ordinaryus profesörler / Ordinaryus Nedir? Türkiye En Meşhur Ordinaryus Profesörleri Kimlerdir

Ordinaryus Profesörler

ordinaryus profesörler

kaynağı değiştir]

\n

\"Ormanlar sulh ve savaşta bir milletin iç ve dış emniyet desteğidir.\"

\n

M. Diker

\n

Edirnekapı Mezarlığı'nda gördüğüm mezar taşının üzerindeki bu orman vurgusu, son yıllarda gündemden düşmeyen yağmalanan yeşil alanlar, yanan ama söndürülmeyen ormanlar ve rant uğruna şirketlere peşkeş çekilen ve ekolojik tüm dengeleri alt üst eden gündemden farklı görünüyordu.  Bu düzenin karşısında insanlarda oluşan doğa bilinci ve direniş sevindirici olsa da bugün kaybımız büyük.

\n

Orman vasfını kaybetmiş hazine arazileri ya da 2B, Türkiye sınırları dahilinde, orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları dışına çıkartılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler... 2B, 6831 Sayılı Orman Kanunu'nu  2. maddesi B bendi için kullanılan bir kısaltmadır. 473 bin hektarlık alanı kaplayan bu araziler üzerinde, su, doğalgaz, elektrik gibi alt yapısı devlet tarafından sağlanmış bulunan 400 bin civarında yapı yer almaktadır. Orman vasfını kaybetmiş olan bu araziler günümüzde orman köylüsü olmayan kişi ve kuruluşların işgali altındadır.

\n

1945 yılında Türkiye'deki tüm ormanlar devletleştirildi. Orman vasfını kaybetmiş arazilerin, orman köylüsü dışındaki üçüncü şahıslara satışı Anayasanın 169. ve 170. maddeleri gereği yasaktır. AKP, 2003 yılında 25 milyar dolar gelir elde edileceğini ileri sürerek kamuoyunda kısaca 2/B orman arazilerinin satışı olarak bilinen konuyu gündeme getirmiş, bu girişim TEMA Vakfı'nın da içinde bulunduğu Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği'nin önderliğinde yapılan çalışmalar, kamuoyunun tepkisi ve 10'ncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in veto kararı ile engellenmiş olsa da 2B'nin satışına imkan veren yasa düzenlemesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 2009 yılının başlarında onaylandı. Küresel Orman İzleme Örgütü verilerine göre Türkiye'nin ağaçla kaplı alanındaki kayıp 35 bin 700 hektarla 2001'den bu yana en yüksek noktaya ulaştı. Örgütün verilerine göre, 2001 ile 2018 yılları arasında Türkiye, ağaçla kaplı alanının yüzde 4,1'ini kaybetti.

\n

\n

Mazhar Diker'in 1952 İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi'nde yayımlanan Kısa Hal Tercümesi şöyle:

\n

\"Mazhar Diker 5.5.1899 (Rumi 1315) tarihinde İçel ilinin Mut ilçesinde dünyaya geliyor. Asıl adı Mehmetdir. İlkmektep şahadetnamesinde de yalnız Mehmet adı yazıyor. Mazhar ikinci adıdır. 1934 yılında yeni soyadını alıncaya kadar imzaların da ismini M. Mazhar olarak yazıyor. Soyadını aldıktan sonra Mazhar Diker olarak yazmaya başlıyor. İlk ve orta tahsilini 1915 yılına kadar Akhisar ve Antalya'da yapıyor.

\n

1915 yılı Eylül ayından 1917'nin Ağustosuna kadar İstanbul'da Orman Mektebi Alisinde okuyor ve oradan mezun oluyor. Mezuniyetine müteakip mesleki bilgi ve görgüsünü artırmak maksadıyla Almanya'ya gönderiliyor. Bir sene Berlin'de kalıyor, lisan öğreniyor. Sonra Tübingen Üniversitesinin ormancılık kısmına devama başlıyor, fakat Birinci Dünya Harbi'nin sona ermesi dolayısıyla 1919 yılı Nisan ayında Türkiye'ye dönüyor.

\n

1919 - 1921 yılları arasında İstanbul'da Beykoz Orman Ameliyat Mektebi'nde muallim olarak vazifeye başlıyor. 1923 yılı Ekim ayından 1924 Mayıs ayına kadar Bursa'da Orman Fen Memurluğu, 1924 yılı Mayıs ayından 1927 ylı Ocak ayına kadar Antalya'da Amenajman grubunda ve Ankara'da Umum Müdürlük Amenajman Şubesi'nde mühendis olarak vazife görüyor. 1927 Ocak ayında Ziraat Vekâleti tarafından ikinci defa Almanya'ya gönderiliyor. 1929 yılı Şubat ayı sonuna kadar Almanya'da kalıp Sonra İsviçre'ye , Haziran ayında Türkiye'ye dönüyor. Önce İstanbul'da Belgrad ormanına mühendis, sonra da aynı orman işletmesinin müdürlüğüne tayin olunuyor. 1929 yılı Ağustos ayında Yüksek Orman Mektebi'ne Amenajman Müderrisi, bir süre sonra mezkûr mektebin rektörlüğüne vekâleten, 1930 yılında da asaleten tayin olunuyor. Buradaki Müderrisliği ve Rektörlüğü mektebin lâğvi tarihi olan 29.10.1934 gününe kadar devam ediyor. 1934 yılı Ekim ayından 1937 yılı Ekim ayına kadar Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü'ne bağlı Orman Fakültesi'nin Istanbul'da Büyükdere'deki kısmında Doçent olarak vazife görüyor. 1937'de ikinci sınıf profesör, 1940'da da birinci sınıf profesör ve aynı zamanda Ormancılık Politikası ve Amenajman Enstitüsü'nün müdürü oluyor. 1934 - 1936 yılları arasında Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğü'nün Bahçeköy'deki Orman Fakültesi'nde mümessilliğini ve 1936 - 1940 yılları arasında da fakültede vazife gören Alman dekanların idari sahada yardımcılığını yapıyor. 1940 - 1942 yılları arasında fakültenin dekanı, 1945 yılında Ordinaryüs Profesörlüğe terfi ediyor. 1946 - 1948 yıllarında Ankara'da Orman Umum Müdür vekilliği yaptı. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün lâğvedilmesi ve Orman Fakültesi'nin İstanbul Üniversitesine bağlanması üzerine Umum Müdürlük vekilliğinden ayrılıp ve tekrar fakültedeki vazifesine dönüyor, 1948 yılı Ağustos ayında maaşı 150 liraya yükseliyor. 1951 yılında İstanbul Üniversitesi senatörlüğüne seçiliyor. Mazhar Diker, 9 8 .1952 tarihinde İstanbul Büyükdere'de vukua gelen bir otomobil kazasında hayatını kaybediyor.\"

\n

\n

Yaşar Kemal yaşadığı toplumla birlikte doğayı bir bilim adamı titizliğiyle gözlemleyip eserlerinde yansıtan bir yazar olarak Türk Edebiyat tarihine damga vurmuştur. Yaşar Kemal \"Yanan Ormanlarda 50 Gün\" adıyla yayımlanan röportajları hakkında, kendisiyle 2012 yılında yapılan bir görüşmede şöyle demektedir:

\n

\"En iyi röportajım, 'Yanan Ormanlarda Elli Gün'dür. O röportajı yapmak için İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'ne gittim. O fakültede 5-6 ay kadar çalıştım; okumalar yaptım. Orman için ne diyorlar, diye araştırdım. Ne kadar yazı varsa, kitap varsa okudum. Hatta Almanya'dan büyük bir ormancı gelmişti, dil bilmediğim halde, dil bilen bir arkadaşıma konuşmayı tercüme ettirdim. Şu an hâlâ müthiş bir orman kültürüm var. Röportaj için yaptım bunları ben...\"

\n

Yazıyı Yaşar Kemal'in röportaj yaptığı İbrahim Emmi ile bitirelim:

\n

\"...Köylü orman yakmaz. Ne desin de yaksın. Hazreti Peygamberimizin beşiği, evimizin eşiği ağaç. Ağaç yakılır mı? Alimallah adamın eli kurur. Ağaç gibi var mı kardaş, kırmızı gül de ağaçtandır. Biz ağacın kıymetini biliriz. Köylü hiç ağaç yakar mı kardaşım. Efendi bilâderim. Bizim köylüler orman yakmasını bilmez ki sebebini bilsin. Orman yakmak vatanı yakmak demektir.\"

\n

\n

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır