Akşemseddin Hazretleri, Hacı Bayram-ı Velînin halifesi, Fâtih Sultan Mehmedin hocası, Konstantıniyyenin fethinin manevi fatihi, Resûlullahın mihmandarı, Ebû Eyyub el-Ensârî Hazretlerinin kabrinin kâşifidir. Âlim, şâir, tabib ve tasavvuf ehli bir zattır.
Sultan Mehmed, fetihten sonra Şeyhin çadırına vardıklarında Şeyh Hazretleri yerinden kımıldamayıp, ayağa kalkmamışlardı. Padişah Şeyhin huzurundan çıkıp, dönüş yolunda Veliyyüddün Ahmed Paşaya Şeyh bize kıyam etmeyip yerinden kımıldamadığı için hatırım kınlmış ve gönlüm mahzun olmuştur. dedi. Ahmed Paşa Bu büyük fetih önceki padişahlara ve mübarek ecdadımıza müyesser olmayıp size nasib olmakla sizde bir gurur müşahede eylemiş, bu yüzden tazimde kusur göstermiştir. Gerçekten maksatları sizden o gururun izalesine gayret göstermekti. diye cevap verince Sultan, bu sözden mesrur ve handan oldu. (Solakzade Tarihi. 1/)
Adı Şemseddin Mehmed olup Akşemseddin diye meşhur oldu. Babasının adı Hamzadır. (H. ) yılında Şamda doğdu. Akşemseddin Hazretlerinin nesebi, büyük dedelerinden Şeyh Şihâbüddin Sühreverdî ve Silsile-i Sâdâtın üçüncü halkası Kasım bin Muhammed (r.a.) vasıtasıyla Hz. Ebu Bekire (r.a.) kadar uzanır.
İlm-i bâtının lezzeti dimağından gitmeyince
Yedi yaşında iken babası ile beraber Anadoluya gelip Amasyanın Kavak ilçesine yerleşen Akşemseddin Hazretleri, daha o zaman Kurân-ı Kerîmi ezberlemişti. Babasının vefatından sonra ilim tahsil edip Osmancık Medresesine (Çorum) müderris oldu. Dîni tahsilinin yanında tıp ve eczacılığa da vâkıf olan Akşemseddin, Tabîb-i ervâh olduğu gibi aynı zamanda tabîb-i ebdân dır.
Müderrisliğe başladıktan kısa bir süre sonra 25 yaşlarında iken ilm-i bâtının lezzeti dimağından gitmediği için müderrislikten ayrılıp kendisini irşad edecek bir mürşid-i kâmil aramaya başladı. İran ve Maveraünnehire seyahat etti. Ancak arzusuna kavuşamayıp geri döndü. Kendisine Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerine intisab etmesi tavsiye edildi.
Hacı Bayram Velinin manevi terbiyesinde irşad makamına ulaşan Akşemseddin Hazretleri, önce Beypazarına yerleşip bir mescit ve bir de değirmen yaptırdı. Ancak halkın çok rağbet göstermesi üzerine İskilibin Evlek köyüne geçti, oradan da Göynüke yerleşti. Orada da bir mescitle değirmen yaptırdı. Bir yandan çocuklarının, diğer yandan dervişlerinin talim ve terbiyesiyle meşgul oldu. Şeyhi Hacı Bayram-ı Velînin vefatından sonra onun yerine irşad makamına geçti.
Fethi müyesser eden sır
Sultan Mehmed, babası Sultan İkinci Murad tarafından çocukluğundan itibaren İstanbulu fethetme arzusuyla yetiştirilmişti. Gençliğinden itibaren, azminin buna yeteceğine ve kendisinin hadis-i şerifte bildirilen müjdeye, Allahın yardımıyla ulaşacağına inanıyordu. Akşemseddin de, hadisi şeriflerde müjdelenen fethin, şeyhinin de işaret ettiği gibi Sultan Mehmede nasip olacağını biliyordu.
Sultan İkinci Mehmed Han, fetih için bütün hazırlıkları tamamlayıp ordusuyla Edirneden Kostantiniyyeye doğru yola çıktı. Manevi destek için ricalullahdan zevatın da bulunmasını istediğinden Şeyh Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Fenari, Akbıyık Sultan ve diğer bazı zâtlar, müridleriyle beraber orduya katıldılar.
İstanbul muhasarası başladıktan ve üzerinden iki hafta kadar geçtikten sonra, içinde asker, erzak ve cephane yüklü düşman gemileri, Türk donanmasını yararak Haliçe girmeye başlamışlardı. Fetih, uzadıkça uzuyordu. Düşman gemilerinin Haliçe girmesi üzerine bazı alimler ve askerler ümitsizliğe düşmüşler, hatta padişahın huzuruna çıkarak bunu bildirmişlerdi.
Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmede, ümitsizliğe düşmemesi ve nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda bir mektup yazdı. Padişaha elinden geldikçe gayret etmesini tenbih ettiği ve müjde verdiği mektubunda;
Himmet edesiniz. işin nihayetinde utanmayla, mağlûbiyetle geri dönmeyelim. Allâhın yardımıyla ferah, mansûr ve muzaffer dönelim. imdi gerçi Kul tedbir alır, Allâhü Teâlâ takdir eder kazıyyesi (hükmü) sâbitdir. Hüküm Allâhındır. Velâkin elinden geldikçe kusur göstermeden gayret etmen gerekir. diyerek tavsiyede bulunuyor ve müjdeler veriyordu.
Fâtih Sultan Mehmed Han, istanbulun fethine dair, Akşemseddîn Hazretleri ile sohbet ederlerken, hocasına:
Bana öyle bir dua öğret ki, okuduğumda yardım bulayım. dedi.
Şeyhi Zikrin Destûr yâ Şeyh Ahmed demek olsun. Şeyh Ahmedden himmet taleb eyle, tazarru ve niyaz eyle. dedi.
Fâtih Sultan Mehmed Han bu zikre devam etti ve fetih müyesser oldu. Fetihten sonra Akşemseddîn Hazretlerine sordu:
Şeyh Ahmed kimdir ki, tazarru ve niyaz eyledim? dedi.
Şeyh:
Bu zamanda Şeyh Ahmed, kutb-u sâhib-i tasarrufdur. dedi. Şeyh Ahmed, Ubeydullah Ahrar Hazretleri idi ve o zama-nın kutb-u irşadı idi. Fâtih Sultan Mehmed Han, bu zikrini fetih esnasında devamlı surette tekrarladı. (1)
Padişaha haber vermeden Göynüke dönüşü
Böylece Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yıl önce verdiği müjde tahakkuk etmiş, genç sultan, istanbul fatihi olmuş, Akşemseddin Hazretlerinin kendisinin ve Şeyhi Hacı Bayram-ı Velînin verdiği haberin doğruluğu da meydana çıkmıştı.
Sultan Beldetün tayyibetün deki harflerin işareti olan () yılında fetih müyesser olunca, hiçbir zaman bu kadar sevinmemişti. Padişah şöyle buyurdu: Bende gördüğünüz bu ferah yalnız bu kalenin fethine değildir. Akşemseddin Hazretleri gibi mübarek bir zatın benim zamanımda olduğuna sevinirim. (2) Padişah istanbula girmiş, fethin üçüncü günü kilise iken camiye çevrilen Ayasofyaya gelip ilk hutbeyi Akşemseddine okutturmuştur.
Akşemseddin Hazretleri, Fatihin isteği üzerine islam ordularının daha önceki kuşatmalarından birinde şehit düşen sahâbi Ebû Eyyub el-Ensarî Hazretlerinin kabrini de keşfetti. Fetihten sonra bir müddet ortalıktan kayboldu. Padişah arattı ise de bulamadılar. En sonunda Edirne kapısında viran olmuş bir odada ibadet ediyorken buldular. Şeyh, istanbulda bulunduğu müddetçe orada kaldı. Oraya halen Akşemseddin Mahallesi denilmekte olup camisi de bulunmaktadır.
Fatih medreseleri tamamlanıncaya kadar, kiliseden camiye çevrilen Zeyrek Camii, medrese olarak kullanıldı. Zeyrek Caminin güney ihata duvarında pencere üstündeki kitabeden Akşemseddinin burada kaldığı ve ders verdiği anlaşılmaktadır.
Fetihten sonra istanbula yerleşmek o zaman herkesin en çok isteyeceği şeylerden biriydi. Ancak sultan taç ve tahtını bırakarak şeyhinin yoluna girerek tasavvuf erbabı olmak istemiş ve bunda da ısrar etmişti. Akşemseddin, Fatihin bu arzusuna mani olmak istedi. Buna muvaffak olamayacağını anlayınca padişaha haber vermeden Göynüke döndü. Sultanın, gönlünü almak için arkasından gönderdiği hediyeleri şahsı için kabul etmeyip bir vakıf yapılmasını istedi.
Göynükte Vefatı
Hayatının son zamanlarını Göynükte geçirip bir taraftan ahiret hazırlığı görürken, bir taraftan kendisine intisab edenleri yetiştiriyor ve eserlerini yazmakla meşgul oluyordu. Yetmiş sene kadar süren ömrün içinde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in müjdelediği kumandanın hocası olma bahtiyarlığına eren, hak ve hakikati gösteren Akşemseddin Hazretleri, vazifesini halifelerine ve oğullarına devredip (H. ) yılında âhirete göç etti. Türbesi Göynüktedir.
Eserleri: Akşemseddin, büyük bir kısmı tasavvufa dair olmak üzere birçok eser yazdı. Risaletun-Nur, Risale-i Zikrullah, Makamat-ı Evliya, Kitabut-Tıb, Maddetul-Hayat.
DİPNOTLAR:
**********************************************************************************************
ÇAkşemseddîn hazretleri sohbetlerinde ve vâzlarında
buyururdu ki:
Her işe Besmele ile başla. Temiz ol, dâim iyiliği âdet
edin. Tembel olma, namaza önem ver. Nîmete şükr, belâya sabr et. Dünyânın
mutluluğuna mağrûr olma. Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme. Ömrün uzun olsun
istersen, kimsenin nîmetine hased etme. Kimseyi kötüleyip, atıp tutma. Senden
üstün kimsenin önünden yürüme. Dişin ile tırnağını kesme. Ayakta pantolon
giymekten sakın. Misvâkı başkasıyla berâber kullanmak uygun olmaz. Çok uyumak
kazancın azalmasına sebeb olur. Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma. Gece uyanık
ol, seher vakti tilâvet kıl, Kur'ân-ı kerîm oku. Dâimâ Allahü teâlâyı zikret.
Kendini başkalarına medhetme. Nâmahreme bakma, harama bakmak gaflet verir.
Kimsenin kalbini kırıp, virân eyleme. Düşen şeyi alıp temizleyerek yersen,
fakirlikten kurtulursun. Edebli, mütevâzî ve cömerd ol. Tırnağınla dişini
kurcalama. Elbiseni, üzerinde dikmekten sakın. Cünüp kimse ile yemek yemek gam
verir. Yalnız bir evde yatmaktan sakın. Çıplak yatmak fakirliğe sebeb olur.
Velî, insanlardan gelen sıkıntılara katlanıp, tahammül
eden kimsedir. Sıkıntıları göğüsler, belâlar yüzünden şikâyetçi olmaz ve adâvet
beslemez, düşmanlık tavrı takınmaz. O, toprak gibidir. Toprağa her türlü kötü
şey atılır. Fakat topraktan hep güzel şeyler biter.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: O
insanlar sandılar mı ki, (sâdece) îmân ettik demeleriyle bırakılacaklar da
imtihâna çekilmeyecekler. (Ankebût sûresi:2)
Îmân, taklîd ile, babadan ve dededen görerek, sırf îmân
ettim demekle olmaz. Böyle taklid ile inanan kimseler, imtihân olunması
bakımından belâ ve musîbetlere düçâr olmazlar. Belâ ve musîbetler, Allah
dostlarının muhabbet ve sevgisini artırır. Nitekim altın için ateş ne kadar
kızgın olursa, altını o derece saf ve hâlis yapar. Bu sebeble kişi mânevî
mertebesinin yüksekliğine göre büyük veya küçük belâ ve musîbetlere uğrar.
Nitekim Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki:
Kişi, dînindeki sebâtına göre belâya (imtihâna) mübtelâ
olur. Âfiyet, kıymetini bilmeyen kimse için derd gibidir. Belâ, kadrini bilen
için devâ gibidir. Belânın, insanın Rabbine dönmesini sağlayan sıkıntıların
kadrini bilen, Hakkı gerçekden sevenlerdendir. Taklid ile sevenler değillerdir.
Çünkü taklid ile sevmek, belanın, imtihânın faydasını giderir. Sevilenin
hareketi, gerçek muhabbeti bozmaz. Nitekim Mûsâ aleyhisselâm, Fir'avn'ın
sarayında Âsiye Hâtun tarafından büyütülürken, Âsiye Hâtun onu gerçekten
seviyordu. Fir'avn ise, Âsiye Hâtunu taklid ederek seviyordu. Âsiye Hâtun
gerçekten sevdiği için, onun hareketlerinden incinmiyordu. Mûsâ aleyhisselâm
Fir'avn'ın sakalını tutup çekince, Fir'avn'ın sevgisi gerçek sevgi olmadığı
için, hemen rahatsız oldu.
Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, belâ
ve musîbetlere sıkıntılara sabretmesiyle ortaya çıkar. Bu mihnet, dünyâlığın
olmaması veya eksilmesi, elden çıkması ile olur. Sabredenlerin, sabırdaki
sebatları sebebiyle iyilikleri; yâni sabır, tevekkül, kanâat ve hilm, yumuşaklık
gibi güzel hasletleri artar. Böylece olgunlaşan insanın kalb aynasındaki kirler,
cevherin hâlis hâle getirilmesi gibi temizlenir. Belâ günlerinde, belâ
geldiğinde Eyyûb aleyhisselâmın kulluğu iyi bir kulluktur.
Kulluk beş kısımdır:
Birincisi ten kulluğudur. Bu,
Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır.
İkincisi;
nefs kulluğudur. Bu kulluk, nefsi terbiye etmek, ıslâh etmek, mücâhede ve nefsin
istemediği şeyleri yapmak, riyâzet çekip nefsin istediği şeyleri yapmamaktır.
Üçüncüsü; Gönül kulluğudur. Bu ise, dünyâdan ve dünyâda bulunan şeylerden yüz
çevirip, âhirete yönelmektir. Âhirete yarar iş yapmaktır.
Dördüncüsü; sır
kulluğudur. Bu, her şeyi bırakıp, tamâmen Allahü teâlâya dönüp, O'nun rızâsını
kazanmaktır.
Beşincisi; can kulluğu. Bu kulluk, müşâhedeye ermek için kendini
Allah yoluna vermekle olur
Mânevî huzûra ermek ve bu yolda ilerlemek için dört şey
lâzımdır.
1. Az yemek,
2. Az uyumak,
3. Halka az karışmak,
4. Allahü teâlâyı çok
zikretmek.
ünkü SEVGİ nin olduğu yerde , ZENGİNLİK ve BAŞARI da vardır derler
ALINTI
teşekkürler degerli kardeşim
çok güzeldi Allah razı olsun
Kulluk beş kısımdır:
Birincisi ten kulluğudur. Bu,
Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır.
İkincisi;
nefs kulluğudur. Bu kulluk, nefsi terbiye etmek, ıslâh etmek, mücâhede ve nefsin
istemediği şeyleri yapmak, riyâzet çekip nefsin istediği şeyleri yapmamaktır.
Üçüncüsü; Gönül kulluğudur. Bu ise, dünyâdan ve dünyâda bulunan şeylerden yüz
çevirip, âhirete yönelmektir. Âhirete yarar iş yapmaktır.
Dördüncüsü; sır
kulluğudur. Bu, her şeyi bırakıp, tamâmen Allahü teâlâya dönüp, O'nun rızâsını
kazanmaktır.
Beşincisi; can kulluğu. Bu kulluk, müşâhedeye ermek için kendini
Allah yoluna vermekle olur
Mânevî huzûra ermek ve bu yolda ilerlemek için dört şey
lâzımdır.
1. Az yemek,
2. Az uyumak,
3. Halka az karışmak,
4. Allahü teâlâyı çok
zikretmek.
çünkü SEVGİ nin olduğu yerde , ZENGİNLİK ve BAŞARI da vardır derler
Herşeyin bir sebebi var, hikmet arayanlarda var!
Güzelmiş, teşekkürler.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan doğduğu zaman bir beyaz beze sararlar, buna kundak bezi derler, bunda cep yoktur. İnsan ölünce, yine beyaz bir beze sararlar, buna da kefen bezi derler, onun da cebi yoktur. O halde insanın ömrü, kundak beziyle kefen bezi arasıdır.
İmanla ölmek, en büyük gayedir. Son nefeste imanla ölmek için dua etmek çok önemlidir.
Kibir, küfre en yakın, en büyük günahtır; çünkü Allahü teâlâ, (Azamet ve kibriya bana aittir, kim bu hususta bana ortak olmak isterse onu yakarım) buyuruyor. İki felaket vardır ki, bu kötü huylar kimde varsa çok fenadır. Biri inat, biri de kibirdir. Yani ben haklıyım demek ve kendini başkasından üstün görmek Bunlar kâfirde varsa, Müslüman olmasına engeldir. Şayet Müslümanda varsa, son nefeste imansız gitmesine sebep olabilir.
Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u fethettiği zaman, hocası Akşemseddin hazretlerine, Cuma namazını Ayasofya’da kılmak istediğini ve hocasına kendisinin imam olmasını söyler. Ayasofya’yı cami yapmak için seferber olunur. Cuma gününe cami yetiştirilir, cemaat namaza başladığı sırada Fatih Sultan Mehmed Han’ın abdesti kaçar. Tabii sultanın yanında da rastgele insanlar olmaz. Sağında ve solunda da en büyük hocalar, şeyh efendiler saf tutarlar. Kamet getirilir, imam Allahü ekber der. Fatih Sultan Mehmed han, ne yapacağını şaşırır. Abdestsiz namaz kılınmaz. Abdest almaya çıksa izdiham olacak Namaz kılar gibi eğilip kalksa, Cumadan mahrum kalacak. Ya Rabbi, ben ne yapayım şimdi derken, yanındaki bir şeyh efendi firasetiyle vaziyeti anlar. Cübbesini açar, buradan abdest al der. Sultan bakar ki, çeşme var, su var. Acele olarak abdestini alır ve rükûa varmadan önce imama yetişir. Namaz biter, selam verilir, dualar yapılır.
Ertesi gün Fatih Sultan Mehmed Han, hocası Akşemseddin hazretlerini ziyarete gider. Ayrılırken, (Hocam dua buyurun) der. O da, (Allah iman selameti versin) der.
Daha uzun dua bekleyen Fatih Sultan Mehmed Han, şaşırıp kalır. Hocası sorar;
— Ne oldu, beğenmedin mi?
— Bu kadar mı efendim?
— Evladım yetmez mi? En kıymetli dua budur. Dün sana cübbesini açıp abdest aldıran şeyh, bir saat önce öldü; ama imansız gitti; çünkü bu kerametinden dolayı ona kibir geldi.
Akşemseddin seafoodplus.info ve Muhyiddin İbn. Arabi hz’nin Salavat-ı Şerifesi
اللهم صل على محمد النبي المختار عدد من صلىعليه من الاخيار ، وعدد من لم يصل عليه منالاشرار، وعدد قطرات الامطار، وعدد امواج البحار،وعدد الرمال والقفار، وعدد اوراق الاشجار ، وعددفاس المستغفرين بالاسحار، وعدد اكمام الاثمار، ?اوعدد ما كان وما يكون إلى يوم الحشر والقرار، وصلعليه ما تعاقب الليل والنهار، وصل عليه ما اختلفالملوان وتعاقب العصران وكرر الجديدان واستقبلالفرقدان، وبلّغ روحه وأرواح أهل بيته منا تحية وتسليمبياء والمرسلين والحمد ﻟﻠﻪ رب العالمين. ? وعلى جميع
Okunuşu:
Bismillahirrahmanirrahim
Allahümme Salli Ala Muhammedin Nebiyyil Muhtar,Adede Men Salli Aleyhi Minel Ehyar,Ve Adede Men Lem Yusalli Aleyhi Minel Eşrar,Ve Adede Kataratil Emtar,Ve Adede Emvacel Bahar,Ve Adeder Rimali Vel Kafar,Ve Adede Evrakil Eşcar,Ve Adede Fasil Müstağfirine Bil Eshar,Ve Adede Ekmamil Esmar,Ve Adede Ma Kane Ve Ma Yekunu İla Yevmil Haşri Vel Karar,Ve Salli Aleyhi Ma Teakibül Leyli Ve seafoodplus.info Salli Aleyhi Mahtelefel Melevane Ve Teakibül Asrani Ve Kerral Cedidani Ve Estakbelel Ferkadan,Ve Belliğ Ruhani Ve Ervaha Ehli Beytihi Minattahiyyete Ve Teslime,Ve Ala Cemiil Enbiyai Vel Mürseline Vel Hamdülillahi Rabbil Alemin.
Anlamı:
Allahım! Nebimiz Muhammede salat ve selam et; ona salavat getiren iyiler, ona salavat getirmeyen kötüler, yağmurların damlaları, denizlerin dalgaları, çöllerin kumları, ağaçların yaprakları, seherlerde bağışlanma dileyenlerin nefes alış verişleri, haşir ve her şeyin karar kılacağı güne kadar olan ve olmakta olan her şey adedince. Gece ve gündüz birbirini ardı ardına geldiği sürece ona salat et. Sabah ve akşam yer değiştirdiği ve öğle ve ikindi birbirinin yerini aldıkları, seneler yenilendiği, kutup yıldızları doğduğu sürece ona salat et. Bizden onun ruhuna ve ehl-i beytine, bütün nebi ve resullere selam ve tahiyyat ulaştır.
Sıddık Naci Eren hz. Evrad-ı Saadeti ebediyye Cuma evradı syf