stik ne demek / İngilizce-Türkçe Sözlük - Çeviri - seafoodplus.info

Stik Ne Demek

stik ne demek

İngilizce - Azerice çeviri (v yeni)

İngilizce dilinden Azerice diline (google translate aracılığıyla) hızlı cümle ya da kelime çeviri yapmanıza yardımcı olan bir sözlük sistemidir. Dünya dilleri arasında yapılacak olan cümle ve kelime çevirilerinizi kolaylaştırır. ÇevirSözlüseafoodplus.info Dünya'da en yaygın olarak kullanılan bir çok dili içinde barındırmaktadır. Bu diller arasında herhangi bir ücret ödemeden ve sınırlama olmaksızın istediğiniz cümle ya da kelime çevirilerinizi hızlı bir şekilde yapmanız mümkündür.

Kullanım ve Gizlilik

seafoodplus.info aracılığıyla yapılan tüm çeviri verileri toplanmaktadır. Toplanan veriler herkese açık, anonim olarak paylaşılır. Dolayısıyla Çevir Sözlük kullanarak yapacağınız çevirilerde kişisel bilgi ve verilerinizin yer almaması gerektiğini hatırlatırız.

seafoodplus.info kullanıcılarının çevirilerinden oluşturulan içerikte argo, küfür vb. uygun olmayan öğeler bulunabilir. Oluşturulan çeviriler her yaş ve kesimden insanlar için uygun olamayabileceğinden dolayı, rahatsızlık duyulan hallerde siteminizin kullanılmamasını öneriyoruz. Kullanıcılarımızın çevirilerle eklediği içeriklerde telif hakkı ya da kişiliğe hakaret vb. öğeler bulunuyorsa site yönetimiyle iletişime geçilmesi halinde gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

isim

fiil

Sitenize ya da blogunuza İngilizce Azerice çeviri ekleyin:
l

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. dal, sap.
    gather sticks: kuru dal toplamak.
    not a stick was saved: bir çöp bile kurtulmadı.
  2. çubuk, değnek, baston, asa.
    get the stick: dayak yemek.
    get/hold the wrong end of the stick:

    yanlış/ters anlamak, ters mana vermek.
    walking stick: baston.
    stick of candy: çubuk şeker.

  3. ağaç, sırık.
  4. tahta parçası.
    without a stick of furniture: mobilya namına hiçbir şey yok.
  5. sopa, çomak, matrak.
    Any stick to beat a dog: Köpeği döv de ne ile döversen döv (Sevmediğin kişiyi

    küçük düşürmek için her şey caizdir).
    Beat someone all the sticks: Birisine temiz bir dayak çekmek.

  6. hokey sopası.
  7. Havacılık manevra kolu.
  8. Denizcilik gemi direği.
  9. Matbaacılık tertip cetveli, kumpas.
  10. Askerlik2 (birbiri arkasına bırakılan) bomba/paraşüt dizisi.
  11. esrar sigarası.
  12. içeceğe karıştırılan alkollü içki.
  13. aptal, budala, cansıkıcı kimse.
  14. bıçaklama, hançerleme.
  15. durma, duraklama, tevakkuf, sekte.
  16. engel, mania, geciktirici şey.
  17. yapışma, yapışkanlık.
  18. (bitkiyi, üzüm asmasını vb.) çubuklarla/sırıklarla tutturmak/desteklemek.
  19. Matbaacılık harfleri dizmek.
  20. Fiil (bıçak/hançer vb.) sapla(n)mak.
    The arrow stuck in the tree.
  21. Fiil bıçakla vb. öldürmek.
    to stick a pig.
  22. Fiil (sivri bir şeyi) batırmak, sokmak.
  23. Fiil çakmak.
    to stick a peg in a pegboard.
  24. Fiil (çivi çakarak) asmak.
    to stick a painting on the wall.
  25. Fiil kazığa vurmak.
  26. Fiil iğnelemek, iğnelere dizerek saklamak.
    to stick butterflies.
  27. Fiil (belirli bir yere) yerleştirmek, koymak.
    to stick the chair in the corner.
    stick down = stick

    it down anywhere

    : nereye olursa olsun, koyuver.
  • Fiil yapıştırmak.
    stick down an envelope: zarfı yapıştırmak.
    to stick a stamp on a letter: mektuba pul yapıştırmak.
  • Fiil yapışmak, yapışıp kalmak.
    A gummed label will stick to a package.
    Some of the money stuck to

    his fingers

    : Paranın bir kısmını iç etti (cebine attı/zimmetine geçirdi).
  • Fiil saplanmak, saplanıp (hareketsiz) kalmak.
    The car was stuck in the mud.
  • Fiil dayanmak, tahammül etmek.
    He couldn't stick the job more than three days.
  • Fiil şaşırtmak, hayrette bırakmak.
    The problem stuck him.
  • Fiil (birisinin üzerine) mes'uliyet yıkmak.
  • Fiil tutunmak, sımsıkı sarılmak.
    stick to one's post: mevkiine sımsıkı sarılmak, görevinden/işinden ayrılmamak.
  • Fiil ayrılmamak, saplanıp kalmak.
    a fact that sticks in the mind.
  • Fiil sebat etmek, direnmek, (fikrinden/kararından) dönmemek.
    Here I am and here I stick! Bu işte sonuna kadar sebat edeceğim!
  • Fiil bağlı/sadık kalmak.
    stick together: (a) birbirinden ayrılmamak, birbirine sadık kalmak, (b) iki şeyi birbirine yapıştırmak.
  • Fiil engellenmek, durdurulmak, hareket edememek, oyalanmak.
  • Fiil zorlukla karşılaşmak, apışıp kalmak.
  • Fiil
    stick at: şaşırmak, utanmak, mahcup olmak.
  • Fiil
    stick through/out,
    etc. çıkıntı yapmak, kabarık durmak, kabar(t)mak, fırlamak.
  • Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

    Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    stick in one's craw

    hoşlanmamak, tahammül edememek, nefret etmek, tiksinmek, midesi(ni) bulan(dır)mak.
    It stuck in my

    craw

    : Ondan hoşlanmadım/tiksindim.

    stick in one's craw/crop

    kızdırmak, sinirine dokunmak, canını sıkmak.
    His fathers' praise of his brother stuck in Ali's craw:

    Babasının kardeşini övmesi Alinin sinirine dokundu.

    stick in one's gizzard

    kursağında kalmak, gücüne gitmek, ağır gelmek, hazmedememek.
    It stuck in my gizzard: Hazmedemedim/gücüme

    gitti/bana ağır geldi.

    stick in one's throat

    dili varmamak, bir türlü söyleyememek, söylenmesi güç olmak, boğazında düğümlenip kalmak.
    The words

    of sympathy stuck in her throat

    : Nasıl başsağlığı dileyeceğini bilemiyordu.

    stick one's neck out

    kelleyi koltuğa almak, büyük bir tehlikeye atılmak.
    A politician supporting an unpopular law is sticking

    his neck out: he may loose the next election.

    stick to one's guns

    direnmek, ayak diremek, zorluklardan yılmamak, sebat etmek, (iddiasından/davasından) vazgeçmemek.

    big stick

    kuvvet, güç, zorbalık: sindirme ve sözünü geçirme aracı olarak kullanılan askerî kuvvet vb. İsim

    buff stick

    güderi/deri kaplı çubuk: perdahlama/cilâlama/parlatma işlerinde kullanılır. İsim

    composing stick

    dizgi tablası, tertip gönyesi, kompas: basımevinde üzerine harflerin dizildiği ayarlanabilir madenî tabla. İsim

    fish stick

    balık dilimi: düzgün dikdörtgen dilimler halinde kesilip dondurulmuş balık eti. İsim

    fish stick

    hazır balık dilimi/porsiyonu: ekmek kırığına bulanıp pişirildikten sonra paketlenip satılan hazır balık yemeği. İsim

    gambrel stick

    gambrel ile ayni anlama gelir. kasap çengeli: kasapların kesilmiş hayvanları ayağından astıkları çengel.

    gold stick

    bu memurun görev simgesi olarak daşıdığı yaldızlı çubuk. İsim

    joss stick

    Çin buhurdanı: Çinlilerin tapınakta yaktıkları çubuk şeklinde kurutulmuş buhur.

    orange stick

    portakal çubuğu: manikürcülerin kullandığı portakal agacından yapılmış bir ucu yuvarlak, öbür ucu sivri çubuk. İsim

    pogo stick

    zıplama sırığı: kuvvetli yaylara bağlı bir çift ayak basacak yeri olan ve üzerine basarak zıplanan uzun sırık. İsim

    red stick

    kızıl-sopa, kızılderili reisi Tecumseh'in savaş simgesi olan kırmızıya boyalı değneği. İsim

    red stick

    kızılsopa taşıyan Kızılderili. İsim

    shooting stick

    kabzalı baston, bir ucunda sivri demir bulunan, kabzası katlanabilen çubuk.

    silver stick

    (a) (İngilterede hükümdarın muhafız alayı komutanına verdiği) gümüş âsa, (b) bu âsayı taşımaya yetkili kimse.

    swagger stick

    =
    Brit.
    swagger cane: (bazen subayların taşıdığı) kısa sopa/çubuk.

    tally stick

    tally ile ayni anlama gelir. çetele, üzerine çentik açılarak hesap tutulan değnek.

    walking stick

    (a) baston, değnek, (b)
    zool. çöp-çekirge
    (Diapheromera femorata).: çöp gibi ince bacaklı ve ince gövdeli bir böcek.

    stick around

    (o civardan) ayrılmamak, civarında dolaşmak/beklemek, peşinden ayrılmamak, oyalanmak.

    stick at

    (a) sakınmak, çekinmek.
    I rather stick at doing that: Doğrusu bunu yapmaktan çekinirim.
    A criminal

    who would stick at nothing, even murder.

    (b) dört elle sarılmak, yılmamak, direnmek, ısrar etmek.
    to stick at the job.

    stick by

    sadık/bağlı kalmak.
    stick by a friend: bir dosta sadık kalmak.
    stick to one's guns: sebat

    etmek, direnmek, ayak diremek.
    stick to one's word: sözünü tutmak, sözüne sadık kalmak.

    stick figure

    çizgi resim, çocukların yaptığı basit çizgilerden oluşan resim. İsim

    stick figure

    (romanda) silik şahsiyet, sathî olarak belirtilen karakter. İsim

    stick on

    üzerine yapış(tır)mak/yapışık kalmak.
    stick it on
    : argo (a) çok pahalıya satmak, (b) hesaba ilâveler yapmak.

    stick out

    çıkıntı yapmak, çıkıntılı/kabarık durmak, kabar(t)mak.
    stick it out: sonuna kadar dayanmak.
    stick

    out one's chest

    : göğsünü şişirmek.
    stick out one's hand before stopping: (otomobilde) duracağını göstermek için elini uzatmak.
    stick out for higher wages: ısrarla fazla ücret istemek.
    stick out one's neck: tehlikeye atılmak, kelleyi koltuğa almak.

    stick sb

    birinden ödünç para koparmak Fiil

    stick shift

    el vitesi: vitesi el ile değiştirilen (oto). İsim

    stick to

    sadık/bağlı kalmak.
    stick by a friend: bir dosta sadık kalmak.
    stick to one's guns: sebat

    etmek, direnmek, ayak diremek.
    stick to one's word: sözünü tutmak, sözüne sadık kalmak.

    stick up

    (a) (ilânı) duvara yapıştırmak, (b) dikmek, dik durmak.
    His hair sticks straight up.(c)
    argo

    silah tehdidi ile soymak, yolunu kesmek.

     

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir