mehmet görmez süleymancılar / Mehmet Görmez’in adını vermediği cemaat bakın hangisi! - Internet Haber

Mehmet Görmez Süleymancılar

mehmet görmez süleymancılar

AKP'nin FETÖ ile yaşadığı kavga, 7 Şubat tarihli MİT kriziyle başladı. Bu tarihten sonra sürdürülen ‘uzlaşı’ görüşmelerinden sonuç alınamadı. Mart’ta düzenlenen seçimlerden kısa bir süre önce ise AKP-Cemaat kavgası en tepe noktasına ulaştı. Kamuoyuna, “ Aralık Yolsuzluk Operasyonu” olarak yansıyan operasyonlar kapsamında Gülen Yapılanması, uzun yıllar boyunca kadrolaştığı emniyet ve yargıyı harekete geçirdi. Erdoğan’dan bakanlara kadar çok sayıda isme ait olduğu iddia edilen ve suç unsuru içerdiği öne sürülen ses kayıtları ortalığa saçıldı.

YENİLERİ SIRAYA GİRDİ

15 Temmuz ’da yaşanan darbe girişiminin ardından ise AKP ve Cemaat ilişkileri tamamıyla koptu. FETÖ ile ilişkili kişiler, kadrolaştıkları kurumlardan tasfiye edilmeye başlandı. Ardından, FETÖ’den boşalan kadroları doldurmak için diğer cemaatler sıraya girdi. Yeni dönemde FETÖ’nün etkin olduğu alanlardan olan eğitim, gerici vakıflara teslim edilirken cemaatlere birçok bakanlıkta etkin hareket olanağı sağlandı. İktidarın ülkeyi dini yapılanmalarla birlikte yönetme tercihini sürdürdüğünü şu ‘tablo’ açığa çıkarıyor:

EĞİTİMDE İSMAİLAĞA

AKP’li bürokratların grubun lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’yla verdiği pozlarla akıllarda kalan İsmailağa Cemaati, darbe girişiminin ardından ismini en çok duyuran cemaat. 15 Temmuz’un ardından pastadan en büyük pay alan cemaatlerden olan İsmailağa Cemaati, kamuoyunda “Cübbeli Ahmet” diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün medyaya yansıyan haber ve fotoğraflarıyla geleneksel, “Cemaat profili”nden uzak bir çizgi sergiliyor. Alt örgütlenmelerinin MEB ile yaptığı protokollerle eğitimin gericileşmesinde büyük rol oynayan cemaat, sübyan mektebi ve medreseler yoluyla küçük yaştaki öğrencileri hedefledi. İslami İlimler Akademisi için özel müfredat oluşturuldu. Cemaat öğrencilere, akademiye kaydolabilmek için “Liseyi dışarıdan bitirin” telkininde bulundu.

SAĞLIKTA MENZİL

15 Temmuz sonrası Menzil Tarikatı da tıpkı İsmailağa Cemaati gibi adını daha fazla duyurmaya başladı. Çok sayıda radyo-televizyon kanalı bulunan tarikat daha çok, yetişkinleri ve gelir düzeyi görece iyi olan kişileri bünyesinde topladı. Tarikat, “Semerkand” isimli dergisiyle geniş kitlelere ulaşırken “Yolsuzluk Operasyonu” sonrası cemaatlere yönelik, “Ya benimlesiniz ya onlarla” çağrısından sonra Erdoğan’ın yanında taraf tutan ilk dini yapılanma olarak ismini duyurdu.

Özellikle esnaf arasında örgütlenen Menzil, Adıyaman kökenli bir tarikat olmasına karşın bütün ülkeye yayıldı. Eski Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanı Mehmet Görmez’in görevden ayrılmasında pay sahibi olduğu belirtilen Menzil, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nda da etkili. Emniyet mensuplarının yükselebilmek için Menzil’den referans aldığı iddiaları sürekli dile getiriliyor. Tarikatın etkisini en fazla hissettirdiği bakanlığın ise Sağlık Bakanlığı olduğu biliniyor. Menzil’in, özellikle kabine değişikliğiyle görevinden alınan eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ döneminde bakanlıkta kadrolaştığı bilinirken salgın sürecinde bakanlığın test ihaleleri bile Menzil tarikatına yakın isimlere gitti.

Hükümetin hacamat ve sülük tedavisini yasallaştıran Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin yanı sıra, hastanelerin hasta odalarına kıble yönünü gösteren işaretler, seccade, Kuran ve “Peygamberin Hayatı” kitabının konulması uygulaması da Menzil’in etkisiyle hayata geçirildi. Fahrettin Koca bakan koltuğuna oturduktan sonra ise Sağlık Bakanlığı'nda İskenderpaşa Cemaati etkin olmaya başladı.

SÜLEYMANCILAR

Süleymancılar Tarikatı da Kuran ve din eğitiminin Özal hükümetleri ile normalleştirilmesiyle kritik roller üstlendi. Siyasetle yakından ilgili olması itibarıyla FETÖ ile benzerlik gösteren Süleymancılar varlıklarını büyük ölçüde dini eğitime dayandırdı.

Hükümet- Gülen Cemaati kavgası en çok Süleymancılar’a yararken Milli Eğitim’de Gülen yapılanmasından boşalan kadrolar, Süleymancılar tarafından dolduruldu. Süleymancılar, ülke genelinde iki binden fazla olduğu tahmin edilen öğrenci yurtlarında on binlerce çocuğa dini eğitim verdi. Milli Eğitim Bakanlığı ve Süleymancılar arasında imzalanan, “Değerler Eğitimi Protokolü”nün kapsamı da cemaatin eğitim alanındaki etkisini ortaya koydu.

MALATYALILAR CEMAATİ

Gülen Cemaati’yle beraber, AKP iktidarından en fazla, “nemalanan” grupların başında ise “Malatyalılar” ismiyle bilinen cemaat geliyor. Kadrolaşmaya özel önem veren grup, boşalan kamu kadrolarını doldurma konusunda diğer cemaatlerle yarışıyor. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde TRT ve Dışişleri Bakanlığı’nda kadrolaşan Malatyalılar, İnönü Üniversitesi’nde halen etkisini sürdürüyor. Adını doğduğu Malatya ilinden alan cemaatten habersiz kamuya temizlik işçisi dahi alınmadığı biliniyor.

ne-istedilerse-veriyorlar
15 Temmuz’un ardından Ankara’daki gösterilerde ‘zikir halkası’ oluşturulmuştu.


HAMİYET VE İRFAN VAKFI

Ankara merkezli Hamiyet ve İrfan Vakfı (AHİ), henüz 15 yıllık geçmişine karşın Aile Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki nüfuzunu giderek artırıyor. İktidar ile cemaat ilişkilerinin bozulmaya başladığı ’ten bugüne faaliyetleri daha da artan vakfın, Aile Bakanlığı ile Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığı protokoller bulunuyor. Vakfın mali kaynağını İstanbul, Konya ve İzmir’deki öğrenci yurtları oluşturuyor. Ankara’nın Batıkent semtinde AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimince vakfa tahsis edilen büyük bir arazide de AHİ’nin öğrenci yurdu bulunuyor. Tabelası olmayan, etrafı yüksek duvarlarla çevrili yurt, çevrede yaşayan yurttaşların tepkisine yol açıyor.

KAYNAKLAR ONLARA

Cemaate yakınlıklarıyla bilinen şirketler, kamu ihaleleriyle kazançlarına kazanç katıyor. Bu şirketlerin aldığı yüksek kamu ihalelerinden bazıları ise şöyle sıralanıyor:

Diyanet İşleri Başkanlığı, boyunca yapılacak personel servisi işi için ihaleye çıktı. Diyanet’in Ankara’da görevli personelinin servis işini 4 milyon bin TL bedelle Şen-Dem Turizm şirketi kazandı. Şirketin daha önce Gülen cemaatiyle irtibatlı ve iltisaklı olduğu mahkeme kararıyla belirlendiği için ihaleden men edildiği anlaşıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 15 Temmuz’dan altı ay sonra, Ocak ’de “FETÖ/PDY irtibatında yeterli delil bulunduğu anlaşılmıştır” dediği Şen-Dem Turizm şirketine, bu karardan dört ay sonra Nisan ’de Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek’in personel taşıma işi verildi.

Sağlık Bakanlığı, İstanbul’daki yedi kamu hastanesinin ardından 1 No’lu Halk Sağlığı Laboratuvarı’nın da Covid PCR testi ihalesini Menzil Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Techno Health şirketine verdi. Şirket ile Sağlık Bakanlığı arasında 55 milyon TL’lik sözleşme imzalandı.
12 yaşındaki çocuğunu cinsel istismara maruz bıraktığı için tutuklanan Uşşaki tarikat lideri Fatih Nurullah'ın, kamu olanaklarından yararlandırıldığı ortaya çıktı. Nurullah’ın başkanı olduğu Dersaadet Tasavvuf Yolu Dernekleri Federasyonu’nun Saraybosna’da düzenlediği Tasavvuf Musikisi Konseri’ni TİKA ve Yunus Emre Kültür Merkezi’nin desteklediği, Gökçek’in talimatıyla belediyenin mehter takımının da konserde sahne aldığı öğrenildi.

BİR KÜS BİR BARIŞIK

Kendilerini, “Risale-i Nur Hareketi” olarak tanımlayan Nur Cemaati ile iktidarın ilişkileri cemaatlerin zaman zaman siyaset için “Kullanışlı alan” olduğu iddialarını da doğruluyor. Bir küs bir barışık ilerleyen AKP-Nur Cemaati ilişkisi çok sayıda soru işaretini de barındırıyor. AKP içindeki bazı isimler, “Said Nursi, Gülen’in öncüsüdür. İkisi de aynı, aralarında ne fark var?” eleştirisi ile partilerinin Nurcular’a yakın durmasını eleştirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, cemaate karşı pozisyonunu sürekli değiştiriyor. Bazı konuşmalarında Nurcuları ve Said Nursi’yi açıkça öven ve “Risale-i Nur”un Diyanet eliyle yayımlanmasını sağlayan Erdoğan, “Milli Görüş’ün Nurculara karşı” olması itibarıyla ise zaman zaman cemaate karşı tavır alıyor. Buna karşın Nur cemaatinin bir kolu olan Zehra Vakfı, ’te, “Türkiye’de şeriat devleti kurmak istemek” suçlaması ile kapatılsa da günümüzde kaldığı yerden çalışmalarına devam ediyor. Anaokulu, ilkokul ve lise kademelerinde binlerce öğrenciye ulaşan vakıf, aynı zamanda eğitim aracılığıyla para kazanmaya devam ediyor.

İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç, “Her ne kadar vakıf ve dernek adı altında örgütlenseler de cemaat ve tarikatlar yasadışı oluşumlardır. FETÖ’den bir farkları yoktur” diyerek potansiyel tehlikeye dikkat çekti. Kılıç, hemen hemen bütün tarikat ve cemaatlerin, “potansiyel terör örgütü” olarak nitelenebileceğini kaydederek, “Bir zamanlar Gülen Hareketi de terörist değil, ‘Hizmet hareketi’ olarak nitelendiriliyor, Gülen de ‘Hocaefendi’ şeklinde övülüyordu” dedi.
Tarikat ve cemaatlerin yasadışı oluşumlar olduğunu ifade eden Kılıç, “Bu nedenle tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi biçiminde bir uygulama söz konusu olamaz, Yasadışı oluşumlar ile mücadele edilir” dedi ve ekledi: “Tarikat ve cemaatlerin meşrulaştırılmaya çalışılması Cumhuriyet devrimine karşın yapılan büyük bir ihanet hareketidir. Bu hiçbir biçimde kabul edilemez. Devletin güvenlik birimleri tarafından bütün tarikat ve cemaatler diğer terör örgütleri gibi ve özellikle de FETÖ gibi terör örgütü kapsamına alınmalı. Bu konudan tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu uygulamaya geçirilmeli, bu kanunu uygulamaya geçirecek bir siyasi kadronun iş başına gelmesi için bütün bir toplum olarak gayret göstermeliyiz.”

MEDRESE HALİNE GELDİ

İlahiyat fakültelerinin bir bilim kurumu olmaktan çıkarılıp medreseleştirildiğinin altını çizen Kılıç, şu ifadeleri kullandı: “İlahiyat fakültelerindeki tarikatçı cemaatçi yapılanma güç kazanıyor. Bu durum, tarihi olarak nizamiye medreselerine kadar varan bir sürecin kaçınılmaz sonucu gibi duruyor. Bu süreci Cumhuriyet Devrimi kesintiye uğratmıştı. Çağdaş, laik ilahiyat bilginleri Cumhuriyet sayesinde yetişmeye başlamıştı. Ancak son yıllarda bu konuda da karşı devrimci çevrelerin büyük bir aşama kaydettiklerini üzülerek gözlemleniyor.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, devletin cemaatlere teslim edildiğini ifade etti, “AKP zihniyeti bugün de aynı hatayı başka ortaklarla birlikte tekrarlamakta” dedi. AKP’nin ’daki Anayasa değişikliği için gerekli altyapıyı hazırladığını anımsatan Açıkel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kamu ağır hasarlar aldı. FETÖ’den boşalan alanlara başka yapıların yerleşmesinin engellenmesi gerekiyor. AKP’nin, FETÖ darbesinin yarattığı ağır tahribattan, 15 Temmuz gecesi ve ertesinde yaşanan kurumsal çürümelerden ders almadığını görüyoruz.”

AYNI HATA SÜRDÜRÜLÜYOR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, AKP iktidarları boyunca devletin en önemli kurumlarında liyakatin yok sayıldığının altını çizerek, 15 Temmuz darbe girişiminin, “Kayırma, usulsüzlük ve sahtecilik ile sivil ve askeri bürokraside kadrolaşmalara göz yumulmasının ve devletin en kritik konumlarına FETÖ mensuplarının yerleştirilmesinin” bir sonucu olduğunu söyledi. Devletin AKP kadroları eliyle tepeden tırnağa tarikat ve cemaatlere teslim edildiğini ifade eden Açıkel, “AKP zihniyeti bugün de aynı hatayı başka ortaklarla birlikte tekrarlamaktadır” dedi.

ÇÜRÜME AKP ELİYLE GERÇEKLEŞTİ

AKP kadrolarının kontrolsüz ve sistematik bir biçimde cemaatlerle işbirliği yaparak, önce ’daki Anayasa değişikliği için gerekli altyapıyı hazırladığını anımsatan Açıkel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ardından devletin en kritik kurumlarını ve devletin bilgilerini bu yapıya servis ederek, ulusal güvenlikte ciddi zafiyetlere neden oldu. Emniyet, savunma ve adalet alanlarında kamu ağır hasarlar aldı. Anadolu’daki milyonlarca gencimizin devlet sınavlarında hakkının gasp edilmesi ise cabası oldu. Sonuçta AKP, kamuda liyakati ve personel rejiminin adeta çürütülmesini bizzat kendi eliyle gerçekleştirdi.”

15 TEMMUZ’DAN DERS ALINMADI

Açıkel, FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasının gerekliliğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

“FETÖ’den boşalan alanlara başka yapıların yerleşmesinin engellenmesi gerekiyor. Kamuda çalışan herkesin, diğer vatandaşlar gibi sivil ve sosyal hayatında inanç özgürlüğü var. Ancak bizim itirazımız, devletin tüm imkanlarının sistematik olarak cemaat yapılarına açılması ve bu zincirleme kadrolaşma ve kayırmacılık ilişkilerinin için gösteriye dönüştürülerek bir referans sistemi haline getirilmesidir. Kamuda bu kabul edilemez. AKP’nin, FETÖ darbesinin yarattığı ağır tahribattan ve 15 Temmuz gecesi ve ertesinde yaşanan kurumsal çürümelerden ders almadığını görüyoruz.”

***

İlahiyattaki etki

15 Temmuz’dan bir yıl önce, “ilahiyat fakültesi öğrencilerinin cemaat algısının belirlenmesi” amacıyla yapılan araştırma, öğrenciler arasındaki cemaat etkisini gözler önüne serdi. Araştırmaya göre, FETÖ’yü öğrencilerin önemli bir bölümü Türkiye’nin en etkili cemaati” olarak kabul ettiğini belirtti. ilahiyat öğrencisinin yüzde 16’sı Gülen Cemaati’ne, yüzde 15’i Menzil’e, yüzde 11’i ise Nur Cemaati’ne yakınlık duyduğunu söyledi.

***

Tarikat elinde

Ülkede aktif 30 tarikat ve cemaat bulunuyor. Toplam 3 milyona yakın yurttaşın, tarikatlar ile organik bağı olduğu biliniyor. Eğitim politikası uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı’nın ’de hazırladığı rapor, 1 milyon öğrencinin tarikatların elinde olduğunu ortaya koyuyor: “Türkiye’deki özel öğretim kurumu sayısı 10 bin 53’tür. Bu kurumların üçte biri mutlaka bir tarikata bağlı.Medreselere kaydolma yaşı üçe kadar düşüyor.”

***

Hesaplaşılmalı

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 15 Temmuz sonrasında kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun çalıştırılmadığını belirterek, darbe girişiminin araştırılması için yeni bir komisyon kurulmasını talep etti: “Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun hikâyesi bile darbeyle ilişkilerin açığa çıkarılmak istenmeyişinin tarihsel belgeleridir. Buna ilişkin bütün tutanaklar TBMM kayıtlarında vardır.”

Süleymancılar: “Üstâz”ı ölen bir cemaat nasıl ayakta kalır?

Süleymancılık’ın temelleri ’li yıllarda Süleyman Hilmi Tunahan tarafından atıldı. Ancak cemaatin mensupları kurucularına “üstaz” diyorlar. Bugün yaklaşık bir asırdır ayakta olan cemaatin başına kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’dan sonra, üç farklı isim geçti. Peki, Süleymancılık Türkiyesi’nde nasıl bir yer tutuyor, toplumun ilgisini çekebiliyor mu? “Erdoğan döneminde tarikat ve cemaatlerin serüveni”ni ele aldığım yazı dizisinin bu bölümünde, bu soruların cevabını aradım. 

Süleymancılık, Türkiye’deki tarikat ve cemaatler içerisinde en kurumsal olanlardan biri. Süleymancılar, bir dinî grup olmanın çok ötesine geçerek, başta ekonomik ve sosyal alanlarda olmak üzere mensuplarının yaşantılarını dört bir yandan kuşatıyor. Süleymancılar’ın büyük bir kısmı, neredeyse hayatlarının her alanını bu cemaatin yapısı içinde geçiriyor.

’li yıllarda Süleyman Hilmi Tunahan’ın Kuran öğretme faaliyetleriyle temellerini attığı Süleymancılık, bu tarihten itibaren günden güne büyüdü, kurumsallaştı. Özellikle Süleyman Hilmi Tunahan’dan sonra cemaatin başına geçen damadı Kemal Kacar döneminde, cemaatin maddi imkânları oldukça genişledi. Süleymancılar bir yandan “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri” isimli federasyon adı altında, Türkiye’nin dört bir yanında pansiyonlar, kurslar açarlarken; bir diğer yandan sağlıktan turizme kadar pek çok sektöre girerek, ekonomik çarklarını büyüttüler. Örneğin bugün sağlık sektöründe Hisar Hastanesi, eğitim-öğretimde İsabet Okulları, turizmde Hisar Tur, yiyecek-içecekte Arden Market cemaatin sahip olduğu ekonomik yapılardan yalnızca birkaçı. 

Süleymancılar’ın eğitim sistemi

Öte yandan Süleymancılar’ın kendi eğitim metotları da oldukça sistematik. Cemaat geçmişte çocuklara ve gençlere yalnızca kendi kurslarında eğitim verirken, ilerleyen yıllarda bu yapısını revize ederek yurtlarında kalan öğrencilerin zorunlu eğitimlerini tamamlamasını istiyor. Hatta bu nedenle zorunlu eğitim süresinin beş yıldan sekiz yıla çıkarılması cemaatin eğitim sisteminde değişikliklere neden oluyor. 

Süleymancılar, akademik geleceklerini parlak gördükleri gençleri bir yandan cemaatin yurtlarında eğitirken bir yandan da okula göndermeye devam ediyorlar. Bu gençlerin iyi üniversitelerden mezun olduktan sonra cemaate ait ekonomik yapılarda görev yapması bekleniyor. Ayrıca Süleymancılar, kendi işini kurmak isteyen gençlere de kendi ekonomik çarkı içerisinde büyük bir destek sağlıyor. 

Ancak bir de akademik olarak çok başarılı olmayacağı düşünülen öğrenciler var. Süleymancılar’ın zaman içerisinde “çağa ayak uydurması” ile bu öğrenciler de liseye kadar örgün eğitime devam ediyorlar. Ancak liseye geçtiklerinde eğitimlerine açıköğretimden devam ediyor ve Süleymancılar’a ait kurslarda eğitmen olmak üzere yetiştiriliyorlar. Eski bir Süleymancı, cemaatin içindeki eğitim sürecini şöyle anlatıyor: 

“Benim derslerim iyiydi. Ortaokul yedinci sınıftayken kursa girmiştim. Yatılı bir şekilde kalıyordum. Komple yatılı, askeriye gibi yani, kafana göre çıkamıyorsun. Normal okula da gidiyordum ama yurdun servisiyle. Okuldan sonra kurs faaliyetleri oluyordu. Sonra ortaokul bitti. Lisede onların &#;dahili ders&#; dediği, İslamî İlimler okumaya başladım. Okul derslerim de biraz zayıflamıştı ortaokulda. Çünkü sürekli ortam değiştiriyorsun, bir okul, bir kurs. Bana dediler ki, seni hoca yapalım. &#;İyi tamam&#; dedik. Sonra açıköğretime aldılar beni. Açıköğretimde sadece oradaki derslere yoğunlaştım.” 

Ancak elbette ki bu sistem erkek öğrenciler için geçerli. Cemaat, kız öğrencilerin eğitim-öğretim hayatına dahil edilmesine oldukça olumsuz bir gözle bakıyor. Cemaate mensup ailelerin kız çocuklarının gittiği kurslar dikiş, nakış ve el işleri üzerine oluyor. Bu kurslara giden genç kızlara dinî eğitim de veriliyor. Ancak cemaatin günden güne bu tutumunu değiştirdiği, kız öğrencilerin de bir yandan okula giderken diğer yandan dinî eğitim aldığı yurtların açıldığı görünüyor. 

Süleymancılar’ın sosyal yapısı

Bununla birlikte, Süleymancılar’ın kendisine has özellikler barındıran, çok kapalı bir sosyal yapısı var. Cemaate ilk girdiğiniz andan itibaren size “seçilmiş” ve özel insanlar olduğunuz bilinci aşılanıyor. Bu, hem verilen eğitim hem de giyim-kuşama ve hatta ibadetlere ilişkin bazı özel uygulamalar aracılığıyla yapılıyor.

Aslında cemaatin Kacar döneminin sonuna kadar, Türkiye’deki diğer tarikat ve cemaatlerle ilişkisi oldukça kuvvetli ve cemaatteki “Süleymancılık” vurgusu çok ön planda değil. Ancak Kacar döneminin son yıllarında, bugün hâlâ etkisini sürdüren birçok uygulama Süleymancılık’a dahil ediliyor. Örneğin erkekler lacivert takke ve ceket giymeye başlarlarken, kadınlar da kendilerine özgü bir başörtü bağlama stili benimsiyorlar. Süleymancılık üzerine çalışan Diyanet çalışanı Emine Sevde Çakmak, bu uygulamayı şöyle anlatıyor: 

“Cemaatte kendilerini özel kılacak bazı iddialar ortaya çıkıyor. Mesela eşarp bağlama konusu. Böyle önden, iğnesiz, fiyonk şeklinde bir eşarp bağlamanın daha doğru olduğu, hatta cemaatin başında, idari kesimde olan bazı insanlara Hazreti Peygamber’in hanımı Hazreti Hatice&#;nin ruhani olarak görünüp bu başörtü bağlama şeklini tarif ettiği vs. şeklinde bir söylem var. Süleyman Efendi&#;nin hayatında böyle bir bağlama usulü var diyemeyiz. Kendisinin bağlayış şekli daha çok çarşafa benziyor… Bu aslında, başlardabireysel iken Kemal Kacar Bey&#;in son döneminden itibaren bu işin sistemli hâle getirildiği, yani kurs ve yurtlarda mecburi tutulduğu, farklı şekilde bağlamaların kabul görmediği ve değiştirilmeye çalışıldığı bir hâle dönüşüyor.” 

Aslında bu uygulama bir yandan Süleymancılar’ın cemaat içerisinde birtakım ritüeller geliştirerek mensuplarını özel hissettirme ve kendisine bağlı kılma çabasını gösterirken; bir diğer yandan da Süleymancılık’ın hiyerarşik yapısını gözler önüne seriyor. 

Süleymancılar’ın hiyerarşik yapısı

Süleymancılar Türkiye’de bölge bölge örgütlenmiş durumdalar. Başta bölge idarecileri, onların altında il idarecileri, onun altında mahalle hatim grupları ve kurum yöneticileri vb. bulunuyor. Süleymancı bir isim bu yapıyı “Sizin bildiğiniz Türkiye ile Süleymancılarınki çok farklı, onların başka bölgeleri, başka idarî birimleri var” diye ifade ediyor. 

Bu idarî yapı aracılığıyla cemaatin bugünkü lideri Alihan Kuriş’in ikâmet ettiği Üsküdar-Çamlıca’da alınan kararlar tüm Türkiye’ye iletiliyor. Ve oy verme konusunda olduğu gibi diğer birçok konuda da alınan kararlara uymayanlar sert yaptırımlara maruz bırakılıyor. 

Bu yaptırımlardan en büyüğü cemaatten yasaklanma. Bir kişi, cemaatten yasaklandığında Süleymancılar’a ait tüm idarî birimlere kişinin cemaatten uzaklaştırıldığına dair bilgi gidiyor. Ve kişi, cemaatin hiçbir kurumuna giremiyor. Ayrıca, ilgili kişinin cemaatteki tüm yakınlarına onunla görüşmemesi telkin hatta emrediliyor.

Zaten Süleymancılar, cemaatten yasaklanan kişilerin “mürted”, yani dinden dönmüş olduğunu düşünerek o kişiyle bağlarını kopartmak istiyorlar. Örneğin konuştuğum bir isim, Süleymancılık’tan ayrılması nedeniyle anne ve babasının yıllardır kendisiyle küs olduklarını söylüyor.   

Süleymancılık kan kaybediyor mu?

Bugün Süleymancılık birçok mensubuna geniş imkânlar vaat edemiyor. Süleymancılar iktidarla tutuştukları kavga nedeniyle ekonomik imkânlarını fazla arttırabilen bir konumda değiller. Kendi kurumları ve bağışçıları aracılığıyla ekonomik çarklarını döndürmeyi başarabilen cemaat bünyesinde çalışanların maddî durumları oldukça kötü. Örneğin kurslarda görev yapan hocalara asgarî ücretten daha düşük maaş verildiği, evli olmayanlara sigorta yapılmadığı söyleniyor. 

Öte yandan, cemaatin politik tavrından rahatsız olan da bir kesim var. Özellikle AK Parti düşmanlığının en yoğun şekilde dile getirildiği yılından sonra, cemaat mensuplarının Süleymancılık’la gönül bağlarının koptuğu söyleniyor. Ancak Süleymancılar’dan ayrılanların veya daha doğru bir ifade ile ayrılabilenlerin sayısı çok değil. Peki bunun nedeni ne?

Yazının başında Süleymancılar’ın, mensuplarının hayatını dört bir yandan kuşattığını söylemiştim. Süleymancılık’a mensupsanız büyük ihtimalle ya cemaat bünyesindeki kurslarda hocalık yapıyor ya da cemaatin sağladığı imkânlarla kendi ticarî faaliyetlerinizi yürütüyorsunuz. Özellikle resmî geçerliliği olmayan bir eğitim almadıysanız, hayatınızı cemaatin dışında idame ettirmeniz imkânsız oluyor. 

Öte yandan tüm sosyal çevreniz de bu cemaatin içinde. Cemaate mensup olmayan kişilerle yakın ilişkiler kurmuyor, cemaate ait olmayan marketlerden helal olmadığı gerekçesiyle alışveriş yapmıyor, hastanelerde tedavi olmuyor, tur şirketleriyle hacca-umreye gitmiyorsunuz. Cemaate olan bu “bağımlılığı” Süleymancılar’dan ayrılan bir isim şöyle anlatıyor: 

“Annemin ameliyat olması gerekiyordu. Ailemin bulunduğu ilde çok iyi hastaneler olmasına rağmen, annemi sürekli İstanbul’daki hastanelere taşıyorlardı. ‘Hasta kadını yormayın’ diyordum. Ancak Hisar Hastanesi’nde ameliyatlara peygamberler giriyormuş. Bu nedenle ısrarla her hastaneye gideceklerinde hasta kadına saatlerce yol yaptırdılar.”

Ayrıca Süleymancılar, mensuplarının cemaatten ayrılmak istemesini hoş karşılamıyor. Süleymancılar, bu isimleri önce iknâ yoluyla cemaatte tutmaya çalışıyor. Örneğin cemaate mensup kişilerden “gözü dışarıda olanlar” Süleymancılık’a bağlılığı daha güçlü kişilerle evlendirilerek, bu yapıya olan “sadakatleri” pekiştiriliyor. Ancak bu girişimler sonuçsuz kalırsa ve özellikle cemaatten ayrılmak isteyen kişi, cemaatte üst düzey görevlerde bulunduysa daha büyük zorluklar yaşıyor; cemaat aleyhine konuşursa hakkında davalar açılıyor, bu kişilere ilişkin olarak şiddete başvurulduğunu söyleyenler dahi var. 

Örneğin ben bir haber kaynağımın görüşmemi tavsiye ettiği bir kişiyi aradığımda kendisi oldukça gerilmiş ve gazeteci olduğumu söylememe rağmen benimle konuşmayarak telefonu kapatmıştı. Daha sonra, bana bu kişiyle görüşmemi tavsiye eden haber kaynağım, “Sizi cemaatten sanmış, yerini öğrenmeye çalıştığınızı düşünerek tedirgin olmuş” demişti. 

Peki genç kuşakların cemaate ilgisi ne düzeyde?

Süleymancılar’ın bu denli “kapalı kutu” olması iletişim çağının gereklilikleriyle taban tabana zıt. Ayrıca günümüzde gençlerin dinlerini yaşamak için veya başka sebeplerden özgürlüklerinden taviz vermek istemedikleri oldukça açık. Süleymancılar’ın ise öyle katı kuralları var ki, bunları duyar duymaz zaten “Bu özelliklere sahip bir yapının gençlerin ilgisini çekmesi imkânsız” diyorsunuz. 

Örneğin cemaatte yıllarca hocalık yapan bir isim, yurtlardaki öğrencilerin futbol oynamasının, kot pantolon giymesinin dâhi yasak olduğunu söylüyor. Süleymancılar’dan ayrılan bir başka isimse, yurtta kalan öğrencilerle birlikte gizli bir şekilde bilgisayar oyunu oynaması yüzünden başına gelenleri şöyle anlatıyor: 

“Bir hoca toplantısı yapılırken idarecimiz içeri girdi. O toplantıdan önce, &#;Counter&#; diye bir bilgisayar oyunu var, çocuklar her çarşı izninde gizlice internet cafe’ye gidiyorlar, iki takımları var, birbirleriyle bunu oynuyorlar ve bizden saklıyorlar. Ben bunu duyunca çok üzüldüm çünkü bir çocuk bilgisayar oyunu oynarken bunu neden saklasın ki? Sonra çocuklara ‘Beni de alın, beraber gidelim’ dedim. Bunlar çok sevindi. Bir çarşı izninde onlar önden gitti, ben de arkalarından gizlice gittim, internet cafe&#;de birlikte oynadık. İdareci nasılsa bunu öğrenmiş. 

Toplantıdan önce oturduk. İdareci benim yüzüme baktı ve ‘Sende bir imânsızlık görüyorum’ dedi. Ben de ‘Ne gibi abi?’ dedim. ‘Sen rabıtanı yapmıyorsun’ dedi. Ben de ‘Yapıyorum’ dedim. ‘Tutturamıyorsun, sen bir tespih namazı kıl, ben istihareye yatacağım bu gece’ dedi. Ben o gece tesbih namazı kılmadım. Sabah beni çağırıp ‘Tespih namazı kıldın mı?’ dedi. Ben de kıldığımı söyledim. O da ‘Ben istihare yaptım, kıldığını biliyorum zaten’ dedi. Sonra da ‘Sen istihareye göre, böyle böyle bir iş yapmışsın’ dedi. Ben ilk başta bunu gördüğüne inandım ama sonra dedim ki, onu gören namaz kılmadığımı da görürdü. Acaba Allah ayıbımızı mı örttü, dedim. Ama Allah ayıbımızı örtse oyun oynadığımızı da örterdi vs. Belli bir süre sonra, oyun oynadığımız çocuklardan biri, ‘Biz oyun oynarken şu hoca beni gördü, o sizi söyledi’ dedi. Sonra benim jeton düştü.” 

Ancak cemaatin yurtları ve kursları tümden boşalmış değil. Çünkü yurtlar, hem cemaat mensubu ailelerin çocukları için hem de özellikle ekonomik imkânları kısıtlı aileler için hâlen bir seçenek olabiliyor. Aynı zamanda cemaat, yurtlara yurtdışından öğrenci getirerek, kendi kurumlarına “hicret” edildiğini söylüyor. 

Öte yandan Süleymancılar da kendilerine olan ilginin azalışının elbette ki farkındalar ve bu nedenle cemaatte bazı “reformlar” yapıyorlar. Örneğin konuştuğum isimlerden birisi, bir tanıdığının çocuğunun çok mutlu bir şekilde Süleymancılar’ın kursuna gittiğini söylüyor. Bunun nedeniyse cemaatte playstation odasının olması, derslerden sonra orada oyun oynanmasıymış. Geçmişte cemaat yurtlarına televizyonun dahi sokulmadığını, bu tür aktivitelerin kesinlikle yasak olduğunu söyleyen bu isim, bunun cemaat için önemli bir değişiklik olduğunun altını çiziyor. 

Ayrıca yatılı kurslara ilginin azalmasıyla cemaat, çocukların okul çıkışı veya tatillerde gidebileceği kurslar açıyor. Buna benzer şekilde, Türkiye’nin hemen hemen birçok ilinde cemaate ait kurumlardan İsabet Okulları’nın bir şubesi bulunuyor. Hatta Süleymancılar, öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlamak için dershane bile açıyorlar. Özellikle 15 Temmuz ’dan sonra, “dindar” eğitim kurumlarında büyük bir açığın oluşmasıyla, Süleymancılar’a ait kurumların sayısının arttığı dikkat çekiyor. 

Ancak elbette ki özellikle cemaatin geleneksel kurumları olan yurt ve kurslarındaki “reformlar” da uçsuz bucaksız değil. Cemaat yapısını çağın gerekliklerine göre bir noktaya kadar esnetebiliyor. Örneğin, konuştuğumuz isimlerden biri, “Bizim dönemimizde keten pantolon giymemiz bile yasaktı, şimdi artık ona bir şey demiyorlar, yalnızca kot pantolon giymek yasak” diyor. 

Süleymancılar bölünüyor mu?

Kemal Kacar’ın son yıllarında Süleyman Hilmi Tunahan’ın bazı talebeleri cemaatin yapısından dışlanmaya başlıyor. Özellikle Arif Ahmet Denizolgun döneminde, bu isimlerden bazılarının yurt ve kurs binalarına girmeleri, sohbet vermeleri yasaklanıyor. Bunun nedeninin, bu isimlerin cemaatin yapısındaki değişikliklerden rahatsızlık duymaları ve yeni yöneticilere bazı konularda itimat göstermemeleri olduğu söyleniyor. Ayrıca özellikle Arif Ahmet Denizolgun, cemaatin yönetimi konusunda kendisine rakip olabilecek bir başka ismin daha olmasını istemiyor. 

Bu isimlerden bazıları cemaatten tümüyle ayrılırken, birçoğu ise cemaatle bağlarını ne tam olarak koparabiliyorlar ne de sürdürebiliyorlar. Yaşları zaten oldukça ileri olan bu isimlerin cemaatteki tecrit politikası nedeniyle “Ya cenazemi kimse kaldırmazsa?” gibi korkularla, Süleymancılık’tan tamamen kopmakta zorlandıkları söyleniyor. 

Ancak hem bu sebepten hem de daha önceki bölümlerde detaylı bir şekilde ele aldığımız siyasî sebeplerden dolayı cemaatten koparak siyasette, dinî alanda veya sivil toplumda faaliyetlerini sürdürenler mevcut. Örneğin Ali Kangel, Hüseyin Kaplan, Bilim ve İnsan Vakfı, Mehmet-Süleyman Denizolgun bu isimlerden birkaçı. 

Süleymancılık ne kadar sürdürülebilir?

Kısacası, Süleymancılar &#;üstâz&#;larını kaybettikten sonra ayakta kalmak için oldukça hiyerarşik bir yapı oluşturuyor ve mensuplarına kendilerini seçilmiş hissettirmeye çalışarak varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bugün Süleymancılık’ın dördüncü liderinin cemaatin başında olduğunu ve tarihinin bir asırdır devam ettiğini göz önüne aldığımızda, bu konuda başarılı olduklarını da söylemek gerekiyor. 

Ancak cemaat, hâlihazırda var olan mensuplarını kendi bünyesine hapsedebilse de yeni toplum kesimlerinin ilgisini çekmek konusunda pek başarılı değil. Özellikle 15 Temmuz sonrası Fethullahçılar’ın yöntemleriyle, onların boşalttıkları alanları doldurmaya çalışsalar da bunda çok başarılı olmuş değiller. Bu nedenler Süleymancılar yakın gelecekte belli bir toplum kesiminin ilgisini çekeye devam edecek olsa bile, bu konuda izledikleri yöntemler pek sürdürülebilir değil. 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası