astral seyahatle aşık etme / Astral Seyahat Sırasında Başkası Bize Dokunabilir mi? - seafoodplus.info

Astral Seyahatle Aşık Etme

astral seyahatle aşık etme

kaynağı değiştir]

kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız[değiştir

ASTRAL BEDEN / ASTRAL SEYAHAT Derleme : Serdar Şenol (ŞAMANİK YAŞAM MERKEZİ/Shamanic living center Facebook Grubu) Yazı Düzenleme : seafoodplus.infoa Çiftçioğlu 1 İÇİNDEKİLER Sıra Konu Sayfa 1 Giriş 3 2 Astral Seyahat & Astral Beden 4 3 Astral Seyahat ve Astral Seyahat'in 4 Farklı Biçimde 7 Açıklanması 4 Rüyalar Alemi, Gerçek Dünyamız ve Paralel Evrenler 10 5 Astral Seyahatin Tarihi ve Bilimsel Süreci 14 6 Pratik Astral Seyahat Teknikleri 15 7 Astral Plan ve Ruhsal Yöneticiler 18 8 Astral Projeksiyonun Kademeleri 22 9 Güç Alanları 35 2 Giriş Kendinizi havada hareketsiz duran bedeninize bakarken düşünün! Ya da havaya bulutların arasında… Gezegenler arasında yolculuk yaparken… Çok uzaktaki bir yakınızın yanına birkaç saniyede gidebileceğinizi hayal edin… En öğrenilemez bilgileri öğrenebileceğinizi düşünün… Bütün bunlar mümkün mü? Evet mümkün… Astral Seyahat ile bütün bu saydıklarımı, hatta daha fazlasını yapabilirsiniz… Astral Beden’in Fiziksel Beden’den ayrılıp, istenilen mekana gidebilmesine Astral Seyahat denir. Astral Seyahat esnasında mekanda bulunan her şey görülebilir,duyulabilir,5duyu ile kolay kolay algılanamayacak her şey seyahat esnasında algılanabilir. Astral Seyahat’te mesafe, mekan sorunu yoktur. Kıtalar arası yolculuk yapılabileceği gibi gezegenler arası yolculuk da yapılabilir. Astral Seyahat, aslına bakıldığında astral bedenin seyahat etmesi anlamına gelmektedir. Astral Beden enerji bedenlerimizden bir tanesidir. Eterik bedenden sonra gelir. Kimi yerlerde Duygusal Beden diye de geçer. Bazı görüşlere göre ise Astral Beden bizim ruhumuzdur. İlk önce vücudumuzu oluşturan bedenlerden bahsedeyim: Vücut bir fiziksel bedenden ve temel iki enerji katmanından oluşur. İlk enerji katmanı fiziksel bedenden yayılan ısı içeren, biyomanyetik alan oluşturan biyoenerjimizdir. Diğer katman ise 4ayrı katmandan daha doğrusu 4ayrı enerji bedenimiz diyebileceğimiz oluşumlardır: 1-Eterik Beden 2-Astral Beden 3-Zihinsel Beden 4-Ruhsal Beden Konuyu işleyen kişiler her zaman böyle bir ayrım yapmayabilirler. Sadece Eterik ve Astral Beden olarak düşünenler var. Ya da sadece biyoenerjiden oluştuğunu düşünenler de Bu biraz da sizin kendi görüşünüze kalmış. 3 Şimdilik konuyla iligili olduğu için sadece Astral Beden’in ne olduğunu açıklayacağım. Diğer bedenleri başka bir konuda açıklamayı düşünüyorum. Astral(Duygusal) Beden: Duygusal bedenimizdir. Duyguları, hisleri, kişinin karakterini etkiler. Yumurta şeklindedir ve kişinin etrafını ,5 metre ileriye kadar sarar. Astral Bedeni görebilenler bu bedenin renginin durmadan değiştiğini farkedebilirler. Duyguya, düşünceye göre değişik renkler alır. Bir çok psişik olaylarda etkili olan bedenimiz, Astral Beden’dir. Telekinezi’de de, Çiftbedenlenebilme (Duble)’de de ve tabi Astral Seyahat’te de Astral Beden etkilidir. Tekinsizev vakalarında da Astral Beden etkilidir. (Tekinsizev: Maddelerin kendi kendine hareket ettiği evlerdir.) Her birini kendi konusunu açıkladığım zaman açıklayacağım; şimdi sadece Astral Seyahat’le olan ilişkisine bakalım: Astral Seyahat 4şekilde açıklanabilir dedim. 1-Astral Bedenin ayrılması ile 2-Psi enerji ile(durugörü ve telepati olarak) 3-Astral Bedenin genişlemesi ile ya da Ruhsal Bedenimiz ile 4-Teleportasyon ile (paralel evrenler) Hepsinde de sonuç aynı: Bir mekanda olan olayı, geçmişte, şuanda yada gelecekte olduğunu görmek. Sadece gerçekleşme şekilleri farklı. Aslında uyanıkken, daha doğrusu basit bir alfa durumundayken bu amacı durugörü halinde gerçekleştirebiliriz. Ama daha derin bir uyku halindeyken seçenekler çoğalıyor. Ben bu olayların hepsine Astral Seyahat dedim. Yani derin uyku halindeyken bir yerde olan olayı görebilmeye Astral Seyahat dedim ama bir şartla; o olayın oradaymış gibi görülmesi gerekiyor. Yani olay gerçekleşirken, ”vücut” olarak o mekanda bulunduğumuzu da görmemiz lazım. Aksi halde Astral Seyahat diyemeyiz. Şimdi sırayla bu olayların nasıl gerçekleştiğini açıklayayım: Astral seyahat & Astral beden İnsan vücudu, fiziksel beden ve birden fazla enerji beden katmanının bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bedenlerimizden ilki gözle görünen, et ve kemikten yaratılmış olan, fizik dünya da kullandığımız bedenimizdir. Yapı itibariyle yaşadığımız boyuta tam manasıyla uyum sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Tüm fiziksel duyularımız bu beden üzerindedir. Enerji 4 bedenlerimiz ise fizik bedenimizi çepeçevre saran bir yapıya sahiptir. Hem yaşadığımız boyuttaki fiziksel bedenimiz için gerekli enerji depolanmasını ve negatif enerjinin süzülmesini sağlar, hem de her enerji beden arasındaki frekans farkıyla farklı boyutlara geçişte insan bilincine araç olarak yüksek katlarla iletişime geçebileceğimiz bir yapısı vardır. Astral beden için farklı düşünceler ve tezler mevcuttur. Bir düşünceye göre astral beden, enerji beden katmanlarından biri olabileceği gibi, farklı bir düşünceye göre de iki enerji katmanının arasındaki zar görevini üstlenmiş çok ince bir bölgedir. Bir diğer düşünce ise aslında böyle bir bedenin olmadığı ve insan bilincinin uzak noktalara projekte edilmesiyle bu olayın gerçekleşmekte olduğudur. Bu konuda tezler çoğalmaktadır. Fakat en fazla üzerinde durulan tezler bu saydıklarımızdır. Astral beden yapısı hakkında yorum yapabilmek için öncelikle tezler üzerinde bir seçim yapmak ya da her biri hakkında bilgileri toparlamak gereklidir. Eğer üzerinde durduğumuz tez, astral beden olmadan bilinç projeksiyonu değil ise, astral bedeni bir enerji katmanı ya da iki katman arasındaki zar olarak düşünmekte pek bir ayrım yoktur, bunlar hemen hemen birbirine yakın düşüncelerdir ve birbirinden ayrılan çok az noktaları vardır. Düşüncemize göre, Astral ayrılmayı yaptıktan sonra kullandığımız bedenimiz, iki enerji beden katmanlarımızdan biri olan Astral Beden'imizdir. Fizik bedenin aksine besin, hava, su gibi ihtiyaçları olmamakla birlikte en büyük kaynağı negatif ve pozitif enerji dengesidir. Fizik beden ve Astral bedenin duyu organları birbirinden farklıdır, bunun sebebi, astral ayrılma esnasında değişen frekans boyutlarına ayak uydurabilmektir. Projeksiyon sırasında maruz kaldığımız enerjileri ses ya da görüntü olarak hissetsek bile aslında bunlar farklı frekans boyutlarında enerjilerin o boyuta uygun halde astral bedenimizden bize ses ya da görüntü hissi olarak yansımasıdır. Yani fizik bedende olduğu gibi Astral bedenin de kendine has duyu organları mevcuttur. Bu yüzden Astral seyahat sırasında görme, işitme ve hissetme yetilerimiz eskisi gibi, hatta fizik dünya daki arızalarına nazaran çok daha iyi olarak çalışacaklardır. Temel olarak bunun nedeni fiziki bedendeki aksaklıkların, rahatsızlıkların duyu organlarımıza vermiş olduğu kalıcı sakatlıkların Astral bedene taşınmıyor olmasıdır. Örneğin fizik bedenindeki gözleri ile görmeyen bir insanın rüya görebiliyor ya da astral seyahat sırasında olayları görebiliyor olmasıdır. Bir başka örnek ise fiziksel sakatlığa sahip kişilerin astral seyahat sırasında böyle bir engelle karşılaşmamaları ve ağrı sancı gibi dünyevi hislerin o boyuta astral bedenle taşınmıyor olmasıdır. Bu noktada uykularımızdan biraz bahsetmekte yarar var. Çünkü uyku halinde insanın fizik bedeni bilinciyle birlikte tepkisizleşmekte ve yaşamsal fonksiyonları yarı yarıya düşmektedir. Astral beden ise fizik bedenden otomatik olarak ayrılarak fizik bedenin rahatlamasını sağlamaktadır. Bu bilinçsiz ayrılış sırasında zannedildiği gibi astral beden çok uzaklara gitmez, genelde bedenden bir kaç karış yukarıdadır, bunun neticesinde de bilinçsiz rüyalar görmektedir. Fizik bedenle arasındaki enerji bağı zorlanmadığı ve çok gelişmediği için çok fazla uzaklaşma meydana gelmemektedir. Astral Seyahat fenomenindeki kesinleşmemiş noktalar astral bedenle başladığı gibi, astral boyutla devam etmektedir. Projeksiyon sırasında fizik bedenimizle yaşadığımız zaman ve mekan boyutuna birebir geçiş yapılabildiği bir gerçektir, yani astral seyahat yaptığımız sırada 5 herhangi bir zaman kayması yaşamadan o zaman zarfında her olan biteni görebileceğimiz şekilde bir projeksiyon yapmak mümkündür. Bunu yapabilmek için bilincimizi hem fizik dünya ile tam uyumlu, hem de astral boyuta tam adaptasyonu sağlanmış hale getirmiş olmamız gerekmektedir. Burada herşeyde olduğu gibi bir yinyang dengesi vardır. Bu duruma “Fiziki Boyuta Seyahat” diyebiliriz. Yer ve zaman fizik bedenle aynıdır, hız astral bedeninimizde olduğumuz için düşünce hızına eşittir, yapılacak tek şey tam manasıyla hedeflediğimiz olaya konsantre olup farklı şeyler düşünmemeye gayret göstermektir. Fizik boyuta seyahat sırasında rüya boyutuna mecburi geçiş yapmamak için zaman zaman gidip gelen bilinci açık tutma alıştırmaları yapmakta fayda vardır. Bir anlık bilinç kaybı bizi bir rüyaya ya da uykuya götürecektir. “Fiziksel Boyuta Seyahat” diye adlandırdığımız bu olayda Fizik boyut ve Astral boyut birbirine geçmiş haldedir, buna bilinç ve bilinçaltının üst üste binmesi gibi bir örnek verebiliriz. Var olması gereken her şey vardır ama bazılarının yeri değişik olabilir, bunu da bilincimizin kabul ettiğini zannettiklerimizin bilinçaltında reddedilmesiyle bağdaştırabiliriz. Nasıl bilinçaltındaki yükler zamanla bizi realiteden ve dengeden uzaklaştırıyorsa, fizik bedende olması gerekip, astral bedende yeri değişik olan bir cisme ya da olaya verilecek dikkat, bizi bir anda içine çekecek ve rüya boyutuna atlamamıza sebep olacaktır. Her tür bilgiye sahip olmamıza rağmen Astral Seyahati gerçekleştirmek her zaman zor olmuştur, bunun ana sebeplerinden biri, yönetmeye alışık olmadığımız, hatta bunun nasıl yapılacağını bilmediğimiz bir enerji bedene sahip olmamız ve bilincimizi bu bedene nasıl yönlendireceğimizi bilmememizdir. Yani astral beden farklı frekanstaki boyutlara gidebilmek için bir araçtır, ama her zaman aracı kullanmak için ehliyetli bir sürücü gereklidir. Sürücümüz ise bilincimizdir ama asıl sorun zaten burada başlamaktadır. Bilincimiz her zaman fizik bedende kalmaya alışmıştır, farklı bir enerji bedene taşınma fikrine ve hiç bilmediği bir boyutta varolma fikrine alışık değildir. Bilincimiz, Astral seyahat gibi hiç de alışık olmadığı durumlar karşısında bize karşı koyan en büyük engeldir. Astral seyahat yapabilmek için fizik bedeni hazırlamak, enerji dengesini sağlamak ve gerekli çakra aktivasyon dengesini yapmamız gerekmektedir. Bunları fizik bedenimizle astral bedenimizi ayırabilmek için yapmaktayız. Bir astral ayrılmayı kısaca anlatacak olursak, öncelikle bedenimizi iyice gevşetip tek parça olarak düşünmemiz ve tam manasıyla uykuya yakın bir konuma getirmemiz gerekmektedir. Bunu yaparken bir yandan da tek bir hedefe odaklanıp başka bir şey düşünmemek, yani bir nevi zihni boşaltmak ya da tek bir noktaya odaklanarak konsantre olmayı sağlamaktır. Bunları gerçekleştirdiğimizde özellikle kalp ve karın bölgemizde bazı belirtiler meydana gelecektir. Bunlar kalp atışlarının hızlanması ya da karın bölgesinde kasılma ya da çekilme hissi olacaktır. Buraya kadar herşey normal gibi görünse de aslında en büyük yanılma burada olmaktadır. Çünkü aslında istenen gerçekleşiyor ve Astral beden Fizik bedeni terk etmeye başlıyordur. Hissettiğimiz kalp atışı ya da kasılma, yukarı çekilme, kulaklarda uğultu, patlama sesleri gibi hisler tamamen bilincimize bunların fizik bedendeki duyu organlarına ve bölgelere gelen uyarılar olduğunu zannetsek de aslında astral seyahat sırasında bize yardımcı olacak duyu noktalarımızın, uykunun tam aksine canlı kalarak astral bedenin ayrılmasına işarettir. Yani bütün bu belirtiler fiziksel bedende değil astral bedende gerçekleşmektedir. Atan kalp değil 6 kalp çakrasının hızlanmış dönüşüdür, uğultu kulaklarımıza değil, ayrılma aşamasındaki Astral bedenimize gelmektedir. Genelde bu belirtilerin kaynağı kişi tarafından bilinmediğinden bu aşamaya kadar gelen insanlar tarafından korku üretilmekte ve bilinçaltına “Astral Seyahat Korkusu” atılmaktadır. Bu aşamadan sonra da bilinçaltı temizliği yapılmazsa Astral seyahat denemelerinde gelinebilecek en son nokta bu aşamayla sınırlı kalacaktır. Fizik beden ve astral beden üzerinde gerekli yönetim kabiliyetini yakalayıp, gerçekleşen belirtilerin gösterdiği işaretlere bakarak ayrılmanın hangi aşamasında olduğumuzu keşfetmemiz gerekmektedir, eğer ayrılmayı gerektiği gibi gerçekleştirdiğimize inanıyorsak artık geriye çıkışı bitirmek için son bir hamle kalıyor. Artık bilinci astral bedene yani yeni evine projekte etmeye ikna etmemiz gerekmektedir. Bunu da yumuşak bir şekilde yapmalıyız. Ulaşmayı amaçladığımız hedefin bizim için gerçekte ne kadar önemli olduğu, bizi hedefe daha seri bir biçimde ulaştıracaktır. Astral seyahat sırasında bilinçaltımızla ortak bir çalışmaya girdiğimizi asla unutmamalıyız. Genel olarak Astral boyutta cisimler değil, frekans ve hisler astral gözle görülebilir ve hissedilebilir olduğu için bilinçaltının bazı oyunlarına maruz kalmak mümkündür. Bunların farkında olabilmek için yapılabilecek en iyi şey bir koruma alanı ile denemelere girmek ve karşılaşılabilecek zorlukların neler olduğu ve kaynağının ne olduğunu iyi ayırdedebilmek gereklidir. Bunu da en iyi okuyarak ve araştırarak yapmak mümkündür. (Mehmet Aslan'ın makalesinden alıntıdır) Astral Seyahat ve Astral Seyahat'in 4 Farklı Biçimde Açıklanması Kendinizi havada hareketsiz duran bedeninize bakarken düşünün! Ya da havaya bulutların arasında… Gezegenler arasında yolculuk yaparken… Çok uzaktaki bir yakınızın yanına birkaç saniyede gidebileceğinizi hayal edin… En öğrenilemez bilgileri öğrenebileceğinizi düşünün… Bütün bunlar mümkün mü? Evet mümkün… Astral Seyahat ile bütün bu saydıklarımı,hatta daha fazlasını yapabilirsiniz… Astral Beden’in Fiziksel Beden’den ayrılıp, istenilen mekana gidebilmesine Astral Seyahat denir. Astral Seyahat esnasında mekanda bulunan her şey görülebilir, duyulabilir, 5 duyu ile kolay kolay algılanamayacak her şey seyahat esnasında algılanabilir. Astral Seyahat’te 7 mesafe, mekan sorunu yoktur. Kıtalar arası yolculuk yapılabileceği gibi gezegenler arası yolculuk da yapılabilir. Astral Seyahat, aslına bakıldığında astral bedenin seyahat etmesi anlamına gelmektedir. Astral Beden enerji bedenlerimizden bir tanesidir. Eterik bedenden sonra gelir. Kimi yerlerde Duygusal Beden diye de geçer. Bazı görüşlere göre ise Astral Beden bizim ruhumuzdur. İlk önce vücudumuzu oluşturan bedenlerden bahsedeyim: Vücut bir fiziksel bedenden ve temel iki enerji katmanından oluşur. İlk enerji katmanı fiziksel bedenden yayılan ısı içeren, biyomanyetik alan oluşturan biyoenerjimizdir. Diğer katman ise 4ayrı katmandan daha doğrusu 4ayrı enerji bedenimiz diyebileceğimiz oluşumlardır: 1-Eterik Beden 2-Astral Beden 3-Zihinsel Beden 4-Ruhsal Beden Konuyu işleyen kişiler her zaman böyle bir ayrım yapmayabilirler. Sadece Eterik ve Astral Beden olarak düşünenler var. Ya da sadece biyoenerjiden oluştuğunu düşünenler de Bu biraz da sizin kendi görüşünüze kalmış. Şimdilik konuyla ilgili olduğu için sadece Astral Beden’in ne olduğunu açıklayacağım. Astral (Duygusal) Beden: Duygusal bedenimizdir. Duyguları, hisleri, kişinin karakterini etkiler. Yumurta şeklindedir ve kişinin etrafını ,5 metre ileriye kadar sarar. Astral Bedeni görebilenler bu bedenin renginin durmadan değiştiğini farkedebilir. Duyguya, düşünceye göre değişik renkler alır. Bir çok psişik olaylarda etkili olan bedenimiz, Astral Beden’dir. Telekinezi’de de, Çiftbedenlenebilme (Duble)’de de ve tabi Astral Seyaht’te de Astral Beden etkilidir. Tekinsizev vakalarında da Astral Beden etkilidir. (Tekinesizev: Maddelerin kendi kendine hareket ettiği evlerdir.) Astral Seyahat 4 şekilde açıklanabilir dedim. 1-Astral Bedenin ayrılması ile 2-Psi enerji ile (durugörü ve telepati olarak) 8 3-Astral Bedenin genişlemesi ile ya da Ruhsal Bedenimiz ile 4-Teleportasyon ile (paralel evrenler) Hepsinde de sonuç aynı: Bir mekanda olan olayı, geçmişte, şu anda ya da gelecekte olduğunu görmek. Sadece gerçekleşme şekilleri farklı. Aslında uyanıkken, daha doğrusu basit bir alfa durumundayken bu amacı durugörü halinde gerçekleştirebiliriz. Ama daha derin bir uyku halindeyken seçenekler çoğalıyor. Ben bu olayların hepsine Astral Seyahat dedim. Yani derin uyku halindeyken bir yerde olan olayı görebilmeye Astral Seyahat dedim ama bir şartla; o olayın oradaymış gibi görülmesi gerekiyor. Yani olay gerçekleşirken, ”vücut” olarak o mekanda bulunduğumuzu da görmemiz lazım. Aksi halde Astral Seyahat diyemeyiz. Şimdi sırayla bu olayların nasıl gerçekleştiğini açıklayayım: 1-Astral Beden’in Ayrılması İle Gerçekleşen Astral Seyahat: Enerji bedenlerimizin ikinci katmanı olanı Astral Bedenimizin fiziki bedenden ayrılmasıyla gerçekleşir. Öncelikle şunu açıklayım; bilincimiz hangi bedenimizde ise, biz o mekanı görürüz. Bilincimiz fiziksel bedenimizde, öyleyse fiziksel bedenimizin gittiği yerleri görürüz. Eğer bilincimizi Astral Beden’e aktarırsak,o bedenin gittiği yerleri görürüz. 9 Muhtemelen Astral Beden’in tamamı ayrılmıyor. Tamamının ayrılacağını düşünmüyorum, sadece bir kısmı vücuttan ayrılıyor ama Astral Beden’in büyük bir çoğunluğunun ayrıldığı da olabiliyor. Bu ayrılan parçaya bilincimizi aktarırsak Astral Seyahat yapmış oluruz ve o enerjiyi düşüncemize göre hareket ettirebilir, istediğimiz mekana götürebiliriz. Yani bilinçli bir enerji meydana getirmiş oluruz. Aslında hayalet vakalarının çoğu bu şekilde gerçekleşir. Eğer enerji bilinçsiz ise “hayalet” hareketsiz bir şekilde önümüzde durur, bir süre sonra da kendiliğinden kaybolur Hayalet vakaları daha çok istem dışı Astral çıkışlar sonucu oluşur. Enerji bilinçsizdir, fiziki bedende de enerji eksilmesi olduğu için soğukluk hissedilir. Astral Seyahat’e devam edeyim: Artık siz tamamen bir ruhsal varlıksınız. Bu enerji düşünce hızı ile hareket edecektir. Düşünce hızınıza göre hareket edeceğine göre, Astral Seyahat’e çıkmadan önce düşünce kontrolünüzü geliştirmiş olmalısınız. Aksi halde istemediğiniz mekanlara gidebilirsiniz. Astral Seyahat için birkaç dünya dan söz edebiliriz: Rüyalar Alemi, Gerçek Dünyamız ve Paralel Evrenler Rüyalar Alemi, Astral Bedenimiz’in her gün gittiği dünyadır. Rüyaların gerçekleşmesine sebep olur. Rüyalar Alemi’nde hiçbir şey gerçek değildir. Kendi kafanızda oluşturduklarınızla karşı karşıya kalırsınız, yani orası sizin bilinçaltınızdır diyebiliriz; çünkü düşündüğünüz, aklınızdaki, bilinçaltınızdaki herşey orada gerçek bir anlam kazanır ve vücut bulur. Gerçek Dünyamız, şu an içinde bulunduğumuz dünyadır. Bu, gerçek Astral Seyahat’tir. Rüyalar Alemi’nden Gerçek Dünya’ya geçiş de yapılabilir ama bu kişinin zihin gücüyle alakalıdır. Gerçek dünyada olan olaylar görülebilir, aynı zamanda diğer enerji formları da vardır. Dünyanın Astral yansımasıdır denilebilir. Düşünce ile bazı görüntüler oluşturulabilir, yani zihin kontrolünüz iyi değil ise, olmayan birşeyi varmış gibi görüp gereksiz korku oluşturulabilir. İstenmeyen bir durumla karşılaşıldığında, bulunulan mekandan uzaklaşmak en iyisidir. Ne de olsa düşünce hızıyla mekan değiştirebiliyorsunuz. Ama unutmayın, bunu yapabilmek için de 10 zihin kontrolünüz iyi olmalı, yoksa telaşa kapılıp ani olarak fiziksel bedene dönmek isteyebilirsiniz ve bu ani dönüş iyi olmayabilir. Sıçramalar, hep bu ani dönüşlerden dolayı gerçekleşmektedir. Ruhsal varlıklarla karşılaşılabilir, ancak temasa geçilmemesi en uygunudur. Yine ortamdan ayrılmanız iyi olacaktır. Eğer kök çakranız iyi durumdaysa, zaten ruhsal varlıklarla karşılaşma ihtimaliniz de azalacaktır. Kök çakra sizin fiziksel dünyanızı temsil eder. Bu dünyada işleriniz varsa, sizi fiziksel dünyaya bağlayan şeyler varsa, kök çakranız da zayıf düşmeyecektir. Paralel Evrenler; gelecek, geçmiş ve şimdiyi yansıtır. Yani “zaman” içinde Astral Seyahat yapmanızı sağlar. Gelecekte olacak olaylar, ya da geçmişte olmuş olayların görülmesi Paralel Evrenler’e yapılan seyahatler sonucu görülebilir. Paralel Evrenler’e gitmek için özel bir yöntem bulunmamaktadır. Fazla derine inmeden Astral Beden’in ayrılması ile yapılan seyahat bu şekilde gerçekleşir diyebilirim. 2-Psi Enerji İle Gerçekleşen Astral Seyahat Aslında “Astral Seyahat” ismine uygun bir açıklama olarak görünmeyecek ama Psi Enerji ile gerçekleşmesi de muhtemeldir… Psi Enerji-diğer başlıkta açıkladığım gibi-DDA (duyular dışı algılama)’ların gerçekleşmesine yarayan bir enerjidir. Uyku halindeyken beyin alfa-teta arasında bir durumdadır. Bu durum bir DDA gerçekleşmesi için en uygun zamandır. Zaten bu anlarda, rüya görmek ya da hayal kurmak çok fazla olur. İşte bu durumdayken, bilinçli hale gelinir ve Psi Enerji’nin getirdiği bilgiler algılanmaya başlanır. Eğer gelen görüntü içerisinde siz yoksanız, yani gördüğünüz mekanda kendiniz de bulunmuyorsanız buna sadece Uykuda Geleceği Görmek diyebiliriz. “Rüyada Geleceği Görmek” demek istemedim çünkü ikisi aynı şey değil. Ama kendinizi gördüğünüz görüntü içinde görmeseniz bile, o mekandaymış gibi hissediyorsanız buna Astral Seyahat diyebiliriz. Astral Beden ile hiçbir alakası yokken, neden Astral Seyahat dediğimi sorarsanız şöyle derim: Görüntüyü görürken, Astral Bedenimiz o mekanda olduğu için mi gördük, yoksa sadece DDA sonucu mu gördük bunu ayırt edemeyiz 11 Çünkü ikisinde de mekan içinde olduğumuzu görüyoruz, ikisinde de görüntüler çok gerçekçi ve ikisinde de uykudayız Psi Enerji ile açıklanmasının bir faydası vardır: Astral Seyahat yapanlar Fiziki Beden ile Astral Beden arasında bir bağ olan Gümüşi Kordon’dan bahseder ama ne var ki herkes bu kordonu görmez. Psi Enerji ile yapılan Astral Seyahat’te Gümüşi Kordon’dan bahsetmek zaten gereksiz. Bu da neden görülmediğine açıklık getirebilecek bir sebep oluyor. Durugörü olarak gerçekleşen “görme” bilginin direk Psi Enerji’den gelmesiyle gerçekleşir. Bir de başkasının gözünden olayı görmek vardır: Görüntüyü başkasıymış gibi görürüz, onun bakış açısından, adeta o kişinin içindeymişiz gibi görürüz. Bunu sağlayan da telepatik iletişimdir. Telepati’yi bilinçli yapmak zordur ama istemsiz bu şekilde gerçekleşebilir. 3-Astral Beden’in Genişlemesi ile Gerçekleşen Astral Seyahat Astral Beden genişletilebilir, bu sayede Astral Beden’in kapsamı içindeki herşey duyulabilir yada görülebilir. Ya da tam tersine Astral Beden küçültülerek, daha yoğun hale getirip Psişik Korunma amaçlı da kullanılabilir. Bu olaya göre bazı kişiler Astral Beden’in uykudayken genişlediğini ve buna göre de ilk önce bulunulan mekanın, ondan sonra da daha geniş alanların görülebildiğini ileri sürüyorlar. Aslında gerçekçilik yönü var ve olabilir ancak Astral Seyahat böyle yapıldığında uzak mesafeleri görmek neredeyse imkansızlaşıyor. Eğer Astral Seyahat’in böyle gerçekleştiğini düşünürsek, daha uzak yerlerin görülmesini ancak Ruhsal Beden ile açıklayabiliriz çünkü Ruhsal Beden en dıştaki bedenimizdir ve daha uzağa yayılabilir. Her ne kadar olma ihtimali varsa da pek muhtemel bir olay değildir ve zaten çoğu kişi tarafından da kabul edilmez, hatta %90’ı böyle bir şeyi duymamıştır bile Bu Astral Seyahat şekli, Gümüşi Kordon’un olmamasının sebepleri arasında gösterilebilir. 4-Teleportasyon İle Gerçekleşen Astral Seyahat Bu en düşük ihtimallisidir ve en zor olanıdır. Teleportasyon, Fiziksel Beden’in bir mekandan başka bir mekana ve farklı bir zaman diliminde hareket etmesidir. Yani gelecekte geçmişe ya da şimdiki zamanda bir mekana ışınlanmaktır. Bunu bilinçli gerçekleştirebilen şu an kimse yoktur, varsa da bilinmiyor. 12 Benim denk geldiğim birisi var, ama o kişi de sadece zamana etki ediyordu ve maalesef bunu bilinçli yapamıyor. Teleportasyon görüşü aslında yok; yani böyle bir şeyi-Teleportasyon ile Astral Seyahat’i- hiçbir yerde bulamazsınız çünkü imkansız denilebilecek kadar düşük bir ihtimal. Olay şöyle gerçekleşir: Uyku halindeyken bilinçaltında olan bir istek -çok kuvvetli bir istek- maddeye de etki ederek bütün bedeni bilinçli ya da bilinçsiz olarak başka zamanda başka bir mekana götürür. Buna ışınlanma diyebiliriz. O zaman ve mekanda olan olaylar bizzat yaşanılır, kişi bunu “çok gerçekçi bir rüya” olarak tanımlar, ancak bütün olaylar gerçektir. Kişi seyahat boyunca yine düşünce gücüyle hareket eder, ancak bu düşünce gücü enerji bedenlerine etki etmekle kalmaz, fiziki bedeni de etkiler ve bütün bir vücut olarak seyahat yapılır. Seyahat yapılırken uzun sürebilir ancak; kişi seyahati bitirdiği zaman başladığı zamana geri döner. Yani yaşadığı süre 1 gün olabilir ama yatak odasında yattığı yerde ortadan kaybolup geri gelmesi 1sn civarı sürer, hatta gidip gelme hiç farkedilmeyebilir de En düşün olasılıklı Astral Seyahat şekli de bu şekildedir. Bu olaya Astral Seyahat deme sebebim de yine aynı: Uykudayken gerçekleşmesi, kişi kendini gördüğü mekanda bulması, çok gerçekçi olması ve bu olayın Teleportasyon mu yoksa Astral Seyahat mi olup olmadığını ayırt edememesi Tabii özünde Teleportasyondur ama gerçekleştiği zaman ve mekan bakımından Astral Seyahat demek daha uygun. Astral Seyahati temel olarak anlatmaya çalıştım. Umarım faydalı bilgiler verebilmişimdir ve olaylara farklı seçeneklerle bakmanızı sağlayabilmişimdir Hexagram Alıntı: Gnoxis e-Dergi'sindeki yazımdan 13 Astral Seyahatin Tarihi ve Bilimsel Süreci BDD'leri ( Beden Dışı Deneyim ) daha derinden incelemek, deneyimin gerçekliği hakkında daha genel verilere sahip olabilmek için tarih içerisindeki anlatımları, konuyla ilgili araştırmaları ve bu araştırmaların sonuçlarını bilmekte fayda vardır. Çünkü tarih içerisinde deneyimle ilgili tüm bilgiler, kayıtlar parçalar şeklinde konunun farklı bir özelliğini yansıtıyor ve bu parçalar birleştikçe deneyimin özüyle ilgili daha kapsamlı bir bilgi sahibi olabiliyoruz. Çok eski tarihi kayıtlar incelendiğinde Eski Mısırlıların, Kuzey Amerika Kızılderililerinin, Çinlilerin, Yunan filozoflarının, Orta Çağ simyacılarının, Okyanusya Halklarının (Şaman kökenli), Hinduların, Yahudilerin ve Müslümanların astral seyahati bildikleri ve bazı dini ritüellerinde uyguladıkları tespit edilmektedir. Bunların arasında BDD'ler ile ilgili en eski betimlemeler, anlatılar, semboller ise en çok Mısır, Hindistan, Çin ve Tibet'ten gelmiştir. Örneğin, Tibet'te astral seyahat yapmış kişilere "öteden geri dönen" anlamına gelen "delogs" adı verilirdi. 14 Eski Mısırlılar ise astral bedeni Ka, can ya da ruhu Ba olarak adlandırır ve her ikisinin de istedikleri zaman fizik bedenlerinden ayrılabildiklerine inanırlardı. E. A. Wallis Budge, Mısır'ın Ölüler Kitabı giriş bölümünde, eski Mısırlıların Ka'yı ait olduğu kişinin özelliklerine sahip olan ve onun gibi görünen soyut bir beden olarak gördüklerini, bununla birlikte fizik bedenden bağımsız ve istediği her yere gitmekte özgür olduğunu belirtir. Ezoterik bilgi, Eski Mısır'a ait birtakım gizli kalmış tarihi ritueller ve eğitim süreçleri hakkında ayrıntılı bilgileri koruyarak günümüze kadar ulaştırabilmiştir. Ülkenin önemli merkezlerinin özenle seçilmiş yerlerinde mabetler, tapınaklar bulunuyordu ve buralarda çok özel şartlarda seçilmiş kişilere inisiyatik eğitim veriliyordu. Öğrenciler bu eğitime alınmak için zor bir kabul edilme sürecini aştıktan sonra tapınağa alınarak mabed rahiplerinden olmak suretiyle yine özel birtakım sınav zincirinden art arda geçmek zorunda kalıyorlardı. Bu sınavlardan biri de öğrencinin (müridin) bir astral seyahat deneyimini gerçekleştirme süreciydi. Eski Mısır inisiyasyonlarında astral alanda bilinçli deneyimler yaşayamayan müridin ezoterik öğretinin ruhuna ulaşamayacağı çok iyi bilindiğinden, böyle bir yeteneği gelişmeyen kişiler inisiyasyona kabul edilmezdi. Örneğin, Mısır tapınaklarında gerçekleşen inisiyasyonun önemli bir bölümünü oluşturan oruç aşamasını geçiren müritlerin daha sonra astral seyahat yaşamaları şarttı. Büyük Rahip (hierofant) ve diğer inisiyelerin huzurunda transa sokulan öğrenciye astral seyahat yaptırılırdı. Astral alemin değişik seviyeleriyle karşılaştırılan ve buradaki yasaları üstatlarının da titiz korumasıyla kavrayan inisiye, ancak bu sayede bazı gizli sırlara erişebilme durumuna gelebilirdi. Çünkü görünen alemin, görünmez alemin bir tezahürü olduğu ilkesinden hareket edilirdi. Yani bir anlamda astral alem ve bu alemin yasaları müritlere bu şekilde öğretilirdi. Astral seyahat denilince akla ilk gelen kültür ise Şamanlar olmaktadır. Konuya girmeden önce şunu belirtmekte fayda var: Şamanizm, her ne kadar Kuzey ve Orta Asya'nın dinsel yaşamına hakim olmuşsa da, bu geniş toprakların dini değildir. Bazen karışıklık, bazen de yüzeysel araştırmalar sebebiyle Şamanizm, Kuzey Asya halklarının, yani Türk ve Tatarların dini olarak ele alınmıştır. Oysa bu uygulamalara Amerika yerlilerinden, Avustralya ve Güney Afrika'ya kadar pek çok yerde rastlamak mümkündür. PRATiK ASTRAL SEYAHAT TEKNiKLERi HAZIRLIK : Düsünceyi Kontrol ve Bedeni Hazırlama 1. Vücudunuzu rahatsız eden ve hissettiğiniz tüm aksesuarları çıkartın. (saat, yüzük, kolye) 2. Göz kapaklarınıza direkt ışık gelmeyecek şekilde odayı karartın. 3. Başınız kuzeye gelecek şekilde kuzey-güney aksisine göre sırt üstü yatın. 4. Tüm elbiselerinizi çıkartın, fakat vücut ısınızı normal seviyede tutacak şekilde ayarlayın. 5. Nerede ve hangi zamanda olursa olsun mutlaka rahatsız edilmeyeceğinizi bildiğiniz bir yerde olun. 15 6. Rahatlama durumuna geçin. 7. Nefesinizi yarım açık dudaklarınızdan alıp verin. KLASiK YÖNTEM : Rahatlama ve Uçma isteği 1. Ayağınızdan alnınıza kadar vücudunuzu nokta olarak düşünün ve zihinsen gücünüzle bedeninizin 1 metre yukarıda olduğuna odaklanın. 2. Astral bedeninizin alın kısmını vücudunuzun ayak hizasına gelecek şekilde ileriye gittiğine odaklanın. 3. Ayaklariniz sabit bir noktada kalacak ve yüzünüz 90 derece dik gelecek şekilde yukarı ve ileri doğru kalktığınızı ve ayaklarınızın üzerinde doğrulduğunuzu düşünün ve buna odaklanın. TERS DÜŞÜNME : Beyin Aldatmacası 1. Hazırlık bölümündeki aşamaların tümü gerçekleştirilir. 2. Kuzeye doğru yatış pozisyonunuzu, güneye doğru yatmış gibi düşünerek beyninizi aldatmaya çalışın. 3. Beyniniz devamlı kuzeye doğru olduğunuzu ispatlamaya çalışacaktır. Beyninizi inandırdığınız anda titreşimlerle birlikte yükselmeyi gerçekleştirin. 4. Yükselmede zorluk çekiliyorsa her nefes verişinizde biraz daha hafifleyip yükseldiğinize odaklanın. 5. Yükselmenin diğer yolu ise yukarıda asılı bir ipi çektiğinizi düşünmektir. 6. Eğer titreşimler halen oluşmamışsa ipi her çektiğinizde belli bir rahatlama ve titreşimler meydana gelecektir. 7. Uğrasılar sırasında birden fazla tekniği kullanmaktansa her adıma tam konsantre olmak akla başka şeyleri getirmeyeceğinden mutlak başarıya kolayca gitmenizi sağlayacaktır. 8. Ayrılma tam olarak gerçekleştiğinde görüntüler ve uğultular başlayacaktır. (herkes için aynı olmayabilir) 9. Artık yapmanız gereken tek şey düşüncelerinize hakimiyet ve uçuş provalarıdır. KENDiLiĞiNDEN VE ŞOK ETKi iLE : Yan Etkenler ve Beyin Gücü Bayılma, ağır hastalık, ağır uyku hali, ani şoklar ve trafik kazası gibi etkiler sonucunda istem dışı olan astral ayrılmalardır. Kişiler genelde bu durumlarda bir anda kendilerini beden dışında bulurlar fakat durumun farkına varamadan bedenlerine geri dönerler. Normal uyku halinde de bu ayrılma yaşanması sonucunda rüyalar görülür. Uyku sırasında düşme, uçma gibi etkiler istem dışı yapılan astral seyahatlerin belirtisidir. 16 BiLGiSAYAR YAZILIMLARI : Yardımci Etkenler Brain wave generator adlı program beyin dalgalarınızı yavaşlatarak gevşemenizi sağlayıp ve gerekli beyin dalga konumuna getirerek denemelerinizde size yardımcı olur. Program MB dır. Ayrıntılı bilgiyi programı çalıştırdıktan sonra görebilirsiniz.. GRUP ASTRAL SEYAHAT : ileri Teknikler ve Grup Çalışmaları Her ne kadar gerçekliği tartışılsa da bazı grupların aynalara bakarak tam konsantre yoluyla grup olarak astral seyahate çıktıkları öne sürülmektedir. Okuduğum bir yazıda dört kişinin bunu yaptığını ve gördüklerini ortak olarak anlattıklarına bir kez rastlamama rağmen çok fazla üstünde durulmamıştır. Fakat astral seyahat beyinin bir oyunu değilse, grup astral ayrılma tartışılmaz bir gerçekliktir. HiPNOZ YOLUYLA : Etki Altında Kalmak Hipnoz kısa bir tabir ile, deneğin hipnozitörün etkisiyle bazı aşamalardan geçirilerek etki altına alınması ve belirli sınırlar ve çerçeveler içerisinde eskiye dönüş yada bilinç altını ortaya çıkartmaktır. Kişiye gerçek hayatında yapmayacağı bir eylemi hipnoz sırasında yaptıramayacağımız gibi, tek taraflı hipnoz ile astral seyahati de gerçekleştiremeyiz. Bunu yapabilmenin tek şartı, her iki tarafın da bu konuda bilinçli ve istekli olmasıdır. Eğer bu koşullar sağlanırsa astral ayrılmanın en kolay yöntemi bilinçli hipnozitörler tarafından hipnoz ile yapılabilir. Fakat hipnoz sırasında bilinç altı ortaya çıkacağından sonucun gerçekten astral ayrılmamı yoksa beyinin bir oyunumu olduğu kesinlik kazanmaz. BiLiMSEL iNCELEME : Robert MONROE Robert A. Monroe, kitle haberleşmesi üzerine çalışan bir iş adamı. Kendisi, gazete ve dergilere makaleler yazmış; televizyon ve elektronik alanlarında da çalışmaları var. Bu alanlarda çalışmalar yapan iki şirketi yönetiyor. Ailesiyle birlikte, Virginia`da, Blue Ridge de yaşamakta. MONROE yılında ilk Astral Seyahatini bilinçsiz olarak gerçekleştirmiş, daha sonra araştırmalar yaparak bu konu ile ilgili deneyimlerini bir kitapta anlatmış, ayrıca Amerika da Monroe enstitüsü adi altında astral seyahatle ilgili araştırmalar yapan bir merkez kurmuştur. yılında geçirdiği ilk astral seyahat deneyiminden bu yana, MONROE, binden fazla beden dışı yolculuk yapmıştır. Fiziksel bedenden ayrılabilen ikinci bir bedene, bu konularla uğraşanlar astral beden diyorlar. Bu beden duvarlardan, katı maddelerden kolaylıkla geçebilmekte, ancak elektrik alanları tarafından bir ölçüde durdurulmaktadır. Düşünülen, istenilen şekli alabilmektedir. Bazı yetenekli kişiler, bu bedeni görebilmektedirler. Beden dışı yolculuklar hakkında ayrıntılı bilgi edinmek ilk kez Monroe`nun araştırmaları sayesinde mümkün olmuştur. SU ALTI YÖNTEMİ : 17 Eğer yeterli konsantre haline girmenize rağmen bedeninize sıkışıp kalmış ve Astral çıkış yaşamakta zorlanıyorsanız, kendinizi su altında düşünün, yavaş yavaş nefesiniz azalıyor ve mutlaka yukarı çıkmanız gerek, ayağınıza dolanan yosunlardan kurtulabilmek için çabalıyorsunuz, bir yandan azalan nefesiniz ve yukarı çıkma isteğiniz sizi birden vücudunuzdan dışarı doğru fırlamanıza sebep olacaktır. Astral Plan ve Ruhsal Yöneticiler Okült çalışmalar yapan kişiler, incelemelerinin ilk safhalarını geçirdikten sonra; Tanrı'yı, evreni ve insanı tanımada sezgisel veya ilhamlara dayalı bir bilgi edinme tarzının gerekliliğini kavramışlardır. Bu, çağlar boyunca böyle olmuştur. Nitekim eski devirlerden beri o günün icaplarına uygun kisvelerle sürüp gelen ve gerçeği araştırma yolu olan inisiyasyonlarda da en önemli merhalelerden birisi müridin (talebenin) astral âlem ya da aracı âlemle olan irtibatının artırılmasıdır. Tek Tanrı fikri, tekâmül ve tekrar doğuş ilkeleri üzerine kurulu bu öğreti sistemlerinin kökü Mu uygarlığına dek uzanmaktadır. Mu ve Atlantis'in batışından sonra, önceden alınan önlemlerle günümüz insanlarının yaşamakta olduğu kıtalara aktarılmış olan ezoterik gelenek, çağlar boyunca inisiyatik merkezlerce yaşatılmıştır. İşte, bu merkezlerde uygulanan eğitimin en önemli merhalelerinden biri de astral plânın tanınmasıdır. 18 Eski inisiyasyonlarda (özellikle Mısır'da) astral plânda şuurlu tecrübeler yapabilme seviyesine ulaşmayan müridin ezoterik öğretinin ruhuna eremeyeceği çok iyi bilindiğinden, böyle bir yeteneği gelişmeyen kişiler, örneğin durugörü, duruişiti ya da transa girebilme melekesi bulunmayan kişiler, inisiyasyona kabul edilmezlerdi. Çünki inisiyasyonda belli bir oruç süresi geçirildikten sonraki aşama, astral seyahat yapabilmeyi gerektiriyordu. Büyük rahip (hierofant) ve diğer inisiyelerin huzurunda transa sokulan talebeye astral seyahat yaptırılırdı. Astral âlemin değişik yönleriyle karşılaştırılan ve buradaki yasaları üstatlarının da titiz görüp gözeticiliğiyle kavrayan inisiye, ancak bu sayede bazı sırlara erebilme durumuna gelebilirdi. Çünki tüm okült ve ezoterik çalışmalarda görünen âlemin, görünmez âlemin bir tezahürü olduğu ilkesinden hareket edilirdi. Fiziki plânda olup bitmekte olanların, önce fizik ötesi âlemde meydana geldiği ve ruh varlığının şuurlu etkisi sonucu oluşmuş bulunan astral klişelerin fizik plâna etki etmesi sonucu meydana gelen bir yaşam sürdürüldüğü bilinirdi. Nitekim daha sonraki çağlarda da yapılan okült araştırmalar, kişileri ister istemez maji biliminin eşiğine getirmiş ve çalışmaların ilerletilmesinin ancak bu bilimin ilkelerinin kavranılması ile mümkün olabileceği sonucunu doğurmuştur. Astral âlemin yasalarını kavrayan ve bunları şuurlu biçimde yönlendirebilme yöntemlerini bilen majisyen, fizik plânda meydana getirmek istediği etkinin türüne göre iki kısımda ele alınabilir: ak ve kara majisyen. Okült yeteneklerini insan kardeşlerinin tekâmülüne hizmet amacıyla inisiyatik bir terbiye içerisinde iyi yolda kullanmış kişilere "ak" majisyen denebilir. Öte yandan egoist tatminler peşinde bu uygulamaları yapanlar da "kara" majisyen olarak nitelendirilirler. Astral Plânın Rolü Daha önceki incelemelerimizde, insanı, görünen ve görünmeyen olmak üzere iki kısımda ele almıştık. Fizik bedenin dışında kalan kısımlar astral beden ve ruh varlığı olarak ikiye ayrılıyordu. Bu arada, bedenimizdeki organların tüm hareketlerinin de psişik varlık denen ve okültistlerce, bedenlenmiş ruh varlığının bir tezahürü ve astral bedenin ruh varlığıyla temasta olan kısmı olarak nitelendirilen bir beden tarafından yönetildiğini de hatırlamakta yarar vardır. Fizik bedenimiz, bu görünmez bedenimizin dünya ortamındaki bir tezahürüdür. Bu ilke (görünen, görünmeyenin tezahürüdür ilkesi), tüm evren için geçerlidir. Görünen âlemin yanı sıra, bunun sebebi olan bir görünmez âlem de mevcuttur. Astral madde, evrenin her noktasında, her zerresinde vardır. Aynen insan organizmasının hayatiyetini bedende dolanmakta olan birtakım akışkanların temin etmesi gibi (sinir seyyalesi, kan, lenf, kilüs, alyuvarlar, akyuvarlar), evreni de bir organizma gibi diri ve bütün hâlinde tutan, yani ona canlılık veren, astral seyyaledir. Okültistler, "Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki de yukarıdakine benzer." prensibinden hareketle evreni de bir insan gibi kabul ederler ve onu da fizik plân, astral plân ve ruhsal plân olarak üç ana kısımda ele alırlar. 19 "Astral plân"ın rolü nedir? Bunu bir örnekle anlamaya çalışalım. Bir heykeltraşı ele alalım. Bir büst yapacak. Gerekli malzemesi var. Yani çamuru, alçısı hazır. Gerçekleştireceği eseri zihninde de tamamlamış. Âdeta bitmiş hâlini görüyor. Bu durumda geriye bu işi gerçekleştirme ameliyesi kalıyor ki, bunun için de ellerini kullanması lâzım. Elleri burada aracı rolündedir. Heykeltraşımızın elleri felçli olsa bu işi gerçekleştirmesi mümkün değil. Yani muhakkak ki oluşmuş fikri, fizik plânda tezahür ettirecek bir aracıya ihtiyaç var. Diyelim ki, sanatçımız büstünü oluşturdu. Bu, onun zihninde mevcut olan, imajinasyonunu kullanarak meydana getirdiği formun fizik plândaki tezahürüdür. Bu büstün kırılması ihtimali vardır. Tabiî ki böyle bir durumda sanatçımızın imajı yine aynıdır ve her an aynı büstün bir yenisini yapabilir. Ama herhalde en makul olanı bu büstün bir kalıbını çıkarmaktır. Yani bir negatifini. Bu sayede aynı eserden pek çok sayıda ve kolayca üretmek mümkün olacaktır. Fikrini fizik plânda yansıtması bu negatif klişe sayesinde kolaylıkla mümkündür. Bu örnekteki unsurları sembolik olarak değerlendirirsek, alçıdan kalıbın astral plân maddesinden oluşmuş bir negatif klişe olduğunu görebiliriz. Şuurlu bir varlık tarafından fizik plânda bir form meydana getirmek amacıyla oluşturulmuş bir klişe Bu örneği dünya gezegeninin yaratılışına uygulayacak olursak; buradaki sanatçı, okültistlerin deyimiyle İlâhî Sanatçı'dan kastedilen, dünyanın Rabbi'dir. Bu dünyayı yaratandır. Ruhsal tebliğlere dayanarak da biliyoruz ki burada kastedilen, Kaadir-i Mutlak Yaradan değildir!.. O, tüm varlık âlemini Yaradan'dır. O, bu varlık alemindeki tüm sıfatlardan münezzehtir. O, O'dur yalnızca. Ama sistemlerin, gezegenlerin ve varlık türlerinin yaratılması, Kaadir-i Mutlak Yaradan'ın varlıklarına has bir eylemdir. Bu Ruhsal İdareciler, âlemlerin, gezegenlerin Rableri, yukarıdaki örnekte gördüğümüz heykeltraş misali, Ruhsal Plân'da oluşturdukları fikirleri, imajları fizik plânda tezahür ettirmek için önce astral plâna etki ederler ve bir kalıp meydana gelir. Bu kalıp İlâhî İrade Yasaları uyarınca fizik maddeye etki edecek ve eserin oluşması sonucunu doğuracaktır. Bu eser, tek hücreli bir varlıktan insana, bir gezegenden güneş sistemine ve galaksilere kadar "hayal edebilme sınırlarımızın dışında" ifadesinin dahi yetersiz olduğu bir mükemmelliğin tezahürü olabilir. Ve okült bilgiye göre tüm bunların bir astral kalıbı mevcuttur. Ve o astral maddenin şeklini verenler, Yaratıcılardır. Tabiî tüm bu yaratılış İlâhî İrade Yasaları dahilinde cereyan etmektedir. Ve fizik maddenin yoğrulması, ona şekil verilmesi de, ancak bu yasalardan biri vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Yani önce astral plâna etkide bulunmak gerekmektedir. Yaratmanın sınırı yoktur. Nitekim bizler de bugünkü kisvemizin yaratıcıları değil miyiz? Enkarne olmadan evvel ihtiyacımıza uygun dizaynda bir bedenin astral kalıbını (tabiî ki ruhsal görüp gözeticilerin himayeleri ile) oluşturmadık mı? Dünya ortamında da aynı tatbikatımızı sürdürmüyor muyuz? Mutlaka bir sanat eseri meydana getirmek şart değil. Belki o, bu işin dünya vasatındaki en seyyal bir şekli, ama örneğin bir dükkân açma hazırlığında olan bir ticaret erbabı da aynı işi yapmıyor mu? O da hayal ediyor. Ve bunları gerçekleştirmek için pek çok araçlardan yararlanıyor. Eli, kolu, parası, arabası, yaptığı görüşmeler, temaslar, hepsi bu işin gerçekleşmesinde bir aracı rolü oynuyorlar. İyi tahayyül edilmemiş bir işin kurulabilmesi 20 hayli şüphelidir. Yani astral plânda sağlam bir form, bir klişe meydana getirmemiş bütün zayıf düşünceler, gerçekleşemeden sönmeye mahkûmdur. Fizik âlemde elde edilmiş başarıların ardında güçlü bir imajinasyon unsuru yatar. Yaptıkları iş ne tür olursa olsun, o sahada dünya insanının kapasitesinin üst sınırlarına varmış kişiler daima bu melekeyi astral klişelerin oluşturulmasında -bilerek veya otomatikman- en üst düzeyde kullanabilmiş kimselerdir. Büyük inisiyelerin de tümü böyledir. Hz. Musa da majik bilgilerini, yani fizik ortamda büyük değişiklikler oluşturabilme maksadıyla astral âlem yasalarını kullanabilme ve astral klişeler oluşturabilme hususundaki muazzam bilgisini, yalnızca peygamberlik misyonu istikametinde kullanmış bu büyük inisiyelerden biridir. Okültistler, yaratmaya yönelik bir fikrin ilâhî plânda oluştuğunu, bunu takiben aynen fotoğraf negatifi gibi, bir astral klişenin meydana geldiğini, bunun da maddeye etki ederek ona şekil verdiğini, hâl verdiğini belirtirler. Bu astral kalıbın, form verdiği maddeyi değiştirme yeteneğinin olmadığını belirtirler. Kalıp neyse ondan çıkacak heykelcik bellidir. Şayet eserde değişiklik yapılmak isteniyorsa yeni bir kalıp meydana getirilecektir. İnisiyasyonda Astral Plân Yukarıdaki satırlarda astral plânla olan ilişkinin inisiyatik çalışmalardaki önemine değinmiştik. Astral âlemle olan ilişkinin güçlenmesi, müridin duyular dışı idrak melekelerinin gelişmesiyle birlikte nefsanî eğilimlerinin de yumuşaması ve giderek kaybolmaya yüz tutması sonucunu doğurmaktadır. Çünki astral âleme doğru artan bu eğilim, yine astral âlem maddesi aracılığı ile kendisini görüp gözeten rehber varlıkların da tesirlerinin kendisine daha yoğun ulaşması sonucunu doğurur. Dolayısıyla yüksek ve diğerkâmca amaçlarla bir çalışma yapılıyorsa, mürit otomatikman koruyucu bir tesir yumağı içerisine alınmış olur. Geri seviyeli tesirler, onu başkalarını etkilediği gibi etkilemez. Hatalarında giderek azalmalar meydana gelir. Astral plânla fizik plân arasındaki ilişkiyi giderek daha açık şekilde idrak eden inisiye, bu ortamın kendine has yasalarını öğrenme yolunda daha cesurca çalışmalara yönelir. Bu arada kendi üzerindeki, nefsi üzerindeki kontrolünü de sürekli ve güçlü tutmak zorundadır. Çünkü bu vasatta hayat çok daha seyyal bir maddede hüküm sürdüğünden, kişinin amaçlan, niyetleri, hangi kalitedeyse ona uygun varlıkları kendine çekmesi gayet normaldir. Bu çekim geri seviyeli varlıklara yönelik de olabilir, ki sonuç, obsesyon vakalarıdır. Bir inisiye, Sebep-Sonuç Yasasının astral âlemde de geçerli olduğunu ve hatta fizik plâna kıyasla çok daha karmaşık ve anlaşılması zor şekilde gerçekleştiğini, üstatlarının da himayesiyle kavrar. Yaptığı uygulamalarda, bu yasanın astral âlemdeki işleyişini de hesaba katmamanın ne gibi sonuçları olduğunu gayet iyi bilmekte ve büyük bir sabır ve centilmenlikle bezenmiş yüksek bir diğerkâmlığın uygulayıcısı olmanın sorumluluğunu şevkle taşımaktadır. 21 Astral Projeksiyonun Kademeleri Dr. Douglas seafoodplus.info Ayrışma ve Arzu Faktörü Esas olarak iki tip astral projeksiyon vardır. Birincisi, uyanıklık şuuru içerisinde. Süje, tümüyle şuurlu ve uyanık haldeyken meydana gelir. İkinci şekilde ise, astral projeksiyon fizikî beden uykuda veya şuursuz olduğu durumda vuku bulur. Bu kitapta ilgilenilen projeksiyon, ikinci kategoriye girer. Fiziksel beden uyku durumunda ya da şuursuzken yapılan projeksiyonlarla yeterli tecrübe kazanılmadan, uyanık hâlde astral seyahat (astral projeksiyon) çalışması yapılmaması tavsiye 22 edilir. Uykuda yapılan projeksiyonlar çok daha emniyetlidir ve yazarın fikrine göre, uyanık haldekine nazaran çok daha iyi sonuçlar vermektedir. Burada beş kademe tarif edilmektedir. Bu bölümde, her projeksiyon kademesini meydana getiren bir tekniği gözönüne alacağız. Her kademeden sonra, yazarın kendisine veya tanınmış okültistlere ait deneyimler, örnek olarak verilecektir. Birinci Kademe Astral beden neredeyse fizik bedenden ayrılmak üzeredir. İki bedenin çakışması hâli sona ermiş fızîk bedenden taşmaya başlamıştır. Bu, uykuya dalan mutad bir insanın normal durumudur. Uyku hâli içerisinde, astral beden, çakışmış olduğu fizik kopyasından ayrılır. İyi bir gece uykusunun canlandırıcı mükâfatını, ilâç veya diğer uyuşturucu nesnelerle elde etmek mümkün değildir. Uyku sırasında, astral bedenin fizik bedenle olan sıkı bağlılığı gevşediği zaman, bütün içsel araçlar ahenkli bir hâle gelirler. Kendilerini çabucak, âlemlerden akan muhteşem enerjilerle doldururlar ve uyandığımız zaman elde ettiğimiz kazanç, sadece fiziksel bedenin metabolizmasının dinlenmesinden dolayı değil, fakat uykuda, beden dışındayken kazanılan enerjilerden ileri gelen astral ve manîal zindelikten dolayıdır da. Uykudayken hepimiz astral projeksiyon yaparız! Ne var ki, bir kısmımız bedenlerimiz dışında olduğumuzu farkeder ve bunu canlı rüyalar olarak adlandırırız. Çok az bir kısmımız ise, bazen, fizik beden tamamen uykudayken tümüyle şuurludur. İşte bu durumdayken projeksiyon yapmaya muktedir oluyoruz. Teknikler bölümünde, astral bedenin tam şuurlu olarak nasıl projekte edileceğini ve gayet tabii, o sırada fizik bedenin derin uykuda olmasının niçin tavsiye edildiğini açıklayacağız. Tam Şuurlu Projeksiyon Hepimiz bazı zamanlar, uyku sırasında tam şuurlu olarak fizik bedenimizin dışında bulunma tecrübeleri yaşamışızdır. Bir örnek vereyim: Konferans verdiğim tüm dinleyicilerin yüzde altmışından fazlası bu hususu doğrulamıştır. Hayatınızda bazı zamanlar yoğun ve sürekli fiziksel faaliyet içeren bazı monoton işler yapmışsınızdır. Belki de kıvrılarak uzanan şehir dışı yollarda virajları ala ala, hiç durmadan onaltı saat boyunca araba kullanmışsınızdır. En sonunda bitkin bir vaziyette evinize varırsınız. Üstünüzü değişemeyecek kadar yorgunsunuzdur, adeta sürüklenerek yatak odanıza gidersiniz, kendinizi boş bir çuval gibi yatağa fırlatırsınız. Fakat uyuyamadığınızı görürsünüz. Zihniniz hâlâ alert (uyanık, tetikte) vaziyettedir. Tekrar biraz önceki yoldasınız ve gaz vererek, fren yaparak viraj alıyorsunuzdur. Fizik bedeniniz gevşemiştir ve görünüşte uykuda gibidir! Birdenbire, uyanık zihniniz içerisinde, yolun tam kenarına direksiyon kırarsınız. Bu travmatik iç tecrübe size şok etkisi yapar ve aniden sarsılarak şuurlu hâlinize dönersiniz. Zihniniz uyanık vaziyette iken, bitkin bedeninizden dışarı doğru bir projeksiyon (yansıtma) yapmışsınızdır! Tam şuurlu olarak birinci kademede astral projeksiyon yapmış olursunuz. 23 Eileen Garrett'e göre, şiddetli sarsıntının sebebi, astral âlemde karşılaşılan bir engelin, bizi, sarsıcı bir şekilde tekrar fizik bedenle bir hizada olmaya zorlamasıdır. Pekâlâ böyle olabilir. Zira, beden-dışı deneyim sırasında, genellikle bitkin veya olumsuz bir durumda olan fizik bedenin durumunu hatırlamak, burada önem taşır. Bunun neden böyle olduğunu daha sonra göreceğiz. Çocukluğum sırasında böyle bir deneyim yaşadığımı hatırlıyorum. Denizde bir yatın güvertesinde öne arkaya, yukarı aşağı sallandığım uzun bir günün sonrası idi. O akşam dinlenmeye çalışırken, tekrar yatın üzerindeydim ve sağa sola sallanan işaret dubalarına çarpmamak için manevra yapıyordum ( pek başarılı olmadığımı söylemeliyim). Ve bu, beni sarsıntıyla fizik bedenime geri döndürdü. Anestesiziklerin kullanılması, astral bedeni, çakıştığı fizik bedenden ayırır. Bu, lokal bir fenomen olabileceği gibi, bedenin tümü de etkilenebilir. Doğum sırasında Trilene gazı kullanımı, hamile bir kadında, olması gerektiği gibi onu şuurlu durumda tutan, teknik olarak konuşacak olursak, projeksiyonun kısmen birinci kademesinde tutan, kısmî anestezi meydana getirir. Fakat bu durumda, odadaki olaylar öyle yoğun bir dikkat gerektirir ki, projeksiyon fenomeni gözden kaçar. "Murakabeye oturulduğu" zaman da, aynı fenomen vukubulur. Bu durum içerisinde süje, kendisini çok pasif bir hâle sokmuştur. Herhangi bir enerji veya tesir akışına alıcı vaziyettedir. Astral Beden daha aktif bölgelere doğru çekilir ve fizik bedeni, onu tasarruf etmek isteyen başka şuurlara bir vasıta olsun diye bırakır. "Murakabeye oturan kimse", bir ustanın veya tecrübeli bir medyumun gözetimi altında değilse, deneme elden kaçabilir, böylelikle beden dışına kayış, kontrolsüz hâle gelebilir. Bu ise, düşük seviyeli astral varlıkların obsesyonu şeklindeki bazı şizofreni türlerine götürür. Hava seyahati, gerçek uykunun verdiği canlandırıcı etkiyi getirmeden, sadece sinirsel ve fiziksel yorgunluğa sebep olacak şekilde içsel araçları düzen dışına çıkmaya zorlayabilir. Bu noktada, güneş banyosu yapan herkese bir uyarıda bulunmak istiyorum. Gün ortasında, sıcak güneş altında uyumak son derece tehlikelidir. Bu durumdayken, astral beden eski hizasında, yani yerinde değildir ve fizik beden, kozmik ışınların güçlü akışına karşı korumasız kalmıştır, zira aciz kalan fizik dokuları desteklemek üzere içsel araçların tamponlama faaliyeti kalmamıştır. Bu ise, güneş çarpmasına ve aşırı yanıklara yol açar. İkinci Kademe Astral beden, fizik kılıfından bir metre kadar uzağa projekte edilir. Halka psişik konularla ilgili soru formları gönderildiğinde, bu fenomen sık sık rapor edilir. Projeksiyonun bu kademesi bazı sarsıntılar veya kazalar sonucu da vuku bulabilir. Kişiye bir araba çarpmıştır veya dağdan yuvarlanmıştır. Birdenbire kendisini bedeninin dışında bulur. Bazen kendisinin yukarısında bulunarak hemşire ve doktorların meşgul olduğu kendi fizik bedenini görür. "Teknikler" başlığı altında, tam uyanık şuurluluk içerisinde (ancak gece fizik beden uyur durumdadır) fizik bedenden belli uzaklığa nasıl projekte yapılacağını inceleyeceğiz. 24 Astral projeksiyonun geri kalan bütün kademelerinde, artık arzu faktörü büyük bir önemle devreye girer ve daha ileri gitmeden önce konuya girilmesi tavsiye olunur. Güçlü Bir Arzu Faktörü Esas olarak astral veya emosyonel mahiyetteki projeksiyon, güçlü bir arzu faktörünün bulunmasını gerektirir. Batılıların çoğuna göre, şuur, güneş sinir ağındaki şakra ve astral plânla bağlantılıdır. Ayrıca denir ki, çoğumuz görüş açısı bakımından hâlâ Atlantlıyız. Hem fizik ve hem de astral âlemde hedefine ulaşmadaki kuvvetli arzunun kudreti, Yakın Doğuda bir yerden gelen eski bir masalla açıklanabilir. M.S. yıllarında, mevcut düzeni yıkıp onun yerine kendi adamlarını yerleştirmek amacıyla, politik cinayet yöntemini kullanan bir grup insan, güç kazanmıştı. Bunların reisleri. İran sınırı yakınlarında güçlü bir şehrin halifesi olan son hükümdarlardan birini devirmek için uzun zamandır bir suikast hazırlamaktaydı. Ancak her seferinde, en iyi şekilde hazırlanmış olan cinayet plânları, halifeyi ortadan kaldırmakta başarısızlığa uğruyordu. Bunun üzerine çeteden biri, diğerlerinin bu konuda başarısızlığa uğraması üzerine zalimce ve şeytani bir plân yaptı. Genç ve ateşli bir asker, çete tarafından ayartılarak bir meyhaneye götürüldü ve iyice sarhoş edildi. Daha sonra başına vurularak, şuursuz bir vaziyette dağda gizlendikleri yere taşındı. Burası, bir geçit üzerinde yükselen, beyaz mermerden yapılmış muhteşem bir şatoydu. Saray bahçesinde genç askerler ayıltılıyor ve kendilerine her türlü konfor sağlanıyordu. Asker kendine gelince cennette olduğunu zannetti ve canını alıp, kendisini buraya gönderen meyhane kavgasına şükretti. Sarayda azametle gezinen tavus kuşları, güzel cariyeler ve her arzusunu yerine getiren hizmetkârlar, bu cennette bin yıl süreyle kalma iştahını kabartıyordu. Fakat birdenbire kendisine acıklı bir hikâye anlatıldı. Ona, bir hata yapıldığı söylendi. Asla ölmemesi gerekiyordu; cennet henüz ona ait değildi. Bu kederli haberi iletenlerin kararını hiçbir yalvarış değiştiremezdi. Çare yoktu. Geri dönmesi ve kendi sefil varlığını sürdürmesi gerekiyordu. Ancak, tekrar ölümü ve cenneti kazanmak için bir şey yapabileceği kendisine söylendi. Bu iş neydi? Çetenin cinayetlerini her seferinde savuşturan halifenin yaşadığı, civardaki ülkeye gitmeliydi. Orada cennete dönme karşılığında halifeyi öldürmeliydi. Genç adam bu işi seve seve kabul etti ve güzel bir cariyenin kendisine sunduğu şarapla iyice sarhoş olarak, bu defa meyhanede kendine geldi. Burada, kendisine at ve silâh temin edildiğini gördü., En korkunç engellere, halifenin nöbetçileri tarafından ellerinin sakatlanmasına, işkence görmesine ve hatta hadım edilmesine rağmen, sonunda işini başardı. Bu meseleden çıkarılacak iki önemli sonuç vardır: Birincisi, arzu yeteri kadar güçlü olduğu zaman, bütün engelleri aşabilir ve gerçekten arzu, astral projeksiyonun başlangıçtaki kademelerinin esasını teşkil eder. İkinci olarak bu misal, bir cennet pırıltısının veya yeni bir âlemin, insanın bakış açısını nasıl etkileyebileceğini gösterir ve astral projeksiyonun 25 yüksekliklerinde, kişi, genç adamın bulutlar arasındaki şatosuyla mukayese edilmeyecek cennetleri yaşayabilir! Bunlar bir defa ziyaret edildiği vakit, onlara geri dönme arzusu, daha sonraki astral projeksiyonları kolaylaştırır. Üçüncü Kademe Astral beden, 80 - metre veya belki de birkaç mil uzaklığa, fakat daima bilinen yerlere projekte edilir. Şimdi, işin içine arzu faktörü girer. Belki evin içinde veya bahçede, yakındaki bir köyde, sevilen biriyle beraber veya sevilen bir yerde olmak arzusu vardır. Eğer arzu yeteri kadar güçlüyse, bu, arzu objesine veya artık bundan sonra kullanacağımız tabirle "hedefe" doğru bir projeksiyona yol açabilir. ''Enerji düşünceyi takip eder" okült yasası altında, astral adını verdiğimiz enerji beden, hedefe veya arzu edilen ya da kuvvetle düşünülen şeye doğru kuvvetle çekilir. Hedefle beraber olmak için, yani sevilen biriyle veya sevilen bir yerde olmak için bir arzu vardır ve arzu, görmüş olduğumuz gibi çok şiddetli olabilir. Üçlü Kademede Projeksiyon Örneği Burada nakledeceğim üçüncü kademede astral projeksiyon örneği, bana aittir. Tıp okulunda öğrenci olduğum sıralar, civardaki bir şehirde konferans vermem istenmişti, ancak bu, orada bir gece kalmamı gerektiriyordu. Konferans için çok önceden söz vermeme rağmen kararsızlık içindeydim, zira ortaya bir sorun çıkmıştı. Köpeğim gebe idi. Yavrulamak üzere olduğundan, onu tek başına bırakmaya gönlüm elvermiyordu. Bereket versin ki, ona göz kulak olacak bir tanıdık bulabildim. Köpeğime garajda rahat bir köşe hazırlayıp, yatırdım ve iç huzuruyla konferansıma gittim. Ama hâlâ endişeleniyordum ve o gece odama çekildikten sonra uzaktaki köpeğimi düşünmeye başladım. Onu hasırdan yapılmış yatağında tahayyül ettim. Bana ihtiyacı olup olmadığını merak etmekteydim. Bundan sonra hatırladığım şey, uykuya daldığımdı. Tekrar garajımdaydım ve köpeğim hasır şiltesinin üzerinde sessizce uzanmıştı. Onu çağırdım; yerinden sıçrayarak bana doğru koştu. Köpeğimin uzanmış durumda bıraktığı fizik bedenini görebiliyordum ve henüz doğurmadığını keşfetmiştim. Böylelikle sevdiğim birine projeksiyon yapmıştım. Onunla birlikte olma arzum, yani arzu bedenim, üçüncü kademe tipindeki bir projeksiyonla, beni ona sürüklemişti. Uzak Hedefler Astral beden çok uzak mesafelere projekte edilebilir. Bu kademede, arzu faktörü mevcuttur ve kuvvetlidir, ancak irade onu gölgede bırakmıştır. Astral formu uzak mesafelere yansıtmak için güçlü bir irade gereklidir. Mesafe bakımından kısa projeksiyonlarda (yansıtmalarda), eterik madde astral maddeye nasıl yapışır ve sararsa, astral madde de projekte edilecek mantal cevheri öyle sarar. Projeksiyonun yapılabileceği mesafe, projeksiyonu yapanın "Çember Sınırına" bağlıdır. Bu ise, o kişinin spiritüel gelişme derecesine, ya da irade gücüne bağlıdır. Üçüncü Dereceden inisiyelerin projeksiyonları, Ay'ın çok az ötesine uzanan bir "Çember Sınırına" kadardır. Dördüncü Dereceden inisiyeler, Güneşe erişebilirler. Beşinci 26 Dereceden inisiyeler ise (üstadlar ve mürşitler), Güneş sisteminin herhangi bir yerine ve hatta büyük Sirius yıldızına bile erişebilirler. Çok uzak mesafelere yapılan bu projeksiyonlarda, astral beden, mantal kopyası ve sevkedici unsur olan iradesi tarafından desteklenir. Hem mantal çıkış çabası sırasında bu işe dayanması ve hem de projeksiyonlar boyunca, yansıtılmış olan astral bedeni "hedef üzerinde" tutabilmesi için, fizik beden özel bir muameleye ihtiyaç gösterir. Projekte edilen bedenler çok hızlı hareket ederler. İki ya da üç saniye içerisinde birkaç bin mil mesafe katedebilirler. Projeksiyonu yapan, böylesine bir hızla hedefe varabilir ve bazen, eğitimin ilk kademelerinde, astral bedenini hedef üzerine "merkezlerken" geriye sekme fenomenini yaşayabilirler. Bayan Garrett'in astral projeksiyondaki başarıları, insanlığın yararına olmak üzere bu okült işlemin nerelere kadar kullanılabileceğini göstermektedir. İkili Şuur Bayan Garrett, yüksek dereceli bir tür şuur ikilisi geliştirmişti. Hung G. Callaway takma adıyla yazı yazan Oliver Fox da, aynı fenomeni tecrübe etmekteydi: "Kendimi rüyada ayakta durup, astral plândaki manzarayı seyrederken hissedebiliyordum; fakat aynı zamanda yatakta uzanmış olarak kendimi de hissedebiliyor ve yatak odamı görebiliyordum." Bu ikili şuurluluk, İngiliz Üstad Robert Browning'in bir zamanlar bana "esolepsy" olarak tarif ettiği şeyin, yani zihni içeri çevirme ve her iki âlemde de şuurlu olma yeteneğinin bir niteliğidir. Sözünü ettiğimiz bu durum, Kova Burcu Çağında Batının geliştirdiği yeni yoganın esasını teşkil eder. Bu, öğrencinin (yogin) şuurlu olduğu iç âlemdeki kuvvetlere kanal açmasını gerektirir. Yeni yogaya ön ayak olan, yeni çağın hudut bekçileri olan bizler için, bu sahadaki deneyimlerin müşterek unsurlarının müşahedesi hayati bir önem taşımaktadır. Oliver Fox, Bayan Garrett ve ben, yollarımız biraz farklı olmakla beraber, doğru istikamette olduğumuzu gösteren fizikî, mantal, emosyonel semptomları tarif etmekteyiz. Esolopsy mevcutken, kataleptik trans vardır. Bizi izleyenler, bu hâl içerisinde uzuvlarını hareket ettirmeyi öğrenmek zorundadır. Bana gelince, ancak yirmi yıllık bir çabadan sonra, bu hâldeyken sadece göz kapaklarımı ve belki bir ya da iki parmağımı hareket ettirmekteyim. Astral Bedenin Hedef Üzerine Merkezlenmesi Bayan Garrett'in Deneyi Bayan Garrett, yılında, o sıralar telepati konusuyla ilgilenen bir kaç tanınmış psikiyatrist ve bilim adamıyla çalıştı. New York'ta kendisiyle alâkalı bir deney düzenlendi. Bayan Garrett'in tecrübesini içeren aşağıdaki rapor, H.F. Prevost'un Man Outside Himself adlı eserinden alınmıştır. Deneyi başarıyla sonuçlandırmak için, ulaşmak istediğim Newfoundland'daki hedefe varmak üzere şuurlu projeksiyonu kullanmam gerektiğini biliyordum. Deneyin düzenlendiği Newfoundland'daki yerde projeksiyon durumum içerisinde, kendimi sadece deney yerinde 27 bulunmakla kalmayıp, eve girmeden önce, girmem gereken bu evden başka, bahçeyi ve denizi de görebiliyordum. Atmosferdeki rutubeti bile hissettim ve patikanın kenarındaki çiçekleri gördüm. Daha sonra, duvarların içinden geçtim ve deney yapılması plânlanan odaya geldim. Odada kimse yoktu. Bana orada bulunacağı söylenen deneyciyi araştırmak için yukarıya, merdivenlere baktım. Onu bulmak için merdivenlere doğru hareket etmek zorunda kalsaydım, bu benim yönümden fazladan bir gayret olacaktı, ama bereket versin ki, deneyci o sırada merdivenlerden aşağı indi ve deney için seçilmiş olduğunu bildiğim odaya girdi. Daha sonra olup bitenler, sadece telepatiyi değil; durugörü, duruişiti ve prekognisyon (öncedenbilme) dahil olmak üzere, normalüstü duyumlamanın her çeşidini içeriyordu. Bu deneyde görevli olan doktorun kendisi de normalüstü algılama güçlerine sahipti ve besbelli benim varlığımın farkındaydı. Deney başlamıştı. Karşılıklı olarak birbirimizin farkında oluşumuzun kanıtı biraz sonra ortaya çıkacaktı. Yüksek sesle konuşarak bana hitaben, "Bu başarılı bir deneme olacak." dedi ve ben New York'daki odada oturduğum yerden, fizikî olarak işitiyormuşcasına bu konuşmayı alabiliyordum. Newfoundland'daki araştırmacı, incelemesi için projekte etmiş olduğum duble'me hitabederek, "Şimdi, masadaki cisimlere bakın" dedi. O andan itibaren, ipnotize edilen bir kimsenin telkinlere karşılık verişi gibi, onun talimatını takibettim. Masadaki cisimleri, mutad görme vasıtasıyla değil, fakat bir durugörü vizyonu şeklinde görebiliyordum. Daha sonra, New York'da yanımda not tutan kişiye, gördüğüm şeylerin tariflerini yaptım. Doktorun şöyle dediğini duydum: "Sizin tarafınızdaki deneycilere özürlerimi iletin. Bir kaza geçirdim ve beklediğim şekilde çalışamıyorum."Newfoundland'da duyduklarımın aynısını New York'da not tutan kişiye ilettim ve ayrıca doktorun başındaki bandajı tarif ettim. New York'daki deneycinin söylediklerini işittiğim zaman, burada bir uyuşmazlık olduğu gözüküyordu. Deneyci şöyle diyordu: "Bunun gerçek olmasına imkân yok, zira doktordan birkaç gün önce bir mektup aldım ve o zaman gayet iyiydi." Deney devam etti ve ben projekte vaziyette kaldım: Newfoundland'daki araştırıcının hareketlerini takibettim. Bundan sonra yaptığı şey odasındaki kitaplığa yürümek oldu; oraya varmadan önce, belli bir kitabı düşürdüğünü ve bu kitabın raftaki konumunu biliyordum: Bu telepati idi. Kitabı raftan indirdi ve kesin olarak benim orada bulunduğumu, kitabın başlığını okuyabileceğimi düşünerek kitabı yukarıda tuttu. Daha sonra kitabı açtı ve bir bölümdeki paragrafı, konuşmadan, kendi kendine okudu. Kitap Einstein ve O'nun izafiyet teorileri ile ilgiliydi. Seçmiş olduğu paragrafı sessizce okudu ve bunu yaparken, okuduğu şeylerle alâkalı izlenimleri onun zihninden telepatik olarak alabiliyordum. Okumasıyla ilgili algımı, New York'daki odada oturan stenografa kendi kelimelerimle rapor ettim. Bu arada deneyci, yüksek sesle konuşarak, projekte halimdeki bana, bu deney esnasında kendisinin de, deney yardımcısı olan psikiyatristin New York'daki yatak odasına projeksiyon yapmış olduğunu söyledi. New York'a daha önceki ziyareti (fizikî olarak) sırasında, orada gerçekten görmüş olduğu iki fotoğrafı tarif ederek, konuşmasını sürdürdü. Fakat, şimdi Newfoundland' dan açıkladığına göre, bu fotoğraflar kaldırılmıştı ve arkadaşının yatak odası, son fiziki ziyaretinden beri yeniden dekore edilmişti. 28 Böylece deney son buldu ve kayıtçı, bütün olup bitenin onbeş dakika sürdüğünü ifade etti. Bu deney sadece telepatiye mi dayanıyordu? Ne deneyciye, ne odanın bulunduğu yere ve ne de deney düzenine asla erişemezdim ve de onları göremezdim. Deney sadece telepatiden ibaret olsaydı, bende, deneycinin zihnindeki düşünceler ve bana yüksek sesle söylediği kelimelerin izleri meydana gelirdi. Bayan Eilcen Garrett New York'daki deney raporları, o gece Newfoundland'daki doktora postalandı. Ertesi sabah ondan bir telgraf geldi: burada, deneye başlamadan önce meydana gelen kazadan söz ediyordu ve gene doktordan bir gün sonra aldığımız mektupta da plânlanmış olduğu deney adımlarını sıralamıştı. Sadece DUBLEM'le konuşan doktorun mesajını doğru bir şekilde işitmekle kalmayıp başındaki bandajı da algıladığımı, telgraf kanıtlamıştı. Mektubundan öğrendiğimize göre, bir masa kullanmış ve onun üzerine DURUGÖRÜ aracılığıyla doğru bir şekilde gördüğüm bazı eşyalar koymuştu. Doktorun davranışları ile ilgili olarak yaptığını tariflerin her adımı da doğru çıktı. Raftan çıkardığı kitap, kitabın ismi, kendi kendine okuduğu bölüm; kendi şuurlu projeksiyonum, uygulandığım durugörü ve telepati aracılığı ile aynen tarif ettiğim gibiydiler. Beşinci Kademe Bu kademede projeksiyon, tümüyle, projeksiyonu yapan kişinin kontrolu altında değildir. Bu kimse, bir Mürşit veya yüksek dereceden bir inisiye olması gereken başka bir varlık tarafından aktif olarak desteklenir. Bu sessiz bir gözeticinin sübjektif bir tecrübeye yardım maksadıyla olaya katılması ve projeksiyonu yapan kimseyi eğitici ve yararlı sonuçlara götürmek üzere idareyi eline alması gibidir. Bu durum, projeksiyonu yapan kimsenin bir ashrâm'da çalışıyor olması gereğini ve onun deneme devresindeki bir şakirt veya bir Mürşit tarafından kabul edilmiş bir mürit olması gerektiğini ifade eder. Böyle bir kişinin yaptığı projeksiyon, daha tecrübeli kardeşlerinin kendisine uyguladığı eğitimin bir bölümü olacaktır. Mürit, projeksiyonun ilk kademelerinin tümünü kendi kendine geçmeye muktedirdir, fakat bu kademede şartlar zordur. Burada hedef; karışıktır, ulaşılamaz ya da yeri kesinlikle bilinmez; fakat bazı nedenlerle şakırtın hedefe erişmesi önemlidir. Bir Ustanın ya da bir İnisiyenin yardımına ihtiyaç duyduğundan, morali çok yüksek olmalı ya da bir mürit olarak, bu hayatındaki veya önceki hayatındaki fiilleri nedeniyle aktif bir yardıma hak kazanmış olmalıdır. İnsan, böylesine mahrem bir tecrübeyle ilgili olarak kendi yaşamından örnek verip vermemekte tereddüt ediyor, ancak burada, bu açıklamayı yapmak için sessiz gözeticimden izin aldım. Bu durumda bile, şimdi bahsedilecek astral misyona inanmak zordur! Büyük Parlaklık Benim bu kademedeki tecrübem yedi sene kadar önce vuku buldu. Bu, benim spiritüel günlüğümde kayıtlı 'durumdadır, fakat ben, hafızamda canlı olarak duran anılarımdan söz edeceğim. "Büyük Yakarış'ın sondan ikinci mısraı üzerinde uzun uzun düşünmüştüm: Dilerim kapansın kötülüğün yaşadığı kapı." İngiliz üstad, diğer mısralar ve onların altında yatan ezoterik anlamlar hakkında bana ışık tutmuştu. Bir sabah erken saatlerde, meditasyon 29 teması olarak o mısraı almıştım. Birdenbire, fizik bedenden ileri kademede çözüldüm ve tam arkamda büyük bir parlaklığın farkına vararak büyük huzur duydum. Onun, yüzünü nadiren tam olarak gösteren Üstad olduğunu biliyordum. Nazikçe yukarı çekildim ve aniden tam bir projeksiyona girdim. Ancak bu kere, benim yönümden harcanan herhangi bir çaba yoktu. Gevşeyebiliyordum ve "manzaradan zevk alıyordum" Aslında O'nun aurası içerisinde ve Onunla beraber projekte edilmiştim. Uzun mesafeli seyahatlerde normal olarak yaptığım gibi, ani ve kaba bir süratle değil, düzgün ve hafif hareketlerle birçok kara parçası üzerinden geçtik. Vadi ve çöller aşarak, sonunda dağlık bir bölgeye ulaştık. Burada tepeler çıplak ve karanlıktı; bir geçitten aşağı doğru geçtiğimizde, atmosferin giderek artan, sıkıntılı bir hâle geldiğini farkettim ve daha sonra bir mağaraya girdik. Atmosfer artık cehennemi bir hâl almıştı. Kötülük havayı doldurmuş gibiydi ve giderek büyüyen muazzam bir yeraltı koridorunda olduğumuzun farkındaydım. Orada daha önce tanık olduklarıma hiç benzemeyen bir medeniyet vardı. İnsanları açık renk tenli, fakat koyu saçlı idi. Buranın sakinleri çıplak kayalar üzerindeki köylerde kümelenmişlerdi, vs. Kısacası, şimdi kara büyü dediğimiz, kötü sanatlarla uğraştıkları için Atlantis'in batmasına neden olan, soysuzlaşmış bir Atlant ırkı tarafından sembolize edilen, "kötülüğün yaşadığı yeri" ziyaret etmiştim. Bu ırk hâlâ mevcuttur ve yeraltına kapanmışlardır. Bu Atlantis artıkları uzun zamandır unutulmuş olmakla beraber, insanlığı, astral vampirlik ve astral tasarruf yoluyla avlamak için, yeraltındaki sığınaklarından astral form içinde ayrılarak; okült sanatları vasıtasıyla hâlâ yaşamaktadırlar. Onlardan birini ziyaret etmiştik. Spiritüel sağlamlığı olan yalnız bir kimseydi ve kendi insanlarının bir tür kurtuluşunu sağlamak için uğraşıyordu. Uyku sırasında, eterik - fiziksel bedenden ayrılarak, astral ve mantal bedenlerimize yerleşiriz. Bunlar içerisinde, özellikle astral bedenle, uyanık şuurlulukla ziyaret ettiğimiz yerlerin hemen hemen tam bir kopyası olan astral âleme hareket etmeye yöneliriz. Fakat yazar, bu konudaki açıklamayı, çalışmanın sonunda yapacaktır. Uyandığımız zaman, astral ve mantal bedenler, tekrar fiziksel ve eterik bedenlerle sıkı bir ilişki içindeki mutad yerlerine dönerler. Duyumlar ve Belirtiler İnsan, er - geç psiko - eterik bedeni astral dublesine bağlayan ve gümüş kordon tabir edilen şeyi duyar. Bu fenomenden söz etmemin sebebi, astral projeksiyon yapmayı arzu eden birçok kimsenin bu kordon yüzünden duyduğu endişelerdir. Deniliyor ki, kordon, gümüşe benzer bir malzemeden yapılmıştır ve bu mevcut olduğu sürece, uyandığımız zaman astral bedenimiz fiziksel kopyasına veya fiziksel yuvasına daima dönecektir. 30 Ayrıca, bu kordon koptuğu takdirde, geri dönüşün mümkün olamayacağı fikri mevcuttur. Hiç şüphesiz, bu düşünce birçokları için gerçek bir korku olmaktadır. Birçok yıllar önce, ben de, meditasyon veya astral projeksiyon gibi herhangi bir ezoterik çalışmaya başlamadan önce, bu korku yüzünden yatak odamın kapısını kilitlerdim. Beden dışındayken herhangi türden bir kesintinin, gümüş kordonun kopmasına sebep olacağına büyük ölçüde inanılıyordu. Böyle bir durum mevcut mudur? Böyle bir kopmayla ilişkili herhangi bir tehlike var mıdır? Bedendeki Eterik ( Esiri) Merkezler İnsanın iç alemlerden ve büyük uzaklıklardan tesirler ( izlenimler ) elde etmesine ilişkin mekanizma, eterik ( esiri) merkezler yada şakralar vasıtasıyla çalışır. Yukarıdaki resimde, bunlara karşılık düşen duyumları ve psişik güçlerin yerleri görülmektedir. Bu diyagram, esas olarak solunum yoluyla elde edilen prana enerjisi ile merkezleri besleyen canlılık enerjisinin izlediği yolu gösterdiği için özellik arzeder. Teknikler bölümünde, astral faaliyetle ilgili olarak soluk almanın önemine değineceğiz. "Ben hiçbir kordon görmedim" Sadece tecrübelerden söz edebilirim. Yaptığım birçok tecrübenin hiçbirinde, ne bana, ne de başka bir kimseye bağlı hiçbir kordon görmedim. Bu, kordonun mevcut olmadığı anlamına gelmez; olsa olsa ancak sıkıntı veren, bilimsel zihnimde olabilir. Astral kordon denen bir madde parçasının belki de ikiyüz mil. diyelim ki aya kadar, sınırsız olarak uzayabileceğini kabul etmiyorum veya etmeyeceğim. Fiziksel bedene doğru kuvvetli bir çekim vardır, kabul ediyorum. Göbek yakınlarında veya kadınlarda Eileen Garrett'in tarif ettiği gibi göğüslerin hemen üzerinde bir bağlantı hissi vardır, kabul ediyorum, ama bunun bir kordon olduğunu kabul etmiyorum. Daima söylerim: "Bir kordon görürseniz, makası elinize alıp kesin onu!" Hepsi bir tür projeksiyon tecrübesi yaşayan büyük mistik ve medyomlar, üstelik bazıları tıbbî eğitim de görmelerine rağmen, daha sonrakilere astral projeksiyondaki fiziksel tepkilerle ilgili açıklamalar bırakmış görünmüyorlar. Benim kendi tecrübelerim, muhtelif kayıtlardan ne kadar az bilgiyi sabırla seçip ayırdığımızı doğrulamaktadır. 31 Fiziksel Duyumlar Swedenborg da ilk günlerinde çok bilgili bir anatomi ve psikoloji öğrencisiydi. Ve sık sık mistik kavrayış dönemleri sırasında, kendi klinik hali hakkında çok değerli bilgiler verirdi. Fakat çalışmasında, astral seyahat sırasındaki belirtileri (Semptomları) tarif eden, hemen hemen hiçbir şey yok. Diğer yandan, Eileen Garrett kullandığı astral projeksiyon mekanizmasını ve buna eşlik eden fiziksel duyumları ve belirtileri gayet açık bir şekilde tarif etmektedir. Ben de şuurumu astral aracımla şuurlu olarak uzaklara projekte etmekteyim ve açıklamalarım onunkiyle tamamen ayrıdır. Eileen Garrett şöyle diyor: "Bilimin genel olarak kabul etmediği, fakat bununla beraber, doğru olduğunu bildiğim bir husus var ki, o da herkesin fiziksel bedeninkinden daha ince olan maddelerden yapılmış bir dubleye sahip olduğudur. Bazı bilimciler buna astral beden veya eterik beden demiştir. Bu, insan bedenini saran ve sardığı şekilde kalan zarfla karıştırılmamalıdır; zarf yerinde kaldığı halde. DUBLE projekte edilebilir. Sadece duble vasıtasıyla, ya kazaen ya da şuurlu olarak projeksiyon başarılabilir. Bu tecrübelerde, ben, şuurlu projeksiyon yapıyordum ve kendi deneylerimden biliyorum ki. bu DUBLE'yi, memelerimin yukarı kısmından, göğsümün tam ortasından projekte ediyorum (yansıtıyorum). Projeksiyona başladığım anda, bu noktadaki çekilişi ve buna eşlik edip kalbin hızlı atmasına sebep olan bir titreyişi ve de nefes alıp vermenin hızlandığını farkederim. Eğer bu uzun bir projeksiyonsa, boğazda hafif bir tıkanma ve şiddetli bir duyum farkederim. Projeksiyon sürdüğü müddetçe, fizikî bedenimde meydana gelen bu duyumların farkında olmaya devam ederim." Ancak, astral projeksiyonla ilgili farklı durumları ve astral projeksiyonun ne olmadığını incelemeden önce, tarihe geçmiş bazı fenomen örneklerine göz atalım. Tarihe Geçmiş Örnekler Musevî tarihi hakkında malûmatı olanlar aşağıdaki hadiseyi hatırlayacaklardır. Suriye Kralı, bir ruhun ya da bir Musevî peygamberin şuuraltının tasalluduna (saldırı, obsesyon) uğramıştı. Ne zaman İsrail'e bir saldırı düzenlese, plânlarının karşı tarafın eline geçtiğini görüyordu. Sonunda kederle feryat etti: "Hanginiz İsrail Kralından yana, onu bana bulamayacak mısınız?" Cevap şu oldu: "Hiç kimse haşmetmeap! Ancak, İsrail'deki İlyas peygamber, sizin yatak odanızda konuştuklarınızı İsrail Kralına aktarmaktadır." Peygamber, fizik bedenini İsrail'de bırakarak, astral bedeniyle Şam'a seyahat etmişti. Ortaçağda, neredeyse olağan sayılan, azizlerin levitasyon (bedenin yer çekiminden kurtulması) fenomeni gibi olağandışı güçlerin muhtemelen pek çoğu, aslında, fiziksel kopyasından millerce uzağa giden veya dönen bir astral bedenin tezahürleriydi. 32 yılının Kutsal Perşembesinde, Padua'lı Aziz Antony, Limoges'deki St. Pierre de Quayroix kilisesinde vaaz verirken, birdenbire, o sırada kasabanın diğer ucundaki bir manastırda bir âyin için bulunması gerektiğini hatırladı. Kukuletasını başına çekerek, birkaç dakika yere diz çöktü. Cemaat saygıyla beklemekteydi. Aynı anda rahip,"kasabanın diğer ucundaki kilisede toplanmış olan keşişler tarafından, dua hücresinden dışarı çıkarken görülmüştü. Rahip, âyin için kendisine ayrılmış olan pasajı okumuş ve birdenbire ortadan kaybolmuştu. Benzer bir olay, Ravenna'lı Aziz Severus, Romalı Aziz Ambrose ve Aziz Clement için de kaydedilmiştir. Daha sonraki tarihlerde, 17 Eylül 'de, Alphonse de Lignori isminde bir kişi, Arezzo'da hapsedilmiş ve hiç gıda almadan beş gün boyunca hücresinde kalmıştı. Orucunun sonunda bir sabah uyandığında. Papa Clement ölüm döşeğindeyken, orada bulunduğunu bildirmişti. Bu kimsenin ifadesi daha sonra doğrulanmıştı, zira ölmekte olan papanın yatağının yanıbaşında duran kimseler tarafından görülmüştü. Avam Kamarasındaki Projeksiyonlar İngilizlerin Avam Kamarasında, onca itibarlı üyenin şahit oldukları bir çok astral projeksiyon vakaları vardır. Örneğin: Sir Carne Rasch, yatağında hasta yattığı sırada, Sir Gilbert Parken ve Sir Arthur Hayter tarafından Avam Kamarasında görülmüştü. Sir Gilbert olayı şöyle anlatıyor: "Rasch, selâmımı keskin bakışlarla kabul ettiği ve kibarca hatır sormamı sessizce karşıladığı zaman, biraz şaşırdım." Sir Gilbert'in ifadesine göre daha sonra, arkadaşının bedeni aniden ve sessizce ortadan yok olmuş ve gördüğü şeyin bir hayalet olduğuna ve de hasta olan arkadaşının öldüğüne kanaat getirmişti. Aynı şahısla selâmlaşan Sir Arthur Hayter de Sir Carne'yi gördüğüne kesinlikle emindir. Bu arada benzinin aşırı soluk olması ve her zaman alışık olduğu yerden bir koltuk ileriye oturması dikkatini çekmişti. Yatağında hasta yattığı sırada, Avam Kamarasındaki üyeler tarafından ardarda iki gün görülen bir başka kişi, Dr. Mark Macdonnel'dir. Gerçekten oylama salonunda görülmüş ve oyu da kaydedilmiştir. Bu olay haklı olarak ba­sında birçok yoruma yol açmış, ama merak dokuz gün sonra sönmüştü. Parlamento üyesi J.G. Swift McNeill ise, yılında, T.P. O'Connor, ölen bir akrabasının cenaze merasimine katılmak üzere İrlanda yolunda iken, dublesinin aynı anda Avam Kamarasında her zamanki koltuğunda görülmüş olduğunu nakletmektedir. Ektoplazma ve Durugörü 33 Verdiğimiz astral projeksiyon örneklerinin hemen hepsinde bir başka faktör daha bulunmaktadır; bu, materyalizasyon fenomenidir. Örnekler, astral projeksiyonun gerçek olduğunu vurgulamak amacıyla verilmiştir. Örneklerdeki projeksiyon işlemi, kişinin materyalizasyonu ile sonuçlanmıştır. Astral bedeni, sadece kısa bir süre için materyalize olduğundan, kişinin kendisi de görülmüştü. Bu kitap, materyalizasyon konusunu tümüyle incelemek için hazırlanmamıştır. İnsan bedeninin ektoplâzma denen gayet küçük miktarlarda, kısa ömürlü bir madde çıkardığını söylemek yeterlidir. Bu madde, esas olarak albümin ve bazı amino asitlerden oluşmuştur. İnsan bedenindeki deliklerden ortaya çıkar. Elli milyonda bir, nadir görülen kişilerde, özellikle trans durumundayken, ektoplâzmayı çok miktarda meydana getirme yeteneği vardır. Bu kişiler, materyalizasyon medyumu olarak bilinirler. Kırmızı ışığın kullanıldığı şartlarda en iyi şekilde görünen ve toplanabilen bu maddenin düşmanı kuvvetli beyaz ışıktır. Bir materyalizasyon celsesinde, transtaki bir medyum vasıtasıyla muazzam miktarlarda ektoplâzma meydana getirilebilir ve böylece bu, astral varlıkların kaynak olarak kullanabileceği bir depo rolü oynayabilir. Bundan böyle onlar, herkesin görebileceği şekilde materyalize olmaya muktedir olurlar ve ektoplâzma kaynakları tükenene kadar öylece kalırlar. Yazarın, bu fenomeni araştırması sonucu birçok tecrübesi bulunmaktadır ve ilgilenenlerin, onun bu konudaki çalışmasına müracaat etmesi tavsiye edilir. Bu kitapta incelenen konu ise, sadece astral projeksiyondur. Bazen, ektoplâzma kaynağı mevcut olduğunda, projeksiyon yapmakta olan bir kimsenin astral bedeni materyalize olur. Örneğin bu, Avam Kamarasında şahit olunan hadiselerde vukubulmuştur. "Bağışlanan" Ektoplâzma Hiç şüphesiz, Avam Kamarasındaki üyeler, tam ortalarına projekte olan meslekdaşları Sir Carne Rasch'ın astral bedenine, ektoplazmayı ister istemez "bağışlamışlardı". Eski evlere ektoplâzmik madde iyice sinmiştir, yani bu maddeyle satüre olmuştur ve bu durum, böyle yerlerde görülen hayaletlerin kaynağını teşkil eder. Genellikle trajik bazı olaylar nedeniyle dünyaya hâlâ bağlı olan astral formlar, materyalize olma (cisimlenme) aracı olarak, bu yerler tarafından çekilirler. Şimdiki konumuzla ilgili durumlarda, bu. bir kimse, ektoplâzmanın mevcut olduğu bir yere veya bir kimseye projeksiyon yaptığı zaman, astral formun veya formun bir kısmının, örneğin bir yüzün veya bir elin materyalizasyonunun mümkün olabileceği anlamına gelir. Bazen, kendisine projeksiyon yapılan kimse, ektoplâzma temin edebilir (Bilhassa, belli bir doğrulukla, şişmanca bayanlara yapıldığı söylenir!). Bilim şimdiye kadar, astral bedenin mevcudiyetini ve bunun amaçlı olarak bir iş için yönlendirilebilme yeteneğini kanıtlamak üzere, mantal ve duygusal maddenin mevcudiyetini kabule hazırlanmadı. İnsanlar her yerde düşünce ve duygu fotoğrafı çekmeye başlıyorlar. Dr. Eisenbud ve Ted Serios'un çalışması, burada ayrıntısından söz edilmeyecek kadar bilinmektedir, Serios; polaroid bir fotoğraf makinesini kaşlarına doğru tutup yoğun olarak 34 düşündüğü zaman, bazı defalar, kamera objektif çıkarılmış durumdayken, fotoğraf plâğı üzerine düşüncesinin görüntüsünü elde edebiliyordu. Bu sahada Japon üniversitelerindeki çalışma da, İngiltere'deki Delaver Laboratuvarlarındakiler kadar meşhurdur. Arkadaşım Profesör Hans Holzer, heyecanlandıran ve ikna edici hayalet fotoğrafları içeren birçok kitap yayınlamıştır. Güç Alanları Bununla beraber, en büyük hamle, muhtemelen, bilimin canlılarla ilgili 22 güç - alanını ve radyasyonu dedekte etme (seçip ortaya çıkarma) maharetinin yükselmesiyle vukubulacaktır. Bu ise işi er geç farklı tipteki alanların analizine; yani eterik, astral ve mantal ve de ümid ederiz ki, spiritüel alanların analizine götürecektir. Öyle sanıyorum ki, H.F. Prevost Battersby'nin Man Outside Himself (Kendi Dışında İnsan) adlı kitabındaki yorumu, konumuzla yakından alâkalıdır: "İnsanın yapısındaki esrarla ilgili herhangi bir fikri ifade etmekte bilimsel olarak çekingenlik gösteriyor ve gerçeği keşfetmek üzere harcanacak çabayı, merak dolu muhalefetle karşılıyoruz. Bu gibi fenomenleri açıklayabilecek teorilere sahip değiliz ve bu sahadaki keşiflerin, bilime olan inancımızın yapısını oluşturan sonuçları tehlikeye sokabileceğinden dolayı endişe içerisindeyiz. Bu nedenle, işi hafife alarak düşünce formlarından veya halüsinasyonlardan söz ediyor ve konunun içeriğini bu kadarla bırakıyoruz." Durugörü ve Projeksiyon Durugörü fenomeni ile astral projeksiyonda görülenler arasında yapılan bazı karıştırmalar vardır. Projeksiyonu yapan, fiziksel bir yapıya sahip olan bir "hedefe" ulaştığı zaman, astral projeksiyon sırasında durugörü vukubulabilir. Ancak hedeflerin çoğunun fiziksel yapısı yoktur. Örneğin, bir kimsenin Taç Mahal'e projeksiyon yaptığını düşünelim. Bu kişinin orada olup bitenleri görmesi mümkün olabilir. Bu, astral projeksiyon sırasında durugörü olacaktır. Ancak, kişi bunu çok sık yapmış olsaydı, projeksiyonu sürdüren enerji harcaması bu işe mâni olurdu. Astral projeksiyon olmadan, vukubulan durugörü, farklı bir psişik yetenekle gerçekleşir. 35 Büyük durugörür Emanûel Swedenborg'dan sık sık bir astral projeksiyon örneği olarak söz edilir, ancak onunki astral projeksiyon değildir. Swedenborg bir üstadla ilişki halindeydi ve spiritüel günlüğünün dikkatle incelenmesi bu durumu doğrulayacaktır. O, projeksiyon da yapabiliyordu, fakat bu, durugörü fenomenlerinin tümünde şuurun ilgi konusu nesneye projekte edildiği anlamına gelmez. Aksi takdirde bu, Madam Blavatsky ve diğerlerinin bol bol kullandıkları, içinde akaşik kayıtlar bulunan astral ışık faktörünün inkârı olurdu. Swedenborg tarafından yapılan bir durugörü gözlemi şöyledir: " yılı Eylül ayının sonlarına doğru, Swedenborg, Caste! isimli arkadaşının evinde diğer birçok misafirle beraber kalmak üzere, davet edilmiş olduğu Gothenburg'a henüz ayak basmıştı. Akşam üzeri altı civarında evden çıkmış ve bir süre sonra benzi atmış ve üzüntülü bir şekilde geri dönmüştü. Canının neye sıkıldığını sordukları zaman, üçyüz mil ötede Stockholm'da dehşetli bir yangının çıktığını, konuştukları anda şiddetin daha da arttığını, arkadaşlarından birinin evinin şimdiden tahrip olması ve kendi evinin de tehlikede olması dolayısıyla çok üzüldüğünü açıklamıştı. Bunun üzerine tekrar dışarı çıkmış ve sekiz buçukta dönerek şunları söylemişti: "Tanrı'ya şükürler olsun ki, benimkinden üç ev önce yangın söndürüldü!" Aynı akşam, valinin kulağına giden bu açıklama büyük heyecan yarattı. Vali, ertesi gün (Pazar günü) Swedenborg'u çağırtarak, yangının gerçek sebebini ve yaygınlığını, nasıl başladığını ve de nasıl devam ettiğini tarif etmesini istedi. Hikâye yayıldıkça, Stokholm'da dostları ve inananları olan Gothenburg'luların çoğu meraka düştüler. Pazartesi sabahı, Stokholm'lu tüccarlar tarafından yangın sırasında gönderilen bir kurye resmî haberleri getirdi. Kuryenin raporu, Swedenborg'un ifadesini her hususta doğruluyordu. Ayrıca salı sabahı Kral tarafından valinin evine gönderilen başka bir kurye de yangının yol açtığı tahribatı anlatmış ve dahası, aynen Swedenborg'un açıkladığı gibi, yangının akşam sekizde kontrol altına alındığını ifade etmişti. Projeksiyon ve Telepati Kayda değer bir husus var. Dünya, artık telepatiyi kabul etmektedir. Bir çok üniversite bu konuyla ilgili yoğun araştırmalar yapmış ve telepati fenomeninin bir aldatmaca olmadığı ortaya çıkmıştır. Böylece, bir zihinden başka bir zihine bir şeyler aktarılabileceğini kabul etmekteyiz. Bunun bir dalga boyu mu, bir enerji kuantumu mu, yoksa sadece bir uyum mu olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, bu aktarım işini kabul ediyoruz. Peki, belki, daha başka bir şeyin de aktarıldığım kabul etmek, çok mu güç? Astral beden dediğimiz, süptil madde birikiminden oluşan şey de bir yerden başka bir yere neden nakledilmesin? 36

Astral seyahat… Kulağa çok gizemli hatta biraz eğlenceli gelse de hakkında kesin bilgi olmayan bu yöntemin dünyada çok az sayıda insana doğuştan verilen bir yetenek olduğuna inanılıyor. Peki astral seyahat nedir? Astral seyahat nasıl yapılır? Astral seyahat çeşitleri nelerdir? Gelin birlikte bakalım&#;

ASTRAL SEYAHAT NEDİR?

Bu derginin sayfalarında ya da farklı kaynaklarda “astral seyahat” kavramına rastlamış olabilirsiniz. Uyku anında ruhun bedenden ayrılıp istediği yerlere gidebilmesini ifade eden astral seyahat kavramı kulağa bir bilim kurgu filmi sahnesi gibi geliyor değil mi? Evet, bir film kadar inanılmaz ama filmlerde anlatılanlar kadar da kolay olmayan bir çalışmadan bahsediyoruz. Böyle bir çalışmanın mümkün olup olmadığını, hangi amaçlarla kullanılabileceğini doğuştan gelen yetenekleri ile astral seyahatleri yapabilen Barış Düzgören’e sorduk. 

NLP, yaşam koçluğu gibi eğitim sertifikalarına sahip olsa da Barış Düzgören kendini bir gelecek analizcisi olarak tanımlamayı tercih ediyor. Din bilimci dedesinin tasavvuf sohbetlerine tanık olarak büyüyen, aileden gelen spiritüel yeteneklere de sahip olan Düzgören, güzel sanatlar fakültesini kazanmasına rağmen spiritüel konulara yatkınlığı nedeniyle bu alanda ilerlediğini anlatıyor. Tanınıyor olmak istemediği konulardan biri ise astral seyahat… Yine de bizi kırmadı ve konu ile ilgili deneyimlerini ve fikirlerini paylaştı.

ASTRAL SEYAHAT NE ANLAMA GELİYOR?

Astral seyahat tanımı neyi ifade ediyor?

Astral seyahatte beden sabit kalır, ruh bir gezgin gibi istediği yere gider. Ama bu sırada bedenle bağını koparmaz. Rüya bir illüzyondur, astral seyahat rüyanın daha net halidir. Ruh bu seyahat sırasında alınması gereken haberleri alır, görülmesi gereken yerleri görür. Bunu ancak doğuştan yeteneği ve çok iyi beyin gücü olanlar yapabilir. Cep telefonları nasıl uydu ile bağlantı kuruyorsa beyin sinyalleri de istediği mekana ve insana bağlanabiliyor. Bunu yapmak içinse evrenden, Yaradan’dan izin almak gerekiyor. Örneğin kayıp bir çocuğu bulmaya çalışıyorsak ancak o çocuğun bulunması hayırlı değilse izin verilmiyor. Ve izin verilmiyorsa astral seyahati yapmayı başaramıyorsunuz. Dünyada bu uygulamayı gerçekten yapabilen kişi sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. 

Astral seyahatin yapılabildiğini söyleyen, önerilerde bulunanlar var. Nerede yanılıyorlar? 

Türkiye’de astral seyahat yaptığını söyleyen insanların biraz abarttığı, rüyalarında gördükleri yerleri astral seyahatte gördüklerini sandıkları fikrindeyim. Uyurken bedenlerini yukarıdan görmenin de astral seyahat olduğunu düşünüyorlar. Oysa bu görselleştirmedir. Astral seyahatte ise sadece görmez, olayı, mekanı yaşarsınız. Ama bunun yöntemini doğru bilmiyorsanız paralel evrenler arasında sıkışıp bedeninizi tekrar bulamayabilirsiniz de. “Ruhlar Bölgesi” adlı bir film vardır, orada da bu durum anlatılır. Doğuştan bu yetenekle gelenlerin eğitilip bazı ülkelerce astral ajanlar olarak kullanıldığı varsayımlarını da duymuş olabilirsiniz. 

ASTRAL SEYAHATİN ÇEŞİTLERİ VAR MIDIR?

Bazı gezgin ruhlar vardır. Kişi durumunun farkında değildir ama rüya kanalında seyahat eder. Hiç gitmediği yerlere gider. Örneğin daha önce hiç gitmediği bir üzüm bağına gider, orada bir şey bulur. Bunlara basit astral seyahatler diyoruz. Bunlar basit mesajlar verebilirler. Bir de bizden düşük frekansta yaratılmış, üç harfli varlıklarla astral seyahat edenler var ancak bu çok tehlikeli. Neyse ki artık bu tür çalışmaların da azaldığını düşünüyoruz. Ben üçüncü dereceden astral seyahat yapıyorum yani analiz etmek için görüntü kullanıyorum, seyahat etmiyorum. Şunu da unutmamak gerekiyor; eğer bir kişi astral seyahat yaptığını sürekli vurguluyorsa bundan şüphe edin. Astral seyahat o kadar güçlü bir enerji ki dünyada bu kadar çok astral seyahat yapan kişi olsaydı bütün sistem değişirdi. 

Bunun sonradan öğrenilmesi mümkün mü?

Astral seyahat kesinleşmiş bir enerji alanı değildir, eğitimi verilemez, bilim dalı olarak kabul edilemez. Doğuştan yapanlar da bunun tekniğini bilmiyor. Bu doğal bir odaklanma. Sonradan öğrenmek çok zor. Yapıyorum diyenler aslında gözünü kapatıp gittiğini sanıyor ama derin meditasyonda oluyor. Ya da hipnoz sırasında astral seyahat ettiğini sananlar oluyor. 

“Astral seyahatte beden sabit kalır, ruh bir gezgin gibi istediği yere gider. Ama bu sırada bedenle bağını koparmaz. Rüya bir illüzyondur, astral seyahat rüyanın daha net halidir.”

Siz bu yönteme ne zaman başvuruyorsunuz?

Çözülmesi gereken ve çaresiz kalınan nadir konularda minik bir bilgi almak için yapabiliyorum ama karşımdaki kişiye sonrasında bilgiyi hissettiğimi söylüyorum. Duyup da başvuranlar var ama herkes için kullanmıyorum. Tamamen aile soyağacından gelen bir yeteneği bilinçli kullanıyorum.  

Astral seyahat ile hızlıca bilgiye ulaşmanızı isteyenler de oluyor mu?

Evet… Türk insanı çok aceleci, hemen iyileşmek istiyor. Öyle bir şey mümkün değil. Bizim yaptığımız mümkün olan en hızlı şekilde farkındalığı yaratmak. İnsanlar topraklanmadıkları için Allah ve evren ile kendi aralarına bazı gereksiz konular koyuyor. Bu anlamda kişisel gelişim de insanı bazen üzebiliyor. Bu dünyada önce bedeninizi topraklamanız lazım. Bunu başarmak için kendi inançlarınıza, niyetlerinize göre dua edebilir, namaz kılabilir, kiliseye gidebilir veya meditasyon, yoga, pilates yapabilirsiniz. Spiritüel konulara fazla girmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Basit tekniklerle ilerlemek gerekiyor. Psikolojik sıkıntıları olan insan önce bedenine, hormonlarına bakmalı. Hormonlar yanlış çalıştığında da psikolojik sorunlar oluyor. Ardından kişisel gelişim uzmanı ile beraber psikoterapist ve gerekirse iyi bir psikiyatr ile çalışılmasını öneriyorum. Tıp her zaman birinci sırada olmalı. 

Topraklanmanın anlamını biraz açar mısınız? 

Topraklanma beden ile ruh arasındaki algıları barıştırmaktır. İnsanların ruhu önden gidiyor, bedeni arkada kalıyor. Doğa en iyi topraklanma metodudur. Biz topraktan, doğadan, hayvanlardan uzaklaştıkça kendimizden uzaklaşıyoruz. Bu çok tehlikeli bir durum. Topraklanmak çok zor değil. Büyükşehirde yaşıyorsanız dahi tuzlu su hazırlayıp ayaklarınızı sokarak, çıplak ayakla toprağa basarak, sahilde, parklarda yürüyerek de topraklanabilirsiniz. Aslında her şey kendini arındırmakla başlıyor. Az ve öz yemek, sevgi ile yaşamak, ırkçılık yapmamak, hayvan beslemek, anne-baba olmak bunun için en güzel yollar… Birçok insan kolay yolu seçip suçu kısmetinin kapalı olmasına, üzerindeki büyüye atmayı tercih ediyor. Oysa önce teslimiyet sonra nasıl değiştirebileceğine bakmak gerekiyor. 

Başımıza gelenlere teslim olmaktan mı bahsediyorsunuz?

Başınızda bir sıkıntı var ve bundan şikayet ediyorsunuz diyelim. Önce durun ve şikayet ettiğinizi fark edin, sonra “Bu sıkıntı bana neyi öğretiyor?” diye düşünün. Ona teslim olduktan sonra nasıl iyileştirebileceğinize odaklanın. Bu konunun iyileşmesine ve bunun için hayatınıza uygun insanlar ve olaylar çıkmasına niyet ettiğinizi yazın. Yazmak da topraklanmaktır. Ve yazdıklarınıza inanın. İnanırsanız olmaya başlıyor. Geleni kabul etmek çok zordur ama istenirse yapılabilir. Her şey güzel olacak demekle olmuyor. Hayatta travmalar da ölümler de kayıplar da olacağını kabul etmek ama bunları taşıyabilmek de önemli. 

Kişisel gelişim kitapları da yol gösterici oluyor mu?

Bu kitaplardan okumakla işe başlayabilirsiniz. Ama okurken her paragrafı kendinize uyumlamaya çalışmayın. Size uyan kısımların altını çizin, uymayanı geçin. Sonra altını çizdiklerinizi analiz edin, kendinizle ilgili ne algı çıkardığınıza bakın. Nasıl ki bir şarkıyı iki sanatçı farklı yorumluyorsa siz de okuduğunuzu başkalarından farklı yorumlayın. 

Siz danışanlarınızla nasıl bir yol izliyorsunuz?

Bu işi yaparken karşımdaki kişinin bana bağımlı olmasını istemiyorum. Ona enerji vermiyorum, kendi enerjisini canlandırmasını ve arada bana gelip fikir danışmasını istiyorum. Bir tür felsefe danışmanlığı ve gelecek analizciliği yapıyorum. İlgisi olanlara bizlerin fikirlerini almalarını ama kendi güçlerini başkalarına kaptırmamalarını, kendi güçlerini kendi içlerinde yaratmalarını öneriyorum. 

Yazı: Yaprak Çetinkaya

Pozitif Dergisi Sayı 4

 

Formsanté Haber Merkezi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir