецкие поговорки, устойчивые выражения - Memrise

Bir Koltuğa Iki Karpuz Sığmaz Atasözünün Anlamı Nedir

bir koltuğa iki karpuz sığmaz atasözünün anlamı nedir

TEMEL TÜRKÇE KELİME VE KELİME GRUPLARINI ÖĞRENME KILAVUZU

Ни для кого не является откровением, что Кавказ, в силу этнического и религиозного многообразия своего населения, является довольно-таки сложной территорий в плане создания единого информационного пространсва, которое является одним из неоспоримых позитивных достижений глобальной эпохи, обеспечивающих информационное взаимодействие организаций и граждан, а также удовлетворение их информационных потребностей. Учитывая поляризацию в регионе, когда, сохраняя нормальные отношения с Россиией, Азербайждан более тяготеет к Турции, Грузия, несмотря на формальные попытки улучшения взаимоотношений с северным соседом, привержена идее вступления в Евросоюз и НАТО, а Армения, по словам главы аналитического бюро «Alte et Certe» Андрея Епифанцева, ведет комплементарную политику, пытаясь угодить и России, и Западу, а «в нашем полярном мире, который поляризуется все больше, достичь этого невозможно» . Таким образом, на сегодняшний день для Закавказья практически не осталось тем, освещая которые средства массовой информации могли бы способствовать восстановлению диалога и постепенному снятию напряжения между соседними народами. Поэтому, тема нового глобального проекта, способного свести воедино экономические интересы закавказских государств, могла бы консолидировать информационную политику средств массовой информации закавказских государств, способствовать зарождению единого информационного пространства региона и таким образом стать шагом если не к восстановлению нормальных отношений, то, по крайней мере, к началу кооперации между вовлеченными в этот проект структурами. «Решение по конфликтным ситуациям не будет найдено до тех пор, пока мы не будем воспринимать регион как единое экономическое пространство. То, что происходит в данном регионе, сразу отражается на соседях» , - сказал бывший министр иностранных дел Грузии И.Менагаришвили в одном из интервью и подчеркнул, что установление региональных структурных рамок позволит обеспечить стабильность и снизить риски.


ERGİN ALTAY’IN GOGOL’DEN YAPTIĞI “ÖLÜ CANLAR” ÇEVİRİSİNDEKİ YANLIŞLAR (Nikolay GOGOL, “Ölü Canlar”, Bir epik şiir, Rusça’dan Çeviren: Ergin ALTAY, 1. Baskı 2007 İletişim Yayıncılık A.Ş., İstanbul)

s. 1. Tulsk işi bronz iğne” diyor E.A. ve “Tula” adından türetilmiş sıfatı yanlış anlıyor. Tıpkı 13. sayfanın 3. satırında da “Karel ağacından süslemeler…” demesi gibi. Doğrusu Karelya olmalıydı. Tula ve Karelya özel adlarından türetilmiş sıfatlar olan (Тулский… карелский) sözcükleri Tulsk ve Karel diye değil –çünkü Tulsk, Karel diye bir yok-, Tula ve Karelya diye çevrilmeliydi.

Romanın daha en başında, Çiçikov’un gelip yerleştiği hanın lokantasına “meyhane” diyor E.A. Трактир’in Türkçe karşılığı olarak kullanıyor bunu. Oysa bu sözcüğün eski anlamı 1. (Первоначально) Гостиница с рестораном, 2. (Позднее) Ресторан низшего разряда şeklindedir. Bu yanlış, sonraki sayfalarda başka pek çok yanlışı daha getiriyor. Meyhanecinin çırağı, meydancı vb. gibi kullanımları var çevirmenin. Mekanı hep meyhane diye düşünmesinden kaynaklanan yanlışlar bunlar. Oysa orası bir otel (1. anlam) ve “meyhanecinin çırağı” da otel görevlisi (nitekim Çiçikov’a odasını o gösteriyor!) ve tabi aynı zamanda otelin lokantasında da garson.

s. 12. “(Takma yakalığı gözüken bir genç) yaylının çevresinde şöyle bir dolanmış, her yanını gözden geçirmiş…” diyor. Oysa o genç adam “başını arkaya çevirip arabaya şöyle bir bakar.” Hepsi bu. Zaten hareket halindeki bir arabanın çevresinde “şöyle bir” dolaşmak mümkün değildir. Aynı sayfada, 2.paragrafın sonunda “Altta boyunduruktu, ipti, koyun postuydu gibi şeylerin satıldığı dükkanlar”dan söz ediyor çevirmen. Öküze takılan ve ağaçtan yapılan boyundurukla binek hayvanlarına takılan hamut’u karıştırıyor… ama asıl “koyun postu”nu karıştırıyor. “Simit biçiminde yuvarlak halka ekmek” anlamına gelen баранка sözcüğünü, koyun postu diye çeviriyor.

Sonrası çok daha  ilginç: “Altta boyunduruktu, ipti, koyun postuydu satılan dükkanlar”dan birinin penceresinde bir bakır semaver durmaktadır. E.A. burayı şöyle çevirmiş: “Bu bakır sbiten semaveri insan yüzünü çok andırıyordu: öyle ki, uzaktan bakıldığında pencerede, (biri simsiyah sakallı olmasa) iki semaver olduğu düşünülebilirdi.” Anlaşılan insan yüzünü andıran bir semaver var ve eğer bu semaverin simsiyah bir sakalı olmasa(!) iki semaver var sanılırmış! Oysa siyah sakallı semaver(!) falan yok, olamaz da! Semaverin yanında, o semaverin sahibi adam da durmaktadır (“sbiten” adı verilen ballı-baharatlı içeceği satan adam) Cümlenin Rusçası şöyle: “… в окне, помещался сбитенщик с самоваром из красной меди и лицом так же красным, как самовар, так что издали можно было подумать что на окне стояло два самовара, если бы один самовар не был с черною как смоль бародою.” Dolayısıyla cümlenin çevirisi şöyle olmalıydı: “…kırmızı, bakır semaverin yanında semaver gibi kıpkırmızı yüzüyle sbiten satıcısı da duruyordu; satıcının katran gibi kapkara sakalı olmasa, uzaktan bakan biri, pencerede iki semaver duruyor sanırdı.”

s. 13. Çiçikov’un eşyaları taşınırken “kunduraları ve çizmeleri” geldi diyor E.A. Yanlış! Gelen yalnızca “kundura kalıpları” (“сапожные колодки”). Aynı paragrafta buna benzer artarda pek çok yanlış var: Çiçikov’un uşağının “setre”si değil, “kaput”u (“он притащил свою шинель”)… “çeşitli uşak giysileri bulunan çuval” değil, “uşak gereçleri bulunan çuval” (bir uşağın çuval dolusu, “çeşitli” giysileri mi olur! (“…мешка с разным лакейским туалетом”). Sonra, uşağın yatacağı “kötü bir yatak” anlatılırken “Rus yufkası gibi yamyassı” denilmesi uygun mudur? Ruslar yufka ekmeği nereden bilsinler? Bu da bir yana kötü bir yatak anlatılırken, pide gibi demek dururken yufka gibi denilir mi? Yorgan olsa anlatılan, neyse! Aynı sayfanın 2.paragrafında da şöyle diyor E.A.: “Kimi zaman bizim sanatsever aydınlarımız bile oda hizmetçilerinin önerilerine uyarak, İtalya’da böyle bir çok tablo satın alıp ülkemize getirmişlerdir.”

Nasıl yani? Sanatsever aydınlarımız oda hizmetçileriyle beraber mi gidiyorlar da İtalya’ya orada onların tavsiyelerine uyuyorlar, yoksa Rusya’dan mı tavsiye ediyor hizmetçiler tabloları efendilerine? Ve nasıl oluyor da İtalya’daki tablolar hakkında “sanatsever aydınlar” değil de, onların hizmetçileri daha çok bilgi sahibi oluyorlar? Ve bu hizmetçiler efendilerine hangi cesaretle tablo ısmarlayabiliyorlar. Böyle bir demokrasi mi vardı çarlık Rusyasında? Resim sanatından anlayan böyle yüksek kültürlü hizmetçiler mi vardı?

s. 14. Lokantada Çiçikov’a ısmarladığı yemekler geliyor: “Birkaç hafta kalacak müşteriler için özellikle hazırlanmış lahana çorbası ile börek, kemik ilikli nohut…” Gelip geçici yolcular için saklanan birkaç haftalık börek (yani birkaç hafta beklemiş bayat börek), nasıl oluyor da "birkaç hafta kalacak müşteriler için özellikle hazırlanmış börek" olabiliyor? Kemik ilikli nohut’a hiç girmiyoruz.(İlik nerede satılır, ilikli yemek nasıl yapılır, bilinmez. Sakın bu ilik, beyin olmasın?!) Cümlenin Rusçası şöyle: “…щи с слоеным пирожком, нарочно сберегаемым для проезжающих в течение нескольких недельей, мозги с горошком…

Aynı sayfada, 7-8 satır daha aşağılar… Çiçikov kent yöneticileri hakkında bilgi topluyor: “Valinin, kent meclis başkanının, savcının kim olduğunu… öğrenmeye çalışıyor.” Çevirmenin “Kent meclis başkanı” dediği, yargıç’tan başkası değil. Председатель палаты yargıç demektir, çevirmen eğer Даль sözlüğüne bakmış olsaydı bunu kolayca görebilirdi, ama onun kolayı seçtiği ve iki sözcüğü toplayarak meclis+ başkan = meclis başkanı demeyi yeğlediği anlaşılıyor. Oysa hemen arkadan gelen “savcı” sözcüğü kuşkulanmak için yeterliydi. 151. sayfada da -üstelik daha büyümüş olarak- yineleniyor bu yanlış.

Yine aynı sayfada bir iki satır daha aşağılarda şöyle diyor E.A: “Bu arada kentin büyük toprak sahiplerinin kimler olduğunu ilgiyle olmasa bile, daha da büyük bir titizlikle öğrenmeye çalışıyordu.” Cümlenin düşüklüğüyle ilgilenmiyoruz; ama Çiçikov “ilgiyle olmasa bile” değil, tam tersine ilgiyle dinliyor. Çevirmeni şaşırtan: “…с большею точностию, если даже не с участием” şeklindeki yapı olsa gerek?

Doğrusu, çevirmen pek çok yerde Gogol’ün söylediklerinin tam tersini söylüyor. Gogol’ün mizahını ıskalıyor. Hatta zaman zaman tercümeyi bırakıp telif ediyor. Türkçe bozuklukları ve “herkesin bildiği çeşidinden” (s.12) gibi Türkçe yazın diline yabancı, yerel ağız çeşidinden deyişlere yer veriyor.

s. 37’ “Mavi çam ormanı” diyor E.A. Yanlış! Orman uzaktan “maviş” görünüyor. Belki kayın, belki meşe ormanı. “Cиневший лес” ifadesinde ne çam var, ne de hele, maviçam! Bir ormanın uzaktan mavi mavi görünmesini mavi çam ormanıyla karıştırıyor çevirmen.

s. 40. Son paragrafın başı: “…eskiden duvarları süsleyen, bir kişiyi aynanın karşısında ve aynadaki görüntüsüyle birbirine bakan iki kişi olarak gösteren portrelerde olduğu gibi…

Biribirine bakan kişiler… bunların aynadaki görüntüleri… aynanın karşısındakiler, içindekiler… Oysa anlatılan çok yalın: iki portre var. Biri sağa biri sola bakıyor ve bu iki portre bir aynanın iki yanına asılıyor.

“İki arkadaş bir an kımıltısız, birbirlerine bakakaldılar: tıpkı, eskiden aynaların iki yanına asılan, birbirine bakan iki portre gibi.” Hepsi bu.

Cümlenin RUSÇASI şöyle: “Оба приятели… остались недвижимы, вперя друг в друга глаза, как те портреты, которые вешалисьв старину один против другого по обеим стороном зеркало.

s. 42. “Oh! Hayır, rica ederim…” diyor E.A.

Bu “Oh!” Batılı roman ve filmlerden dilimize geçen bir kullanım; dilimizde bunun yerine genellikle Ah! kullanılır.  Yalnız burada değil, başka pek çok yerde de kullanılıyor bu gereksiz ünlem (örneğin s. 44, 273, 274, 384…) .

Aynı sayfanın sonu: “…sözleşmesini cebime koyarım,” diyor E.A. (Manilov, “ölü canlar”ını Çiçikov’a satıyor ve anlaşılan bu satış sözleşmesini cebine koyuyor)!

Acaba?

Manilov orada aynen şöyle söylüyor: “…ölü canları size karşılıksız veriyor, bu alışverişten doğacak vergi ve harçları da üzerime alıyorum.” (“…и купчую беру на себя.”)

s. 43. 3. satır. E.A.nın “yere düşmüştü” dediği yünlü kumaş, gerçekte “cart diye yırtılıyor”! (“…лопнуло шерстяная материя”.

3. paragrafta E.A.nın “gerçekten de önemsiz” dediği, tam tersine “önemli”. Zaten metnin genel anlamına aykırı, önemsiz olmak. Manilov “совершенная дрянь” diyor. Çiçikov cevaben “очень не дрянь” diyor ve E.A. bunu “önemsiz” diye anlayıp çok önemli bir hata yapıyor. (Aslında öyle incelikli bir cümle ki bu… Söz konusu olan “ölü canlar”dır. Çiftlik sahibi Manilov için bunların hiçbir değeri yoktur. Bu yüzden de rahatlıkla дрянь, yani işe yaramaz, süprüntü, iğrenç şey diyebilmektedir. Dikkat edilsin: kullanılan sözcük “önemli” ya da “önemsiz” bile değildir. Aynı ölü canlardan para kazanma sevdasındaki Çiçikov içinse durum farklıdır, bu “işe yaramaz, süprüntü, iğrenç şeyler” onun için hiç de öyle değildir, E.A.nın dediğinin tersine, “çok önemlidir”.

s. 45Arabacı ikinci sapaktan sonraki sapağa sapması gerektiğini öğrenince…” kötü bir Türkçe!

s. 46. Son satırlara doğru. “…dizginlere asıldı” diyor E.A. Tam tersine. Daha hızlı gitmek isteyen arabacı ne yaparsa o yapılıyor, yani dizginlere asılmıyor, atları kamçılıyor arabacı (“…и стегнул по всем…”).

s. 47. Sayfa ortaları. “Öyle ki, Çiçikov yaylının yuvarlak iki penceresi olan (bu pencereler dışarıyı görmesi, Selifan’a daha hızlı gitmesini söylemesi için özellikle vardı) deri örtüsünü kapamak zorunda kalmıştı.” E.A. gereksiz yere ayraçlar açıyor ve bu işi çok sık yapıyor. Öte yandan yazarın cümlelerini yeterli bulmuyor, bunlara kendiliğinden “tamamlayıcı sözcükler” ekliyor. Örneğin bu cümledeki “özellikle” gibi. Şöyle diyor Gogol: “Это заставило его задернуться кожаными занавесками с двумя круглыми окошечками, определенными на рассматривание дорожных видов, и приказал Селифану ехать скорее.” (“Yağmur yağmaya başladığı için) Çiçikov manzara izlemeye yarayan karşılıklı yuvarlak iki pencerenin deri perdelerini kapamak zorunda kaldı, Çiçikov’a hızlanmasını emretti.”

s. 48. Son satırlar. Arabacı için “…efendisi gibi o da çamura batmıştı” diyor. Yanlış. Çamura düşen Çiçikov. (“…барин барахтался в грязи, силясь оттуда вылезть…

s. 49. Son paragraf. Çiçikov, E.A.nın dediği gibi arabacısından atlara yardım etmesini istemiyor. “Atları dehlemesini” istiyor. Bu paragrafın sonrası da yanlış: “Rus arabacıların görme duyuları yerine sezgileri vardır. Bu nedenle gözlerini kısıp derinden bir göğüs geçirirler ve bir yana doğru yürürler. Selifan da bir şey görmediği halde, yapabileceği başka bir şey olmadığı için, atları bir yana doğru sürdü ve yaylı ancak hamutları çite çarptığında, gidecek başka yeri kalmadığı için durdu.

 

DOĞRUSU: “Rus arabacıların görme duyusu yerine gelişmiş bir sezgileri vardır; gözlerini yumarlar ve arabalarını kimi zaman yel gibi sürmelerine karşın, her zaman bir yere varırlar. Hiçbir şey görememesine karşın Selifan da atları köye doğru öyle yanılmaz bir biçimde sürdü ki, ancak arabanın okları çite çarpıp da artık bir yere gidebilmelerinin hiçbir imkanı kalmadığında durdu.”

RUSÇASI: “Русский возница имеет доброе чутье вместо глаз; от этого случается что он , зажмуря глаза, качает иногда во весь дух и всегда куда нибудь да приезжает. Селифан не видя ни зги,направил лошадей так прямо на деревню, что остановился тогда только, когда бричко ударилася оглоблями в забор и когда решительно уже некуда было ехать.

s. 51. “…kurumuş yaprak rengi koyu çerçeveler” ifadesi yanlış; doğrusu “kararmış çerçeveleri kıvrılmış yaprak biçiminde” (“…темные рамки свернувшихся листьев…”). Yine aynı sayfada “ürün kötü olduğunda ya da zarar ettiğinde ağlayan” ifadesi de yanlış. Doğrusu: “Sürekli ürünün kötü olduğundan, zarar ettiğinden yakınan…” (“…помещица, которые плачутся неурожай, убытки…”).

Aynı sayfanın son ve devamındaki sayfanın ilk satırları da yanlış: “Dışarıdan bakınca bu komodinlerde giyeceklerden, bluzlardan, etekliklerden; bayramlık çörekler, tatlılar pişirilirken yanan veya kendiliğinden orası burası delinen, sonra tekrar giysiye dönüştürülebilecek eski gömleklerden başka bir şey yokmuş gibi görünse de, bir kesede onluklar, ötekinde yarımlıklar, bir başkasında da çeyreklikler vardır. Ama bir giysi yırtılmazsa, delinmezsa yaşlı kadınlar…” bu paragraf sonuna kadar YANLIŞ! Gogol bambaşka şeyler söylüyor. Sökülmüş bir giysinin ipi duruyor “komodin”de (komodinler’de değil!). Bayramlık bir şeyler pişirirken yanan ya da kendiliğinden eskiyen bir giysi yerine, o ipten güya yeni giysi örülecektir. Ama kadın titiz ve özenli olduğu için giysilerini ne kazara yakar, ne de eskitir; dolayısıyla da sökülüp komodinlerde saklanan o ip hiçbir zaman kullanılmaz ve miras olarak kız yeğenlere bırakılır vs.vs. Bu iple birlikte bir de para keseleri bulunur söz konusu komodinde: bunların da kiminde çeyrek, kiminde yarım, kiminde de tam rubleler var (onluklar değil!).

RUSÇASI: “В один мешочек отбирают все целковики, в другой полтиннички, в третий четвертачки, хотя с виду и кажется, будто бы в комоде ничего нет, кроме белья, да ночных кофточек, да нитяных моточков, да распоротого салопа, имеющего потом обратиться в платье, если старое как-нибудь прогорить во время печения праздничных лепешек со всякими пряженцами или поизотрется само сабою.”

s. 54. 10. satır. Çiçikov’u yatakta “iki büklüm” yatırıyor, çevirmen. Oysa “свернуться кренделем” bacaklarını karnına çekip yatmak demektir.. Aynı sayfa, sondan 6. satır. E.A.nın hinthorozu dediği şey, adıyla sanıyla baba hindi (индейский петух = индюк = gurk, baba hindi). Ayrıca “kümes” neresi, “avlu” neresi, onu da karıştırıyor.

s. 55. 3. satır. Burada da çok önemli bir yanlış yapıyor çevirmen:

…(domuz) çöpleri karıştırıyor, hemen yanındaki civcivi UMURSAMADAN, bulduğu karpuz kabuğunu kemiriyordu.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “…(domuz) çöpleri karıştırırken kaşla göz arasında civcivlerden birini mideye indiriverdi, sonra da hiçbir şey olmamış gibi karpuz kabuğu kemirmeyi sürdürdü.” 

RUSÇASI: “…pазгребая кучу сора, съела она мимоходом цыпленка и не замечая этого, продолжало уписывать арбузные корки своим порядком.”

(Domuz, civcivi umursamıyormuş! Tanrı korusun, ya bir de umursasaydı ne yapardı acaba?)

s. 56. E.A. şöyle diyor: “Bizim Rusya’da insanlarımız davranışlarını yabancılarınkine benzetmeye özenseler de bir çoğu bu konuda yabancıları geride bırakmışlardır.” Anlamamış E.A. söyleneni. Söylenen şu: “Bizim Rus insanı pek çok konuda yabancıların eline su dökemez, ama davranış, konuşma dediniz miydi, iş değişir, bu konuda da biz yabancıları geride bırakmışızdır.”

Paragrafın devamında “Fransız ya da Alman diye başlayan cümlesi de yanlış E.A.’nın (“Bir Alman ya da Fransız bu konuda hiç duyarlı değildir, nerede nasıl davranacağını bilmez” diyor).

DOĞRUSU: “Bir Fransız ya da Alman, bizim davranışlarımızdaki özellikleri, bunlar arasındaki ince ayrımları dünyada anlayamaz.”

RUSÇASI: “Надобно сказать, кто у нас на Руси если не угнались еще кой в чем другою за иностранцами, то далеко перегнали их в умении обращаться. Перeсчитать нелзя всех оттенков и тонкостей нашего обращения. Француз или немец век не смекнет и не поймет всех его особенностей и различии…”

Aynı sayfanın devamında yine büyük bir yanlış var: “Tutalım ki bir kalem odası vardır, ama bir başka ülkede değil, bizim ülkemizde” diyor E.A. ve hep yaptığı gibi, Gogol’ün söylediğinin tam tersini söylüyor.

OYSA GOGOL ŞÖYLE SÖYLÜYOR: “Şimdi bir devlet dairesi düşünelim: elbet bizim burada değil, Kafdağının ardında.” (“…положим, например, существует канцелария, не здесь, а в тридевятом государстве…”) O devlet dairesindeki amir ve memurlarla dalga geçeceği için, sansür belasına karşı bizim ülkemizde değil, diyor. 

s. 59. Çevirmen, “bir halk temsilcisini yağlıyor”. “Halk temsilcisi” dediği nedir, kimdir bilmiyoruz. Ama Gogol’ün, vergi memuruna rüşvet verilmesinden bahsettiğini biliyoruz. “масло”yu görür görmez “yağ”dan yola çıkıp “yağlama”yı yapıştırmamak, “подмаслить” sözcüğünün rüşvet anlamına geldiğini de bilmek gerekiyor.

s. 60. “…arılarınız öldü” diyor E.A. Oysa ölen arı falan yok. Kovanlardan balları çıkarmak için dumana tutulan arılar var (… ездили, морили пчел, кормили их…”

s. 62. 4. satır. Çiçikov “Kahrolası Şeytan!” diye içinden söylemiyor, iskemlesini de devirerek yüksek sesle söylüyor! Öyle olduğu içindir ki, “yaşlı kadın çok korkuyor, yüzü bembeyaz kesiliyor.” (Yine Gogol’ün dediğinin tam tersi!) “…хватил в сердцах стулом об пол и посулил ей черта. Помещица испугалась необыкновенно… и вскрикнула вся побледнев: Не припоминай его!”)

Aynı sayfanın ortaları, 9. paragraf. Yine dudak uçuklatıcı bir yanlış: “Avludaki köpeğiniz samanlarınızın üstüne yatar uyur, saman yemez ama yabancılara da havlamaz.

Oysa Gogol’cağzın söylediği şu: “… sokak iti gitmiş, samanın üstüne yatmış, ne kendi yer, ne bırakır başkası yesin!” (“какая нибудь дворняжка, что лежит на сене: и сама не есть сена, и другим не дает”).

s. 63. 5. paragrafta Fetinya’ya “kol böreği” yaptırıyor E.A. Koroboçka’ya şu sözleri söyletiyor: “biraz fazla zaman alır, ama olsun!” BİLAKİS! “Времени берет немного” diyor Koroboçka; yani “fazla zaman almaz!” Zaten hamur hazır. Yağda kızartılıverecek, puf böreği benzeri bir börekten söz ediyor Gogol: yani пирожки (Yazarın söylediklerinin tam tersini söylemek gibi bir tutkusu var sanki çevirmenin.)

s. 65. E.A’ya göre, “Öteki alacaklarınızı unutmayın lütfen” diyor Koroboçka, Çiçikov’a.

Acaba? Hangi “öteki alacaklar”?! Çiçikov kadına daha önce devlet adına gıda maddeleri toplayan bir müteahhit olduğu yalanını kıvırdığı için, “…(devlet adına yapacağınız satın almalarda) Beni unutmazsınız, değil mi?” diyor Koroboçka: “…пожалуйста не забудте насчет подрядов.

s. 70. 2. paragraf. Çevirmenin yumurta dediği şey, yumurtalık (фарфаровые яички). Ama asıl yanlışları aynı sayfanın sondan bir önceki paragrafının son satırında görüyoruz: 

…masaya koyulamayacak kadar berbat bir hasır örtü getirdi,” diyor E.A. Ortada hasır falan yok! “…солонка, которую никак нелзя было воставить прямо на стол.” “Masada bir türlü düz durmayan bir tuzluk getirdi.” 

s. 71. İlk paragrafın son cümlesi… “…öyleyken gene de pazarlık ettiğini anlattı.” Değil! Pazarlık eden falan yok! İki toprak sahibi arasında bir karşılaştırma yapılıyor. Biri, çeşit çeşit yemek sipariş ederken, öbürü tek kap yemek sipariş ediyor, sonra (ek ödeme yapmadan) aynı yemekten tabağına biraz daha konulmasını istiyor (даже подавки потребует ту же цену).

Bir sonraki paragraf: “koşum” değil, “dizgin”. (Herhalde bu ikisi arasında fark var?) Yine aynı paragraf, sondan 7. satır: “…yüzü zayıf (ya da dedikleri gibi ince)…” Yine YANLIŞ! “Издерганный” “asabi” demektir; yoksa “dedikleri gibi ince” değil!

s. 72, 4. satır: YANLIŞ: “Saçlarını hoş bir el hareketiyle düzeltti” diyor çevirmen, oysa Gogol “bıçkınca, kabadayıca” = (молодцевато) diyor.

Aynı sayfa: YANLIŞ:“Tebrik et beni… çok kötü yontuldum!” (“Поздрав: продулся в пух!) Konu, kumarda kaybetmek. Kumarda kaybetmeye yontulmak mı derler? Ütülmek, yolunmak, hatta yutulmak vs. gibi karşılıkları yok mudur bunun? Bu yontulmalı cümlenin hemen altında, Türkçe yönünden hiç yontulmamış bir cümle görüyoruz: “Çiçikov’un başı az kaldı pencerenin pervazına çarpmıştı.” 

s. 78. YANLIŞ: “Borcumuz ne kadar?” “Hepsi seksen kapik efendim”. “Elli kapik ver ona yeter!”

Oysa, “Borcumuz ne kadar?” sorusunun cevabı Gogol’de “seksen kapik” falan değil. “Двугривенник” diyor Gogol. Bu, Türkçede “iki onluk” demektir. Yani 20 kopek. Şimdi: 20 kopeği çok bulan biri “50 kopek ver ona, yeter” der mi hiç? E.A. da güya bu mantıksızlığı (kimin mantıksızlığı? Gogol’ün mü? Ne kadar ayıp!!) bertaraf etmek için 20 kopeği 80 kopeğe yükseltiyor! Gogol’ün “Ölü Canlar”la ilgili olarak tuttuğu neredeyse roman hacmindeki not defterinde bu “mantıksızlıkların”(!) hepsinin yanıtı var. Ama çevirmenin bunlarla uğraşmaya vaktinin olmadığı anlaşılıyor, sorun da burada. Çünkü kendisi bütün 19.yy. Rus klasiklerini çevirmek gibi bir misyon üstlenmiş adeta; böyle uyduruk ayrıntılarla kaybedek vakitten yoksun! Yok kitapta sözü edilen “iki onluk” gümüşmüş, öbürü (50) kopek ассигнация imiş ve değeri gümüş yirmilikten daha düşükmüş! Uğraşmaya değmez ayrıntılar bunlar! Ama biz bunları yine de şuracığa kaydedelim; İletişim Yayınları bir gün bu “ölümsüz ölü canlar çevirisi” yeniden basmaya kalkarsa, o zaman kullanır.

s. 79. YANLIŞ: “Öylelerine hırpalanmış derler”

DOĞRUSU: Çevirmen !"Разбитной” ile “разбитый”i karıştırıyor! Bunlardan ilki (ki metinde kullanılan da bu sözcüktür) “pişkin, arsız” demektir; hırpalanmış anlamında olan ikinci sözcüktür. Sonuç: “öylelerine pişkin derler”, hırpalanmış falan değil!

s. 84. Kumarda kazanılan nesne, kontesin para kesesi değil, kehribar ağızlık. Kendisine aşık olan kontes armağan ediyor Nozdrev’e, üzerinde adının baş harfleri işli para kesesini (Zaten bir insan, kendisine aşık bir kadının adı işli bir keseyi kumarda nasıl kazanabilir? O kadın mı sürmüş keseyi kumar masasına, “Bu keseyi kazanan beni de kazanmış olur” diyerek?!! Ayrıca: kusursuzluğun zirvesi olan, kontesin “pamuk gibi yumuşacık” elleri değil, “superflu” sözcüğü. Nozdrev bu sözcüğü kusursuzluğun zirvesini ifade eden bir sözcük olarak görüyor. Söz konusu olan da “pamuk gibi yumuşaklık” değil, “incelik”. Ve son soru: Kimin anlattıkları kimi “pek yükseltiyor”? Neyin kusursuzluk simgesi olduğunu anlamadığı için, çevirmen ardı ardına yanlışlar yapmış burada.

s.85. 23. satırda “kaymak tadında”ki “kaçak votka”nın doğrusu erik rakısı olacak. Çevirmenсливка=erik rakısı ile сливки=krema’yı karıştırıyor. Ama bundan çok daha önemli bir yanlışı aynı sayfanın 31. satırında görüyoruz. 

YANLIŞ:Ayrıca enişte tehlikeli olabilirdi. Üstelik gideceğe de benzemiyordu, sandalyeye çökmüş, pinekliyordu” şeklindeki çevirinin ve sonraki yanlış satırların doğrusu şöyle:

DOĞRUSU: “İçkiyi fazla kaçıran enişte beyin, sandalyesinde otururken ikide bir burnuyla tabağını gagalayıp durmasına bakılacak olursa, tehlikeli olabilecek bir hali kalmamış gibiydi. Kendisi de durumunun farkında olmalıydı ki, evine gitmek için izin istedi; ama bunu öyle tembel, gevşek, isteksizce söylemişti ki, ayak sürüdüğü, gitmeyi pek de istemediği açıkça ortadaydı: bir Rus deyimiyle söyleyecek olursak, ata hamutunu kerpetenle takıyordu.”

RUSÇASI: “Впрочем, зять вряд ли мог быть человеком опасным, потому что нагрузился, кажется, вдоволь и, сидя на стуле, ежеминутно клевался носом. Заметив и сам, что находился не в надежном сотоянии, он стал наконец спрашиваться домой, но таким ленивым и вялым голосом, как будто бы, по русскому выражению, натаскивал клещами на лошадь хомут.

Rusçada “говорить как клещами на лошадь хомут тащить” (yani “ata hamutunu kerpetenle takmak”) deyiminin Türkçe karşılığı, “ayak sürümek; bir şeyi gönülsüzce yapmak”tır. Deyimlere hakkını vermekte zorlanan çevirmen, sonuçta Gogol mizahını yansıtmakta da yetersiz kalıyor, bunun yerine zaman zaman kendisi mizah yapmaya çalışıyor (Ayrıca burada da Gogol’ün söylediğinin tam tersini söylüyor: “enişte tehlikeli olabilirdi” diyor, bilakis, enişte zom olmuş, kafası masaya düşüp duruyor, dolayısıyla da tehlikeli olabilecek bir hali yok ve Gogol de, esasen, tam bunu söylüyor.).

s.87. YANLIŞ: İskambil destesini parmaklarıyla tutup “ses çıkaracak biçimde büküp bırakmaktan” bahsediyor E.A. Yok böyle bir durum. Sözü edilen “ses” iskambil destesinin ambalaj kağıdının yırtılmasından çıkıyor

RUSÇASI: (“…Роздрев прижавший бока колоды пальцами и несколько погнувший ее, так что треснула и отскочило бумажка.” 

s.89. YANLIŞ:(Çiçikov) “Kendisiyle laubali olunmasından –bunu yapan çok yüksek bir kişi bile olsa- hoşlanmazdı.”

Çevirmen ne yazık ki, Gogol’ün yazdığının yine tam tersini söylüyor.

DOĞRUSU: “Çiçikov kendisiyle senli benli olunmasından hoşlanmazdı, ancak mevki-makam sahibi kişiler bunun istisnasıydı”.)

Çiçikov’a yakışan da budur zaten.E.A.nın Çiçikov’u yanlış bir Çiçikov! Ve Çiçikov yanlış olunca “Ölü Canlar” doğru olabilir mi hiç?!

RUSÇASI: (“Он даже не любил допускать с собой не в каком случае фамильярного обращение, разве только если особо было слишком высокого звания.”)

Aynı sayfanın sonlarında, sıklıkla yaptığı gibi yine sözcükleri karıştırıyor E.A. ve “aygır”a “tay” diyor. (Жеребец=aygır, жеребенок=tay).

s.90. YANLIŞ: “…iri mi iri “ köpekler.

DOĞRUSU: “Kaburgaları fıçı gibi kavisli, ince bacaklı, insana hayranlık veren köpekler” RUSÇASI:“…бочковатость ребр и комкость лап…”)

s.91.YANLIŞ:”İki kişilikli” 

DOĞRUSU: İkiyüzlü

RUSÇASI: двуличный человек.

s.93. YANLIŞ: “Kahvaltıya gelmek için hiç acele etmeyen ev sahibi sonunda geldi” diyor E.A. ve yine Gogol’ün dediğinin tam tersini söylüyor: bilakis, ev sahibi hiç ağırdan almıyor, çabucak geliyor:

RUSÇASI: “Сам хозяин не замедливший скоро войти…” Herhangi bir karmaşıklığı ve mizah, deyim, atasözü. gibi spesifik kullanımı olmayan böylesine basit, temel cümlelerde böylesi yanlışlara düşmenin nedeni ne olabilir? Herhalde Gogol’e gıcıklık olsun diye böyle yapmıyor çevirmen. Dikkat eksikliği ya da özensizlik olabilir mi? Düşünmeye değer, çünkü sıkça karşılaşılıyor bu türden yanlışlarla.

s.97. Son paragraf.

YANLIŞ:Çılgınca cesaretiyle ün salmış atılgan bir teğmenin, ününü elinde tutmak için savaşın en kızgın anında takımını topluca saldırıya kaldırırken özellikle ‘Çocuklar ileri!’ diye bağırdığı gibi Nozdrev de ‘Vurun!’ diye bağırmıştı,” diyor E.A. “Ününü elinde tutmak isteyen teğmen” falan yok ortada. Çevirinin şöyle olması gerek:

DOĞRUSU: “Zıpırca cesareti artık herkesçe bilindiği için saldırılar sırasında göz altında tutulması özellikle emredilmiş çılgın bir teğmenin, saldırı anında mangasına “Haydi aslanlarım, ileri!” diye bağırmasını andırıyordu sesi.

RUSÇASI: ” (…поручик, которого взболмошная храбрость уже приобрела такую известность, что дается нарочый приказ держать его за руки во время горячих дел…

Kendi canını ya da başka askerlerin canını tehlikeye atacak bir zıpırlık yapmasın diye göz altında tutulması özellikle emredilmiş çılgın bir teğmen… ve ününü elinde tutmak isteyen bir teğmen! Pek benzerlik yok gibi?!

s.98… стул был вырван крепостными людми” ifadesini (kendini savunmak için arkasına geçmeyi düşündüğü) sandalye bile kalenin adamlarınca elinden çekilip alınmıştı, diye çevirmiş E.A. Ne kalesi? Hangi kale? “Kalenin adamları” diye çevirdiği, Nozdrev’in evindeki “hizmetkarlar”.

s.99. YANLIŞ: “Payına her zaman daha çok yulaf düşmesine… önündeki tekneye Selifan öteki atlara döktüğü kadar yulaf dökmesine karşın…” Yine Gogol’ün söylediğinin tam tersi söylenmiş:

DOĞRUSU: “(söz konusu atın) …payına hep yulafın kötüsü düşmesine karşın…”

RUSÇASI: (“…хотя ему на часть и доставался всегда овес потуже…”)

s.101. Sayfa sonundaki dipnotu yanlış çevirmiş E.A. Dipnot yanlış olunca, metindeki ilgili bölüm de yanlış olmuş. Şöyle çevirmiş dipnotu E.A.:

YANLIŞ: “(Koramora adı verilen sivrisineği) Usulca yanına yaklaşıp bacağından yakalayabilirsiniz.O zaman halkın deyimiyle azar, canlanır.” Tam tersine. Bacağından tutulduğunda, kaçacak yerde, işi inada bindiren ve –halkın deyimiyle- kıçının üstüne oturan bir sivrisinekten söz ediliyor. Nitekim metindeki ilgili yer, ancak böyle bir açıklamayla mantıklı olmaktadır:

DOĞRUSU: “Şu koramor gibi yan gelip yatan atı kamçıla!” (Корамора - большой, длинный, вялый комар; иногда залетает в комнату и торчит где нибудь одиночкой на стене. К нему спокойно можно подойти и ухватит его за ногу, в ответ на что он только топырится или горячится как говорит народ.” Прим. Н.В.Гоголя).

Aynı sayfanın sonundaki cümle de yanlış çevrilmiş.

YANLIŞ: “… atlardan öylesine buhar yükselmeye başlamıştı ki, görünüşte bir sonraki menzile gidecek güçleri kalmamıştı,” diyor E.A.

RUSÇASI: “…как будто они отхватили не переводя духа станции”.

DOĞRUSU: “Bütün bir menzili soluk almadan koşmuşlar gibi bir buğu yükseliyordu atların sırtından.”

s.103. (Son satır) “Evin ön cephesi” değil sözü edilen şey, bir mimari detay olarak “alınlık”tan söz ediliyor (Фронтон).

s.104. YANLIŞ: “Yaylısı kapıya yaklaştığında pencereden bakan iki yüz gördü: Başında şapkası, salatalık gibi dar uzun bir kadın yüzüyle, gözlerini kırpıştırıp duran, (telleri yumuşak tıngırdatmasını dinlemek için toplanmış beyaz göğüslü, beyaz gerdanlı kızlara göz kırptığı, ıslık çaldığı belli) şık giyimli, eğlenceye düşkün, Moldova kabağı gibi (bizde bu kabaklara uzun kabak derler ve onlardan iki telli balalayka yaparlar) ablak yüzlü, yirmili yaşlarda bir erkek yüzü.”

Hem uydurma, hem kötü bir Türkçe.

RUSÇASI: “Подъезжая к крыльцу, заметил он выглянувшее из окно почти в одно время два лица: женское, в венце, узкое, длинное, как огурец, и мужское, круглое, широкое, как молдаванские тыквы, называемые горлянками, изо которых делают на Руси балалайки, двухструнные, легкие балалйки, красу и потеху ухватливого дватцатилетного парня, мигача и щеголя, и подмигивающего и посвистывающего на белогрудых и белошейных девиц, собравщихся послушать его тихострунного треньканья.”

DOĞRUSU: “Eve yaklaşırken pencerede aynı anda iki yüz birden gördü: bunlardan biri, başında çene altından kurdeleyle bağlı bir başlık bulunan, salatalık gibi uzunca bir kadın yüzü; öbürü Moldavya kabağı gibi yuvarlak, iri bir erkek yüzüydü. Ruslar, gorlyanka adını verdikleri bu kabaktan yirmili yaşlarındaki bıçkın delikanlıların süsü ve gönül eğlencesi olan, iki telli, küçük, hafif balalaykalar yaparlar; delikanlı balalaykasını usuldan tıngırdatırken, kendisini dinlemek için çevresine toplanan ak göğüslü, ak gerdanlı kızlara göz kırpıp ıslık çalar.”

Tabi yanlış ve çevirisi uydurma bir metinde dahi anlaşılmaz ve kötü bir Türkçe kullanılması akla bir kez daha İletişim Yayınları’nın kitabın kotarılmasında çevirmen dışında katkısı olan görevlilerini, editörlerini, redaktörlerini getiriyor. Hemen bir sonraki sayfanın (s.105) ortalarındaki “…bıyıkları öylesine görülmedik kocamandı ki…” deyişinde ve kitabın daha pek çok sayfasında, pek çok kez aynı düşünce ister istemez insanın zihnini yokluyor. Yine 105. sayfanın ortalarında çevirmenin hem de iki kez antik Yunan’ı çağrıştırır biçimde “Eski Yunan” demesi de büyük yanlış. Bir kez özgün metinde böyle bir ifade yok (olamaz da zaten), çünkü “Eski Yunan”dan söz edilmiyor ki. Osmanlı İmparatorluğundan bağımsızlığını kazanmaya çalışan Yunan hareketinden ve onun askeri önderlerinden söz ediliyor. Bunlar da yayınevi ilgililerince düzeltilmesi gerektiği halde düzeltilmemiş yanlışlar, ne yazık ki.

s.106. İlk paragrafın sonunda çevirmen “salatalık suyu” ile yıkanmış ellerden bahsediyor. Doğrusu, turşu suyudur. Kadın anlaşılan elini turşu küpüne sokmuş ve o nedenle de elleri turşu suyu kokmaktadır, yoksa “salatalık suyu” değil. (…руки были вымыты огуречным рассолом). O tarihlerde, kozmetik sanayinin herhalde bilmediği şeylerdi “salatalık suyu” yada, “salatalık sütü” vb.

s.107. Çevirmenin burada da büyük bir yanlışını görüyoruz:

YANLIŞ: “Çiçikov burada kanıt olarak, valinin kendi eliyle örüp ona armağan ettiği para kesesini bile çıkarıp gösterdi” diyor.

DOĞRUSU: “Görüşünü kanıtlamak için valinin kendi eliyle işlediği para kesesinden, yüzündeki pek tatlı, sevecen ifadeden övgüyle söz etti.” 

RUSÇASI: “Тут он привел в доказательство даже кошельки, вышитые его собственными руками и отозвался с похвалою об ласкавом выражении лица его.

Hani, nerede “Çiçikov’a armağan edilen para kesesi?”

Aynı sayfada, bir sonraki paragrafta ise E.A. yine büyük bir YANLIŞ yapıyor: “Hem vali değil, vali yardımcısıdır. Kendi kendine gelin güvey olur, vali olduğunu söylüyor.DOĞRUSU: “Yardımcısının da ondan kalır yanı yoktur… tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş!” Gogol’e göre, ortada hem bir vali var, hem de vali yardımcısı; her ikisi de birbirinden ahlaksız adamlardır bunlar. (“Он, да еще-вице губернатор - это Гога и Магога’). E.A.ya göre ise, aslında vali bile olmayan bir vali yardımcısı var ve “kendi kendine gelin güvey olur durur”! 

s.108. E.A.nın “Ev sahibesi önden bir kelebek gibi gidiyordu” dediği ev sahibesi gerçekte önden bir kaz gibi gidiyordu (…впереди их, как плавный гусь, понеслась хозяйка.) Başını dikip önden bir kaz gibi giden bir ev sahibesi nerede, “bir kelebek gibi” giden ev sahibesi nerede!)

Aynı sayfada birkaç satır daha altlarda yine anlaşılmaz yanlışlar var: “Bazı yüzler vardır, dünyada bir varlık olarak değil, başka varlıkların üzerinde bir benek veya leke olarak var olurlar. Bedenin aynı yerinde, başta bulunurlar ve orada bir mobilya sanırsınız onları. Doğdukları günden bu yana tek sözcük söylemediklerini düşünürsünüz,” diyor E.A.

DOĞRUSU: “Bu dünyada başlı başına bir varlık gibi değil de, her hangi bir varlık üzerindeki bir benek, bir ben gibi yaşayan insanlar vardır. Hep aynı yerde otururlar, başlarını hep aynı biçimde tutarlar, bir mobilya gibi görmeye hazırsınızdır onları, doğduklarından beri ağızlarından tek söz çıkmadığını düşünürsünüz…”

RUSÇASI: Есть лица, которые существуют на свете не как предмет, а как посторонные крапинки или пятнышки на предмете. Сидят они на том же месте, одинаково держат голову, их почти готов принять за мебель и думаешь, что от роды еще не выходило слово из таких уст…”)

s.111. Sayfanın son satırındaki yanlış çeviri bir sonraki sayfa da büyüyerek sürüyor. E.A.nın “eksik olanlar” diye çevirdiğinin doğrusu, “var olmayanlar”.(Ölü canlar’dan (ölmüş insanlardan) söz ediliyor, çevirmen “eksik olanlar” diye bir şey söylüyor. Bir sonraki sayfada yer alan çok önemli diyalog da böylece şu hale giriyor. (Önce E.A.nın YANLIŞ çevirisi):

- Ölmüş köle köylüler mi gerekli size? diye sordu Sobakeviç.

- Evet, dedi Çiçikov. Söylediğini yumuşatmak için ekledi: Eksik olanlar.

- Neden eksik olsunlar, hepsi köyde görünüyor.

- Köydeyse, kuşkusuz… onlardan kurtulmayı istersiniz?

DOĞRUSU:

“Ölü can mı lazım size?” diye sordu Sobakeviç

“Evet,” dedi Çiçikov ve sözünü yine yumuşattı: “artık var olmayanlar.”

“Var bende de tabi ölü can, olmaz mı…” dedi Sobakeviç.

“Varsa… o zaman onlardan kurtulmayı da istersiniz..?”

RUSÇASI:

“Вам нужно мертвых душ ?”

“Да,” отвечал Чичиков и опять смягчил выряжение, прибавши: “несуществующих.”

“Найдутся, почему не быть…” сказал Собакевич.

“А если найдутся, то вам, без сомненя… будет приятно от них избавится?”

“Eksik olan” diye bir şey yok. Kurnaz Çiçikov, “ölü can” dememek için, ölü sözünü “yumuşatıyor” ve onun yerine “artık var olmayanlar” diyor. (Durumu kurtarmak için “Neden eksik olsunlar? Hepsi köyde görünüyor” gibi anlamsız cümleler uydurmak zorunda kalıyor E.A.)

s.113. “Miheyev’in uzun zamandır hayatta olmadığını bildiği için Çiçikov, Sobakeviç’i ağzı açık dinliyordu. Ama Sobakeviç coşmuştu, anlatıyordu.” demiş çevirmen. YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Çiçikov, Miheyev’in ne zamandır bu dünyada olmadığını söylemek için ağzını açtı, ama bir şey söyleyebilmesi ne mümkün! Konuşma yeteneği artan Sobakeviç kendini kaptırmış, büyük bir coşkuyla anlatıyordu.” (“Чичиков открыл рот, с тем чтобы заметить, что Михеева, однако же давно нет свете; но Собакевич…”)

s.114. “Bu odaya sığmaz kocaman bir makine vardı” diyor E.A. YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Dev gibiydi, bu odaya sığmazdı!” ( Rusçası: “…машинища такая, что в эту комнату не войдет…”) Машинища sözcüğünü makine diye çeviriyor E.A. Oysa Даль sözlüğüne bakmış olsaydı şunu görecekti: махина, махинина, махинища, машинищ: что либо громоздное, огромное.

Aynı sayfanın son paragrafını da şöyle çevirmiş E.A.:

YANLIŞ: “Bir şey anlatan kimsenin bazen, karşılarındaki insana değil, o anda dikkatini çeken, hiç tanımadığı, ona bir cevap veya bilgi vermeyeceğini, düşüncesini desteklemeyeceğini bildiği halde, bakışının ister istemez yöneldiği bir yabancıyı (ilk anda biraz şaşıran yabancı hiçbir şey bilmediği konuyla ilgili bir şeyler söylesin mi, söylemesin mi, yoksa kibarlık edip öylece sussun, sonra çekip gitsin mi karar veremez), evet, böyle bir yabancıyı arabulucu olmaya çağırır gibi, başka bir yana bakarak sözünü bitirdiği gibi, Sabakeviç de sözünü duvarda asılı Bagration’la Kolokotroni’nin resimlerine bakarak bitirmişti.”

Çevirmenin kötü Türkçesi yayınevi ilgililerince düzeltilebilseydi, paragraf belki şu şekli alabilir ve daha düzgün olurdu (Gogol’ün de kemikleri daha az sızlardı):

DOĞRUSU: “Sobakeviç bu son sözlerini Bagration’la Kolokotroni’nin duvarda asılı resimlerine bakarak söylemişti. Sık karşılaşılan bir durumdur bu: konuşmakta olan iki kişiden biri, kim bilir neden, birden bire konuşmakta olduğu kişiye değil, bir rastlantıyla oraya gelen, hiç tanımadığı üçüncü bir kişiye dönerek sözlerini sürdürür; üstelik bunu o yabancıdan bir karşılık, onay ya da her hangi bir görüş alamayacağını bile bile, onu sanki aracı olmaya çağırıyormuş gibi, gözlerini gözlerine dikerek yapar; öncesini sonrasını bilmediği bir konuda yanıt vermesi mi, yoksa incelik kurallarının gereğini yerine getirerek bir süre öylece durduktan sonra çekip gitmesi mi gerektiğine karar veremeyen yabancı da ne yapacağını şaşırır.”

s. 115. YANLIŞ: “Konuştuğumuz şey incir çekirdeğini doldurmaz. Kaç paralık şey? Kimin ne işine yarar?"

“İncir çekirdeğini doldurmaz” demiyor Gogol; şöyle diyor:

DOĞRUSU: “Doğrusu çok tuhaf,” dedi, “tiyatro oynuyor gibiyiz! Aramızda şu geçenler bir komedi sanki? Başka bir açıklama getiremiyorum… Eğitimli, zeki bir insansınız. Neyin alışverişini yapıyoruz biz? Olmayan bir şeyin, bir hayalin. Kime gerekebilir böyle bir şey? Ve böyle bir şeyin ne değeri olabilir?” 

RUSÇASI: Кажется между нами происходит какое то театральное представление или комедия, иначе я не могу себе объяснить… вы, кажется, человек довольно умный, владеете сведениями образованности. Ведь предмет просто фу-фу. Что же он стоит? кому нужен?

(Çünkü ölü canlardan konuşulmakta, bunların pazarlığı yapılmaktadır. İncir çekirdeğini dolduracak ya da doldurmayacak bir olaydan değil, gerçekte olmayan, hayali nesnelerle ilgili bir olaydan söz ediliyor.)

s.117. YANLIŞ: “Siz de Nuh diyor, peygamber demiyorsunuz! Üç ruble verin bari!” 

 DOĞRUSU: “Haşlanmış turp kadar demek, bir canın değeri sizin gözünüzde? Üç ruble verin bari!” 

RUSÇASI: Право у вас душа человеческая все равно что пареная репа. Уж хоть по три рубли дайте! “Haşlanmış turp” taki mizahı ıskalayan, indirgemeci bir çeviri yapmış E.A.

Aynı sayfa, son paragraf, ikinci cümlede “…yük atlarınınki gibi geniş sırtına…” demiş çevirmen. “Vyatka atları”nı, “yük atları” diye çevirmiş. Bunun da nedeni, büyük olasılıkla, Vyatka özel adı “вятский” şeklinde sıfatlaşınca çevirmen sözcüğün ne olduğunu anlayamamış. Tıpkı s.11’de Tula, s.13’te Karelya özel adlarından türetilen sıfatlarda düştüğü yanlış, bu kez bir sözcük yakıştırılarak yineleniyor burada.

Aynı paragrafın devamında, “Nasıl derler, sağlam yapılmış yeni bir bina gibisin!” demiş çevirmen ve Gogol’ün mizahından eser kalmamış bu çeviriyle. DOĞRUSU: “Kötü biçilmiş, ama dört dörtlük dikilmiş, dediklerindensin tam!” RUSÇASI: Вот уж точно, как говорят, неладно скроен, да кpепко сшит!) Buradaki incelik şu: evet, bina sağlam yapılmış, ama mimarisi (ya da estetiği) kötü! Çevirmen işin bu ikinci yanını ıskalamış.

s.118. İlk paragraf. Şöyle diyor çevirmen: “Evet, çok doğrudur, gözü doymaz toprak ağasına parmağını uzatma, kolun gider, derler! Bir şeyler bildikleri için yüksek yerlere geldiklerinde daha da acımasız olurlar. “Dur hele, gösteririm ben sana!” Zamanında sıkıntı çekenler hep böyle diş bilerler işte… Ah şu toprak ağaları!..”

Bir sözcük oyunu var burada. Rusça, кулак= kulak, hem “yumruk” demektir, hem de topraklarında köylüler çalışan, “zengin toprak sahibi”. Cümlenin başındaki “yumruk” sözcüğünde bu durum bir dipnotla açıklandıktan sonra, çeviri şu şekilde yapılmış olsaydı, aslına daha uygun olurdu.

“Birisi kulak oldu mu, açılıp bir daha avuç olmaz! Kulak’tan bir-iki parmağın açılması ise büsbütün kötüdür. Herhangi bir bilimden az buçuk bir şeyler öğrenir ve üstüne önemli bir de koltuğa otururlarsa, artık o işin gerçek ustalarına kan kustururlar. “Şöyle bir kendimi göstereyim” demeleriyle aldıkları bir takım bilgece kararlar, nice insana nasıl da pahalıya patlar… Ah siz kulaklar… siz yok musunuz!”

Parmak uzatınca kolun gitmesiyle hiç ilgisi yok durumun. “Bir şeyler bildikleri için yüksek yerlere gelmek” deyişi de yanlış. Acımasızlıkları doğru da, kime karşı acımasız olurlar, es geçilmiş. “Zamanında sıkıntı çekenler hep böyle diş bilerler işte” anlatımı ise tümüyle uydurma. Çünkü RUSÇASI şöyle:

(“Нет, кто уж кулак, тому не разогнуться в ладонь! А разогни кулаку один или два пальца, выдет еще хуже. Побробуй он слегка верхушек какой-нибудь науки, даст он знать потом, занявши место повиднее всем тем, которые в самом деле узнали какую нибудь науку. Да еще пожалуй скажет потом: ‘Дай-ка себя покажу!’ Да такое выдумывает мудрое пастоновление, что многим придется солоно,,, Эх, если бы все кулаки!..”)

s.119. E.A.’ya göre Çiçikov yaylısına binerken şöyle düşünüyormuş: “Nasıl oldu anlayamadım!” Çiçikov nasıl olduğunu anlayamamış falan değil. (Да, как бы не так!) ifadesinin çevirisi: Hadi oradan! Ya, ne demezsin! Daha neler! vb. şeklinde olmalıdır.

s.120. Son paragrafın ikinci yarısı. “… hatta küçük yazar çizer takımını parayla satın alıp eski bir prens soyunun takma isminin unutulmaması için ondan söz ettirmezse ettirmesin hiç yararı olmaz: Rus insanı kendi takma ismini kendi bağıra bağıra söyler…Ustaca yakıştırılmış takma bir ismi, yazılı bir şeyi silip atamadığınız gibi ne yaparsanız yapın kazıyıp atamazsınız artık.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Eli kalem tutan insanlara paralar verilip bu adın eski prens soylarından birinden geldiği üzerine yazılar da yazdırılsa, yararı olmaz. Karga sesiyle cümle aleme açıkça duyurur durur bu ad kendini, söyler kuşun nerelerden uçup geldiğini. Tam yerini bulmuş bir söz, tıpkı yazı gibidir; balta bile vız gelir ona!”

RUSÇASI: “И как ух потом не хитри и ни облагораживай свое прозвище, хоть заставь пишущих людишек выводит его за наемную плату от древнокняжеского рода, ничто не поможет: каркнет само за себя прозвище во все свое воронье горло и скажет ясно, откуда вылетела птица. Произнесенное метко, все равно что писанное, не вырубливается топором”

s. 123. “…yağan yağmur doğrudan evin içinde kovalara aktığı için çatının bir işe yaramadığını…” Çevirmen ведро” sözcüğünü “kova” diye yanlış çevirip cümleyi bu yanlışa göre kendisi yazmış. Oysa “ведро” = “краснопогодье; ясная, тихая, сухая и вообще хорошая погода”(kısaca “güzel hava”) anlamındadır. Yağmuru görünce hemen kova yetiştirmiş çevirmen çatıdan akan suya.

Aynı sayfa, sondan 6. satır: “…kapısının sürgüsü çürümüş, bir sakatı andıran kırık dökük…” Çevirmen замок sözcüğünü sürgü diye çeviriyor. Aynı sözcüğün şato, saray anlamına geldiğini ihmal ediyor . Doğru çeviri şöyle olacak: “Bu uzun, upuzun, inanılmaz derecede uzun, garip saray, yaşlı ve dermansız bir malulü andırıyordu.” Yine bu cümlenin devamında, “bazı yerlerde tek katlı, bazı yerlerde iki katlı” olan “çit”! değil, bu şatoyu andıran, “uzun, upuzun, garip yapı”dır.Bu cümlenin devamı da yanlış ve anlamsız (123. sayfa, son satır): “Üzerinde boylu boyunca uzanan karşılıklı çatı gibi iki eki… çürümüştü”. Çevirmenin бельведер (belveder) sözcüğünü bilmediği anlaşılıyor. Cümlenin doğrusu: “Yer yer tek, yer yer iki katlı bu eski yapıyı koruyabilmekten uzak, kararmış çatı üzerinde kırık dökük, üzerlerinde boya diye bir şey kalmamış, karşılıklı iki seyir taraçası yer alıyordu.”

s. 125. (ilk paragrafın sonu) “Sözün kısası doğada da, sanatta da düşünülebilecek tüm güzellikler vardı burada. Ancak, doğayla sanat el ele verdiğinde, çoğunlukla insanın akılsızca bir çaba sonucu doğaya damgasını vurduğu, büyük zorlukları geçiştirdiği, kabaca hissedilen gerçekleri ve arkasında gizlenemez, çıplak bir planın gözüktüğü zavallı günahları yok ettiği ve uyumlu bir temizliğin hoşluğun soğuğunda her şeye harika bir ılıklık kazandırdığı bir görünümdü bu.” BOZUK TÜRKÇE, ANLAMSIZ, YANLIŞ ÇEVİRİ.

DOĞRUSU: “Kısacası, doğanın da sanatın da bir başlarına beceremeyecekleri, ancak ikisinin birleşmesiyle gerçekleşebilecek bir güzellik söz konusuydu: insanın çoğu kez anlamsız ve gereğinden çok çabalarını doğanın kendi keskisiyle tıraşlaması, ağır kütleleri hafifletmesi, aralarından rahatsız edici bir düzenlilikle sırıtkan bir planlılığın göründüğü bütün delikleri yok etmesi, uyumun, titizliğin ve ölçülülüğün soğukluğu içinde yaratılana mucizevi bir sıcaklık vermesiyle mümkün olabilecek bir güzellikti bu.

RUSÇASI: Словом, все было хорошо, как не выдумать не природе, не искусству, но как бывает только тогда, когда они соединятся вместе, когда нагроможденному, часто без толку, труду человека пройдет окончательным резцом своим природа, облегчит тяжелые массы, уничтожит грубоощитительную правильность и нищенские прорехи, сквозь которые проглядывает нескрытый, нагой план, и даст чудную теплоту всему, что создавалось в хладе размеренной чистоты и опрятности.

s. 126. (Sondan bir önceki paragraf) “…kırmızı deri cildi…” YANLIŞ! Kırmızı olan, kitabın cildi değil, kenarları.(“…книга в кожаном переплете с красным обрезом…”)

s. 127. “Çiçikov bunun kahya erkek değil, kahya kadın olduğunu ancak o zaman fark etmişti.” DOĞRUSU: “Kahyanın kadın değil, erkek olduğunu…”

s. 128. “…çizmeleri temizlemekte kullanılan güderi…” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “çizme derisi” (“…юфть, какая идет на сапоги…”)

s. 129. “yastık…” YANLIŞ. DOĞRUSU: “Ayakkabı tabanı” Çevirmenin “подошва” sözcüğünü “подушка” diye okuduğu anlaşılıyor?! 

s. 130. YANLIŞ:  “… bir süvari yüzbaşısıyla kaçmış, babasının tuhaf bir önyargıyla, subaylardan hoşlanmadığını bildiği için hiç zaman geçirmeden (kumarcı, sarhoş bütün subayların yaptığı gibi) bir köy kilisesinde onunla evlenmişti. 

DOĞRUSU: “…süvari alayından bir yüzbaşıya kaçarak bir köy kilisesinde çarçabuk adamın nikahı altına girmişti, çünkü bütün subayların kumarbaz ve kadın düşkünü olduklarına ilişkin tuhaf bir körinancı olan babasının onları hiç sevmediğini biliyordu.”

RUSÇASI: (“…и повенчелась с ним где-то наскоро в деревенской церкви зная, что отец не любит офицеров по странному предубеждению, будто бы все военные картежники и мотишки.”)

YİNE AYNI SAYFA: “Kıl gibi saçları ağardıkça köy sahibi giderek daha cimrileşmişti.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “…cimriliğin en yakın arkadaşı olan ve saçları arasında gitgide çoğalan kırlar, cimriliğinin daha da artmasına katkıda bulundu.” (“…его седина, верная подруга ее, помагло ей еще более. 

s. 130. (Sayfanın son satırı): “Askerlerle ilgili gerçek düşüncesini öğrenmek amacıyla mahsus, oğlunun kumarda kaybettiğini bildirselerdi ona, hemen o anda baba hakkını yürekten haram ederdi oğluna; bir daha onun hayatta olup olmadığıyla ilgilenmezdi.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Bu arada, sanki askerler hakkındaki olumsuz yargısını pekiştirmek içinmiş gibi bir olay daha oldu ve oğlu kumarda kaybetti. Plyuşkin oğluna da beddualar etti ve onunla bütün ilgisini kesti: yaşayıp yaşamadığı bile umurunda değildi artık.”

RUSÇASI: Случилось же под такую минуту, как будто нарочно в подтверждение его мнения о военных, что сын его проигрался в карты; он послал ему от души свое отсовское проклятие и никогда уже не интересовался знать существует ли он на свете или нет.

s. 131. “Her yıl mülkünün daha büyük bir parçası elden çıkıyordu. Onun tek önemsediği, üzerine titrediği şey odasında topladığı öteberiydi.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Her yıl çiftliğin temel işlerinden biraz daha uzaklaşıyor, zamanını daha çok odasında toplayıp durduğu kağıt parçalarıyla, tüylerle geçiriyordu.”

S. 132. “Ne var ki, Rusya’da daha da şaşırtıcı bir durumla bile karşılaşabilirsiniz: Yeni komşunuz bir toprak sahibi Rus çılgın yaşamının tam bir temsilcisi olabilir; yemekten içmekten, eğlenmekten başka bir şey düşünmez…” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Komşu çiftlik sahibinin tam Rus karakterine uygun biçimde hayatı doya doya yaşayan, müthiş cömert biri olması, Plyuşkin’in durumunu daha da ilginçleştiriyordu. Yolu oralara düşen bir yabancı, bu cömert komşunun yaşadığı evi görünce, bir prensin küçük, kendi halinde çiftlik sahipleri arasında ne işi var, derdi.

RUSÇASI: … и тем поразительнее бывает оно, что тут же в соседстве подвернется помещик, кутящий во всю ширину русской удали и барствa, прожигающий как говорится, насквозь жизнь…”

YİNE AYNI SAYFA, İLK PARAGRAFIN SONU: “Bu aşırı, zorlama, doğal olmayan aydınlıkta dalları doğal yeşilliğini yitirmiş (dallar yukarıya çıktıkça karanlıkta kaldıkları için sert bir görünüm kazanırlar, tepelerinde titreşen yapraklarıyla karanlık gökyüzüne uzananları yirmi kez daha korkunç görünürler) ağaçların altında (yalnızca bedenlerini aydınlatan bu yalancı ışık öfkelendirmektedir ağaçları) neşeyle dolaşırlar.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: Bu aşırı aydınlatma kimseye itici, yabanıl gelmezdi. Gür ağaçlar arasından yapay ışık altında doğal yeşilini yitirmiş bir dal teatral bir biçimde yukarı doğru yükselirken, daha yukarılarda, büsbütün karanlık, iç karartıcı ve yirmi kat daha korkunç gece göğü görünürdü. Yapraklarını hışırdatarak iyice yükseklere, kaskatı karanlığın derinlerine doğru uzanan ağaç tepeleri, aşağıda gövdelerinin altını aydınlatan yaldızlı ışıltıya öfkeyle bakarlardı.

RUSÇASI: (“… и некому не является дикое и грозящее в сем насильственном освещении, когда театрально вскакивает из древесной гущи озаренная поддельным светом ветв, лишенное своей яркой зелении, а вверху темнее, и суровее, и в дватцать раз грознее является чрез то ночное небо и, далеко трепеща листьями в вышине, уходя глубже в непребудный мрак, негодуют суровые вершины дерев на сей мишурный блеск, осветивший снизу их корни.”)

s. 133. YANLIŞ:“… bir yandan da ihtiyarlık!”

DOĞRUSU: “Bakmışsın, bu yaşımdan sonra dilenmek zorunda kalmışım!” (“Да и гляди, пойдешь на старости лет по миру!”)

s. 134. “Kahrolası sıtma son üç yılda sapasağlam köylülerimin hepsini alıp götürdü.”

Çiçikov buna üzülmüş gibi:

“Söylesenize! dedi. Çok adamınız öldü demek!” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Şu son üç yılda sıtma pek çok sağlıklı köylümü aldı götürdü!”

“Demeyin! Çok mu ölen?” dedi Çiçikov, canlı bir ilgiyle.

RUSÇASI: -Последние три года проклятая горячка выморила у меня здоровенный куш мужиков.

-Скажите! и много выморило? -воскликнул Чичиков с участием.

s. 137. “…belki de öteki züppeler gibi yalnızca övünmeye düşkün biridir. Bedava çay içmek için atar tutar, sonra da çeker gider!” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “…belki de bütün mirasyediler gibi övünmek için yapıyordur bütün bunları? Laf ola beri gele konuşur da konuşurlar, bu arada ha babam de babam çay içerler, sonra da çeker giderler?!”

RUSÇA’da мотишка – parayı savuran, hesapsız para harcayan (züppe’likle hiç ilgisi yok!); напиться – çok içmek, kana kana içmek, anlamındadır.

s.137. “Nereden dayıcığı oluyor muşum?” EKSİK!

DOĞRUSU: “Oysa o benim ne kadar dedemse, ben de onun o kadar dayısıyım!”

RUSÇASI: “А я ему такой же дядушка , как он мне дедушка.”

s. 138. “…Onun bağırmasına, elinde tabakla (tabakta kurumuş çörekler vardı), okuyucumuzun daha önce tanışmadığı bir kadın girdi odaya.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Çağrısına elinde tabakla, bir kadın geldi; tabakta okurların bildiği şu kurumuş çörek vardı.”

RUSÇASI: “На зов явилось женщина с тарелкой в руках, на который лежал сухарь уже знакомый читателью.”

('Okurun tanışmadığı kadın’dan değil, okurun “tanıştığı”(!) çörek kurusu’ndan söz ediliyor. Bir vakitler ziyaretine gelen kızının yeni bir hırkayla birlikte Plyuşkin’e getirdiğini bildiğimiz paskalya çöreğidir çünkü gelen çörek). Bu arada cümlenin bir parçası gereksiz yere ayraç içine alınıyor ve bu yanlış çok sık yapılıyor.

s. 139. “Yalan söylüyorsun! Papaza götürmüşsündür, onun okuma yazması var çünkü.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Yalan söyleme! Zangocun oğluna götürmüşsündür. Biraz okuma yazması var galiba onun.”

RUSÇASI: Врешь, ты снесла пономаренку: он маракует…”(Пономарь – Низший служитель при христсанской церкви. Мараковать – Немного понимать, разбираться в чем-н.)

YANİ: Papaz yok, zangocun oğlu (ya da yardımcılığını yapan çocuk) var ve o da okuma yazma biliyor değil, o işten biraz anlıyor.

s.140. “Damadım araştırdı: hiçbirinin izini bulamadığını söylüyor. Bir askerdir, bu işleri bilir, mahkemelerde uğraşacağıma…” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Benim damat araştırdı. Dediğine göre izleri tozları kalmamış kaçan köylülerin. Yalnız, kendisi asker olduğu için mahmuz şakırdatmakta usta olsa da, iş mahkemelerde koşuşturmaya gelince…” 

RUSÇASI: “Зять делал выправки: говорит и будто и след простыл, но ведь он человек военный: мастер притоптывать шпорой, а если бы хлопотать по судам…

(Yine Gogol’ün sözlerinin tam tersi söyleniyor: Gogol, asker damadın bu işleri bildiğini değil, tam tersine bilmediğini, yalnızca mahmuz şakırdatmakta usta olduğunu söylüyor).

s.143. “Ne var ki, her kentte olduğu gibi erlerin, arabacıların, işçilerin, kadın kılığında, kırmızı şallı, pabuçlarını çorapsız giymiş, kavşaklarda yarasalar gibi dönüp duran o çeşit yaratıkların çok bulunduğu ara sokaklarda, çıkmaz sokaklarda gürültü, patırtı, bağırış çağırış çoktan başlamıştı.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Dar, yan sokaklarda kulağa gelen sesler ve tanık olunan sahnelerinse; çok sayıda asker, arabacı, işçi, ve özellikle de kırmızı şalları, çorapsız giydikleri ayakkabılarıyla kavşaklarda yarasalar gibi gidip gelen özel varlıkların, kadınların, çokça bulundukları bütün öteki kentlerde günün bu saatlerinde tanık olunan sahnelerden bir farkı yoktu.

RUSÇASI: ”А в переулках и закоулках происходили сцены и разговоры, неразлучные с этим временем во всех городах, где много солдат, извозчиков, и особенного рода существ, в виде дам в красных шалях и башмаках без чулок, которые как летущие мыши, которые шныряют по перекресткамм.

(Çiçikov’un akşam saatlerine doğru girdiği, sokak lambaları henüz yakılmamış, tek tük bazı evlerin pencerelerinde ışık görülen asker, arabacı, işçi, kadın nüfusuyla bütün kentler gibi bir kenti anlatıyor Gogol. E.A.’nın çevirisindeki “o çeşit yaratıklar” biraz kuşku uyandırıyor. Onların çok bulunduğu ara sokaklar, çıkmaz sokaklar da öyle… sanki bir şeyler ima ediliyor gibi?)

s.145. VII. Bölümün, ilk iki sayfasının çevirisi (ilk paragraf dışında), belirsiz, bulanık deyişlerle, ifade bozukluklarıyla dolu; yanlış ve uydurma çeviriler var burada: çevirmen besbelli Gogol’ün ne dediğini tam anlayamamış. 2 sayfa başta sona bu durumda; bu nedenle de çok yer tutacağı için yanlış çeviri - doğru çeviri, Rusça özgün metin örneği vermiyoruz. Romanın en güzel sayfalarından ikisi ne yazık ki heba olmuş!

s. 148. “Sıradan bir kunduracı değil de harika bir kunduracı ustası olsaydın, gene de beğenmezdi seni Alman, karısıyla veya bir arkadaşıyla konuşurken övmezdi seni.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “…ve sen işinde mükemmeldin, mucizeler yaratıyordun! Alman da karısına ya da kamarad'ına öve öve bitiremezdi seni.”

RUSÇASI: …и был ты чудо, а не сапожник, и не нахвалился тобою немец говоря с женой и камрадом.

s. 148, 149. “Ve böylece efendine büyük kâr sağladığın için bir dükkan açtın.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Efendine yüklüce bir harç ödeyip kendi tezgahını açtın.” (Harç: Feodal Rusya’da toprağa bağlı kölelerin devlete ya da efendilerine ödemek zorunda oldukları ayni ya da nakdi veгgi (zorunlu çalışma şeklinde de ödenebilirdi. Rusçası: оброк). Tek seferde yüklüce bir “оброк” ödeyebilen toprak kölesi, kısmi bir özgürlük de kazanabilirdi. Dolayısıyla burada çevirmenin “efendiye büyük kâr sağlamak” dediği şey, “bağlı olunan toprak sahibine ödenen yüklüce vergi, harç”).

s. 149. “…bir çizmelik deriden iki çizme çıkardın…” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “…diktiğin her çizmeden iki kat daha çok para kazandın…”

RUSÇASI: “…и выиграл, точно, вдвое на всяком сапоге…”

s. 149. YANLIŞ:  “Yoksa arkadaşların şişko, kırmızı suratlı bir erin karısına mı götürdüler seni? Yoksa orman cini mi çarptı seni de tımar fırçan ve bodur ama güçlü atların elden gitti, bunun üzerine belki de yatağına uzandın, düşündün, düşündün, sonra birden kalkıp soluğu meyhanede aldın, orada teslim ettin ruhunu…”

DOĞRUSU: “Yoksa şişman, kırmızı yanaklı bir asker karısı için dostların mı kıydılar sana? Belki de yolunu kesen bir eşkıya deri eldiveninle bodur ama güçlü atlarına göz koydu? Yoksa evde ocak üstündeki yatağında yatıp düşündün düşündün, sonra bir anda aklına esti, önce meyhanenin yolunu tutup, ardından da donmuş ırmaktaki bir buz deliğine mi attın kendini? Ah, şu Rus insanı! Eceliyle ölmeyi hiç sevmez!”

RUSÇASI: …или уходили тебя твой же приятели за какую нибудь толстую и краснощекую солдатку, или пригляделись лесному бродяге ременные твои руковицы и тройка приземистых, но крепких конков, или может, и сам, лежа на полатях, думал думал, да ни с того ни с другого заворотил в кабак, а потом прямо в проруб...”

s. 150. YANLIŞ:  “…ayrıca papazın sandığını açıp içinden paralarını da almışsın?”

DOĞRUSU: “ …papazın bakır mangır sandığını da çalmışsın?”

RUSÇASI:…и стащил у священника тоже сундук с медныьи денгами?

s. 150. “…Yakalandığında şu kaput niçin üzerindeydi öyleyse?” “Hiç bilmiyorum efendim, belki başka biri çalmıştır onu.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Kaputu niye sende buldular öyleyse?” “Hiç bilmiyorum, birisi getirip bırakmış olmalı.”

RUSÇASI: “А почему ж шинель нашли у тебя?” “Не могу знать: верно, кто нибудь другой принес ее.”

s. 151. 14. sayfada yapılan (“yargıç” yerine “meclis başkanı” deme yanlışı, bu sayfalarda da sürüyor.

Çevirmenin meclis başkanı olarak adlandırdığı görevlinin çalıştığı “meclis”in (гражданская палата) tanımı Даль sözlüğünde şöyle veriliyor: гражданская палата: Палата гражданского суда, высшее губернии место или средная степень суда и расправы по спорным делам.

s. 153. “Koridorların da odaların da temizliği henüz yapılmamıştı. Bir gün öncesinin çamurları olduğu gibi yerlerdeydi. Devlet görevlileri henüz üstlerine başlarına çekidüzen bile vermemişlerdi, iş için gelenleri öyle kabul ediyorlardı.” YANLIŞ! UYDURMA!

DOĞRUSU: “Bakışları, koridorda da, odalarda da şaşırtıcı bir temizlik görüntüsüne tanık olmadı. O zamanlar temizliğe pek önem verilmezdi; bir yer pisse, öylece pis kalırdı; dış görünüşün güzel olmasının da önemi yoktu. Yani Tanrıça Themis üzerinde hırkası, ev kılığıyla karşılıyordu konuklarını.”

RUSÇASI: Ни в коридорах, ни в комнатах взор их не был поражен чистотою. Тогда еще не заботилось о ней, и то, что было грязно, так и оставалось грязным, не принимая привлекательной наружности. Фемида просто, какого есть, в неглиже и халате принималa гостей.”

s. 153, son, s. 154. ilk satır: “Bu yüzden devlet dairelerinin ne kadar düzeldiğinden, iyi durumda olduğundan haberi yoktu.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “O bakımdan nasıl bir gönenç, bolluk içinde olduklarından haberi yoktu.(” … а потому совершенно не знает, как там все благоденствует, процветает.”)

Memurların rüşvet almalarından söz edilmekte olduğu için, kalem odalarının “düzelmesi, iyi durumda olması” değil, “bolluk, gönenç” içinde olması vurgulanıyor.

s. 154. “Ömrünü çocuklarıyla, torunlarıyla aynı çatı altında geçirmiş, sakin yaradılışlı, Tanrı’ya inanan bir toprak sahibinin arazisinin devriyle veya varlığının dökümüyle ilgili bir protokol hazırlıyor olmalıydı.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Yargılama süresince mahkemenin koruyucu kanatları altında yaşayacağı kadar yaşayıp çoluğa çocuğa karışmış, torunları olmuş barışçıl bir toprak sahibinin mahkeme yoluyla kopardığı bir toprağa ya da haciz yoluyla el koyduğu bir çiftliğe ilişkin bir tutanaktı herhalde yazdığı.”

RUSÇASI: … протокол об оттяганье земли или описке имения, захваченного каким нибудь мирным помещиком, покойно доживающий век свой под судом, наживший себе и детей и внуков под его покровом…”

s.157. Birbirlerinin sağlık durumlarının nasıl olduğunu sordular. Sürekli oturmaktan ikisinin de beli hafiften ağrıyordu. YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Birbirlerine sağlıklarını sordular, ikisinin de bellerinin ağrıdığı ortaya çıktı; hep oturmaları, hareketsiz bir yaşam sürmeleri gerekçe gösterildi buna.”

RUSÇASI: …спросили друг друга о здоровье; оказалось что у обеих побаливает поясница, что тут же было отнесено к сидящей жизни.”

s. 159. (Son paragraf). “Çiçikov burada sırası geldiği için liberalizm konusunda da, liberalizm yüzünden gençlerin başına gelenler konusunda da ağzına geleni söyledi.” YANLIŞ!

RUSÇASI: Тут он весьма кстати выбранил за либерализм, и поделом, всех молодых людей.”

DOĞRUSU: “Sözlerinin burasında dengine getirip liberalizme, bütün gençlere, gençliğe verdi veriştirdi.”

(Liberalizm yüzünden gençlerin başına gelen bir şey yok! Tam tersine, gençler liberalizmin nedeni olarak görülüyor.)

s. 171. YANLIŞ: “Baş başa oldukları, duygulu anlarında karılarına şöyle diyen insanlardandılar: tombalağım benim…” 

RUSÇASI: “Все были токого рода которым жены в нежных разговорах… давали названия: кубышки, толстунчика…”

DOĞRUSU: “… yalnız kaldıkları, mahrem anlarında karıları kendilerine balkabağım, tombalağım… diye seslenirlerdi.” (Erkekler karılarına değil, kadınlar kocalarına böyle sesleniyor).

s. 179. (İngilizce konuşurken) “…yüzlerini kuş yüzüne benzetmeye çalışırlar, benzetemedikleri zaman ise kendilerine gülerler…” YANLIŞ!!

RUSÇASI: …и даже посмеются над тем, кто не сумеет сделать птичьей физиономии…

DOĞRUSU: “…yüzlerini kuş yüzüne benzetirler, bunu yapamayanlarla da alay ederler.”

s. 179. “Kuşkusuz insan soyunun kadın bölümü daha mantıklıdır. Ama saygıdeğer okuyucular, kabul etmek gerekir ki aralarında ötekilere oranla daha da mantıklı olanlar vardır.”

RUSÇASI: “Конечно, мудрецо женская половинa человеческого рода; но почтенные читатели, надо признаться, бывают мудренее.”

DOĞRUSU: “İnsan türünün kadın yarısının daha zeki olduğuna kuşku yok, ancak, saygıdeğer okurlar, üst tabakadan okurların da onlardan zeki olduklarını kabul etmek gerekir.”

s.180. “Sağa sola başarıyla yeterince koşuşturup durduktan sonra ayağı bir eteğe takılınca durdu.” YANLIŞ!!

RUSÇASI: “Посеменивши с довольно ловкими поворотами направо и налево, он подшаркнл тут же ножкой в виде коротенького хвостика или наподобие запятой.

DOĞRUSU: “Keskin dönüşlerle her yönde bir süre hızla dolandıktan sonra, topuklarını hafifçe birbirine vurup virgüle benzer minik bir kuyruk yaparak kadınları selamladı.”

s. 184. (sayfa sonu) Çevirmen pek çok ad saydıktan sonra, saydığı o kişilerin evlerinde olup bitenleri anlattığını söylüyor, Çiçikov’un. Oysa Gogol, Çiçikov’un Valinin evindeki baloda anlattığı öyküleri, daha önce de pek çok başka yerde, pek çok başka kişiye anlattığını söylüyor ve o adları da bunu kanıtlamak için sayıp döküyor. Yoksa Çiçikov’un, o adları sayılan kişilerin evlerinde olanları anlatması gibi bir durum söz konusu değil (Çok yer tutacağı için alıntı yapmıyoruz).

s.185. “Bir Fransız on beş yaşında ne kadar çocuksa kırk yaşında da o kadar çocuktur. Bir de bizimkilere bak! Her balodan sonra günah işlemiş gibiler. Ama hatırlamak bile istemezler bunu.” YANLIŞ!!

RUSÇASI: Что Француз в сорок лет такой же ребенок, каким был и в пятнадцать, так вот давай же и мы! Нет, право… после всякого бала точно как будто какой грех сделал; и вспоминать даже о нем не хочется.”

DOĞRUSU: Fransızlar kırk yaşındayken de on beş yaşındaki çocuk mu oluyor, hadi biz de olalım! Hayır! Ben doğrusu her gittiğim balodan sonra kendimi bir günah işlemişim gibi duyumsamışımdır; bir daha asla hatırlamak istemem o baloyu.

S.186. Bu sayfanın baş tarafı da olduğu gibi yanlış. Yanlışı-Rusçası-doğrusuyla alıntılama çok yer tutacağı için bu hatırlatmayla yetiniyoruz.

s. 191. “Köy yakınından geçmekte olan deneyimli bir yüzbaşının (kimi zaman da bir generalin) eline düşmüş, uzun soruşturmalar sonucu gizli kapaklı bütün yaptıkları ortaya çıkarılmış düzenbaz bir muhtar veya arabacı kadar biçilmiş bir kaftan… Akrabalarının bilinmedik hiçbir şeyi yoktu. Ayrıca ailesinin birçok ferdinin de buyük sıkıntılar çektiği biliniyordu.” YANLIŞ!!!

DOĞRUSU: “Çiçikov’un da öfkesini çıkarmak için seçtiği kişi Nozdrev oldu; üstelik ondan öfkesini öyle bir çıkardı ki, bu kadarı ancak görmüş geçirmiş bir yüzbaşının ya da -karşısındakine yüklenmek için klasikleşmiş deyişlerin dışında kimselerin bilmediği özel buluşları olan- bir generalin hışmına uğramış üçkağıtçı bir muhtar ya da arabacının başına gelebilir. Beşiktekinden başlanıp en eskilerine dek Nozdrev’in soyunda elden geçmeyen kimseyi bırakmadı Çiçikov; en ağır sözler de soyun en eskilerinin payına düştü.”

s. 191. (Sondan 2. satır) (…arabanın) gürültüsü kentin öte ucundaki fırıncıyı uyandırmıştı.” YANLIŞ!!

Gürültüden uyanan fırıncı değil, bekçi. (Rusçası: будочник – СТОРОЖ, ПРОЖИВАЮЩЕЙ В БУДКЕ). Kaldı ki, fırıncının o saatte elinde uzun saplı baltayla sokakta ne işi olabilir?

s. 192. “…atlar ikide bir tökezlenip duruyorlar, ön ayaklarının dizleri üzerine çöküyorlardı. Kocaman araba…” BOZUK TURKÇE. “tökezlenmek” ve Ön ayakların dizleri” bozuk deyişler. “Kocaman araba” ise yanlış çeviri. Doğrusu: “külüstür araba” (Rusçası: колымага).

s. 193. “Derin uykusundan uyanan genç kapıcı, üzerinde alacalı ceketiyle zar zor kalktı yatağından.” YANLIŞ!!

RUSÇASI: “Малый в куртке из пеструшки был уже потом стащен за ноги, ибо спал мертвецки”

DOĞRUSU: “Sırtında alacalı ceket bulunan uşak, arabanın arkasındaki uşak yerinde ölü gibi uyumakta olduğu için daha sonra ayağından çekilerek arabadan aşağı indirildi.” (E.A. çevirisinin 191. sayfasının alttan 5. satırında “bizimki” diye sözü edilen uşaktır bu. Yoksa uyanan kapıcı falan yok ortada.

s. 193. “Genç ağaçlar kentin tozundan dumanından uzak oldukları için taptaze görünüyorlardı.” YANLIŞ! SÖYLENENİN TAM TERSİ ANLAM VERİLMİŞ!

RUSÇASI: “… тоненькие деревца побелели от никогда не сходившей с них городской пыли.”

DOĞRUSU: “…cılız ağaçlar, kentin üzerlerinden hiç eksilmeyen tozundan bembeyazdılar.”

s. 202. “…sadece hoş bayan da arkadaşına içtenlikle açtığı bu giysiyle ilgili ayrıntılı bilgisinin henüz olmadığını açıklayınca barış hemen sağlanıvermişti.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: Her bakımdan hoş hanım, o moda giysinin patronunu henüz elde edememiş olduğunu anımsadı; yalnızca hoş hanım da arkadaşının şu önemli keşfine ilişkin olarak henüz hiçbir ayrıntıyı öğrenemediğini, ağzından alacağı daha çok laf olduğunu düşündü, böylece de hemen barış sağlandı aralarında. (“Ayrıntılar”ın giysiyle ilgisi yok. Valinin kızının kaçırılmasıyla ilgili ayrıntılardan söz ediliyor. Konuk bayan bu ayrıntıları henüz öğrenememiş olduğundan ve ev sahibinin ağzından laf alarak bunları öğrenme umudu taşıdığından; ev sahibi bayan da, elde etmek istediği giysi patronuna henüz sahip olmadığını hatırladığı için kavga önleniyor ve barış sağlanıyor)

s. 203. “Sadece hoş bayan” diye başlayan sondan 2. paragraf ile onu izleyen paragrafın ilk cümlesi yanlış:

“Sadece hoş bayan valinin kızının kaçırılması konusunda (yani bunun ne zaman, nasıl olacağı konularında) daha eyrıntılı bilgi edinmek istiyor, bu konuda hiçbir şey bilmediğini söylüyordu. Yalan söyleyemezdi: bir şeyi tahmin etmek başka şeydi. Hele bu tahmin içsel kanılara dayanıyorsa… İçsel kanı kendini hissettiriyorsa, o zaman düşüncesinde ısrar edebilirdi ve başkalyarının düşüncelerini ücretsiz değiştirmesiyle ünlü usta bir avukatla tartışmaya girebilir, içsel kanının ne anlama geldiğini görürdü.

“İki bayan nihayet, başlangıçta bunun yalnızca bir tahmin olduğunu düşündükleri için bu durumun son derece olağan olduğundan kesinlikle emin olmuşlardı.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Yalnızca hoş hanım, enstitülü kızın kaçırılma olayıyla ilgili ayrıntıları, yanı kızın nereden, nasıl, saat kaçta kaçırılacağını öğrenmek için can atıyordu ama hevesi kursağında kaldı. Her bakımdan hoş hanım bu ayrıntılar konusunda bir şey bilmediğini söyledi. O yalan nedir bilmezdi; bir takım varsayımlarda bulunabilirdi kuşkusuz, ama ancak içinde uyanan güçlü inançlara dayanmak koşuluyla. Varsayımları bir kez bu güçlü iç inançlara dayandı mı, artık bunlardan asla vazgeçmez, karşısındakilerin fikirlerini dize getirmekte ün salmış, işinin ehli bir avukat gibi işi sonuna dek izler, iç inancın ne demek olduğunu (nelere kadir olduğunu) görürdü.

“Her iki hanımın başlangıçta yalnızca varsayım olan bir şeye sonunda kesin olarak inanmaya başlamalarında şaşılacak bir yan yok. Biz böyleyizdir…”

(“Başkalarının düşüncelerini ücretsiz değiştiren avukat(!)” diye bir şey yok. "Başkalarının düşüncelerini dize getirmekle ünlü avukat” var ( “даром” sözcüğünü yanlış anlamış çevirmen).

s. 205. “Мертвые Души” karşılığı olarak “ölü köle köylüler”, “ölü köleler” diyor çevirmen (yalnızca 205. sayfada 6 kez yineliyor bunu. Ve başka pek çok sayfada, pek çok kez.) Niçin “ölü köle köylüler”? “Мертвые Души” “Ölü Canlar” demek ve romanın adı da böyle. Romanın adı olarak da geçen aynı kavramı niçin romanın adında “ölü canlar” diye, içinde “ölü köle köylüler” diye çeviriyor?

s. 206. “Ama N. Halkı, uzun zamandır ilgi çekecek bir haber duymamıştı. Başkentlerde “ticari” dedikleri bir yiyecek aracı bile üç aydır uğramamışte kente.” YANLIŞ!!

RUSÇASI: … но город И. уже давно не получал никаких совершенно вестей. Даже не происходило в продолжение трех месяцев ничего такого, что называют в столицах комеражами,что, как известно, для города то же, что своевременный подвозсъестных припасов.”

DOĞRUSU: “Ama X kentinde ne zamandır tek bir yeni haber duyulmamıştı; hatta üç aydır, başkentlerde commérage adı verilen ve bilindiği gibi, bir kente gereksindiği gıdanın zamanında yetiştirilmesi denli önemli olan küçük dedikodulardan bile yoksundu.”

s. 208. “…valinin kızının kaçırılma olayının sivil yönetimden çok güvenlik güçlerini ilgilendirin bir sorun olduğunu… söylüyorlardı.” YANLIŞ!!!

RUSÇASI: …похищенье губернаторской дочки более дело гусарское, нежели гражданское…”

DOĞRUSU: “… valinin kızının kaçırılması, sivil birinden çok bir süvari subayının yapabileceği bir işti…”

s. 209. “Solvıçegodlu tüccarlardan birinin elinde kesici bir alet bile varmış ve ölenin yüzü berbat bir durumdaymış… sarhoş oldukları için ceza olarak dörder yüz ödemişlerdi.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “…hatta birinin yüzünde burun diye bir şey kalmamıştı, ki bu da ölen Ustsısolsko’luların yumruklarının büyüklüğü ve gücü hakkında fikir veriyordu. Dava açılınca bu taraf suçunu gizlememiş, biz aslında şakalaşıyorduk, diye savunmuştu kendini; ama suçlarını itiraf etmelerine karşın bu işten yakayı sıyırmaları, rüşvet yedirmelerine bağlanmıştı.

s. 209. Köylülerin kadınlarına kızlarına sulanan polis, Ergin Altay’a göre “sıtma olayı var mı diye sık sık köylerine gelip gitmektedir”. Gerçi “köylüler polisi bir kez kurtarmışlar, ama o kedi gibi nankörmüş” vs.vs. Çevirmen Gogol’ün dediklerini hiç anlamamış. Ortada sıtma olayı falan yok. Köylülerin kapıldıkları ve sonuçta polisin ölümüne neden olacak, genel heyecan var (повальная горячка). Köylülerin polisi kurtarmaları gibi bir durum da yok. İş üstünde yakalamalarına karşın köylüler “bizden bulma” deyip polisi bağışlıyorlar, çünkü polis E.A.nın dediği şekilde “kedi gibi nankör” değil, “Mart kedisi gibi şehvet düşkünü”dür.

s.235. “Belki geride bıraktığın dul eşinin ve çocuklarının arkandan seller gibi gözyaşı döktüklerini, olayı daha canlı vermiş olmak için senin gür kaşlarının olduğunu bile ekleyeceklerdir.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ayrıca dul eşinin ve çocuklarının ardından nasıl gözyaşı döktüklerini de eklerler. Oysa şöyle gerçekçi bir değerlendirme yapılacak olursa, senin başkalarından tek farkın gür kaşların olması.”

RUSÇASI: “…а ведь если разобрать хорошенько дело, так на поверху у тебя всего только и было, что густые брови”.

s. 236. BU SAYFANIN HEMEN TÜMÜ YANLIŞ!!!

s. 238. “…üzerinde bir ağırlık hissedip birden yan dönüyorsun.” YANLIŞ!

“İşte, köşedeki yol arkadaşının üzerine doğru kayıp horlamaya başladınız bile” DOĞRU.

s.239 İlk paragraf, sondan bir önceki cümle YANLIŞ(“…kah öyküde yer aldıkları biçimiyle o anda önemsiz gibi görünen, ama gerçek yaşamda çok önemli olan binlerce ufak tefek ayrıntı…”

Yine aynı sayfada, alttan 10. satır: “…romanın gerçek yaşam yanında sönük kaldığı gibi sönük kalacağını bile düşünüyorlardır!” çümlesi ile sonraki cümle de YANLIŞ.

s. 240. Alttan 14. satır: “Ufacık pencereleri kışa da yaza da bakmayan küçük bir kulübe” YANLIŞ! “Pencereleri kış yaz kapalı kulübe” DOĞRU! Ve bundan sonraki cümlelerde, “çarık” değil, “örme terlik”, “kutu” değil, “tükürük hokkası”, “Çocuk koluna dokunup harfi bozduğunda” ifadesi yanlış. Yazıyı yazan “baba” değil, Çiçikov.

s. 241. Karanlık penrecere” ifadesi YANLIŞ. DOĞRUSU: Buzlu cam”.

s. 244. Yedi hizmetçi” ifadesi yanlış. (Çiçikov’un 7 hizmetçisi yok. Tek bir kölesi var, o kölenin yedi kişilik ailesi var). 

s. 248. “Üç beş veririm olur biter. Hayır biraz daha fazla vermeliyim.” YANLIŞ!. “Bir çeyrek, hatta iki çeyrek veririm.” DOĞRU!

s. 249. (İlk paragrafın sonu). “Artık kolonyalı suya bandırılmış süngerle dudaklarını ovalama alışkanlığını da edinmişti…” YANLIŞ! “…Artık kibarlar gibi kolonyalı suya batırdığı süngerle siliniyordu…” DOĞRU! (Çevirmen губа=dudak ve губка=sünger sözcüklerini karıştırmış.)

s. 250. Rusça “Prens Hovanski’nin tavsiye mektubu” demek, rüşvet demektir. Yoksa çevirmenin yazdığı gibi gerçekte öyle bir prensin oturup ciddi ciddi mektup yazması söz konusu değildir. Аynı yanlışı 247 sayfa, 25. satırda da görüyoruz. 

s. 252. (Sondan 5. satır). “Kaçakçılar uzun süre çok çektiler ondan. YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Bir süre için çok çektirdi kaçakçılara.”

s. 253. (2. paragraf başı). “Son derece dürüst çalışmakla yirmi yılda kazanabileceğini bir yılda kazanabilirdi.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Gecesini gündüzüne katarak çalışsa bile yirmi yalda kazanamayacağını bir yılda kazanabilecekti.”

s. 253 (2. paragraf ortaları). “Okuyucu kuşkusuz, üst üste iki gocuk giyinip gocukların içinde yurdumuza milyonluk Brabans danteli sokan İspanyol baronların yaptığı sınır ticareti konusunda çok şey duymuştur.” YANLIŞ!!!

DOĞRUSU: “Bir zamanlar çok sözü edildiği için okurlarımız çift postlu İspanyol koyunlarıyla yapılan kaçakçılığı hatırlayacaklardır: iki koyun postu arasında sınırdan Brabant dantelalarının geçirilmesiyle gerçekleştirilen milyonluk vurgun, Çiçikov’un gümrüklerde görevli olduğu döneme rastlıyordu.”

s. 254. “Gerçi beşinci dereceden memur kendi neden olmuştu buna, ama gene de Çiçikov’u suçluyordu.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “5. dereceden memur kendini mahvettiği gibi arkadaşını da ardından sürükledi.”

s. 256. “Vekalet işerinden bir kazancı olmuştu: vasilik kuruluna kendi adına birkaç yüz köle kaydettirmişti. Üzerine aldığı köy perişan durumdaydı.” YANLIŞ!!! Çiçikov kendine adına köle falan kaydettirmiyor, üzerine köy falan almış da değil (nasıl alabilir ki?) DOĞRUSU: “Bir gün çiftlik sahibi kendisini vesayet kurumuna giderek topraklarına bağlı birkaç yüz canı rehin ettirmekle görevlendirdi”

s. 257. “Görüldüğü gibi sekreter işi biliyordu.” YANLIŞ! DOĞRUSU: Görüldüğü gibi sekreter uyaklı konuşabiliyordu.

Aynı sayfa, birkaç satır aşağılar: “Çiçikov bir vekil olarak işlemleri daha önce yaptırmış (…bilindiği gibi işlemler tamamlanmadan bir şişe madera götürüp verseniz bile sıranın da raporun da alınması olanaksızdır) ve gereken hazine görevlileriyle dostluk kurup onlara… kölelerin yarısının öldüğünü söylemişti. YANLIŞ!!! DOĞRUSU: “Çiçikov’un her şeyden önce ilgili memurların sempatisini kazanması gerekiyordu (bilindiği gibi devlet dairelerinde en basit bir soruya yanıt alabilmek için bile, ilgili memurların sempatisini kazanmak, yani kendilerine birer şişe Madera şarabı sunmak gerekir). Sempati işi çözümlenince durumu güzelce açıkladı, sonra da, ileride bir sorun çıkmaması için, rehin bırakılacak canların yarısının ölü olduğunu belirtti.”

Aynı sayfa, biraz daha aşağılar: “Bakarsın öyle olur ki bazılarını bir kapiğe alırım.” YANLIŞ!! DOĞRUSU: “Hatta kimilerinden belki üste para bile alabilirim.” Ergin Altay, Çiçikov’un ölü canların “bazılarını bakarsın bir kapiğe” alabileceğini söylüyor. Oysa Çiçikov hem ölü canlara bedava sahip olmayı, hem de çiftlik sahibinden üste para almayı düşlüyor.

s. 272. (Sayfa sonu): “Nasıl ki bir doktor hastanın içinde ne olup bittiğini anlayabilmek için cildinde çıkan çiçek döküğü gibi döküntülerin olmasından yola çıkarsa, o da ruhsal gelişmelere yol açacakları düşüncesiyle çoğu ataklığa izin vermiyordu.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: Çocukların yaramazlıklarının onların ruhsal özelliklerindeki değişimleri, gelişimleri gözleme fırsatı verdiğini, hastanın içinde gerçekte neler olup bittiğini anlamak isteyen bir hekim için derideki döküntüler neyse, bunların da kendisi için aynı şey olduğunu söyleyerek, durduğu yerde duramayan, canlı, hareketli çocuklara hiç engel olmazdı.

s. 273. “Öğretmeninin en küçük teşvik edici sözü heyecanla titretiyordu onu, sevindiriyordu, ürpertiyordu ve her türlü üstünlük arzusunu geride bırakıyordu.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Onun küçücük bir cesaretlendirme sözü yüreklerinde nasıl bir çarpıntı, coşku, sevinç dalgalanması yaratır, herkesi geride bırakmak için nasıl da bencilce bir arzuyla dolardı içleri.”

(Aynı sayfa, paragrafın son bölümü): “Başkalarının üstün zekalı öğrencilerinden gülmemelerini, ama her türlü alaya katlanmalarını, önceliği aptallara bırakmalarını ve hiçbir şeye kızmamalarını, kendilerini kaybetmemelerini, hiçbir şeyin intikamını almaya kalkışmamalarını, sakin duruşlarını bozmamalarını beklemeyi yakışıksız buldukları her şeyi yalnızca o istiyordu öğrencilerinden. İnsanı sıkı bir erkek yapacak her şey onun okulunda veriliyordu öğrencilere. Bu konuda sürekli olarak deniyordu onları. Oh, yaşam bilimini ne iyi biliyordu!” YANLIŞ!

DOĞRUSU: Başkalarının hiç de akıllıca sayılmayacak bir tutumla bütün çocuklardan istekleri olan şeyleri, o yalnızca seçilmişlerden oluşan son sınıf öğrencilerinden isterdi, çünkü ancak yüksek bir zekanın uygulayabileceği şeylerdi bunlar: kimseyle alay etmemek, ama her türlü alaya katlanmak; aptal biriyle hiç uğraşmamak ve onu kendi haline bırakmak; asla kendini kaybetmemek, asla öç peşinde koşmamak; gururlu bir şekilde sükunetini korumak. Sağlam karakterli, kişilikli bir erkek olabilmek için gerekli her şey, burada uygulamaya geçirilmiş durumdaydı ve o öğrencileriyle sürekli yeni deneyler yaparak bu uygulamanın içinde yer alırdı. Ah, hayatı nasıl da kavramış bir insandı!”

s. 274. “Okulu bitirenlerin çoğunluğu hayata hazırdı. Önemsiz yerlerde görev yapıyorlardı. Zeki olanlar ufak tefek nedenler ve kişisel tatsızlıklar yüzünden dayanayıp görevden ayrılmışlar veya kendilerini bırakmış, tembelleşmiş, ne yapacaklarını şaşırmış rüşvetçilerin, sahtekarların eline düşmüşlerdi. Ama kişiliklerini yitirmemişlerdi; hayatı, insanları tanıdıkları ve aklın yolunu bildikleri için sağlam kaldıkları gibi, çevrelerindeki insanları da etkilemişlerdi.” YANLIŞ!! ÇELİŞİK!!

DOĞRUSU: Nice akıllı, çok başarılı öğrenci, üstelik de son derece hafif görevlerde çalışmaktayken sudan bahanelerle ya da yaşadıkları kişisel tatsızlıkları gerekçe göstererek işlerini bırakır, tembelleşir, aptallaşır, rüşvetçilerin oyuncağı haline gelirken bunlar hem hayatı, hem insanları tanıdıklarından, bilgelik denen şeyden haberdar olduklarından en ağır, zorlu işlerde yakınmadan çalışırlar, böylelikle de ahlaksız insanlar üzerinde bile olumlu etkilerde bulunurlardı.

Aynı sayfa, bir sonraki paragraf): ”Yüreği hırsla dolu delikanlı, sonunda üst sınıfa seçildiği için heyecanlıydı.” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Bir gün bu özel sınıfa kabul edilebileceğini düşünmek bile, ünlü biri olma tutkusuyla yanıp tutuşan Tentetnikov’un yüreğinin heyecanla çarpmasına neden olurdu.” (Пылкое сердце честолюбивого малчишки долго билось при одной мысли о том, что он попадет наконец в это отделение.)

s. 275. “Andrey İvanoviç uslu, sakin bir öğrenciydi. Bir kadınla işbirliği yapıp direktörün penceresinin tam dibinde geceleri taşkınlık eden arkadaşlarına da, ellerine düşen safça bir papazın din duygularıyla alay eden arkadaşlarına da katılmıyordu.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Andrey İvanoviç sakin, kendi halinde biriydi. Okulda uygulanan sıkı denetime karşın arkadaşlarının geceleyin kadın da getirerek –sekiz kişiye tek kadın- düzenledikleri çılgın alemlerden uzak durduğu gibi, salt müdür kendilerinden kiliseye daha sık gitmelerini istedi diye dini ve kutsallığı ayaklar altına almaya kadar vardırılan çılgınlıkların da hiçbiri içinde yer almadı.”

(Aynı paragrafın sonu): “Doğal zekasının yardımıyla, derste öğretilmemesi, bilmemesi gereken şeyleri dinliyordu.” (Öğretilmemesi, bilmemesi gereken şeyleri dinlemek?!) YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Doğuştan zeki olduğu için bütün bu derslerin böyle verilmemesi gerektiğini anlıyor, ama nasıl verileceğini bilmiyordu.”

s. 277. “Devlet hizmeti ikinci derece bir amaç olmuştu. Zaman geçirmesini sağlayan, böylece geri kalan dakikalarının değerini daha iyi anlamasını sağlayan bir araçtı, o kadar… amcası yeğeninin her an bir suç işleyeceğini bekliyordu ve beklediği sonunda oldu.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “…iş artık hayatta birincil amacı değildi, önceliğini yitirmişti. Hatta gününü bölmekten, böylece de daire dışındaki zamanını daha da değerli kılmaktan başka bir işe yaramıyordu… amca tam yeğeninden sağlayacağı yararlar üzerinde düşünmeye başlamıştı ki, yeğen bir anda her şeyi mahvetti.”

s. 283. Ne anlama geliyordu bu hıçkırıklar? Hastalıklı bir ruh bu hıçkırıklarla acılarının hüzünlü sırrını mı açığa vuruyordu? Tentetnikov’un içinde yeni, güçlü bir insan mı biçimlenmeye ve güçlenmeye başlamıştı? Çocukluğundan beri başarısızlıklarda denenmemiş bu insan; engelleri, zorlukları aşa aşa dimdik duracak kadar güçlenmiş, büyümüş müydü? Eritilmiş metale su verilirken olduğu gibi, yüce duyguları son suyu almamış mıdı? Olağanüstü öğretmeni onun için çok erken mi ölmüştü? Onun sürekli sallantılı güçlerini sabitleyecek; esnekliği olmayan zayıf iradesini sağlamlaştıracak kimse yok muydu? Her yerde yükselen, toplumun her basamağında duyulan şu “İleri!” sözcüğünü heyecanla haykırarak onun ruhunu uyandıracak kimse yok muydu?” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Nasıl anlamak gerekirdi bu gözyaşlarını? Yaralı bir ruh, yarasına ilişkin gizleri mi açığa vuruyordu böylece? İçinde başlayan başarılı insan oluşumunu sürdürememiş olmasına mı döküyordu bu gözyaşlarını? Çocuk yaşlarından itibaren başarısızlıklarla mücadele ede ede engeller, zorluklar karşısında yılmayan bir kişilik geliştirememiş olmasına mı ağlıyordu? Erimiş bir çeliğe benzeyen zengin içgüçlerine son suyunu verememiş olduğu için şimdi iradesinin yeterli sertlikten yoksun olmasına mı ağlıyordu? O olağanüstü öğretmeninin çok erken ölmüş olmasına ve artık dünyada, bir o yana bir yana salınıp duran ve kendi başlarına doğrulacak güçleri olmayan kararsızları uyandırıp ayaklandıracak, her sınıftan, her katmandan, her unvandan, her meslekten Rus insanının duymak için yanıp kavrulduğu o ilahi “İleri!” gürleyişini olanca canlılığı ve gümbür gümbürlüğüyle yükseltecek kimsenin kalmamış olmasına mıydı yoksa bu gözyaşları?”

s. 285. “Anlaşılacağı kadarıyla…” Bir Türkçe incisi!! Bu pırlanta deyişle ne denilmek isteniyor ki? Anlaşıldığı kadarıyla, henüz anlaşılmamış, daha sonra anlaşılacak bir şeyden söz ediyor çevirmen. Oysa ortada anlaşılmamış ve ileride anlaşılacak bir durum yok. (“Pазумеется” karşılığı olarak kullanmış çevirmen bu bozuk Türkçeyi ve bu sözcük kuşkusuz, elbette, kastettiğim, demek istediğim gibi kesinleşmiş bir durumu bildirir.).

s. 287. “Yüce gönüllü üyelerden inanılmaz çok bağış toplanıyordu.” Yine bir Türkçe incisi!!

s. 289. “Yanakları ve çenesi öylesine güzel sinekkaydı tıraş edilmişti ki, kör biri yuvarlak çenesini, yanaklarını okşarken haz duyardı.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Özene bezene tıraş edilmiş çenesiyle yanaklarının ışıltılı yuvarlaklığından yayılan güzelliği görmemek için kör olmak gerekirdi!”

s. 296. “Generallerin alışkanlığındandır: Herkese ‘sen’ diye hitap ederler. Ayrıca Neden değerli, saygın birine de öyle hitap etmesinler ki?..” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: Generallerde bir alışkanlıktır bu: herkesle sen diye konuşurlar. Kaldı ki, o yaşa, o rütbeye gelmiş, saygıdeğer bir insan karşısındakine sen dese ne olur sanki?!”

s. 298. “Sağlıklı, güçlü kuvvetli atlar bir buçuk saati biraz geçen bir sürede Çiçikov’u on versta ötedeki generalin köyüne götürdüler.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “… yarım saati biraz geçen bir sürede…” (pek çok başka “karıştırma” örneğini gördüğümüz gibi çevirmen bu kez de полчаса ile полторо sözcüklerini karıştırmış 

s. 298. “…arkadan tarağa gelecek kadar ince bir saç tıraşı, üç kat veya kat kat tabir edilen kalın bir ense…” Tarağa gelecek kadar ince saç tıraşı ne demek? Yoksa tarağa gelmeyecek kadar “kısa” kesilmiş saç mıdır söz konusu olan?

DOĞRUSU: …saçları kısa, hele ensesinde büsbütün kısa kesilmişti. Üç kattı ensesi: üç kalın, yatay pliden oluşuyordu! Boynu geniş ve kalındı, tam ense kulak yerinde denilenlerden.

s. 299. “…kendisinin de suçlu olabileceği büyüklüğü gösteremeden…” !!! “kendisinde de suç olabileceğini düşünme büyüklüğü göstermek” gibi bir şey kastediliyor galiba? Yayınevi bu çeviriyi hiç mi okumamış, insanın aklı almıyor!

Yine aynı sayfa (Son paragraf): “Besbelli, böyle bir giriş generalin hoşuna gitmemiş olamazdı.”

SÖYLENECEK BİR ŞEY YOK!! Sanki Türkçenin alenen tebdil, tağyir… ve iğfali için çevirmenle yayınevi el ele vermiş!

s.301. (ilk satır) “... yoksa önemli bir tarih konusu düşünüp söylemek için mi…” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “…yoksa konuya daha bir önem vermek için mi…” (“…чтобы пиридать более важности предмету…”)

s. 304. “General… kaz gibi paf puf ederek, suları her yana sıçratarak yıkanmaya başladı. Sabunlu sular odanın her yanına dağılmıştı.” Утка =kaz değil, ördek demek ve suyla içli dışlı olan hayvan da kaz değil, ördektir. “Sular… dağılmıştı” deyişi de yanlış. Su akar, yayılır, sıçrar, buharlaşır vs., ama dağılmaz. Öte yandan kazların da yıkanırken “paf puf” ettiklerini sanmıyoruz. Generalin çıkardığı sesler, gargara yapıp ağzını burnunu temizlerken çıkardığı seslerdir. (Генерал стал умываться, брызгаясь и фыркая как утка. Вода с мылом летела во все стороны.) Daha DOĞRU düzgün bir çeviri şöyle olabilir: “General gargara yaparak, burnuna su çekerek ve bu sırada sabunlu suları dört yana sıçratarak yıkanmaya başladı. Odanın her yanı ıslanmıştı.”

s. 308. (Sayfa sonu) “Selifan:

-Albay Koşkarev’in köyü burası mı? diye sordu.

–Niçin sordun?

-Çünkü, bildiğiniz gibi, bedeni başkalarınınkine göre daha beyazdır ve kendisi bir bey gibi boylu boslu, kibardır. YANLIŞ!! (Selifan’ın, “köy burası mı?” sorusu ile “Çünkü” diye başlayan açıklaması arasında hiçbir ilişki yok. Köyün neresi olduğu ile adamın teninin beyazlığı arasında ne ilinti var? Zaten Rusçası da hiç öyle değil!)

DOĞRUSU:

- “Albay Koşkarev şu adam olsa gerek efendim,” dedi Selifan.

- “Nereden anladın?”

- “Her şeyden önce teni ötekilerden daha beyaz. Sonra da halinde havasında ben beyim diyen asil bir hava var.

- (Должен быть барин, полковник Кошкарев./ Почему? / Оттого что тело у него, изволите видеть, побелей чем у других и…)

s. 324. “Ayrıca dolaşmak basura da iyi gelir, kitaplar öyle yazıyor. Değişik yerler, insanlar da görürsünüz”. YANLIŞ! DOĞRUSU: “… çünkü hemoroite iyi gelir gezip dolaşmak. Ayrıca dünyayı görmek, tüm renkleriyle insanları tanımak, nasıl söyleyeyim, canlı bir kitap okumak ya da bilim gibi bir şeydir.”

s. 334. (Dipnot) “Daha iyi olması için ne yapmak,nasıl hareket etmek gerekir?” (Neyin “daha iyi olması için”?) YANLIŞ!

DOĞRUSU: “(…zengin olmak için) ne yapmam, nasıl bir yol tutturmam gerektiğini sormuştum size.” (Çünkü romanın orada iki sayfası eksiktir ve Çiçikov, “az önce yarım kalan konuşmamıza dönmek istiyorum” derken, nasıl zengin olabileceğine ilişkin sorusunu sormaktadır yeniden).

s. 335. “Az kaldı hizmetçilerin yanında ağzından kötü bir söz çıkacaktı.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “Az kaldı karısının önünde ağzından kötü bir söz çıkacaktı.” (“Hizmetçilerin yanında” olamaz, çünkü hem hizmetçiler yemek salonundan çıkarılmışlardı, hem de, “hizmetçilerin yanında” kötü söz söylemek ayıp değildir; ayıp ve yakışıksız olan, bunu “karısının önünde” yapmaktır.)

s. 341. “Atık ve fazla olan değersiz her şey değerlendirilecekti.” YANLIŞ! (Burada önemli olan atıkların değerlendirilmesi değil, “çerden çöpten para kazanılmasıdır”) DOĞRUSU: “Nasıl bir değirmende taneler una dönüşürse, onun çiftliğinde de her türlü atık, çöp, paçavra paraya dönüşecekti.” RUSÇASI: “… изо всякого дрязгу и хламу чистоган да чистоган.

s. 343. “Çiçikov elini uzattı.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Çiçikov her iki elini birden uzattı.” (Чичиков дал ему обе.”)

s.348. “Geri kalanlar ise sağlıklarını neyin bozduğunu, paralarının neden suyunu çektiğini anlamaya çalışıyorlar.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “…geri kalan herkes yalnızca sağlığını nasıl berbat edebileceğini, bir de kimden nasıl para sızdırabileceğini öğrendi.”

RUSÇASI: “… а прочие ведь только и стараются узнать то что портит здоровье , да и выманивает денги.”

s. 354. “… ya da bir yerlerde onun haberinin bile olmadığı bir takım oyunlar oynanıyordu…” YANLIŞ!

DOĞRUSU: “… ya da bir yerlerde, açıldığından bile haberinin olmadığı bir dava lehine sonuçlanıverirdi.”

RUSÇASI: “…или выигрывалос где-нибудь в пользу его дело о котором он некогда и не слыхал.”

s. 357. “…Rus insanının yakasız hizmetçi kaftanı giyip tembel tembel oturamayacak kadar çalışkan ve becerikli olduğunu, ama Alman hizmetçi ceketini giyer giymez birden beceriksizleştiğini…” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Rus insanı ancak yakasız gömleği ve poturu içindeyken iyi, güzel, cana yakın ve çalışkandı; ama üzerine Alman frakını geçirdi mi, hemen beceriksiz…”

s. 378. “Ellerini daha önceleri üzerine titrediği saçlarına acımasızca dolayıp … acıtırcasına asıldı.” YANLIŞ.

DOĞRUSU: “…iki elini birden daldırıp, sağlamlıklarını daha önce de denediği saçlarını koparırcasına çekiştirdi…”

RUSÇASI: “…об укрепленье которых прежде старался.

s. 390. “Farkındayım biri kışkırtıyor sizi… bir olay daha ortaya çıkacak…” YANLIŞ!

Biri kışkırtmıyor. “Hukuk danışmanı”nın çevirdiği dalaverelerin bilindiği söyleniyor.

s. 391. “bazen belirli bir bölgede, bazen bütün yurtta halk yoksul düşüyor…” YANLIŞ!! DOĞRUSU: “Açlıklar, kıtlıklar oluyor; yalnız halkların başına gelmiyor bu, tek tek insanların da ruhsal açlığa düştükleri oluyor.

s. 394. “Oysa kendi açımdan yanlış bir davranıştı bu.” YANLIŞ!!

DOĞRUSU: “Ama benim de elbet onlara sitemlerim var”.

RUSÇASI: “…я, с своей стороны, мог бы также сделать им упрек.»

ÇERKES ATASÖZLERİ

The concept of authority is the one of the most important phenomena of the system of a state, religions and social structure. Authority holder is the ruling and the ruled ones are people who obey the ruling. Obeying the ruling's authority by the ruled is the fundamental quality of these systems. Also in religious meaning, the concept of authority is situated in the centre of the system, just as it is in political meaning. It is necessary for believers to obey the creator willingly, to accept God's authority. This concept is also an important element of the oldest known periods of Turkish law. One of these ancient periods, in which the concept of authority was followed, is Manichaean period of Old Uigur Turkic. Uigurs, one of the Turkic peoples, accepted different beliefs in Central Asia such as Buddhism, Manihaism and Christianity. They have left many manuscripts about these beliefs. Determining the words formed the conceptual field of authority on the vocabulary of the texts of Manichaean period of Old Uigur Turkic named Huastuanift, Irk Bitig and Manichaean Uigur Texts, it has been our principal aim to determine the presence of this conceptual field and to reveal the place of authority in the mentality of this period. Initially the concept of authority, the aim and the method of this study were explained briefly. Then the formations about Uigurs, Manichaeism and the works of this period, later the formations were given about the lexical field (conceptual field) theory situated in the theoretical base of our work. Finally, all words determined in the works and formed the conceptual field of authority were categorized as tables including different meaning categories and gained some kind of conclusions regarding all information. Özet Yetke kavramı, devlet sisteminin, dinlerin ve toplumsal yapının en önemli olgularından biridir. Yetke sahibi, yönetendir ve ona boyun eğenler ise yönetilenlerdir. Yönetilenlerin, " yönetenin yetkesine " uyması bu sistemlerin en temel özelliğidir. Siyasî anlamda olduğu gibi, dinî anlamda da " yetke kavramı " , sistemin merkezinde yer alır. İnananın " gönüllü bir şekilde " yaratıcıya boyun eğmesi yani Tanrı'nın " yetkesini " kabul etmesi gerekir. Bu kavram, bilinen en eski dönemlerde Türk töresinin de önemli bir ögesidir. Yetke kavramının izini sürdüğümüz bu eski dönemlerden biri de Eski Uygur Türkçesinin Manihaist dönemidir. Türk halklarından biri olan Uygurlar, Orta Asya'da Budizm, Manihaizm ve Hristiyanlık gibi farklı inançları kabul etmişlerdir. Bu inançlarla ilgili birçok yazılı eser bırakmışlardır. Huastuanift, Irk Bitig ve Manihaist Uygur Metinleri adlı Eski Uygur Türkçesinin Manihaist dönem metinlerinin söz varlığında, yetkenin kavram alanını oluşturan sözcükleri tespit ederek, bu kavram alanının gösterilmesi ve bu dönemdeki düşünce dünyasında yetkenin yerinin ortaya çıkarılması temel amacımız olmuştur. Öncelikle yetke kavramı, çalışmanın amacı ve yöntemi kısaca açıklanmıştır. Sonra Uygurlar, Manihaizm inancı ve bu dönem eserleri hakkında bilgiler, ardından ise çalışmamızın kuramsal temelinde

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası