erkeklerin sekste bencil olması / Erkekler sekste hep bencil midir? | Güzin Abla Köşe Yazısı - Hürriyet Haberler

Erkeklerin Sekste Bencil Olması

erkeklerin sekste bencil olması

yatakta sözünü geçiremeyen kezbanların ortak önermesi. bu kezbanlarda italyan erkeği profesörüdür.

(bkz: neyse sakinim )

bazen doğru olan gerçektir. bazense buna gerçek diyemeyiz. çirkin kadınla hiç bir erkek -güngörmemiş abaza değilse- ilk boşalmadan sonrasını istemez. döner kıçını uyur.

(bkz: hep ben yaptım gel biraz da sen yap)

(bkz: işini bitirdi götünü döndü yattı)

(bkz: troll de gelse sikerim)

ne istediğini söylemeyen kadınların neden olduğu gerçektir.

adam müneccim değil annem, ne seversin ne sevmezsin bilsin, az yardım et hele. yazık bak bencil diyolla sonra.

tipik kezban ruhlu fakat kendini ingiltere kraliyet ailesi mensubu zanneden kızların safsatasıdıfunduszeue.info genelde amlarının 24 ayar som altından yapıldıgını ileri funduszeue.infoş efendim yok erkek okuz gibi atlıyormus sekste bencilmis bilmem funduszeue.info dur acıyo yapma yap ama acıtma yok coraplarını da cıkar ay bi bes dakka dur konusalım ulan sonra adam niye bana etkisiz eleman muamelesi yapıfunduszeue.info verene kadar binbir turlu eziyeti yap en son malak gibi uzan yataga ondan sonra neden insan gibi seks yapamıfunduszeue.info gogsunun ustundeki kıllardan kurtul sonra italyaya bi git de belki sikerler seni ondan sonra anılarını anlatırsıfunduszeue.info kızları boylemi halbukii

çoğunlukla doğru olmayan bir önermedir. öncelikle bu konularda profesyonelliğim yok, kezban ya da troll konularına değinmeden bildiğimi düşündüğüm, deneyerek gördüğüm bir kaç şeyi paylaşmak istedim. birinci olarak porno filmlerde ütopik pozisyonlar görmüyoruz, ya da ben görmedim şimdiye kadar. konusu geçen hangi filmse merak ettim açıkçası. 2. olarak anal olayı bizim için zevkli oluyor gerçekten, amma velakin biraz sabırsız olduğumuzdan ötürü karşı cinsin acı çektiği doğru olabilir. misyoner pozisyonu adı verilen erkeğin üstte olduğu durum kadını gevşeten ve birleşmeyi kolaylaştıran bir durum. aynı zamanda tatmin edici bir pozisyon. tabi erkek aşırı kilolu değilse. erkeği de zorlayan bir pozisyondur aslında.bütün vücut yükü kollardadır, şınav çekmek gibi. ayakta yapılan birleşmenin de kadınların hoşuna giden bir pozisyon olduğunu düşünüyorum. jokey, yani kadının üstte olduğu durumda kadınlar biraz zorluk yaşayabiliyorlar, senkronizasyon sorunları meydana gelebiliyor bu da ister istemez insanın canını sıkıyor. yanyana ilişkide zaten kadın yatıyor gene erkek yoğun enerji sarfediyor. doggy pozisyonunda penis yumurtalıklara baskı yaptığı için rahatsızlık verebiliyormuş ama ben rahatsız oldum diyen birine rastlamadım. erkek için gene zor bir durum çünkü erkekte bu pozisyonda senkronizasyonu kaçırabiliyor. yani aslında erkeğin bencil olduğunu gösteren bir durum yok, kadının hiç birşey yapmadan yatıyor olması esas bencilliği yaratan durum açıkçası. siz kontrolü ele almak istedikten sonra kimsenin engel olacağını sanmıyorum.

edit: imla.

terazi burçları için hükümsüzdür.
not: terazi burcuyun

(bkz: yazar italyan yarrağı yemiş dağılın)

kendini insan yerine oduna siktiren kızların yakarışıdır.
(bkz: zıbık)

yanlış bir önermedir , şöyleki; her ortamda yapılan tüm tartışmalarda bir şekilde üste çıkan kadın sevişme esnasında da bal gibi üste çıkabilir, sözünü geçirebilir nereye mustafa ben daha boşalmadım diyebilir , neden söylemiyor çünki evlenmeden önce önüne gelene dibini dövdürmüş şimdi seks tecrübesini ayan beyan etmek istemiyor, yada işine gelmiyor , neden yorsun kendini gönderme kardeşim adamı bir şekilde tekrar erekte olmasını sağla, neden yapmıyorsun? yada erkek üstünde boncuk boncuk terlerken neden kan verir gibi yatıyorsun arada üste çık yok yook yorulursun, nasılsa üzerinde performans kaygısı ile ölümüne çalısan bir erkek var değilmi?

alternatif getirmeyip olandan şikayet etme havasını taşıyan söylem.
bunu söyleyen kadın var mı (normalde bencil olması değil, seks ise bahsedilen) bilmiyorum ama varsa şunu sormak isterim. peki sen ne istedin de olmadı? defansta kalmayı saymıyoruz. sen ne istedin? bir isteğin var mıydı? ya da adamın aklını mı okumasını istedin? bir kere de ondan önce davran ve istediğini söyle. eğer en kıyısından isteğe dahi veto geliyorsa ve/veya sen yatakta bencilsin deniyorsa bu birliktelikte cinsel uyum yoktur ki. benim bildiğim iki tarafta eşini mutlu etmek için çaba gösterir.
başlık konusundaki gibi bir gerçek olduğundan şüpheliyim. isteyenler hep erkekler olarak bilindiği için göze batıyor olabilirler.

sex konusunda türk erkeklerinin kaba, düşüncesiz, bencil olduğunu iddia edip, i̇talyan erkeklerini yere göğe sığdıramayan, hep altta kalmaktan şikayet eden beceriksiz ve aynı zamanda eksik bir kızın açtığı konu başlığıdır. üste çıktında, yok olmaz üstte ben olucam, ama küserim bak, hayatta bırakmam, valla olmaz diyen mi oldu sanki ? sen beceremedin işte beceriksizsin.

(bkz: her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır)

erkeklerin genelde bencil olduğu gerçeğidir o.

Sadece kendim için: Bir erkeğin yatakta bencil olduğunu gösteren 7 işaret

Bir erkeğin bir erkek olduğunun ana işaretleri. yatakta egoist

h2>

Partneriniz çok bencilse, yatakta da bazı bencillik belirtileri fark edebilirsiniz. Bu hoş olmayan özelliği tamamen ortadan kaldıracak adımlar atılabilir mi? Şüphesiz. Ana şey arzudur ve bu yalnızca sizin tarafınızdan gelmemelidir.

Tüm “iş”i siz yapın

Bir erkeği yakınlık kurmadan önce her seferinde oral seks ile tatmin ediyor ama karşılığında aynısını almıyorsanız, partneriniz birçok kez kendi zevkine odaklanmış olabilir.

“Emin olabilirsiniz. ortak &#; ihtiyacınız olan ilgiyi görmeden sizi terk ederse bencilce ”diyor Jenny Skyler, Ph.D. “Kural olarak bencil eş, karşılıklı dokunmaya katılmaz. Böyle bir şey fark ederseniz, sohbet zamanı! Üçüncü taraf ve kişisel nedenlerden bağımsız olarak, bir ilişkide anlayış önemlidir.

Yapmanız gereken hoşlananlar, hoşlanmayanlar, arzular hakkında konuşmak&#; İletişimsiz ilişkiler başarısızlığa mahkumdur.

Ön sevişme yok

Hızlı seks her zaman var olacak bir şeydir. Onunla ilgili yanlış bir şey yok, hatta bazen komik bile. Ancak, düzenli olarak ön sevişmeyi unutursanız ve partneriniz ana kursa geçme eğilimindeyse, genel olarak zevk ve keyif oluşturmak yerine orgazmına daha fazla odaklanmış olabilir.

&#;Olabilir. Partnerinizin tercihlerinizle ilgilenmiyorsa bencil olduğundan tamamen emin, yalnızca kendi planlarına odaklanıyor ve kaprislerinize hiç tepki vermiyor,&#; diye ekliyor Skyler. &#;Bu duruma yaklaşmanın en iyi yolu, erkeğinize karşı dürüst olmak ve ona neden isteklerinizi görmezden geldiğini veya neyin içinde olduğunuzu anlamadan acele ettiğini sormaktır.&#;

Bir erkek sizin arzularınızı &#;duymaz&#;

Eşinizin geri bildirimi iyi algılamaması durumunda egoist olduğundan tamamen emin olabilirsiniz. “Kural olarak, yataktaki egoistler, isteklerinize ve tercihlerinize savunmacı bir tepki veya öfke ile yanıt verirler. Genellikle kişisel güvensizlikten kaynaklansa da bu, bencilliğin kesin bir işaretidir,” diyor Jenny.

Sertifikalı bir seksolog ve deneyimli aile psikoloğu olan Jennifer Litner, &#;Eşiniz geri bildirime açık değilse, &#;dirençlerini keşfetmeye çalışın&#; diye ekliyor. “Ona, agresif olmadan açılmasını ve önerilerinizi dinlemesini neyin engellediğini sorun.

Geri bildirimi, seksi daha iyi hale getirmek için bir fırsat olarak düşünmek önemlidir. Geri bildirim, kelimenin tam anlamıyla cinsel tatminin kayganlaştırıcısıdır. Bu önemli ayrıntıyı adama açıklamaya çalışın.”

Yalnızca onun sevdiğini yaparsınız

Bazı çiftler cinsel keşfetmeye eğilimliyken, bu gerçeği görmezden gelen çiftler (veya bireyler) vardır. Partneriniz sizi önemsiyorsa ve cinsel merakın herhangi bir tezahürünü destekliyorsa, büyük olasılıkla sizin için kişisel sınırları zorlamaya hazırdır. Bununla birlikte, aşırı izolasyon ve erkeğinizle deney yapma isteksizliğinin farkına varırsanız, belki zamanla bu, artık seksten zevk almamanıza yol açacaktır.

“Bir partnerle seks, karşılıklı bir zevktir. Aktif dikkat gerektirir” diye hatırlıyor Litner. &#;Erkeğinizin yalnızca sevdiği şeylere odaklandığını fark ederseniz, ona arzularınız konusunda daha dikkatli olup olamayacağını sorun.&#;

Bir erkek reddedilmeyi kabul etmez

Cinselliği reddetmeyi kabul etmiyorsa, partnerinizin bencil olduğundan tamamen emin olabilirsiniz. &#;Çoğu zaman oral seks yaparken ya da&#; eşiniz havanızda değilken sizi kasten seks yapmaya zorladığında ortaya çıkar.&#;

“Bu durumun bir dezavantajı da var: erkeğiniz, samimiyeti sürdürmek istememesi nedeniyle kasıtlı olarak seksi reddediyor. Skyler, bunu tekrar tekrar ve kasten sinirlendirmek için yaptığında bu bencil ima görülebilir” diye ekliyor. &#;Sana yardım edebilecek tek şey konuşmak. Partnerinize, cinsel ihtiyaçlarınız veya duygularınız konusunda daha dikkatli olması gerektiğini açıkça belirtmelisiniz.

Bir erkek çabuk boşalır

İşini çabucak bitirirse, eşinizin bencil olduğundan tamamen emin olabilirsiniz. Sekse metrelik bir yarışmış gibi davranıyor. O, &#;Ups and Downs&#; filmindeki Michael Bay'dir. İşi bittiğinde her şey biter.”

Eşinizin kişisel zevk dozunuzu aldığınızdan emin olmak için etrafta dolaşmasını beklemeyin. Ya giyinir ya da hemen uykuya dalar.

Bir &#;usta&#; gibi davranır

Eşinizin bir ilişkiyi sürdürmekteki başarısızlıklarınızdan herhangi birini algılarsa, bencil olduğundan tamamen emin olabilirsiniz. aktif cinsel yaşam korkunç bir şey olarak görülür ve kendisinde herhangi bir olumsuz özellik fark etmez. Kendi hijyenine dikkat etmez:

  • seksten önce ve sonra tuvaleti görmezden gelebilir;
  • kendi görünüşüne aldırmaz ama dağınık olduğun için seni eleştirir;
  • Kelimenin tam anlamıyla size doğru hareket eden kıllı bir gövdeye sahip bir çöp kutusuna benziyor ve bu nedenle rahatınızı mahvediyor.

Yakınlıktan sonra temizliğe yardım etmiyor, tüm işi size bırakıyor. İşten sonra yorulduğunuzu veya depresyona girdiğinizi defalarca belirttiğinizde sizi seks yapmaya zorluyor.

Her duygusal tepki olumsuz bir şey olarak algılanır ve depresyondan ve olumsuz tutumdan kurtulmak için hiçbir çaba göstermeyerek partner olarak başarısız olduğunuzu hissettirir. Onun için duygularınız ikinci sırada gelir. Litner sempatik bir şekilde &#;Ve bu, elbette, anlaşılması korkutucu ve tatsız bir gerçektir,&#; diye yorum yapıyor.

Eşinizin duygularınız hakkında düşünmesini sağlamak için ne yapmalısınız

Akşam yemeğinde ciddi bir tartışma yapmanızı önermiyoruz, ancak konuyu açıkça tartışmalısınız. Tutkulu bir seks sahnesi olan bir film izlemek gibi sohbeti hafif ve eğlenceli tutun.

Bir TV veya dizüstü bilgisayarın ekranında yanıp söndüğünde, bir adama gelişigüzel bir şekilde sorun: &#;Belki bir gün böyle seks yaparız?&#; &#; ve diyaloğu geliştirmeye devam edin. Ona ne denemek istediğini sormaya devam et ve ne denemek istediğini ona söylemeyi unutma.

< p >Zevk vermek için acele etmeyin &#; kaprisli olun ve gerçek duygularınızı özgür bırakın. Geri dokunmayın, vücudunuzdaki dokunuşlara canlı bir şekilde yanıt verin. Cinsel iniltiler yapın veya doğrudan &#;Evet, yaptığınız şeyi seviyorum&#; deyin. Erkekler yatak odasındaki coşkuyu sever. Belki birkaç dakika içinde eşiniz, ona karşı inisiyatif almadığınızı tamamen unutacaktır. Ve en önemlisi, onu asla yaptıklarından dolayı eleştirmeyin; bu doğru değil. Bunun yerine nazikçe yönlendirin.

Elini tutun ve avucunuzu istediğiniz yere koyun. Yatakta liderliği ele alın, istediğinizi yapmasını sağlamak için harika bir yol. Aktif olun ve arzularınız konusunda utangaç olmayın.

🔞 yatak &#; nasıl ne istediğini söylemek için?

Yatakta bencil olun!

Erken boşalmaya dair yaygın bir inanış, erkeğin bu sorununda kadının bir rolü olmadığı yönündedir. Cinsel terapistlere göre ise bu tamamıyla yanlış bir algı.

Erken boşalmada suçun sadece erkekte olduğu var sayılır. Erkeğin kendi kendini tedavi etmesi gerektiği söylenir ama bu doğru bir şey değil. Bu önemli tespit, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe’den geldi. Dr. Keçe’ye göre, aslında erken boşalma erkeğin değil çiftin ortak problemi.

“CİNSELLİKTE BENCİL OLUN!”

Kadının boşalmasının erkeğin bir görevi değil, kadının sorumluluk alması gereken bir süreç olduğunu vurgulayan Dr. Keçe’nin ilginç bir de tavsiyesi var: “Cinsellikle herkes bencil olmalı”.

Dr. Keçe, “Her bireyin kendi cinsel tatmini için gerekli şeyleri talep etmesi ve gerekli olanı yapmayı becerebilmesi gerekli” diyor. Yani kadınların görevi erkekleri tatmin etmek olmadığı gibi erkeklerin görevi de kadınları tatmin etmek olmamalı. Herkesin kendini tatminden sorumlu olduğunu vurgulayan Dr. Keçe, erken boşalma tedavisi için önemli ipuçları veriyor:

“KADIN KLİTORİSİNİ KEŞFETMEYİ VE KULLANMAYI ÖĞRENMEK ZORUNDA”

“Her iki tarafından mutsuz olduğu bir cinsellikte ‘Erken boşaldın. Ben de boşalamadım’ diyen kadın çok doğru bir şey söylemez. Çünkü kadın da klitorisini keşfetmeyi ve ardından onu kullanmayı öğrenmek zorundadır. Erkek nasıl ki penisini sürterek boşalıyorsa, kadın da klitorisini sürterek boşalır. Bunu yapabilmeyi öğrenmek için de kadınlar önce mastürbasyon yapmalıdır. Mastürbasyon yaptıkça kadın klitorisini hassaslaştırmayı öğrenir ve onu sürterek boşalmayı keşfeder.

Mastürbasyon ile öğrendiği becerileri partneriyle olan sevişmelerine ve birlikteliklerine aktarmayı becerebilirse de kadın zamanla cinsel ilişkilerinde boşalmayı başarabilir. Kadının boşalmasında erkeğin penisinin boyunun veya vajinada kalma süresinin uzun olmasının gerçekte bir önemi yoktur. Eğer kadın klitoristen zevk almayı başaramamışsa, boşalmanın sorumluluğunu almamışsa cinsel ilişkide boşalmayı öğrenemez. Demek ki çoğu zaman erkeğin erken boşalması, kadının cinsel ilişkide boşalmasının önünde bir engel değildir. Kadınlar klitorislerini kullanmayı öğrendiklerinde hem cinsel ilişkide hem de karşılıklı mastürbasyonla boşalmayı başarabilirler. Mastürbasyonla klitorisini hassaslaştıran kadın cinsel ilişkilerinde boşalmayı da daha kolay öğrenebilir. Ayrıca erken boşalmayla erkeğin penisi inse bile, erkek işaret ve orta parmağını birleştirip penis gibi kullanabilir, vajina deliğini uyarabilir ve bu sırada başparmağı ile de klitorise dokunarak kadının boşalmasını sağlayabilir. Bu boşalma fizyolojik olarak penis-vajina birlikteliğindeki boşalmaya eşdeğerdir.”

“HERKES KENDİ HAZZINDAN SORUMLU”

“Erken boşalma tedavisinde hastalarımıza, kadının bedenini, bedensel duyumlarını ve klitorisini keşfetmesini, erkeğin de boşalma öncesi bedeninde olan değişimleri ve bedensel duyumlarını fark etmesini öğretiyoruz. Bu iki öğrenme şekli ortak bir noktada buluştuğunda, tedavi başarılı oluyor. İşin özünde şu var ki herkes kendi hazzından kendi sorumludur."

Peki erken boşalmanın önüne geçmek için erkek ve kadın birlikte ne yapabilir? İşte Dr. Keçe’nin bu sorunla pençeleşen çiftlere altın değerindeki tedavi önerileri:

“KADININ AKTİF KATILIMI ŞART”

“Erkek bedenini partneriyle uyum içinde hareket ettirmeli, şimdiye yoğunlaşmalı, o anı duyumsamalıdır. Cinsel birleşmenin ansızın son bulacağı kaygısı kafasından atmalıdır. Çünkü her cinsel sorun gibi erken boşalma da bu kaygıdan ya da bir rahatsızlıktan kaynaklanabilir. Asıl sorun erkeğin cinsel işlevlerinde değil, bu işlevleri nasıl yerine getireceğine dair düşüncelerindedir. Aklını düşüncelerden arındıramayan, özgür ve doğal bir şekilde cinselliği yaşayamayan erkek, tedirginlik duygusundan uzaklaşamaz ve boşalma sorunu yaşar. Bu nedenle erken boşalmada tedavinin esası, boşalma öncesi cinsel duyumların tekrar tekrar ve uzatılmış olarak yaşatılması ve erkeğin dikkatinin yüksek uyarılma düzeyindeki duyumlarına odaklamasıdır. Boşalma denetiminde doğru uygulandığı takdirde başarılı sonuç veren yöntemler vardır.

Kadın bu yöntemlere aktif olarak katılır ve sevecen bir yaklaşım içinde olabilirse, son derece başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bu yöntemler kadının üstte erkeğin altta olduğu bir pozisyonda uygulanır. Erkek cinsel ilişkide bütün dikkatini penisten aldığı duyumlara ve aşk kaslarına odaklar. Erkek gerçekten haz aldığında boşalmak yerine ilişkiyi devam ettirmeyi isteyecektir. Dur-başla tekniği adı verilen uygulamada boşalmayla ilgili en ufak bir endişe olduğunda erkek eşine “Dur” der ve penisini vajina içerisinde hareketsiz tutarak bekler. Bu sırada kontrolsüzce kasılan aşk kaslarını gevşetir. 3 defa bir çiçeği koklar gibi yavaşça nefes alır. Bir mumu üfler gibi yavaşça nefesini verir ve sonra “Başla” diyerek yeniden eşinin gidip gelmesini ister. Erkek bu şekilde boşalmasını kontrol etmeyi öğrenirken, kadın da klitorisini erkeğe sürterek ve penisi vajinasında hissederek boşalmayı öğrenir. Bu şekilde çift, boşalma refleksi üzerinde dolaylı ve istemli bir kontrol sağlamış olur."

Dr. Keçe’ye göre birleşme sırasında erkeğin boşalım kontrolünü sağlaması için ‘aşk kasları’nı gevşek tutması gerekli.

“AŞK KASLARINIZI KONTROL EDİN”

“Partnerlerin birbirlerine erotik masaj yapmaları, karşılıklı olarak mastürbasyonu uygulamaları ve ilişkide dur-başlat yöntemi, erken boşalma tedavisinde çok önemlidir. İlişki sırasında erkek ‘Aşk kasları’ adı verilen makat, yumurtalıklar ve kasıklarını çevreleyen kasları gevşek tuttuğu sürece denetimsiz ve istemsiz boşalması imkansızdır. Erkek aşk kaslarını kontrol etmeyi ve ilişkide gevşek tutmayı öğrenirse, erkek boşalmasını da dolaylı olarak kontrol edebilir.

Erkek farkında olmadan aşk kaslarındaki gevşekliği kontrol etmeyi bırakılırsa, istemsiz ve denetimsiz boşalma yaşayacağına dair bir korku yaşar ama o korku anında partnerini durdurup aşk kaslarını tekrar gevşetmeyi başarırsa boşalmasını da dolaylı olarak kontrol edebilir. Bu nedenle cinsel ilişkilerde erkeğin aşk kaslarını kontrol etmesi ve kadının da klitorisini sürterek boşalmayı öğrenmesi erken boşalma tedavisinin olmazsa olmazıdır”.

False

Egemenlik ilişkileri ve bu ilişkilerin ortaya çıkardığı neticeler seks ilişkilerinde de kendini gösterir. Kadının ezildiği bir ilişki düzeninde kadın seksde de çoğunlukla pasifliği üstlenir. Erkekse aktif olarak iş görendir. Kadının görevi pasif alıcı, depo ve taşıyıcıdır. Erkeğin yaklaşımı kendi arzusunu eşine "atlayarak" veya "yaparak" tatmin etmektir. Kadınınki ise herifin arzusunu "yaptırarak" veya "atlatarak" karşılamaktır. Genellikle erkeğin düşündüğü en son şey kadının tatmin olmasıdır. Erkeklerin birçoğu kadının geldiğini bile bilecek bilgiye veya kabul edecek kafaya sahip değildir. Biz gençken "kadın gelir mi?" diye gülerdik. Erkek zaten eşine atlamasının onu memnun ettiğini zanneder. Huzursuz evlilikte ise durum daha da frastrasyona uğratıcıdır, çünkü huzursuzluğun getirdiği kızgınlık, kırgınlık, intikam hissi, zevk almama, hoşlanmama ve hayal kırıklığı seks ilişkisinde de kendini hemen her seferinde gösterir ve geçimsizliğe eklemeler yapar. Bu sefer farklı olacak umuduyla başlasalar bile, çoğu kez sonuç daha çok hayal kırıklığıdır. Böylece, evlilikdeki mutluluk veya mutsuzluk seks ilişkilerine de kaçınılmaz olarak yansır. Bu yansıma aynı zamanda o mutluluk veya mutsuzluk ortamını destekler. Mutsuz eşlerin mutlu seks ilişkisi kuracaklarını ve sürdüreceklerini ummak boşunadır.

Destekleyici bir seks ilişkisinin olması önce iki kişi arasında sevgi düzeninin olmasını gerektirir. Sonra da eşler arasında sadece kendilerinin değil, karşısındakinin de kendine özgü kişiliğe ve hislere sahip olduğu, ve bu hislerin kendininkinden farklı ve kendininkiyle ilişkili olduğu anlayışı ve taktiri olması gerekir. Böyle olunca, eşler sekste de anlayış ve beraberlik içinde birbirlerini kendileri kadar memnun etme çabasına girerler. Seks alanında birbirlerini tanıyıp ona göre ilişkilerini düzenleme yolunu seçerler. Kadın pasif alıcı rolünü terkedip kendi ve eşi için aktif rol almaya başlar. Erkek aktifliği egemenlik mücadelesi olarak değil, ortaklaşa paylaşma ve anlaşma olarak benimser. Seks ilişkisi "atlamak" veya "karıya basmak" gibi anlayış biçiminden çıkıp karşılıklı sevişme ve sevgiyi seks alanında da birbirini mutlu edecek şekilde paylaşma olur. Bu tür ilişki doyurucudur ve evliliği perçinleştirir.

Geleneksel kültürde kadın kendini tüketecek erkek için kendini evliliğe kadar tutmak ve korumak zorundadır. Kız bekaretini korumak için bazı durumlarda "Allahım bana güç ver. Oh! Allahım yardım et bana!" diye kendini koyvermemek için inler. Bazen de Allah'tan af diler. Bu zorunluluk kadınların sosyal düzende tuttukları yerden dolayıdır: Kadının kıymetinin ölçüsü üretim ilişkilerinde aldığı aşağı yerin yansıma şeklinden biridir.

Kadın kendini tüketenin bu tüketimden hoşnut kalmasını en ön plana geçirmeyi doğal görür ve kendini erkeğine adaması gerektiğini zanneder. Bu da kadının seksi kendi için değil erkeği için yapması gerektiği hissini egemen kılar. Yani kadının içindeki egemen his kocasını memnun etmektir. Aksini düşünmek günahtır.

Çoğu erkekler evlilik öncesinde çok hoşuna gittiği birini kırılacak bir kristal gibi, ta ki kristale sahiplik belgesi alıncaya kadar (veya belgeden bir süre sonra), ihtimamla, şefkatle, sevgiyle ve ilgiyle el üstünde taşır. Ardından egemenlik ilişkileri kurulur ve kadın kadın olarak ikinci planda yerini alır. Bunun aksini sürdürenler çok şanslı kişilerdir. Malın sihri "bekaretin" son bulmasıyla uçup gider, ve "evdeki karı", veya daha kibarlar için "evdeki hanım" tanımıyla canlı bir eşya haline dönüşür.

Erkek evlilikle birlikte, malını arzu ettiği zaman, istediği yerde ve şekilde kullanma hakkını hisseder ve bu yöndeki girişimleriyle bu hissini tatmin eder. Özellikle şehirsel ortamda bu girişimlerin bazıları engellere uğrayabilir ve neticede eşler arasında bir güç mücadelesi ortaya çıkabilir (Bu kullanma ve mücadele sadece seks ilişkilerinde değil bütün günlük ilişkilerde kendini gösterebilir).

Tarafların seks anlayışları ve beklentileri, bunların karşılanıp karşılanmaması evlilikdeki mutluluğu önemli ölçüde etkiler: Onbeş yıldır evliydiler. İki çocukları vardı. Fakat ne o kocasını ne de kocası onu evde gün ışığında çıplak olarak görmemişti. Evlendiklerinde kadın daha 17'sinde genç bir kızdı. Çok heyecanlı ve meraklıydı ne olacak ve nasıl olacak diye. Balayı için kocasının akrabalarının çiftliğine gittiler. Kız heyecanla bekliyordu. Kıza göre, çok az kişiye olan birşey oldu ona o gece: Kocası yorgunluktan yatar yatmaz uyuyakaldı. Kızın ağzı bir karış açık uykusuz bir gece geçirdi. Ertesi gün çiftliği gezdiler. Ata bindiler. Tavuk kovaladılar. Dere kenarında suya girdiler. Birbiriyle kovalaştılar. Akşam yemek yediler. herkes erkenden yatağa gitti. Bunlar da yatağa girdiler. Oğlan ışığı söndürdü. Geldi girdi koynuna genç karısının. Sarıldılar. Bir iki öpüştüler. Sonra oğlan çıktı eşinin üzerine. Kız dinliyordu kendini ve ne olduğunu. Bacaklarının arasında sert birşey hissetti. Oğlan zorladı. Kız acı duydu. Kendini sıktı. Korktu. Oğlan biraz sonra içine içini gıdıklayan birşey saldıktan sonra işini bitirdi ve yan yattı. Kız ne olduğunu pek anlayamamıştı. Hoşuna da gitmemişti. Heyecanı ve beklentisi "bu muymuş?" diye şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla son buldu. Bunu takip eden günler, aylar ve yıllarda, kocası arzuladığı zaman seks yapıyorlardı. Bazen de kocasına dokununca heyecanlanıyordu. O zaman kocası eğer canı çekiyorsa aynı şeyleri tekrarlıyordu. Çocukları oldu hemen. Hep birşeylerin eksikliğini hissediyordu kadın. Huzursuzdu. Mutlu değildi. Kocasıyla pek anlaşamıyordu. İlişkileri gittikçe kötüleşiyordu. Kocasına karşı seks hissi ortadan kalkmıştı. Kocası yaklaşınca da çoğu kez zoraki yapıyordu. O hale geldi ki kocasının vücudunun kokusu bile onu çok rahatsız etmeye başladı. Arada bir kavga etmeden geçirdikleri bir hafta sonunda, adam sarhoş değilse ve hoş vakit geçirmişseler, kocasının istediğine katılıyordu ve seks yapıyorlardı. Hoşlanmaya ve zevk almaya çalışıyordu. Fakat ya kocası daha o uyanırken bitiriyordu ya da hayvan gibi hemen içine girdiği için kızıyor soğuyor gidiyordu. On beş yıl sonra. Bir yaz günü. Uzun zamandan beri tanıdıkları bir adam buna yaklaştı nedense. Bu red etmedi. Zaten birçok kez yanlız kalmışlardı, gurup halinde pikniğe falan gittiklerinde. Birkaç gizli buluşmadan sonra, artık dayanamadı ve kendi kendine yaptığı mücadeleyi kaybetti ve adama kendini teslim etti. Yaptığından büyük utanç ve suçluluk duydu. Eve döndüğünde sanki yüzünde "ben Cemal ile yattım" yazdığını hissediyordu. Yemeği yaptı. Yediler. Bulaşıkları yıkadı. Herkes televizyonda film seyrediyordu. Sanki suçlu bir çocuk gibi süklüm püklüm sessizce onların yanına gitti, oturup onlarla seyretmeye koyuldu. Gece yatağa gittiğinde uyuyamadı. Hep 15 yıllık hayat tecrübesini, kocasıyla ilk ve sonraki seks ilişkisini düşündü. Sonra da beş altı saat önce, ilk defa, başka bir erkekle, hayatının ikinci erkeğiyle, olanı düşündü. Anlayamadığı ve hiç hissetmediği şeyler hissetmişti ve tecrübelemişti. Asla tekrar yapmayacağını söyledi kendi kendine. Birkaç gün sonra telefon geldi. Buluşalım diyordu. Bütün vücudunu bir heyecan kapladı. Telefon elinin terinden ıslanmıştı. Yok diyemedi. Kalbinin çarpışını duyuyordu. Yıkanmak için hemen banyoya koştu. Kilotunu çıkardığında, ıslaktı, anlayamadı nedenini, acaip hissetti kendini. Hemen yıkandı, giyindi ve adamın kollarına atılmak için koştu. Geri geldiğinde ilk günkünden çok daha kötü hissediyordu kendini: Sokak kadını gibi. Fakat neden gitmişti? Neydi onu çeken? Cevap bulamadı. Bir daha kesinlikle yapmamaya karar verdi. Birkaç gün sonra tekrar telefon geldiğinde, aynı heyecanı duydu. Kendini kontrol etmeye çalışarak: "Olur, fakat sadece deniz kenarında gezmek için," diyebildi. Adam da "tabi" dedi. Deniz kenarına gittiler. Yürüdüler. Fakat yarım saat sonra adamın kollarındaydı tekrar. Akşam evde yatağında yatarken hala suçlu hissediyordu kendini. Sadece kocasını değil, sanki çocuklarını kandırıyormuş gibi geliyordu. Çok kötü birşey yaptığını düşünüyordu. Ama neden yapmaya devam ediyordu, tüm bu suçluluğa, kendini bayağı ve aşağılık olarak hissetmesine rağmen? Seviyor muydu adamı? Başkasını sevmeye hakkı yoktu ki. Evliydi. "On beş yıl" dedi kendi kendine. İlk kez, ancak onbeş yıl sonra sevişmenin ve seksin ne olduğunu anlıyordu. On beş yıl!. Dayanılmaz bir kızgınlık kapladı birden bire içini. On beş yıl kayıptı hayatından. Gençlik yılları boşa gitmişti. İsyan etti kendi kendine. Çocuklarını düşündü. Bu onbeş yıllık ot gibi yaşamda tek kazancı onlardı. Çocukları. Ertesi gün kendisi telefon etti adama. Konuştular. Suçluluk hissi azalmıştı. Kendisi için yaşamak istiyordu biraz da. Çocuklarını ihmal ettiği de yoktu. Adamla sık sık buluşmaya başladılar. Kendi vücuduna ve adamınkine utanmadan bakmayı, ışıkları kapamadan, aydınlıkta sevişmeyi, dokunmayı ve dokunulmayı, karşılıklı anlayış içinde tartışmayı, hissetmeyi ve hissettirmeyi tecrübeledi ve öğrendi. Arkadaşlığın, sevginin ve seksin ne olduğunu tattı. Bir gün, kaçınılmaz olarak birbirlerine veda etme zamanı geldiğinde, sadece sessizce ağladı. Tutamadı kendini. Giden sevgiliye bakıp, çaresiz, gözyaşlarını tutamadı. Uzandı, son kez tuttu elini. Titreyen bir sesle "unutma beni" dedi. Herşeyi yenmiş, fakat o "yaptığım yanlış" hissini tümüyle yenememişti. Ne yaptıysa onu sevdiği için yaptığını anlamasını istiyordu. Sokak kadını değildi. Başka biriyle asla yapmayacaktı böyle birşey, yapamazdı ki zaten. Sevmenin ve sevişmenin ne olduğunu ona tattırdığı için ona birşeyler söylemek istedi. Boğazının düğümlendiğini hissetti. O anlamış gibi "biliyorum" dedi. Okşadı elini hafifçe. Elveda okşayışı. Ayrıldılar. O akşam en küçük bir suçluluk hissi bile duymuyordu yaptıklarından. Hayatı boyu unutmayacaktı tattığı heyecan ve mutluluğu. Çocuklarına baktı. Özellikle kızına. On üç yaşındaydı şimdi. Güzeldi. Kendi annesinin ona yaptığı haksızlığı o kendi kızına asla yapmayacaktı. Annesi sürüklemişti onu bu evliliğe, iyi aile, zengin aile diye. Peki, sevgi? o sonradan da gelirdi. Gelmedi ama. Ve on beş yıl sonra geldiğinde yanlış zamanda ve yanlış şartlarda gelmişti. Uyuyan kızına baktı sevgiyle ve sanki kızıyla konuşuyormuş gibi, "Mutlu olacak sensin. Birlikte yaşayacak. Seçim senin seçimin olacak, benim değil. Sen seçeceksin sevdiğin kişiyi," dedi, kendi kendine. Yorgun, fakat mutlu, kapadı gözlerini.

Seks insanların en çok ilgi duyduğu ve aynı zamanda tabulaştırdığı ve en az bilgisi olduğu bir konudur. Büyük çoğunluk seks eğitimini ondan bundan duyarak, yarı doğru yarı yanlış alır. Bu alanda da kızların durumu katıksız cehaletin biraz üzerinden öteye gitmez. Erkekler biraz daha şanslıdır. Kırsal kesimde erkekler cinsi ilişkileri hayvanlara bakarak ve onları kullanarak öğrenirler. Bu öğrenme de seksin kaba bir taslağıdır. Gerçi konumuz seks eğitimi değil, fakat çocuklarımız hiç değilse en azından cinsellik, özellikle gebelik, seksle geçen hastalık ve temizlik konusunda temel bir bilgiye sahip olmalıdır. Bunu da devlet eğitimine bırakırsak, çok bekleriz. Bu nedenle bu görev bize düşmekte. Tabi eğitebilmek için bizim de eğitilmiş olmamız gerek. Dolayısıyla önce bu konuda kendimizi eğitmemiz ve bunu çocuklarımıza aktarmamız gerekir. Özellikle aids gibi öldürücü bir hastalığın tehditi altında bu zorunlu bir hale gelmiştir.

 

Kızlar ve kadınlar üzerindeki seks kaynaklı baskılar insanlık dışıdır ve insanlık dışı neticeler getirir. Kızın kendi vücudunu erkeklerin arzuladığı seks aracı olarak görmesi, erkeğin gözünden saklamaya çalışması ve utanmaya itilmesi kızı bir sürü sağlıksız davranışlar benimsemeye iter. Dikkatimi çekti epey kız ve kadınlar omuzları öne doğru uzatmış ve gögüslerini içe çekerek kambur gibi yürüyorlar. Erkek gögsünü gere gere yürür. Kız gögsünü saklar. Bu saklama ihtiyacı o denli ileri gider ki kızın duruşunu ve yürüme şeklini bile etkiler. Kız "gögüslerime bakılmasın" diye bol şeyler giyer ve kambur yürümeye alışır. Veya öyle giymeye ve yürümeye zorlanır.

Bazı bekar kızların, seksizlikten veya seks bakımından beş dakkada Beşiktaş gibi nedenlerle doyumsuz çeken bazı kadınların diğer kadınlara karşı genel tutumu kıskançlık ve çekememe nedeniyle fırsat bulduklarında laf atmayla saldırmadır. Bu durum en kötü şekliyle ülkemizdeki doğum evlerinde olmaktadır ve bunun bence hemen önüne geçilmelidir. Yobaz seks anlayışının ve uygulamasının kız ve kadını olan hemşireler ve hasta bakıcılar ve bazen de kadın doktorlar kendilerinin bakımındaki kadına çok adice ve psikolojik bakımdan yıkıcı neticeler çıkarabilecek davranışlarda bulunmaktalar. Kadın doğum için getirilmiş. Sancılar içinde. Doğum evi boş. Hemşireler dedikodu ediyor, erkeklerden konuşuyorlar. Yani iyi vakit geçiriyorlar. Bu sırada kadın acılar içinde haykırıyor. Hemşireler istemeye istemeye başına geliyorlar. Bilmiyorlarmış gibi kabaca "'ne var?" diye soruyorlar. Kadın acılar içinde bağırıyor:

- Çok korkuyorum. Çok korkuyorum.

Hemşireler kızgın ve alaylı çıkışıyorlar:

- Yaparken korkmuyordun ama!

 

Bir başka zaman da, acıdan çığlıklarla haykıran kadına, hastabakıcı bozuluyor ve "daha önceden başka çığlıklar atıyordun değil mi?" diyor. Bir başka hastabakıcı da "sikişirken düşünseydin bunu!" diye kadını susturmaya çalışır. Bir diğeri ise acıdan kıvranan kadına "yaparken canın acımadı ama!" diye bozulur.

Nihal'i sen kadın olan kadın doktoruna biraz zor götürürsün. Gitmez. Neden? Çünkü bazı kadın doktorların kadınlara karşı kendi seksüel öfkeleri ve yobazlıkları yüzünden. Bir tanesini anlatayım: Hülya'nın annesi kadınlık uzvunu yumurtalıkları falan aldırarak tedavi ettirmek zorunda kalıyor. Kadın doktor Hülyan'nın annesine büyük bir zevk dolu sesle "sen artık seksi falan unut, işin bitik!" diyor. Kadın bundan sonra düpedüz yavaş yavaş kafayı üşütüyor: Davranışları tamamiyle değişmeye başlıyor. Sürekli güzel şeyler giyinip seksi görünmeye çalışıyor ve seksi olup olmadığını kızından kanıtlamasını istiyor. Kadın büyük bir bunalım içinde aklını yitiriyor. Yukarda anlattığım durumlara benzer durumlarla karşılaşan kadınlara tavsiyem bu kıskanç edepsizlerin ve duygusuz hayvanların o an haddini bildirmeye bak, ağzını kapama, aç ağzını ve herkese söyle, susma ta ki o hayvanlığı yapana haddi bildirilinceye kadar ki bu da diğerlerine ders olur da böyle adilikleri yapmadan önce birkaç kez düşünürler. O utanmazların utanmazlıkları karşısında utanma. O utanmazlara utanarak karşılık verirsen daha da azarlar.

Seksin tabu olduğu, ahlak ve din anlayışı içinde belli kurallara göre yapılmazsa günah ve yanlış olarak nitelendiği yerlerde seks faaliyetlerine gizlilik ve suç hisleri hakimdir. Erkek (kız da) kendiyle oynayıp heyecanlandığı ve geldiği zaman büyük zevk duyar. Hemen ardından, pişmanlık ve suçluluk hissi kaplar içini. Allah korkusuyla dolu çocuklar büyük suçluluk hissiyle hemen tövbe eder ve af dilerler. Erkekler (kızlar da) "otuzbir çekmeyi" çoğunlukla duyarak öğrenirler. Suçluluk hissini ise, aynı şeyi gençken yapmış ve şimdi içinde bulundukları şartlarda başka alternatifleri kalmasa (yani abaza kalsalar) aynı şeyi yapmadan geri duramayacak olan büyüklerimizden öğreniriz. Büyüklerimiz, sorsan, bir zamanlar otuzbir çektiklerini veya bir hayvanla ilişkide bulunduklarını asla kabul etmezler: Ayıp veya günah işlenir, fakat ayıp veya günah olduğu için ne yazılır, ne konuşulur ne de kabul edilir. Bir köpek veya eşşekle seks ilişkisinde bulunmayan bir köy erkeği var mıdır acaba? Aynı şekilde, dört duvar arasına sıkışmış şehir çocuğunun da çıplak kadın resimlerine bakarak veya hayal ederek veya komşusunu dikizleyerek otuzbir çekmediğini söylemek de epey gülünçtür. Bu tür faaliyetlerle öğrenilen seks sadece heyecanlanınca seks organlarında fiziksel bazı değişiklikler olduğu (örneğin erkeğin kalkması ve kadının ıslanması ve belli bir noktanın sertleşip haddinden fazla hassaslaşması) ve sürtüşmenin hoş bir his verdiği, ve sonunda bir sıvı salgılanarak işin bittiğidir. O kadar. Eğer kişi kendi çabasıyla bundan fazlasını öğrenmezse, evlendikten sonra bir sürü çocuk yaparak veya acılı çocuk düşürme girişimleriyle acı tecrübelerle öğrenir. Burda erkeğin vurdumduymazlığı büyük rol oynar. Kadının çektiği erkeğin umurunda bile değildir. Anlayamaz. Anlaması gerektiğini de asla düşünmez. Çünkü bu erkeğin yetişme tarzının bir ifadesidir. Kadın ise çile çekmeyi annesinden ve diğer kadınlardan öğrenir. Seks bakımından cahil bırakılmıştır. Seks tabu olarak sunulmuştur. Merak ettiği ve korku duyduğu birşeydir. Öğrenmeye çalışsa bile erkeğin egemen hayvanlığıyla baş edemez. Evlendikten sonra, o genç güzelim vücudu kısa zamanda bakımsız tarlaya döner. Erkeğin cahilliği ise kendini bilmiş sanan en tehlikeli ve duygusuz cahilliktir. Kadınlar doktora gönderilmez, doğumlarını evde yaparlar, kendi elleriyle çocuk düşürmeye kalkarlar, kan kaybıyla ve hastalıkla canlarını kaybederler. Koruma yöntemlerini uygun bir şekilde kullanmadan yoksun bırakılırlar. Daha yeni evlenmişler, kız çocuk istemiyor henüz. Gel de bunu sen erkeğe anlat. Neriman çocuk istemediğini söyleyince, kocası "hadi siktir ordan!" diye azarlamıştı. Kız daha gencecik, korunma yollarını da bilmiyor. Sanki yeni evli olmayanlar biliyor da!. Doğum kontrolu hapını ve spiralleri kendilerine uygun olup olmadığını düşünmeden kullanırlar. Spirallerin uyumsuzluğu nedeniyle enfeksiyonlar, sancılar ve kokular ortaya çıkar. Bunların hiçbirine ta ki ciddi bir sorun oluncaya kadar aldırmazlar. Aldırsalar dinleyen kim ki? Kimse kulak asmaz. Zaten utançlarından söyleyemezler bile. Gün\takvim yöntemini kullanamazlar, çünkü bunda erkek denen cahilin ve bencilin kendini ayarlaması gerekir. Preservative kullanmazlar, çünkü suni oluyormuş. Doğum kontrolu için dağıtılan fitilleri ağızlarından alanlar bile olmuştur. Ayrıca kendi uydurdukları seksten önce sünger parçası ıslatıp vaginasının içine koyma ve ya pamuğa oksijen sürüp koyma gibi metodlar da kullanırlar. Çocuk düşürme ise kadının kendi çıkmazında kendine yaptığı bir diğer işkencedir. Bu işkencelerin bazıları ölümle son bulur. Çocuk düşürmek için doktora gidilmez, veya gönderilmez, onun yerine ordan burdan duyulan metodlar kullanılır: Kaz tüyü kullanma, ağır şeyler kaldırma, kocalarına göbeklerine tekmeletme, tıg, şiş veya tel elbise askısı kullanma, çiviye iplik bağlayarak rahme sokma, sabunu sivrilterek sabunla delmeye çalışma, ardı ardına yüksekten atlama, maydonoz tohumu kaynatıp içme gibi. Cehaletin kültüründe çaresizin başvurduğu acılı çareler. Kadın hiç şeyini doktora falan gösterir mi! Hem ayıp hem günah, hem de kocası izin vermez. cehaletin kültürüne, bir fıkrayla başlayarak, birkaç örnek verelim:

Hayri sevgilisiyle oynaşırken geldi. Bu sevgilisinde epey merak ve aynı zamanda tiksinti yarattı. yapış yapış şeyden hoşlanmayan kız, aynı zamanda büyük merakla sordu: "Nasıl yaptın, nasıl çıkardın bunu? Kız onbeş yaşında değildi. Yirmilerinin ortasında. Köyde de büyümemişti. İstanbul'da. Okumamış da değildi. Üniversite bitirmişti. Bu kıza kadının da belinin geldiğini söylersen, olayı biraz abartmış olmaz mısın? Hiç kadının beli gelir mi?

Suçluluk duygusu, seksin toplumca tanımlanmış kurallar içinde yapılması için kişiye aşılanır: Otuzbir çekersen kör olursun veya Cehenneme gidersin, veya günahtır, ayıptır, yanlıştır gibi. Sadece karı koca münasip yerde münasip şekilde seks yaparsa günah değildir, çünkü Tanrı ve toplum öyle ister. Eşinin dışında başkasıyla seks ilişkisi ahlaksızlığın daniskasıdır, günahtır, edepsizliğin en büyüğüdür. Fakat seks baskılar altında o denli ilginç ve çekici bir hale getirilmiştir ki, özellikle erkekler ne kural, ne kaide ne de günah dinlerler. Fırsatı asla kaçırmazlar. Çekilecek bir ceza, günah, azap varsa, olursa olsun. Bunu ya düşünmezler ya da sonraya ertelerler. Öte yandan, sosyo-kültürel kontrol mekanizmaları kızlar üzerinde egemen bir şekilde çalışır. Çünkü kızlar için evlilik öncesi seks onları kullanılmış mal yaparak geleceklerini tehlikeye sokar. Kızlara erkeklerin aksine hemen hemen hiç hareket özgürlüğü tanınmamıştır. Bu da kızların ezilmelerinin ve ezilmişliklerinin bir başka ifadesidir.

Suçluluk duygusu seksi ahlak ve namusla karıştıran, seksin hangi şartlarda doğru ve hangi şartlarda yanlış olduğunu insanlara işleyen egemen anlayış tarzının kişilere aşıladığı bir kontrol mekanizmasıdır. Kişinin kendi kendine duyduğu suçluluk hissinden daha da güçlü bir mekanizma olabilir mi? Fakat bu suça karşı görünür bir ceza yoksa, o zaman bu suçluluk hissi kişiyi nasıl durduracak? Ahlak anlayışı ve Allah korkusuyla. Bu da tabi "Allah tarafından cezalandırılma" ideolojisine inanmakla olur. Mehmet genç bir köylü çocuğuydu. Yıl 'ların başı. Orta Anadolu'nun bir köyü. Kış. Dışarıda adam boyu kar. Genç Mehmet mışıl mışıl uykuda. Şeytan giriyor rüyasına, kadın kılığında. "Gel" diyor kadın, "sarıl bana." Dolgun memelerini koyuyor mehmet'in dudağına. Mehmet zevkle saldırıyor şeytan kadına. Mehmet zevk içinde kıvranarak gelirken uyanıyor. Çok geç. Şeytana kahrediyor Mehmet. Oda buz gibi soğuk. Donunu belini yatağa akıtmamak için dikkatle sıyırıp çıkarıyor. Yavaşça kalkıyor. Suçlu Mehmet. Mehmet cenabet oldu. Abdest alıp yıkanması gerek. Köy evi. herkes evde uyuyor. Gecenin yarısı. Mehmet sessizce giyiniyor ve köyün bir iki kilometre dışında bahçeler arasında akan ırmakta yıkanmak için yola çıkıyor. Mersedes arabasıyla değil tabi, karda yürüyerek. Yaz vakti arkadaşlarıyla yıkandıkları, "derin göl" diye çağırdıkları, yere geliyor. Suyun yüzü buz tutmuş. Mehmet soyunuyor. Buzu ayaklarıyla kırıp suyun içine giriyor, abdest alıp yıkanarak cenabetlikten kurtuluyor. sonra, acele giyinip koşarak eve dönüyor ve yatağa giriyor. Rahatlıyor. Yorganın altında vücudu ısınmaya başlıyor. Biraz sonra ayaklarında sızılar (ağrılar) duyuyor. Önem vermiyor. Fakat bu sızılar gittikçe artıyor ve dayanılmaz hale geliyor. Mehmet doğruluyor, gaz lambasını yakıyor ve ayaklarına bakıyor. ayaklarının birçok yerden kesildiğini ve kanadığını görüyor. Yatağa bakıyor. Yatak kan dolu. Yıl 'ların başı. Sabah oluyor, bayram namazına gidilecek. Mehmet kızgın çünkü büyük oğlu hala kalkmamış bayram namazına gitmek için. Sesleniyor. Rüstem uyuyor numarası yapıyor. Mehmet biliyor bunu. Gidip tekmeleyerek kaldırıyor Rüstemi. Rüstem kalkacak kalkmasına, ve bayram namazına gidecek gitmesine de, fakat gidemez ki. Neden? Çünkü Rüstemi şeytan aldatmış. Rüstem cenabet. Rüstem suçlu. Rüstemin abdest alıp yıkanması gerek. Rüstem bunu annesine asla söyleyemez. Utanır. Hele babasına? İmkanı yok. Rüstem'in durumu boktan. Burası köy değil ki koşup nehirde yıkansız. Zaten köyde olsa bile soğuktan götünün donması korkusuyla, biraz zor nehirde yıkanır. Babasının korkusundan, hemen cenabet cenabet giyinir. Camiye giderler. Cenabet cenabet, abdest alır, ve cenabet cenabet bayram namazı kılar. Bu Rüstemin ilk ve son bayram namazıdır. Rüstem cehenneme gideceğine inanır. Elden ne gelir. "Afffet beni tanrım" der, "affet beni."

Toplumda seks eğitimi çok yönlü bir şekilde çocuk doğar doğmaz ailede başlar. Kız ve erkeklerin seks ilişkilerindeki rolleri ve sosyo-kültürel seks anlayışı aile içinde belli ilişki biçimlerinin sürekli uygulanmasıyla aile fertlerine verilir ve benimsetilir. Daha birkaç yaşındayken kıza annesine yardım etmesi, annesini kopyelemesi işlenir. Oğlana ise her gelen misafire çükünü göstermesi öğretilir. Erkeğin cinsel özgürlüğü ve egemenliği daha konuşmayı doğru dürüst beceremezken başlar. Aynı yaştaki kıza hizmet etme ve vücudunu örtmenin gerekliliği aşılanır. Büyüklerin seksüel manyaklığını anlayamayan küçücük kız çocuğu zaman zaman evde donsuz gezer, veya eteğini kaldırır. Buna tepki olarak da büyükleri hemen "ayıp, ayıp kızım, kapat, git hemen donunu giy" derler. Denileni yapmazsa, kız cezalandırılır. Kız çocuğu böylece kendini giysiler ardında gizlemeyi öğrenir. Kendi vücuduna karşı korkulu bir ilgi duymaya başlar. Vücudunu kendi gözünden bile saklamaya yönelebilir. Hatta evlendiğinde soyunmayı bırak aydınlıkta bile seks yapamaz. Sevişirken lambalar söner. Seksüel yobazlık o denli manyaklık seviyesine ulaşmıştır ki kız bebekken altı erkeklerin (babasının bile) önünde değiştirilmez. Burda cinsel tehdit nerden geliyor? Bebeğin vücudunu erkeğin görmesinde korku ne? Bu yobazlık o denli içimize yerleştirilmiştir ki attığımızı sandığımız halde atamayız. Örneğin, Nesrin Amerika'da Amerikalı eşiyle yaşadığı ilk zamanlarda, yakın arkadaşları Peter'in kızının altını onların önünde devamlı değiştirmesinden korkunç bir rahatsızlık duymuştu. Baba olarak Peter'in onu yapması ve onların da onu seyretmesi onu çok tedirgin etmişti. Neden? Çünkü Nesrin'e Peter'in bunu yapması ve başkalarının önünde yapması ayıp ve yanlış olarak öğretilmişti. bir kere erkek yapmazdı. ikinci olarak kız bebeğin vücudu başkalarının gözü önüne serilmezdi.

Kadınla erkek arasında seksle ilgili toplumsal farklılaşmadan bir diğeri de seksin ne için yapıldığı hakkında aşılanan düşünü tarzıdır: Seks kocayı tatmin ve çocuk yapmak için yapılır. Zevk için seksi erkek yapar. Kadın zevk vermede bir araçtır. Kadın zevk alma girişiminde bulunursa hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşabilir: "Ne yapıyorsun? Bunları nereden öğrendin? Sen orospu musun lan?" gibi. Seks ilişkisinde kadın, diğer ilişkilerde de olduğu gibi, altta bırakılır: Hem psikolojik hem de fiziksel bakımlardan. Kadınların yetiştirilme tarzı bu tür rolü üstlenmeyi normal görmelerini sağlar. Eşler toplum tarafından tanımlanmış rolleri benimseyip, kurallara uyarak bu rolü oynadıklarında, evliliklerinde alışılagelmiş problemler dışında sorunlarla pek karşılaşmazlar: Birbirini seviyorlarsa, evliliklerinin hoşnutlukla sürme olanağı çoktur. Fakat eşlerden biri toplum tarafından hazırlanmış reçeteyi ve reçetenin önerdiği hapı yutmayı kabul etmezse, o zaman seks ilişkilerini ve beklentilerini yeniden gözden geçirme zorunluluğu ortaya çıkar. Esaret zincirinden hoşnut olmayan taraf ilişkiye yeni tanımlamalar ve davranış biçimleri getirmeye çalışır. Eşinin alacağı tavıra göre, ya bu karşılıklı anlayış içinde ortaklaşa gerçekleştirilir, ya da egemenliğe karşı mücadele başlar. Mücadele bir çeşit yeniden düzenlemeyle neticelenebilir: Ya (a) egemenliğin paylaşılması, (b) ya artık meşru olmayan bir egemenliğin kendini uygulayamaması, uyguladığı zaman mutsuzlukların, hoşnutsuzlukların ve geçimsizliklerin çıkması, (c) ya da dışarda paylaşmaya hazır biri bulunarak evlilik sürdürülmesi veya çıkmaza girmesi.

Geleneksel seks ilişkileri kadınların sosyal üretim ilişkilerinde gittikçe artan rolleriyle birlikte yavaş yavaş değişime uğramaktadır. Kadının seksi sadece çocuk doğurmak ve seksde kendini erkeğin arzusunu tatmin eden bir bel-torbası olarak kabul etmesi (veya kadınlara böyle kabul ettirilmesi) gittikçe ortadan kalkmaktadır. Eğer erkek zevk için yapıyorsa, kadın neden aynı nedenle yapmasın ki? Eğer erkek sevişmede aktifse, kadın neden aktif olmasın ki? Eğer erkek şeyinin kalktığı her zaman kadının üzerine çıkmak istiyorsa veya bunda hakkı olduğunu hissediyorsa, kadın neden beklesin ki herif ne zaman isteyecek diye? Eğer erkek sadece kendini düşünüp onu daha yarı yoldayken terkediyorsa, bu sevişme tarzını niye değiştirmek zorunda kalmasın ki? Eğer erkek karşılıklı tatmini gerektiren bir sevişmeyi bilmiyorsa, neden öğrenmesin ki? Neden kadın kendine ve ona yardım etmesin ki? Erkek erkeğin "yaptığı" ve kadının "yapıldığı" düşünce tarzını birlikte paylaşma ve birlikte yapma olarak neden yeniden tanımlamasın ki? Neden kadın erkeğine hoşlandıkları ve hoşlanmadıklarını ifade etmeyip sussun ki? Bütün bunlar ve benzeri sorular gerçekte hem erkeğin hem de kadının üstesinden gelmesi gereken mücadele sorunlarıdır. Bu mücadele de sadece egemenliği paylaşmayı içermez, aynı zamanda iki kişinin ilişkide bulunduğu bir ortak yaşam ve mücadele alanında bu paylaşmayla daha çok mutluluğa ulaşmayı getirir.

Evlilikte sağlıklı seks ilişkisi eşler arasındaki genel ilişkinin nasıl olduğuna bağlıdır. Eğer aralarında sevgi dolu bir iletişim varsa, bu hem seks ilişkisini destekler, hem de seks ilişkisi tarafından desteklenir. Eğer eşler arasında yıkıcı bir rekabetçilik, anlaşmazlık ve huzursuzluk varsa, bu durum aralarındaki seks istemi ve ilişkisine de yansır. Anlaşmazlıklar, huzursuzluklar, şikayetler ve kavgalar birbiriyle seks yapma istemini azaltır ve birbirlerinden soğurlar. Sadece seks dürtüsünün zoruyla veya bazen ortaya çıkan olağan bir istemle seks yaptıklarında, bu yansımanın etkisi daha da belirli olarak görülür: Netice çoğu kez seksüel hayal kırıklığı, pişmanlık ve hatta "neden yaptım" diye kendine kızgınlık olur.

Hüsnü için seks sadece kendini tatmin değil eşinin de tatmin olması, hoşlanmasıydı. Ayrıca kalıplaşmış rollerinin de engelleyici, baskıcı, soğutucu ve tek taraflı olduğuna inanıyordu. Eşi ise oldukça tutucuydu bu bakımlardan. Hüsnü'nün anladığı biçimde sevişmelerini ya uygun bulmuyordu, ya da kendisi için yorucu görüyordu. Bazen bacak kaslarının ağrısı bir hafta sürüyordu. Onun için ne gerek vardı ki bir sürü cambazlığa. Zaten kendi de o cambazlıkları yapamazdı. Atletmi sanıyor ne, bu herif kendini. Ayrıca saatlerce öpüşme, kucaklaşma falan da can sıkıcı oluyordu. Yorgun argın bir de buna mı katlanacaktı. Salak herif "şunu da yap bunu da yap" diye ısrar ettiğinde, bazen utanıyordu, bazen de hoşuna gitmiyordu. Hüsnü bazen gülüyor, bazen darılıyor, bazen de kızıyordu eşinin davranışlarına. Aralarındaki mücadele binlerce yıldır erkeklerin kadınlara normal ve evrensel bir gerçek diye yutturduğu anlayış biçiminin egemen tarafın (Hüsnü) istemle boyunsunan tarafa (Zekiye'ye) yanlış olduğunu, yanlış olmasa bile dar bir çerçeve içinde sıkıştırıldığını kabul ettirip ettirmeme mücadelesiydi. Bu çok nadir görünen bir mücadeledir. Köle (Zekiye) köleliğinden memnundu, efendisine de ne oluyordu böyle? Değişim alışılagelmişe ve geleneğe karşı olduğu, acaip geldiği ve kendini yeniden tanımlama gerektirdiği için kaçınılır. Hüsnü'nün eşini değiştirme çabası büyük ölçüde boşa gitti ve sonunda klasik kocalık ve seks rolünü oynamaya zorunlu kaldı.

Üçüncü şahısların etkisi bazen o denli akıl almaz derecededir ki eşlerin sevişmesini bile etkileyebilir: Aman komşular duymasın! Bir örnek verelim: Eşiyle seviştiklerinde içinden çığlıklar atmak geliyordu, fakat komşular duyar diye susturuyordu kendini. Eşi pek öyle komşuya falan aldıran biri değildi. Bu nedenle bazen eşinin ağzını eliyle kapatmak zorunda kalıyordu. Aksi taktirde ne olduğunu yedi mahalle duyacaktı. Rezil edecekti kendini komşulara. Zaten biraz yüksek sesle konuşsan duyuluyordu. Komşuların ne düşüneceği tasası o kişinin eşiyle seks hayatını düzenlemesinde etken oluyordu. Bu etkenlik engelleyici, kişinin hislerini bastırıcı ve ifadede alıkoyucu bir tarzdaydı.

Üçüncü şahıslarla ilgili kültürel gelenek, sevgililerin ve eşlerin birbirlerine sevgilerini ifadeyi belli zamanlara ve yerlere kısıtlar. Eşini sokakta öpmeye kalk, ellerinden gelse linç ederler valla. El ele gezerken bile bir sürü hain hain bakanlar görürsün çevrende. Kendileri sevgiden ve sevgi göstermeden yoksun olduğu için, ahlak ve namus bahanesiyle gördükleri yerde sevginin kafasını ezmeye kalkarlar. Başkalarının önünde eşlerin birbirine sevgi göstermesi iyi karşılanmaz. Bunun en büyük nedeni sevgi ile seksi eş tutan yobaz anlayış tarzıdır. Erkekler başkaları önünde eşine (ve hatta kızına) sevgi göstermeyi erkekliğe sığdıramazlar. Erkek yufka gibi ve kılıbık olamaz. Kadınlarsa daha pasiftir, çekingendir, hislerini içlerine gömerler. Ta küçükten beri, kadınlar herşeyi içlerine atmayı öğrenirler, öğretilirler. Nurettin ağabeyi'nin eşi, Dudu ablam, bahçedeki fırında peynirli bazlama yapıyordu, millet de kapışıyordu. Güzel bir pazar günüydü. Nurettin ağabey, "nasıl olmuş?" diye sordu ortalığa. Herkes "güzel, şahane, tatlı" diye karşılık verdi. O her zamanki gibi çok az kişinin yaptığını yaptı. Eşine herkesin önünde gönlünü alıcı sözler söylemeye başladı. Dudu'nun bu çok hoşuna gidiyordu, fakat herkesin önünde olduğu için utanıyordu, tedirgin oluyordu: "Hadi, tamam yeter" veya "gene başladı, he, tabi, tabi" diye gülerek karşılık veriyordu. Nurettin Dudu'ya üçüncü şahısların önünde, hissettiğinde güzel sözler söylemekten hiçbir zaman geri durmadı. Dudu da duyduğu mutluluğa rağmen, geleneklerin baskısı altında bunun aşırı olduğunu ifade eden davranıştan. İkiside ihtiyarlamıştı. Torunları bile büyümüştü. Ne Nurettin vazgeçmişti huyundan ne de Dudu tedirginliğinden. İçimizdeki ve dışımızdaki üçüncü kişiler, insanın eşine tatlı bir söz söylemesini bile engeller . Sevgiyle seksi karıştıran, kadını aşağılayan, din ve ahlak maskesi altında gaddarlık yapan cehaletin egemenliğidir bu.

Ankara'da ve İstanbul'da, kısaca Türkiye'nin her yerinde, çoğu erkekler canavar gibi, daha doğrusu sorumsuzca ve manyakça araba sürüyor. Kimse kimseye yol vermiyor. Erkek cinsel buhranını, karısına dayak atma, sigara ve içki, ve durmadan seks hakkında konuşma yanında, arabayı sürerken canavar kesilmeyle ve kimseye yol ve hak tanımamayla da mı ifade ediyor dersiniz? Eşiyle sevişme yerine dayak atan ve vaktini birahanelerde erkek arkadaşlarıyla geçiren erkeklerin çözemedikleri ne? Kadın evde bekliyor, koca erkeklerle seks konuşuyor: Acaip değil mi? Burda bir sakatlık var gibi geliyor bana, gelmiyor mu? Eşini-tatmin-edemeyenin-eşine ağzının-suyu-akarak-bakan adamın eşine ağzının-suyu-akarak-bakan erkeğin derdi ne? Bağnazlığın ve yobazlığın pençesinde sevgiden yoksun, seçmeden uzak, ağzından alkolle karışık iğrenç sigara kokusu fışkıran veya vücudu leş gibi ter kokan, en küçük sevgiyle dolu bir dokunuşu bile tecrübelemeyen, kadına eşşek yapar gibi yaklaşan ve kadını bellerini boşaltacak delik olarak görenler, geleneksel egemen kültürün ahlak taslayan ahlaksız yanının görünümünü mü ifade ediyorlar? "Affet beni tanrım" diyenler kimi kandırdıklarını sanıyorlar?

Sevgiyi seksle, ve sevgi ve seksi ahlakla eşleştiren yobaz anlayış, gerçekte bu yolla, insanlığa, özellikle en güzel varlıklardan biri olan kızlara ve kadınlara, karşı işlediği sürekli gaddarlıkla kendi ahlaksızlığını örtbas etmeye çalışır. Sevgi en güzel ahlaktır. Sevgiyle gelen sevişme de. Eğer seks ve ahlakı sevgi ile tanımlar ve çerçevelersek, o zaman yobaz ve baskıcı ahlakı çöp tenekesine atıyoruz demektir. Bu olmaz!, ahlaksızlıktır!, dinsizliktir!, keserim kulağını valla!. Hiç de değil. Çöpe atılması gereken bu ahlaksal kodlar gerçekte seks ilişkilerinde kurulmuş olan düzene destektir ve o düzeni koruma görevi yapar. Bu düzenin getirdiği ahlak anlayışı kadının bugünü ve geleceği, yapabileceği ve yapamayacağı hakkında kurallar koyan bir diğer ezme ve kontrol mekanizmasıdır. Bu kurulu düzen de, erkeğin ve erkeğin hakim olduğu aile yapısının egemenliği ve kadının ezilmesi yönünde işlediği için, seksi bu tür ahlakın içinde hapseden yobaz anlayış biçimi insanca seçim özgürlüğünü ve kendi vücudunu kendi arzusuna göre kullanma olanağını kadının elinden alır. Kadının özgürlüğünü kullanması ancak bu yobaz ahlakın çizdiği "meşru" sınırlar dışında gerçekleşebilir. Bu da kadının toplumca tasvip edilmeyen, kınanan ve suçlanan gayri-meşru yolu seçmesi demektir. Örneğin kızın evlenmeden önce gebe kalması veya nişanlısıyla isteyerek bekaretine son vermesi gibi. Bu seçimi kadın bilinçli olarak yapıyorsa, düzenin geçerliliğini tanımıyorsa, bu tutum kadının kendi özgürlüğü için başkaldırısının ifadesidir. Kadının kendisini ezen bir düzene de başkaldırması onun insanlık hakkıdır. Yobaz ahlak tanımı gerçekte tek taraflı ahlaksızlığın kendisidir: "Ben erkeğim yaparım, sen kadınsın yapamazsın" diyen ahlak anlayışı, çarpık bir ilişkinin meşrulaştırılmasıdır, yüzsüzlüktür. Yüzü kızarmadan, kesin bir haklılık duygusuyla, kendi çıkarına işleyen bir ilişki biçimini ahlak olarak formülleştirmedir. "Ben yaparım, sen yapamazsın" örneğindeki ahlaksızlık, erkeğin ne yaptığı veya kadının ne yapamayacağından öte birşeydir. Örneğin eğer bu "evliyken erkek kaçamak yapar, fakat bunu kadınlar yapamaz" diyen bir ahlak anlayışını dile getiriyorsa, burda önemli olan konu, yapmayı kendine hak olarak tanıyıp, onu normal olarak göstermek, ve diğer insana (kadına) o hakkı tanımamaktır. Bunun en kötü yanı da, bunun kadınlar tarafından da evrensel bir gerçek olarak benimsenmesidir. Bu bencil ve çarpık seks ve ahlak anlayışına göre, örneğin, erkek "karım, kızım, anam benimdir, benim namusumdur, kimse dokunamaz" der. Her erkek bunu bilir. Kadınlar da. Bu anlayış nedeniyle cinayetler işlenir. Böyle olunca, normal olarak, bu seks ve ahlak koduna erkeklerin saygı göstermesi beklenir veya gerekir. Saygı gösterilir mi? Asla! Aslında, saygıdan yoksunluk hakimdir: Aç kurtlar gibi dolaşır evli Türk erkekleri. Bunun nedeni kız ve oğlanın birbirinden tecrit edilmiş olarak büyütülmesinden mi? Geç yaşta sekse başlama nedeniyle ertelenmiş veya yaşanmamış doyumların ardından koşma mı? Kadının yeterliliği karşısında kendini yetersiz bulan erkeğin bu ezikliğinden kurtulmak için kendini kendine ve kadına ispat etme arayışı mı? Aradığını bulamama ve evlilik kurumundan kurtulamama nedeniyle, bu yolla özgürlük arayışı mı? Bu aç kurt gibi dolaşma evdeki etin değerini ve nasıl yeneceğini bilmeyenin gözü dönmüşlüğü mü? Bu gözü dönmüşlük sorusuna en doğru cevabı ancak Türk kadınları verebilir: Ne dersiniz kadınlar, biberden de acı bir gerçeğe mi dokundum yoksa? Tabi bu, evlilikte eşler arasında seks ilişkisindeki sorunların sadece bir parçasıdır. Bu saygıdan yoksunluktaki erkek herkesten kendi ailesine karşı ahlaklı davranmasını ister, fakat kendisi başkasının ailesine karşı ahlaklı davranmada kendini yükümlü görmez. Erkek kurt sinsi sinsi güler diğerine bakıp. Diğeri de ona. İkisi de bilir birbirinin ne mal olduğunu. Burdaki mücadele erkekler arasında kadın üzerinde sahipliği elde edebilme ve tutma mücadelesidir. Bu mücadelede kadın zaferi kazananın ödülü, zafer şenliklerindeki sofrada zevkle yiyip bitirdiği etidir. Egemen ahlakta, güçlü kendi çıkarına işleyen bir ilişkiyi evrensel ahlak olarak tanımlar ve öyle satar. Bu ahlak gerçekte sahtekarlığın ahlak postundaki görünümüdür. Her insan sekste de seçim özgürlüğüne sahiptir ve bunu kısıtlamaya kimsenin (devlet dahil) hakkı yoktur. Bu özgürlüğü kız ve kadının elinden alan seks ahlakı insan haklarına aykırıdır, kölelik arayan ahlaksızlıktır.

Toplumda seks ilişkilerinde egemen olan kendi egemenliğinin dilini de getirir. Dilin ilişkiyi anlatış şekli o ilişkinin nasıl olduğunun ifadesidir. Kullanılan her kavram bu egemenliği pekiştirici olarak rol oynar. Bu, günlük ilişkilerde uygulanan gerçeğin dile yansıması ve dilde de ifadesini bulmasıdır. Sekste egemenlik ilişkilerinin en yalın ifadelerinden biri "sik, sikmek" ve "am, sikilmek" kavramları ve bu kavramların çeşitli şekillerde kullanılmasıdır. Sikmek, düzmek, düdüklemek, geçirmek, sokmak, daldırmak, dalmak, basmak, yatırmak, muamele çekmek, tek atmak, oralseks yaptırmak gibi ifadeler erkeğin üstünlüğünü, sekste aktif rol aldığını, yöneten, başlatan ve bitiren olduğunu anlatır. Bu aktif fiillerin öznesi erkek, konusu ise kadındır. Kadın seks ilişkisinde asla aktif rol alan, aktif olarak girişimde bulunan, yapan, başlatan ve bitiren özne olamaz: Kadın sikmez, sikilir (Bu cümlenin anlamını sadece seks ilişkisi olarak alma. Bu, erkek kadın ilişkilerinin tümünün en özlü ifadesidir. Sikilen kadınsa bunun intikamını parazit ve mutsuz yaşamı süresi boyunca mutsuz bir evliliğe sarılarak hem kendinden hem de erkekten alır.) Seksle ilgili fiillerin pasif şekilleri egemenlik altındakiler için kullanılır. Bu pasif kullanışlar sadece güçsüzlüğü, ezilmişliği, zayıflığı, yenilgiyi ve teslim olmayı anlatmakla kalmaz, aynı zamanda küçültücü, hor görücü ve aşağılayıcı bir his ve anlam taşır ve verirler: "Siktir ol" sözü değersiz, güçsüz, karşılık veremeyecek, verirse daha çok kaybedecek kişiye söylenir. "Sikilmek" birçok küçültücü, aşağılayıcı, bayağılaştırıcı anlamlara gelir. "Sikilen" kaybedendir, kandırılandır, belli bir amaca ulaşmak için kullanılandır. Kimse "sikilmişe dönmek" istemez. "Sikilen" sikilir ve "siktir olur" gider. "Siktir ol" deyimi fiziksel bakımdan "defol" anlamından çok, arzuların yerine getirilmemesi, arzuların hiçe sayılması, kadının beş paralık bile kıymeti olmaması anlamına gelir. "Biraz da beni düşün" diye yakınan eşine, "sikimdeydi sanki!" diyen erkek de, benzer şekilde, karşısındakinin arzusuna karşı vurdumduymazlığını, kayıtsızlığını, karşısındakinin arzusunun değersizliğini ifade eder. "Sikişmiş karı!" orospulukla itham edip küçük görme, hakaret etmedir. Pasif kullanımlar sadece "sikileni" aşağılamaz, aynı zamanda eğer "sikme" zorla veya kandırılarak yapıldıysa, "sikilen götün davası olmaz" diyerek iş işten geçmişliği ifade eder. Bu ifade gerçekte, ezilenin ve kötüye kullanılanın kendini savunma hakkını elinden alır, ezileni suçlar, aşağılar. Aynı zamanda "sikilen şeyin davası olmaz" diyerek sikeni sorumluluktan kurtarır, korur. Bu, bir bakıma, kapkaççı ve vurkaççı düşününün ilişki tarzıdır: Bu nedenle mi, acaba, huzursuz evlilikteki erkekler beş dakkada beşiktaş yaparlar? Irza geçme böyle değil midir? "Sikilen şeyin davası olmaz" aynı zamanda sikenin aynı şeyi yeniden yapacağını kanıtlar ve sana çok kısıtlı bir seçim olanağı verir: Ya olduğu gibi kabul edersin ya da elindeyse etmezsin. Erkek elinden gelirse, çoğunlukla ağzındadır, onu bunu düzer ve orospu olmaz. Kazanova, zampara olur. Neden? İlişkinin iyi veya kötü, arzulanan veya arzulanmayan, doğru veya yanlış olduğunu saptayan o da ondan. Yani güç ilişkilerinde güçlünün borusunun ötmesinden. Erkek kadınla ilişkisinde güçlülüğünü kaybettiği bir durumla karşılaşırsa ve bu durumu direk olarak kendi kontrol edemiyorsa, o zaman namus, haysiyet ve onur gibi durdurma mekanizmalarını seçer. Eğer erkeklerin bazıları kontrolu kaybederse veya kontrolu gerekli görmezse, o erkeği kavat veya boynuzlu olarak suçlarlar. Bu suçlama da, erkeklerin büyük çoğunluğunu ellerinden gelen herşeyi yaparak kendi egemenliğini sağlamaya zorlar. Erkek kadını sayısız yönlerden kötüye kullanır ve bunu asla kabul etmez. Sadece bir tanesini kötü olarak niteler ve kınar. O da pezevenkliktir. Kadın erkeğin kendi için sakladığı ve arzu ettiğinde kullandığı kendi malıdır. Bu mal asla paylaşılamaz. Eğer bu malı başkasına peşkeş çekersen, satarsan, başkalarının kullanmasına izin verirsen ve hatta ondan kazanç sağlarsan pezevenk olursun. Bunun yanında bir de hepimizin bildiği profesyonel pezevenklik vardır. Pezevenklik egemenliğin "Kötüye" kullanılması ve bu nedenle erkeğin kınanmasıdır. Fakat gene de adama bazen gıpta ile bakılır. Bazı yörelerde eşine insanca davranan erkek de pezevenk olarak nitelenir. Kadınla erkek arasındaki işbölümünde, kadının hizmetle yükümlü olduğu sorumluluklardan biri de sekstir. Seks kadının işidir, erkeğin değil. Dolayısıyla, kadın işini gereğince görerek erkeğini mutlu etmekle yükümlüdür. Erkeğin böyle bir yükümlülüğü yoktur. Erkek seksi kendi zevki için yapar. Bu nedenle erkek "beni de düşün" diyebilen nankör kadına "ben seninle seks yaptığım için memnun olmalısın" der. Erkek kadının "seks işini" memnuniyetle yapmasını bekler. Çünkü seks kadının işidir, çamaşır ve bulaşık yıkamak gibi.

Eşiyle ayrılmış olan veya herhangibir nedenle bir kadınla seks ilişkisi olmayan bazı erkekler de durumlarından memnun olduklarını ve kadınla uğraşmanın dert olduğunu, başağrılarından uzak daha iyi olduğunu bazen çok enteresan bir şekilde ifade ederler:

Eşleri hamile olduğu zaman bazı erkeklerin seks iştahları dışarıya döner, çünkü eşlerini karnı şişmiş, çirkin ve seks yapmadan aciz durumda görürler. Bazı kadınların da, büyük kentlerde ve özellikle ileri kapitalist ülkelerde, güzelliklerinin bozulacağı, cazibelerini kaybedecekleri, amlarının genişleyip bir et yığını olacağı korkusuyla çocuk yapmadan ödleri kopar. Bu korkuyla eşlerinden habersiz cocuk aldırırlar. Bu yanlış anlayış ve yorumlama epey genç kadının kabuslar içinde yaşamasına, erkeğiyle ilişkisinde büyük problemlerin çıkmasına neden olur. Kadının en güzel anı gebelik anıdır. Düşün bir canlı yaratıyorsun! Bundan daha şahane birşey olabilir mi? Bunu kadını bel torbası olarak görene benimsetmek olanağı çok azdır. Adamın bütün derdi sikmektir. Hergün patronu veya kendini ezen hayat tarafından sürekli sikilenin, kendini teselli etmesi için sikebilmesi gerek. Sevişmesi değil. Faşist toplum böyle öğretir. Adamın da tek sikebileceği karısıdır. O da gebe. Sevişme diye birsey bilmediği ve seksi bir deliği pompalamak olarak bildiği için ve artık pompalamaktan da korktuğu için, kadından uzaklaşır. Sikecek birini arar. Çoğunluk bulamaz veya bulmaya yatkın değildir. O zaman sinirlenip oraya buraya saldırmaya, karısını ve çocuklarını azarlamaya ve hatta dövmeye bile başlar. Seksi ve sevişmeyi öğrenmek gerek. Kadın gebeyken bile seksidir, güzeldir. Ayrıca, kadının gebeyken sevgilisinden desteğe büyük ihtiyacı vardır, inekliğe değil! Sevgilinin gebe olduğu sıralar sevgiline seksten de daha yakın olman gereken bir zamandır. Bir insan yaratmak için gebelik çeken kadına en büyük sevgiyi, saygıyı ve yakınlığı göstermemiz, en büyük değeri vermemiz gerekir. Eğer gebe eşinle nasıl seks yapacağını bilmiyorsan, öğren.

Erkek eşi gebe kaldığında bazen "dışarı" göz diker. Bu "dışarı" bazen kadın yerine değişik biçimler alır:

Çocuklar herhalde 15, 16 yaşlarındaydı. Köyün hemen yanındaki küçük bir mağaranın önünden geçiyorlardı. İçerden bir ses geldi. Meraklandılar ve sessizce mağaradan içeri girdiler. Keşke girmeselerdi. Gördükleri onları oldukça şaşırtmıştı. Eşeği sadece gençlerin düzdüğünü sanıyorlardı. Yanılmışlardı. Çünkü kocaman, evli barklı bir adamı komşunun eşeğini yaparken yakaladılar. Adam, bir taraftan işinde devam ederken, "gitmeyin lan, durun bekleyin!" diye emir verdi. Onlar da kımıldamadılar. Adam işini bitirdi, pantolonunu dizlerinden yukarı çekti, düğmeledi, kemerini bağladı ve yanlarına geldi. "Kimseye söylemeyin, karışmam ha!" diye ihtar etti. İki genç bir ağızdan, "yok, valla söylemeyiz" dediler. Adam izah etti:

- Bak siz bilmezsiniz. Emine yengeniz hasta. Üstelikte gebe. Mecburum yani. Siz de evlenince anlarsınız.

Gençlerin anladığı tek şey vardı: Koca adamın utanmadan eşek düzdüğü. Anladık diye kafa salladılar. Kimseye söylemeyeceklerine söz verdiler. Ertesi gün olayı köyde duymayan genç kalmamıştı.

Seksle ilgili bizim toplumumuzun tamamiyle üstü kapalı geçtiği bir konuda küçük çocukların büyükler tarafından gizlice kullanılmalarıdır. Bu epey yaygın olabilir: Bir şey ne kadar çok bastırılırsa, o kadar çok sapıklıkların ortaya çıkmasına da neden olur. Çocuklar (çoğunlukla erkek çocuklar) tezgah arkasında bakkallar, evde ve tarlada, bağda ve bahçede yakınları tarafından seks objesi olarak kullanılırlar. Bu bilinir. Fakat yokmuş gibi kabul edilir. Yobaz kültürün en adiliklerinden biri de suçsuzu, tecavüze uğrayanı suçlamaktır. Küçücük çocuğa ad takılır: Götveren Kazım gibi. Bu denli adi bir anlayış hemen ayaklar altına alınıp çiğnenmelidir.

Eğer dilimizi bile bilmeyen bir Amerika'lı İstanbul'a gidip, kendi seks-sapıklığını gerçekleştiriyorsa, ve tezgah ardında çocuklara tecavüz edildiğini biliyorsa, biz sanki bilmiyor muyuz? Bal gibi biliyoruz. Göz kapamayla, yokmuş, olmuyormuş gibi davranmayla, üzerinde konuşup tartışmayı tabu yapmayla problem kendiliğinden çekip gitmez. Aksine daha da yaygınlaşabilir. Bunun üzerinde kesinlikle durulması gerekir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası