1960’lı yıllarda Elazığ'da enteresan bir olay yaşanır.
Elazığ Akıl Hastanesi’nden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçarlar ve şehrin cadde ve sokaklarına dağılırlar. Toplam 423 akıl hastası firar etmiştir.
Olay üzerine mülki makamlar haklı olarak panikler ve hastane başhekimine ne yapacağız diye sorarlar. Elazığ Akıl Hastanesi’nin başhekimi o zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey’dir. Mutemet Bey herkesi sükûnete davet edip, birkaç personeline der ki:
“Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin.”
Böylece doktor önde üç beş personeli arkasında kara tren olurlar ve bütün Elazığ’ı “çuf çuf” nidalarıyla dolaşırlar.
Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer ve “çuf çuf” diye diye takip ederler. Başhekim Mutemet Bey hastaneye girinceye kadar bu oyun böyle gider ve tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar.
Sorun çözüldüğü için herkes, hatta trencilik oynadıkları için deliler de memnundur. Fakat olayın en ilginç yanı akşam sayımında ortaya çıkar. Çünkü hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.
Anlatacağım hikaye bilenlerin malumu olsa da, anlatımımın maksadına uygun olması açısından aktarmayı gerekli buluyorum.
1960'lı yıllar, Elazığ Akıl hastanesinden deliler kaçar, Elâzığ’ın cadde ve sokaklarına dağılır.
Hastaneden toplam 423 deli kaçmıştır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir.
Görevliler "Doktor Bey ne yapalım" diye kendisine sorarlar.
Mutemet Bey ‘bana bir düdük verin ve ardımsıra arkama yapışarak gelin’ der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında tren-tren(cilik) oyununu oynayarak Elazığ çarşısını dolaşır.
Bütün deliler doktorun arkasındaki bu kuyruğa girer, vagon gibi Başhekimin ardına dizilirler.
Hastaneye geldiklerinde ise ardındaki sayının toplamı bu sefer 612 kişidir.
Kısa bir analiz:
Her Hikayenin Bir de Gerçeği (mi) Vardır!
Bu hikayemsi anlatımın (her bir şakada bir gerçek payı vardır da olduğu gibi) gerçek hayatta bir karşılığı vardır.
Bir toplumun suçluları hapiste olanlardır. Bu dışardakilerin suçsuzluğu gibi algılanır. Kanuni açıdan ise bu zaten böyledir. Hiç kimse suçlu potansiyel olarak görülemez veya potansiyel suçlu görülmekten cezalandırılamaz. Ancak gerçekte, dışardakiler arasındaki suçlu sayısı içerdekilerden fazladır. Adaleti sağlayamayan beşeri sistemlerde bu durum genel olarak bu şekildedir. Toplumda en büyük suçlular toplumun en başında da bulunmaya muvaffak olabilmiş, işledikleri cürümlerin cezalandırılması bir yana, sorgulanamamışlar bile.
(Suçları sabitlenememiş) suçluların güç elde etmeleri, bu gücün arkasına sığınarak (bununla kendilerine meşruiyet kazandırarak) kendilerine konum ve statü sağlayabilmektedirler.
Max Weber’e göre; ‘Meşruiyet, gücü elinde olan tarafından belirlenir.’ Bu aynı zamanda zorun ve mütekabili olarak Batı’nın bugünkü felsefesini ve durumunu betimler.
Deliliğe gelince:
Toplumlarda genel kabul gören şeyleri yapmak normal, doğru da olsa kabul görmemiş şeyleri yapmak ise anormal olarak görülmektedir. Bu durumda normalin ve dolayısıyla doğrunun ne olduğunun belirteci bir toplumda genel kabul görmüş olmak, olmaktadır.
Aklın niteliği, doğrunun tespiti ve aklın bu tespitteki rolü (esas olarak) devre dışı bırakılmaktadır. Hatta yapılanlara karşı yanlışlayıcı tepkimeler ‘sen kendini çok akıllı sanıyorsun galiba’ şeklinde karşılık bulabilmektedir. Aklın devre dışı bırakıldığı ortamlarda akıllı olmak işe yaramamakta, genele uyulması doğru olmak olarak olumlanmaktadır. Bu bağlamda ‘kral çıplak’ hikayesi de yerini bulmaktadır. Herkesin tersine gittiği bir yerde düzüne gitmek ‘dikine gitmek’ olarak (temelin Londra hikayesi gibi) görülmektedir.
Bir akıllılar heyeti oluşturulsa ve Batı toplumlarında aklından sorunluların tespitiyle görevlendirilseler, toplumun ekseriyeti Elazığ’a gönderilmeyi hakkedecek.
Ya da, tımarhane müdürü aynı işi Batı toplumunun sokak ve caddelerinde yapsa, ardına dizilecek sayı hikayedeki sayıyı sollayacaktır.
İnsanlar akıllı gibi görünüyor veya öyle duruyorlar. Onların bu duruşunun gerçek akıllılıkla ölçümlenebilmesi için örnek bir topluluk veya toplum modeli gerekmektedir.
Öyle ya, deliler bir toplum kursalar, kim onları, onların deli olduğuna inandırabilir? Hitler Almanya’sı bunun için bir örnek ve model olarak gösterilebilir.
Mutlaka onlar kendilerini dünyanın en akıllıları olarak lanse edecekler ve ellerindeki imkanları kullanarak tüm insanların kendilerine benzemelerini sağlamaya çalışacaklar.
Benzeyemeyenleri de (Batı’nın uzun boylu tarihsel serencamında görüldüğü gibi) anormal görüp dışlayacak, onları ‘medeni ol(a)mayan (!)’ insanlar olarak nitelendireceklerdir.
Değil mi?
Mehmet Ali Bilici
Oberhausen / Almanya
Not: Aşağıdaki hikaye bu hikayeyi doğrular mahiyettedir.
Olay gerçektir. Elazığ’da geçer. 1960’lı yıllar! Elazığ akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar. Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup; “Doktor bey ne yapalım” diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey
Hikâye bu ya...
1960’lı yıllarda, Elazığ Akıl Hastanesi’nden deliler kaçar, şehrin cadde ve sokaklarına dağılır.
Sayım yapılır.
423 deli kaçmıştır.
Zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin baş hekimidir.
Doktor Bey’e “Ne yapalım?” diye sorarlar.
Mutemet Bey “Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin” der.
Doktor önde, birkaç personeli arkasında “trencilik oynayarak” Elazığ’ı dolaşmaya başlar.
“Çuf çuf” sesini duyan bütün deliler kuyruğa girerek peşinde vagon olur.
Hastaneye geldiklerinde sayarlar.
Kuyrukta 612 kişi vardır!
* * *
Meraklısı varsa denesin.
Alsın düdüğü, çıksın sokağa.
Mutemet Bey gibi üç beş mutemet bulmaya da gerek yok.
İlk düdükten sonra nasıl olsa birileri yapışacaktır kuyruğuna.
Başlasınlar “çuf çuf” diye bağırmaya.
Bir düdük.
Bir çuf çuf...
Bir düdük.
Bir çuf çuf...
Hele baştaki bir de “Çekilin yoldan, geliyor dan dan” narasını atarsa arada sıradaÖ
Bakın manzaraya!
* * *
Herhangi bir şehrin, herhangi bir yerinde yapacakları üç beş saatlik turun ardından dönüp arkalarına baktıklarındaÖ
Eminim peşlerindeki vagon sayısını saymakla bitiremezler!
Üstelik vagonlar şahlanmıştır.
Hep bir ağızdan “çuf çuf” diye bağırmaktadır.
“Çekilin yoldan, geliyor dan dan” çağrısı yeri göğü ayağa kaldırmaktadır.
* * *
“Neden?” derseniz.
Çaresizliğin büktüğü beller büyük çoğunluğu oluşturmuşsa, millet vagon olmaya çoktan hazırdır çünkü.
Yeter ki...
Başı çeken bir lokomotif olsun!
Tek karelik saat!
Güçlü bir bilek aranıyor!
Resmini gördüğünüz o saat var ya o saat, bedeli 750 bin Euro, yani 1 milyon 875 bin lira.
Vacheron Constantin markasının 250’nci yılı şerefine 55 adet üretilmiş.
44 milimetre çapında platin bir kasa çevrelenen saat 410 parçadan oluşuyormuş.
Saatte 4 ayrı çark varmış ve elle kurulduktan sonra yaklaşık 270 saat çalışıyormuş.
Fakat firma bir espri yapmış 250’inci yıl şerefine.
Üretilen bu model 250’inci saatin sonunda kendiliğinden duruyormuş.
Büyük marifet doğrusu!
Ama asıl marifet 1 milyon 875 bin lirayı bileğinde taşıyacak babayiğitte.
Hem parası çok olacak.
Hem de bileği güçlü.
Çünkü işin ucunda bir gece yarısı, bir köşe başında “Eller yukarı, donlar aşağı” diyecek birinin karşısına çıkma ihtimali de var!
Bu arada...
O saatlerden biri İstanbul Kanyon’da alıcısını bekliyormuş.
Parası çok ve bileği güçlü olanlara duyurulur.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası