flörte söylenecek iyi geceler mesajı / Rusça Aşk Sözleri - Rus Kızlara Romantik İltifat Cümleleri

Flörte Söylenecek Iyi Geceler Mesajı

flörte söylenecek iyi geceler mesajı

Bir eşin sadakatsizlikten nasıl kurtulacağı, kocaların kadın sadakatsizlikleriyle karşı karşıya kaldığı endişeyi dile getirir. Karımın ihanetini affetmeli miyim? İhanetten nasıl kurtulurum? Ailenin normal işleyişi bundan sonra mümkün müdür? Sadakatsizlik teması, sıkça tartışılan ve akut problemlerden biridir. Ve eğer erkek zina daha geleneksel ise, o zaman ortak bir fenomen olarak kadın zina, sadece son zamanlarda tartışılmaya başlandı. Psikologlar, ihanetten sonra daha çok zarar görmüş olan erkekler olduğunu gözlemler.

Vatana ihanet, uzun süredir devam etmekte olan psikolojik problemlerin bir çifti olarak ortaya çıkmasıdır, genellikle bir günde gerçekleşmez. Bu problem ilişkilerde hassas yerleri ortaya koymaktadır. Aslına bakarsan, aslında tamamen zina olan gerçek, evlilik dışı yakın ilişki, yaralanmanın sadece küçük bir kısmı. Ayrıca, karının hayatının bir kısmının kocanın bilgisinin ötesine geçmesi gerçeğine, duygusal mesafeye, ihanete, ilişkilerde sırların tanınmasına da zarar veriyor.

Bu nedenle, bir eşin ihanetini bağışlayıp affetmemeyi merak ederek, bir adam, ihaneti devam eden krizin bir göstergesi olarak kabul ederek, artık hiçbir şeyin değiştirilemeyeceği bir nokta olarak düşünerek kendisi için olumlu bir şekilde çözebilir. Elbette sadakatsizlik gerçeğinden önce, evlilikteki zorluklara kör bir bakış açtınız ve şimdi ikisini de çözmek ya da her ikinizin yarattığı ilişkiyi kırmak için farkındalık ve seçim ile karşı karşıya bıraktı.

Elbette, birçok erkek, özellikle bu konuyu arkadaşlarla tartışırken veya bir eşin ihaneti gerçeği başkaları tarafından bilinirse - eşlerinin ihanetinin affedilmesi gerekip gerekmediği sorusuna son derece olumsuz ve duygusal olarak tepki gösterirler. Burada, bozulmuş gurur ve anında keşfedilen bir yığın katmanın çözülmezliği hissi burada oynuyor.

Ancak tam şu anda, bir araya gelip olanları anlamaya çalışan çift, ilk kez, ilişkilerini daha iyi bir düzeye nasıl aktaracağını bilinçli olarak düşünebilir. İlk defa normal bir diyaloga başlarlar. Eğer ihanetin kendisi smithereens ile olan ilişkisini koparmazsa, o andan itibaren daha işlevsel bir aile kurmak mümkündür.

Karısının ihanetini affetmek mümkün mü?

Bir karının ihanetini affetmeye değer mi? Çeşitli nedenlerden dolayı, bir kadın bu hatayı yapabilir. Ancak, ilişkilerini birleştiren çift, onları takdir ederse, evliliği devam ettirmek adına, genellikle ilişkiyi düzeltme ve yeniden kurma arzusu doğurur. Eğer orada değilse, bu ihanetin karısı yalnızca ilişkileri koparmak için ek bir sebep bulmaya çalışırsa, sorunu kötüleştirir, konuşulmamış olanı belirginleştirir - belki de evlilik zaten “öldü” ve kurtaracak hiçbir şey kalmadı.

Bir eşin ihanetini bağışlayıp affetmeme sorusunu sormak için, bir erkeğin, aile veya arkadaşların tavsiyelerine körü körüne değil, kendi başına yapması gerekir. Sık sık, olayların seyrini etkilemek için bilinçli olsa da kişisel bir nedenleri vardır. Bu şekilde, gizli intikam kendisini boşanmaya, sorunlara teşvik etmeye ve sözde katılımcılığa zorlamada aktif olarak ifade edilen kendini gösterir. Ya da kendisi yalnız kaldı ve kendinize o kadar yalnız algılamamak, yaşam stratejisini sizin aracılığınızı güçlendirmek için aynı yaşam senaryosunu dayatmaya çalışıyor.

Bir erkeğin, karısının ihanetine, evlilikteki krizin bir örneği, yalnızca eşi tarafından değil, karşılıklı katılımıyla yarattığı bir kriz olarak bakması gerekir. Ortaklığınızdan neler beklediğinizi anlayın, neden daha önce bu konuda konuşmadınız, ihanetin daha da imkansız olması için ilişkinize ne getirilmesi gerekiyor? Bu, yalnızca bu sorunu anlamanıza değil, aynı zamanda aile yaşamınızı da zenginleştirmenize olanak sağlar. Bazen evlilik kurtarılamamış olsa bile, bu problemin analizi aşağıdaki açılardan insan için kullanışlı olur, yeni ortaklıklardaki benzer güçlükleri önler, çünkü çoğu zaman erkeğe de bağlıdır.

Bir kez değişmiş bir insanın kesinlikle değişmeye devam edeceği kategorik bir görüş vardır. Ve buradaki adam, bu kadınla bilinmeyen, düzensiz, kontrolsüz bir yaşamdan korkuyor. Bazen sevgi dolu olsa bile, ilişkilerini koparmaya ve bekar kalmaya karar verdiği güven kaybına dayanabilir, ancak bir süre sonra en yakın kadını seçerek, bir partnerle aynı zamanda ilişkiler kurabilir.

Bir adam genellikle bir iş ortağına ihanet etmek gibi zina yaşar - başarısız olduğunda ve yararlarını yan tarafta bulduğunda. Şimdi onunla uğraşmak tehlikeli, çünkü bu durumun bir daha olmayacağına dair güvence almak için. Mantığı takiben kendisini koruyacak bir karar vermeye zorlar. Eğer bu yaklaşım size yakınsa, kadının davranışlarındaki yönelimi ve dürüstlüğü araştırmaya, onun gelecekteki sorunlarının imajını şişirmemeye ve aynı zamanda tarafındaki neyi tatmin etmeye çalıştığını ihtiyaçlarının mantıklı bir şekilde yargılamasına değil, hareketini abartmaya ve reddetmeye çalışmakta fayda var. Ortaklığınızdaki çıkarları ihlal edilmiş olabilir, onun için çok önemli bir şey alamamış olabilir. Sadece ne olduğunu belirleyerek durumu daha nesnel olarak değerlendireceksiniz.

Eşinin ihanetini affetmek ve devam etmek nasıl?

İhanetin ardından aile hayatı var mı? Bağışlama gücü nasıl bulunur? Şu anda ailenizde olup bitenleri hayal etmeyin. Bunu öğren, karının olana karşı tutumunun ne olduğunu öğren. İnsanlar hata yapma eğilimindedir, daha sonra tevbe edecekleri hata yapma eğilimindedir. Özellikle kadın zina, çoğu zaman konuşulmamış problemleri, eşler arasında anlayış eksikliği olduğunu gösterir. Belki de sizi duygusal problemler hakkında bilgilendirmeye çalıştı, onları algılayamadınız ve onlarla ilgili daha fazla konuşmaya devam etmek, ısrar etmek ve çıkmak için cesaret ve direkliği yoktu.

Ya da sizden bir katılım olmadı mı, bir ilişki kurma arzusu? Bu kuru, cansız, esasen biçimsel ilişkiler seçeneğiyle, bir kadın kendini, kocasına gereksiz olarak algılamayacak şekilde algılar. Kendi yaşamındaki boşluğun deneyiminden kurtulmaya çalışan, özellikle katılım göstermeye hazır olan anlayışlı bir erkek arkadaşı varsa, özellikle aile bağlarını koparma ve hile yapma konusundaki isteksizliği ile ateşlenen isteksizliği varsa, üçüncü taraf ilişkilerinden bir çıkış yolu bulabilir.

Prensip olarak kaliteli bir ilişki kurmak istiyorsanız, şimdi bile düşünmeden, bu kadınla ya da gelecekte olsun, kişisel korkuların gözlerine bakmanız gerekir. Ve farketmek istemediğiniz, sadece kararlarınızı takip etmek isteyen gerçekliğin bir parçası olarak tanıyanlar.

Kadınlar, ilişkileri yaşamın ana değeri olarak kabul ederler. Bir eş aldattığında - nadiren sadece başka bir erkekle cinsel ilişkiye ihtiyaç duyulur, bunun yerine dikkat ve yardım için, gerçek bir ilişki ve anlayış bulma çabasıdır. Kadınların sadakatsizliği durumunda, hedonistik ihtiyaçlar ön plana çıkmaz, ilişkiler kurma arzusu ön plana çıkar. Kadınlar daha sıklıkla, orgazmlı kadınlarda erkeklere göre daha fazla miktarda salgılanan oksitosin hormonunun üretimiyle kolaylaştırılan kalıcı bir erkeğe tutunurlar.

Her çift için zina kriterleri bireyseldir. Bazıları için hile yapmak sosyal ağlarda yazışmalar, diğerleri için seks yapmak gerçek bir ihanet değildir. Uygulamada görüldüğü gibi, daha sık ilişkiler sadece ihanet gerçeğinden değil, sonuçlardan dolayı, çiftin sonuç çıkamaması, ilişkilerin daha da yıkımına yol açtığı gerçeğinden yok edilir. Ayrıca, karısına şüphe ve sürekli hatırlatmalar olması durumunda, ihanete bile pişmanlık duyduğunda, ayrılmayı düşünür çünkü unutamazlar, ihaneti affeder.

İki yaygın görüş vardır: Biri - ihaneti affetmek, diğeri affetmek - bu kesinlikle imkansızdır. Erkeklerin düşünceleri genellikle, karının değişerek, özgürlük ya da samimi zevkler aradığı gerçeğinden oluşur. Bununla birlikte istatistikler, ortaya çıktığı üzere aslında ailede olamayacak ilişkileri aradığını doğrulamaktadır. Yıllar süren evlilikten sonra, eşlerin bir ailenin bir sistem olarak varlığını sorumlulukları ile, ancak gerçek samimiyetten yoksun olmasından, aslında ilişkilerden anladığı ortaya çıkar. Üçüncü parti bir ilişki arayan bir kadın, genellikle kendine güven ile ilgili bir sorun yaşar, kendini tam teşekküllü bir kadın olarak yaşama zorluğu, erkek tarafından tanınmayı gerektirir. Evlilikte bulamazsa - tek soru karının başka ilişkileri aramaya başladığı zaman ve gelişip gelişmeyecekleridir.

Kadın zina sorunu, nihayetinde dışarıdan bir değerlendirme alma arzusuna yol açan, kendini tatmin etmekten kaynaklanıyor. Erkeklerin dikkatini ve tanınmasını, bir kadının geçici olarak gücünde bir artış yaşadığı, kendini tamamen hissettiğini hissetmesi. Evlilikte, karşılıklı hislerle bile, eşler zaman içinde birbirlerine alışırlar, kadın kocasından mahkeme almaktan vazgeçer, ancak onlara büyük ihtiyaç duymaya devam eder.

Burada, kişi değiştiğinde, her zaman değişeceği ve tek doğru kararın bir boşluk olduğu görüşüne dayanıyoruz. Evet, eğer içsel psikolojik durumla çalışmazsanız, ihanet sorunu ortadan kalkmayacaktır. Bir kadının sorunu, kendine olan saygısı, kişisel önemi, hayattan zevk alabilmesi, kadın doğasından duyduğu derin tatmin ile çözmesi gerekir.

Eşinin ihanetini affetmek ve devam etmek nasıl? Bir erkek bu kadını neden seçtiğini ve davranış stratejisinin neye benlik saygısı düşük bir kadının davranışlarıyla uyumlu olduğunu anlamalıdır. Bir eşin sizden memnun hissetmesi için ne gerekir?

Eğer karınızın duygusal doğasının dikkat etmesi gerekiyorsa, o zaman zina etmek istemeyen bir koca karısını dinleyebilmeli, konuşmasına izin vermelidir, çünkü duygularını bu şekilde dışarı fırlatır , duygularını paylaşır. Bugün, birçok ilişki sıklıkla erkek yönelimlidir, eşler arkadaş gibi yaşar, iş ortakları olurken, kadınlık gerçeğe dönüşmeden kalır, sadece çocuklarda, nadir evlilik anları ve bizim durumumuzda olduğu gibi yeni taraflarda bir sıçrama bulur. Evliliği kurtarmak için, ilişkinin gerçekliğini nasıl koruyacağınızı öğrenmelisiniz, onları derinleştirin, bu her ikisi için de büyük bir zorluktur.

Bir eşin ihanetini affetme - psikologlardan tavsiye

Eğer karınıza ihanet etmenin gerekip gerekmediğini uzun zamandır düşünüyorsanız ve bu zor problemin analizinde daha ileri gitmeye karar verdiyseniz, psikologların tavsiyesi size yardımcı olacaktır. Karınızla konuştuktan sonra, bir ilişki sürdürmeyi ve birlikte yaşamayı seçtiğinizde, aşağıdaki sorunlarla karşılaşacaksınız.

Muhtemelen sebebi kendinizde kişisel olarak aramaya başlayacaksınız. Olabilir ya da olmayabilir. Aldatan bir adam sık sık kendisini köşeye sıkıştırmaya başlar, her şeyden suçlu olduğunu düşünür ve şahsen bunun böyle olmadığı sonucuna varır. Unut gitsin. Sırayla olduğuna dair olumlu kanıtlar aramaya başla, iş yerinde, arkadaşlarına, akrabalarına nasıl davranıldığını gör. Bunların önemli olduğunu göreceksiniz, bu da başkalarının sizin için değer verdiğinin bir çoğuna sahip olduğunuz anlamına gelir.

Bir erkek vücudunu reddettiğinde, karının ihanetini nasıl affedebilirim? Bu normal bir reaksiyondur. Burada beklemeniz gerekir ve temel düzeyde yaşamak ve bu reddedilme duygularını gidermek için psikoterapiye girmek daha iyidir. Karınızın her kelimesini bir yalan olarak algılamaya, gerçeğe rağmen kirli bir numara aramaya ve niyetlerini açığa çıkarmaya başlayacaksınız. Güvensizliğiniz, karının başkalarının karşılayabileceği şeylerin cehaletine dayanacaktır. Bir insan olarak kendisinin yabancı ve yabancı olduğu hissini bile yaşayabilirsiniz.

Bir eşin ihanetini affetmek nasıl? Psikologların bu konudaki önerileri şöyle: Olayların ilerleyişi için çeşitli seçenekler var. Ya da karınız size davranışlarını ne kadar tutup göstermediğine bakılmaksızın her şeyden şüphelenen bu karmaşık duygusal durumu yönlendirmeye başlayacaksınız - ve sonra ilişkinin kopma olasılığı var, çünkü kendinizi ve onu süreceksiniz. Altı aydan sonra kendinizi hala bir düşünce döngüsü içinde bulursanız - bir psikoloğa gitmeye değiyorsa, çevreyi yalnız bırakmak çok zor. Yoksa iletişim kurmaya ve tartışmaya başlayacaksınız, bu konuyu arkadaşlarınızla, akrabalarınızla yaşayacaksınız. Burada muhatapları dikkatlice seçmelisin. Bir kişi birkaç kez ihanet gerçeği yaşamışsa, durumunuzu olumlu yönde etkilemeyecektir. Vatana ihanet etme ve ilişkileri sürdürme deneyimi olan biriyle konuşmaya değer. Size gönül rahatlığı ve güven verecek, illüzyonlara veda etmenize yardım edecek ve problemin çoğunu oluşturan onlar olacaktır.

Tazminat kanununa uyarak, ihanetten yaşadığınız acıyı iade etmek ve şimdi karınızı karşılığında incinmeye çalışmak istiyorsanız - yarısını daha az iade edin. Sonra duygusal düzlemde olumsuzu telafi edersiniz, sorunu azaltmak için hareket eder, ancak şişirmek için değil.

İzlenme: 36

Автор последних обновлений - Анастасия Горохова (Assyat, на funduszeue.info - Ajse)

ru
и является интеллектуальной собственностью данного ресурса
Редактор – Алейна Чакыр (Aleyna)

Версия: Следите за обновлениями!

Автор последних обновлений - Анастасия Горохова (Assyat, на funduszeue.info - Ajse)


ВСЕ АВТОРСКИЕ ПРАВА ЗАЩИЩЕНЫ!
ALL RIGHTS RESERVED
HER HAKKI SAKLIDIR
© funduszeue.info
1
A
aa! выражает удивление
aba войлок; бурка; войлочный
abajur абажур
abanmak опираться, облокачиваться
abanoz черное дерево, эбеновое дерево
abartı гипербола, преувеличение
abartmak преувеличивать
Abaza абхазец
abdal бродячий дервиш
abdest aptes ритуальное омовение перед молитвой
abdestsiz не совершивший ритуальное омовение
abece азбука
abi старший брат; обращение к старшему по возрасту
abide памятник, монумент
abiye вечернее платье
abla старшая сестра, обращение к девушке, женщине старшей по возрасту
abluka осада, блокада, iktisadi ~ экономическая блокада
abone абонент, подписчик
abraşılık (-ğı) (мед.) проказа
abur cubur вздор, галиматья; мешанина (о пище)
acaba (в вопросительных предложениях выражает удивление, сомнение, нерешительность) интересно;
разве; неужели; ли; а; ~ kim geldi? интересно, кто пришел?
acar сильный, энергичный, смелый, отважный
acayip удивительный, странный, ~ bir hava странная погода; удивительно,странно
acele спешка, поспешность, торопливость; срочный, спешный; ~ telefon konuşması срочный телефонный
разговор
aceleci торопливый, суетливый, нетерпеливый
acemi неопытный, новобранец; новичок
acente агентство; агент; vapur ~si; sigorta ~si страховой агент
acı I 1. 1) горький, 2) перен. пронзительный, пронизывающий; 2. (в разн. знач.) горечь
acı II 1) боль, dış ~ sı зубная боль; 2) страдание; 3) горе
acıbadem – 1. горький миндаль; 2. (арго) хитрый, пронырливый
acıklı 1)печальный, горестный, скорбный; 2) досадный; 3)носящий траур, в трауре
acılı печальный, скорбный, горестный, грустный, ~ gözler печальные глаза
acıkmak проголодаться, acıktınız mı? вы проголодались?, karnım acıktı я проголодался
2
acıma жалость, сострадание, ~ duygusu чувство жалости
acımak 1) болеть (например, о руке, голове); 2) жалеть, сочувствовать, сожалеть;3) прогоркнуть
acımaz безжалостный
acımsı горьковатый
acırga хрен
acısız безболезненный; ~ olarak безболезненно, без боли
acil срочный, спешный, экстренный, ~ çıkış запасный выход; ~ ihtiyaç крайняя необходимость
аcilen срочно, быстро
âcir (ар.) арендодатель; лицо, сдающее в аренду
aciz (aczi) 1) бессилие, немощность, слабость, вялость, 2) неплатёжеспособность
aç I голодный, ~ kalmak голодать, ~ ~ına на голодный желудок; ~ karnına на голодный желудок; ~ bırakmak –
морить голодом
aç II (в разн. знач.) жадный
açacak (-ğı) прибор для открывания бутылок, консервов и т.д.
açar I ключ
açar II аперитив
аçgözlü алчный, жадный, ненасытный
açı угол; аспект, точка зрения
açıcı открывающий, раскрывающий, вскрывающий; iştah ~ возбуждающий аппетит
açık 1) открытый, ~ pencere открытое окно, 2) просторный, широкий, ~meydan широкая площадь, 3)
непокрытый; 4) ясный, ~ hava ясная погода,5) светлый (о цвете) ~ mavi светло-голубой, 6) вакантный; 7)
включенный 2. откровенно, прямо ~ konuşmak говорить откровенно, прямо
açıkça прямо, откровенно
açıkgöz ловкий. расторопный, хитрый; ловкач, пройдоха, плут
açıklama разъяснение, пояснение; заявление, сообщение; дикторский текст к фильму
açıklamak разъяснять, объяснять
açıklık (ğı) 1. простор, 2) открытое место, лужайка 3) астр. азимут 4)отверстие, 5)промежуток, интервал 6)
светлый оттенок (тон) 7)ясная (безоблачная) погода 8)ясность, четкость 9) откровенность, прямота 10)
оголенность, обнаженность, неприкрытость
açıksaçık непристойный, неприличный; полуобнаженный, слишком открытый
açıksaçıklık (-ğı) неприличие, непристойность
açıktan 1) издалека 2) без труда, легко; ~ para kazanmak легко зарабатывать деньги
açılış открытие
açılmak (açılır) 1)открываться (напр. о магазинах, зрелищных мероприятиях) 2) вести, выходить, (напр., о
дверях, окнах) kapı balkona açılır дверь выходит на балкон
açıortay биссектриса

3
açlık (ğı) голод, ~grevi голодовка
açmak 1) открывать; 2) включать, radyoyu aç включи радио; 3) доверять (напр., тайну); 4) рыть; 5) сверлить
açmaz 1. замкнутый, скрытный 2. 1) трудное положение, 2) махинация, плутовство
ad 1) имя, adınız ne(dir)? как вас зовут? как ваше имя?; ~ koymak давать имя, называть; 2. наименование,
название; 3. репутация, слава
ada остров
adacık (-ğı) островок
adaçayı (-nı) шалфей
adale мышца, мускул
adalet (-ti) справедливость; 2) юстиция, правосудие; ~ sarayı дворец правосудия
adaletli справедливый, беспристрастный
adaletsiz неправильный, несправедливый
adam 1) человек, devlet ~ı государственный деятель, iş ~ları деловые люди, бизнесмены, 2) мужчина
adamak I + Д.п., В.п. обещать; давать обет; давать слово
adamak II + Дп. посвящать кому-л., чему-л. (напр. книгу)
adamca 1) численно; 2) по-человечески, по-людски
âdap (-bı) мн. от edep обычаи, традиции; правила, порядки
adaş тёзка
adatavşanı (-nı) кролик
aday кандидат
adçekmek (adçeker) тянуть жребий
adem (ар.) yokluk отсутствие; ~ mesuliyet безответственность; отсутствие ответственности
adenit (-ti) (мед.) аденит, лимфоденит
adet (-ti) 1) число, количество 2) штука
âdet (-ti) 1) обычай, ~olduğu gibi как водится, 2) привычка, 3) менструация
âdeta прямо, прямо-таки, просто
adım шаг
adi простой, обычный, заурядный; низменный, вульгарный
âdil справедливый
adlamak + В.п. называть, давать имя кому-л.
adlı имеющий какое-л. имя, по имени; знаменитый
adli судебный, юридический
adliye юстиция
adliyeci юрист, работник юстиции
adres адрес
adsız без имени / названия

4
af (affı) 1) прощение, извинение, ~ınızı dilerim прошу извинения (прощения); 2) помилование, амнистия
afaroz отлучение (от церкви)
afet (-ti) 1. катастрофа, бедствие 2. красавица
affedebilme возможность прощения
affetmek 1)извинять, прощать, affedersiniz извините, простите; 2) миловать, амнистировать
Afgan афганский
Afganlı афганец, житель Афганистана
afiş афиша, объявление
afiyet здоровье, ~olsun! на здоровье! приятного аппетита
afyon опиум
ağ сеть, сетка
ağa господин
ağabey старший брат
ağaç (-cı) дерево; деревянный; elma ~ı яблоня
ağaçkakan дятел
ağaçlı обсаженный деревьями, с деревьями; ~ arazi лесистая местность
ağır тяжёлый, трудный; медленный; тяжело; неторопливо; ~ ~ медленно, потихоньку, важно; ~ bir iş трудная
(тяжёлая) работа; ~ bir yük тяжёлая ноша, груз
ağırayak (-ğı) беременная, на сносях
ağırlaştırıcı отягчающий; ~ sebepler отягчающие (вину) обстоятельства
ağırlık (-ğı) тяжесть, серьёзность
ağız (ağzı) I рот
ağız (ağzı) II острие, лезвие
ağız (ağzı) III устье, горлышко, горло; ~ı dar şişe бутылка с узким горлом
ağız (ağzı) IV говор, диалект, наречие; ~ çabukluğu скороговорка; satıcı ~ağzı жаргон лавочников
ağızbirliği (-ni) единодушие, согласованность, сговор, ~ etmek договориться, сговориться
ağızlık (-ğı) 1) мундштук, 2) намордник
ağlamak плакать
ağlatmak + В.п. заставлять плакать кого-л.
ağrı боль; ~ durdumu bir ilaç болеутоляющее средство; baş ~sı головная боль; ~ vermek + Д.п. причинять боль
кому-л.
ağrılı 1) болезненный, причиняющий боль (страдания), больной, ~ dişi больной зуб; 2) печальный, скорбный,
страдающий.
ağrımak болеть
ağrısız 1) безболезненный; 2) не знающий печали (забот), неунывающий; ◊ ~baş беззаботный человек.
ağtabaka ретина, сетчатая оболочка, сетчатка

5
ağustos август
ah (выражает сожаление, раздражение, тоску, радость) ах!, ох!, ой!; ~lar çekmek охать, вздыхать
ahali жители, население
ahbap (-bı) друг, приятель
ahdetmek (ahdeder) обязываться, брать на себя обязательства
ahdi договорный, обусловленный договором
ahır конюшня, стойло; хлев
ahiret (-ti) ар. потусторонний (загробный) мир
ahlâk (-kı) мораль, нравственность
ahlâkçı моралист, блюститель нравственности
ahlâkdışı (человек) не признающий этических норм; аморальный, неэтичный
ahlâklı нравственный, благовоспитанный
ahlâksız безнравственный, аморальный; непристойный
ahlat (-tı) дикая груша
ahmâk (-ğı) (арго) дурак
ahmâkça глупо, по-дурацки
ahmâklaşmak глупеть, становиться глупым
ahşap деревянный; ~ ev деревянный дом
ahtapot (-tu) 1) спрут, осьминог; 2) полип, опухоль; 3) приживальщик, нахлебник
ahu дикая коза; антилопа
ahududu (-nu) малина
ahval (-li) - мн. от hal состояние, положение; ~i umumiye общее положение, состояние чего-л.; dünya ~i
международное положение
aile семья, семейство; ~ durumu семейное положение; ~ hukuku семейное законодательство; ~ reisi глава
семьи; ~ sahibi семейный человек
ailece всей семьей
ait 1) касающийся, относящийся; size ~ bir mesele вопрос, касающийся вас; 2) принадлежащий; ona ~ toprak
принадлежащая ему земля; olmak а) касаться, относиться; b) принадлежать
ajans агентство; ticaret ~ı торговое агентство
ajurlu ажурный; ~ çorap ажурные чулки
ak белый (чаще в переносном значении)
akaç (-cı) сток; дренажная труба; дрена; водосток
akademi академия
akademisyen академик
akademisyenlik (-ği) звание академика
akamet (-ti) бесплодие

6
akarsu 1) река, речка, ручей, арык; 2) нитка алмазов или жемчуга
akaryakıt жидкое топливо, горючее
akasya акация
akbaba 1) седовласый старец, глубокий старик; 2) чёрный гриф, бородач
akçe (ар.) деньги
akciğer (анат.) лёгкое; ~zarı плевра; ~zarı kovuğu плевральная полость
akdetmek заключать (напр., мир, договор)
akı течение, поток
akıcı 1) текучий, жидкий; 2) плавный, гладкий; 3) ровный (о почерке); 4) лёгкий (напр., походка).
akıl (aklı) ум, разум, рассудок; память; ~ defteri записная книжка; ~nda kalsın! помни! (не забудь!)
akılcılık (-ğı) рационализм
akıllı умный; kısa ~ недалекий, ограниченный
akılsız неумный, глупый
akım 1) течение, поток; 2) elektrik ~ электрический ток; doğru ~ постоянный ток
akın 1) приток, наплыв, поток; 2) налёт, нападение, набег
akıntı течение, поток
akış течение (в разн. значениях); nehrin ~ı течение реки
akışkan текучий
akışlamak аплодировать
akide 1) вера, вероучение; 2) доктрина; принцип; 3) пустословие, болтовня
akik (-ği) (мин.) агат
аkis (-ksi) 1) отклик, эхо; 2) отражение; 3) обратное; ~ini iddia ediyor он утверждает обратное (тому, что
говорилось)
akit (-kdi) 1) заключение; 2) акт, договор, соглашение, контракт; 3) союз, брак
akkan лимфа; ~ dolaşımı циркуляция лимфы; düğümü лимфатический узел
aklamak 1) делать белым, отбеливать; 2) оправдывать, реабилитировать; прощать
aklanmak 1) становиться белым; 2) перен. выходить чистым; 3)быть реабилитированным
aklî разумный, рациональный; ~ı başında bir kadın разумная женщина
akmak (akar) 1) течь, протекать; литься; 2) сыпаться, высылаться
akmaz стоячий (о воде)
akort (-du) муз. аккорд; настройка (инструмента)
akpelin (бот.) полынь горькая
akraba родственник, родственники
akrabalaşmak породниться, стать родственниками
akrabalık (-ğı) родство, родственные отношения; kan ~ı кровное родство
akrep (-bi) скорпион

7
aksak хромой, прихрамывающий; плохо идущий; отстающий
aksakal аксакал, почтенный старец
aksam части, детали, принадлежности
aksamak прям. и перен. хромать
aksan 1) акцент; 2) ударение
akseleratör ускоритель, катализатор, акселератор
aksesuvar аксессуар
aksırmak чихать
aksi 1) обратный, противоположный; ~ takdirde в противном случае, иначе; ~nе наоборот; 2) упрямый
akşam вечер; вечером
aktarma 1) пересадка, (пассажиров); 2)перегрузка (товаров)
aktif активный
aktör актер
aktris актриса
аkuamarin аквамарин
akü akümülatör аккумулятор
aktüalite 1) актуальность, злободневность;2) текущие события; 3) кинохроника
akustik (-ği) акустика
akyuvar лейкоцит
al алый; ~ bayrak алый флаг (стяг)
ala 1) разноцветный; пёстрый 2) светло-каштановый
alabalık (-ğı) разновидность форели
alabildiğine насколько можно, как только можно, вовсю
alabros стриженный под бобрик (о волосах)
alaca пёстрый (о цвете, ткани)
alacak (-ğı) долг, (который следует получить с кого-л.); sizden ~ım var мне причитается с вас, вы мне должны
alacakaranlık (-ğı) сумерки
alacaklı заимодавец
alan I площадь, площадка; hava ~ аэродром
alan II отрасль, область, поприще, арена; spor ~ında в области спорта; diploması ~ında на дипломатическом
поприще; her ~da во всех областях
alârm 1. тревога; otomatik ~ сигнал тревоги; 2. будильник
alaşım сплав
alay I 1) шествие, процессия; 2) толпа; bir ~ много; толпами, массами; 3) воен. полк
alay II насмешка, издёвка; ~ etmek (ile) насмехаться, издеваться; ~а almak поднять на смех
alaycı насмешник

8
albastı родильная горячка
albay полковник
albeni привлекательность, обаяние, очарование, прелесть
albenili привлекательный, обаятельный, очаровательный
albüm альбом
alçak 1)в разн. знач. низкий; ~ iskemle низкая скамейка; ~ ses низкий голос, бас; 2) низкий,
подлый
alçaklık (-ğı) низкое положение; низость, подлость
alçamak унижать, оскорблять кого-л.
alçı гипс; ~уа almak наложить в гипс; положить в гипс
aldatıcı обманщик, лжец; ложный
aldatmak обманывать; водить в заблуждение
aldırmaz безразличный, безучастный; равнодушный
alegori аллегория
aleksandrit (мин.) александрит
alem 1) знамя, флаг 2) металлическая конструкция в виде полумесяца, шпиль и т. п., прикрепляемые на
минарете, куполе и т. п.
âlem 1) мир, вселённая; 2) мир, круги; spor ~i спортивный мир, спортивные круги; 3) люди, посторонние
alenen (ар.) явно, открыто, публично; на виду у всех; не скрывая
alerji аллергия
alerjık аллергический
alet (-ti) орудие, инструмент
alev (прям. и перен.) пламя; ~ alır воспламеняющийся
Alevî (ар.) шиит
alevlenmek (прям. и перен.) воспламеняться
aleyhtar противник, оппозиционер
alfabe азбука, алфавит; ~ sırasıyla в алфавитном порядке
algı восприятие, перцепция
algılamak воспринимать, познавать
alıcı I покупатель; клиент; приёмник
alıcı II televizyon ~sı телевизионный приёмник
alıç (-cı) рябина обыкновенная; вид боярышника
alık глупый, придурковатый; глупо, ошалело
alım взятие; покупка, закупка
alımlı привлекательный, симпатичный, приятный
alın (-lnı) лоб

9
alındı расписка, квитанция
alıngan впечатлительный, слишком чувствительный, быстро и бурно реагирующий; мнительный; обидчивый
alınganlık (-ğı) чувствительность
alıntı 1) цитата, выдержка 2) заимствование
alışkan привычный; приученный
alışkanlık (-ğı) привычка, навык; fena ~ дурная привычка
alışkı привычка
alışmak привыкать, свыкаться, приучаться
alışveriş купля-продажа, торговля
alim ученый
alkış аплодисменты, овация
alkışlamak + В.п. аплодировать
alkol (-lü) алкоголь
alkollü алкогольный
alkolsüz безалкогольный; ~ içki безалкогольный напиток
Allah аллах, бог; ~ ~ ! боже мой!, бог ты мой!; ◊ ~ bilir бог его знает, неизвестно; ~ senden razı olsun спасибо
тебе; ~а ısmarladık до свидания; ~а şükür слава богу
almak (alır) 1) брать; 2) получать; 3) покупать
Alman немец, немка
Almanca немецкий язык
almanak 1) альманах (сборник); 2) календарь (содержащий астрономические, метеорологические и другие
сведения)
almangümüşü (-nü) мельхиор
alo алло!; ~ ~ neresi orası? алло алло откуда говорят?
alt 1. низ, нижняя часть; 2. нижний; ~ kat нижний этаж; 3) под; внизу; yer ~ında под землёй
altar алтарь
altderi дерма, кожа
altgeçit (-di) подземный переход
altı шесть
altıgen шестиугольник; düzgün ~ правильный шестиугольник
altın золото; золотой
altıncı шестой
altışar по шести; ~ lira по шести лир
altmış шестьдесят
altmışıncı шестидесятый
alyuvar эритроцит, ama но, однако

10
ama но
amaç (-cı) (в разн. знач.) мишень, цель
amalgam амальгама
aman ох!, о боже мой!; помилуй!
amansız беспощадный
amatör любитель; любительский
ambalaj упаковка; ~ etmek упаковывать
ambar 1) склад, хранилище
ambargo эмбарго
amberbaris барбарис
ambulans скорая помощь
amca 1) дядя (со стороны отца); дядя (почитательное обращение к старшим); ~ kızı двоюродная сестра (со
стороны отца); ~ oğlu двоюродный брат (со стороны отца)
amel (ар.) işhal, sürügün понос, расстройство желудка; ~ ilacı слабительное средство
ameliyat (-ti) операция
аmetist (-ti) (мин.) аметист
amin (ар.) аминь! да будет так!
аmir начальник
amonyak аммиак
amortısman 1) амортизация; 2) постепенная выплата долга; 3) выкуп облигаций
ampul 1) лампочка (электрическая); 2) ампула
an миг, момент, мгновение
ana 1. мать; ~ dili родной язык; ~ baba родители; 2. главный, основной; ~ cadde основная (главная)
магистраль
anababa родители
anahtar ключ
anahtarlık (-ğı) брелок для ключей; футляр для ключей
analık (-ğı) 1) материнство; материнское чувство; 2) матушка; 3) мачеха
analitik аналитический
ananet (-ti) (ар.) (анат.) половое бессилие, импотенция
anayasa конституция
anayurt (-du) родина, отечество.
ancak лишь; между тем
andızotu (-nu) (бот.) девясил
ane (ар.) (анат.) лобковая кость
anemi анемия, малокровие

11
anestezi анестезия, наркоз; yerli ~ местный наркоз
angarya принудительные работы
anıt памятник, монумент
aniden неожиданно, внезапно, вдруг
anjin ангина
anket (-ti) бланк анкеты
anlam смысл, значение
anlamak понимать; разбираться; анализировать
anlamdaş синоним
anlamlı имеющий какое-л. значение; многозначительный; знаменательный
anlamsız бессмысленный, абсурдный
anlaşılmak быть понятым
anlaşılmaz непонятный, неясный
anlaşıt (-dı) компромисс
anlaşma соглашение. договор; договоренность; evlilik ~sı брачный договор
anlaşmak объясняться; договариваться; понимать друг друга
anlaşmazlık (-ğı) конфликт, разногласие
anlatı повествование, рассказывание
anlatıcı рассказчик, повествователь
anlatmak объяснять; рассказывать; anlatabildim mi? понятно?
anlayış понимание, сообразительность karşılıklı ~ взаимопонимание
anlayışlı понятливый, сообразительный
anmak упоминать; вспоминать, отмечать
anne мать, мама
anneanne бабушка со стороны матери
anomali аномалия, отклонение от нормы
anonim анонимный
anormal анормальный, ненормальный
ansızın внезапно, вдруг
ansiklopedi энциклопедия
ant (-dı) клятва
antarktik антарктический
anten спутниковая антенна
antepfıstığı (-nı) (бот.) фисташка настоящая
anterit (мед.) энтерит, воспаление тонких кишок
antik древний; Antik Roma Древний Рим

12
antika редкая вещь, редкость; антикварный; странный, чудной
antikor антитело
antipati антипатия
antiseptik антисептический
antlaşma договор
antrenman тренировка
antrenör тренер
anus (анат.) анальное (заднепроходное) отверстие
apaçık совсем открытый
apak совершенно белый
apandis аппендикс
apandisit (-di) аппендицит
apartman дом (многоквартирный)
apar topar поспешно, торопливо; впопыхах
apse абсцесс, нарыв, гнойник
aptal идиот, дурак
ar стыд, смущение
ага I расстояние, промежуток (во временном пространстве)
ara II отношение (между людьми ~lаrı açıktır они в ссоре; onlar ~sında cpеди них
araba повозка, телега; экипаж; автомашина автомобиль
arabacı извозчик, кучер
aracı посредник
aracılık (-ğı) посредничество
araç (-cı) средство
araçsız непосредственный, прямой непосредственно, прямо
aradan с тех пор; с того момента, с того времени
aralık приоткрытый
aralık (-ğı) 1) промежуток, пространство, промежуток времени, время
Aralık (-ğı) декабрь
aralıksız беспрерывный, безостановочный
aramak искать
Arap (-bı) араб
Arapça арабский язык
araştırma исследование
araştırmak 1) обыскивать; 2) исследовать, изучать
arayış поиски; kendini bir ~ поиски себя

13
araz симптом, признак
arazi земля, территория, земельный участок
ardıç (-cı) можжевельник; ~ rakısı можжевеловая водка
ardın (служ. слово) следом;~ ~ назад; задом; пятясь; отступая
ardınca позади, вслед за, следом за, по пятам
argo арго, жаргон, сленг
arı пчела
arılamak + В.п. чистить, очищать, выбирать сор (из крупы)
arıza поломка, неисправность; авария
arif (ар.) понятливый, смышленный, сообразительный
arife канун; bayram ~sinde накануне праздника
aristokrasi аристократия
aristokrat аристократ
aritmetik (-ği) арифметика; арифметический
Arjantin Аргентина
Arjantinli аргентинец, аргентинка
ark (-kı) I оросительный канал
ark (-kı) II 1) арка, свод; 2) электрическая дуга
arka 1. 1) спина; спинка; 2) задняя, обортная сторона; 3) продолжение; ~sı var продолжение следует;
~sında за чём-л., позади чего-л. evin ~sında bahçe var за домом есть сад задний, находящийся за чем-л.
arkadaş товарищ; mesai ~ı друг по переписке; iş ~i коллега,соратник
arkadaşlık (-ğı) дружба, дружеские отношения
arkeoloji археология
arktik арктичеcкий
arlanmak стыдиться, смущаться
armağan дар, подарок; премия
armak (arır) утомляться, уставать, ослабевать
armatör судовладелец
armut (-du) rpyша; дурак, простофиля
arpa ячмень
arsa земельный участок (под постройку)
arsen(ik) мышьяк
arsız бессовестный, нaхaльный, навязчивый.
artı 1. плюс; 2. 1) положительный, позитивный; 2) прибавочный
artık (-gı) I oстаток, излишек; остающийся, лишний
artık II уже, нaконeц

14
artım увеличение, рост
artırma аукцион
artırmak увеличивать, повышать
artmak увеличиваться, повышаться
arya ария
arzetmek (arzeder) представлять; докладывать, сообщать
arzu желание, охота
asalak (-gı) паразит
asalet (-ti) (ар.) 1. знатное происхождение, родовитость, благородство; 2. действие от своего имени
asaleten (ар.) лично от себя; по своей воле
asansör лифт
asayiş 1) порядок, спокойствие; 2) безопасность
asbest (-ti) асбест
asfalt асфальт; асфальтовый
asgarî минимальный
asıl (aslı) 1) оригинал, подлинник; 2) основа, сущность; ~ında В своей ocновe (сущности); funduszeue.infoный,
истинный; 3. именно, как раз
asılmak 1) быть повешенным; 2) виснуть
asılsız беспочвенный, необоснованный
asır (-srı) век
asi непокорный, мятежный, бунтарский; бунтовщик, мятежник; повстанец
asil знатный; аристократический; благородный
asistan ассистент
asit (-di) кислота
asker воин, солдат
askerlik (-ği) – военная служба, воинская обязанность
askı 1) вешалка; 2) подтяжки
asla ни за что, никогда, никоим образом
aslan 1) лев; 2) (перен.) мужественный, храбрый человек
аslında по существу, на самом деле; в действительности
asma висячий; ~ koprü висячий мост
asmak вешать; висеть
aspirator пылесос; всасыватель
aspirin (мед.) аспирин
astar подкладка
astım (мед.) астма
15
astımlı астматик
astragan каракуль
Asuri ассириец
aş еда, пища
aşagı 1. низ; ~da внизу; 2 низкий, нижний; ~ kat нижний этаж; ~ fiyat низкая цена 3. вниз; ◊ ~yukarı около,
приблизительно
aşağılamak 1) понижаться, снижаться, опускаться, падать (о цене, качестве и т.д.); 2) унижаться, опускаться
aşağılık (-ğı) 1. 1) низкое качество; 2) низость; подлость; 3) унижение; 2. простой, грубый
aşama чин, ранг, звание; сан, класс, ступень, степень
aşçı повар
aşçıbaşı (-nı) главный повар; известный кулинар
aşı прививка; вакцина
âşık влюбленный; ~olmak быть влюбленным
aşılamak (прям. и перен.) прививать
aşınmak изнашиваться, протираться, рваться; делаться слабым, слабеть; разъедаться, разрушаться
aşiret (-ti) племя, род
aşırı чрезмерно, очень; чрезмерный, крайний
aşırıcı экстремист
aşırılık (-ğı) чрезмерность, крайность, излишество, излишек; крайняя степень
aşk (-kı) любовь
aşkolsun (междометие) браво! молодец! ну и ну! потрясающе!
aşmak (aşar) преодолевать, переваливать, превышать
at (-tı) лошадь; конь
ata отeц; дед, дедушка
ataerki патриархат
ataerkil патриархальный
atak атака
atamak назначать кого (на должность и т.н.)
atardamar 1) артерия; 2) магистраль, магистральная улица
atasözü (-nü) пословица
ataşe атташе
atatürkçü кемалист
atbalığı (-nı) сом
atelye мастерская, ателье; цex
ateş огонь; (прям. и перен.) жар, пыл; ~ etmek стрелять, вести огонь; ~i var у него есть температура; ◊
~ pahasına по бешенной цене; ~le oynamak играть с огнем. ateşböceği светляк обыкновенный
16
ateşçi кочегар, истопник
ateşkes прекращение огня
ateşlemek 1) зажигать; sobay ~ затопить печь; 2) совершать поджог; 3) стрелять, вести огонь
ateşli 1) огненный; огневой; горящий; 2) имеющий жар; температуру; 3) перен. горячий; пламенный, пылкий, 4)
перен. возбужденный, взволнованный
ateşzede погорелец
аtılgan смелый, отважный, бесстрашный; напористый, предприимчивый, ловкий; дерзкий
atılmak быть брошенным; бросаться, устремляться
atış стрельба
atıştırmak торопливо есть (или пить)
atik ловкий, проворный, расторопный; ловко, проворно, быстро
atlama (прям. и перен.) прыжок, скачок
atlamak прыгать, перепрыгивать
atlet атлет
atlı всадник; кавалерист
atlıkarınca кapyсель
atma метание c.; disk ~ метание диска
atmaca ястреб
atmak (atar) бросать, метать; стрелять; стучать, биться (напр. о пульсе, сердце)
atölye ателье
audit аудит
av oxoтa; рыбалка
aval 1) поручительство в платеже по векселю, аваль; 2) поручитель
avanak (-ğı) дурень, простофиля, простак; остолоп
avans аванс
avantaj выгода
avantürist авантюрист; авантюристический
Avar аварец
avare 1. праздношатающийся, шалопай, бездельник; 2. порывистый (о ветре)
avarya авария
avaryasız безаварийный
avcı охотник
avize люстра
avlamak охотиться; balık ~ ловить рыбу
avlu двор
avrat (-dı) баба, женщина; жена
17
Avrupa Европа
avuç (-cu) ладонь; горсть, пригоршня
avukat (-tı) адвокат
avukatlık адвокатский; ~ ve danışmanlık hizmetleri адвокатские и консультационные услуги
avunç (-cu) утешение
avundurmak утешать
Avusturya Австрия
ay 1) луна; 2) мecяц; bugün ayın kaçı? Какое сегодня число?; hangi aydayız? Какой сейчас месяц?;
şubat ayındayız сейчас февраль
aya святой, святая
ayak (-ğı) I нoгa; aylın ~ босиком
ayak (-ğı) II ножка (нaпp. стола)
ayak (-ğı) III ступень, ступенька
ayakkabı (-nı) бувь
ayakkabıcılık (-ğı) торговля обувью
ayar точность, верность; проба (на благородных металлах
ayarlamak выверять, регулировать
ayaz мoрoз
ayazlı морозный и ясный
aybaşı (-nı) месячный, менструация
ayça молодой месяц, серп Луны
ayçiçeği (-ni) подсолнечник
aydın I светлый; ясный
aydın II интеллигент
aydınlatma освещение
aydınlatmak освещать, делать светлым; разъяснять
aydınlatmış освещённый
aydınlık (-ğı) светлое, освещенной место; светлый
aygıt (-tı) прибор, аппарат; telefon ~ı телефонный аппарат
ayı медведь
ayık трезвый
ayıklamak + В.п. перебирать, сортировать, очищать, выбирать сор (из крупы)
ayıp (-bı) стыд, срам; постыдный, позорный
ayıplamak стыдить, корить; осуждать, порицать
ağırayak (-ğı) беременная, на сносях

18
ayırmak 1) отделять, разъединять, разлучать; 2) различать, видеть разницу; 3) занимать, держать,
выделять (напр. место, билет); bu sandalyeyi size ayırdı он занял этот стул для вас
ayıüzümü (-nü) (бот.) толокнянка, междвежьи ушки
ayin религиозный обряд, религиозная процессия
aykırı противоречащий, идущий вразрез; вопреки, наперекор, вразрез
aylık (-ğı) жалование, плата (за месяц)
aylık месячный ~ dergi ежемесячный журнал; üç~ трехмесячный ребенок
ayna зеркало
aynen в точности, точь-в-точь, буквально
aynı тот же самый, точно такой же; идентичный; ~ zamanda одновременно
ayran айран (напиток)
ayrı отдельный, особый, другой; ~ ~ отдельно, особо, врозь
ayrıca 1) отдельно, врозь; 2) кроме того
ayrılık (-ğı) 1) отделение, разделение; 2) расставание, разлука; 3) разногласие, расхождение
ayrılmak расставаться; уезжать, уходить; расходиться (o супругах)
ayrıntı подробность
ayrışmak разлагаться на составные части; расходиться
aysız безлунный
aytaşı (-nı) лунный камень
az малый, незначительный, небольшой; мало, немного
azalmak уменьшаться, сокращаться
azaltılma уменьшение, сокращение
azaltmak уменьшать, сокращать
azami максимальный; ~ sürat максимальная скорость
azap (-bı) мука, страдание
azar оскорбление, обида, упрёк
azarlama выговор, замечание
azarlamak + В.п. упрекать кого-л.
azgın 1) разъяренный; бешенный, свирепый; 2) непослушный, непоседливый, шкодливый; 3) с
незаживающими ранами
azımsamak + В.п. считать недостаточным; недооценивать, умалять
azın минимум; en ~dan как минимум, по меньшей мере
azınlık меньшинство
azim (azmi) твердое намерение, решимость
aziz 1) дорогой; ~ dostum мой дорогой друг; ~im дорогой мой; 2) уважаемый
aznavur герой, богатырь
19
B
baba отец, папа
babaanne бабушка (по отцу)
babacan добродушный, приятный, симпатичный
babalık (-ğı) отцовство; ~ davası иск об установлении отцовства; ~ testi тест на отцовство
babayiğit (-di) богатырь, молодец
baca труба (дымовая)
bacak (-ğı) нога
bacanak (-ğı) свояк
bacı сестра; (обращение) тетушка, тетка
badana побелка
badanacı маляр
badanalamak белить
badem миндаль
bademcik (-ğı) миндалевидная железа
badiye пустыня; степь; дикая местность
badya бадья, деревянный или стеклянный сосуд
bagaj багаж; el ~i ручной багаж, ручная кладь
bağ I виноградник; сад
bağ II связка; шнурки
bağbozumu (-nu) 1) сбор винограда; 2) время сбора винограда
bağcı виноградарь
bağdaş сидение по-турецки; манера сидеть, поджав под себя ноги
bağımlı зависимый
bağımsız независимый
bağımsızlık (-ğı) независимость, самостоятельность
bağıntı 1) отношения; 2) связь, отношение; 3) пропорция
bağırmak кричать, орать
bağırsak (-ğı) кишка; kalın ~ толстая кишка
bağış дар, подношение; пожертвование; прощение, помилование
bağışıklık (-ğı) 1) иммунитет, 2) броня; льгота, привилегия
bağışlamak 1) прощать, миловать; 2) дарить, жертвовать
bağlaç (-cı) 1) скрепка; 2) союз; 3) тире, дефис
bağlam связка, вязанка, пучок; букет
bağlama соединение; скрепление

20
bağlamak завязывать; завязывать узлом; привязывать; связывать
bağlanmak быть связанным; (перен.) привязываться
bağlantı связь
bağlı привязанный; связанный; зависящий, зависимый
bağlılık (-ğı) привязанность, привычка
bahane предлог, повод; ~siyle под предлогом
bahar весна
baharat специи, пряности
bahçe сад; nebatat ~si ботанический сад; sebze ~si огород; gül ~si розовая плантация
bahçıvan садовник
bahr море
bahsetmek + Исх.п. говорить, упоминать о чем-л.
bahşiş чаевые, подачка
baht (-tı) судьба, доля
bahtiyar счастливый
bakan министр
bakanlık (-ğı) министерство; Adalet ~ı Министерство юстиции; Çalışma ve Sosyal Güvenlik ~ı Министерство
Труда и Социального Обеспечения; İçişleri ~ı Министерство внутренних дел; Kültür ve Turizm ~ı
Министерство Культуры и Туризма; Maliye ~ı Министерство Финансов; Milli Eğitim ~ı Министерство
Национального Образования;
bakaya дезертир
bakıcı смотрящий, наблюдающий;няня, сиделка
bakım присмотр, надзор
bakımlı ухоженный
bakımsız неухоженный, запущенный
bakır медь; медный
bakış взгляд
bakışmak смотреть друг на друга, переглядываться
bakire дева, девственница
bakiye остаток
bakkal бакалейщик
bakkaliye бакалейные товары; бакалейный магазин
bakla бобы
baklava баклава (род турецкого пирога с орехами - сладость)
bakmak (bakar) 1) смотреть, глядеть; 2) выходить (напр. об окнах); bu oda sokağa bakıyor эта комната
выходит на улицу; 3) заботиться о ком-л., ухаживать
21
bakteri бактерия
bal мёд
balaban крупный, большой; толстый, здоровенный
balad баллада
balayı (-nı) медовый месяц
balçık (-ğı) глина
baldır (анат.) голень
baldız свояченица
baldudak методоточивый, сладкоречивый
bale балет; ~ eğitmeni балетмейстер
balerin балерина
balgam мокрота; слизь
balgamî cлизистый
balık (-ğı) рыба
balıkçı рыболов, рыбак; торговец рыбой
balina кит
balmumu воск
balo бал
balon эростат; воздушный шар
balozu нектар
balta топор
baltalı вооруженный топором
balyoz кувалда
bambaşka совсем другой, совершенно другой; совсем по-другому, совсем иначе
band плёнка, лента (для магнитофона)
bandıra штандарт; флаг
bandrol этикетка
bando оркестр
banka банк
bankacı специалист по банковскому делу; служащий банка
bankacılık (-ğı) банковское дело; банковский
banker банкир
banket сиденье (напр, в трамвае, в автобусе)
banliyö пригород
banotu (-nu) (бот.) белена
bant (-dı) лента, скотч; yara ~ı лейкопластырь

22
banyo ванна; купанье
:
baraj плотина
baraka барак
bardak (-ğı) стакан
barınak (-ğı) кров, пристанище; убежище, приют
barış мир; примирение
barışmak мниться, примириться
barışmaz непримиримый
barışsever миролюбивый
bari хоть, хотя бы
barikat баррикада
bariz ясный, явный, очевидный.
baro коллегия адвокатов
barut (-tu) порох
basamak (-ğı) ступенька, подножка
basık сдавленный, сплюснутый
basılı напечатанный, печатный
basımevi (-ni) типография
basın пресса, печать
basınç (-cı) давление
basit простой
baskı 1) давление, нажим; 2) тираж
baskın 1. превосходящий, доминирующий; 2. 1) нападение ; su ~ı наводнение ; 2) обыск
baskül весы для тяжёлых грузов
basma ситец
basmak 1) ступать; 2) печатать; 3) наступить, нагрянуть; 4) жать, нажимать
basur геморрой
baş= главный; старший; başşehir столица; başhekim главврач
baş I голова; глава; ~ dönmesi головокружение
baş II начало; ayın ~ında в начале месяца; ~tan сначала, снова
başabaş (фин.) по номиналу, по номинальному курсу
başak (-ğı) колос
başarı успех, удача
başarılı успешный, удачный, преуспевающий
başarısız безуспешный, неудачный
başarma успешное выполнение

23
başarmak + В.п. успешно выполнять, справляться; заканчивать, доводить до победного конца
başbaşa с глазу на глаз
başbakan премьер-министр
başka 1. другой; 2. кроме, помимо; sizden ~ кроме вас
başkan председатель; глава; президент
başkanlık (-ğı) председательство
başkası (-nı) другое (субстант. прилагательное); ~ına bakma! не смотри на другого!
başkent (-ti) столица, главный город
başkomutan главнокомандующий
başkonsolos генеральный консул
Başkurt (-du) башкир
başlahana кочанная капуста
başlamak (başlar) начинать, приступать; начинаться
başlangıç (-cı) начало
başlıca главный, основной
başlık (-ğı) заголовок, заглавие
başsağlığı (-nı) соболезнование; ~ dilemek + Д.п. выражать соболезнование кому-л.
başsavcı лавный прокурор
başşehir (-hri) столица, главный город
başvurma обращение, запрос
başvuru обращение, запрос; pasaport ~u запрос (о выдаче) паспорта
batak (-ğı) топь, трясина, болото
bataklı болотистый
bataklık (-ğı) болото
batarya батарея
batı запад
batım закат; гибель; gün ~ı заход солнца
batmak (batar) 1) тонуть; 2) садиться, заходить (о солнце)
batmış затонувший
battaniye одеяло (тканьёвое, шерстяное)
bavul чемодан
bay господин
bayan госложа; дама
bayat чёрствый; несвежий; с душком; старый
baygın лишившийся чувств, в обморочном состоянии
baygınlık (-ğı) обморок, потеря сознания; слабость

24
bayılmak 1) лишаться чувств, падать в обморок; 2) обожать кого-что-л., очень нравиться
baykuş сова
bayrak (-ğı) 1) флаг; знамя; 2) эстафета
bayram праздник
baysal спокойный, мирный
baytar ветеринарный врач, ветеринар
baz база, основа
bazan, bazen иногда, порою
bazı некоторые, иные; иногда, порою; ~ ~ иногда, порою, временами
bebek (-ği) грудной ребёнок, младенец
beceri 1) способность, ловкость, умение; 2) успех, удача
becerikli умелый, ловкий, искусный
becermek выполнять, справляться
bedava бесплатный
bedbin пессимист
bedel стоимость; цена
beden тело, туловище
bedesten крытый рынок
beden тело, туловище
beğeni вкус
beğenmek одобрять, нравиться
begonya (бот.) бегония
bej беж, бежевый
bekar холостой, неженатый
bekâret (-ti) девственность
bekârlık (-ğı) холостая жизнь
bekçi стoрож; страж
bekleme ожидание
beklemedik неожиданный, ~ bir haber неожиданная новость
beklemek 1) ждать; 2) сторожить, караулить
bekletmek + В.п. заставлять ждать
bekri горький пьяница, пропойца
belâ несчастье, беда; горе
beledî муниципальный
belediye муниципалитет
beleş (жарг.) на дармовщину, на халяву

25
Belçika Бельгия
Belçikalı бельгиец, бельгийка
belertmek таращить (глаза)
belge документ, справка; doğum belgesi свидетельство о рождении
belgesel документальный
belirli определённый
belirmek 1) показываться; 2) становиться
belirsiz неопределённый; неясный; неизвестный
belirti признак, симптом
belirtmek определять, доказывать
belkemiği (-ni) позвоночный столб, позвоночник
belki мoжет быть, возможно
bellek (-ği) память
belli очевидный, ясный, известный
belsem бальзам
belsoğukluğu (-nu) (мед.) гонорея
bembeyaz совершенно белый
ben I я
ben II рoдинка
bencil эгоист
benimsemek усваивать; присваивать
benzemek походить, быть похожим
benzer похожий; подобный; аналогичный
benzetmek + В.п. делать похожим; путать, принимать за другого; sizi bir başkasına benzettim я принял вас за
другого
benzin бензин
beraber вместе, сообща
beraberlik (-ği) ничья; maç ~le sona erdi матч закончился вничью
beraet (-ti) оправдание
berat (-tı) свидетельство, патент, удостоверение
berbat скверный, дрянной, паршивый
berber парикмахер
berdel обменный брак
bere берет
bereket (-ti) изобилие
bereketli изобильный; благодатный

26
beri 1. эта (ближайшая) сторона; 2. лежащий сторону, ближе; ırmağın ~ yakası этот (ближний) берег реки; 3.
(исходный пункт во времени) от, с; dünden ~ cо вчерашнего дня
berrak – прозрачный, чистый; ~ su прозрачная вода
besbelli совершенно ясный, очевидный; совершенно ясно, очевидно
besin питание, пища
beslemek 1) кормить, вскармливать; 2) разводить, выращивать; 3) прям. и перен. лелеять, вынашивать; fikir
~ вынашивать мысль; ümit ~ питать надежду
beste 1) мелодия; музыка; 2) привязанный
besteci, bestekâr композитор
beş пять
beşinci пятый
beşir приносящий добрую весть; улыбчивый
betonarme железобетон
bevlıyeci уролог
bey господин, бей
beyan заверение; декларация; ~ etmek cообщать, заявлять
beyanat заявление; ~ta bulunmak, ~ vermek – делать заявление
beyanname заявление, декларация; gümrük ~ si таможенная декларация
beyaz белый; ~ kağıt белая бумага; ~ ayı белый медведь; ~ a çekmek переписать набело
beyazlаtma отбеливание; diş ~ отбеливание зубов
beyazpeynir брынза
beyefendi господин, сударь (вежливая форма обращения).
beygir лошадь, ломовая лошадь.
beyin (-yni) мозг
bez полотно, холст, бязь
bezdirmek + В.п., Исх.п. надоедать кому-л. чем-л., раздражать
beze тесто в виде кругляша.
bezelye зелёный горошек
bezgin апатичный, вялый
bıçak (-ğı) нож; лезвие (безопасной бритвы keskin ~ острый нож; kör ~ тупой нож
bıçaklaşmak драться на ножах
bıkılmak становиться в тягость
bıkmak надоедать
bırakılmış бесхозный
bırakmak 1) оставлять, покидать; бросать; 2) переносить (на другой срок); 3) пускать, отпускать.
bıyık (-ğı) усы

27
biber перец; kara ~ чёрный перец; kırmızı ~ красный перец
biberon 1) рожок (бутылочка) для кормления; 2) мундштук ( для курения)
biçare несчастный, бедняга
biçerdöğer комбайн
biçim покрой, фасон, форма; ne ~ adam? что за человек?
biçki кройка; ~ evi ателье мод; ~ kalıbı выкройка
biçmek (biçer) резать; кроить; косить
biftek (-ği) бифштекс
bilanço баланс
bilârdo бильярд
bildirge заявление; повестка, извещение
bildiri сообщение, заявление, коммюнике
bildirilmek сообщаться
bildirim сообщение; извещение; заявление; декларация; işe başlama ~i заявление о приступлении к работе
bildirmek + В.п., Д.п. сообщать что-л. кому-л.; извещать, давать знать
bile даже
bileği брусок, точило
bilek (-ği) запястье
bilemek точить
bilen знающий
bileşik составной, сложный, комбинированный
bileşik (-ği) соединение
bileşim состав, смесь; соединение
bileşke (физ.) равнодействующая сила.
billet (-ti) билет
biletçi билетный кассир; кондуктор
bilezik(ği) браслет
bilgi знание; сведение; özel ~ler личные данные
bilgin учёный
bilgisayar компьютер
bilgisiz несведущий, невежественный
bilhassa в особенности, особо
bilik (-ği) понятливость, смышленность, знание
bilim наука
bilimsel научный
bilinç сознание; разум, рассудок

28
bilinçaltı подсознание; подсознательный; подсознательно
bilinen известный; en ~ самый известный
bilinmek быть известным; быть признанным
bilinmez неизвестный, неведомый
bilirkişi эксперт
billur кристалл; хрусталь
bilmece загадка
bilmek (bilir) знать; уметь
bilya, bilye 1) детская игра в шарики;2) подшипник
bin тысяча
bina здание
binbaşi (-sı) майор
bindirmek 1) посадить (на поезд и т.п.) ;2) наскочить, наехать
binici наездник
binicilik (-ği) верховая езда
bininci тысячный
binmek 1) садиться (на поезд и т .п.); 2) садиться верхом
bir 1) один; 2) какой-то; некоторый
bira пиво
biracılık (-ğı) пивоварение
birader брат; братец, браток (при обращении)
biraz немного
birçok(ğu) многие, большое количество.
bir daha еще раз; с отриц. формой глагола больше не
birden сразу, разом; вдруг, неожиданно.
birer по одному
birey индивид
bireyci индивидуалист
biri(si) некто; кто-то
biricik единственный
birikmek скопляться, собираться
biriktirmek + В.п. копить, собирать
birim единица
birinci 1) первый; ~ gelmek прийти первым, стать первым; ~ si во-первых; 2. наилучший; ~ mal наилучший
товар; 3. первые ряды(в кинотеатре)
birincilik (-ği) первое место; первенство

29
birkaç несколько
birleşik соединённый, объединённый; ~ Аrap Emirlikleri Объединённые Арабские Эмираты
birleşim соединение, воссоединение, aile ~i воссоединение семьи
birleşmek соединяться, объединяться
birleştirmek соединять, объединять
birlik (-ği) 1) единение, единство; iş ~ сотрудничество; 2) союз; 3) подразделение
birlikte вместе
birmi какой-то; Türk ~ какой-то турок
birtakım ряд
birterimli одночлен
bisiklet (-ti) велосипед
bisküvi(t) бисквит, печенье
bistro бистро, ресторанчик, закусочная
bit (-ti) вошь
bitik слабый, немощный
bitim 1) всходы; 2) окончание; конец
bitirmek заканчивать, оканчивать, завершать
bitişke шов
bitişmek соприкасаться, быть смежным, смыкаться
bitki растение
bitkisel растительный
bitmek I кончаться, иссякать;обессилевать, выбиваться из сил
bitmek II расти (о растениях, волосах)
bitpazarı (-nı) толкучка, барахолка
biz мы; ~e нам; ~сe, ~e göre по-нашему, по-нашему мнению, на наш взгляд; ~e gelince что касается нас; ~de
у нас, при нас
bizim наш
bizmut висмут
bizzat cам, персонально , лично ; ~kendisi лично он сам
blok блок; блочный
bluz блузка, кофточка
bobin катушка, бобина, барабан
bodrum подвал; ~ katı подвальный этаж
bodur низкорослый, карликовый
boğa бык
boğaz I горло; горлышко ( напр. бутылки)

30
boğaz II (геогр.) пролив
boğmaca удушье, удушливый кашель
boğmak душить, давить; топить
boğucu удушающий, удушливый
boğuk сдавленный, глухой ( о голосе, звуке)
boğulmak быть задушенным, задохнуться; утонуть
boğum узел, сочленение
boğuntu удушье
boğuşmak 1.)схватить друг друга за глотку, сцепиться 2.)спорить, ссориться
bok гадкий
boks бокс
bоksör боксёр
bol 1.)свободный, широкий 2.)обильный, изобильный
bollaşmak становиться широким (просторным)
bolluk (-ğu) обилие, изобилие
bomba бомба, граната
bomboş пустым пустой, совершенно пустой
bonbon конфеты
bonbonyer конфетница
boncuk (-ğu) синяя бусинка от сглаза; разноцветные бусы
bonfile филе, филейная часть
bono бона, чек, квитанция
bonşans! удачи! желаю удачи!
bora предгрозовой вихревой ветер
boran грозовой дождь, буря
borani борани (кушанье из риса, кислого молока, шпината и др. овощей)
borat (хим.) бура, тетраборат натрия
borazan труба, горн
borç (-cu) долг, заём, задолженность; namus ~u долг чести
borçlu задолжавший, должник
borda борт (судна)
bordro бордеро: ведомость
bornoz купальный халат; бурнус
borsa биржа
borsacı биржевик, биржевой делец
boru трубка; труба

31
borukabağı (-nı) разновидность крупноплодной тыквы
bostаn огород
boş пустой, порожний; незанятый, свободный, праздный; ~ söz пустые слова
boşalmak пустеть, становиться пустым
boşaltmak опорожнять, освобождать; разгружать, выгружать
boşanma развод
boşanmak 1) разводиться (о супругах) 2) начать лить, выгружать
boşboğaz болтливый, не умеющий держать язык за зубами
boşluk (-ğu) пустота; вакуум; пространство; промежуток
Boşnak (-ğı) босниец; боснийский
Boşnakça боснийский язык
boşuna напрасно
bot (-tu) I катер, моторная лодка; ~ gezisi поездка на катере
bot II ботинок; ботинки
boy рост; вышина, высота; длина, протяжение ; размер (линейный); yıllar ~unca на протяжении жизни
boya краска, окраска
boyacı маляр, красильщик
boyalı 1) покрашенный, выкрашенный 2) чищенный (об обуви)
boyamak 1) красить 2) чистить ( об обуви)
boylu какого-л роста; рослый; ~ adam рослый человек; kısa ~ низкого роста ; orta ~ среднего роста; uzun ~
высокого роста
boynuz рог
boynuzlamak бодать
boyun ( ynu) шея ; ~ eğmek повиноваться, смириться
boyuna непрерывно, постоянно
boyunca вдоль (чего-л.); во всю длину (чего-л.); в течение, на протяжении
boyunduruk (-ğu) иго, гнет, порабощение
boyut измерение
boz серый, пепельный
boza буза ( напиток из проса)
bozarmak сереть, посереть
bozdurmak разменивать деньги
bozgun разгром
bozkır степь
bozmak 1)портить, повреждать, расстраивать 2)менять ( деньги) 3)громить
bozuk 1) испорченный, плохой, дурной 2) мелкий , разменный 3) ~para мелкая монета, мелочь

32
bozukluk (-ğu) повреждение, расстройство
bozulmak портиться, ломаться
böbrek (-ği) почка
böcek (-ği) насекомое ; hamam ~i таракан
böğürtlen ежевика
bölge район, сектор, зона
bölme секция, отделение; перегородка; отсек
bölmek делить
bölüm 1) разделение, распределение ; ış ~ü разделение труда 2) раздел , глава ( о книге) 3)отделение
(напр. в больнице)
bölünmez неделимый, неотъемлемый; ~parça неотъемлемая часть
börek (-ği) пирог, пирожок из слоеного теста; çiğ ~ жареный пирожок с мясом, луком и специями; kıymalı ~
пирог с мясным фаршем; sigara ~i пирожок в форме сигары c начинкой из брынзы
böyle такой, такого рода; так, таким образом
böylece так, таким образом
bronşit бронхит
broş брошь
brüt брутто; валовой
bu этот; bununla birlikte вместе с этим; однако; несмотря на это
bucak (-ğı) угол; уголок
buçuk с половиной
budak ветка
budala дурень
budalaca глупо, придурковато
bugün сегодня
bugünkü сегодняшний, нынешний
buğday пшеница
buğu водяной пар
buğulama приготовление пищи на пару
buğulamak выпаривать, готовить на пару
buhar пар
buharlaşmak испаряться, выпариваться
buji свеча
bukadar (наречие) столько
bulamak намазывать, обмазывать
bulandırmak (прям. и перен.) пачкать; мутить

33
bulanık (прям. и перен.) мутный : ~su мутная вода; неясный, пасмурный( о погоде)
bulanmak 1) покрываться чем-л.; пачкаться 2) мутиться, становиться мутным
bulantı тошнота
bulaşıcı заразный
bulaşık 1) заразный ; ~hastalık заразная болезнь 2) грязная посуда; ~makınası посудомойка
bulaşmak пачкаться, грязниться
Bulgar болгарин, болгарка
Bulgarca болгарский язык
bulgur крупномолотая пшеница
bulmaca кроссворд
bulmak (bulur) 1) находиться, доставать 2) разведывать, открывать 3) достигать
bulundurmak иметь (держать) наготове, иметь в запасе
bulunmak (bulunur) 1) быть найденым; Bavul bulundu нашелся чемодан 2) находиться; evde bulunuyor он
находится дома; в соединение с существительным в местном падеже выполняет функцию
вспомогательного глагола: yardımda ~ оказывать помощь, помогать
buluntu находка
buluş открытие ; ilmi ~ научное открытие
buluşmak встречаться, sinizle ne zaman buluşuruz? когда мы с вами встретимся?
bulut (-tu) облако, туча
bulutlu облачный
bulvar бульвар
bumbar кишки для изготовления колбасы
bumburuşuk сильно мятый
bunak впавший в детство, выживший из ума
bunalım кризис, затруднение
bunalımlı кризисный
bura это место; ~da здесь; ~ya сюда ; ~dan отсюда; ~larda здесь, в этих местах( краях); ~sı это место, здесь;
~sı okul здесь школа ; ~sını okuduk artık это мы уже прочитали; ~sına kadar вот во сих пор, вот до этого места
buradan отсюда
buralı здешний
buram: ~ ~ об обильном выделении чего-л. (запах, дым, пот и др.); ~ ~ kokmak издавать сильный запах
burç (-cu) знак зодиака
burçak (-ğı) горошек посевной
burgaç (-cı) водоворот; воздушный вихрь
burgu бурав, буравчик, сверло; штопор
burgulamak + В.п. сверлить, буравить

34
burkmak вертеть, крутить
burma закрученный, витой, спиральный
burkulmak подвёртываться (о ноге)
burs стипендия
burun (rnu) (в funduszeue.info) нос; носовая часть, носок; мыс
buruş морщина, складка
buruşmak (buruşuk) 1) покрываться морщинами, морщиться 2) мяться (о материи) ; bu kumaş buruşur mu?
эта материя мнется?
buruşturmak морщить, комкать, мять; yüzünü buruşturdu он морщил лицо
buruşuk сморщенный; мятый
but (-du) ляжка, tavuk ~u куриная ножка
buyurmak I приказать, повелеть; (вежл.) говорить, сказать bır şey mı buyurdunuz? вы что то сказали?
buyurmak II (вежл.) в значение служебного глагола etmek: teşrıf ~ оказать честь своим посещением
buyruk приказание, приказ, распоряжение
buyurun пожалуйста :gene buyurun! заходите ( приезжайте) снова! kahvenızı buyurunuz! извольте ваш кофе!
sofraya buyurunuz! прошу за стол Şöyle buyurun сюда, пожалуйста ( садитесь, пройдите)
buz лёд
buzağı (-nı) телёнок
buzdolabı (-nı) холодильник
buzkıran ледокол, ледорез
buzlamak покрываться льдом
buzlu покрытый льдом; со льдом
buzul ледник
buzullaşma обледенение
bücür коротышка (о человеке)
büfe буфет
bükme крученые нитки; шнур
bükmek вить, скручивать , сучить; гнуть, сгибать
Bükreş г. Бухарест
bülbül соловей
bülten бюллетень
bünye структура
bürkân вулкан
bürkanî вулканический
büro бюро, контора
bürokrasi бюрократия

35
bürüm покров, слой, оболочка
bürümek + В.п. окутывать, обволакивать
bürünmek + Д.п. погрузиться в; окутываться, обволакиваться
bütçe бюджет
bütün весь, целый, всё ,целиком, совершенно, полностью
bütüncü тоталитарный
bütünleşmek становиться единым целым, объединяться, концентрироваться
bütünlük (-ğü) целостность; территориальная целостность
bütünsel тотальный, всеобъемлющий
büyü колдовство, волшебство, чародейство
büyük 1) большой, крупный 2) великий ; ~ devlet великая держава 3) старший , ~ ana (anne) бабушка, ~ baba
дедушка
büyükelçi полномочный посол
büyükelçilik (-ği) посольство
büyükısırgan (бот.) крапива двудомная
büyüklük (-ğü) величина, численность
büyükmek вырасти, стать большим; стать больше (выше, старше)
büyükşehir большой город
büyülemek + В.п. околдовать, очаровать
büyüleyici обаятельный, чарующий, волшебный
büyültmek + В.п. увеличивать; fotoğrafı ~ увеличивать фотографию
büyümek становиться большим ; увеличиваться ; расти, вырастать
büyüteç (-ci) увеличительное стекло, лупа
büyütmek + В.п. увеличивать, делать большим
büzmek стягивать, сжимать, суживать
büzülmek стягиваться, сжиматься, суживаться, сокращаться, садиться

36
C
cacık (-ğı) салат из свежих огурцов и йогурта
cadaloz сварливая женщина, мегера, фурия, старая карга
cadde улица, проспект
cahil невежественный, тёмный; неграмотный; неопытный , зелёный
caiz дозволенный, разрешённый
caka (арго) выпендрёж, важничанье
cam стекло; стеклянный
cambaz акробат; канатоходец;) жонглёр
cami (î) мечеть
camia община; содружество
camlı cтеклянный, застеклённый ( например о шкафе)
can 1) душа, жизнь 2) прелестный , милый Ne ~ çocuk ! какое милое дитя! ; ~a yakın симпатичный, приятный :
~ım дорогой, милый ( при обращение) : ~dan а) от всей души, от всего сердца , искренне ; б) искренний : ~dan
dılerım желаю от всего сердца ; ~ı sıkılmak а) скучать, тосковать б) (исх.) надоесть, наскучить : bundan
~ı sıkıldı это ему надоело : ~ı ıstemek хотеться : ~ı bır şey ıstımıyordu ему ничего не хочется
canan возлюбленная, возлюбленный
canavar хищник, зверь
canciğer закадычный, задушевный; ~ dost закадычный друг
candan от всей души, искренне, сердечно
canevi (-ni) сердце, грудь; (перен.) центр; самое уязвимое место
cani (перс.) уголовный преступник; убийца
canilik (-ği) преступность; убийство
canavarca зверски, жестоко, свирепо
cankurtaran ~ кemerı спасательный пояс : ~ otomobili машина скорой помощи : ~ sandalı спасательная лодка
: ~ sımıdı спасательный круг : ~ yeleğı спасательный жилет:
canlandırmak + В.п. оживлять, приводить в чувство; возрождать; воскрешать в памяти
canlanmak 1) оживать, приходить в себя 2) оживляться
canlı живой; живо одушевлённый; подвижный, бойкий; выразительный; ~ оlarak
cansız бездыханный , бесчувственный, мертвый; вялый, интертный, безжизненный; неодушевлённый
cari текущий; ~ ay текущий месяц; ~ gider ödenekler ассигнования на текущие расходы
casus шпион
casusluk (-ğu) шпионаж
caz джаз; джазовый; ~ müziği джазовая музыка
cazip (-bi) cazibeli привлекательный , вызывающее интерес предложение

37
cebir (-bri) I насилие, принуждение
cebir (-bri) II алгебра
cebren силою, насильно, принудительно
cebri принудительный
cefa мучение, мука, страдание
cehalet невежество, незнание
cehennem ад
ceht (-di) çaba старание, усердие
ceket (-ti) пиджак, куртка
celse заседание, сессия
cemaat (-ti) приход, община; прихожане
cemiyet общество, ассоциация, лига
cenabet (-ti) осквернённость, ритуальная нечистота
cenaze покойник; ~ alayı похоронная процессия; ~ arabası катафалк; cenaze ~ı заупокойный намаз (по
мусульманину)
cendere пресс, вал
cenin зародыш, плод, эмбрион
cenk (-ği) сражение, битва
cennet (-ti) рай
cep (bi) 1) карман ~ telefonu мобильный телефон
cephane боеприпасы, боекомплект
cephe лоб, чело; фасад; фронт; сторона
cerahat рана; гной, сукровица
cerep (-bi) (мед.) чесотка, парша, короста
cereyan 1) (в разн. знач.) течение; solcu ~lar полит. левые движения: 2) поток, ток ; hava ~ı поток воздуха,
сквозняк ; elektrik ~ı электрический ток; 3) движение, ход
cerrah хирург
cesaret смелость, храбрость, отвага, мужество; ~ almak (bulmak) набраться смелости
cesaretli смелый, храбрый, отважный, мужественный
ceset (-di) труп, тело (покойника)
cesur смелый, храбрый, отважный, мужественный
cetvel таблица; список; линейка; ~ tahtası линейка
cevabî ответный; ~ mektup ответное письмо
cevap (-bı) ответ
cevher 1) руда; bakır ~i медная руда; 2) драгоценность
ceviz 1) орех; ~ ağacı ореховое дерево; 2) ореховый, из орехового дерева

38
ceylan газель
ceza наказание, кара; взыскание; ağır ~ (юр.) строгое наказание; ~ emri судебный приговор; ~ Kanunu
Уголовный кодекс; ~ vermek + Д.п. наказывать кого-л.; налагать взыскание на кого-л.; hapis ~sı тюремное
заключение; para ~ sı денежный штаф
cezaevi (-ni) тюрьма
cezaî (уголовно) наказуемый, заслуживающий наказания; ~ sorumluk уголовная ответственность; ~ mesele
уголовное дело
cezalandırmak наказывать, карать
cezalanmak быть наказанным, наказываться
Cezayirli алжирец; алжирский
cezve кофейник (для варки кофе по-турецки)
cılız чахлый, худой; слабый
cımbız ~ пинцет
cımbızlamak + В.п. выщипывать щипчиками (пинцетом)
cırcırböceği сверчок домовой
cırlak фистула, фальцет
cıva ртуть
cıvata болт, винт
cıvıltı щебетание, чирикание
cızbız мясо, жаренное на жаровне, вертеле
cızıltı шипение
cızırdamak шипеть
cibin муха, москит, комар
cibre виноградные выжимки, гуща, осадок
cici красивый, прелестный
cidden серьезно, не на шутку, всерьез
ciddi серьезный; ~ bir sevgi настоящая любовь
ciğer печень; ливер
cihan мир, земля, вселенная
cihaz аппарат, прибор
cilâ лак
cilâlamak лакировать, полировать; наводить глянец
cilt (-di) I кожа
cilt (-di) II переплет; том
cilve кокетство
cimnaz гимназия

39
cimri скупой, скаредный
cin джин, дух, демон
cinaî уголовный, преступный; ~ şube уголовная полиция
cinas (ар.) игра слов, каламбур; ~ yapmak острить; söz ~sı игра слов, двусмысленность
cınasçı остряк
cınaslı двусмысленный, иносказательный
cinayet (-ti) преступление, злодеяние; ~ davası уголовный процесс; ~ mahkemesi уголовный суд
cinnet (-ti) безумие, сумасшествие
cins I род; сорт; порода; породистый; ~ bir köpek породистая собака
cins II пол; erkek ~si мужской пол
cinsel половой, сексуальный
cinsibir единоплеменной, одной породы
cip джип
cips чипсы, хрустящий картофель
cirit (-di) дротик, метательное копьё
cisim (-smi) тело
civan юноша
civar 1) окрестность, предместье; округа; ~ında а) в окрестностях чего-л.; б) около, приблизительно; beş
milyon lira ~ında около пяти миллионов лир; 2) соседство, близость
civciv цыплёнок (только что вылупившийся из яйца)
cizgili полосатый, в полоску
coğrafya география
cop дубинка (полицейская)
coşku энтузиазм, воодушевление; экстаз, волнение
coşkun 1) возбужденный, взволнованный; пылкий, буйный; 2) бушующий (о ветре, море и т.н.)
coşkunca бурно, азартно
coşmak возбуждаться, волноваться; 2) расходиться, разбушеваться (о ветре, море и т.н.)
cömert (в разн. знач.) щедрый; ~ toprak щедрая земля
cömertçe щедро
cömertleşmek расщедриться
cuma пятница
cumartesi суббота
cumhurbaşkanı президент
cumhuriyet (-ti) республика; Türkiye ~i турецкая республика
cumhuriyetçi республиканец
cunta хунта; askeri ~ военная хунта

40
cübbe мантия; avukatlık ~ адвокатская мантия
cüce карлик, лилипут; маленький, низкорослый, карликовый
cümbüş развлечение, веселье
cümle 1) фраза, предложение; 2) весь
cürüm (-rmü) преступление, правонарушение; вина, проступок, провинность
cüzdan I кошелёк, бумажник; папка
cüzdan II удостоверение, свидетельство; hüviyet ~ı удостоверение личности; evlilik ~ı свидетельство о браке;
sağlık ~ı справка о состоянии здоровья

Ç
çaba усилие; старание; усердие
çabalamak прилагать усилия, стараться; силиться
çabuçak очень быстро, мигом, в один момент
çabuk быстро, скоро, живо; быстрый, скорый
çaçabalığı (-nı) шпроты
çaçaron краснобай, горлопан, крикун
çaçaronluk (-ğu) краснобайство, горлопанство
çadır палатка, шатёр
çafçaf показуха
çafçaflı вычурный, показной
çağ период, эпоха, век, возраст, время
çağanoz yengeç краб
çağdaş современник; современный
çağırmak 1) звать, вызывать; 2) созывать; призывать; приглашать; askere ~ призывать в армию; düğüne ~
приглашать на свадьбу; geri ~ отозвать (напр. посла)
çağlayan небольшой водопад
çağrı 1) приглашение; 2) воззвание; призыв
çağrışmak ile перекликаться, перекрикиваться; орать, кричать, галдеть
çakal шакал; (арго) шельма, пройдоха
çakıl галька, мелкий окатыш; гравий
çakır голубой, серовато-голубой
çakmak (-ğı) I зажигалка
çakmak II 1) забивать; çivi ~ забивать гвозди; 2) сверкать (о молнии); şimşek çaktı сверкнула молния
çakşir мужские шаровары
41
çalar с боем, бьющий; çalar ~ı будильник
çalgı музыкальный инструмент
çalgıcı музыкант; оркестрант
çalı кустарник, кусты
çalıkuşu птичка певчая
çalınmak быть украденным
çalınmış краденый, ворованный
çalıntı украденная, ворованая вещь; ~ cihaz краденый аппарат
çalışkan трудолюбивый, прилежный, старательный
çalışma работа; ~ saatleri рабочие часы
çalışmak 1) работать, трудиться; 2) стараться; 3) заниматься; derse ~ готовить уроки; matematiğe ~
заниматься математикой, готовить уроки по математике
çalkalamak, çalkamak 1) взбалтывать, взбивать; 2) полоскать
çalmak 1) бить, стучать; kapıyı ~ стучать в дверь; 2) воровать, красть; 3) играть (на музыкальном
инструменте); keman ~ играть на скрипке; 4) звонить; telefon çalıyor телефон звонит
çam сосна
çamaşır бельё; стирка; ~ makinası стиральная машина
çamçarşı кругом, со всех сторон
çamfıstığı кедровый орех
çamur грязь; глина; ~ banyosu грязевые ванны
çan колокол; ~ çalıyor звонит колокол
çanak (-ğı) глиняная чашка, миска
çanaksı напоминающий чашу, чашеобразный
çancı звонарь
çanta сумка; портфель; sırt ~ sı рюкзак; yol ~sı дорожная сумка
çap (-pı) диаметр, поперечник; калибр; размер
çapa цапка, мотыга; киркомотыга; рыхление
çapak (-ğı) 1) глазной гной; 2) обсечки; 3) заусенец, гарт, окалина (на металле)
çapalamak копать, рыхлить
çapkın волокита, женолюб, распутник, бабник; блудливый, похотливый
çapkınlaşmak стать повесой, волокитой, бабником; распуститься, избаловаться
çapkınlık (-ğı) волокитство, распутство, блудливость
çаргаz перекрещивающийся, скрещивающийся
çapul грабёж, разбой
çaput лохмотья, ветошь; тряпка
çarçabuk быстро-быстро, мигом, молниеносно

42
çаге средство; выход (из положения); başka ~si yok другoго выхода нет; ~sine bakmak найти выход из
положения; ◊ ne ~! ничего не поделаешь!
çaresiz безвыходный, безнадёжный; поневоле; ~ kalmak быть в безвыходном (безнадёждном) положении
çark (-kı) колесо
çarkıfelek I (-ği) (бот.) пассифлора, страстоцвет
çarkıfelek II (-ği) фейерверк
çarkıfelek III (-ği) (перен.) судьба
çarmıh крест
çarnaçar волей-неволей, хочешь не хочешь
çarpık кривой, перекошенный
çarpıntı удар, биение, yürek ~sı сердцебиение
çarpışma столкновение, стычка
çarpışmak 1) сталкиваться, наталкиваться друг на друга; 2) (ile) сражаться, биться, бороться
çarpma столкновение
çarpmak 1) налететь, наскочить, наехать; 2) биться
çarşaf простыня
çarşamba среда (день недели)
çarşı рынок (крытый), торговые ряды
çatal вилка (столовая); раздвоенный, разветвлённый
çatallanmak раздваиваться, разветвляться
çatı кровля; ~ altı мансарда
çatık нахмуренный (о бровях)
çatırtı треск
çatışma столкновение, конфронтация, конфликт
catışmak ile спорить, препираться с кем-л.
çatlak (-ğı) (прям, и перен.) трещина; треснувший, лопнувший
çatlamak (прям, и перен.) треснуть, лопнуть
çatmak 1) нападать, выступать с нападками; 2) примётывать
çatra patra кое-как; через пень колоду
çavdar рожь
çavuş глашатай; унтер-офицер, сержант
çay чай
çaydanlık (-ğı) чайник
çayevi (-ni) çayhane чайная
çayır луг
çayırkuşu (-nu) жаворонок

43
çaylak (-ğı) коршун
Çeçen чеченец, чеченка
Çenence чеченский язык
çek (-ki) чек; seyahat ~i дорожный чек
çekap профилактический осмотр; профилактика
çekecek (-ği) рожок (для надевания обуви)
çekici тягач, буксир
çekiç (-ci) молот; молоток
çekiliş тираж, розыгрыш
çekilme оставка; geri ~ отступление
çekilmez несносный, невыносимый
çekim притяжение; yer ~i земное притяжение
çekimser воздержавшийся (при голосовании)
çekingen стеснительный; осторожный; сдержанный
çekinmek + Исх.п. воздерживаться; стесняться
çekirdek (-ği) 1) косточка, зёрнышко, семечко (в плодах); 2) ядро; ~ enerjisi ядерная энергия; atom ~ i
атомное ядро
çekirge саранча; ~ kuşu скворец
çekişmek ссориться, ругаться
çekmece 1) ящик 2) бухта
çekmek (çeker) 1) тянуть, тащить; привлекать; birinin dikkatini ~ привлекать чье-л. внимание; 2) вытаскивать,
выхватывать; 3) втягивать, вдыхать; sigara dumanını ~ втягивать дым папиросы; 4) отзывать (напр, посла); 5)
брать, снимать со счёта; bankadan para ~ брать деньги из банка; 6) чертить, проводить (напр. линию); 7)
выносить, испытывать; bu adam çok çekti этот человек много пережил; 8) подвергать, привлекать; sorguya
подвергать допросу; 9) натягивать, надевать (напр, обувь); 10) садиться (о материи); ◊ bayrak ~ поднимать
флаг. 11) принимать (о сигнале тел.) burada telefonum çekmiyor. – у меня тут телефон не ловит (сигнал)
çekmemezlik (-ği) нетерпимость; зависть
çekmez не вытягивающийся, не садящийся при стирке (о материи)
çelenk (-ği) венок
çelgi головной платок
çelik (-ği) сталь; стальной
çelim осанка, телосложение
çelimli хорошо сложенный, статный, осанистый
çelimsiz плохо сложенный, с плохой осанкой, неказистый (человек)
çelişiklik противоречивый; противоречие
çelişmek ile противоречить чему-л., кому-л.

44
çelme подножка
çember 1) круг, окружность; 2) обруч; железное кольцо; 3) котёл
çemen тмин обыкновенный
çene челюсть; подбородок; ~ kemiği челюстная кость; alt ~ нижняя челюсть; üst ~ верхняя челюсть
çenebaz болтливый
çengi танцовщица
çengel крючок
çentik выемка, зарубка, щербина; насечка
çerçeve 1) рама; оправа; gözluk ~si оправа для очков; 2) рамки
çerçi торговец вразнос, лоточник; галантерейщик
çerez закуска (перед едой)
çerezlenmek перекусывать, закусывать
çerezlik (-ği) то, что годится для закуски
çerge палатка; шатёр; çingene ~si цыганский шатёр
Çerkez черкес; черкесский
çermik (-ği) горячий источник; лечебные воды; водолечебница
çerviş топлёное сало; сок (жижа) приготовленного блюда
çeşit (-di) вид, сорт; ассортимент; ~ ~ разный-разный, всевозможный
çeşitli разные, различные, разнообразные
çeşitlilik (-ği) разнообразие
çeşme 1. источник (воды); фонтан, водоем; musluklu ~ (водопроводная) колонка; 2. кран (в раковине)
çete отряд (партизан, повстанцев) банда, шайка
çeteci повстанец, партизан
çetin (в разн. знач.) трудный, сложный; ~ mesele сложный вопрос; ~ mizaç трудный характер; ◊ ~ ceviz
крепкий орешек
çevik быстрый, подвижный
çeviren переводчик
çeviri перевод; ~ yapmak делать перевод
çevirme I жаренный на вертеле; kuzu ~si жареный барашек, барашек, жареный на вертеле
çevirme II перевод; Türkçe’den ~ bir eser произведение, переведённое с турецкого языка
çevirmek 1) поворачивать, переворачивать; 2) крутить, вращать; 3) возвращать, отправлять обратно; 4)
переводить (на другой язык); 5) перелицовывать (одежду); 6) превращать во что-л.
çevirmen переводчик
çevre круг, окружность; округ, округа
çevriyazı транскрипция
çeyiz (-ği) приданое

45
çeyrek (-ği) четверть
çıban чирей, нарыв
сığ лавина (снежная)
çığırtkan зазывала
çığlık (-ğı) крик, вопль
çıkagelmek вдруг появиться; неожиданно прийти
çıkar I расчёт, выгода, польза, интерес; ~ gözetmeden бескорыстно
çıkar II путь, способ; выход
çıkarmak 1) вынимать, вытаскивать, извлекать; 2) выводить; выдворять; увольнять; 3) протянуть, дожить; 4)
(воен.) asker ~ высаживать десант; 5) опубликовывать, издавать, выпускать; 6) производить, добывать; 7)
вывозить (товары); 8) вымещать (напр, злобу); ◊ ses çıkarmamak не возражать, молчать, 9) вычитать
çıkarsever материалист, меркантильный человек
çıkarsız бессеребренник
çıkık (-ğı) вывих; вывихнутый; выступающий (наружу)
çıkış выход, выезд (с территории)
çıkmak (çıkar) 1) выходить; 2) подниматься, взбираться; 3) отправляться; yola ~ отправляться в путь; 4)
появляться (неожиданно); 5)стоить, обходиться; 6) исполнять роль; Otelloya ~исполнять роль Отелло; 7)
вести, следовать; bu yol nereye çıkar? куда ведёт эта дорога?; 8) оказаться; bu kumaş çürük çıktı эта материя
оказалась гнилой; 9) выходить, издаваться, выпускаться; bu gazete nerede çıkıyor? где издаётся эта газета?;
10) кончаться, проходить, завершаться; kış çıktı зима кончилась; 11) повышаться (о цене); 12) всходить,
восходить (о небесных светилах); 13) получать вывих; ayağım çıktı я вывихнул ногу; paradan ~ издержаться,
истратиться; ortaya ~ возникать, вставать (о вопросе)
çıkmaz тупик, безвыходное положение
çıldırmak сходить с ума, лишаться рассудка
çılgın безумный, сумасшедший; безрассудный; безумец
çınar чинара, платан
çini фаянс, изразец
çıplak голый, обнаженный
çıra смольё, сосновая щепа (лучина)
çırak (-ğı) ученик, подмастерье
çırçır 1) хлопкоочистительная машина; 2) родничок; 3) треск
çırpınmak трепетать, трепыхать; биться, извиваться; 3) метаться
çırpmak + В.п. трясти, вытряхивать; взбивать; ~ çırpmak выбивать ковры
çıtırdamak издавать треск (хруст); трещать; хрустеть
çıvgın 1) дождь со снегом и ветром 2) молодой побег, росток
çıyan (зоол.) сколопендра

46
çiçek (-ği) 1) цветок; 2) оспа
çiçekçi продавец цветов
çiçeklik (-ği) ваза для цветов, цветочная клумба, цветник, цветочный горшок
çift пара; парный
çiftçi земледелец,фермер
çiftçilik (-ği) земледелие, сельское хозяйство
çifte I парный, двойной; двухвесельный
çifte II двустволка
çiftleşmek 1) соединяться в пары; делаться парным, сдваиваться; 2) случаться, спариваться
çiftşik (-ği) ферма, хозяйство, поместье
çiğ сырой, не варённый, недоваренный
çiğnemek 1) жевать, разжёвывать; 2) топтать, мыть (ногами); 3) давить
çiklet (-ti) жевательная резинка
çikolata шоколад
çil I рябчик
çil II веснушки
çile моток (ниток и т.п.)
çilek(ği) земляника, клубника
çilingir слесарь
çilli веснушчатый, в веснушках, в пятнах
çim трава в саду (на газонах)
çimdiklemek щипать, отщипывать
çimen 1) зелень, трава, мурава; дёрн; 2) луг, лужайка, газон
çimento цемент
Çin Китай
çinbeyazı цинковые белила
çingene цыган
çini 1) изразцы (для облицовки стен и т.н.); изразец, кафель; 2) фарфор; фаянс
çinicilik керамика, гончарное искусство.
çinko 1. цинк; 2. цинковый
Çinli китаец
çipçiğ - совершенно сырой, совсем сырой
çirk (-ki) грязь, нечистоты
çirkin некрасивый, безобразный; некрасиво, безобразно
çiselemek моросить
çiş моча

47
çit изгородь, плетень, забор; ограда
çivi гвоздь
çiy роса
çizelge разлинованная бумага; расписание, график; таблица
çizer ressam - художник
çizgi линия, черта
çizme сапог
çizmek (çizer) проводить линию, линовать; вычёркивать, стирать
çoban пастух
çocuk (-ğu) ребёнок, дитя; парень
çocukluk (-ğu) детство, детские годы; ребячество
çoğalmak увеличиваться, расти (в числе), размножаться
çoğaltmak увеличивать (в числе), размножать
çoğunluk (-ğu) большинство
çok(ğu) много; очень
çorak(ğı) солончак; солончаковый, неплодородный (о почве)
çorap(bı) чулки, носки
çorba суп, похлёбка
çökelti осадок, отстой
çökmek 1) опускаться; 2) обваливаться, обрушиваться; 3) впадать, вваливаться (о щеках, глазах).
çöküntü I оседание; обвал; обломки, развалины, руины, разрушения; впадина
çöküntü II отбросы, подонки
çöküntü III (перен.) падение, крушение, крах
çöl пустыня
çölümsü в виде пустыни, пустынный, пустынообразный; полупустынный
çömertçe щедро
çömlek (-ği) горшок (глиняный)
çöp 1) щепочка; былинка; 2) мусор
çöplük (-ğü) свалка
çörek (-ği) чурек (лепёшка из пресного теста)
çörten жёлоб
çözelti раствор
çözmek 1) развязывать, распутывать; расстёгивать; 2) решать, разрешать (напр. проблему, задачу)
çözülmek 1) развязываться; 2) растворяться
çözüm решение, разрешение (напр. проблемы, задачи)
çubuk (-ğu) 1) прут; 2) трубка, чубук

48
çuha сукно
çukur 1) яма, впадина; овраг; 2) ямочка (на щеках); 3) могила
çul грубая шерстяная ткань; шерстяная попона
çuval мешок
çünkü потому что, так как
çürük (-ğü) гнилой, прогнивший; испорченный; непрочный; синяк
çürümek гнить, разлагаться, портиться
çürümüş гнилой, сгнивший, прогнивший

49
D
da/de тоже; также; и
dadaş (разг.) брат; парень, браток (обращение)
dadı няня, нянька
dağ гора
dağar кожаный мешок; глиняный сосуд с широкой горловиной
dağcı альпинист
dağılmak 1) рассеиваться, расходиться; 2) быть розданным, быть распределённым
dağınık 1) рассыпанный; распылённый; 2) разбросанный; неубранный, в беспорядке
Dağıstan дагестан
Dağıstanlı дагестанец
dağıtım распределение, раздача
dağıtmak 1) рассеивать, развеивать, разгонять; 2) раздавать, распределять
dağlı горец
dağlık горный, гористый
daha ещё; всё ещё; более; ~ güzel более красивый, красивее
dahi и, также, даже; bunu ben ~ biliyorum этого и я знаю
dâhi гениальный (чаще о человеке); гений (о человеке)
dahil внутренность, внутренняя часть; включая, включительно
daima постоянно, всегда
daimi постоянный
dair о, относительно
daire I круг, окружность; ~sinde в рамках чего-л.; bu esaslar ~sinde в рамках этих положений
daire II квартира; ayrı ~ отдельная квартира
daire III департамент, отдел; pasaport ~si паспортный отдел
dairevi круглый
dakik 1) тонкий; 2) точный
dakika минута
daktilo 1) (~bayan, ~hanım, ~kız) машинистка; 2) машинопись; ~ makinesi пишущая машинка
dal ветвь, ветка; отрасль; bilim ~ отрасль науки
dalak (-ğı) селезёнка
dalaş скандал; драка
dalga (в разн. знач.) волна; вал (водяной); uzunluğu длина волны; ses ~sı звуковая волна
dalgakıran волнорез
dalgalandırmak 1) волновать; 2) развевать, колыхать

50
dalgalanmak волноваться, покрываться волнами; колыхаться, развеваться
dalgıç (-cı) водолаз
dalgın задумчивый; рассеянный
dalgınlık задумчивость; рассеянность
dalış погружение на глубину, дайвинг
dalkavuk льстец; подлиза
dalmak погружаться, опускаться; denize ~ нырять, погружаться в море; işe ~ погружаться в работу
dalya георгин
dam крыша
dama шашки (игра)
damak (-ğı) нёбо
damar 1) (в разн. знач.) жила; altın ~ı золотая жила; 2) вена
damat (-dı) зять (муж дочери); жених
damga штемпель; клеймо; печать; ~, ayar ~sı проба (на серебре, золоте); ◊ ~ pulu гербовая марка
damıtmak дистиллировать, перегонять
damızlık семенной, селекционный; племенной (о животных)
damla (прям. и перен.) капля
damlalık (-ğı) пипетка
damlamak капать
damping демпинг
dana телёнок; ~ eti телятина
Danımarka Дания
Danımarkaca датский язык
Danımarkalı датчанин, датчанка
danışma консультация
danışmak консультироваться, советоваться
danışman советник, консультант
danışmanlık (-ğı) консультирование
dans танец, пляска
dansöz танцовщица, балерина
dantel, dantelâ кружево
dapdar узенький, очень узкий
dar 1) узкий, тесный; 2) недостаточный; ~ gelirli малооплачиваемый; vaktim ~dır у меня время
ограничено; ◊ ~da bulunmak испытывать денежные затруднения, нуждаться
daralmak сужаться, становиться узким
darbe (в разн. знач.) удар; переворот

51
dargın сердитый, обиженный
darı просо
darılışmak сердиться друг на друга
darılmak обижаться
darlık (-ğı) нехватка, затруднение
dâva иск, тяжба, судебное дело; ~ açmak открыть (возбудить) дело; ~yı kazanmak выиграть (судебное) дело
davacı истец, жалобщик
davalı ответчик
davar мелкий рогатый скот
davet (-ti) 1) приглашение; ~ etmek приглашать, звать; ~i üzerine gelmek приехать по
приглашению кого-л; 2) банкет
davetiye пригласительный билет
davetli приглашённый, гость
davranış отношение, обращение; поступок, поведение, действие
davranmak держаться, вести себя; действовать, поступать
davul барабан
davulcu барабанщик
dayak (-ğı) 1) побои; ~ atmak бить, избивать; yemek быть побитым; 2) подпорка
dayamak подпирать, прислонять
dayanak (-ğı) опора; защита
dayanıklı крепкий, прочный; выносливый, стойкий
dayanıksız непрочный; невыносливый, слабый
dayanışma солидарность, сплочённость
dayanmak 1) опираться, облокачиваться; 2) переносить, выносить, выдерживать
dayı дядя (со стороны матери)
dazlak лысый, плешивый
de и, а, же; тоже; ben de я тоже, и я; yoruldum da, acıktım da я и устал, и проголодался
dede дед, дедушка
dedikodu сплетни, пересуды, слухи
defa раз; bazı ~ иногда; bir ~ один раз, однажды; birkaç ~ несколько раз; bu ~ на этот раз; ~larca
неоднократно
defile демонстрация, показ (мод)
defne лавр, лавровое дерево
defnetmek + В.п. хоронить, погребать кого-л.
defolmak (defolur) быть изгнанным; defol! убирайся!
defter тетрадь; hâtıra ~i дневник

52
değer i 1) цена, стоимость; ~i biçilmez неоценимый; 2) достоинство; заслуга; 2. стоящий, достойный; dikkate ~
достойный внимания
değerbilmez не умеющий ценить, неблагодарный
değerli ценный, драгоценный, дорогой; уважаемый
değersiz ничего не стоящий, малоценный
değil (именное отрицание) не; ben doktor değilim я не врач
değirmen мельница
değirmenci мельник
değişebilme изменчивость
değişik изменившийся; разный, различный
değişiklik (-ği) перемена, изменение
değişmek 1) меняться, изменяться, сменяться; hava değişti погода изменилась; 2) обмениваться; onunla
saatlerimizi değiştik мы обменялись с ним часами; 3) переменить, сменить
değiştirmek менять, обменивать
değmek касаться, прикасаться
değnek (-ği) палка, трость
dehliz вестибюль, прихожая; коридор.
dehşet (-ti) 1) страх, ужас; 2) диво!, чудо!
dehşetli ужасный, страшный
dek до
dekadan декадент
dekan декан
dekolte декольтированный; gayet ~ сильно декольтированный
dekont вычет
dekor декорации
dekoratif декоративный
deli сумасшедший
delidolu безрассудный, сумасбродный
delik (-ği) дыра, отверстие; дырявый
delikanlı юноша, молодой человек
delil доказательство, довод, аргумент
delibozuk сумасбродный
delidolu безрассудный, сумасбродный
deliduman ненормальный, полоумный; сумасбродный, безрассудный
delik дырявый; ~ cep дырявый карман
delik (-ği) дыра, отверстие; anahtar ~ği замочная скважина

53
delirmek сходить с ума
delmek продырявливать, просверливать
demagoji демагогия
demeç (-ci) заявление; интервью
demek (der) 1) говорить; ne diyorsunuz? что вы говорите?; bununla ne ~ istiyorsunuz? что вы хотите этим
сказать?; 2) называть; buna ne dersiniz? как вы это назовёте?; 3) значить, означать; ~ ki, ~ oluyor ki значит
(стало быть, выходить), что ; bu ne ~ ? что это значить?; ◊ ne diye ? зачем?, чего ради?
demet (-ti) букет; пучок; сноп
demin только что, сейчас, недавно
demir 1. 1) железо; 2) якорь; 2. железный
demirbaş инвентарный фонд, инвентарь
demirci кузнец
demirkapan магнит
demiryolcu железнодорожник
demiryolu (-nu) железная дорога
demlenmek 1. завариваться ( о чае) 2. (разг.) дойти до «кондиции»
demode вышедший из моды, устаревший
demokrasi демократия
demokratik демократический
denek (-ği) 1) образец, образчик 2) испытанный, испробованный; ~ taşı пробный камень
deneme испытание, опыт, проба
denemek испытывать, пробовать
denetim наблюдение, контроль
denetlemek наблюдать, контролировать
deney опыт, эксперимент, испытание
deneyim экспериментирование
denge равновесие
denilmek (denilir) говориться, быть сказанным
deniz море, волнение в море, bugün ~ var сегодня море неспокойно
denizaltı подводная лодка
denizaşırı заморский
denizci моряк, мореплаватель
denizcilik (-ği) мореходство
denizkızı (-nı) русалка, (сказ.) сирена
denk (dengi) противовес, контргруз 2)равный, эквивалентный
denklem уравнение

54
denklik (-ği) подобие, соответствие, адекватность, соразмерность
denli тактичный
densiz бестактный
depo склад, бак
depozit (фин.) депозит, залог
deprem землетрясение
depresyon депрессия
derbeder скиталец, бродяга
derbent (-di) горный проход, теснина; крепость на границах горных перевалов
dere речка, ручей (горный),ущелье, долина, пересыхающее русло реки
derece градус, температура 2)градусник ,термометр 3)ступень, степень, уровень
dereotu (-nu) укроп
dergi журнал, сборник
derhal сейчас же, тотчас, немедленно
dеri кожа, кожаный; шкура, кожица (плодов)
derialtı подкожный
derin глубокий
derinleşmek углубляться
derinlik (-ği) глубина
derken вдруг, в этот момент, в это время
derman энергия, сила; излечение, избавление
dernek (-ği) общество, кружок
ders урок
dersane класс, аудитория
dert (-di) страдание, мучение, несчастье
dertli страдающий, горестный, печальный
derttaş друг по несчастью
desen рисунок, ~li kumaş набивная ткань
destan дестан, эпический сказ
deste пачка, связка, букет
destek (-ği) (прям. и перен.) поддержка,опора
desteklemek поддерживать
deşmek + В.п. бередить; yaraları ~ бередить раны
dev гигант, великан; див, злой дух
devam продолжение, длительность, продолжать
devamlı продолжительный, длительный

55
deve верблюд
devekuşu (-nu) страус
devir (-vri) время, эпоха, период
devir (-vri) вращение, оборот, круг, виток
devirmek валить, опрокидывать; свергать правительство
devlet (-ti) I государство, держава
devlet (-ti) II счастье, благополучие
devletleştirmek национализировать, передавать в руки государства
devre период, стадия; (спорт.) период, круг
devren (юр.) с передачей прав; ~ kiralık apartıman дом, сдаваемый в субаренду
devretme сдача
devriâlem кругосветное путешествие
devrim революция
devrimci революционер, революционный
devriye патруль
deyim образное выражение; поговорка
dezenfeksyon дезинфекция
dezenfekte дезинфицированный; ~ etmek дезинфицировать
dış funduszeue.infoя,наружная сторона, funduszeue.infoй,наружный~ siyaset внешняя политика, ~ kapı наружная дверь,
~ında вне,снаружи, bunun ~ında кроме этого, ~ından извне,şehir ~ı загородный
dışarı внешняя (наружная сторона),вне ,снаружи. ~çıkmak выйти на улицу. dışarda во дворе, на улице
dışişleri ~ bakanı министр иностранных дел, ~bakanlığı министерство иностранных дел
dışkı эксперименты
didaktik дидактический
diferansiyel дифференциал
difteri дифтерит, дифтерия
diğer другой, иной, простой
dik отвесный, крутой, вертикальный, перпендикулярный
diken шип,колючка
dikey вертикальный
dikiş шитье, ~yeri шов, ~makinesi швейная машинка
dikkat (-ti) внимание, ~le внимательно, ~le almak принять во внимание, ~ etmek обращать внимание
dikkatli внимательный
dikkatsiz невнимательный
dikmek сажать(растение),втыкать, вставлять,bayrak ~ воздвигнуть знамя, шить, ставить ,сооружать,
воздвигать

56
dikmelik (-ği) дендрарий, питомник древесных пород
diktafon диктофон
diktatörluk (-ğü) диктатура
dikte диктовка, диктант
dil I (в разн. знач.) язык; ~i uzatmak распускать язык; ~inizi uzatınız покажите язык,Türk ~i турецкий язык;
küçük ~ (анат.) язычок
dil II (геогр.) коса
dilbalığı (-nı) морской язык, камбала
dilber красавица, красивый
dilberdudağı (-nı) кушанье из сладкого теста в форме губ
dilci языковед, лингвист
dilek (-ği) желание, пожелание, просьба
dilekçe заявление, прошение, ходатайство; çalışma izni talep ~si ходатайство о разрешении на работу
dilemek желать, высказывать пожелание,size başarılar dilerim желаю вам удачи
dilenci нищий, попрошайка
dilenmek нищенствовать, попрошайничать
dilim ломоть, кусок, долька (цитрусовых)
dilsiz немой, тихий, кроткий, бессловный
dimdik прямой как стрела; очень крутой, отвесный; ~ ayakta durmak крепко стоять на ногах; ~ bir merdiven
очень крутая лестница
din религия, вера
dinamik динамика, динамический, динамичный
dinç здоровый, крепкий (о пожилом человеке)
dindar религиозный, набожный
dingil ось, колесной вал, шпиндель
dini религиозный, ~ bayram религиозный праздник
dinlemek слушать, слушаться
dinlenmek отдыхать
dinleyici слушатель
dinmek прекращаться, переставать, успокаиваться
dinsiz неверующий
dip (-bi) дно, основание,salonun ~inde в глубине зала; рядом, около, в близости
dipkocanı (-nı) корешок
diploma диплом
diplomalı дипломированный; ~ tercüman дипломированный переводчик
diploması дипломатия

57
diplomatça дипломатично
diplomatik дипломатический
diplomatlık (-ğı) дипломатия; тонкий расчет; дипломатический
dipnot (-tu) сноска
dipsiz бездонный; ∼ testi мот, бездонная бочка
dirayet (-ti) сообразительность, понятливость, смышлёность; способность; умение
direk (-ği) столб, мачта,древко; перекладина, стойка
direksiyon руль (автомобиля) ∼ direksyon simidi баранка руля
direktif директива
direnç (-cı) сопротивление
direniş упорство
direnmek + М.п. упорствовать в; настаивать на
direy животный мир, фауна
diri 1) живой, ∼ ∼ заживо, живьем, 2) недоваренный ,жесткий, твердый; et biraz ∼ olmuş мясо жестковато
dirilmek возрождаться, воскресать, оживать
dirsek (-ği) локоть
diş зуб; зубной; ~ hekimi зубной врач, дантист
dişçi зубной врач, дантист
dişeti (-ni) (анат.) десна
dişlemek + В.п кусать, укусить
divan диван, кушетка, софа
divane сумасшедший, безумный, полоумный
diyalog диалог
diyaret сообразительность
diyaretli умный, смышленый
diz колено
dizi I нить (бус); шеренга (солдат); ряд предметов
dizi II сериал
dizmek нанизывать (бусы) выстраивать, расставлять, располагать в ряд, набирать
dobra dobra прямо, открыто, откровенно; ∼ konuşmak говорить прямо, говорить без обиняков
doçent доцент
dogma догма
doğa природа, натура
doğacı натуралист
doğaç (-cı) вдохновение; импровизация, экспромт
doğal естественный, природный, натуральный
58
doğan сокол
doğaüstü сверхъестественный
doğma рождение, рожденный
doğmak рождаться, восходить (напр. о солнце)
doğramacı плотник
doğramak + В.п. разрезать (делить) на куски
doğru I прямой, верный правильный, правдивый, честный
doğru II правда, истина, верно, правильно, по направлению funduszeue.infoşama doğru к вечеру; ~ dan ~ya прямо,
непосредственно
doğruca прямо, непосредственно, напрямик
doğrulamak подтверждать
doğrulmak выпрямляться, исправляться, становиться правильным, направляться к.
doğrultu направленность
doğu восток
doğulu восточный
doğum рождение, роды
doğumevi (-ni) родильный дом
doğumlu родившийся, рожденный
doğurgan плодовитый
doğurmak рожать
doksan девяносто
doksanar по девяносто; her birine ~ lira düştü на каждого пришлось по девяносто лир
doksanıcı девяностый
doksanlık девяностолетний; ~ bir ihtiyar девяностолетний старик
doktora докторская степень, ~ tezi докторская диссертация
doku (биол.) ткань
dokubilim гистрология
dokuma тканьё,ткань, ~ tezgahı ткацкий станок
dokumacı ткач
dokumak ткань
dokunaklı трогательный, проникновенный
dokunma (биол.) осязание, касание
dokunmak I + Д.п. прикасаться, касаться,трогать
dokunmak II наносить вред, вредить здоровью; bu yemek bana dokunur эта пища мне вредна
dokunulmaz неприкасаемый
dokunulmazlık (-ğı) неприкосновенность; milletvekili ~ ı депутатская неприкосновенность

59
dokunuş прикосновение
dokurcun скирда, копна
dokuz девять
dokuzuncu девятый
dolak (-ğı) обмотки, портянки
dolam виток, оборот (бинта, верёвки и т. п.)
dolambaç (-cı) лабиринт
dolan обман, мошенничество, надувательство
dolandırıcı обманщик, мошенник, плут, аферист
dolandırıcık (-ğı) обман, мошенничество, афёра
dolap (-bı) шкаф
dolaşım обращение, циркуляция
dolaşmak бродить, гулять, обходить, обсматривать
dolay округа, окрестность
dolayı вследствие, по причине, в силу, в связи, bundan ~ yı вследствие, по причине этого
dolayısıyla косвенным (окольным)путем, через посредство,onu kardeşi ~ tanıdım я познакомился с ним через
его брата 2)вследствие, ввиду ,в связи 3) следовательно
dolaylı косвенный
dolaysız непосредственный, прямой
doldurmak наполнять, набивать, заряжать (ружье), пломбировать, заполнять
dolgu пломба
dolgun полный, наполненный
dolma голубцы
dolmak I наполняться, быть полным; исполняться, истекать (о сроке)
dolmak II заканчиваться, истекать (о сроке); ziyaret saati doldu время визита кончилось
dolmuş маршрутное такси
dolmuşçu водитель долмуша
dolu I град; ~ yağıyor идёт град
dolu II полный, наполненный, заряженный (о ружье); ~ gözler полные слёз глаза
dolunay полнолуние
domates томат, помидор
domuz свинья; yaban ~u дикий кабан
donra I тундра
donra II перхоть; слой грязи на теле
dondurma мороженое
dondurmak (прям. и перен.) замораживать

60
dondurucu леденящий
donmak мёрзнуть, стынуть
donuk матовый, непрозрачный
donurcu леденящий
dopdolu полный-преполный
doping доппинг
dore позолоченный
doru гнедой
doruk (-ğu) вершина; верхушка
dost (-tu) друг, приятель; дружественный
dostane дружеский; дружески, дружелюбно; gayri ~ недружеский, недружелюбный
dostluk (-ğu) дружба
dosya досье, дело; папка для дел
doymak насыщаться; karnım doydu я наелся
doyurmak насыщать, кормить
dozaj дозировка
dökme литьё; чугун
dökmeci литейщик
dökmek 1) лить, проливать; 2) сыпать, просыпать; 3) ронять (листья); 4) терять (волосы); 5) tüy ~ линять (о
птицах); 6) появляться (о нарывах, сыпи); 7) плавить (металл)
dökülmek быть пролитым; разливаться; проливаться; опадать; выпадать
döl плод, зародыш
döllemek 1) оплодотворять, осеменять; 2) опылять
dölüy эмбрион
dölyatağı (-nı) матка
dölyolu (-nu) влагалище
dömisek полусухой (о вине)
döndürmek вращать, вертеть, вскруживать
dönemeç (-ci) поворот (дороги)
döner вращающийся, вертящийся
döngel мушмула обыкновенная
dönmek 1) (прям. и перен.) вращаться, кружиться; başım dönüyor у меня кружится голова; 2) возвращаться;
3) поворачиваться; bana döndü он повернулся ко мне; arkasını (sırtını) ~ повернуться спиной; 4)отказываться
(от своего лова); 5) превращаться во что-либо; стать кем-либо
dönüm поворот
dönüş 1)возвращение; ~te на обратном пути; 2) поворот

61
dördüncü четвёртый
dört (-dü) четыре
dörtgen четырёхугольник
döşek (-ği) тюфяк, матрац
döşeli 1)устланный, покрытый; 2) меблированный
dösem устройство, сооружение, установка
döşeme пол, настил
döşemek 1)стлать, расстилать; 2) мостить (дорогу); 3) укладывать, класть (трубы, рельсы); 4) меблировать
döviz 1)валюта; 2) девиз, лозунг
dövmek бить, колотить
dua молитва; ~ etmek молиться
duba шаланда; понтон
duble двойная порция (спиртных напитков)
dublex сдвоенный
dublör дублёр
dudak (-ğı) губа; ~larından öpüyorum целую в губы
dul вдова, вдовец
dulluk (-ğu) вдовство
duman дым; туман
dumanlamak + В.п. коптить; balıkları ~ коптить рыбу
dumanlı дымный; туманный; копченный: ~ balık копчённая рыба
duraç (-cı) фазан
durağan неподвижный, закрепленный
durak (-ğı) остановка, стоянка; otobüs ~ı автобусная остановка; son ~ конечная остановка
durdurmak 1) заставлять стоять; 2) останавливать
durgun 1)спокойный, тихий; deniz bügün ~ море сегодня спокойно; 2)неподвижный, стоячий; ~ su стоячая
вода; 3) пришедший в застой (напр. о торговле)
durgunluk (-ğu) неподвижность; покой
durma остановка в пути
durmadan безостановочно, непрерывно.
durmak 1)стоять; 2)останавливаться; 3)прекращаться; yağmur durdu дождь кончался; 4) находиться; kitaplar
masanın üzerinde duruyor книги лежат на столе
duru чистый, прозрачный.
durulamak полоскать бельё
durum положение, обстановка; sağlık ~u состояние здоровья
duruşmа судебное разбирательство.

62
duş душ
dut (-du) тутовая ягода
duvar стена
duy эл. патрон; втулка
duyarlık (-ğı) чувствительность
duygu чувство
duygulu чувствительный
duygusal чувствительный
duygusuz нечувствительный
duymak ощущать, чувствовать; слышать
duyu чувство; интуиция
duyulmak быть услышанным
duyum ощущение, восприятие
duyurmak давать знать, доводить до сведения
duyuru извещение, сообщение, уведомление
düdük (-ğü) свисток, гудок; дудка, свирель
düdüklü со свистком; ~ tencere скороварка (кастрюля со свистком)
düğme 1) пуговица; 2) кнопка, выключатель
düğmelemek застёгивать
düğüm узел
düğümlemek завязывать узлом
düğün свадьба
düğüncübaşı тамада на свадьбе
düğünçiçeği (-nı) (бот.) лютик
düğünçorbası (-nı) свадебный суп
dükkân лавка, магазин (небольшой); мастерская (небольшая)
dükkâncı лавочник, торговец
dülger (перс.) плотник
dülgerbalığı (-nı) рыба-солнечник
dümen руль
dümenci рулевой
dün вчерашний день; вчера
dünkü I вчерашний
dünkü II новенький; новичок; ~ çocuk молокосос, сопляк
dünür сват, сватья
dünya мир; свет; ~nın sonu конец света

63
Dünya Земля
dünyaca всемирно
dünyaevi (-ni) женитьба
dürbün бинокль
dürmek (dürer) + В.п. закатывать, свёртывать трубочкой
dürüst правильный, точный; порядочный; честный (о человеке)
düş сон, сновидение
düşçü мечтатель, фантазёр
düşes герцогиня
düşey вертикальный
düşman враг, неприятель
düşme падение; kar ~si выпадение снега, снегопад
düşmek I (düşer) (в разных значениях) падать; kabine düştü кабинет пал; fiyatlar düşüyor цены падают; yere
düştü он упал на пол (на землю); bayram pazara düşüyor праздник приходиться на воскресенье
düşmek II (düşer) идти, следовать; arkama düş иди за мной; önüme düş иди впереди меня
düşük I низкий; ~ fiyat низкая цена; ~ seviye низкий уровень; ~ kaliteli mal товар низкого качества
düşük II опущенный, покатый; свергнутый; ~ hükümet свергнутое правительство
düşünce мысль, идея, мнение; дума, раздумье; озабоченность; ~ye dalmak задуматься
düşünmek думать, обдумывать; придумывать; çıkar yolu ~ придумать выход из положения
düşürme вырон, скидывание
düşürmek обронить, уронить (на пол, на землю); сбивать, снижать (цену); сбивать (самолёт); сшибать,
стряхивать (фрукты); приводить к падению, низвергать (правительство)
düşürücü снижающий, понижающий
düvel государства, державы
düz ровный, гладкий; равнина; ровное место
düzülmek налаживаться, улучшаться, приходить в норму
düzeltmek приводить в порядок; исправлять, править
düzen 1) в разн. значениях порядок, строй; 2) аккорд
düzenlemek приводить в порядок; регулировать, налаживать; устраивать; basın toplantısı ~ устраивать
пресс-конференцию
düzey уровень
düzgün ровный, гладкий
düzine дюжина
düzlem плоский; плоскость
düzyazı (-nı) проза

64
E
e (выражает удивление, интерес, одобрение) э! ну!; ee; e sonra? ну, а дальше? ну, а потом?
ebat меры; измерения, размеры, габариты
ebe повивальная бабка, повитуха
ebedi вечный
ebediyen навеки; вечно
ebegümeci (бот.) мальва лесная
ebekuşağı (-nı) радуга
ebru роспись под мрамор, окраска под мрамор; бровь
ecel смертный час, смерть; ~iyle ölmek умереть своей смертью
ecza (-aı) ар. аптекарские товары, лекарства
eczacilik (-ği) фармакология
eczaci аптекарь, фармацевт
eczane аптека
edebi литературный
edebiyat (-ti) литература
edepli воспитанный; вежливый
edepsiz невоспитанный; невежливый; нахал, грубиян
edib писатель
efektif наличный
efendi господин, эфенди
efendilik (-ği) благовоспитанность, джентльменство
efendim 1) сударь (при обращении); 2) что? что вы сказали? простите, не расслышал.
efsane легенда
efsanevi легендарный
egzoz выхлоп (газов)
eğemen суверенный
eğemenlik (-ği) суверенитет
eğer если
eğik наклонный, покатый
eğilim 1) наклон; склон, скат; 2) тенденция
eğilmek гнуться, наклоняться, склоняться
eğim наклон; склон, скат
eğirmeç (-ci) перс. веретено
eğirmek прясть

65
eğitim воспитание, образование; ~ üzere по образованию; meslek ~i профессиональное образование
(обучение)
eğlence забава, развлечение, увеселение
eğlenmek 1) забавляться, развлекаться, веселиться, весело проводить время; 2) (ile) подшучивать,
насмехаться над кем/чем – л.
eğmek гнуться, наклоняться
eğri кривой, согнутый, дугой
ehli домашний; ~ hayvanlar домашнее животное
ehliyet (-ti) компетентность, умение, мастерство; söför ~i шофёрские права
ehram пирамида
ejderha дракон, змей
ek добавление; дополнение; приложение
ekici землепашец, земледелец
ekili засеянный
ekim I сев
Ekim II октябрь
ekin посевы
ekip (-bi) команда, бригада
ekipman экипировка, снаряжение; оборудование
eklem соединение, связь
eklemek + Д.п. добавлять, присоединять к
eklenmek присоединяться, добавляться
ekli добавленный, приложенный к чему-либо
ekmek (eker) 1) сеять, засевать; 2) посыпать (напр. солью, перцем)
ekmek (-ği) хлеб
ekonomi экономия; экономика
ekran экран
eksen ось
eksi минус; отрицательный
eksik (-ği) недостающий, неполный; недостаток; ◊ ~ olma спасибо
ekpres экспресс
ekstra первосортный, наилучший, экстра
ekşi кислый
ekşimek становиться кислым, прокисать
el рука (кисть) ; ~ etmek делать знак рукой, звать; ~ sıkmak жать руку; ~ sürmek трогать руками, прикасаться; ◊
~e almak рассматривать (напр. вопрос); ~e geçirmek схватить, поймать, завладеть

66
elâ карий
elâstiki эластичный
elâstikiyet (-ni) эластичность
elbet, elbette несомненно, конечно, разумеется
elbirliği (-ni) единение, объединение
elbise одежда; платье
elçi (дип.) посланец, посол
elçilik (-ği) посольство
eldiven перчатки, руковицы
elebaşı (-nı) главарь, вожак, зачинщик
elektrik(ği) электричество; ~i yakınız включите (зажгите) электричество; ~i söndürünüz выключите (погасите)
электричество.
eleman (в разн. зн.) элемент
eleme отбор
elemek просеивать
eleştirme критика
eleştirmeci критик
eleştirmek критиковать
elfibe алфавит, азбука, букварь
elişi (-ni) рукоделие
ellemek трогать; касаться руками; щупать
elli пятьдесят
ellinci пятидесятый
elma яблоко
elmas алмаз
elmastıraş граненый
eltaşı (-nı) ручная мельница
elveda прощай (навсегда)
elveriş пригодность, приемлемость, удобство
elverişli + Д.п. подходящий, приемлемый, удобный для
elyaf волокна; нити; жилки
emal (-li) эмаль; dişlerin ~i зубная эмаль
emanet (-ti) хранение; вещь, оставленная на хранение
emaye эмалированный
emdirmek давать сосать
emeç мицелий, грибница

67
emek (-ği) труд, работа
emeklemek ползать (напр. о ребёнке)
emekli заслуженный; пенсионер; находящийся в отставке, отставной; ~ maaşı пенсия
emeklilik (-ğı) уход на пенсию, отставка; ~ yaşı пенсионный возраст
emektar опытный специалист, знающий свое дело
emel стремление; желание, чаяние
emici всасывающий, впитывающий, поглощающий
emin надёжный; уверенный, убежденный
emir (emri) приказ, распоряжение
emirlik (-gi) эмират
emisyon эмиссия, выпуск
emlâk (-ğı) строения, недвижимое имущество; emlâk vergisi налог на недвижимость
emlâkçı агент по недвижимости, риэлтор
emlâkçılık (-ğı) риэлторское дело
emmek сосать; высасывать; meme ~ сосать грудь
emniyet (-ti) безопасность; доверие
emretmek + В.п., Д.п. приказывать, велеть кому-л. что-л.
emzik (-ği) сосок; соска, бутылочка с соской (для кормления грудных детей)
emzikli грудной; кормящая грудью женщина; ~ çocuk грудной ребенок
emzirme кормление грудью; ~ sutyeni бюстгальтер для кормящих
emzirmek + В.п. кормить грудью
en I самый; наиболее
en II ширина
enfarktüs инфаркт
enfeksyon инфекция; akciğer ~u лёгочная инфекция
enfrakırmızı инфракрасный
engel препятствие, помеха, преграда
engin обширный, бескрайний; открытое море
enişte муж сестры, зять
entrika интрига
epey (epeyce) основательно, изрядно; очень
erbaş унтер-офицер; сержант
ere пила
erehane лесопильный завод
erem желание; согласие
erigen быстро растворяющийся; быстрорастворимый; быстро тающий

68
erik (-ği) слива; yaban ~i дикая слива, терновая ягода
erişte тесто, нарезанное тонкими полосками; лапша, вермишель
erkek (-ği) мужчина; самец; ~ kedi кот
erkekçe по-мужски
erkekçil сексуально озабоченная (о женщине), помешанная на мужчинах
erken рано
erojen эрогенный; ~ bölge эрогенная зона
erte время, наступившее после чего-л.
ertesi следующий; ~ gün следующий день; на следующий день
erzen просо
erzenin просяной хлеб
eski старый; бывший; ~ bir ev старый дом; senin ~ kocan твой бывший муж
eski zaman старинный
eskimek стареть, устаревать; ветшать, изнашиваться
esmer тёмный, смуглый; брюнет; ~ ekmek чёрный хлеб
esna время, промежуток времени; момент
esnaf ремесло, занятие; ремесленник, кустарь; мелкий лавочник, торговец
Estonya Эстония
Estonyalı эстонец; житель Эстонии
eş супруг; супруга
eşarp (-bı) шарф
eşcinsel гомосексуальный
eşcinsellik (-ği) гомосексуальность
eşek (-ği) осёл
eşekkulağı (-nı) (бот.) короставник полевой
eşik (-ği) порог
eşit равный, одинаковый; ~ haklı равноправный
eşkin лёгкий галоп; идущий лёгким галопом
eşkinli рысистый, быстрый, резвый (о коне)
eşkiya разбойники, бандиты
eşkiyalık (-ğı) разбой, бандитизм; sokak ortasında ~ разбой посреди улицы
eşlik (-ği) сопровождение
eşmek (eşer) + В.п. рыть, копать
eşsiz уникальный
eştipli однотипный
eşya (собир.) вещи; el ~sı ручная кладь

69
et (-ti) мясо
etek (-ği) юбка; подол
etki действие, воздействие, влияние; ~ etmek подвергаться воздействию
etkilemek + В.п. влиять, воздействовать, оказывать воздействие на
etkilenmek оказаться под воздействием, влиянием
etkisiz бездействующий; неактивный; неэффективный
etmek (eder) делать, совершать
etraf I taraf стороны; окрестности; ~ta кругом
etraf II (служ. слово) вокруг чего-л.
ev дом; домашний; ~ telefonu домашний телефон
evcil домашний; ~ hayvanlar домашние животные
evcimen хороший семьянин
evet да
evham подозрения, сомнения
evhamlanmak подозревать, сомневаться
evlât (-dı) ребёнок, отпрыск; дети, потомки
evlâtsız бездетный
evlendirmek женить
evlenmek ile жениться на ком-л., выходить замуж за кого-л
evli женатый, замужняя
evrak (-ki) бумаги, документы; ~ kalemi регистратура; vize ~ları документы для (получения) визы
evre фаза, стадия, период
evvel + Исх.п. (послеслог) раньше, прежде, перед
evvelki первоначальный, прежний, предыдущий
eyalet (-ti) провинция, область, округ, край; департамент
eziyet (-ti) мучение, мука, страдание
ezme толчёное, растёртое; пюре; ~ bademı растёртый миндаль; sebze ~si овощное пюре
ezmek (ezer) толочь, молоть, дробить

70
F
faaliyet (-ti) деятельность
fabrika фабрика
fabrikacı фабрикант
façeta грань
façetalı граненый
facia трагедия, драма; несчастье; катастрофа
fahiş чрезмерный, непомерный, непристойный
fahişe проститутка; распутница
fahri почетный
faiz проценты
fakat однако, но; только
fakir бедный, нищий
fakirhane богадельня
faks факс
fal гадание, предсказание
falaka зажим, тиски
falan 1) такой-то; 2) и тому подобное, и прочее; ~ filân и прочее, и тому подобное
familya семья; семейство
fantezi фантазия
far фара (напр. автомобиля)
fare мышь; крыса
fark (-kı) различие, отличие, разница
farklı отличительный, отличный
Farsça персидский язык
farz предположение
farzetmek (farzeder) предполагать, допускать
Fas Марокко
Faslı марокканец; житель Марокко
fasulye фасоль
fatih победитель, завоеватель
fatura счет
favori фаворит
fayans фаянс; керамическая плитка
fayda польза; выгода

71
faydalanmak пользоваться; извлекать пользу
faydalı полезный, выгодный
faydasız бесполезный, напрасный
fazla 1. более, больше; 2. много, слишком много; 3. лишний, превышающий; o burada ~ он здесь лишний; 4.
излишек, остаток
feci трагический; ужасный
felâket (-ti) несчастье, бедствие, катастрофа
felç (-ci) паралич
felçli парализованный
fen (-nni) техника; науки
fena плохой; плохо, дурно
fenalaşmak ухудшаться
fener фонарь; маяк
fenni технический; научный
ferahlık (-ğı) I ширь, простор; просторность
ferahlık (-ğı) II хорошее настроение
ferdi индивидуальный, личный
feribot (-tu) паром, пароход-паром
ferişte ангел
fermuar молния (застжёка)
fes феска
fesleğen базилик
festival (-li) фестиваль
fethetmek (fetheder) + В.п. завоевывать что-л.
fethi победный; победоносный
fıçı бочка
fıkırdak (-ğı) кокетка
fıkra 1) анекдот; фельетон; 2) параграф (напр. закона)
fındık (-ğı) фундук, лесной орех
fırça щётка; кисть, кисточка; dış ~sı зубная щётка
fırçalamak чистить щёткой
fırın печь; пекарня, булочная
fırınсı пекарь, булочник
fırınlamak + В.п. сажать (ставить) в печь; запекать, тушить в печи
fırlatmak 1) бросать, швырять; 2) запускать
fırsat (-tı) удобный (благоприятный) случай

72
fırtına буря, шторм
fısıltı шепот, шушуканье
fıskıye фонтан
fıstık (-ğı) фисташки
fıtık (-ğı) (мед.) грыжа
fibrom (мед.) фиброма
fidan росток; саженец
fide рассада
fiil 1) дело; действие; 2) глагол
fikir (-kri) мысль, идея; мнение
fil слон
file сетка, авоська
filibit (-ti) (мед.) флебит, воспаление вен, тромбофлебит
filika шлюпка, гребная лодка
filim (-lmi) фильм, кинокартина, кинолента
Filistin Палестина
Filistinli палестинец
filiz отросток, побег, росток
filter фильтр
final (-li) финал
fincan 1) чашка; 2) изолятор
firar 1) бегство, побег; 2) дезертирство
firkete шпилька (для волос)
fiş 1) жетон, фишка; 2) карточка (в картотеке); 3) эл. вилка
fişek (-ĝi) 1)патрон, заряд; 2) ракета
fitil фитиль, шнур
fiyasko фиаско
fiyat (-tı) цена, стоимость
flaş фото вспышка
flebit (-ti) (мед.) флебит, воспаление вен
flört 1) флирт; 2) поклонница
flüt флейта
fok обыкновенный тюлень
folklor фольклор
folyo фольга
fon фонд

73
form спортивная форма
formalite формальность
fotoğraf фотография, фотоснимок
formül (-lü) формула, рецепт
fötr фетр
francala булочка
Fransız француз, француженка
Fransızca французский язык
frekans (физ.) частота
frekanslı (физ.) какой-то частоты
fren тормоз
frengi (мед.) сифилис
frenkçileği (-ni) земляника
frenkturpu (-nu) редис
frenküzümü (-nü) смородина
frenlemek (прям. и перен.) тормозить
frigorifik охлаждающий; холодильный
fritöz фритюр
froti (мед.) мазок
fuar ярмарка
fuhuş безнравственность, распущенность; разврат, проституция
funda (бот.) вереск
futbol (-lü) футбол
futbolcu футболист
füme копчёный
füze ракета

74
G
gaddar жестокий, лютый
gaf неуместный поступок, бестактность
gaflet (-ti) небрежность; невнимательность, оплошность
gaga клюв
gaile горе, печаль, скорбь; беспокойство, хлопоты, трудности; ~ dolu hayat жизнь, полная забот
gala торжественный прием
galeri 1) галерея; 2) штрек
galiba вероятно, по всей вероятности, должно быть
galip (-bi) побеждающий
galsame (анат.) жабры
gamsiz безгорестный; беззаботный, беспечный
gani щедрый, великодушный
gar вокзал
garanti гарантия
gardırop(bu) гардероб м, платяной шкаф; 2) гардероб (раздевальня)
gargara полоскание горла
garip 1) странный, удивительный, чужой; bu bana ~ geliyor мне это кажется странным; 2) одинокий,
несчастный
garson гарсон, официант
gaspetmek (gaspeder) узурпировать
gato (фр.) сладкий пирог; пирожное
gâvur гяур, неверный, немусульманин
gaye цель; стремление
gayet очень, весьма
gayret (-ti) старание; усилие
gayretli старательный, усердный
gayrı, gayri другой; прочий
gayrimenkul недвижимый
gayrimeşru незаконный
gayrimüslim немусульманин
gaz газ
gazete газета
gazeteci газетчик, журналист
gazi (мус.) гази, боец за ислам

75
gazoz газированная вода
gazyağı керосин
gebe беременная
gebelik (-ği) беременность
gece ночь; ночью; bu ~ сегодня ночью
gecebekçisi (-ni) ночной сторож
gecekondu лачуга, хибарка (сооруженная в течение одной ночи)
gecelemek 1. переночевать, заночевать; 2. провести бессонную ночь
geceleyin ночью
gecelik(ği) funduszeue.info; 2. ночная рубашка; kadın ~i женская ночная рубашка.
geceyarısı (-nı) полночь; в полночь
gecikmek опаздывать, запаздывать.
geç поздно; поздний; ~ kalmak опаздывать
geçen прошлый, прошедший
geçer действительный; имеющий хождение; находящийся в обращении
geçici I временный, преходящий
geçici II инфекционный, заразный; ~ sarılık инфекционная желтуха
geçirmek (в разн. знач.) проводить; onu gara kadar geçirdik мы проводили его до вокзала; geceyi sokakta ~
проводить ночь на улице; 2. переживать, переносить, претерпевать; hastalık ~ перенести болезнь; ◊ gözden ~
пробежать глазами, бегло просмотреть
geçis прохождение, проход, переход
geçit (-di) 1. проход; переход; ~ yok прохода (проезда) нет; 2. военный смотр, парад
geçmek (geçer) 1. проходить, проезжать; 2. менять место; переезжать; 3. оставлять позади, обгонять; 4.
переходить, пересекать; 4. проходить, кончаться; kış geçti зима прошла
geçmiş прошедший, прошлый; ~ olaylar прошедшие события; ~te в прошлом; ◊ geçmis olsun!
выздоравливайте! поправляйтесь!
gelecek (ği) будущее; будущий, наступающий; ~ yıl а) будущий год; б) на будущий год; ~te в будущем
gelenek (-ği) традиция
gelgit 1. хождения; 2. прилив и отлив
gelin невеста; невестка, сноха
gelincik (-ği) 1 мак-самосейка; 2 ласка
gelinlik (-ği) 1 положение невесты; 2 свадебный наряд
gelir доход
gelirli доходный, рентабельный
gelişim рост, развитие
gelişme (в разных значениях) развитие

76
gelişmek развиваться
gelişmiş развитый
geliştirmek развивать, совершенствовать.
gelmek 1. приходить, приезжать, прибывать, идти; benimle gel пойдем со мной, buraya gel иди (подойди)
сюда; 2 наступать, начинаться; bayram geliyor наступает праздник 3) казаться; bana öyle geldi мне так
показалось
gem удила; ~ almak быть объезженным (о лошади); ~i azıya almak а) закусить удила; б) распоясаться,
разойтись; ~ vurmak а) обуздать, взнуздать (лошадь) ; б) надеть узду на кого , обломать рога кому
gemi корабль
gemici матрос, моряк
gemicilik (-ği) судоходство; судостроение
gemlemek + В.п. надеть узду, взнуздать (лошадь); укрощать, сдерживать
gen ген
genç (-ci) молодой
gençlik (-ği) юность, молодость; молодежь
gene опять, снова
genel общий, всеобщий, генеральный
genelev публичный дом
genellikle в общем
geniş просторный
genişlemek расширяться
genişletmek расширять
genişlik (-ği) ширина, широта
geniz (-nzi) носовая полость; носоглотка
genleşme расширение, растяжение
gensoru запрос, интерпелляция
gerçek (-ği) 1 истинный, достоверный; настоящий, действительный, неподдельный; 2. правда, истина; 3. да,
кстати; ~ sizr bir şey söyliyecektim да, я хотел вам что-то сказать
gerçekleştirmek осуществлять
gerçeklik (-ği) истинность, достоверность
gerçeküstü феноменальный
gerdan шея
gerdanlık (-ğı) ожерелье
gerdek (-ği) комната новобрачных
gereç (-ci) материал
gerek (-ği) нужно, необходимо, надо; нужный, необходимый

77
gerekçe аргумент, мотивировка, довод
gerekli необходимый
gereksiz ненужный, бесполезный
gergedan носорог
gergin (в разных значениях) напряженный, натянутый
gerginlik (-ği) напряженность, обостренность, milletlerarası~ международная напряженность
geri 1. 1) задняя сторона (часть); ~de позади; ~den сзади; ~ye назад; 2)тыл; funduszeue.infoый, отстающий; bu saat
beş dakika ~dir эти часы отстают на пять минут; 3. назад, обратно; ~ almak брать обратно; возвращать
gerici реакционный; реакционные силы; реакционер
gerilim 1) натяжение; 2) напряжение
gerinmek потягиваться
getirmek приносить, привозить, приводить.
gevelemek 1) жевать; 2) говорить вокруг да около
gevrek(ği) хрупкий, ломкий, баранка
gevşek расслабленный, вялый, разболтанный
geyik (-ği) олень, лань
gezegen планета; ~lerarası межпланетный
gezgin много странствующий
gezi прогулка; поездка; экскурсия
gezinmek прогуливаться; расхаживать
gezmek 1) гулять; 2) расхаживать; 3) осматривать (например город, музей)
gıda питание; продукты
gıdıklamak щекотать
gıpta зависть
gırtlak (-ğı) глотка, горло (дыхательное), трахея
gıyabi заочный
gibi как; такой же как; aslan ~ как лев; benim ~ yapınız делайте как я
gider расход; cari ~ler текущие расходы
gidermek удалять; устранять
gidiş ход
girgin пробивной
girift хватание, поимка
girilmek входить; girilmez входа нет
girinti углубление, впадение
giriş 1) вход; 2) въезд
girişim предпринимательство

78
girişimci предприниматель
girişmek браться, приниматься, приступать; işe ~ взяться за работу
girmek входить; поступать (например, в школу)
gişe окошечко; касса
gitmek (gider) уходить, уезжать; идти
gittikçe постепенно
giyim одежда, платье
giyinmek одеваться
giymek надевать
giz тайна, секрет
gizem тайна, секрет; мистика
gizemli таинственный; мистический
gizlemek скрывать, прятать.
gizlenmek скрываться, прятать
gizli секретный, тайный; секретно, тайно; ~ tutmak держать в секрете
gizlice тайно, секретно
glase блестящий, лакированный
glayöl гладиолус
glokom (мед.) глаукома
glüten – клейковина
gocuk (-ğu) кожух, тулуп, баранья шуба
gol (-lü) гол
gonore (мед.) гонорея
göbek (-ği) пуп, пупок; ◊ ~ atmak танцевать танец живота
göbekli с брюшком
göç 1) переселение; 2) миграция
göcebe кочевник
göçmek переселяться, переезжать
göçmen переселенец
göğüs (-ğsü) грудь
gök (-ğü) 1. небо; ~ yüzü небосвод; ~ler воздушное пространство; 2. голубой; синий; ~ gözlü голубоглазый
gökdelen высотное здание, небоскрёб
gökkuşağı (-nı) радуга
gökyüzü (-nü) небосвод, небо
göl озеро, пруд
gölalası озёрная форель

79
gölbalığı (-nı) озёрная рыба
gölet (-ti) лужа, лужица; небольшое озеро
gölge тень
gölgeli тенистый
gömlek (-ği) рубашка, сорочка
gömmek закапывать; хоронить
gönderici отправитель
göndermek отправлять, посылать
gönül (-nlü) 1) сердце; 2)желание; okumaya ~ü yok у него нет желания читать
gönüldeş родственная душа, родственные души
gönüllenmek обижаться, оскорбляться
gönüllü добровольный; доброволец
göre + Д.п. по, судя по, согласно, сообразно; bize ~ по нашему мнению; kanuna ~ согласно закону
görenek (-ği) обычай, привычка
görev обязанность
görgü опыт, опытность
görkemli великолепный, блестящий, пышный
görmece на глаз, на вид
görmek (görür) видеть
görmez невидящий, незрячий
görsel зрительный; визуальный
görümce золовка
görünmek 1) показываться, быть видным; 2) выглядеть; siz iyi görünüyorsunuz вы хорошо выглядите
görüntü 1) призрак; 2) изображение
görünüş вид, наружность, внешность; ~te по виду, внешне, по внешности
görüş взгляд, зрение, точка зрения, aksi ~ противоположный взгляд, realist ~ реалистический взгляд; ~ birliği
единство взглядов
görüşme 1) встреча; 2) беседа, разговор; 3) обсуждение; ~ler переговоры мн.; ~ler yapmak, ~lerde bulunmak
вести переговоры
görüşmek 1) (ile) видеться, встречаться; 2) (ile) беседовать, разговаривать, совещаться; 3) обсуждать,
рассматривать (например, проблему, вопрос)
gösterge 1) показатель степени; коэффициент; 2) индикатор
gösteri (в разных значениях) демонстрация, показ
gösterilmek быть показанным, демонстрироваться
gösteriş показ, демонстрация; внешний вид, внешность
göstermek (gösterir) демонстрировать, показывать

80
götürmek 1) уносить, относить; 2) уводить, увозить; провожать, доводить; sizı evinize kadar götürebilir miyim?
могу ли я вас проводить до дома?
gövde 1) тело, туловище; 2) ствол
göymek (göyner) жечь, обжигать
göynük (-ğü) I небольшой кувшин
göynük II (разг.) обгорелый; загорелый
göz глаз; ~ doktoru глазной врач, окулист; ◊ ~ atmak взглянуть, заглянуть; ~ önünde tutmak иметь в виду,
учитывать; ~e çarpmak бросаться в глаза; ~ boymak пускать пыль в глаза; ~den geçirmek просматривать,
проверять; çıplak ~le невооруженным глазом; ~üm! милый! дорогой!
gözaltı наблюдение, надзор
gözbebeği (-ni) свет очей, зеница ока
gözdağı (-nı) – устрашение, угроза
gözde фаворит
gözkapağı (-nı) (анат.) веко
gözlem наблюдение; наблюдательность
gözlemci наблюдатель
gözleme блинчики, оладьи
gözlemek ждать, ожидать, выжидать
gözetlemek наблюдать
gözlük (-ğü) очки; pembe ~ розовые очки
gözlükçü продавец очков
gözyaşı (-nı) слеза
grafoloji графология
gram грамм
gramer грамматика
granulöm (мед.) гранулёма
granül зёрнышко
grev забастовка; ~ yapmak бастовать, проводить забастовку
grevci забастовщик
greypfrut (-du, -tu) грейпфрут
gri серый; koyu ~ тёмно-серый
grip (-bi) грипп; ~ olmak заболеть гриппом; ~ geçirmek перенести грипп
gripli больной гриппом
guartr зоб
gudde железа
guguk (-ğu) кукушка

81
gurbet (-ti) чужбина
gurur гордость; надменность; ~ duymak испытывать гордость
gururlanmak гордиться
gururlu гордый, надменный
guşa (мед.) зоб; ~ hastalığı базедова болезнь
gut damla подагра
guya будто бы, якобы; как будто, словно; ~ büyük bir iç yapmış da öğünüyor он похваляется так, словно
сделал большое дело
gübre навоз; удобрение
güc (-cü) 1) сила; мощь; мощность; 2) способность
güç трудный
güçlü сильный, крепкий
güçlük (-ğü) трудность, затруднение; ~ çekmek испытывать затруднения
güçsüzlük (-ğü) бессилие, слабость
güderi замша
güdük (-ğü) недостаток, нехватка
güfte либретто
güğüm кувшин с крышкой
gül роза; ~ yağı розовое масло; ~üstüne ~koklamamak оставаться постоянным в любви (к одной женщине)
güldürmek смешить
güle güle всего хорошего!, до свидания! (пожелание уходящему)
güleç улыбчивый
gülle ядро; ~ atma толкание ядра
gülmek (güler) 1) смеяться; 2) насмехаться, смеяться над кем/чем-либо
gülmez угрюмый, сердитый, строгий
gülümsemek улыбаться
gülünç смешной
gülüş смех, манера смеяться
gümrük (-ğü) таможня; таможенная пошлина; ~ muayenesi таможенный досмотр
gümrükçü таможенник
gümüş серебро; серебряный
gün 1) день; bür ~ однажды; ~ü ~üne регулярно, день в день 2) солнце
günah грех
günaydın доброе утро!
güncel актуальный, злободневный
gündem повестка дня

82
gündoğuşu (-nu) восход солнца, рассвет
gündüz днем
güneş солнце; ~ doğdu солнце взошло; ~ battı солнце зашло
güneşlenmek загорать на солнце
güneşli солнечный
güney юг
güneybatı юго-запад
güneydoğu юго-восток
günkü дневной
gür 1) густой, пышный; ~ saç пышные волосы; 2) сильный, зычный (о голосе)
gürbüz здоровый, крепкий
Gürcü грузин (-ка)
Gürcüce грузинский язык
güreş борьба
güreşçi борец
güreşmek бороться
gürgen (бот.) граб обыкновенный
gürlemek грохотать; гром гремит
gürültü шум, гам; ~ koparmak поднимать шум; gök ~sü гром
güve моль
güveç глиняный горшок (для приготовления пищи)
güven доверие; ~ oyu вотум доверия
güvence гарантия, обеспечение
güvenilir надежный
güvenlik (-ği) безопасность
güvenmek доверяться, полагаться, надеяться
güvercin голубь
güvey жених; зять (муж дочери)
güveyk (-ği) (бот.) душица
güya будто бы
güz осень
güzel красивый, хороший; красиво, хорошо
güzelavratotu (-nu) (бот.) белладонна, красавка
güzellik (-ği) красота
güzün осенью

83
H
haber новость; известие; сведение
haberleşme обмен новостями, связь, переписка
habersizce без уведомления
hac (-ccı) хадж
hacet нужда, потребность
hacı хаджи, паломник
hacım (-cmı) объём
haciz наложение ареста на имущество, секвестр
haç (-cı) крест
had (-ddi) граница, предел
hadde прокатный стан
hadi be! вот это да!
hafıza память; ~ kaybı потеря памяти
hafif 1) (в разных значениях) лёгкий, нетяжёлый; ~ bir bavul лёгкий чемодан; ~ bir kahvaltı лёгкий завтрак; 2)
несильный; ~ bir baş ağrısı слабая головная боль; 3) несерьёзный, легкомысленный
hafiflik (-ği) лёгкость; облегчение
hafiye агент тайной полиции
hafta неделя
haftalık 1. недельный, еженедельный; 2. недельная плата
hain предатель, изменник
haiz обладающий, владеющий; ~ olmak обладать, владеть
hak (-kkı) 1) право; ana ~lar основные права; siyasi ~lar политические права; nee ~la? по какому праву? 2)
правота; справедливость
hakaret (-ti) оскорбление
hakat (-tı) I канат
hakat (-tı) II причал
hakbin правдивый, справедливый
hakçası по правде говоря
hakem абритр, судья
haketmek (hakeder) заслужить что-либо
hakikat (-ti) правда, истина, действительность; поистине, действительно
hakiki истинный, подлинный, настоящий
hakim судья; правящий, господствующий
hâkimiyet (-ti) господство; власть; суверенитет

84
hakkında относительно, касательно
hakkıhıyar (ар.) право выбора
haklı правый, справедливый; ~çıkarmak оправдывать
haksız неправый, несправедливый
haksızlık (-ğı) несправедливость
hal (-li) 1) состояние, положение; 2) вид; ◊ her ~de во всяком случае, безусловно; o ~de в таком случае; çok
~lerde во многих случаях, сплошь и рядом
hala тётка (со стороны отца); ~ kızı двоюродная сестра (со стороны отца); ~ oğlu двоюродный брат
hâlâ всё ещё, пока ещё, ещё
halat (-tı) канат, трос; tel ~ стальной трос
halbuki между тем, тогда как
halef преемник, продолжатель, наследник, правопреемник
halen теперь, сейчас, настоящее время, ныне
halhal браслет на ногу
halı ковёр
haliç эстуарий; речное устье
halife халиф; преемник
halihazır настоящее время
halil законный муж, супруг
halim тихий, смирный, кроткий (о характере, нраве)
halis чистый
halk (-kı) народ; публика
halka (в разн. знач.) кольцо; nişan ~sı обручальное кольцо
halkoyu (-nu) общественное мнение
halletmek (halleder) решать, разрешать (вопрос, задачу и т.н.)
halsiz слабый, обессилевший; ~düşmek обессилеть, выбиться из сил
ham неспелый ( о фруктах); сырой, невыделанный, необработанный
hamal грузчик; носильщик
hamam баня
hamarat работящая, трудолюбивая (о женщине)
hamil I (-mli) обладатель, предъявитель; обладатель
hamil II (-mli) ар. беременность
hâmile беременная
hamle ход (в шахматах, шашках)
hammadde сырьё
hamsi анчоус, хамса

85
hamuçera dağ çileği (бот.) лесная земляника
hamur тесто; ~ tutmak поставить (заместить) тесто; ~ açmak раскатать тесто
hancere (анат.) гортань
hane клетка (на шахматной доске)
hangi какой? который?
hanım госпожа, сударыня, дама; супруга; küçük ~ барышня; ~ efendi сударыня (вежливое обращение)
hani, haniya 1) где? где же? 2) помнишь? помните? 3) по правде сказать
hap (-pı) пилюля
hapcı наркоман
hapis (-psi) 1) задержание, арест; домашний арест; 2) тюрьма
hapishane тюрьма
hapsetmek (hapseder) заключать в тюрьму, арестовывать
hapsolmak быть заключенным где-л.; находиться взаперти
hapşırık (-ğı) чихание
hapşırmak чихать
harabe развалины, руины
haram запрещенный, запретный
harap разрушенный
hararet (-ti) 1) температура, жар; 2) жажда
hararetli разгорячённый, возбуждённый, пылкий, оживлённый
harbiye военное министерство, военная академия
harcamak расходовать, тратить
harç (-cı) I трата, расход; yol ~ı командировочные расходы
harç (-cı) II I раствор
hardal горчица
harket (-ti) 1) движение; 2) действие, поступок; поведение; 3) отправление, отъезд; ~ etmek а) двигаться; б)
действовать, вести себя; в) отправляться, уезжать
harf буква
harıl: ~ ~ продолжительно, непрестанно; бойко
hariç (-ci) 1. заграница; 2. за исключением, кроме; за исключением
harika чудо
harita карта (географическая)
harman молотьба
harp (-bi) I война, бой
harp (-bi) II арфа
has I свойственный, присущий кому-чему

86
has II чистый, без примеси; ~ gümüş чистое серебро
hasar убыток, ущерб
hasat (-dı) жатва, уборка
hasılat продукция; доход
hasım недруг, враг
hasret (-ti) тоска
hassas чувствительный
hassasiyet (-ti) чувствительность
hasta 1. больной; 2. больной; ağır ~ тяжелобольной; ~ olmak (düşmek) заболеть
hastabakıcı санитарка, сиделка
hastalanmak заболеть
hastalık (-ğı) болезнь; kadın ~ları женские болезни; sinir ~ları нервные болезни
hastalıklı болезненный, хворый
hastane больница
haşhaş мак
haşin грубый, резкий
haşlama варёный, отварной; блюдо из вареного мяса
haşlamak варить
hat (-ttı) (в разных значениях) линия; hava ~ı воздушная линия, telefon ~ı телефонная линия
hata 1) ошибка; ~ yapmak допускать (делать) ошибку; 2) проступок
hataen по ошибке, ошибочно
hatalı ошибочный, неправильный
hatır память; ~ına gelmek вспоминать
hatıra воспоминание; память; ~ olarak saklamak хранить как память
hatırlamak вспоминать, припоминать
hatırlatmak напоминать
hatip оратор, проповедник
hatmi (бот.) алтей лекарственный
hattâ даже
hattatlık (-ğı) каллиграфия, чистописание
hatun женщина, дама, госпожа; жена
hava воздух, атмосфера
havaalanı (-nı) – аэродром
havai воздушный, атмосферный
havalanmak 1) взлетать, подниматься в воздух; uçak havalandı самолет взлетел; 2) развеваться; 3)
проветриваться

87
havale 1) поручение, передача; 2) перевод (денежный); posta ~si почтовый перевод; ~ etmek а) поручать,
передавать; б) переводить (деньги)
havalı ветренный, пустой; распущенный, избалованный
havan 1) ступа; 2) миномет
havlamak гавкать, лаять
havlı ворсистый
havlıcan (бот.) сыть длинная
havlu полотенце
havuç (-cu) морковь
havuz I бассейн, водоём
havlu II резервуар, цистерна
havuzbalığı (-ğı) карась обыкновенный
havyar икрá
hayal (-li) 1) воображение; мечта; фантазия; ~ etmek фантазировать; мечтать; 2) изображение, образ; ◊ ~
kırıklığı разочарование
hayalet (-ti) приведение, призрак
hayalperest (-ti) мечтатель, фантазёр
hayat (-tı) жизнь; evlilik ~ı супружеская жизнь
haydi, hadi 1) ну! айда! 2) ладно! пусть так!
haydut разбойник, грабитель
hayhay (выражение согласия) ладно, хорошо
hayıflanmak + Д.п. сожалеть
hayır (-yrı) I добро, благо; благотворительное общество
hayır II нет (отрицание); нет, этого не знаю
hayırlı добрый, благой; ~ sabahlar! доброе утро!
haykırmak восклицать, подавать голос
haylaz пакостник, негодник; лентяй
hayli много, изрядно; значительно; очень
hayran I изумлённый, пораженный; ~ kalmak а) изумляться, поражаться; восторгаться, восхищаться
hayran II почитатель, поклонник
hayret (-ti) 1. удивление, изумление; 2. удивительно! странно!
hayvan животное; скот; зверь
hayvanat (-tı) животный мир, животные; ~ bahçesi зоологический сад, зоопарк
haz (-zzı) I часть, доля
haz (-zzı) II (мед.) резекция, отсечение, отрезание
hazım (-zmı) I твёрдость, решительность

88
hazım (-zmı) II пищеварение, переваривание пищи
hazımsızlık (-ğı) несварение; расстройство пищеварения
hazır 1) присутствующий, имеющийся налицо; ~ bulunmak присутствовать; 2) готовый; ~ elbise готовое
платье; ~ olmak быть готовым
hazırlamak готовить, приготовлять
hazırlanış приготовление
hazırlanmak 1) готовиться, приготовляться; yolculuğa hazırlanıyor он готовиться к путешествию; 2) быть
приготовляемым; yemek hazırlandı еда приготовлена
hazırlık (-ğı) подготовка, приготовление
hazin печальный грустный
hazine казна; касса; сокровищница
haziran июнь
hazmetmek (hazmeder) (прям. и перен.) переваривать
hazine I казна; касса; сокровищница; kelime ~si - словарный запас
hazine II (анат.) влагалище
hece слог
hecelemek произносить по слогам
hedef 1) цель; 2) объект
hediye дар, подарок; ~ etmek дарить
hediyelik предназначенный для подарка
hekim врач, доктор
hektar гектар
hele 1) особенно, в особенности; хотя бы, хоть; 2) наконец, наконец-то; 3) только, пусть только
helikopter вертолёт
helme отвар (рисовый)
helva халва
helvacıkökü (-nü) (бот.) мыльнянка лекарственная
hem причём, к тому же
hem hem(de) ии (вдобавок еще и)
hemcins однородный
hemen 1) немедленно, сейчас же; 2) почти, почти что
hemoglobin гемоглобин
hemşeri земляк, соотечественник
hemşire медицинская сестра, медсестра
hendek (-ği) ров; канава; окоп; траншея
hentbol (спорт.) гандбол

89
henüz 1) только что, только ещё; ~ geldim я только что пришёл; ~ küçüktür он ещё мал;
2) (при отрицательном глаголе) ещё не; пока ещё; ~ gelmedi он ещё не пришёл
hep 1) всё; весь; все; ~iniz все вы; ~ arkadaşiz все мы друзья; ~si все они; всё; ~sini biliyor он знает всё; 2)
постоянно, всегда; sen ~ geç kalırsın! ты постоянно (вечно) опаздываешь!
hepsi всё, kızların hepsi все девушки (на свете)
her каждый, всякий; ~ gün каждый день; ~ halde во всяком случае; ~ yerde везде, всюду; ~ vakit (zaman)
всегда, постоянно
hergün ежедневно
herhalde скорее всего, по всей видимости
herhangi любой, какой бы то ни было
herkes всякий, каждый (о человеке); ~ bilir все знают
Hermitage Эрмитаж
heroin героин
herşey всё (всякая вещь); ~e rağmen несмотря ни на что
hesap (-bı) 1) счёт, расчёт; ~ açmak открыть счёт (в банке); ~ı veriniz дайте счёт (напр. в ресторане); 2)
подсчёт, вычисление; арифметика; 3) отчёт; ~ vermek отчитываться
hesaplamak считать, подсчитывать
hesaplaşmak рассчитываться
hesaplı расчётливый, осторожный, осмотрительный
hesapsız без счёта; неразумный, непродуманный, неосторожный
hesapsızca без счёта, без учёта; легкомысленно, неразумно
hefes увлечение, стремление, страсть
herif человек, парень, малый
heybe сумка, перемётная сумка
heybet (-ti) ар. величие, внушительный вид
heybetli величественного (внушительного) вида
heyecan волнение, возбуждение; ~ verici волнующий; ~ duymak испытывать волнение
heyecanlanmak волноваться, приходить в возбуждённое состояние
heyecanlı взволнованный; волнующий
heyet (-ti) делегация; комиссия; миссия
heykel статуя
heykeltıraş скульптор
hezimet (-ti) поражение; ~e uğramak потерпеть поражение; ~ uğratmak нанести поражение
hıçkırık икание, икота
hıçkırmak икать
hırçın вспыльчивый, капризный

90
hırdavat (-tı) скобяной товар, скобяные изделия
hırka хырка, бешмет
hırs страстное желание; ярость, гнев
hırsız вор
hırsızlık (-ğı) воровство, кража
hıyanet (-ti) измена, предательство
hıyar огурец
hız скорость, быстрота
hızlı 1. быстрый, скорый; 2. 1) сильно; ~ vurmak сильно ударять; 2) громко, громким голосом; ~ konuşmak
громко разговаривать
hicap (-bı) I покрывало; занавес
hicap (-bı) II стыд; стыдливость, застенчивость
hiciv (-cvi) сатира; сарказм
hicvetmek высмеивать
hiç 1. (при отрицательном глаголе) совсем, совершенно, абсолютно, вовсе не;onu ~ görmendim я его совсем
(вовсе) не видел; 2. когда-нибудь; ~ ava gittiniz mi? вы когда-нибудь ходили на охоту? 3. ничто, пустое место;
bir ~ için darıldı он обиделся из-за пустяка
hiçbiri никто из; ни один из
hiddet (-ti) гнев, ярость
hiddetli гневный, разгневанный
hiddetlenmek гневаться, сердиться
hidrojen водород
hikâye рассказ; повесть; повествование; uzun ~ долгая история
hikâyeci рассказчик; повествователь
hile хитрость; мошенничество; фальсификация
hileli фальсифицированный; с хитростью, с подделкой, нечестным путем
himaye покровительство, защита; поддержка, протекция; ~ etmek а) покровительствовать, защищать;
протежировать
hindi индюшка
hindiba цикорий салатный
hindistan cevizi (-ni) кокосовый орех
hintkamışı (-nı) бамбук
hintyağı касторовое масло
his (-ssi) чувство
hisar крепость, укрепление
hisse часть; порция; пай; акция

91
hissedar пайщик, акционер
hissetmek (hisseder) чувствовать
hitabe обращение, выступление
hiyacint (минерал) гиацинт
hizmet (-ti) 1) обслуживание; прислуживание; 2) служба; askerlik ~i военная служба
hizmetçi слуга, служитель
hoca учитель, наставник; ходжа
hokkabaz фокусник; жонглёр
hol (-lü) холл
homurdanmak ворчать, бормотать
hoparlör громкоговоритель, репродуктор
hoplamak прыгать
horlamak храпеть
hormon гормон; гормональный
horoz петух
horozmantarı (-nı) лисичка (гриб)
hortum 1) хобот; 2) шланг
hostes стюардесса, бортпроводница
hoş хороший, приятный; ◊ ~ geldiniz! добро пожаловать!
hoşab чистой воды (о драгоценных камнях)
hoşça: ~ kalın! будьте здоровы! счастливо оставаться!
hoşaf компот
hoşgörü терпимость, снисходительность
hoşlanmak нравиться
hovarda кутила, мот, гуляка
hoyrat грубый, вульгарный
hububat зерновые (злаковые) культуры
hudut (-du) граница; ~ kapısı пограничный пункт
hukuk (-ku) (юр.) право
hukukçu юрист
hukukî юридический, правовой
humma лихорадка.
hurda мелочь; хлам; металлический лом
hurdacı старьёвщик
hurma финик; хурма
husus дело, обстоятельство, вопрос; bu ~ta ne düşünüyorsunuz? что вы думаете по этому поводу?

92
hususi особый, специальный; личный, частный, собственный
husuiyet (-ti) особенность, специфичность, характерность
husye тестикул, яичко
huş берёза
huy характер, нрав
huzur покой, спокойствие; присутствие
huzurlu спокойный, благодушный
huzursuz беспокойный, тревожный
hücre клетка
hücüm атака, нападение
hüküm (-kmü) 1) судебное решение, приговор; mahkrmrmin ~ü приговор суда; ~ vermek вынести приговор; 2)
сила, значение, kanunun ~ü var закон имеет силу; 3) власть, господство; ~ sürmek а) властвовать, царить; б)
быть распространённым; ~ süren kanaat распространённое мнение, распространённый взгляд
hükümet (-ti) правительство
hükümlü имеющий (законную) силу
hüner умение, мастерство, искусство
hünkar (перс.) повелитель, владыка
hünkarbeğendi (кул.) кушанье из баклажанов
hür (rrü) свободный, независимый
hürmet (-ti) уважение, почет ~ etmek уважать,чтить; ~ görmek пользоваться уважением
hürmetli уважаемый
hürriyet (-ti) свобода
hüsnü красивый, прекрасный, прелестный
hüviyet (-ti) личность; ~ сüzdanı удостоверение личности
hüzün (znü) грусть, печаль
hüzünlü грустный, печальный

93
I
ıhlamur липа
ıkınmak тяжело дышать
ılıca купальни на горячих минеральных источниках
ılık теплый
ılım itidal равновесие
ılıman умеренный
ılımlı умеренный, уравновешенный, сдержанный
ıpıslak совершенно мокрый, насквозь мокрый
ırak далекий
ıraksak дивергентный, расходящийся
ırgat (-tı) поденщик, батрак
ırk раса
ırkçılık (-ğı) расизм
ırktaş соплеменник, представитель той же расы
ırmak (-ğı) река
ırz честь
ısı теплота; горячий, жаркий
ısınma согревание
ısınmak греться, согреваться
ısıölçer калориметр
ısırgan (ısırgan otu) крапива
ısırık (-ğı) - укус, укушенное место
ısırmak кусать; разрывать зубами
ısıtıcı радиатор, нагреватель; нагревающий, накаляющий
ısıtma отопление
ısıtmak греть, нагревать
ıskonto скидка
ıslah улучшение, поправка, реформа
ıslak мокрый, сырой, влажный
ıslanmak мокнуть
ıslatmak мочить
ıslık (-ğı) свист; ~ çalmak свистеть
ısmarlama заказ; на заказ, заказной
ısmarlamak заказывать; поручать; Allahaısmarladık! до свидания!

94
ıspanak (-ğı) шпинат
ısrar настояние, настойчивость; ~la настойчиво, настоятельно; ~etmek настаивать, упорствовать.
ısrarlı настоятельный, настойчивый
ıssız необитаемый, пустынный, безлюдный
ıstakoz омар; makassız ~ лангуст
ıstavroz крест
ıstırap (bı) страдание, мучение
ışık (-ğı) свет, освещение
ışıklar светофор
ışın луч; kozmik ~ lar космические лучи
ızgara жареное на рашпере (о мясе, рыбе); ~ köfte котлеты, жаренные на рашпере
ızmar скрывание, утаивание

95
İ
iade возвращение, возврат; ~ etmek возвращать, приносить обратно
iare заём, ссуда; выдача напрокат
iareten напрокат; заимообразно; в виде ссуды
ibadet (-ti) моление, молитва
ibaret состоящий; ~ olmak состоять
ibik (-ği) гребень (у птиц)
ibraname квитанция, расписка об окончательном расчете по долговым обязательствам
İbranice иврит, древнееврейский язык
ibraz предъявление; ~ etmek предъявлять; pasaportunuzu ~ ediniz предъявите паспорт
ibrik (-ği) - кувшин, сосуд для воды (с ручкой и носиком)
icat открытие, изобретение; ~etmek открывать, изобретать
icra выполнение, исполнение; ~ emri исполнительный лист
iç 1. нутро, внутренняя часть, внутренность; 2. ядро, сердцевина; 2. внутренний; iç siyaset внутренняя
политика; 3. içinde внутри, среди, между; içimizde между нами, среди нас; beş gün içinde в течение пяти дней;
dostluk havası içinde в атмосфере дружбы; içinden через что-либо, из чего-либо; evin içinden из дома; içine
внутрь чего-либо, в; evin içine в дом
içbükey вогнутый
içecek (-ği) напиток, напитки
içekapanık интровертный
içekapanış замкнутость, самоуглублённость
içeri 1. внутренняя сторона; внутренность; ~ den изнутри; ~ de внутри; ~ye внутрь; 2. внутренний; 3. внутрь,
внутри; lütfen, ~ buyurun! заходите, пожалуйста
içerik (-ği) содержание
içerlemek затаить злобу
içermek взаимно обусловливать
içgüdü инстинкт; интуиция
içilir пригодный для питья
için 1. для, ради, за; bunun ~ поэтому; для этого; 2. чтобы; 3. dığı ~ из-за, вследствие того, что…, ввиду того,
что; gelmediği ~ ввиду того, что он не пришел…
içki спиртные напитки
içkili выпивший, нетрезвый
içkulak (-ğı) ortakulak (анат.) внутреннее ухо
içli имеющий что-либо внутри
içlidışlı задушевный, интимный

96
içmek (içilir) 1. пить, 2. есть (суп); sigara ~ курить
içten сердечный, задушевный, искренний; ~ bir dilek искреннее желание
içyagı (-nı) нутряной жир, нутряное сало
içyüz суть, сущность, существо
idam смертная казнь
idane ссуда, заём, долг
idaneten в виде ссуды, взаймы
idare руководство, управление; ~etmek руководить, управлять; дирижировать (funduszeue.infoром)
idareci управляющий; администратор
ideoloji идеология
iddet (-ti) (мус.) срок, в течение которого разведённая жена или вдова не может вступать в новый брак (
дней)
iddia утверждение, претензия, притязание; ~etmek утверждать, настаивать, претендовать, притязать
iddianame обвинительное заключение
idrar моча
ifade 1. выражение, ~etmek выражать, 2. показание, ~vermek давать показания
iffetli целомудренный
iflas банкротство, ~ etmek обанкротиться
iftar разговенье; вечерняя трапеза в дни Рамадана
iftira клевета, ~atmak клеветать на кого-либо
iftiraci клветник
iğde дикая маслина
iğfal введение в заблуждение; введение в соблазн
iğne I игла, иголка; шприц; çengelli ~ английская булавка; toplu ~ булавка; ~ yapmak делать укол (вливание)
iğne II жало; ~ yapraklı ağaçlar хвойные деревья
iğnelemek колоть, прокалывать иглой
iğrenç отвращение
iğrenmek брезговать, чувствовать отвращение
ihanet (-ti) измена, предательство; ~ etmek + Д.п. изменять кому-л.
ihbar уведомление, оповещение
ihmal (-li) небрежность; халатность; ~ etmek – пренебрегать, халатно относиться; манкировать
ihracat (-tı) экспорт, вывоз
ihtilal (-li) революция
ihtimal (-li) вероятность, возможность; вероятно, возможно
ihtimam забота, заботливость; внимание
ihtiras ненасытное желание, жажда

97
ihtişam роскошь, блеск
ihtiva содержание, включение
ihtiyaç (cı) потребность, нужда; ~ duymak испытывать потребность (нужду) в чем-либо
ihtiyar старик; старый
ikamet (-ti) пребывание, жительство; ~ tezkeresi вид на жительство; ~ etmek жить, проживать
ikametgah местожительство, резиденция
ikaz оповещение, предупреждение
iki два; ~si оба; ~de bir а) то и дело, б) одна вторая (часть)
ikidilli двуязычный, говорящий на двух языках
ikilem (лог.) дилемма
ikinci второй
ikincileyin во-вторых
ikincilik (-ği) второе место
ikindi время после полудня
ikiyüzlü двуличный, лицемерный
ikiz двойня, близнецы
ikizkenar равнобедренный
İkizler Близнецы (созвездие)
iklim климат
ikmal 1. оканчивание, 2. снабжение
ikna убеждение, ~ etmek убеждать
ikram 1. угощение, 2. скидка, ~etmek а) угощать, б) делать скидку
ikramcı хлебосольный, радушный
ikramiye выигрыш (например в лотерее), премиальные
iksir эликсир, настой
iktibas взятие в долг
iktibasen заимствуя, цитируя
iktidar власть, ~ başinda bulunmak ~da olmak находиться у власти
iktidarsızlık (-ğı) импотенция
iktisadi экономический
iktisat (-dı) экономика, экономия
il вилайет
ilaç (-cı) лекарство
ilâh божество, бог, господь
ilâhî божественный, божий; ~ arzu божья воля
ilâhiyat (-tı) теология, богословие

98
ilan объявление, ~etmek объявлять
ilave добавление, ~etmek добавлять
ilçe уезд
ile с, вместе с; посредством чего-либо; sizin ile, sizinle с вами; tren ile, trenle на поезде; çekiç ile, çekiçle
молотком; 2. и; defter ile (defterle) kalem тетрадь и ручка
ileri вперед; masayi biraz ~ çekelim давайте подвинем стол немного вперед; 2. впереди; evin ~ sinde впереди
дома; 3. передовой, находящийся впереди; ~ gelenler руководство, руководители (мн.ч.); видные деятели,
ответственные работники; 4. будущее; ~ de в будущем; ~ olmak спешить (о часах); saat beş dakika ~ dir часы
спешат на пять минут; ~ sürmek предлагать, выдвигать
ilerlemek продвигаться вперед, двигаться вперед; прогрессировать
iletişim связь, сообщение, коммуникация, общение
iletken сообщающий, проводящий
iletki угломер, транспортир
iletmek передавать, сообщать
ilgi 1. интерес, заинтересованность; ~ göstermek проявлять интерес; ~ çekmek вызывать интерес: ~ çekici
вызывающий интерес; интересный; ~ çekici filim интересный фильм; 2. связь, отношение, причастность,
касательство; bununla hiç bir ~ si yoktur к этому он абсолютно никакого отношения не имеет, он абсолютно не
причастен к этому
ilgilendirmek интересовать
ilgilenmek ile интересоваться
ilgili ile связанный с чем-либо, относящийся
ilginç вызывающий интерес, любопытный
ilik (-ği) I петля, петлица
ilik (-ği) II (анат.) костный мозг
iliklemek застегивать
ilim (ilmi) наука
ilişik приложенный, имеющий отношение
ilişki отношение
ilk первый, начальный
ilkbahar весна; ~ da весной
ilkçağ античный мир
ilke принцип
ilkönce прежде всего, в самом начале
ilkyardım первая медицинская помощь
ilmi научный
ilmühaber свидетельство, удостоверение, справка, сертификат
99
iltifat (-ti) комплимент
iltihap (-bı) воспаление
iltihaplanmak воспаляться
iltihaplı воспалённый
ima намек; ~ etmek намекать на что-либо
imal (-li) изготовление, производство; ~ etmek изготавливать, производить
imalat (-tı) производство
imar благоустройство, ~ etmek благоустраивать
imbat летний муссон
imbik дистиллятор
imdat (-tı) помощь
imge 1. знак, признак, 2. воображение, 3. привидение
imha истребление, уничтожение; ~ etmek истреблять, уничтожать
imhal (-li) отсрочка, продление
imkan возможность
imkansız невозможный, невозможно
imla орфография, правописание
imrenmek сильно желать; завидовать
imsak воздержание, умеренность, диета
imtiyaz преимущество, привилегия
imza подпись, автограф
imzalamak подписывать
imzalı подписанный
inanç (-cı) вера, убеждение
inanmak верить
inat (-dı) упрямство, упорство; ~ etmek упрямиться, упорствовать
inatçı упрямый, упрямец
ince тонкий, мелкий, некрупный; тонко
incelemek изучать, исследовать
inci жемчуг
inciçeçeği (-ni) ландыш
incik (-ği) голень
incil Евангелие
incir инжир
incitmek 1. причинять боль; ушибать (например руку, ногу); 2. обижать
inç дюйм


indirim - (торг.) скидка, снижение цен
indirmek 1. спускать, опускать, 2. понижать, снижать
inek (-ği) корова
infaz исполнение, выполнение
İngiliz англичанин, англичанка
İngilizce английский язык
inilti стон
inisyal инициал
inisiyatif инициатива
iniş посадка; mecburi ~ (авиац.) вынужденная посадка; спуск
inkar отрицание, ~ etmek отрицать
inkılap (-bı) революция
inkılapçı революционер; революционный
inlemek стонать
inmek 1. спускаться, опускаться, приземляться; 2. слезать, сходить; vagondan ~ выходить из вагона; inecek
var mı? Кто-нибудь выходит?; 3. останавливаться (в гостинице); otele ~ останавливаться в гостинице
insaf справедливость, совесть; милосердие
insan человек
insaniyet (-ti) человечество; человечность, гуманность
insaniyetli человечный, гуманный
insanlık (-ğı) человечество; человечность, гуманность
insansever человечный, гуманный; гуманист
insanüstü сверхчеловеческий
insülin инсулин
inşa строение, сооружение
inşaat (-tı) строительство, строительные работы
inşaatçı строитель
inşallah если будет угодно аллаху; дай бог!; надеюсь
intiba впечатление; ~ alrnak (edinmek) выносить впечатление; ~bırakmak производить впечатление
intifa использование
intihar самоубийство; ~ etmek совершать самоубийство
intikam мщение, месть; реванш
intikamci мстительный; реваншистский
ip (-pi) верёвка, бечёвка
ipek (-ği) шёлк
ipekli шёлковый; шёлковая ткань


iplik (ği) нитка, нитки
ipotek ипотека, залог недвижимости
ipotekli ипотечный
iptal отмена, аннулирование; ~ etmek отменять, аннулировать
iptidai первобытный, примитивный
ipuç (-cu) ipucu нить, концы чего-л.; ключ к разгадке
irade воля; желание
iradeli волевой
İran Иран
İranlı иранец, иранка
irfan знание, просвещение
iri крупный; ~ bir kolye крупное колье
irin гной
irinlenmek гноиться, нарывать
iris 1) радужная оболочка (глаза); 2) ирис
irkilmek вздрагивать, пугаться
irmik (-ği) манная крупа
irsi наследственный
irtibat (-tı) связь, коммуникация
irtica реакция
is сажа; копоть; нагар
isabet (-ti) попадание (в цель)
isabetli меткий, точный (об огне); удачный, уместный (напр, об ответе, реплике)
ise а, же
isfendan клён
ishal (мед.) расстройство желудка, понос
isim (-smi) I имя, название; ~i geçen вышеупомянутый
isim II популярность, известность, слава; ~ yapmak сделать (себе) имя, завоевать популярность
iskambil (игральная) карта
iskele пристань
iskelet (-ti) 1) скелет; 2) каркас
iskemle табуретка, скамейка
iskonto скидка; ~ yapmak делать скидку
iskorpit (-ti) морской ёрш
islâm ислам
isilik (-ği) сыпь

isli закопченный; коптящий; копченый; ~ sucuk копченая колбаса
ispat (-tı) доказательство; ~ etmek доказывать
ispirto спирт
israf расточительность, мотовство
istakoz омар
istasyon станция (ж/д, метро); остановка (метро)
istavroz крест
istek (-ği) желание, просьба
istemek хотеть, желать; просить; требовать; istemeye istemeye нехотя
isterik истеричный, истерический
isteka кий (бильярдный)
istifa отставка; ~etmek уйти в отставку
istikamet (-ti) направление
istikbal будущее; ~de в будущем
istiklâl независимость
istikrar утверждение, укрепление, стабилизация, постоянство
istikraz заем
istirahat отдых; ~ etmek отдыхать
istiridye устрица
istismar эксплуатация; ~ etmek эксплуатировать
istisna исключение
istisnai исключительный
istirahat (-tı) отдых, покой, спокойствие
istridye устрицы
isyan восстание, бунт
isyancı мятежник, бунтовщик, повстанец
isyankâr непокорный, мятежный, упрямый
iş дело, работа, занятие; ~ adamı деловой человек, бизнесмен; ~ veren работодатель
işaret (-ti) знак, сигнал
işbirliği сотрудничество; iktisadi ~ экономическое сотрудничество
işçi рабочий, работница
işemek мочиться, выделять мочу
işgal занятие, оккупация
işgünü (-nü) рабочий день
işitmek слышать
işkembe кишки, требуха; ~ corbası суп из требухи (бараньей)


işkence пытка, мучение; ~ etmek пытать, мучить
işlek (-ği) оживлённый
işlem процедура; оформление (документа); процесс; обработка, переработка; действие
işlemek работать, функционировать; обрабатывать; курсировать
işletme 1) эксплуатация (рудника, фабрики); 2) предприятие
işletmek эксплуатировать (рудник, фабрику)
işsizlik (-ği) безработица
iştah аппетит
işte вот; ~ bu kadar вот и всё, и больше ничего
iştırak (-ğı) участие; ~ etmek участвовать
işyeri (-ni) предприятие; рабочее место
it собака, пёс
itaat (-ti) послушание, повиновение, покорность; ~etmek слушаться, повиноваться
itaatli послушный, покорный
itfaiye пожарная команда
itfaiyeci пожарник
ithaf посвящение; ~ etmek посвящать
ithal (-li) ввоз, импорт
ithalât (-tı) ввоз, импорт
itibar уважение, влияние, авторитет
itibaren + Исх.п. начиная с; считая с; от того момента, как
itina забота, внимание; аккуратность; старание
itiraf признание, сознание; ~ etmek признавать сознавать (напр. ошибку, проступок)
itiraz возражение; ~ım уок не возражаю; ~etmek возражать
itmek толкать, отодвигать; itiniz от себя (надпись на дверях)
ittifak (-ğı) союз; askeri ~ военный союз
iyi хороший, добрый; здоровый; хорошо; ~ misiniz? здоров ли вы?, как ваше здоровье?; ~yim я здоров , я чувствую
себя хорошо; ~ kötü худо-бедно, худо ли, хорошо ли, ~olmak поправляться, выздоравливать
iyileşmek улучшаться, поправляться, выздоравливать
iyilik (-ği) доброта, добро
iyimser оптимист
yimserlik (-ği) оптимизм
iyot (-du) йод
iz след, отпечаток
izafi относительный, релятивный
izahat (-tı) объяснение, подробное изложение

izdüşüm проекция
izin (izni) 1) разрешение, позволение; ~ almak получать разрешение (позволение); ~ vermek разрешать,
позволять; 2) отпуск
izinli находящийся в отпуске; отпускник; ~ olmak быть а отпуске
izlemek идти по следу, следить, преследовать; следить, наблюдать смотреть
izlenim впечатление
izmarit (-ti; -di) морской карась
izole изолированный; изоляционный


J
jaguar ягуар
jakuzi джакузи
jalüzi жалюзи
jambon окорок, ветчина
jandarma жандармерия; жандарм
Japon японец, японка; японский
Japonca японский язык; по-японски
jargon жаргон
jartiyer подвязка
jelatin желатин
jeneratör генератор
jeodezi геодезия
jeofizik(-ği) геофизика
jeolog геолог
jeoloji геология
jerse джерси (ткань, готовое изделие)
jest (-ti) жест
jet: ~ uçağı реактивный самолёт
jeton жетон
jilet безопасная бритва; ~ bıçağı лезвие безопасной бритвы
jigolo жиголо, мужчина на содержании женщины
jimnastik (-ği) гимнастика
jinekolog гинеколог
jinekoloji гинекология
jinekolojik гинекологический
jokey жокей
jöle гель
judo дзюдо
judocu дзюдоист
junior юниор
jurnal донос
jurnalcı доносчик
jübile юбилей
jüri жюри


K
kaba грубый, вульгарный, примитивный
kabak (-ğı) тыква
kabakulak (-ğı) (мед.) свинка
kabalık (-ğı) отсутствие изящества, аляповатость; грубость, неотёсанность, мужиковатость
kaban полупальто
kabarık 1) вздутый, раздутый, пухлый; 2) рельефный
kabiz (-bzi) запор
kabil (-i) возможный, допустимый
kabiliyet (-ti) способность; возможность
kabiliyetli способный
kabine кабинет
kabir (-bri) могила
kablo кабель
kabsak (-ğı) корзина
kabuk (-ğu) 1) кора, корка, кожица; скорлупа, шелуха; 2) раковина (моллюсков)
kabul (-lü) принятие, приём
kabullenmek + В.п. брать на себя; присваивать; соглашаться на
kaburga ребро
kâbus кошмар
kabuslu кошмарный, полный кошмаров; ~ rüya кошмарный сон
kabza 1) горсть; 2) рукоятка, ручка
kaç сколько; ~а? почём?, по какой цене?
kaçak ) беглый, дезертир; 2) утечка (газа); 2. контрабандный, незаконный
kaçamak (-ğı) увиливание, отклонение
kaçamaklı - уклончивый; ~ cevap уклончивый ответ
kaçar по сколько; ~ ruble aldılar по сколько рублей они получили?
kaçarola кастрюля
kaçinci который, какой (по порядку)
kaçınılmaz неизбежный
kaçınmak избегать, уклониться.
kaçırmak 1) лишать, похищать, угонять; uykumu kaçırdı он лишил меня сна; arabayı ~ угнать машину; 2)
упускать; пропускать; опаздывать; f irsatı ~ упускать удобный случай; treni ~ опоздать на поезд
kaçmak (kaçar) 1) бежать, убегать; 2) лишаться; uykusu kaçtı он лишился сна; keyfim kaçtı у меня
испортилось настроение


kadar 1) как, в такой же степени как, столько же (при сравнении); aslan ~ kuvvetli сильный как лев;
benim~ в такой же степени, как я; onlar ~ çalıştık мы работали столько же, сколько они; 2) около,
приблизительно; bir hafta ~ около недели; 3) до; пока не; köye ~ до деревни; akşama ~ до вечера; ben
gelinceye ~ пока я не приду.; 4) : = dığı ~ выражает сравнительную степень по количеству; istediği ~
столько, сколько он желает; bu ~ столько; ne~ сколько; hepsi bu~ mı? и это все?; işte bu ~ вот и все.
kadayıf кадаиф (кондитерское изделие из теста с сахарным сиропом)
kadeh рюмка, бокал
kadehtaş собутыльник
kademe ступень, уступ; 2) степень, уровень
kader судьба
kaderci фаталист
kadın женщина
kadınsı женоподобный
kadife бархат, вельвет
kadir могущественный, сильный, всемогущий
kadro кадры, личный состав
kafa голова; ум, смышлёность
kafes клетка, решётка; kuş ~ птичья клетка
kâfı достаточный
kafiye рифма
kâğıt (-dı) бумага; документ, справка, письменное свидетельство; para havale ~ı бланк денежного перевода
kahkaha хохот, громкий смех
kahraman герой; героический
kahramanlık (-ğı) героизм, геройство
kahretmek (kahreder) проклинать, карать, наказывать
kahvaltı завтрак; ~ etmek завтракать
kahve кофе
kahverengi коричневый, кофейного цвета
kaide 1) правило, 2) постамент, пьедестал, основание
kala за; до; ikiye beş ~ çıktı он вышел без пяти два köye iki kilometre ~ benzin bitti за два километра до села
кончился бензин
kalabalık (-ğı) толпа; скученность; многолюдный
kalay олово; полуда
kalbur решето
kaça бедро, ляжка; ~ kemiği бедренная кость
kaldıraç (-cı) рычаг


kaldırımak 1) (в разн. знач.) быть поднятым; 2) быть увезенным (напр, в больницу); 3) быть
уничтоженным (отменённым)
kaldırım мостовая; yaya ~ı тротуар
kaldırmak 1) в разных знач. поднимать 2) отправлять (транспорт), давать сигнал к отправлению
(транспорта) 3) уносить, убирать; bunu kaldırın уберите это; 4) класть, помещать (напp. в больницу) 5)
уничтожать, ликвидировать
kale 1) крепость; 2) ворота; 3) ладья
kaleci вратарь
kalem 1) перо, ручка (с пером); 2) канцелярия; 3) резец, долото
kalfa подмастерье
kalıcı стойкий, перманентный; постоянный
kalın толстый, плотный (о материи)
kalınbağırsak (-ğı) (анат.) толстая кишка
kalınlık (-ğı) толщина; густота; плотность
kalıntı остаток, излишек
kalıp (-bı) форма, модель, образец, шаблон; внешность, вид oболочка
kalıt (-tı) miras наследство, наследие
kalıtım наследственность
kalıtsal наследственный
kalifiye квалифицированный
kalite качество
kalkan 1) щит (оружие); 2) камбала (рыба)
kalker известняк
kalkındırmak - восстанавливать, развивать
kalkınma подъём, развитие
kalkmak 1) (в разн. знач.) вставать, подниматься; 2) отправляться (о транспорте); tren kalktı поезд
отправился (отошёл); 3) исчезать; bu adet kalktı этого обычая больше не существует.
kalmak (kalır) 1)оставаться; 2) останавливаться (напр. в гостинице), пребывать, проживать; 3)
откладываться (на более поздний срок); gitmeniz cumaya kaldı ваш отъезд отложен на пятницу
kalorifer центральное отопление
kalp (-bi) сердце, kalp krizi сердечный приступ
kalpak (-ğı) шапка
kalsiyum кальций
kaltak (-ğı) седло, лука седла
kamara каюта
kan кровь; кровяной


kanaktarım переливание крови
kanal (в разн. знач.) канал
kanape kanepe диван, канапе
kanat (-dı) крыло
kangal моток, виток
kantin общественная столовая, буфет
kanun закон
kanuniyet (-ti) законность, законная сила
kanunlaşmak приобретать силу закона, становиться законом
kanunsuz беззаконный
kanyak коньяк
kap (-bı) миска, сосуд, тара
kapak(-ğı) крышка
kapalı закрытый
kapan западня, ловушка, капкан
kapasite вместимость (отеля, ресторана)
kapı дверь
kapkaç (-cı) похищение
kapkaççı похититель, вор
kaplan тигр
kaput (-tu) презерватив
kapüşon капюшон
kar снег
kâr прибыль, доход
kara черный
karabaş черный монах
karakol полиция, полицейский участок
karalahana kırmızı lahana - краснокочанная капуста
karar решение
karaşın чернявый, смуглый, брюнет
karbüratör карбюратор
kardeş брат
kare квадрат; квадратный
karga ворон
kargo грузовое судно
karha язва


karı жена, замужняя женщина
karın (-rnı) живот, утроба; брюхо
karınca муравей
karışık смешанный
karışmak + Д.п. вмешиваться в
karıştırmak ile мешать, смешивать с чем-л.
kariyer карьера
karnabahar цветная капуста
karpuz арбуз
karşı I (служ. слово) противоположность чего-л.; ~mda передо мной, напротив меня; ~ya geçmek перейти
(переправиться) на другую сторону
karşı II + Д.п. против, напротив; по отношению к; ~ gelmek + Д.п. идти против чего-л.
karşılaşmak ile встречаться с
kartal орел
karyola кровать, койка
kas мышца, мускул
kasaba городок; посёлок
kasabalı житель (-ница) поселка
kasap (-bı) мясник
kaş бровь
kaşar I овечий сыр
kaşar II (арго) шалава; шлюха
kaşık (-ğı) ложка
katil убийца
kavanoz банка, cam ~ стеклянная банка
kavga ссора, скандал; борьба
kavrulmak (kavrulur) жариться; накаляться; сохнуть, чахнуть
kavşak (-ğı) перекрёсток
kaya скала; горная порода
kayak (-ğı) лыжи
kayakçı лыжник
kaybetmek (kaybeder) + В.п. терять, потерять
kayınvalide теща, свекровь
kayıp (-ybı) потеря, утеря, пропажа
kayısı абрикос
kaynak (-ğı) источник (в разных значениях)


kaza авария, несчастный случай
kazak (-ğı) свитер
Kazak (-ğı) казах
Kazakistan Казахстан
kazan котёл
kazanç (-cı) заработок, доход
kazanmak + В.п. зарабатывать; получать выгоду; выигрывать, побеждать
kebap (-bı) вертел; мясное блюдо; balık ~ı шашлык из рыбы, запеченная рыба на вертеле; çoban ~ı мясо
по-пастушьи (мясо с овощами)
kebapçı шашлычник, продавец шашлыков
keçe войлок, фетр
keçi коза
keder горе, печаль, грусть
kederlenmek + Д.п. грустить, печалиться, огорчаться
kedi кошка
kehribar янтарь
kelebek (-ği) бабочка, мотылёк
kelime слово
kemal (-li) совершенство
kemer ремень, пояс; арка, свод
kemik (-ği) кость
kemikli костистый; ~ balıklar костистая рыба
kemiksiz без костей, безкостный
kendi I сам; ~ne güvenen olmak быть уверенным в себе
kendi II свой, собственный
kene клещ
kent (-ti) город
kentli горожанин
kep (-pi) кепка; пилотка
kereviz сельдерей
kerhane публичный дом
kermen крепость
kervan караван
kese I мешочек; сумочка; банная варежка; hamam ~si банная варежка (для растирания)
kese II (перен.) кошелек, карман; ~ye dokunmak бить по карману
kesici режущий, перерезающий; прерывающий, прекращающий; ağrı ~ болеутоляющий


kesilmek (kesilir) - прекращаться, прерываться
kesim сектор, участок, зона; круг (людей)
kesin окончательный, категоричный, решительный, твердый; ~ olarak – окончательно,определенно
kesinleşmek окончательно решаться (определяться)
kesmek (keser) + В.п. резать, разрезать, стричь; (перен.) отрезать; блокировать; ~ sesini! - (груб.) заткнись!
kesmez тупой, не режущий
kestane каштан
keşfetmek (keşfeder) + В.п. обнаруживать, раскрывать
keşif изобретение, открытие; исследование (научное)
keşke (междометие) если бы! пусть бы! лучше бы! хоть бы!
keten лён; льняной
keyf (-yfi) I самочувствие, здоровье
keyf II хорошее расположение духа, блаженство
keyfli приятный, радостный
kez раз; binlerce ~ тысячи раз; bir ~ один раз
kıdem стаж (работы, военной службы)
kıdemli имеющий стаж
kılavuz путеводитель
kına хна
kır поле; степь; равнина, луг
Kırgız киргиз
Kırgızistan Кыргызстан
kırıcı разбивающий; ломающий; использующий недозволенные приемы
kırılmak разбиться, сломаться
kırılmaz небьющийся
Kırım Крым
Kırımlı житель Крыма
kırışmak покрываться морщинами; морщиниться, мяться
kırışmaz немнущийся (о ткани)
kırk сорок
kıskanç ревнивый
kıskançlık (-ğı) ревность
kıskanmak + В.п., Исх.п. ревновать кого-л. к кому-л.; завидовать
kısmet (-ti) удача, везение, счастливый случай
kıvırçık кудрявый
kıyma рубленое мясо, фарш


kıymet (-ti) цена, ценность, стоимость, значимость
kıymetli 1) ценный, драгоценный; ~ taşlar драгоценные камни; 2) дорогой (при обращении)
kız девушка; девочка; дочь; ~ çocuk девочка
kızak (-ğı) сани; ~ kaymak кататься на санях
kızamık (-ğı) корь
kızamıkçık (-ğı) краснуха
kızarmak краснеть, алеть; жариться, поджариваться
kızartma жареный; balık ~sı жареная рыба; piliç ~ sı жареный цыпленок
kızdırmak I подогревать, накалять;
kızdırmak II (перен.) раздражать
kızgın 1) горячий, раскаленный; 2) перен. разгневанный, разъяренный; 3) палящий, знойные, жгучий
kızıl 1. красный (чаще в переносном значении) ~Meydan Красная Площадь; 2. скарлатина
kızılay ~ kurumu Общество Красного Полумесяца (в мусульманских странах)
kızılcık (-ğı) кизил
kızılhaç ~ kurumu Общество Красного Креста
kızkardeş сестра
kızlık (-ğı) девичество, девственность
kızmak (kızar) злиться, сердиться; накаляться, раскаляться (напр. о металлах)
ki 1) который; bir adam ki okumak istemez… человек, который не хочет учиться…; 2) что; anlaşılır ki o da, gitti
выяснилось, что и он уехал; 3) а; geldim ki kimseler yok! прихожу, а там никого!; 4) чтобы; ona para verdim ki
ekmek, alsın я дал ему денег, чтобы он купил хлеба; 5) когда, раз; onu görmedi ki anlatsın как он может
рассказать, когда (раз) он этого не видел; 6) ведь, же; onu tanımazsın ki ты же его не знаешь
kibar благородный; изысканный; добрый, вежливый
kibrit спичка
kil глина
kilim палас
kilise церковь (христианская)
kilit (-di) замок
kilitlemek запирать (закрывать) на замок
kilitli запертый (закрытый) на замок
kilo килограмм
kim кто?; ~inle с кем?; ~in чей?; ~e (к) кому?; ~den от кого?; у кого?; ~de у кого?, при ком?; ~ bilir? кто
знает?; как знать?
kimi некоторые, одни; ~ istiyor, ~ istemiyor один хотят, другие нет; ~ insanlar некоторые люди
kimlik (-ğı) личность; ~ belgesi удостоверение личности; ~ini tesbit etmek установить личность
kimse кто-нибудь, при сказуем. в отриц. ф. никто; orada ~ yok там никого нет


kimsesiz сирота
kimya химия
kimyon тмин обыкновенный
kin ненависть, злоба
kip образец; вид, тип
kir грязь, засаленность
kira аренда; арендная плата
kiracı арендатор; съемщик; квартирант
kiralamak сдавать в аренду; арендовать
kiralık предназначенный к сдаче; прокатный
kiraz черешня
kireç (-ci) известь, известка
kiremit (-di) черепица
kiriş 1) бревно; балка, брус, перекладина; 2) хорда
kirlemek пачкать
kirlenmek пачкаться, становиться грязным
kirli грязный; грязное белье
kirpi еж
kirpik (-ği) ресница
kişi человек (употребляется после числительных); üç ~ için на трех человек, на троих
kişilik рассчитанный на известное число лиц; tek ~ oda комната на одного человека; iki ~ kamara двухместная
каюта; kaç ~? на сколько человек?
kişisel людской; личный, индивидуальный
kitabevi (-ni)книжный магазин
kitap (-bı) книга; ders ~ı учебник
klasik (-ği) классик; классический
klasör шкаф с отделениями; папка для бумаг, регистратор; 3) кляссер
klima кондиционер
klişe (полигр.) клише; штамп; стандартный
koalisyon коалиция
koca I муж; ~ya gitmek выходить замуж
koca II огромный, громадный
koca III взрослый; старый, пожилой
kocamak стареть
kocaman огромный, большущий
koç баран


kodeks фармакопея
koğuş палата (больничная); тюремная камера (общая)
koklama обоняние
koklamak нюхать
kokmak (kokar) 1) пахнуть; 2) тухнуть, протухать (напр. о мясе, рыбе)
kokmuş тухлый (напр. о мясе, рыбе)
koku 1) запах; 2) духи; ~ sürünmek душиться, опрыскиваться духами
kokulu ароматный, душистый
kol 1) рука; birinin ~una girmek брать кого-либо под руку; 2) рукав (платья, реки); 3) ветвь (дерева); 4) ручка,
рычаг (напр. станка); 5) отрасль; отдел; 6) колонна (напр. солдат, демонстрантов)
kola крахмал; ~ yapmak крахмалить
kolay 1. легкий, нетрудный; ~ bir iş легкая работа; 2. легко; bunu ~ yaparsın ты с этим легко справишься
kolaylaştırma упрощение, облегчение чего-л.
kolaylaştırmak упрощать
kolaylık (-ğı) легкость
koli картонная коробка; посылка (почтовая)
kolik (-ği) (мед.) колики, резь
kollamak 1) ждать, выжидать (напр. удобный случай); 2) покровительствовать
koloni (в разн. знач.) колония, поселение
kolonya одеколон
koltuk (-ğu) I подмышка
koltuk (-ğu) II кресло
kolye колье, ожерелье
koma коматозное состояние, кома
komik комик; комический, смешной
kompartıman купе
komple полный, комплектный
kompleks комплекс
kompliman комплимент
komplo заговор
kompres компресс
komşu сосед; соседний
komut (-tu) команда, распоряжение
komutan командир, начальник; комендант
komünal коммунальный
konak (-ğı) особняк; правительственное здание


konaklama ночёвка
konçerto концерт
kondoktor, kondüktör проводник (поезда)
konferans конференция
konfor комфорт
kongre съезд
konkav вогнутый
konkürans конкуренция
konsantrasyon сосредоточение; (хим.) концентрация
konserve консервы; консервированный
konsey совет
konsolos консул
konsolosluk (-ğu) консульство
konsomasyon потребление
konsulto консилиум
kontak (-ğı) I - зажигание (в машине)
kontak (-ğı) II короткое замыкание
konteyner контейнер
kontrat (-tı) контракт; ~ imzalamak подписывать контракт; kira ~ı договор об аренде (жилья)
kontrol контроль; kontrol etmek контролировать; ~ altına almak взять под контроль
kontrolcu контролер
kontrplâk фанера
konu тема, сюжет
konuk (-ğu) гость
konuksever гостеприимный
konuşma разговор, беседа; лекция
konuşmak 1. разговаривать, беседовать; 2. обсуждать; 3. говорить о ком-чём-либо
konuşulmak говориться, обсуждаться
konut (-tu) жилище, жилье
konveks выпуклый
konvoy конвой, эскорт
koparmak открывать, срывать, обрывать
kopça крючок, застежка
kopmak 1. рваться, отрываться; 2. подняться, разразиться, вспыхнуть (внезапно)
kopya копия
korkak (-ğı) трус, трусливый


korkmak бояться, пугаться
korku боязнь, страх, испуг
korkunç страшный, ужасный
korkutmak пугать, страшить
korna гудок, сигнал (автомобиля)
korniş карниз
kornişon корнишон (огурец)
kort (-tu) корт, теннисная площадка
koru лесок, роща
korumak охранять, защищать; оберегать, беречь
kostüm костюм (мужской)
koşmak (koşar) бежать, бегать
koşu бег, состязание в бег
koşul условие
kot (-tu) отметка высоты
kota (ком.) квота
kova ведро; ковш (напр. экскаватора)
kovalamak гнаться за кем-либо, преследовать кого-либо
kovan улей
kovmak гнать, прогонять, выгонять
koy бухта, небольшой залив
koymak 1. ставить, класть; 2. наливать
koyu густой; темный (о цвете); крепкий (о чае)
koyun баран, овца
koza кокон; коробочка
kozmetik косметика; косметический
kozmetikçi косметичка (профессия)
köfte котлеты, биточки (мясные)
köhne ветхий, дряхлый, изношенный
kök (-kü) корень
köknar ель
köle (прям и перен.) раб
köleleştirmek порабощать
kömür уголь; odun kömüru древесный уголь
köpek (-ği) собака
köpekbalığı (-nı) акула


köprü мост
köprücük (-ğü) ключица
köpük (-ğü) пена, пенка
kör 1. слепой; 2. тупой; 3. тусклый (напр. о свете); 4. глухой (напр. об улице)
körbağırsak (-ğı) аппендикс
körfez залив
körleşmek тупиться (напр. о ноже)
kösele кожа (подошвенная)
köstek (-ği) цепочка
köşe угол
köşk (-kü) дворец (летний)
kötü дурной, плохой; дурно, плохо
kötüleşmek ухудшаться, портиться
kötümser пессимист
köy деревня, село
köylü крестьянин
kramp (-pı) судорога
kravat (-tı) галстук
krem крем
kreş ясли (детские)
kriko домкрат
kristal I кристалл; кристаллический
kristal II хрусталь; хрустальный
kriter критерий
kronik хронический
kuaför парикмахер
kubbe купол
kucak (-ğı) объятия; охапка
kucaklamak обнимать, прижимать к груди
kudret сила, мощь

En güzel Rusça aşk sözleri, sevdiğin insanı mutlu etmek ister misin? Rus kadınlara söyleyeceğin en güzel Rusça iltifat cümlelerini bir araya getirdim. Rusça sevgi ve iltifat cümleleri ile sevdiğin insanın kalbini hemen kazanabilirsin.


Rus kızlara söylenecek en güzel aşk sözlerini sevdiğin kişiye, SMS, WhatsApp veya Facebook üzerinden gönder. Unutma! Rus kızları güzel ve iltifat dolu sözlerden çok hoşlanırlar. Rus kızlarının kalbini açacak anahtara sahip olmanın en etkili yolu, ona samimi ve sıcak sözler söylemekten geçer.

Kızlar hassas ve nazik olan erkekleri severler. Sevdiğin kızın kalbini bir kez kazanırsan, onun senin için neler yapabileceğini hayal bile edemezsin. Sana benden küçük bir tiyo&#;

Rusça güzel sözlere geçmeden önce bir hatırlatmak yapmak istiyorum. Henüz Youtube Kanalıma abone olmayanlar, aşağıdaki resmin üzerine tıklayarak kanalıma abone olabilir. Ayrıca Youtube kanalıma yeni ekleyeceğim Rusça aşk sözlerini kanala abone olarak takip edebilirsiniz.

Youtube kanalımda paylaştığım örnek bir videoyu buraya koyuyorum. Belki videoyu izledikten sonra fikrinizi değiştirir ve kanalıma abone olmaya karar verirsiniz 🙂

Rusça Aşk Sözleri

Rusça resimli aşk sözleri ile sevdiğin kadını mutlu etmeye hazır mısın? Hadi şimdi resimleri incelemeye başla. Eminim senin de beğeneceğin bir söz mutlaka bulacaksın. Romantik ve duygusal anlarda paylaşılacak en güzel Rusça aşk sözlerini bu sayfada bulacaksın. Aşağıda senin için hazırladığım Rusça aşk mesajları bulunuyor. Aşağıdaki Rusça aşk mesajlarını, hemen sevdiğin kıza göndermekte özgürsün.

Kadınların en çok inandığı ayna, bir erkeğin gözleridir.

Зеркало, которому женщины верят больше всего, — это глаза мужчины.


Size değil,
Duygularınıza dokunan,
İnsanları sevin.

Любите тех,
Кто дотронулся не до вас.
А до ваших чувств.


Bazen mutluluk için delicesine özlenen birisini görmek yeterlidir.

Инoгда для счaстья достаточно yвидеть человекa, по котoрому безумно скучaешь.

rusça güzel aşk sözleri


Aşkın son kullanma tarihi yok &#; Ya orada ya da değil.

Любовь не имеет срока годности&#; Она либо есть, либо ее нет.


Güzelliğinle hayran bıraktığın erkeklere basmamak için sokakta dikkatlice yürümeli.

Внимательно ходи по улицам, чтобы не наступить пораженных твоей красотой мужчин.


Güzel olmak için makyaja ihtiyacın yok, makyajın sana ihtiyacı var.

Тебе ну нужен макияж для красоты, скорее макияжу нужна ты.


Gözlerinin içinde büyüleyici bir ruh var.

От твоих глаз захватывает дух.


Gecenin hafızası yok, ama her birinin kendi gecesi var &#;

У ночи нет памяти, но у каждого в памяти своя ночь…


Bazı insanlar vardır bütün hayatın boyunca tanırsın ve bir günde unutursun. Bazılarını ise bir günde tanırsın ömrünün sonuna kadar unutamazsın.

Есть люди, которых можно знать всю жизнь и забыть за один день, а есть которых можно знать один день и не забыть за всю жизнь.


Çok kadınsı ve çekici görünüyorsun.

Ты выглядишь очень женственно и привлекательно.


Sana inanan yakınında olduğunda hiçbir şey imkansız değildir.

Нет ничего невозможного, когда рядом тот, кто верит в тебя.


Gülüşün muhteşem.

Твоя улыбка восхитительна.


İçin güzelliğin dış güzelliğinden daha güzel.

Ты внутри еще красивее, чем снаружи.


Eğer güzellik bir suç olarak kabul edilseydi, o zaman suçlu olarak aranırdın.

Если красота считалась преступлением, то ты была бы в розыске.


Bir kişi önünüzde kendini haklı çıkarırsa, o zaman onun için bir şey ifade ediyorsun demektir.

Если человек перед тобой оправдывается, значит ты что-то для него значишь.


İkinci bir bardak çay demlemek için birine sahip olduğunda&#; Bu harikadır.

Чудесно, когда тебе есть кому заваривать вторую кружку чая.


En büyük gizem hayat &#; en büyük servet çocuklar ve en büyük mutluluk da sevildiğin zamandır!

Caмая большая загадка — жизнь, самое большое богатство — дети, а самое большое счастье — когда тебя любят!


Bir ömür boyu birleşmek için bazen kısa bir süreliğine dağılmak gerekebilir&#;

Инoгда нужно разойтись на время, чтобы потом сойтись на всю жизнь…


sıcak rusça aşk sözleri


Bir erkek düşüncelerinin yaşadığı kişiyle birlikte olmalı.

Человек должен быть с тем, с кем живут его мысли&#;


Çiçekler ve kadınlar birbirine çok benzerler! Her ikisi de çok nazlıdır ve her ikisi de dikkat etmezsen çabuk solarlar.

Цветы и женщины похожи друг на друга! Если ты не уделяешь внимание быстро вянут.


Mutluluk, yıllarda saklı değil, aylarda, haftalarda hatta günlerde de saklı değil. Onu her anında bulabilirsin.

Счастье кроется не в годах, месяцах, неделях и даже не в днях, его можно найти в каждом мгновении.


Lezzetli ve inanılmaz kokuyorsun.

Ты вкусно и невероятно пахнешь.


Sen bu dünyaya gerçek bir hediyesin.

Ты настоящий подарок этому миру.


Gerçek bir kadın her zaman sevdiği birini seçer!
Ve birlikte başarılı ve güçlü olacaklar!

Настоящая женщина всегда выберет любимого!
А успешными и сильными они станут вместе!

resimli rusça aşk sözleri


Bugün mutluysan, yarın tekrar etmelisin.

Если вы сегодня счастливы, завтра обязательно нужно повторить.


Seven insan sizinle sadece cennete gelmek isteyen değil,sizinle cehenneme de gelmeyi kabul edendir.

Любящий человек это не тот который пойдет за тобой в Рай а тот кто спустится за тобой в Ад.


Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Bırakın yarın olduğu gibi size gelsin. Bizim için değerli olanların hepsi içinde olsun.

Мы не знаем , что будет завтра&#; Пусть оно просто будет&#; И пусть в нём будут все те, кто нам дорог.


Gözlerimi senden alamıyorum.

От тебя сложно оторвать взгляд.


Kusursuz davranışlara sahipsin.

У тебя безукоризненные манеры.


Sen mükemmel ve çok etkileyicisin.

Ты идеальная и сногсшибательная.


Hiç bu kadar keyifli ve harika bir kızla tanışmadım.

Я никогда не встречал такую восхитительную и замечательную девушку.


Gözlerinin içinde boğulmak mümkün.

В твоих глазах можно утонуть.


Çok nazik ve düşüncelisin.

Ты очень нежная и заботливая


Ellerini ne zaman tutsam, gözlerimin içinden mevsimler geçer, ne zaman gözlerimiz buluşsa, Samanyolu&#;ndan bir yıldız kayar.

Когда я держу твои руки перед моими глазами проплывают времена года, когда мои глаза касаются твоих глаз, с млечного пути падает звезда.

Rusça İltifat Sözleri

Rus kızlar sevdiği erkeklerden Rusça iltifat sözleri duymaya bayılırlar. Sevdiğin kadına onun kendi dilinde Rusça iltifat sözleri göndermek ister misin? Bu iltifat sözleri ile onun kalbine giden yolu keşfetmiş olacaksın. İşte sana bir Rus kızın kalbini açacak anahtar sözler.

rusça iltifat sözleri


Ben senin için her hangi biri olmak istemiyorum&#;Ben sadece senin herşeyin olmak istiyorum!

Я не хочу быть для тебя кем &#; то&#; Я просто хочу быть для тебя Всем!


Harika bir mizah anlayışın var.

У тебя отличное чувство юмора.


Harika bir saç stilin var.

У тебя потрясающая прическа.


1 ile 10 arasında bir değerlendirmede, sen sıradasın.

По шкале от 1 до 10 ты 11


Çok iştah açıcı görünüyorsun.

Ты выглядишь очень аппетитно.


Fotoğraf çekimi öncesi modele benziyorsun.

Ты выглядишь как модель перед фотосессией.


Sesiniz çok melodik ve heyecan verici.

Твой голос очень мелодичный и волнующий.


Oldukça doğal ve gerçek görünüyorsun.

Ты очень естественная и настоящая.


Kızardığın zamanlar çok tatlı oluyorsun.

Когда ты краснеешь, то становишься милой.


Sen her zaman gülüşümün vesilesi olacaksın.

Ты всегда будешь поводом моей улыбки.


Yağmurlu bir günde parlayan güneş gibisin.

Ты как солнце в дождливый день.


Ne kadar arkadaşı olursa olsun, yanında sevdiği biri yoksa, o hala yalnız olacak.

Сколько бы не было y человекa друзей, он все pавно будет oдинок, eсли рядом c ним нeт того, когo он любит.


Seni her şey iyi olduğunda ve her şey dayanılmaz derecede kötü olduğunda bile seni seveceğim.

Я будy любить тебя, когда всё хоpошо, и даже тoгда, кoгда всё нeвыносимо плоxо.


Senin yanında mutluluğun var olduğunu biliyorum.

Рядoм с тобой понимaю, что счaстье eсть.


Aşka küfür eden adamı değil, sessizce seni mutlu eden adamı sev.

Любит не тот мужчина, который клянется в любви, а тот, который молча делает тебя счастливой.


Herhangi bir ilişkide en önemli şey, birlikte olma isteğidir. Katılıyor musun?

Самое важное в любых отношениях &#; желание быть вместе. Согласны?


İnanın, insanlar tesadüfen tanışmazlar. Hayatın içinde tesadüfler yoktur.

Поверьте, люди не встречаются случайно. Случайностей, поверьте в жизни нет.


Beraber yapılacak küçük güzel şeyler vardır. Mesela yaşamak gibi.

Есть всякие мелочи, которые приятно делать вдвоем.
Жить, например.


Mutluluk, bir çocuğun eli tarafından yazılan “anne” kelimesidir.

Счастье — это слово «мама», написанное детской рукой.


Güzel göğsüne, sıcak bir kalp atıyor.

В твоей прекрасной груди бьется жаркое сердце.


Kendin olmaktan korkmadığında inanılmazsın.

Ты невероятна, когда не боишься быть собой.


Sen yakınımda olduğunda dünya daha güzel görünüyor.

Мир кажется лучше, когда ты рядом.


Rusça Sevgi Sözleri

Aşık olduğun kişiyle sempatik bir bağ kurmak için aşağıdaki sevgi dolu sözlerini onunla paylaşabilirsin. Bu sempatik ve sıcak sözler sevdiğinin insanın çok hoşuna gidecek.

rusça sevgi sözleri


Çaydanlık kaynadığı sürece yuvanız hayatta demektir&#;

Дом жив, пока в нём кипит чайник&#;


Kendini uzun zamandan beri onunla arkadaş olduğuna ikna edebilirsen,
sonra ona daha fazla yaklaşabilirsin&#;

Можно долго &#; долго убеждать себя в том, что вы друзья,
а потом подойти ближе&#;


Kendinle gurur duymalısın.

Ты должна гордиться собой.


Şehvetli dudakların var.

У тебя чувственные губы.


İnsanlar her şeyleri oldukları için değil, birbirleri için var olduklarında mutlu olurlar.

Люди бывaют счаcтливы не потомy что у них все еcть, а потому чтo они еcть дрyг у другa.


Mutlu olan kişi, pek çok hayranı olan kişi değil, kimsenin ihtiyaç duymadığı ama tek kişinin ona ihtiyaç duyduğu kişidir.

Счастлива не та, у которой много поклонников, а та, у которой есть единственный, кроме которого никто не нужен.


Karşılıklı aşk, dünyadaki en değerli duygudur.

Взаимная любовь &#; самое дорогое чувство на свете.


Seni kim büyüttü? Altın madalyayı hak ediyorlar.

Кто тебя воспитал? Они заслуживают золотую медаль.


İsmin sana çok yakışıyor.

Твое имя подходит тебе.


Hayal edebileceğinden daha güzelsin.

Ты красивее, чем можешь представить.


Hareketlerin kelimelerden daha fazla konuşuyor.

Твоя действия говорят больше, чем слова.


Anlayıncaya kadar hiç durmadan tekrarlayın: &#;Bana ihtiyacı olmayanlara ihtiyacım yok.&#;

Повторяй до бесконечности, пока не поймешь: &#;Не нуждаюсь в тех, кто не нуждается во мне&#;.


Bütün kuralları boşver! Kalbinin sana söylediği gibi yaşa. Sana ihtiyacı olanlar hep orada olacaklar. Ve gereksiz olanlar kendileri senin hayatından çıkacaklar!

К чертям все правила! Живите так, как велит вам сердце. Тем, кому вы нужны, будут всегда рядом. А ненужное и само уйдёт из вашей жизни!


rusça mutluluk sözleri


Kогда-нибудь и у нaс будeт такоe счаcтье.

Bir gün, biz böyle bir mutluluk yaşayacağız.


Seni bekleyeceğim çünkü dürüst olmak istiyorum, başka birini istemiyorum.

Я буду ждaть тeбя, потому что, eсли чeстно, я нe хочу никого другого.


&#; Yalnız mısın, yoksa başka biri var mı?
&#; Orada biri var. Ama ben yalnızım.

&#; Ты одна или у тебя кто-то есть?
&#; Кто-то есть. Но я однa.


Birini kısıtlamaya çalışmayın. Birini kıskanmaya gerek yok. İnan bana, eğer bir insan senin için iyiyse, hiçbir yere gitmeyecek.

Не стоит пытаться удержать кого-то. Не стоит ревновать к кому-то. Поверь, ведь если человеку хорошо с тобой, он никуда не уйдет.


Büyük aşklardan güzel çocuklar doğar.

Oт большой любви рождаются красивые дети.


Düşünme. Sadece ara. Sadece söyle. Sadece ona git. Sadece onu öp&#;

A ты не думай. Пpосто позвони. Проcто скажи. Прocто приедь. Проcтo поцeлуй.


rusça güzel aşk mesajları


&#; Bir erkekte en çok değer verdiğin nitelik nedir?

&#; Sadakat.

— Качества, которые ты больше всего ценишь в мужчине?

— Верность.


Gerçek kız arkadaş, seninle yiyeceğini paylaşan değil, mutlu olduğunda seni kıskanmayan kişidir.

Hастоящая подруга не та, которaя раздeлит с тобой бeду, а та, котoрая нe зaхлебнётся от зaвисти, кoгда ты счастливa!


Sevgiline en sık sıcak sözlerini söyle. Bu çok önemli.

Гoворитe любимым чaще тёплыe cлова. Вeдь это тaк важно.


Senden çok şey öğrendim.

Я многому научился у тебя.


Kendinde hiçbir şeyi değiştirme. Sen harikasın.

Ничего в себе не меняй. Ты великолепна.


Bir zaman bir şeyin tıkladığı bir an gelir ve her şeye tamamen farklı gözlerle bakmaya başlarsınız.

Однажды наступает такой момент, когда что-то щёлкает, и ты начинаешь смотреть на всё совсем другими глазами.


en güzel rusça sevgi sözleri


İçindeki hava durumu çok güzel olduğu zaman, yılın hangi saatinde olduğun ne fark eder ki?

Когда внутри прекрасная погода, какая разница какое время года?


Her kızın rüyası &#; Sevdiği erkekten olacak bebeği kalbinde taşımasıdır.

Mечта каждoй девyшки &#; носить под ceрдцем малышa от любимoго мyжчины.


Hayatınızda, önceden olan her şeyi güncelleyecek bir kişi kesinlikle olacaktır.

B твоeй жизни oбязательно появитcя тот, кто обнyлит вcё, что было дo.


Tüm hayatımı seninle birlikte geçirmek istiyorum.

Я бы хотел провести с тобой всю жизнь.


Kadınlar dinlemek zorunda değil. Onlar hissedilmeli. Söylediği ve hissettiği şeyler, bunlar iki farklı şeyler.

Женщин не нужно слушать. Их нужно чувствовать. То что она говорит, и то, что она чувствует — это разные вещи.


Hayatında görünen her şey, içinde olan biten bir şeyin yansımasıdır.

Всё, что появляется в твоей жизни, является отражением чего-то, что происходит внутри тебя.


Rusça Romantik Sözler

Değer verdiği insansan Rusça romantik sözler duymak hangi Rus kızın hoşuna gitmez ki!!! İşte sana sevdiğin kıza söyleyebileceğin en güzel Rusça romantik sözler&#;

rusça romantik sözler


Birlikte yaşamanın her zaman kolay olacağını düşünen insanlar yok. Ama zorlukların üstesinden gelmek istediğim kişiler var&#;

Не бывает таких людей, с которыми всегда было бы легко жить. Но бывают такие, с которыми хочется преодолевать сложности&#;


Eğer bir kadın senin arkandan ağlıyorsa, bu senin kaybettiğin anlamına gelir.

Если женщина плачет за тобой, значит потерял ты, а не она!


Saygısız aşk, kısa ömürlü ve dengesizdir &#; aşksız saygı, soğuk ve tatsızdır.

Любовь без уважения недолговечна и непостоянна, уважение без любви — холодно и безвкусно.


Ne olursa olsun, her durumda senin arkanda ve senin yanındayım.

Я за тобoй и с тобoй, в любой cитуaции.


Bu renk size çok yakışıyor.

Этот цвет тебе идеально подходит.


Sevdiğin kızla tartışmana gerek yok ama onu sevebilir ve ona sarılabilirsin.

Свою девочку нужно не ругать, а любить и обнимать.


Kalp, saklanması gereken tek hazinedir.

Cepдце — это eдинственное coкровище, котоpoе нужно бepечь.


Eğer iki insan birlikteyken mutluysalar, onları yalnız bırakın.

Если два человека счастливы вместе &#; оставьте их в покое.


Akşamları, sevdiği insana bakma ve hayran olma fırsatına sahip olan kişi, mutludur.

Вечером счастлив тот, у кого есть возможность смотреть на своего любимого человека и любоваться.


Aşk hayattaki tek neşedir, ama biz kendimizi sık sık çok büyük talepler yaparak şımartırız.

Любовь &#; это единственная радость в жизни, но мы сами часто портим её, предъявляя слишком большие требования.


Prenseslerin sadece masallarda olmadığını bilmiyordum.

Не знал, что принцессы бывают не только в сказках.


Çok kibar ve duyarlısın.

Ты очень добрая и чуткая.


Rusça Aşk Mesajları

Rus kızları harika karakterli insanlardır. Eğer bir Rus kızı tarafından sevilirsen, o senin hayatına hiç bilmediğin yeni renkler getirir. Rus kızları hakkında duyduğun saçma sapan sözlere asla inanma. Çünkü Rus kızları gerçekten de dünyanın en kaliteli kızlarıdır. Bir erkeği nasıl mutlu edebileceklerini çok iyi bilirler. İşte sana en güzel Rusça aşk mesajları, bu mesajları hemen aşık olduğun insanla paylaşarak, onun kalbini adım adım kazanabilirsin.

rusça aşk mesajları


Her zaman yüzünüz gülümsesin ve evin içinde her zaman mutluluk olacak!

Пусть на вашем лице всегда будет улыбка, а в доме всегда будет счастье!


Sen gerçekten çok özel ve eşsizsin.

Ты действительно особенная и неповторимая.


Sesin tıpkı müzik gibi.

Твой голос как музыка


Dokunmak çok önemlidir. Çok büyük anıları yaratır.

Прикосновения — это так важно. Они имеют огромную память.


Çok mütevazı, iyi ve saygılısın.

Ты очень скромная, хорошая и порядочная.


Senin gibi daha fazla insan olsaydı, dünya çok daha güzel bir yer olurdu.

Мир был бы прекрасен, если бы таких как ты было больше.


Senin zekan tarafından tamamen savunmasız kaldım.

Я полностью обезоружен твоим остроумием.


Okyanusun dibindeki erişilemez bir inci gibisin.

Ты похожа на недоступную жемчужину на дне океана.


Ben senin gözlerine aşık oldum.

Я влюблен в твои глаза.


Görünüşün çok baştan çıkarıcı.

Твоя внешность очень обольстительная.


Sen sanat eseri gibisin.

Ты произведения искусства.


Sen çözülemeyen bir bilmecesin.

Ты необъяснимая загадка.


Çok mizacı ve ateşlisin.

Ты очень темпераментная и горячая.


Çok uyumlu bir görünüme sahipsin.

У тебя очень гармоничный образ.


Eğer Kafkasya&#;da yaşamış olsaydınız, çok uzun zaman önce çalınmış olurdunuz.

Если бы ты жила на Кавказе, тебя бы уже украли давным-давно


Aaa, peki senin melek kanatların nerede?

А где твой нимб, ангелочек


Açık sözlü oluşunuz ve samimiyetiniz beni hayrete düşürüyor.

Меня поражает твоя открытость и искренность.


Ve bağımsızlık istiyorsun. Yani acele ediyorsun, iç boşluğunu dolduracak birini bulmaya çalışıyorsun. Sadece bu kişi sen olabilirsin.

А тебе хочется независимости. Вот ты и мечешься, пытаясь найти человека, который заполнит твою внутреннюю пустоту. Только этим человеком можешь стать лишь ты сам.


Sen benim en tatlı alkolümsün.

Ты мой самый сладкий алкоголь.


Hayatımda gerçekleşen en güzel şey, seninle tanışmış olmamız.

Самое лучшee, что пpoизошло в мoeй жизни &#; знaкомство c тобой.


&#; Mutluluk nedir &#; diye küçük çocuğa sordular.

&#; Dün ceketimi bir kıza verdim, giydi ve bana sıcak davrandı &#; diye cevap verdi çocuk.

— Что такое любовь? — спросили у маленького мальчика.
— Вчера я отдал свою курточку девочке, надела её она, а тепло было мне, — ответил он.


Asla umudunu bırakma.
Yanında tut, onun gücüne inan, onu besle.
Kesinlikle doğru zamanda karşılık verecek.

Никогда не отпускай надежду.
Держи рядышком, верь в ее силу, лелей ее.
Она в нужный момент обязательно ответит взаимностью.


Taze bir nefes gibisin.

Ты как глоток свежего воздуха.


Sen ölümcül güzelsin.

Ты роковая красотка.


Bir kadının yerinin mutfak olduğunu iddia eden bir adam, yatak odasında onunla ne yapacağını bilemez!

Мужчина, который утверждает, что место женщины на кухне — просто не знает, что с ней делать в спальне!


Dedikodu yapanların, dedikodu yaptıkları kişinin günahlarını aldıkları söylenir. Böylece huzur içinde yaşayabilirsin.

Говорят, что сплетники, осуждая человека забирают его грехи. Так что можно жить спокойно.


Nazik ellerin var.

У тебя нежные руки.


Tenin tıplı değerli bir kadife gibi.

Твоя кожа как дорогой бархат.


Sadece bizim çocuklarımız senden daha güzel olabilir.

Красивей тебя могут быть только наши дети.


Kafayı güzel yapan bir yudum şampanya gibisin.

Ты как глоток шампанского, который бьет в голову.


Bir mıknatıs kendine gibi çekiyorsun.

Ты как магнит притягиваешь к себе.


Sen ateşli bir şeysin.

Ты горячая штучка.


Çok baştan çıkarıcı bir görünüme sahipsin.

У тебя очень соблазнительная внешность.


Yanıyorum ve sen benim yangın söndürücümsün.

Я весь горю, а ты мой огнетушитель.


Sabır ve tekrar sabır. Yakında her şey yerine oturacak, bulutlar dağılacak, güneş doğacak ve bir sonraki deneyim geçmişte kalacak.

Терпение и еще раз терпение. Скоро все станет на свои места, тучи рассеются, выглянет солнце и очередное испытание останется в прошлом.


Her şeyi bıraktığınız zaman, size en iyisinin geldiğini bilmelisiniz. Korkmayın.

Вы должны знать — когда вы все отпускаете, к вам приходит самое лучшее. Не бойтесь.


Yuva, bir yerlerde değildir &#; Yuva, birisidir.

Дoм &#; этo не где-то… Дом &#; это кто-то.


Aile, gerçek zenginliktir!

Семья &#; это и есть настоящее богатство!




Verdiğimiz emeğe karşılık beğenilerinizi lütfen bizden esirgemeyin.

1 Azərbaycan Respublikası Ədliyyə Nazirliyi Mətbu nəşrlərin reyestrinə daxil edilmişdir (Reyestr ) AZƏRBAYCAN MİLLİ ELMLƏR AKADEMİYASININ RƏYASƏT HEYƏTİ TÜRKOLOGİYA Beynəlxalq elmi jurnal Международный научный журнал International scientific journal ci ildən nəşr olunur Издаётся с года Published since İldə 4 dəfə çıxır Выходит 4 раза в году Published quarterly 2 APREL-MAY-İYUN BAKI

2

3

4

5 TÜRKOLOGİYA İÇİNDƏKİLƏR HEYDƏR ƏLİYEV 95 Möhsün Nağısoylu (Azərbaycan). Heydər Əliyevin dövlət quruculuğu siyasətində ana dili məsələsi AZƏRBAYCAN XALQ CÜMHURİYYƏTİ Misir Mərdanov (Azərbaycan). Xalq Cümhuriyyəti dövründə Azərbaycanda təhsil DİLÇİLİK Şükrü Haluk Akalın (Türkiyə). Söz köklərinə səyahət: yurd Spartak Kadiu (Albaniya). Mücərrədləşdirmə yolu ilə insana xas anlayışlarla bağlı albanca və türkcə atalar sözlərində ortaq ünsürlər ƏDƏBİYYAT VƏ FOLKLOR Kamil Vəli Nərimanoğlu (Türkiyə). Türk linqvofolkloristiki üzərinə Əsgər Rəsulov (Azərbaycan). Sənədli nəsr və Füzulinin Şikayətnamə si FƏLSƏFƏ Yuri Popkov (Rusiya), Yevgeni Tüqaşev (Rusiya). Rus fəlsəfəsinin türk komponenti haqqında TARİX VƏ ETNOQRAFİYA Oleq Nujdin (Rusiya). Noqay xanın Balkan düyünü TÜRKOLOJİ MƏRKƏZLƏR Səbri Tofiq Hammam (Misir). Misirdə türkologiya RESENZİYALAR Gülər Kaçar (Türkiyə). Garibova Jale. Sovyet sonrası dönemde Türk Dilli Halklar: Dil sorunu, yeniden biçimlenen kimlikler Batculun Ariyajav (Monqolustan). Batulla Tsend, Munkhtulga Rinchinkhorol, Fatma Albayrak. Turkic Footprints in Mongolia Fanuza Nuriyeva (Tatarıstan), Alfiya Yusupova (Tatarıstan). funduszeue.infoвa. «Татар теленең тарихи грамматикасы: Фонетика. Морфология» Əbülfəz Quliyev (Azərbaycan). Osman Mert. Ötüken uygur dönemi yazıtlarından: Tes, Tariat, Şine Us

6 İÇİNDƏKİLƏR ELMİ HƏYAT Xronika PERSONALİA Bəkir Çobanzadə Samət Əlizadə Adil Babayev NEKROLOQLAR Murad Adcı

7 TÜRKOLOGİYA С О Д Е Р Ж А Н И Е ГЕЙДАР АЛИЕВ 95 Мохсун Нагисойлу (Азербайджан). Проблема родного языка в политике государственного строительства Гейдарa Алиева АЗЕРБАЙДЖАНСКАЯ ДЕМОКРАТИЧЕСКАЯ РЕСПУБЛИКА Мисир Марданов (Азербайджан). Образование в Азербайджане в период Демократической Республики ЯЗЫКОЗНАНИE Шюкрю Халук Акалын (Турция). Экскурс в историю происхождения слов: yurt Спартак Кадиу (Албания). Об общих элементах фразеологизмов, номинирующих особенности человека путем конкретизации, в албанском и турецком языках ЛИТЕРАТУРА И ФОЛЬКЛОР Камиль Вели Нариманоглы (Турция). Относительно тюркской лингвофольклористики Аскер Расулов (Азербайджан). Документальная проза и «Шикайетнаме» Физули ФИЛОСОФИЯ Юрий Попков (Россия), Евгений Тюгашев (Россия). О тюркском компоненте русской философии ИСТОРИЯ И ЭТНОГРАФИЯ Олег Нуждин (Россия). Балканский узел хана Ногая ТЮРКОЛОГИЧЕСКИЕ ЦЕНТРЫ Сабри Тофик Хаммам (Египет). Тюркология в Египте РЕЦЕНЗИИ Гюлер Качар (Турция). Garibova Jale. Sovyet sonrası dönemde Türk Dilli Halklar: Dil sorunu, yeniden biçimlenen kimlikler Арияжав Батджулун (Монголия). Batulla Tsend, Munkhtulga Rinchinkhorol, Fatma Albayrak. Turkic Footprints in Mongolia Фануза Нуриева (Татарстан), Альфия Юсупова (Татарстан). funduszeue.infoвa. «Татар теленең тарихи грамматикасы: Фонетика. Морфология» Абульфаз Кулиев (Азербайджан). Osman Mert. Ötüken uygur dönemi yazıtlarından: Tes, Tariat, Şine Us

8 СОДЕРЖАНИЕ НАУЧНАЯ ЖИЗНЬ Хроника ПЕРСОНАЛИИ Бекир Чобанзаде Самет Ализаде Адиль Бабаев НЕКРОЛОГИ Мурад Аджи

9 TÜRKOLOGİYA CONTENTS HEYDAR ALIYEV 95 Mohsun Naghisoylu (Azerbaijan). The Problem of Mother Tongue in Heydar Aliyev s State Policy THE DEMOCRATIC REPUBLIC OF AZERBAIJAN Misir Mardanov (Azerbaijan). Education in Azerbaijan in the Period of Azerbaijan Democratic Rebublic LINGUISTICS Shukru Haluk Akalyn (Turkey). Excursus to the History of the Origin of the Word: yurt.. 36 Spartak Kadiu (Albania). On Common Features of Expressions in the Turkish and Albani an Languages, Nominating Human Characteristics by Means of Concrete Definitions LITERATURE AND FOLKLORE Kamil Veli Nerimanoghlu (Turkey). Thoughts About Turkish Lingua-Folklore Studies Asker Resulov (Azerbaijan). The Documentary Prose and Shikayatname by Fuzuli PHILOSOPHY Yuri Popkov (Russia), Eugene Tyugashev (Russia). On Turkic Component of Russian Philosophy HISTORY AND ETHNOGRAPHY Oleg Nujdin (Russia). The Balkan Problem of Khan Nogai CENTRES OF TURKOLOGY Sabri Tofiq Hammam (Egypt). Turkology in Egypt REVIEWS Gular Kachar (Turkey). Garibova Jale. Sovyet sonrası dönemde Türk Dilli Halklar: Dil sorunu, yeniden biçimlenen kimlikler Batculun Ariyajav (Mongolia). Batulla Tsend, Munkhtulga Rinchinkhorol, Fatma Albayrak. Turkic Footprints in Mongolia Fanuza Nuriyeva (Tatarstan), Alfiya Yusupova (Tatarstan). funduszeue.infoвa. «Татар теленең тарихи грамматикасы: Фонетика. Морфология» Abulfaz Guliyev (Azerbaijan). Osman Mert. Ötüken uygur dönemi yazıtlarından: Tes, Tariat, Şine Us

10 CONTENTS SCIENTIFIC LIFE Chronicle PERSONAL NEWS Bakir Chobanzadeh Samat Alizadeh Adil Babayev OBITUARIES Murad Adjy

11 TÜRKOLOGİYA HEYDƏR ƏLİYEV 95 ГЕЙДАР АЛИЕВ 95 HEYDAR ALIYEV 95 MÖHSÜN NAĞISOYLU (Azərbaycan) HEYDƏR ƏLİYEVİN DÖVLƏT QURUCULUĞU SİYASƏTİNDƏ ANA DİLİ MƏSƏLƏSİ Xülasə Ulu öndər Heydər Əliyev hələ Sovetlər İttifaqı dönəmində ölkəmizə rəhbərlik edərkən ana dilinə böyük qayğı ilə yanaşmış və bu sahədə səmərəli fəaliyyət göstərmişdir. Azərbaycan Respublikasının ci ildə qəbul edilmiş Konstitusiyasına Azərbaycan dilinin dövlət dili olması ilə bağlı xüsusi maddənin daxil edilməsi bunun əyani sübutudur. Heydər Əliyev Azərbaycan dövlət müstəqilliyini əldə etdikdən sonra respublikaya rəhbərlik etdiyi müddətdə də ( cü illər) ana dilinin dövlət dili kimi fəaliyyəti və onun ölkədə tətbiqi işinin yaxşılaşdırılması istiqamətində bir sıra sərəncamlara imza atmışdır. Ulu öndərin dil siyasətini onun layiqli davamçısı, Azərbaycan Respublikasının Prezidenti İlham Əliyev də uğurla davam etdirir. Açar sözlər: Heydər Əliyev, Azərbaycan dili,ana dili, dövlət quruculuğu, dövlət dili, İlham Əliyev. Ana dili hər bir xalqın varlığı, kimliyi və özünütəsdiqinin ən başlıca göstəricisidir. Xalqımızın tarixi keçmişi və mədəniyyətini, zəngin söz xəzinəsini, inanc və ənənələrini, əxlaqi davranışları və dünyagörüşünü özündə daşıyan ana dilimiz bizi bir millət kimi yaşadan və dünyada tanıtdıran başlıca amillərdən biri olmuşdur. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin müdrikcəsinə dediyi kimi, xalqı xalq edən, milləti millət edən onun ana dilidir. Ən böyük milli-mənəvi sərvətlərimizdən biri olan Azərbaycan dilinin hazırda dünya dilləri sırasında özünəməxsus yeri, necə deyərlər, imzalar içərisində imzası vardır. Azərbaycan Respublikasının Prezidenti cənab İlham Əliyevin sözləri ilə desək, ana dilimiz öz imkanlarının zənginliyi, səs quruluşunun səlisliyi və qrammatik quruluşunun sabitliyi ilə səciyyələnir. Müasir Azərbaycan ədəbi dili siyasi-ictimai, elmi-mədəni sahələrdə geniş işlənmə dairəsinə malik yüksək yazı Azərbaycan, Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası (AMEA) Nəsimi adına Dilçilik İnstitutunun direktoru, AMEA-nın həqiqi üzvü. [email protected]

12 12 MÖHSÜN NAĞISOYLU mədəniyyəti olan və daim söz ehtiyatını zənginləşdirən bir dildir. Tarixin müxtəlif dönəmlərində ölkəmizin ayrı-ayrı imperiyalar tərkibində olmasına baxmayaraq, Azərbaycan dili öz varlığını və özümlüyünü qoruyub saxlamış, tarixin amansız və sərt sınaqlarından üzüağ, şərəflə çıxmış, zaman-zaman cilalanaraq saflaşmışdır. Cəsarətlə demək olar ki, Azərbaycan dili hazırkı qloballaşma dövründə elmin, texnikanın görünməmiş sürətlə irəli getdiyi çağımızda bütün elm sahələri üzrə hər hansı bir anlayışı incəliyinə qədər ifadə etməyə qadir olan zəngin və seçkin dünya dillərindən biridir. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyev keçən əsrin cı illərinin sonundan (), ölkəmizə rəhbərlik etməyə başladığı ilk vaxtlardan ana dilinə böyük qayğı və diqqət göstərmişdir. Məlum olduğu kimi, ci ildə Bakıda Azərbaycan Dövlət Universitetinin 50 illik yubileyi keçirildi və Heydər Əliyev həmin yubiley tədbirində mövcud qayda-qanunları, özündən əvvəlki çoxillik ənənələri sındıraraq rus dilində deyil, doğma ana dilində çıxış etdi. Respublikanın birinci şəxsi bu cəsarətli addımı ilə həm milli ziyalılarımızın böyük rəğbətini qazandı, həm də onlara mənəvi dəstək verdi, ruh yüksəkliyi bəxş etdi, bu məsələnin müsbət həlli üçün geniş üfüqlər açdı. Heydər Əliyev həmin dövrdə Azərbaycan Yazıçılar İttifaqının qurultayında iştirak edərək ana dilində çıxışı ilə tədbir iştirakçılarını heyran qoydu. Ümummilli liderimiz bununla kifayətlənməyərək həm də respublikanın bir qrup tanınmış şair və yazıçılarını qəbul edərək onlarla apardığı səmimi söhbətlərində ana dili məsələsinə də toxundu və bu yöndə əməli tədbirlər görülməsinə rəvac verdi. Həmin tədbirlər sırasında ulu öndərin şəxsi təşəbbüsü və qətiyyəti, sarsılmaz iradəsi və ciddi səyləri ilə ci ildə Azərbaycan Sovet Sosialist Respublikasının Konstitusiyasına Azərbaycan dilinin dövlət dili kimi fəaliyyəti haqqında ayrıca maddənin daxil edilməsini xüsusi olaraq qeyd etmək lazımdır. Qatı rus millətçiliyi və şovinizminin baş alıb getdiyi, totalitar rejimin hökm sürdüyü keçmiş Sovetlər Birliyində bu cür ciddi məsələni qoymaq və ona nail olmaq heç də asan deyildi. Heydər Əliyev ci ilin oktyabr ayında Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyasının binasında dilimizin adı ilə bağlı keçirilən ümumrespublika yığıncağında həmin tarixi hadisəni yada salaraq demişdir: Xatirimdədir, o vaxt başqa respublikaların rəhbərləri ilə kəskin danışıqlarımız oldu. Ukraynanın rəhbəri Şerbitski ilə mənim kəskin danışıqlarım oldu. O, buna çox etiraz edirdi, belə əsaslandırırdı ki, siz belə yazdığınız halda, gərək biz də yazaq ki, Ukraynanın dövlət dili Ukrayna dilidir. Mən ona dedim ki, sizə heç kəs mane olmur. Siz bizdən də böyük respublikasınız və Sovetlər İttifaqında sizin çəkiniz bizimkindən qat-qat artıqdır. Siz istəsəniz, bunu yaza bilərsiniz. Siz nə üçün bizə mane olursunuz? Ancaq biz buna nail olduq. Hesab edirəm ki, bu, o dövrdə, o zamanın şəraitində respublikamızda, ümumiyyətlə, ölkəmizin tarixində çox böyük hadisə oldu. Ulu öndər Heydər Əliyevin həyata keçirdiyi uzaqgörən, məqsədyönlü və uğurlu dil siyasətinin nəticəsi olaraq keçən əsrin ci illərində respublikamızda milli ana dilinin müxtəlif yönlərdən araşdırılması ilə bağlı bir sıra dəyərli elmi-tədqiqat işləri yerinə yetirildi. Bütün bunların nəticəsi olaraq cü ildə ali məktəblər üçün hazırlanmış dördcildlik Müasir Azərbaycan dili dərsliyi (müəlliflər:

13 HEYDƏR ƏLİYEV VƏ AZƏRBAYCAN DİLİ 13 Əbdüləzəl Dəmirçizadə, Səlim Cəfərov, Muxtar Hüseynzadə, Yusif Seyidov, Əlövsət Abdullayev, Ağamalı Həsənov) Respublika Dövlət mükafatına layiq görüldü. Heydər Əliyevin ana dilinə sonsuz sevgi və qayğısının parlaq təzahürü olan bu cəsarətli addımı Azərbaycanda dilçiliyin daha da inkişafı üçün geniş imkanlar açdı, dilçi alimlərə qol-qanad verdi, elmi ictimaiyyətdə böyük ruh yüksəkliyi yaratdı. Yenə həmin dövrdə Heydər Əliyevin hazırlayıb həyata keçirdiyi dövlət quruculuğu strategiyasının tərkib hissəsi olan uğurlu dil siyasəti daha bir bəhrəsini verdi. Belə ki, Azərbaycan Respublikası keçmiş sovet məkanında, eyni zamanda beynəlxalq elm aləmində türkologiyanın mərkəzlərindən biri kimi tanındı. Keçən yüzilliyin ci illərində SSRİ Elmlər Akademiyasının türk dillərinin tədqiqi istiqamətində yeganə elmi orqanı olan Sovetskaya Türkologiya jurnalı Bakıda nəşr olunmağa başladı. Yeri gəlmişkən qeyd edək ki, bu jurnal hazırda yenə də Bakıda Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyasının Rəyasət Heyətinin orqanı kimi Türkologiya adı ilə beynəlxalq dərgi statusunda dörd dildə (Azərbaycan, türk, rus, ingilis) nəşr olunur və öz keçmiş nüfuzunu bərpa edərək bir sıra uğurlara imza atır. Ölkəmiz ci ildə dövlət müstəqilliyinin bərpasına nail olduqdan sonra Azərbaycan dili inkişafının yeni mərhələsinə qədəm qoydu, milli dövlətçiliyin başlıca rəmzlərindən biri kimi sözün həqiqi mənasında dövlət dili statusu qazandı. Məhz bu mərhələdə milli dövlətçiliyin mühüm atributu olan ana dilinin daha da inkişafı və zənginləşməsi, onun müasir elmi tələblər səviyyəsində geniş və hərtərəfli araşdırılması və beynəlxalq aləmdə tanınması üçün daha böyük imkanlar yarandı, bu yöndə geniş üfülər açıldı və bir sıra mühüm və sanballı işlərə ilkin imza atıldı. Bu məsələdə Azərbaycan xalqının ümummilli lideri, müstəqil Azərbaycan dövlətinin qurucusu, ana dilimizin gözəl bilicisi, bənzərsiz mahir natiq Heydər Əliyevin titanik fəaliyyəti və misilsiz tarixi xidmətləri mühüm və həlledici rol oynadı. Belə ki, ulu öndərin ölkəyə ikinci dəfə rəhbərliyə gəlişi zamanı müstəqil Azərbaycan Respublikasının ci il noyabrın də referendum yolu ilə qəbul olunmuş Konstitusiyasında Azərbaycan dili rəsmi dövlət dili kimi təsbit edildi, dövlət dili statusu aldı. Bu tarixi hadisədən başlayaraq müstəqil Azərbaycan Respublikasında dil siyasəti birmənalı və yetkin şəkildə formalaşdı, ana dilinin dövlət dili kimi tətbiqi işi möhkəm və sabit qayda-qanunlar, əsaslı təməllər üzərində təkmilləşdi. Qeyd etmək lazımdır ki, ci ildə Azərbaycan Respublikasının dövlət dilinin adı emosiyaların təsiri ilə tələm-tələsik bir şəkildə türk dili adlandırılmış və o dövrün səriştəsiz rəhbərliyinin bu tələsik qərarı ciddi etirazlarla qarşılanmışdı. Heydər Əliyev cü ildə Azərbaycan xalqının təkidli tələbi ilə ölkəyə rəhbərliyi öz öhdəsinə götürdükdən sonra yeni yaranmış şəraitdə digər vacib məsələlərlə yanaşı, dil siyasətinə də xüsusi önəm verdi. Ümummilli lider dil məsələsinə birinci növbədə azərbaycançılıq ideologiyası prizmasından yanaşdı və ci ilin payızından başlayaraq məhz bu mövqedən dilimizin adı ilə bağlı geniş müzakirələr aparmağa başladı. Tam demokratiklik, fikir azadlığı şəraitində keçən həmin müzakirələr zamanı dilimizin adının yarım əsrdən artıq işləndiyi şəkildə, yəni Azərbaycan dili adlandırılmasına üstünlük verildi. Bu məsələdə birinci növbədə azərbay-

14 14 MÖHSÜN NAĞISOYLU cançılıq konsepsiyası əsas götürülür və nəzərə alınırdı ki, Azərbaycan dili anlayışı artıq neçə onildir ki, ölkədə yaşayan bütün xalqlar tərəfindən qəbul olunmuş, bu dil artıq kifayət qədər işlənmə təcrübəsi qazanmış və müstəqil Azərbaycan dövlətinin beynəlxalq nüfuzunun artması ilə tarixdə və beynəlxalq arenada da bu adla tanınmışdır. Ulu öndər dilimizin adı məsələsi ilə bağlı çoxsaylı çıxışlarında bu məsələyə siyasi uzaqgörənliklə, müdrikcəsinə yanaşaraq demişdir: Tarixi köklərimizə, tarixi keçmişimizə böyük hörmət və ehtiramı bildirərək, eyni zamanda bu gün deməliyik ki, XX əsrdə bizim dilimiz öz inkişaf dövrünü keçib, formalaşıb və gəlib dövlət dili səviyyəsinə çatıb. İndi bunun adını dəyişdirib başqa ad qoymaq heç bir nöqteyi-nəzərdən, həm fəlsəfi nöqteyi-nəzərdən, həm Azərbaycan dövlətçiliyi, ölkəmizin bugünü və gələcəyi nöqteyi-nəzərdən düzgün deyil. Onu da qeyd edək ki, adıçəkilən ümumxalq səsverməsi günü ümummilli lider jurnalistlərlə görüşü zamanı dilimizin adı ilə bağlı ona ünvanlanan suala belə cavab vermişdi: Bizim dilimiz Azərbaycan dilidir, biz azərbaycanlıyıq, respublikamız Azərbaycandır. Ancaq tarix, dilçilik elmi nöqteyi-nəzərindən Azərbaycan dili dünyada mövcud olan türk dilləri qrupuna daxildir. Beləliklə, Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin dilimizin adı ilə bağlı mülahizələri sübut etdi ki, ulu öndərin apardığı məqsədyönlü dil siyasəti milli dövlət quruculuğu siyasəti ilə, azərbaycançılıq konsepsiyası ilə sıx bağlıdır və onun üzvi tərkib hissəsidir. Onu da qeyd etmək lazımdır ki, xalqımızın Ümummilli lideri Heydər Əliyevin rəhbərliyi ilə işlənib hazırlanmış və 12 noyabr ci ildə ümumxalq səsverməsi yolu ilə qəbul olunmuş Azərbaycan Respublikasının Əsas Qanununa Konstitusiyasına Dövlət dili adlanan ayrıca bir maddə (maddə 21) daxil edildi. Ümummilli liderin ölkəmizdə apardığı məqsədyönlü və uğurlu dil siyasətinin əsaslarını özündə birləşdirən Azərbaycan Respublikasının Konstitusiyasının həmin maddəsində birmənalı şəkildə qeyd olunur: I. Azərbaycan Respublikasının dövlət dili Azərbaycan dilidir. Azərbaycan Respublikası Azərbaycan dilinin inkişafını təmin edir. II. Azərbaycan Respublikası əhalisinin danışdığı başqa dillərin sərbəst işlədilməsini və inkişafını təmin edir. Konstitusiyanın Dövlət dili haqqındakı maddəsinin ikinci bəndindən göründüyü kimi, Azərbaycan Respublikasında yaşayan və müxtəlif dillərdə danışan digər xalqların və etnik qrupların milli dillərinin sərbəst işlədilməsinə və inkişafına da dövlət tərəfindən tam təminat verilir. Bu mühüm amil isə müstəqil Azərbaycan Respublikasında dövlət dilinin həm də böyük humanizmi və demokratik ruhu ilə səciyyələndiyini açıq-aşkar şəkildə sübut edir. Belə ki, ölkəmizdə yaşayan azsaylı xalqların, etnik qrupların nümayəndələrinin öz aralarında, məişətdə ana dillərində ünsiyyət saxlamalarına, istənilən dildə təhsil almaq hüquqlarına dövlət səviyyəsində zəmanət verilir. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin apardığı məqsədyönlü və gələcəyə yönələn dövlət quruculuğu məsələlərində dil siyasəti həmişə aparıcı olmuşdur. Ana dilini ürəkdən sevən, bu dildə danışmağı ilə fəxr edən Heydər Əliyev bənzərsiz nitqlərində, dərin məzmunlu çıxışlarında dilimizin rənga-

15 HEYDƏR ƏLİYEV VƏ AZƏRBAYCAN DİLİ 15 rəng ifadə vasitələrindən, xalq dilindən gəlmə deyimlərdən uğurla istifadə etmiş, özünəməxsus jest və mimikaları ilə nitqinin auditoriyaya, bütövlükdə xalqa təsir gücünün artmasına nail olmuşdur. Ulu öndər ana dili ilə bağlı çoxsaylı fikirlərində milli dilin azərbaycançılıqla birbaşa bağlılığı məsələsini də önə çəkmiş, xüsusi olaraq vurğulamışdır: Millətin milliliyini saxlayan onun ana dilidir. Şübhəsiz ki, musiqi də, ədəbiyyat da, ayrı-ayrı tarixi abidələr də millətin milliliyini təsdiq edir. Amma millətin milliliyini ən birinci təsdiq edən onun dilidir. Əgər Azərbaycan dili olmasa, Azərbaycan dilində mahnılar olmaz, musiqi olmaz. Bunların hamısı birbirinə bağlıdır. Azərbaycan dilinin dövlət dili kimi yaşaması, möhkəmlənməsi, inkişaf etməsi də bizim ən böyük nailiyyətlərimizdən biridir. Bu, təkcə dil məsələsi deyil, bu, həm də azərbaycançılıq məsələsidir. Müstəqil Azərbaycan Respublikasının dövlət dilinin dünyanın müxtəlif ölkələrində yaşayan soydaşlarımızın ümumi ünsiyyət dili vasitəsinə çevrilərək milli həmrəyliyin göstəricisi kimi beynəlxalq aləmdə rolunun artması, nüfuzunun yüksəlməsi də xalqımızın ümummilli lideri, müdrik siyasətçi Heydər Əliyevin adı ilə bağlıdır. Ulu öndərin ölkəmizə ikinci dəfə rəhbərliyinin ilk illərində Azərbaycanın dahi söz ustadı, qəlb şairi (Gibb) Məhəmməd Füzulinin illik yubileyi geniş miqyasda keçirildi ci illərdə isə dilimizin ən əski qatını özündə yaşadan ana abidəmiz Kitabi-Dədə Qorqud eposunun illik yubileyi böyük təntənə ilə qeyd olundu. Bu yubileylər həm də əbədiyaşar söz sənətinin və onun ən parlaq ifadə vasitəsi olan ana dilinin təntənəsi, dilimizə göstərilən böyük diqqət və qayğının göstəricisi kimi dəyərləndirildi və milli ziyalıların, bütövlükdə xalqımızın yaddaşına əbədi olaraq həkk olunaraq hər bir vətəndaşa qürur bəxş etdi. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyev ana dilimizin tarixi keçmişi ilə yanaşı, bugünkü durumunu və mövcud problemlərini də daim diqqət mərkəzində saxlamış və bu yöndə bir sıra mühüm tədbirlərin həyata keçirilməsinə ilkin olaraq imza atmışdır. Həmin tədbirlər sırasında Dövlət dilinin tətbiqi işinin təkmilləşdirilməsi haqqında 18 iyun ci il tarixli fərman xüsusi yer tutur. İlk növbədə müstəqil Azərbaycan dövlətinin dil siyasətinin müəyyənləşməsi, formalaşması və möhkəmləndirilməsi baxımından müstəsna əhəmiyyət daşıyan bu tarixi fərman dövlət dili ilə bağlı hərtərəfli və geniş məlumatları özündə ehtiva edir. Belə ki, fərmanda həm dilimizin tarixi ilə bağlı bir sıra incə və həssas məqamlara aydınlıq gətirilir, həm də onun keçdiyi inkişaf yolları və mərhələlərinin yığcam təhlili verilir. Fərmanda həmçinin müstəqil dövlətimizin rəsmi dili statusunu almış Azərbaycan dilinin ölkədə geniş miqyasda tətbiq edilməsi və hərtərəfli inkişafı üçün əlverişli şəraitin yaranması qeyd olunur və bu məqsədlə bir sıra mühüm tədbirlərin həyata keçirilməsi bir vəzifə olaraq qarşıya qoyulurdu. Fərmanda Azərbaycan dilinin tarixi ilə xalqımızın tarixi arasında sıx və qırılmaz tellər olduğu vurğulanır və dil siyasətinin azərbaycançılıqla bağlılığı qeyd olunurdu. Heydər Əliyevin əsəri olan bu tarixi fərmanda müstəqil Azərbaycan dövlətinin dil siyasətinin mərkəzində iki başlıca ideya dayanırdı. Birincisi, Azərbaycan dilinin dövlət dili kimi qorunması, ikincisi isə, bu dilin dövlət dili səviyyəsində inkişafı üçün hər cür imkan və şəraitin yaradılması.

16 16 MÖHSÜN NAĞISOYLU Adıçəkilən tarixi qərara əsasən, Azərbaycanın dövlət müstəqilliyinin rəmzlərindən sayılan Azərbaycan dilinin tətbiqi və inkişaf etdirilməsinə, onun lazımi səviyyədə öyrənilməsinə və cəmiyyətdə tətbiq dairəsinin genişləndirilməsinə, eləcə də sadalanan işlərə nəzarətin gücləndirilməsinə əsl dövlət qayğısı öz əksini tapmışdır. Belə ki, həmin fərman çərçivəsində ilk növbədə Azərbaycan Respublikasının Prezidenti yanında Dövlət Dil Komissiyası yaradılmış və yaxın gələcək üçün nəzərdə tutulmuş Azərbaycan Respublikasında dövlət dili haqqında qanun layihəsinin hazırlanması barədə müvafiq qurumlara göstəriş verilmişdi. Bundan əlavə, ölkənin müxtəlif nazirlik, idarə və təşkilatlarında dövlət dilinin və latın əsaslı Azərbaycan əlifbasının tətbiqi, ali təhsil ocaqlarında və orta məktəblərdə Azərbaycan dilinin tədrisinin yaxşılaşdırılması qarşıya bir vəzifə olaraq qoyulurdu. Fərmanda həmçinin Azərbaycan dilçiliyinin müxtəlif sahələri üzrə sanballı elmi araşdırmaların nəşri də icrası nəzərdə tutulan başlıca məsələlər sırasında yer alırdı. Bu tarixi qərarda eyni zamanda Azərbaycan dilinin və latın əsaslı Azərbaycan əlifbasının yerlərdə tətbiqi işinə nəzarətin gücləndirilməsi və ölkədə çap olunan mətbuat orqanlarının, kitabların ci il avqustun 1-nə qədər bütövlükdə latın əsaslı Azərbaycan əlifbasına keçidi bir vəzifə olaraq müvafiq orqanlar və dövlət qurumları qarşısında qoyulurdu. Qeyd edək ki, ulu öndərin Azərbaycan dili ilə bağlı bu tarixi fərmanından irəli gələn bütün məsələlər tezliklə öz müsbət həllini tapdı və bir sıra mühüm tədbirlər həyata keçirildi. Qeyd etmək lazımdır ki, fərmanda irəli sürülən müddəalar və ideyalar başlıca olaraq Azərbaycan dilinin bir dövlət dili kimi qorunması, müxtəlif sahələrdə geniş tətbiqi, işlənməsi və inkişaf etdirilməsi kimi qlobal məsələləri özündə ehtiva edir və onlardan irəli gələn hədəflərə, vəzifələrə çatmaq üçün konkret yolları göstərir, istiqamətləri müəyyənləşdirirdi. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyev ölkənin dövlət dili ilə bağlı aşağıdakı mühüm sənədlərə də imza atmışdır: - Azərbaycan əlifbası və Azərbaycan dili gününün təsis edilməsi haqqında 9 avqust ci il tarixli fərman; - Azərbaycan Respublikasında dövlət dili haqqında 30 sentyabr ci il tarixli Azərbaycan Respublikasının Qanunu - Azərbaycan Respublikasında dövlət dili haqqında Azərbaycan Respublikası Qanununun tətbiq edilməsi barədə 2 yanvar cü il tarixli fərman. Ölkədə latın qrafikalı Azərbaycan əlifbasına keçidin ci ilin avqust ayında bütövlükdə təmin edildiyini və yeni əlifbadan istifadənin müstəqil Azərbaycan Respublikasının həyatında olduqca mühüm bir elmi-mədəni hadisə olduğunu nəzərə alan dövlət başçısı 9 avqust ci il tarixli fərmanı ilə hər il avqust ayının ilk gününün Azərbaycan Respublikasında Azərbaycan əlifbası və Azərbaycan dili günü kimi qeyd olunmasını rəsmiləşdirdi. Beləliklə də, dövlətin dil siyasətinin həyata keçirilməsi, ana dilinin nüfuz və statusunun qaldırılması üçün daha münbit şərait və geniş imkanlar yarandı. Üç fəsildən, iyirmi maddədən ibarət olan Azərbaycan Respublikasında dövlət dili haqqında qanun isə ilk növbədə ölkə Konstitusiyasına uyğun olaraq,

17 HEYDƏR ƏLİYEV VƏ AZƏRBAYCAN DİLİ 17 dilimizin dövlət dili kimi hüququ statusunu nizamlamaq məqsədilə onun işlənməsi, qorunması və inkişafı istiqamətlərini müəyyənləşdirdi. Qanunun preambulasında deyildiyi kimi, Azərbaycan Respublikası Azərbaycan dilinin dövlət dili olaraq işlədilməsini öz müstəqil dövlətçiliyinin başlıca əlamətlərindən biri sayır, onun tətbiqi, qorunması və inkişaf etdirilməsi qayğısına qalır, dünya azərbaycanlılarının Azərbaycan dili ilə bağlı milli-mədəni özünüifadə ehtiyaclarının ödənilməsi üçün zəmin yaradır. Burada diqqətçəkici məqamlardan birincisi Azərbaycan dilinə dövlət səviyyəsində lazımi qayğı göstərilməsidirsə, ikinci bir mühüm cəhət Azərbaycan dilinin dünya azərbaycanlılarının həmrəyliyinin sarsılmaz təməli rolunu oynaması üçün Azərbaycan dövləti tərəfindən zəmin yaradılmasıdır. İkinci məsələ ilə bağlı onu da qeyd etmək lazımdır ki, qanunun ayrıca bir maddəsində (I fəsil, maddə ) xarici ölkələrdə yaşayan azərbaycanlıların Azərbaycan dilində təhsil almalarına, bu dildən sərbəst istifadə etmələrinə lazımi kömək göstərilməsi də nəzərdə tutulmuşdur. Adıçəkilən qanunla Azərbaycan Respublikasında dövlət hakimiyyəti və yerli özünüidarə orqanlarının, dövlət qurumlarının keçirdiyi bütün mərasim və tədbirlərin, eləcə də televiziya və radio yayımlarının dövlət dilində aparılmasının rəsmiləşdirilməsi olduqca mühüm əhəmiyyət daşıyır. Bütövlükdə müstəqil Azərbaycan dövlətinin ana dilinə hərtərəfli qayğısının təcəssümünü özündə əks etdirən dövlət dili haqqında qanunda Azərbaycan dilinin saflağının qorunması, ədəbi dilin normalarına əməl edilməsi, ölkəmizdə dilçilik elminin nəzəri və tətbiqi sahələrinin inkişafı üçün lazımi şəraitin yaradılması və s. kimi məsələlər də nəzərdə tutulmuşdur. 2 yanvar cü il tarixli fərman isə, Azərbaycan dilinin dövlət dili olaraq işlədilməsini, onun tətbiqi və qorunmasını prioritet bir vəzifə olaraq qarşıya qoyurdu. Fərmanda həmçinin Azərbaycan dilinin dövlət dili olaraq işlədilməsinin müstəqil dövlətçiliyin başlıca əlamətlərindən biri sayıldığı və onun tətbiqi, qorunması və inkişafına hərtərəfli dövlət qayğısı göstərildiyi vurğulanır və bu sahədə görüləcək işlər başlıca bir vəzifə olaraq qarşıya qoyulurdu. Ümumiyyətlə, qeyd etmək lazımdır ki, Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin müstəqillik dövründə Azərbaycan dili ilə bağlı verdiyi fərmanlar ədəbi dilimizin fəaliyyət meydanını daha da genişləndirmiş, onun dövlət səviyyəsində tətbiqi işini, inkişafı məsələlərini gücləndirmişdir. Bu tarixi qərarlar, bütövlükdə götürdükdə, Azərbaycan dili və dil mədəniyyətimiz qarşısında yeni imkanlar və geniş üfüqlər açmışdır. Ümumiyyətlə, qeyd etmək lazımdır ki, Azərbaycan Respublikasında dil siyasətinin möhkəm əsaslar üzərində formalaşdırılması, Azərbaycan dilinin dövlət dili olaraq tətbiqi işinin təkmilləşdirilməsi və dünya azərbaycanlılarının ünsiyyət vasitəsinə çevrilərək beynəlxalq aləmdə nüfuzunun artması bilavasitə ulu öndərin adı ilə bağlıdır. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin böyük önəm verdiyi dil siyasəti onun layiqli varisi, Azərbaycan Respublikasının Prezidenti cənab İlham Əliyev tərəfindən də uğurla davam etdirilir. Ulu öndərin siyasi kursunu yeni şəraitin tələblərinə uyğun şəkildə yaradıcılıqla inkişaf etdirən İlham Əliyevin bu

18 18 MÖHSÜN NAĞISOYLU sahədəki ilk sərəncamlarından biri Azərbaycan dilində latın qrafikası ilə kütləvi nəşrlərin həyata keçirilməsi ilə bağlıdır. Ölkə Prezidentinin 12 yanvar cü il tarixli bu sərəncamına əsasən, dövlət müstəqilliyinin başlıca rəmzlərindən biri sayılan ana dilinə dövlət qayğısının daha da artırılmasını təmin etmək məqsədilə Azərbaycan ədəbiyyatı, mədəniyyəti və elminin ən gözəl nümunələrinin latın qrafikası ilə yenidən nəşri kütləvi şəkildə həyata keçirilmişdir. Bundan əlavə, İlham Əliyevin cü il 27 dekabr tarixli sərəncamına uyğun olaraq, Azərbaycan və dünya ədəbiyyatının görkəmli nümayəndələrinin əsərləri kütləvi tirajla nəşr olunaraq ölkədəki bütün kitabxana şəbəkəsinə hədiyyə edilmişdir. Qeyd edək ki, Azərbaycan Respublikasının Prezidenti cənab İlham Əliyevin 24 avqust ci il tarixli digər bir sərəncamı ilə dünya ədəbiyyatının görkəmli nümayəndələrinin əsərlərinin Azərbaycan dilində kütləvi şəkildə nəşri də həyata keçirilmişdir. Azərbaycan Respublikasının Prezidenti cənab İlham Əliyevin 9 aprel cü il tarixli sərəncamı ilə təsdiq edilmiş Azərbaycan dilinin qloballaşma şəraitində zamanın tələblərinə uyğun istifadəsinə və ölkədə dilçiliyin inkişafına dair Dövlət Proqramı adından göründüyü kimi, ana dilimizin hərtərəfli inkişafı və tətbiqi baxımından xüsusilə böyük əhəmiyyət daşıyır. Sənəddə qeyd olunduğu kimi, Dövlət Proqramının məqsədi Azərbaycan dilinin istifadəsinə və tətbiqinə dövlət qayğısının artırılmasını, Azərbaycan dilinin qloballaşma şəraitində zamanın tələblərinə uyğun istifadəsini təmin etməkdir. İlk növbədə Azərbaycan dilinin hərtərəfli inkişafı və tətbiqi dairəsinin genişlənməsi üçün böyük imkanlar yaradan dövlət proqramının əsas məqsədlərindən biri də qloballaşma şəraitində dillərin qarşılıqlı əlaqələrinin öyrənilməsinin intensivləşdirilməsi məsələsidir ki, bu da Azərbaycan dilçiliyinin dünya elminə inteqrasiyası və ölkənin tanınmış dilçi alimlərinin beynəlxalq miqyasda nüfuz qazanması üçün münbit şərait yaradır. Dövlət proqramının icrasına dair təqdim olunan tədbirlər planında göstərilən maddələr sırasında Azərbaycan dilinin tədrisi və tətbiqinin genişləndirilməsi, Azərbaycan dilinin öyrənilməsi və təbliği sahəsində informasiya-kommunikasiya texnologiyalarının tətbiqi və dilimizin kütləvi informasiya vasitələrində təbliği, ədəbi dilimizə xələl gətirə biləcək yad ünsürlərin aradan qaldırılması, ədəbi dil normalarına ciddi əməl edilməsi kimi qlobal məsələlər başlıca yer tutur. Bu da Azərbaycan dilçiliyinin dünya elminə inteqrasiyası və ölkənin tanınmış dilçi alimlərinin beynəlxalq miqyasda nüfuz qazanması üçün münbit şərait yaradır. Ümumiyyətlə, dövlət proqramı milli dövlətçiliyimizin başlıca rəmzlərindən biri olan Azərbaycan dilinin geniş miqyasda tətbiqi, əsaslı və fundamental şəkildə tədqiqi, eləcə də ölkəmizdə dilçilik elmi sahəsində aparılan araşdırmaların səviyyəsinin yüksəldilməsi istiqamətində konkret əməli işlər görmək üçün əlverişli zəmin və geniş imkanlar yaradır. Adıçəkilən tarixi sənəd eyni zamanda dilçilik sahəsində çalışan mütəxəssislər, dilçi alimlərin üzərinə böyük vəzifələr qoyur, onları bu yöndə əməli işlər görməyə səfərbər edir. Qeyd edək ki, yuxarıda adıçəkilən məqsəd və vəzifələrin həlli məsələsi daha çox Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası Nəsimi adına Dilçilik İnstitutunun öhdəsinə düşür. Ölkəmizdə dilçilik sahəsində fundamental araşdırmaların mərkəzi və

19 HEYDƏR ƏLİYEV VƏ AZƏRBAYCAN DİLİ 19 aparıcı təşkilatçısı kimi tanınan bu elmi müəssisədə ölkə Prezidentinin Azərbaycan dili haqqında 9 aprel cü il tarixli sərəncamından irəli gələn vəzifələri həyata keçirmək məqsədilə bir sıra əməli işlər görülmüşdür. Onların sırasında ilk növbədə Dilçilik İnstitutunda bir neçə yeni şöbənin (Qədim dillər və mədəniyyətlər, Sosiolinqvistika və dil siyasəti, Kompüter dilçiliyi, Monitorinq) yaradılmasını qeyd etmək lazımdır. İnstitutda aparılmış struktur dəyişiklikləri Azərbaycan dilçiliyinin Avropa və dünya elminə inteqrasiyasına, ölkənin görkəmli dilçi alimlərinin beynəlxalq səviyyədə tanınmasına və nüfuz qazanmasına, eləcə də ədəbi dil tarixinin, qədim dillər və mədəniyyətlərin araşdırılmasına, ölkə ərazisində yaşayan azsaylı xalqların dillərinin öyrənilməsinə yol açır. Azərbaycan Respublikasının dövlət dili olan Azərbaycan dili ilə bağlı bu qeydlərimiz açıq-aşkar şəkildə sübut edir ki, xalqımızın ən böyük mənəvi sərvəti sayılan ana dilimizə ölkəmiz müstəqillik qazandıqdan sonra dövlət səviyyəsində böyük qayğı göstərilmiş və bu qlobal məsələ daima diqqət mərkəzində olmuşdur. Azərbaycan xalqının ümummilli lideri Heydər Əliyevin dövlət dilimiz olan Azərbaycan dili haqqında dediyi aşağıdakı sözlər bu qayğının ən bariz nümunəsidir: Hər bir xalqın milliliyini, mənəvi dəyərlərini yaşadan, inkişaf etdirən onun dilidir. Bizim ən böyük sərvətimiz ondan ibarətdir ki, dilimiz yaşayıb və zənginləşibdir. Azərbaycan ədəbi dilinin saflığına daim qayğı göstərilməlidir. Çünki dil xalqın sərvətidir. Ədəbi dilin tərəqqisi olmadan mənəvi mədəniyyətin tərəqqisi mümkün deyildir. Lakin mədəniyyətin və elmin səviyyəsi yüksəldikcə, həyatın axarı sürətləndikcə dilin təkmilləşdirilməsinə, onun söz ehtiyatının zənginləşməsinə daha çox qayğı göstərmək lazımdır. Müstəqil Azərbaycan dövlətinin qurucusu Heydər Əliyevin ana dili haqqında proqram səciyyəli bu sözləri hər bir ölkə vətəndaşını, xüsusilə də dilçilik sahəsində çalışan mütəxəssisləri ədəbi dilimizin saflığı keşiyində dayanmağa, onun düzgün şəkildə tətbiqi və inkişafı istiqamətində düşünüb-daşınmağa səsləyir. İSTİFADƏ EDİLMİŞ ƏDƏBİYYAT 1. Ağamusa Axundov. Dilimizə dövlət qayğısı/ağamusa Axundov. Dil və ədəbiyyat. B., Ağamusa Axundov, Müseyib Məmmədov, Məsud Mahmudov. Heydər Əliyev dil haqqında və Heydər Əliyevin dili. Bakı, Elm, Möhsün Nağısoylu. Azərbaycan Respublikasında dövlət dili siyasətinin möhkəmləndirilməsi/ Müstəqillik yollarında Bakı,. Şərq-Qərb, Nizami Xudiyev. Heydər Əliyev və Azərbaycan dili/ Seçilmiş əsərləri, X cild. Bakı. Elm və təhsil, Salatın Əhmədova. Heydər Əliyevin dil siyasəti. Azərbaycan, Ata M., Tofiq Hacıyev. Özü, varisi və ana dili/ Heydər Əliyev Bakı, Elm,

20 20 MÖHSÜN NAĞISOYLU Мохсун Нагисойлу (Азербайджан) Проблема родного языка в политике государственного строительства Гейдарa Алиева Резюме Общенациональный лидер Гейдар Алиев ещё во времена Советского Союза будучи во главе Азербайджана относился с большой заботой к родному языку и предпринимал эффективные меры в этом направлении. Включение специальной статьи об азербайджанском языке как государственном в Конституцию Азербайджанской Республики, принятую в году, очевидное тому доказательство. Руководя Республикой и после обретения ею государственной независимости ( годы), Гейдар Алиев подписал ряд указов в направлении функционирования азербайджанского языка как государственного и улучшения работы по его применению в стране. Языковую политику великого лидера успешно продолжает и держит в центре пристального внимания его достойный преемник Президент Азербайджанской Республики Ильхам Алиев. Ключевые слова: Гейдар Алиев, азербайджанский язык, родной язык, государственное строительство, государственный язык, Ильхам Алиев. Mohsun Naghisoylu (Azerbaijan) The Problem of Mother Tongue in Heydar Aliyev s State Policy Abstract Being the Leader of our country in the period of the Soviet Union, the Great Leader Heydar Aliyev always showed great care for the Mother Tongue and took effective measures to achieve fruitful results in this regard. The best proof for that is the special article about the Azerbaijani language included into the Constitution of the Republic of Azerbaijan as a State language accepted in Being the leader of the Republic even after its gaining state independence ( ), Heydar Aliyev signed a number of Orders in the direction of functioning Azerbaijani as a State language and improving work for its usage in the country. The language policy of the Great Leader is successfully continued and kept in the centre of attention by his worthy success or the President of the Republic of Azerbaijan Ilham Aliyev. Key words: Heydar Aliyev, the Azerbaijani language, the Mother Tongue, State building, a State language, Ilham Aliyev.

21 TÜRKOLOGİYA AZƏRBAYCAN XALQ CÜMHURİYYƏTİ АЗЕРБАЙДЖАНСКАЯ ДЕМОКРАТИЧЕСКАЯ РЕСПУБЛИКА THE DEMOCRATIC REPUBLIC OF AZERBAIJAN MİSİR MƏRDANOV (Azərbaycan) XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL Xülasə Məqalədə Xalq Cümhuriyyəti illərində Azərbaycanda milli təhsil sisteminin qurulmasından, bu vacib sahənin təməl prinsiplərinin formalaşdırılmasından, bu prinsiplər əsasında yeni təhsil müəssisələrinin yaradılmasından, mövcud təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsindən, bu zaman qarşıya çıxan problemlərdən söhbət açılır. Bununla yanaşı, milliləşdirilmiş və yenidən yaradılmış təhsil müəssisələrinin kadr təminatının həyata keçirilməsi, Qori Müəllimlər Seminariyasının Qazaxa köçürülməsi problemləri geniş şərh olunur. Açar sözlər: Xalq Cümhuriyyəti, Qori Müəllimlər Seminariyası, darülmüəllimin, darülmüəllimat, Abdulla Şaiq nümunə məktəbi. Müsəlman Şərqində ilk demokratik, dünyəvi dövlət olan, Azərbaycan Respublikasının Prezidenti İlham Əliyevin sərəncamına əsasən illiyini qeyd etməyə hazırlaşdığımız, Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökuməti təhsilin, elm və mədəniyyətin inkişafını dövlət quruculuğunun təməl prinsiplərindən, ən vacib atributlarından biri hesab edərək, xalq maarifinin məzmun və struktur cəhətdən müstəqil dövlətçilik ənənələrinə uyğun yenidən qurulmasını milli hökumətin əsas vəzifələrindən biri kimi bəyan etdi. Təhsilə, maarifə belə münasibətin nəticəsi idi ki, hələ Tiflisdə yaranan ilk müvəqqəti hökumət kabinetinin ( ) 9 nazirliyindən biri Xalq Maarif Nazirliyi idi. Birinci Azərbaycan hökuməti kabinetində Maliyyə və Xalq Maarif Nazirliyi kimi fəaliyyətə başlayan bu nazirlik sonrakı 4 hökumət kabinetində Xalq Maarifi və Dini Etiqad Nazirliyi adlandırılmışdır. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin I, II, III hökumət kabinetlərində ( ) Nəsib bəy Yusifbəyli, IV hökumət kabinetində ( ) Rəşid xan Kaplanov, V hökumət kabinetində isə Həmid bəy Şahtaxtinski xalq maarif nazirləri Azərbaycan, Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası (AMEA), Riyaziyyat və Mexanika İnstitutunun direktoru, AMEA-nın müxbir üzvü. [email protected]

22 22 MİSİR MƏRDANOV olmuş, sonuncunun istefasından sonra qısa müddətdə ( ) Nurməhəmməd bəy Şahsuvarov nazir vəzifəsini icra etmişdir. Milli hökumət Xalq Maarifi və Dini Etiqadlar Nazirliyinin strukturunu və idarəetmə sistemini aşağıdakı kimi təsdiq etmişdi: 1) nazir; 2) nazir müavini; 3) nazir şurası; 4) məktəbləri idarə edən üç şöbə ali və orta, xalq və peşə məktəbləri şöbələri və dəftərxana aparatı. Nazir şurasının tərkibi nazir, nazir müavini, şöbə müdirləri, dəftərxana müdiri, tədris-maarif işi mütəxəssisləri və elm nümayəndələrindən ibarət idi. Həmin şura qanunverici orqanlara təqdim olunacaq qanun layihələrinin, tədris - maarif işi və elmin inkişafını təmin edə biləcək tədbirlərin işlənib hazırlanmasına, nazirliyin bütün müəssisələrinin illik pul smetasına, idarə və tədris müəssisələrinin illik hesabatına, eyni zamanda nazirin şuranın müzakirəsinə təqdim etdiyi məsələlərə baxırdı. Hər şöbəyə rəhbərlik edən müdirin vəzifələrinə müvafiq məktəblərin inzibati və pedaqoji təftişi, məktəblərin yenidən təşkili, yeni məktəblərin açılması, işə qəbul və azad olunanların nazirə təqdim edilməsi və s. daxil idi. Nazirlik yarandığı ilk gündən Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin təhsil siyasətinin əsas istiqamətlərindən olan təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi məsələsini ön plana çəkdi, ümumi icbari təhsil layihələri hazırladı, kəndlərdə, şəhərlərdə yeni məktəblər açmağa qərar verdi. Ölkədə fəaliyyət göstərən bütün maarif ocaqları, məktəblər onun tabeliyinə verildi. Az keçmədi ki, hökumətin qərarı ilə Azərbaycanda həmin nazirliyin tabeliyində əvvəlkilər saxlanılmaqla, 10 bölgədə yeni xalq məktəbləri müfəttişliyi yaradıldı və regionlardakı təhsil müəssisələrinin fəaliyyətinə nəzarət onlara tapşırıldı. İlk vaxtlar Maarif Nazirliyinin tərkibi cəmi 20 nəfərdən ibarət idi. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin IV kabinetində nazirliyin tərkibi texniki işçilərin hesabına genişlənərək 47 nəfərə çatdırıldı. Həmin dövrdə orta məktəblər şöbəsinin rəisi kimi yeni vəzifə təsis edildi. Həmin vəzifəyə Həyat xanım Usubbəyova təyin olundu. Texniki bacarığa malik savadlı kadrların hazırlanması üçün Maarif Nazirliyində peşə məktəbləri şöbəsi yaradıldı və Nemətulla bəy Şahtaxtinski həmin şöbəyə müdir təyin edildi. Nəsib bəy Yusifbəylinin vaxtında ümumi şəkildə şöbə müdiri adlanan vəzifə Rəşid xan Kaplanovun dövründə xalq təhsili şöbəsi adlandı və Qori Müəllimlər Seminariyasının məzunu Abbas Minasazov həmin şöbəyə rəhbər təyin olundu. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin Gəncədə formalaşan ikinci kabinetinin Azərbaycan xalqına ünvanlanmış 17 iyun ci il tarixli müraciətində deyilirdi ki, hökumətin yaxın dövrdə həyata keçirəcəyi tədbirlərdən biri də xalq maarifi, təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi, maarif ocaqlarında tədrisin ana dilində aparılması, anadilli məktəblər şəbəkəsinin genişləndirilməsi olacaqdır. Eyni zamanda müraciətdə o da xüsusi vurğulanırdı ki, təhsildə milliləşmə prosesi tədrici yolla, mərhələlərlə həyata keçiriləcəkdir. Hökumət öz fəaliyyətinin Gəncə dövründə ( ) təhsil müəssisələrinin, dövlət orqanlarının milliləşdirilməsi sahəsində müvafiq tədbirlərin həyata keçirilməsinin hüquqi bazasını yaratmaq məqsədilə Türk (Azərbaycan) dilinin dövlət dili elan edilməsi haqqında 27 iyun ci il tarixli qərar qəbul etdi. Fətəli xan Xoyskinin Baş nazir kimi

23 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 23 imzaladığı həmin qərarla Azərbaycan türkcəsi Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin dövlət dili elan edildi, bütün dövlət orqanları, məhkəmə, təhsil müəssisələri və digər inzibati qurumlarda bu dildən istifadə olunması tələb edildi. Parlamentin dəftərxanası bütün dövlət və ictimai təşkilatlara, ayrı-ayrı şəxslərə bildirirdi ki, parlamentə, onun dəftərxanasına hər cür yazılı müraciət ancaq dövlət dilində olmalıdır. Bu qərar məktəb və bütövlükdə maarif sahəsində milliləşmə prosesinin, bir növ, başlanğıcı oldu. İstər Azərbaycan türkcəsinin dövlət dili elan olunması, istərsə də təhsil sisteminin, məktəb və maarif ocaqlarının milliləşdirilməsi ideyası təsadüfi deyildi. Nəzərə alınsa ki, bu proses Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin ən ağır, əslində olum, ya ölüm dilemması qarşısında qaldığı bir tarixi şəraitdə, ölkənin paytaxtı Bakı uğrunda ölüm-dirim müharibəsi getdiyi bir zamanda həyata keçirilməyə başlanmışdı, onda Milli hökumətin həmin tədbirlərə nə qədər böyük əhəmiyyət verdiyini başa düşmək olar. Dövlətin reallığı belə idi ki, təhsil sisteminin milliləşdirilməsi, təhsilin ana dilində aparılması uğrunda yarım əsrlik milli mücadilənin ozamankı təmsilçilərinin hökumətə rəhbərlik edən maarifçi ziyalıların əlinə tarixi fürsət düşmüşdü. Onlar bu fürsətdən yararlanmağı özlərinin və müstəqil dövlətin ən ali vəzifələrindən biri hesab edirdilər.

24Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin təhsil, elm və mədəniyyət sahəsində apardığı quruculuq işləri, təxirəsalınmaz tədbirlər qısa bir vaxt ərzində öz nəticəsini verdi cu ilin əvvəllərində respublika ərazisində 23 dövlət orta təhsil müəssisəsi var idi ki, onlardan da altısı kişi, dördü qadın gimnaziyası, beşi realnı məktəb, üçü müəllimlər seminariyası, üçü Müqəddəs Nina qız məktəbi, biri politexnik və biri kommersiya məktəbi idi. Həmin dövrdə Azərbaycan ərazisində ibtidai məktəb fəaliyyət göstərirdi cü ildə yaradılmış Balaxanı realnı qız məktəbinin bazasında oğlanlarla qızların birgə təhsil aldığı gimnaziya yaradıldı. Kişi gimnaziyaları iki şöbədən humanitar və real, qadın gimnaziyaları isə ancaq humanitar şöbədən ibarət idi. Hökumət həm məktəbləri, həm də onların rəhbərlərini mümkün qədər milliləşdirməyə çalışırdı. 11 avqust cu ildə Bakıdakı Müqəddəs Nina qız məktəbi Azərbaycan Birinci Milli Qadın Gimnaziyasına, Gəncə və Nuxadakı (Şəki) məktəblər isə, uyğun olaraq, Gəncə və Nuxa qadın gimnaziyalarına çevrildi. Petroqradda fizika-riyaziyyat fakültəsini qurtarmış Səlimə xanım Yaqubova I Milli Qadın Gimnaziyasına, Müslüm Maqomayev I Bakı qarışıq ibtidai ali məktəbinə, Rəşid bəy Əfəndiyev isə Bakı Kişi Müəllim Seminariyasına müdir təyin olundu. Milli kadrların bu təyinatı tezliklə müsbət nəticəsini verdi. Səlimə xanım Yaqubova I Milli Qadın Gimnaziyasına müdir təyin edildikdən sonra müəllim heyətinin tərkibində dəyişiklik aparmağa başladı. Məktəbin inspektoru vəzifəsinə Azərbaycanın maarifpərvər qadını Xədicə xanım Ağayevanı təyin etdi. Qısa bir vaxtda məktəbin 57 qeyri-azərbaycanlı müəllimindən nü azərbaycanlı ilə əvəz etdi. Səlimə xanım Yaqubova savadlı müsəlman qadınları işə cəlb etməklə məktəbin rolunu və nüfuzunu yüksəltdi. Rəşid bəy Əfəndiyev də rəhbərlik etdiyi

25 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 25 seminariyada 24 qeyri-azərbaycanlı müəllimin ni azərbaycanlı ilə əvəz etdi. O, Hüseyn Cavid, Əzim Əzimzadə, Rza Təhmasib kimi milli ruhlu müəllimləri seminariyaya işə dəvət etdi. Müslüm Maqomayev isə qeyri-azərbaycanlı müəllimdən 4- nü azərbaycanlı ilə əvəz etdi. Onların içərisində Əli Terequlov, Molla Qafar, Pənah Qasımov kimi xalq müəllimləri var idi. Qeyri-millətlər milliləşmə məsələsinə nə qədər mane olmağa çalışsalar da, Azərbaycanın qabaqcıl maarifpərvərləri müxtəlif kənd və qəzalardan milli ruhlu, savadlı müəllimləri tapıb öz məktəblərinə işə dəvət edir və onlar üçün lazımi şərait yaradırdılar. Bakı şəhərində yerləşən məktəblərin müdirlərinin və ümumiyyətlə, Azərbaycan müəllimlərinin bu cür vətənpərvərlik nümunəsi göstərmələri milliləşmə kimi çətin bir vəzifənin həyata keçirilməsində mühüm rol oynadı. Təhsilin daha da təkmilləşdirilməsi məqsədilə gimnaziyaların strukturunda, orta məktəblərin fəaliyyət istiqamətində, tədris planlarında dəyişikliklər aparıldı. Belə ki, 2 iyun cu ildə qadın gimnaziyalarında pedaqoji şura sədri, müdir, sinif mürəbbiləri (tərbiyəçilər) vəzifələri ləğv olundu və onun yerinə kişi gimnaziyalarında olduğu kimi, direktor, inspektor və sinif rəhbərlərinin köməkçisi vəzifələri yaradıldı. Aparılan islahatlar strukturdakı dəyişikliklərlə bitmirdi, təhsilin milliləşməsinə xidmət edən məzmununu da əhatə edirdi. Orta təhsilin milliləşməsi də təhsil siyasətinin əsas istiqaməti kimi ilk dəfə məhz milli hökumət dövründə həyata keçirildi. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinə qədər Azərbaycanda ana dilində orta məktəb yox idi. Hətta ana dili o dövrün orta təhsil ocağı sayılan realnı məktəblərdə həftədə bir-iki saat keçilən, məcburi olmayan fənn hesab olunurdu. Bunun aradan qaldırılmasını vacib hesab edən hökumət 28 avqust ci il tarixli qərarı ilə bütün məktəblərdə təlimin Azərbaycan dilində aparılmasını qanuniləşdirdi. Bu işdə maarifpərvər ziyalı Abdulla Şaiqin böyük xidmətləri olub. Məhz onun təşəbbüsü ilə Bakı I Realnı Məktəbinin nəzdində Azərbaycan dili öyrədilən üç aylıq kurs açıldı. Bu kursu bitirənlər üçün Bakı I Realnı Məktəbində təlim Azərbaycan dilində həyata keçirilən bir sinif açıldı. Həmin sinifdə 25 şagird oxuyurdu. Onlar cü ildə ana dilində orta məktəbi bitirən ilk məzunlar oldular. Məktəbdə Abdulla Şaiqlə birlikdə Cəmo Cəbrayılbəyli, Qafur Rəşad Mirzəzadə kimi görkəmli pedaqoqlar da dərs deyirdilər. Azərbaycanda milli kadrların yetişdirilməsində sonralar Abdulla Şaiq adına nümunə məktəbi kimi şöhrət qazanmış həmin milliləşdirilmiş məktəbin böyük rolu olmuşdur. Ölkədə təhsilin milliləşdirilməsi, məktəb islahatı uğurla həyata keçirilsə də, bu prosesi ləngidən bir çox amillər var idi. Həmin amillərdən ən başlıcası, əvvəlki illərdə də olduğu kimi, peşəkar müəllim kadrların azlığı idi. Buna görə də müəllim hazırlığı məsələsi ilk gündən milli hökumətin fəaliyyətində əsas yerlərdən birini tuturdu. Bu məsələnin tezliklə həlli üçün hökumət bir neçə istiqamətdə (yeni müəllimlər seminariyaları yaratmaq, müəllimlər üçün hazırlıq kursları təşkil etmək, Türkiyədən müəllimlər dəvət etmək) iş aparırdı. Türkiyədən dəvət olunmuş 50 nəfər müəllim respublikada xalq maarifinin yenidən təşkilində səylə çalışır, dərsliklər, tədris vəsaitləri hazırlayır, milliləşdiril-

26 26 MİSİR MƏRDANOV miş məktəblərdə dərs deyirdi. Hökumətin qərarı ilə dəvət olunan müəllimlərə yerli müəllimlərin əməkhaqqından 50% artıq maaş verilirdi. Yerlərdə ziyalılar bu təşəbbüsü dəstəkləyir, onun həyata keçirilməsi üçün əllərindən gələni əsirgəmirdilər. Məsələn, tanınmış maarifçi-xeyriyyəçi Ələkbər bəy Rəfibəyli əlaqələrindən istifadə edərək Gəncəyə Türkiyədən müəllimlərin gətirilməsinə ciddi səy göstərirdi. Qısa bir vaxtda Bakı politexnik, kommersiya məktəbləri istisna edilməklə, bütün orta təhsil müəssisələri, o cümlədən kişi və qadın gimnaziyaları milliləşdirilmişdi. Milliləşdirilmiş məktəblərdə Rus tarixi nin yerinə Ümumi türk tarixi, rus məktəblərində isə həftədə saat Azərbaycan dilinin tədrisi nəzərdə tutulurdu. Eyni zamanda, milliyyəti, dini və cinsindən asılı olmayaraq, bütün vətəndaşlara bərabər təhsil hüququ verilirdi. Təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi, ibtidai, ali ibtidai və orta təhsil müəssisələrində tədrisin dövlət dilində aparılmasına keçid prosesi problemlərsiz ötüşmədi. Çox keçmədən məlum oldu ki, ümumtəhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi nəticəsində çoxlu sayda uşaq təhsildən kənara qalır. Bu reallığı görən Azərbaycan hökuməti vəziyyətdən çıxmaq üçün 28 avqust ci il tarixli qərarında dəyişiklik etməyə məcbur oldu. 2 ay yarımdan sonra verilmiş 13 noyabr ci il tarixli qərarda müəyyən edildi ki, bir orta təhsil müəssisəsi olan şəhər və yaşayış məntəqəsində Xalq Maarif Nazirliyinin xüsusi razılığı ilə məktəblərin yuxarı hazırlıq siniflərindən başlayaraq paralel olaraq rus bölmələrinin açılmasına icazə verilir. Əgər şəhər və yaşayış məntəqəsində bir neçə eynitipli ümumi təhsil müəssisəsi varsa, onda onların bir hissəsi milliləşdirilir, qalan hissəsində tədris bütün siniflərdə rus dilində aparılır. Eyni zamanda, həmin qərarla təlim rus dilində aparılan məktəblərdə dövlət dili Azərbaycan türkcəsi məcburi fənn kimi tədris olunmalı idi. Azərbaycan hökumətinin bu qərarında azərbaycanlı uşaqların yalnız milliləşdirilmiş məktəblərdə təhsil almaları bir vəzifə kimi tələb edilirdi. Lakin müstəsna hallarda ana dilində danışa bilməyən azərbaycanlı uşaqlar Xalq Maarif Nazirliyinin xüsusi icazəsi ilə rus bölmələrində təhsil almağa buraxıla bilərdilər. Qeyd etmək lazımdır ki, ümumi təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi ilə bağlı verilən bu qərarlar müəyyən çatışmazlıqlarına baxmayaraq, Azərbaycan təhsil tarixində müstəsna rolu olan addım idi. Məhz bu qərarlarla Azərbaycanda ümumi orta təhsil müəssisələrində təlimin ana dilində aparılmasına dair milli maarifçilərin uzun illər arzusunda olduqları ideya gerçəkləşdi. Azərbaycan dili dövlət dili statusu qazandı, ana dilimiz ölkəmizin əsas təlim-tərbiyə, təhsil dilinə çevrildi. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin ümumi təhsilə, ümumtəhsil müəssisələri şəbəkəsinin inkişafına müstəsna əhəmiyyət verməsinin bir göstəricisi də bu idi ki, milli hökumət əvvəlcə ölkədə hamılıqla icbari ibtidai təhsilə, sonra isə ümumi orta icbari təhsilə keçidi özünün təhsil siyasətində prioritet istiqamət hesab edirdi. Belə ki, cümhuriyyətin sayca dördüncü hökumət kabinetinin parlamentə təqdim etdiyi Hökumət Proqramında deyilirdi ki, təhsilin milli müstəqilliyin möhkəmləndirilməsində müstəsna rolu nəzərə alınaraq, ümumi icbari təhsil haqqında qanun layihəsi hazırlanmalı və ümumi təhsil müəssisələri şəbəkəsi daha da

27 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 27 genişləndirilməlidir. Bu məqsədlə hökumət ilk növbədə təhsilin məzmunu sahəsində islahatlar aparmaq, yeni dərsliklər hazırlamaq məqsədilə komissiyalar yaradılacağını xüsusi vurğulayırdı cu ildə respublikada 15 milliləşdirilmiş ali ibtidai məktəb var idi ki, onlar Bakı, Göyçay, Quba, Qusar, Salyan, Lənkəran, Şamaxı, Göytəpə, Gəncə, Gorus, Ağdaş, Şuşa, Nuxa (Şəki), Qazax və Zaqatalada yerləşirdi. Nazirlik daha 2 ali ibtidai məktəbin açılması haqqında məsələ qaldırmışdı. Ali ibtidai məktəblərlə yanaşı, Şuşa və Zaqatalada qadın gimnaziyaları, Gəncə, Zaqatala və Nuxada sənət məktəbləri var idi. İbtidai məktəbləri bitirən şagirdlər orta məktəblərə, sonra isə təhsil müddəti dörd il olan ali ibtidai məktəblərə qəbul olunurdular. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin təhsil sahəsindəki tədbirlərindən biri də müasir tipli məktəbəqədər tərbiyə müəssisələrinin ilk nümunəsini yaratması oldu. Belə ki, Azərbaycan Parlamentinin 1 mart cu il tarxli qərarı ilə Bakıda I Milli Qadın Gimnaziyası nəzdində 1 sentyabr cu ildə uşaq bağçası təsis olunmuşdu. Beləliklə, Azərbaycanda dövlət təminatında olan Avropa modelli ilk uşaq bağçası təsis edildi. Həmin uşaq bağçası Qərbi Avropada məktəbəqədər tərbiyənin nəzəriyyəçisi, görkəmli alman pedaqoqu Fridrix Frebelin müəyyənləşdirdiyi və onun adı ilə tanınan Frebel sistemi əsasında qurulmuşdu. Hökumət bu dövrdə təhsildən yayınmış küçə uşaqlarının taleyinə də biganə qalmamış, cu ilin avqustunda Bakıda həmin uşaqlar üçün dövlət hesabına Uşaq evi və Uşaqlara yardım bürosu təşkil etmiş, yeni peşə-ixtisas məktəblərinin yaradılması, yaxud mövcud təhsil müəssisələrinin inkişaf etdirilməsi sahəsində də müəyyən tədbirlər görmüşdü. Həmin dövrdə musiqi təhsili sahəsində böyük boşluq var idi. Ayrı-ayrı həvəskar bəstəkarlar olsa da, gənc musiqişünaslar yetişdirən konservatoriya yox idi. Konservatoriyanın açılmasını məqsədəuyğun hesab edən Maarif Nazirliyi bu məsələni Zülfüqar və Üzeyir Hacıbəyli qardaşları, Müslüm Maqomayevlə müzakirə etmişdi. Məktəb islahatı sahəsində məsələləri ətraflı müzakirə etmək, müəyyən təkliflər hazırlayıb hökumətə təqdim etmək üçün Azərbaycan hökuməti Azərbaycan müəllimlərinin növbəti qurultayını çağırmaq barədə qərar qəbul etdi. Azərbaycan müəllimlərinin sayca 3-cü olan həmin qurultayı cu il avqustun də saat də Bakı I Realnı Məktəbinin (indiki Azərbaycan Dövlət İqtisad Universiteti) akt zalında öz işinə başladı. Qurultayda Azərbaycanın bütün bölglərini və tədris müəssisələrini təmsil edən nümayəndələr iştirak edirdi. Qurultayı Azərbaycan Türk Müəllimləri İttifaqının sədri Ağabəy İsrafilbəyov açmış, qurultayda Xalq Maarif Nazirliyi adından nazir müavini Həmid bəy Şahtaxtinski böyük nitq söyləmişdi. Qurultayın Xalq Maarif Nazirliyinə təqdim etdiyi təkliflər əsasında bütövlükdə məktəb islahatı və xüsusi olaraq təhsilin məzmunca milliləşdirilməsini əsas tutan proqram və dərslik islahatı üzrə müvafiq proqram hazırlamaq məqsədilə hökumət komissiyası yaradıldı cu il noyabrın 7-də Xalq Maarif Nazirliyi yanında yaradılan hökumət islahat komissiyasına Xalq Maarif nazirinin müavini Həmid bəy

28 28 MİSİR MƏRDANOV Şahtaxtinski (sədr), Nurməhəmməd bəy Şahsuvarov, Azad bəy Əmirov, Fətulla bəy Rzabəyov, Sultan Məcid Qənizadə, Abdulla bəy Əfəndiyev, Səlimə xanım Yaqubova, Sara xanım Xuramoviç, Əhməd bəy Pepinov, Xədicə xanım Ağayeva, Məhəmməd ağa Şahtaxtinski, Cabbar bəy Orucəliyev və Saleh bəy Vəkilov daxil idi. Yeri gəlmişkən bir fakt üzərində xüsusi dayanmaq istərdim. Çox təəssüf ki, sonralar sovet hakimiyyəti illərində müəllimlərin , və cu illərdə keçirilmiş qurultaylarının üzərindən sükutla keçilmiş və bu qurultaylar hesaba alınmamışdır. Hökumət bu komissiya qarşısında növbəti dərs ilinin əvvəlinə kimi məktəb islahatı, o cümlədən təhsilin məzmunu ilə bağlı məsələlərin həlli üzrə hökumət proqramını hazırlamaq missiyası qoymuşdu. Təəssüf ki, komissiya öz işini başa çatdırana kimi milli hökumət devrildi. Amma hökumət devrilənə qədər komissiya həmin məsələlər üzrə müəyyən işlər görə bildi. Belə ki, bu komissiyanın təşəbbüsü və rəhbərliyi ilə müəllim seminariyaları, xalq maarif inspektorları, ali, ibtidai məktəb müdirlərinin cu ilin dekabrında Bakıda keçirilmiş 15 günlük müşavirəsində ümumtəhsil müəssisələrində istifadə olunan dərsliklər məsələsi geniş müzakirə edilərək müəyyən təkliflər hazırlandı. Müşavirədə Azərbaycan maarifpərvərlərinin elə nümayəndələri iştirak edirdi ki, onlar indi də xalqımızın, pedaqoji elmimizin və ictimaiyyətimizin fəxri kimi yad edilir. Müşavirədə nazir Həmid bəy Şahtaxtinski, tanınmış maarifçi Azad bəy Əmirov, Bakı xalq məktəbləri direktoru Vasilyev, Nuxa (Şəki), Ərəş qəzasından Abdulla bəy Əfəndiyev, Naxçıvan qəzasından Rəşid bəy Əfəndiyev, Yelizavetpol (Gəncə) qəzasından Cavad bəy Cuvarlı, Bakı və Quba qəzalarından Abbas Minasazov, Zaqatala quberniyasından İslam bəy Qəbulov, Qazax qəzasındann Nəsib ağa Qiyasbəyli, Şuşa və Cavanşir qəzalarından Nəriman bəy Nərimanbəyov, Cəbrayıl və Zəngəzur qəzalarından Musa Quliyev, ali və aşağı ibtidai məktəblər inspektoru Kiçikxanlı Kiçikxanov, Qazaxdan Əli Mustafayev, Nuxa (Şəki) ibtidai məktəbinin müəllimi funduszeue.infoov və başqaları iştirak etmişlər. Müşavirənin təntənəli açılışından sonra onun birinci iclasında ali ibtidai məktəblərin, qadın və sənət məktəblərinin nümunəvi smetasının tutulması, ibtidai normal, zemstvo, məhəllə məktəblərinin adlarındakı dolaşıqlığın aradan qaldırılması, müəllim və tələbələrin hərbi mükəlləfiyyəti və digər məsələlər müzakirə edildi. Müşavirənin I iclasında hələ icbari təhsil haqqında qanunun olmamasını nəzərə alaraq, məktəbyaşlı uşaqları məktəbə cəlb etmək məqsədilə ibtidai təhsilin pulsuz olması qərara alındı. Müşavirə nümayəndələri belə hesab edirdilər ki, bir halda ki məktəblər yenidən qurulur, onda nizam-intizamı möhkəmləndirmək və müəllimin nüfuzunu qaldırmaq üçün məktəblərdəki müəllim, tələbə məhkəmələrini ləğv etmək lazımdır. Bundan başqa, müşavirədə bir sıra təsərrüfat məsələləri ilə yanaşı, iki mühüm pedaqoji məsələ də müzakirə edilmişdir. Onlardan biri ibtidai məktəblərdə dərslərin bir müəllim, yaxud bir neçə fənn müəllimi tərəfindən tədris edilməsi idi. Müşavirədə ibtidai məktəbdə tədrisi fənn sisteminə keçirməyin qəti tərəfdarları var idi. Onlar heç bir elmi dəlil göstərmədən ibtidai məktəblərdə dərslərin müxtəlif fənn müəllimləri tərəfindən deyilməsini təkid edirdilər. Lakin pedaqogika elminin

29 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 29 nəzəri məsələləri ilə yaxından tanış olan Abdulla bəy Əfəndiyev və Sultan Məcid Qənizadə uşaqların yaş xüsusiyyətləri, hafizə, diqqət, təfəkkürü barədə elmi dəlillər gətirib ibtidai sinifdə fənn sistemini antipedaqoji hal kimi qiymətləndirdilər. Nəticədə ibtidai məktəbdə fənlərin bir müəllim tərəfindən deyilməsi qərara alındı. Dekabrın də müşavirənin dördüncü iclasında müəllimlərin yay aylarında maaşlarının verilməsi, dövlət büdcəsindən məktəblilərə dərman və tədris vəsaitləri üçün pul ayrılması, gimnastika və nəğmə fənləri üzrə istedadlı şagirdlərin üzə çıxarılması, həmin fənləri yüksək səviyyədə tədris edən müəllimlərin mükafatlandırılması, müəllimlərin təqaüdə çıxdıqda nə qədər təqaüd alması məsələsi müzakirə edildi. Dekabrın da 5-ci iclasa Azad bəy Əmirov sədr seçildi. İclasda əvvəlki tərkibdən əlavə, Qazax seminariyasının direktoru Firidun bəy Köçərli də iştirak edirdi. Qeyd etmək lazımdır ki, müşavirənin hər iclasına bir qəzanın ən hörmətli, qabiliyyətli məktəb müdiri dəvət olunurdu ki, o, qoyulan məsələlərə dair elmi-pedaqoji məsləhətlər verə bilsin. 5-ci iclasda qoyulan məsələlərin həlli üçün Qori seminariyasının keçmiş inspektoru Firidun bəy Köçərlinin məsləhət və təkliflərinə böyük ehtiyac var idi. İclasda müəllim və tələbələrin hərbi mükəlləfiyyəti, pedaqoji təhsili olmayan müəllimlərin işdə qalıb-qalmaması, pedaqoji kursların açılması, müsəlman xalqlarının coğrafiya və tarix xəritələrinin toplanması, pedaqoji muzeylərin açılması məsələləri müzakirə olundu. Dekabrın də müşavirənin ci iclası oldu. Bu iclasa Azad Əmirov sədr, Mustafa Quliyev katib seçildi. İclasda Abdulla bəy Əfəndiyev çıxış edib göstərdi ki, müzakirə olunan məsələlər ölkə maarifinin gələcək tarixində həlledici rol oynamalıdır. Müşavirədə irəli sürülən elmi-pedaqoji ideyalar, təlim-tərbiyənin müxtəlif sahələrinə dair söylənən fikirlər əsl mənada müəllim, müdir və inspektorlar üçün əməli fəaliyyət planı və bir növ, qanun kitabı olmalıdır. Odur ki, belə tarixi sənədlərin nazirliyin divarları arasında qalması düzgün olmaz. Onları təcili çap etdirib bütün inspeksiyalara çatdırmaq lazımdır. Doğrudan da, Maarif Nazirliyi müşavirədə söylənilən elmi-pedaqoji fikirləri müxtəlif əmr, sərəncam, göstəriş formasında reallaşdırdı, proqram, dərslik, metodik vəsait kimi çapını təmin etdi və məktəblərin istifadəsinə verdi. Cavad Cuvarlı məruzəsində göstərdi ki, hal-hazırkı şəraitdə müəllimin iki yerdə işləməsi məktəbləri müəllimlə təmin etmək, müəllimin maddi vəziyyətini yaxşılaşdırmaqla bərabər, hökumətin mənafeyinə də uyğundur. Tetervyatnikov təklif etdi ki, məktəbləri müəllimlə təmin etmək üçün heç bir müəllimlik sənədi olmayan, lakin ev təhsili görmüş savadlı adamlardan da müəllim kimi istifadə etmək vəziyyətdən çıxmağa müəyyən dərəcədə kömək edər. Çox uzun müzakirədən sonra müşavirə nümayəndələri qərara aldılar ki, belə adamları inspektorların iştirakı ilə bir neçə dərs verdikdən sonra müəllimliyə qəbul etmək olar ci ilin əvvəlində Nəsib bəy Yusifbəyli yazırdı ki, özlərini təmənnasız xalq işinə, xalq balalarının tərbiyəsinə həsr edən müəllimlərin tam enerji ilə, daha səmərəli işləmələri üçün onları məişət məsələlərinin ağırlığından azad etməliyik. Nəsib bəy Yusifbəylinin bu fikri Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti dövründə müəllimlərin maddi-məişət məsələlərini qaydaya salmaq, yaxşılaşdırmaq yolunda proq-

30 30 MİSİR MƏRDANOV ram oldu. Məhz bu səbəbdən də müşavirənin ci iclasında Səməd bəy Acalov aşağı və ali ibtidai məktəb müəllimlərinin maddi-məişət məsələlərini yaxşılaşdırmaq mövzusunda məruzə etdi. O, müəllimlərin əməkhaqqını artırmağı birinci dərəcəli məsələ hesab etdi. Müşavirədə müəllimlərin maddi-məişət və başqa qayğılarını öyrənmək üçün Səməd bəy Acalovun sədrliyi ilə Sultan Məcid Qənizadə, Tetervyatnikov və Səfərəlibəyovdan ibarət komissiya yaradıldı. Bu komissiya müəllimlərin maddi vəziyyətini yaxşılaşdırmaq üçün hökumətə təqdimat hazırladı. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin təhsil müəssisələrinin milliləşdirilməsi sahəsində ilk tədbirlərdən biri, heç şübhəsiz, Zaqafqaziya (Qori) Müəllimlər Seminariyasının Azərbaycan şöbəsinin Azərbaycana köçürülməsi haqqında 22 iyun ci il tarixli qərarı oldu. Milli hökumət bu məqsədlə xəzinədarlığından maliyyə vəsaiti ayırdı və Gürcüstan hökuməti ilə əvvəlcədən razılığa gəldi. Hökumət seminariyanın bəzi maliyyə xərclərini öz öhdəsinə götürmüş qazaxlıların xahişini nəzərə alaraq 10 iyul ci il tarixli iclasında məsələni onların xeyrinə həll etdi. Qori şəhərində seminariyanın Azərbaycan şöbəsinin əmlakını yığıb Azərbaycana gətirmək barədə bu şöbənin sonuncu inspektoru Firidun bəy Köçərliyə göstəriş və səlahiyyət verdi. Firidun bəy Köçərli seminariyanı Qazaxa köçürdü. Bu qərarı ilə hökumət təhsil müəssisəsinin əvvəlki mühitə yaxın olmasını nəzərə alaraq onu əvvəlki yerindən çox uzaqlaşdırmamağa çalışmışdı. İkinci tərəfdən, Qazaxda o zaman Qori Müəllimlər Seminariyasının ən nüfuzlu məzunları: Əhməd ağa Mustafayev, Haley bəy Şıxlinski, Süleyman Qayıbov, Yusif Əfəndiyev, Əhməd ağa Gülməmmədov, Alyoşa Mustafayev, Əhməd Seyidov, Osman Şıxlinski, Səlim Əfəndiyev, Yusif Qasımov, Əli Hüseynov, İbrahim Qayıbov və bir çox başqaları işləyirdi. Bu müəllimləri seminariyada müxtəlif fənlərin tədrisinə cəlb etmək olardı. Dövrünün tanınmış maarifçi-xeyriyyəçisi, mütaliəni sevən ziyalılarından biri, Qazaxın məşhur Vəkiloğluları nəslindən olan Məşədi İbrahim ağa Kosalı özünün mülkünü tədris binası kimi seminariyaya hədiyyə etdi. Nəhayət, Qazax seminariyası ci il noyabrın da təntənəli şəkildə açıldı. Əli Hüseynovun yazdığına görə, Firidun bəy Köçərlinin sədrliyi ilə seminariyanın təntənəli açılışında o zaman Qazaxda yerləşən türk ordusunun komendantı Sədri bəy, türk qarnizon rəisi Camal bəy, Qazax qarnizonunun rəisi Haley bəy Şıxlinski, xalq məktəbləri inspektoru Nəsib bəy Qiyasbəyov, ali məktəblər inspektoru Əhməd ağa Mustafayev, yerli hökumətin məmurları, şəhər adamları və seminariyaya daxil olacaq ilk şagirdlərin valideynləri iştirak edirdi. Təntənəli iclası giriş nitqi ilə İbrahim Əfəndi Qayıbzadə açaraq, Qurandan elm və təhsilin zəruriliyi barədə ayələr oxumuş, Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətini möhkəmlətmək üçün biliyə yiyələnməyin vacib olduğunu söyləmişdi. Beləliklə, Qazax Müəllimlər Seminariyası fəaliyyətə başladı. Firidun bəy Köçərliyə Qazaxda olan Türk ordusunun qarnizon rəisi də yaxından kömək edirdi. Firidun bəy Köçərli müəllim hazırlığı haqqında fikirlərini Qori və Qazax seminariyalarında tətbiq edib yüksək nəticələr əldə etmişdi. Firidun bəy Köçərli Qazaxda yaranacaq yeni seminariyanın işini düzgün qurmaq üçün onunla bərabər Qoridən gəlmiş üç nəfər yüksəkixtisaslı, savadlı,

31 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 31 təşəbbüskar və xalq balaları üçün ürəyi yanan İbrahim Qayıbov, Mirzə Vəliyev və Mustafa Məmmədov kimi müəllimləri, o zaman Qazaxda fəaliyyət göstərən Əli Hüseynov, Əhməd ağa Mustafayev, Yusif Qasımov, İsfəndiyar Vəkilov, Məiş Hüseynov kimi Qori seminariyasını qurtarmış xalq müəllimlərinin ən qabaqcıl nümayəndələrini seminariyaya dəvət etdi. O zaman məktəbə uşaq toplamaq ən çətin məsələlərdən biri idi. Əhalinin 90%-nin savadsız olması, kəndlərdə feodalpatriarxal ənənələrinin hökm sürməsi, mal, qoyun, əkin-biçin işlərində uşaq əməyindən geniş istifadə edilməsi təhsilin keyfiyyətini aşağı salan səbəblər idi. Oxumağın əhəmiyyətini başa düşməyən avam kəndlilər uşaqlarını məktəbə buraxmaq istəmirdilər. Seminariyaya uşaq toplamaq üçün geniş təbliğat işi aparmaq, xalq içərisinə gedib insanları inandırmaq, Qurandan gətirilmiş iqtibaslarla elmin əhəmiyyətini başa salmaq lazım gəlirdi. Ona görə də Firidun bəy Köçərli belə bir ağır şəraitdə oxuduğu Qori seminariyasında Çernyayevskinin tələbə toplamaq təcrübəsindən istifadə edib İbrahim Qayıbov, Mustafa Məmmədov, Əhməd ağa Mustafayev, Mirzə Vəliyev, Yusif Qasımov, Əli Hüseynov və Məiş Hüseynovu tələbə toplamaq məqsədilə Azərbaycanın rayon və kəndlərinə ezam etmişdi. Firidun bəy Köçərli Qazax seminariyasının işini doğru istiqamətləndirmək məqsədilə pedaqoji şura təşkil etmişdi. Pedaqoji şuranın bütün üzvləri, demək olar ki, Firidun bəy Köçərlinin Qori seminariyasındakı tələbələri olmuşdular. Firidun bəy Köçərli pedaqoji şuranın birinci iclasında Qori seminariyasının nizamnaməsini əsas götürərək şagird və müəllimlər üçün Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin milli maraqlarına müvafiq təlimat hazırladı. O, yorulmadan çalışaraq Qori seminariyasında olduğu kimi, Qazax seminariyasında da növbətçi müəllim və tələbələr təyin edir, bu növbətçilərin naharı təşkil etmələrinə xüsusi nəzarət edirdi. Seminariyanın pansionunda kənddən və başqa rayonlardan gələn uşaqlar yaşayırdı. Firidun bəy Köçərli qaydalara müvafiq pansiondan icazə ilə şəhərə və tətil zamanı evlərinə getmiş tələbələrin vaxtında qayıtmalarını onların nəzərinə çatdırır, qaydanı pozanların cəzalanacağını, hətta seminariyadan xaric ediləcəklərini də onlara başa salırdı. O, seminariyada elə qayda qoymuşdu ki, uşaqlar dərsə gəlmədikləri günlərin materialını öyrənməli, əlavə saatlarda müəllimə cavab verməli idilər. Firidun bəy əlverişli tərbiyə üsulları seçir, ev tapşırıqlarının normadan çox olmamasına nəzarət edir, geridə qalan, xəstəlik üzündən yetirməyən şagirdlərlə sinifdənxaric oxu kimi məsələlərin düzgün təşkilinə diqqət yetirirdi. O, şagirdlərin səmərəli işləməsi üçün dərs otaqlarının, yaşayış binalarının səliqəsinə xüsusi diqqət verməklə yanaşı, uşaqların səhhətinə, istirahətinə də şərait yaratmağa çalışırdı. Firidun bəy Köçərli Qori Müəllimlər Seminariyasının ənənələrinə sadiq qalaraq Qazaxda təlim işlərinin keyfiyyətini yüksəltmək, metodiki və pedaqoji məsələləri müzakirə etmək, müəllimlərə tövsiyələr hazırlamaq üçün müxtəlif komissiyalar yaratmışdı. O, seminariyanın müəllimlərindən tələb edirdi ki, onlar böyük pedaqoji məharət göstərib tələbələrin hər birinə fərdi yanaşsınlar və onları qabiliyyətlərinə müvafiq işlətsinlər. Firidun bəy Qazax seminariyasında elə münasib iş əhvaliruhiyyəsi və pedaqoji mühit yaratmışdı ki, orada aparılan işlərin növlərinə,

32 32 MİSİR MƏRDANOV həcminə, rəngarəngliyinə təəccüb etməmək olmur. Seminariyanın proqramını yazan Firidun bəy Köçərli orada milli adət-ənənələri nəzərə almış, dövrün tələblərinə uyğun olaraq onu müasirləşdirmişdi. Məlum olduğu kimi, Qazax seminariyası ci ilə kimi Qori Müəllimlər Seminariyasının nizamnaməsi əsasında işləmişdir. Bu nizamnamə ümumi müddəalar, həyat tərzi haqqında qaydalar, təlim haqqında qaydalar, pedaqogikanın praktik məşğələləri haqqında qaydalar kimi 4 bölmədən ibarət idi. Qazax seminariyasında sonralar daha müfəssəl bir nizamnamə qəbul edilib. Firidun bəy Köçərli əvvəlki nizamnamədən çar hökumətinin siyasətinin mahiyyətindən doğan maddələri çıxarmış, daha mütərəqqi və demokratik nizamnamə hazırlamağa müvəffəq olmuşdu. Firidun bəy Köçərli Qazaxda qısa müddət ərzində seminariyanı elə şöhrətləndirdi ki, onun sədası respublikanın hər yerindən gəldi. Bu seminariya metodik mərkəzə çevrildi. O, seminariya müəllimlərinin köməyi ilə yaşlılar üçün savad kursları açdı, yetimlər evi təsis etdi, qaçqınlara yardım fonduna da yaxından kömək etdi. Maarif nazirinin göstərişinə əsasən, türk dilində ədəbiyyat seçmək, ədəbiyyat nümunələrini toplamaq, onu xalq arasında yaymaq üçün oxu dərnəkləri, kəndlərdə isə bu dərnəklərin filiallarını yaratdı. O, Maarif Nazirliyinin göstərişinə əsasən, cümə günləri savadsızlığı aradan qaldırmaq məqsədilə kəndlərdə dərs deyirdi. Qazax seminariyası bütün fəaliyyəti ərzində Qori Müəllimlər Seminariyasının ənənələrinə sadiq qalmış, orada təlim və tərbiyə sahəsində tətbiq edilən bütün mütərəqqi cəhətləri davam etdirmişdi. Ölkənin idarə olunmasını təmin edəcək ali təhsilli mütəxəssislərin hazırlanması Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti hökumətinin ən çox əhəmiyyət verdiyi sahələrdən biri idi. Bu vəzifənin icra edilməsi istiqamətlərindən biri azərbaycanlı gənclərin dövlət hesabına xarici ölkələrin tanınmış ali məktəblərinə təhsil almağa göndərilməsi idi. Elə o vaxtdan təhsil tariximizdə azərbaycanlıların xaricdə dövlət səviyyəsində təhsil almasının təməli qoyuldu. Bu məqsədlə Azərbaycan Parlamenti xüsusi komissiya təşkil etmişdi. Komissiyaya deputatlardan Məhəmməd Əmin Rəsulzadə (sədr), Mehdi bəy Hacınski, Qarabəy Qarabəyov, Əhməd bəy Pepinov, Abdulla bəy Əfəndiyev (üzvlər) daxil idilər. Komissiyanın gərgin əməyi və ciddi axtarışları ilə xaricə ali təhsil almağa göndəriləcək tələbə seçildi, onların yol xərcləri və təqaüdlərinin həcmi müəyyənləşdirildi. 10 nəfərin İngiltərəyə, 23 nəfərin İtaliyaya, 45 nəfərin Fransaya, 9 nəfərin Türkiyəyə, 13 nəfərin Rusiyaya göndərilməsi qərara alınmışdı. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin Maarif naziri Həmid bəy Şahtaxtinski Parisdəki Azərbaycan nümayəndə heyətinin başçısı Əlimərdan bəy Topçubaşova məktub yazıb bu gənclərin ali məktəblərə yerləşdirilməsi və xaricdə yaşayış yeri ilə təmin olunmasına qayğı ilə yanaşmağı ondan xahiş etdi. Seçilən tələbələr ci ilin soyuq yanvar günündə parlament və hökumət üzvlərinin, tanınmış iş adamlarının, din xadimlərinin, ictimaiyyətin iştirakı ilə təntənəli şəkildə yola salındı, yola salanlar arasında Balaxanı məktəbinin müəllimi Seyidbağır Axundzadə, Səmədağa Ağamalıoğlu, İbrahim Əbilov, Əhməd Pepinov, Salman Mümtaz da var idi.

33 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 33 Dövlət hesabına xaricə ali təhsil almağa göndərilən tələbələrdən başqa, parlament komissiyası tərəfindən 31 nəfər əlavə abituriyent də seçilmişdi ki, onların da öz hesabına, yaxud mesenatların maliyyə dəstəyi ilə Qərbi Avropa ölkələrinin ali məktəblərində təhsil alması nəzərdə tutulmuşdu. Xaricə göndərilən həmin tələbələrin xərci üçün hökumət Xalq Maarif Nazirliyinin sərəncamında olan dövlət xəzinəsindən 7 milyon manat ayırmışdı. Avropaya göndərilənlərin hər biri üçün frank yolxərci, hər ay isə frank təqaüd, Rusiyaya göndərilənlər üçün isə 3 min rubl yolxərci və hər ay bir o qədər də təqaüd nəzərdə tutulmuşdu. Dövlət hesabına oxuyan tələbələr təhsillərini başa vurduqdan sonra hökumətin göndərdiyi yerdə 4 il işləməli idilər. Lakin qürbət ellərə yola düşən gənclərin heç də hamısı nəzərdə tutulduğu kimi təhsil ala bilmədi. Çünki İngiltərə azərbaycanlı tələbələri qəbul etmədi. İtaliyada təhsil alması nəzərdə tutulan 23 nəfərdən yalnız 6 nəfəri həmin ölkədə qaldı. Fransada təhsil almalı olan 45 nəfərin hamısı orada yerləşə bilmədi. Parlament komissiyası ölkələrin siyahısını tərtib edərkən Almaniyanı bu siyahıya salmamışdı. Amma yuxarıda adları çəkilən ölkələrdən fərqli olaraq, məhz Almaniya tələbələrimizin yaşaması və təhsil alması üçün ən münasib ölkə oldu. Azərbaycanlı tələbələrin çoxu Almaniyanın ali təhsil müəssisələrinə qəbul edildi. Milli hökumət tərəfindən /ci tədris ilində xaricdə ali təhsil almağa göndərilən tələbələr ölkənin ehtiyacı nəzərə alınmaqla aşağıdakı 17 ixtisas üzrə nəzərdə tutulmuşdu: 1) Dağ-mədən ixtisası üzrə 9 nəfər, 2) Mexanika ixtisası üzrə 11 nəfər, 3) Kimya ixtisası üzrə 3 nəfər, 4) Elektromexanika ixtisası üzrə 8 nəfər, 5) Yol nəqliyyatı ixtisası üzrə 6 nəfər, 6) Gəmiqayırma ixtisası üzrə 4 nəfər, 7) Memarlıq ixtisası üzrə 4 nəfər, 8) Aviasiya ixtisası üzrə 1 nəfər, 9) Kənd təsərrüfatı ixtisası üzrə 11 nəfər, 10) İncəsənət ixtisası üzrə 1 nəfər, 11) Tibb ixtisası üzrə 8 nəfər, 12) Maddi mədəniyyət ixtisası üzrə 7 nəfər, 13) Fizika-riyaziyyat ixtisası üzrə 7 nəfər, 14) Tarix-filologiya ixtisası üzrə 5 nəfər, 15) Hüquqşünaslıq ixtisası üzrə 7 nəfər, 16) İqtisadiyyat ixtisası üzrə 5 nəfər, 17) Etnoqrafiya ixtisası üzrə 3 nəfər. Sovet Rusiyasının hərbi təcavüzü ilə törədilən ci ilin 27 aprel çevrilişindən sonra qurulan Azərbaycan Sovet hökumətinin ilk illərində xaricə göndərilən azərbaycanlı gənclərin təhsili barədə Xalq Komissarları Sovetinin sədri Nəriman Nərimanov tərəfindən Xaricə oxumağa göndərilən azərbaycanlı tələbələrə yardımın davam etdirilməsi haqqında xüsusi dekret imzalanmışdı, ilk vaxtlar onların ali təhsili başa vurmalarına şərait yaradılsa da, bu iş sonadək davam etmədi. Bu səbəbdən də onların bəziləri öz təhsillərini yarımçıq qoyub Azərbaycana qayıtdı, bəziləri getdikləri ölkələrdə başqa sahələrdə işləməyə başladı. Repressiya qurbanı olanlar, xaricdə yoxsulluq ucbatından dünyasını dəyişənlər də oldu. Bolşevik hökumətinin məsuliyyətsizliyi üzündən min bir arzu ilə yaşayan bu cavanların ümidləri puç oldu. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyətinin fəaliyyət göstərdiyi 2 ilə yaxın dövr ərzində bütün çətinliklərə və məhrumiyyətlərə baxmayaraq, xalq maarifinin yenidən təşkili sahəsində xeyli iş görüldü. Hökumət Bakı Dövlət Universiteti, Kənd Təsərrüfatı İnstitutu, Pedaqoji və Dövlət Konservatoriyasının açılması üçün müəyyən

34 34 MİSİR MƏRDANOV təşkilati işlər aparsa da, o dövrdə yaranmış tarixi-siyasi şərait yalnız Bakı Dövlət Universitetini təsis etməyə imkan verdi. İSTİFADƏ OLUNMUŞ ƏDƏBİYYAT 1. Ataxan Paşayev (). Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti ( ), Bakı. 2. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti Ensiklopediyası, I cild (). Bakı. 3. Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti Ensiklopediyası, II cild (). Bakı. 4. Ədalət Tahirzadə, Oğuztoğrul Tahirli (). Azərbaycan Cümhuriyyəti tələbələri, Bakı. 5. Misir Mərdanov (). Azərbaycan təhsil tarixi, I cild, Bakı. 6. Misir Mərdanov, Əsgər Quliyev (). Azərbaycan təhsili Xalq Cümhuriyyəti illərində ( ), Bakı. Мисир Марданов (Азербайджан) Образование в Азербайджане в период Демократической Республики Резюме В статье рассматриваются проблемы строительства национальной системы образования в Азербайджане в годы Демократической Республики, формирования основных принципов этой важной области, создания новых учебных заведений на основе этих принципов, национализации существующих учебных заведений. Наряду с этим подробно комментируются вопросы кадрового обеспечения национализированных и вновь созданных учебных заведений, переноса Горийской учительской семинарии в Казах. Ключевые слова: Демократической Республика, Горийская учительская семинария, мужская учительская семинария, женская учительская семинария, образцовая школа Абдуллы Шаига.

35 XALQ CÜMHURİYYƏTİ DÖVRÜNDƏ AZƏRBAYCANDA TƏHSİL 35 Misir Mardanov (Azerbaijan) Education in Azerbaijan in the Period of Azerbaijan Democratic Rebublic Abstract The article deals with the construction of the national education system in Azerbaijan, formation of basic principles of this important field, creation of new educational institutions on these principles nationalization of the existing educational institutions and encountered problems in the years of Democratic Republic. Along with it, the problems of personnel training in the nationalized and newly created educational institutions and the moving of Gori Teachers Seminary to Gazakh city are also considered. Key words: Democratic Republic, Gori Teachers` Seminary, male teachers, seminary, female teachers, Abdulla Shaig model school.

36 TÜRKOLOGİYA DİLÇİLİK ЯЗЫКОЗНАНИE LINGUISTICS ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN (Türkiye) KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT Özet Dilin söz varlığındaki kelimeler, ilk ortaya çıktıkları andan itibaren zamanla ses, yapı, anlam değişikliklerine uğrayarak varlıklarını sürdürür. Kelimeler bazen de kullanım sıklığını yitirir, yaşayan söz varlığında değil tarihî eserlerde, sözlüklerde kalırlar. Yurt sözü de en eski yazılı kaynaklardan bu yana Türk dilinin söz varlığında yer alan kelimelerimizdendir. Başlangıçtaki anlamını koruyan yurt sözü, zamanla bu temel anlam çerçevesinde Türk yazı dillerinde ve ağızlarında yeni anlamlar kazanmıştır. Bu yazıda yurt sözünün çağdaş Türk yazı dillerinde ve ağızlarında kullanım biçimleri, tarihi, yaygınlığı, kökeni ve anlamları kısacası sözcük bilimi açısından özellikleri ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir. Anahtar kelimeler: yurt, sözcük bilimi, ses bilgisi, yapı bilgisi, köken bilimi. Türk yazı dillerinde ve ağızlarında ortak olarak kullanılan kelimelerden biri de yurt sözüdür. İlk yazılı kaynaklarımızdan bu yana söz varlığımızda bulunan yurt sözü, zaman içerisinde yeni anlamlar kazanarak Türk yazı dillerinde ve lehçele-rinde kullanım sıklığını artırmış, kavram alanını genişletmiştir. Bugün Türk soylu halkların dillerinde doğudan batıya kuzeyden güneye yurt sözü, yurd ~ yūrt ~ yort ~ jurt ~ curt ~ çurt ~ sürt ~ śurt ~ śort vb. küçük veya büyük ses farklılıklarıyla kullanılmaktadır. Bu ses farklılıklarının yanı sıra yurt sözü, Türk yazı dillerinde ve ağızlarında bugün anlam çeşitliliği de kazanmıştır. Ancak bütün bu değişik anlamların kelimenin yazılı kaynaklarda tespit edilen en eski biçimine dayandığı, bu anlam alanı içerisinde Türk yazı dillerinde ve ağızlarında birtakım alt ve yan anlamlarla kavram zenginliğine ulaştığı görülmektedir. Kelime zamanla sosyolojik kavramların, terimlerin türetilmesine de kaynak oluşturmuştur. Bugün Türk yazı dillerinin ve leh- Türkiye, Hacettepe Üniversitesi Sözlük Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Prof. Dr.. [email protected]

37 KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT 37 çelerinin çoğunda sosyolojik terimlerin türetilmesinde bu kelimenin taban olarak kullanıldığı görülmektedir. I. Tarihi: Türk yazı dilinin ilk kaynaklarından itibaren yurt ~ yurd biçiminde kullanılan (Clauson, , Наделяев, Насилов, Тенишев, Щербак, ) kelime oturulan yer, yurt anlamındadır. Tonyukuk Yazıtı nın doğu yüzündeki Şantuŋ balıkka taloy ügüzke tegürtüm üç otuz balık sıdı usın buntutu yurtda yatu kalur erti tabgaç kağan yağımız erti on ok kağanı yağımız erti. (Kağanımı) Şantung şehirlerine, Sarı Irmağa kadar götürdüm. (Kağanım) yirmi üç şehri zapt etti. (Önceleri) uykusu kaçarak yurtta yatakalıyodu. (Çünkü) Çin kağanı düşmanımız idi, On Ok kağanı düşmanımız idi (Tekin, ) cümlesinde yurt sözü karargâh, merkez anlamındadır (Tekin, ). Köl Tigin Yazıtı ndaki Ögüm katun ulayu öglerim ekelerim keliŋünüm kuunçuylarım bunca yeme tirigi kün boltaçı erti ölügi yurtda yolta yatu kaltaçı ertigiz. (Tekin, ). Annem Hatun başta olmak üzere (diğer) annelerim, ablalarım, prenseslerim, bunca hayatta kalanlar cariye olacak idi ölenler (de) yurtta yolda yatıp kalacaktınız. cümlesinde ise yurtda yolta oturulan yerde ve gidilen yolda ifadesi zıt anlamlı ikileme olarak kullanılmıştır. Başka örnekleri de görülen bu türden ikilemeler, aslında söz yapımı türlerinden birini oluşturur. Eş veya zıt anlamlı sözlerle kurulan bu yapılar başlı başına bir kavramı, bir anlamı karşılar. Tonyukuk (Tekin, ) ve Köl Tigin Yazıtları ndaki (Tekin, ) cümlelerde yurt sözüne cenaze çadırı anlamının verilmesi (User, ) metin bağlamına uygun düşmemektedir. Eski Türkçede sözün bu cümlede olduğu gibi başka örneklerde de kalmak fiiliyle eş dizimlilik (collocation) kazandığı görülüyor: usın buntatu yurtda kalur erti (Tekin, ), yurt(a) kalmış (Tekin, ), yurtı kalıp (Atalay, ). Tarihî kaynaklar içerisinde en ilgi çekici veri, Kâşgarlı Mahmud un Divanü Lugati t-türk te yurt sözüne eski izerler, ören (Atalay, ), harabe hâlindeki yerleşim yeri (Ercilasun, ) anlamını vermesidir. Bununla birlikte Kâşgarlı Mahmud un küçedi sözünün açıklaması için verdiği örnekteki yurt sözü yer anlamındadır (Atalay, ): Kördi közüm tavrakın Gözüm gördü gelip gidişini Yurtı kalıp aglayu Ağlayıp yerini terk edişini Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig de (Arat, ): Ölümüg unıtma gürüŋ yurtuŋ ol Ölümü unutma mezarın yurdundur Özüŋni unıtma savı yurtuŋ ol Kendini unutma sözü yurdundur Uygur dönemi eserlerinden Altun Yaruk ta yurt sözünün yer anlamındaki orun sözüyle ikilemeli olarak yer yurt anlamında kullanılması dikkat çekicidir. Günümüzdeki yer yurt ikilemesinin benzeri olan bu ikilemeyle üzerinde yaşanılan mekân kastedilmektedir (Kaya, /19): burkanlarnıŋ togguluk belgürgülük orunı yurtı üçün Budaların ortaya çıktığı belirdiği yeri yurdu için İlk yazılı kaynaklarımızdan itibaren sözün oturulan yer, yerleşim birimi, sığınılacak yer anlamlarını taşıdığı görülüyor. Türkiye Türkçesinin tarihî dönemi Eski Anadolu Türkçesinde ise XIV. yüzyılda oturulan yer, mesken, memleket karşılıklarını da kazanmıştır (TDK, ):

38 38 ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN Ne aŋa karşı durup savaş kılubilirven ne dakı bu makâmı terk idüp gidebilürven kim yavlak hoş makâm ve taze yurtdur (Kelile ve Dimne) Eger tutavan üşbu mişede yurt Beni yırta aslan ya ayu ya kurt (Süheyl ü Nevbahar) Ol geldügüŋ yiri saŋa yurd virdük Erenler bize Konya şehrin yurd verdiler anda gidevüz, didi. (Velâyetnâme-i Hacı Bektaş) Uçmakı aŋa dibelik yurt bağışladum (Tuhfetü l-letaif) Bize dahı yurd yeri göstersin didi. (Âşıkpaşazade Tarihi) Şu denlü emn buldı kim kamu yurd Gelüp çobanı oldı koyunun kurd (Zati Külliyatı) Değinilen örneklerde yurt (~yurd) tut-, yurt (~yurd) vir-, yurt (~yurd) idingibi fiillerle eş dizimlilikleri dikkat çekicidir. XVII. yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatname sinde de yurd vermek, yurd eyesi, yurd sahibi, yurd ekesi yurt sahibi, yurd yeri sözleri özel bir kullanım alanı kazanır (Dankoff, Kahraman, Dağlı, Kurşun): Hicaz a götürüp Bağdad çölünde yurd verüp Keys, Keys urbanına melik oldu Ejderhan fethinden sonra Bozodok kavmi Çerkes vilayetinde kuh-ı Obur dibinde yurd verüp anda kaldılar Ve bu kabail-i Mansurlu Kırım ın yurd ekeleridir, yani Kırım ceziresinin sahibleridir (II). Andan Osmanlıya gidüp bin seksen yılında Malta da Kandiye fethinde bulunup yurd sahibi bolasın, deyü (VII). Büyük oğlu ile beş aded karındaşlar Kırım ı üleşemeyüp yurd eyesi olmak içün (VIII). Evliya Çelebi, ordunun konakladığı, karargâhının bulunduğu alanı da yurd yeri diye adlandırmaktadır (Dankoff, Kahraman, Dağlı, Kurşun): Anı gördüm, ordumuz tarumâr olup yurd yerinde hakîrden gayri bir ferd kalmayup (VI) altı aded atlarım ve on bir aded hüddâmlarımla bir gece nihânîce yurd yeri değişdirir şeklinde olup (VII) Bu hâl üzre yurd yerinde bir huccâc ve bir yük kalmayınca paşa yerinden hareket etmedi. (VIII). Kelimenin yaşanılan yer, mesken, mekân, memleket kavram alanının gittikçe genişlemeye başladığı ve Osmanlı Türkçesinde zamanla menzil, hane, ikametgâh, arazi, emlak, vatan anlamlarını kazandığı görülmektedir. Ahmed Vefik Paşa Lehce-i Osmanî de yurt sözüne mesken, vatan, meva, mutlaka memleket anlamlarını verir (Toparlı, ). Şemseddin Sami ise Kamus-ı Türkî de yurt sözünün anlamlarını şöyle sıralar: yer, memleket, maskat-ı res; mesken, meva, ikametgâh, hane; tasarruf olunan arazi, emlak (Yavuzarslan, ). Hüseyin Kâzım Kadri dört ayrı maddede verdiği yurt sözünü (Kadri, ): mesken, [yurt] - garp - isim - ikamet edilen ve oturulan yer, تروي دروي meva, mülk, malikâne; memleket, vatan, diyar.

39 KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT 39 karşılıklarıyla tanımladıktan sonra Çağatay maddesindeki yurt maddesine gönderir. Bu maddede ise şu tanımlar vardır: çadır; [yurt urt] - çağatay - yurt, mesken, ikametgâh; تروي تروا mecazen melce, penah. Hüseyin Kâzım Kadri, sözün Kazan Türkçesindeki anlamlarını ise: vatan. [yurt] - kazan - isim - yurt, mesken; تروي طروي diye sıralarken Azerbaycan Türkçesindeki karşılığını ise yurt olarak verdikten sonra Şayık Talipzade den: İsteyorum kent salup idem bu yurdu âbâd Bir dahmalık bu yerden menga veresen olan şad örneğini kaydeder. Bütün bu örnekler yurt sözünün başlangıçta oturulan yer kavram alanındayken zamanla bu çerçevede anlam genişlemesine ve çeşitlenmesine uğradığını gösteriyor. Kelimenin toplumsal bir kavram olarak vatan anlamını kazanması daha yakın zamanda yaşanmıştır. II. Yaygınlığı: Kelime Türkiye Türkçesiyle birlikte Özbek, Karaim, Kumuk, Nogay, Sarı Uygur Türkçelerinde ve Kırım Karaim ağzında yurt, Azerbaycan ve Kırım Türkçelerinde yurd, Türkmen ve Halaç Türkçelerinde yūrt, Tatar ve Başkurt Türkçelerinde yŏrt, Uygur Türkçesinde ve ağızlarında yu(r)t ~ ju(r)t, Lobnor ağzında yuyt ~ yut, Kazak, Karaçay, Balkar ve Karakalpak yazı dillerinde jurt, Kırgız Türkçesinde curt, Altaycada dˊurt, Hakas ve Şor Türkçelerinde çurt, Tuva ve Tofa Türkçelerinde çuŕt, Yakutçada sūrt, Dolgancada hurt, Çuvaşçada śort biçiminde kullanılmaktadır (Тенишeв, Благова, Добродомов, Дыбо, Кормушин, Левитская, Мудрак, Мусаев, ), (Starostin, Dybo, Mudrok, ). Çağdaş Türk yazı dillerinde ve ağızlarında bu kadar yaygın olan yurt sözü Türk yazı dillerinden komşu dillere de geçmiştir. Farsçada yurt otlak; oturma vergisi; menzil, konak; kulübe, çadır, yurt anlamlarında kullanılmıştır. Farsçada karargâh subayı, yurt veya obanın sorumluluğunu taşıyan anlamında yurtçı sözü de tespit edilmiştir. Ermenicede yurt çadır anlamındadır. Arapçanın ağızlarında yurtta ~ urut çadır, oba anlamıyla kullanılmıştır. Rusçada yurt otlak, arazi, toprak, yurt, yurta ise göçebe çadırı anlamlarındadır. Çekçede jurta Samoyed, Lap ve Kırgız çadırlarına verilen addır. Bulgarcada yurt sözünün evler arasındaki boş alan, yurta sözünün çadır, ev, yuva, mesken, oba, yurtluk sözünün de ev eşyası, mal mülk; yiyecek, içecek; açıklık, açık alan, boş arazi anlamları vardır (Karaağaç, ). III. Kökeni: Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü nde yurt sözünün kökeninin bilinemediğini yazan H. Eren, bu konudaki araştırmaları şöyle değerlendirir: Kononov göç alanı olarak yurt un Türkçe yur- yürümek, göçmek kökünden geldiğini yazmışsa da, Doerfer bu açıklamaya karşı çıkmıştır. Ona göre, Kononov un verdiği yur- kökü Türkçede yoru- olarak geçer. Sevortyan, Doerfer in görüşüne katılmış, Türkçede -t ekiyle yapılmış birtakım türevlerin geçtiğini de dile getirmiştir. Brockelmann belli başlı -tʼli türevleri gözden geçirmiş, ancak yurt u

40 40 ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN saymamıştır (Eren, ). Sözlüğünün baskısı aşamasında Leksika nın yayımlanması üzerine buradaki katkılardan yararlanamadığını eserinin Açıklama bölümünde belirten Eren, ikinci baskısında yeni katkı ve gözlemler içeren bu kapsamlı kaynaktan yararlanacağını yazar. Türk dilinin söz varlığını ayrıntılı bir biçimde ele alan Leksika, yurt sözünün gelişimini şüpheli de olsa Kononov un görüşüne dayandırarak vermiştir: *yu:rtˊ? < *juru:t < *joru:t (Тенишeв, Благова, Добродомов, Дыбо, Кормушин, Левитская, Мудрак, Мусаев, ). S. Nişanyan baskı sözlüğünde kökene ilişkin bir açıklama yapmamış (Nişanyan, ), sonradan sanal ortamdaki sözlüğünde ise Kononov un görüşünü tekrarlamıştır (Nişanyan, ). T. Gülensoy da Kononov un yur- yürümek, göçmek köküne dayadığı açıklamasını ve Doerfer in karşı çıkışını belirtmiş ancak sözün kökeni ile ilgili bir görüş belirtmemiştir (Nişanyan, B. Əhmǝdov, yurd sözünün kökeni ile ilgili olarak yer sözü ile akraba bulunduğunu ancak sondaki ünsüzün kökeni karanlıkta kaldığından bu açıklamanın tartışmalı olduğunu belirtir. Sözün aslının belki de yerot olduğunu ifade eden Əhmǝdov un /ot/ biçimini açıklamasa da bunun oturmak fiilinin kalıntısı olduğu düşüncesine bağlamaya çalışmıştır: YURD belǝ güman edirǝm ki, yer kǝlmǝsi ilǝ qohumdur, yaşayışyeri demǝkdir. Sondakı samit nǝdir? -sualı qaranlıq qaldığından şǝrh mübahisǝlidir. Bǝlkǝ dǝ, sözün ǝsli yerot (oturmaq yeri, lövbǝr salınan yer) kimi olub vǝ sonradan sadǝlǝşǝrǝk yurt şǝklinǝ düşüb (Gülensoy, ). Köken bilimi açıklamalarında değinilen yürümek anlamındaki sözün bilinen en eski biçiminin yorı- ~ yoru-, yer sözünün de yir biçiminde olması, yurt sözünün kullanım alanına çıktığı dönemde de oturmak sözünün olturmak biçiminde görülmesi nedeniyle bu açıklamaları kabul etmek mümkün değildir. Kelimenin Altay dillerindeki varsayımları da bu açıklamaları tartışmalı duruma getirmektedir. Altay Dillerinin Köken Bilimi Sözlüğü ne göre Ana Altaycada konut, oturacak yer anlamı verilen *nūru biçimi Ana Moğolcada *niruɣu ülke, memleket, Ana Tunguzcada *nora konut, Ana Türkçede *yūrt biçimlerini aldığı varsayılmaktadır. Bu sözlerin Ana Korecede ise dünya, yaşanılan yer anlamlarındaki *nùrí sözü ile birleştiği varsayılır (Starostin, Dybo, Mudrok, ). T. Tekin, tarihçi H. İnalcık ın dikkat çekmesi üzerine Türkçe yurt ile Moğolca nutug sözlerini karşılaştırmıştır. Her iki sözün birbirine sesçe ve anlamca çok yakın olduğunu belirten Tekin, Türkçe yurt sözünün Moğolcadan alıntı olmadığını, Moğolca nutug sözünün de Türkçeden alıntı olmadığını kaydeder. Tekin e göre her iki söz de akrabadır (Tekin, ). Türk dilindeki sözün kökeni ile ilgili olarak en eski Türkçeden izler taşıyan ve İran da konuşulmakta olan Halaççanın söz varlığı bu konuda bir ipucu vermektedir. Halaççada bir yerde oturmak; bir yerde kalmak, durmak anlamındaki yúrsözü böyle bir kökün varlığının en önemli kanıtı olarak görülmektedir (Tezcan, ), (Taş, ). Bu durumda yurt sözünün oturmak anlamındaki eski

41 KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT 41 bir *yūr- fiilinden ad yapım eki {-t} ile türemiş olabileceği belirtilmektedir (Taş, ), (Akalın, ). Hem yurt sözünün Eski Türkçedeki anlamları hem de ses yapısı göz önüne alındığında kelimenin yürümek anlamındaki yoru- ~ yorı- fiilinden değil de oturmak, kalmak anlamındaki *yūr- fiilinden türemiş olması daha inandırıcı gelmektedir. Eski Türkçeden beri fiillerden ad türetmekte kullanılan {-t} hareket adı yapan eklerdendir. Yurt sözünün *yūr- oturmak sözünden türediğinin bir kanıtı da aldığı ekte ötümlüleşmenin de görülebilmesidir. Kelime bugün Azerbaycan Türkçesinde yurd biçimindedir. Eski Anadolu Türkçesinde ve Osmanlı Türkçesinde دروي yazımıyla yurd biçimi de sıkça görülür. Türkiye Türkçesinde ve kimi Türk yazı dillerinde yalın olarak yurt biçiminde kullanılırken ünlü getirilmesi durumunda da ötümlüleşme yaşanmakta ve yurdu, yurdun, yurda gibi biçimler ortaya çıkmaktadır. IV. Anlam Çeşitlenmesi: Yurt sözü bugün hemen hemen bütün Türk yazı dillerinde ve lehçelerinde anlam çeşitlenmesiyle kullanılmaktadır. Türkçe Sözlük (Axundov, ) yurt sözünün Türkiye Türkçesinde dokuz anlamı bulunduğunu kaydeder: 1. Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan. 2. Memleket, bir kimsenin doğup büyüdüğü yer. 3. Diyar. 4. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer. 5. Göçebe Türklerin oturduğu çadır. 6. Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum. 7. Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer. 8. Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan. 9. Sahip olunan arazi, emlak. Bu anlamlar dışında spor kulübü (Mersin İdman Yurdu vb.), meslek edindirme kursu (biçki dikiş yurdu vb.) gibi çeşitli kuruluş adlarında da yaygın bir biçimde kullanıldığı görülüyor. Sözün bu adlarda yer alışı yedinci ve sekizinci anlamların da genişlemeye başladığını göstermektedir. Bu sözden türetilen yurtlandırma, yurtlandırmak, yurtlanma, yurtlanmak, yurtluk, yurtsama, yurtsuz, yurtsuzluk gibi kelimeler de Türkçe Sözlük te yer almıştır (Axundov, ). Bunların yanı sıra yurttaş, yurttaşlık, yurtsever gibi sosyolojik birer kavram olarak yeni sözler de türetilmiş, terim olarak değer kazanmıştır. Azǝrbaycan Dilinin İzahlı Lügǝti nde yurd sözüne üç anlam verilmiştir: 1. İnsanın doğulub böyüdüyü yer, mǝmlǝkǝt, ölkǝ; vǝtǝn. 2. Yaşayış yeri, ev, ev-eşik, mǝskǝn. 3. Körpǝ evi, uşaq bağçası (Axundov, Məmmədli, ). Bu sözlükte yurddaş, yurddaşlıq, yurdlama, yurdlamaq, yurdlu, yurdsuz, yurdsuzluq gibi türemiş kelimeler de yer almaktadır. Azǝrbaycan Dilinin Orfografiya Lüğǝti nde ise bunların yanı sıra yurdcul, yurdçu gibi türemiş sözler de vardır (Akalın, ). Yurt sözünün toplum yaşayışında zamanla ortaya çıkan yeni kavramlar için kullanılmaya başlanması yeni işletim alanlarının da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Temel anlamı yaşanılan yer olan kelimenin öğrencilerin yaşadığı yer için öğrenci yurdu, kız öğrenciler için kız öğrenci yurdu, erkek öğrenciler için erkek öğrenci yurdu adlandırmaları dilin söz varlığına katılmıştır. Ancak dildeki en az çaba kuralının bir sonucu olarak eksiltme (Firth, ) yoluyla yalnızca yurt sözü yine öğrencilerin barındığı yer anlamında kullanılmaktadır.

42 42 ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN Anlam bilimi üzerine çalışan J. R. Firth, bir ögenin anlamının öteki birimlerle kurduğu ilişkiler örüntüsü sonucunda çeşitlendiğini belirtir (Məhərrəmli, İsmayılov, ). Aşağıda V. bölümde ele alacağımız örneklerden de görüleceği gibi yurt kelimesinin diğer söz varlığı ögeleriyle kurduğu ilişkilerle anlamı çeşitlenmiş ancak temel anlamı hiç değişmemiştir. V. Söz Varlığı: Türemiş kelimelerin yanı sıra söz varlığında yurt ile kurulmuş birleşik sözlerden yurt bilgisi, yurt dışı, yurt içi, yurt özlemi, yurtsever, ana yurt, baba yurdu, bakım yurdu, biçki dikiş yurdu / biçki yurdu, düşkünler yurdu, önceleri talebe yurdu sonra öğrenci yurdu, sıhhat yurdu sonra sağlık yurdu, yaşlılar yurdu, yetiştirme yurdu dikkat çekicidir. İkilemeli olarak yer yurt oturulan, yaşanılan yer, yersiz yurtsuz sığınacak yeri olmayan söz varlığı ögeleri de bulunmaktadır. Azerbaycan Türkçesinde ana yurd, ata yurd, ata-baba yurdu, yurd-yuva, yurd-yuvasız, yurdsuz-yuvasız, yer-yurd, yersiz-yurdsuz, yurdda qalan hamıdan geri qalan, yurdu kor olmaq (qalmaq) ölǝndǝn sonra nǝsli qalmamaq, yurduna sahib duran övladı qalmamaq, yurd etmǝk, yurdundan olmaq, yerinden-yurdundan elǝmǝk, yurd salmaq, yurd-yuva salmaq, yurd tutmaq, yurdu dağılmaq (Axundov, Məmmədli, ); yurdağrısı, yurddaşlı-soydaşlı, yurddaş-soydaş, yurd-itkisi, yurdlu-yuvalı, yurdsevǝr, yurdsevǝrlik, yurdsuzluq-yuvasızlıq, yurd-yuvalı, yurdyuvasızlıq (Akalın, ) gibi birleşik adlar ve fiiller, ikilemeler bulunmaktadır. Odlar Yurdu ise obrazlı ifadǝ kimi Azǝrbaycan mǝnasında işlǝdilir (Axundov, Məmmədli, ). Bu ifade, kelimenin ülke, vatan anlamlarını kazandığının bir başka örneğidir. Türk milletinin binlerce yıllık hayatı içerisinde kültür sözlerinden biri olan yurt sözü deyimlerimizin oluşumunda da yer almıştır: yersiz yurtsuz kalmak barınacak bir yeri bulunmamak, oturacak yeri olmamak; bütün varlığını yitirip çok zor durumda olmak, yurt edinmek (tutmak) bir yeri kendisine, ailesine yurt olarak kabul etmek, vatan tutmak. Yurdda qalmaq ailǝ qurmamaq, ǝrǝ getmǝmǝk, qız qarımaq ; yurduna su calamaq ocağı yurdu dağıtmaq, mǝhv etmǝk ; yurduna su ǝlǝnmǝk mǝhv edilmǝk, dağıdılmaq, ocağı yerlǝ bir edilmǝk, yurduna süpürgǝ çǝkilmǝk ocağı yerlǝ bir edilmǝk, dağıdılmaq, viran edilmǝk, yurdunda bayquşlar ulayır ev-eşiyin yiyǝsiz ve sahibsiz olduğunu, ailǝdǝn, nǝsilden heç kimin qalmadığını bildirǝn ifade ; yurdunda turp ǝkmǝk dağıtmaq, mǝhv etmǝk de Azerbaycan Türkçesinde kullanılan deyimlerdir. Atasözlerimizde ise yurt kelimesi yaşanılan yer, mesken, oba, memleket anlamlarında atalarımızın binlerce yıllık deneyimlerini, hayata bakış açılarını, gelecek kuşaklara öğütlerini içeren özlü sözlerde yaşamaktadır. Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir insanın üzerinde yaşadığı yer, rahat ve huzurlu olmadıktan sonra oranın verimli olması çok önemli değildir. Ağzındaki virde bak, şu tuttuğu yurda bak atasözü söyledikleri ile yaptıkları bir olmayan kişileri tanımlamakta kullanılır.

43 KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT 43 Asilini alamazsan (zengine yetişemezsen) yurduna kon asil bir aileye katılamasan, böyle bir aileden kız alamasan da böyle bir ailenin yaşadığı yere yerleşmen yararlı olacaktır. Dolaşan tilki yurt bulur atasözü ile değirmi yurt tutmaya değirmi g t ister atasözü bir yerde, bir işte tutunup başarı kazanabilmek için sebatla çalışmak gerektir anlamlarındadır. Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet evin düzenini sağlayan kadındır, ülkenin düzenini sağlayan da devlettir. Evvel komşunu bul sonra yurdunu tut yaşanılacak yerin özelliğinden çok birlikte yaşayacağın, komşuluk edeceğin kişiler önemlidir. Gurbette sultan olacağına yurdunda züğürt ol başka diyarlara gidip güçlük çekmektense yurdunda yoksul kalmak yeğdir. Konduk yurda varmayınca göçtük yurdun kıymeti belli olmaz veya göçülen yurdun kadri konulan yurtta bilinir veya göçtük yurdun kadri konduk yurtta bilinir atasözleri bir yerin değerinin ancak bir başka yere göçtükten sonra veya o yeri kaybettikten sonra anlaşılabileceği gerçeğini ifade etmektedir. Oba göçer yurdu kalır insanlar gelip geçicidir, yurt kalıcıdır. Yurdum yuvam köyüm, ben köyümde beyim yabancı diyarlarda güçlük çeken insan öz yurdunda bey gibi yaşar. Yad elde beylik sürmeden, yurtta züğürt gezme yeğdir atasözü gurbete düşmüş bir insan ne denli varlık içinde bir yaşam sürüyor olsa da doğup büyüdüğü yeri arar anlamındadır. VI. Sonuç: Bugün yurt sözünün ses değişiklileriyle bütün Türk yazı dillerinde ve ağızlarında geniş bir söz varlığıyla, anlam çeşitliliğiyle, eş dizimlilikleriyle (collocation) kullanılmakta olduğu görülmektedir. Kalıcı veya geçici olarak oturulan, yaşanan yeri ifade eden yurt sözünün en eski yazılı kaynaklarımızda tespit edilen bu ilk anlamı âdeta suya atılan bir taşın etrafında oluşan halkalar gibi genişleyerek bugüne ulaşmıştır. Her yeni anlam bir başka anlamın doğmasına kaynaklık etse de bütün bunlar sözün ilk anlamının bildirdiği kavram alanı içerisinde oluşmuştur. Dil, gerek duyduğu yeni kavramlar için mevcut köklere ekler veya kelimeler getirerek yeni sözler türettiği gibi mevcut anlamlara yeni anlamlar eklemleyerek söz varlığının genişlemesini sağlamaktadır. Türk yazı dilleri ve ağızlarının da söz varlığı bu yolla her geçen gün gelişmekte ve genişlemektedir. Türkiye ve Azerbaycan Türkçeleri bağlamında ele aldığımız yurt ~ yurd kelimesi bunun en ilgi çekici örneklerinden biridir. KAYNAKÇA 1. Akalın Şükrü Halük vd., (). Türkçe Sözlük, Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 2. Akalın, Şükrü Haluk (). Türkçede Eksiltili Yapıdan Sözlükselleşme. Edebiyat Fakültesi Dergisi, C. 31, S. 2, s , Ankara: Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.

44 44 ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN 3. Arat, Raşit Rahmeti (). Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig I Metin. 2. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Atalay, Besim () Kâşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk (Çeviri). C. 3, 5. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 5. Axundov, Ağamusa. vd., (). Azǝrbaycan Dilinin İzahlı Lüğǝti. Bakı: Şǝrq- Qǝrb. 6. Azǝrbaycan Dilinin Orfografiya Lüğǝti, (Tərtibçilər: Ağamusa Axundov, İsmayıl Mǝmmǝdli) (), Bakı: Şǝrq-Qǝrb Nǝşriyyat Evi. 7. Clauson funduszeue.info, (). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford. 8. Dankoff R., Kahraman S.A., Dağlı Y., Kurşun Z., ( ). Evliya Çelebi Seyahatnamesi. 10 Cilt, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 9. Əhmǝdov B., (). Etimologiya Lüğǝti Araşdırmalar Mülahizǝlǝr, Bakı: Altun Kitab. Ercilasun, Ahmet Bican Akkoyunlu Z., (). Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti t-türk (Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Eren, Hasan (). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü. 1. Baskı, Ankara. Firth J.R., (). Modes of Meaning, Papers in Linguistics , London: Oxford University Press. Gülensoy, Tuncer (). Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü II, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Kadri H.K., (). Türk Lûgati - Türk Dillerinin İştikakı ve Edebî Lûgatleri - Uygur, Çağatay, Kazan, Azeri ve Garp Türkçeleriyle Koybal, Yakut, Altay, Çuvaş ve Kırgız Lehçelerinin lügatlerini ve Garp Türkçesinde kullanılan Arap ve Acem kelimelerini şevahidi ve emsaliyle havidir. C. IV, İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları. Karaağaç, Gunay (). Türkçe Verintiler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu yayınları, Ankara. Kaya, Ceval (). Uygurca Altun Yaruk Giriş, Metin ve Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu yayınları. Mǝhǝrrǝmli Q., İsmayılov R., (). Azǝrbaycan Dilinin Frazeologiya Lüğǝti. Bakı: Altun Kitab. Nişanyan S., (). Sözlerin Soyağacı. 4. Baskı, İstanbul: Everest Yayınları. Nişanyan S., Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi. (Erişim tarihi ). Starostin S., Dybo A., Mudrak O., (). Etymological Dictionary of the Altaic Languages, Liden-Boston, Brill. Taş İ., ( )Kutadgu Bilig de Söz Yapımı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. TDK (). XIII. Yüzyıldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yazılmış Kitaplardan Toplanan Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü, C. VI, 3. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Tekin, Talat (). Tunyukuk Yazıtı. Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi 5, Ankara: Simurg. Tekin, Talat (). Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Tekin, Talat (). Irk Bitig. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

45 KELİMELERİN KÖKENİNE YOLCULUK: YURT Tekin, Talat (). Makaleler I Altayistik, Haz. E. Yılmaz, N. Demir, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Tezcan, Semih (). Eski Uygurca Hsüan Tsang Biyografisi, X. Bölüm, Ankara Üniversitesi Doçentlik Tezi, Ankara. Erdal M., Old Turkic Word Formation: A Functional Approach to the Lexicon, I, Wiesbaden. Toparlı R., (). Ahmet Vefik Paşa Lehce-i Osmânî, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. User, Hatice Şirin (). Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı Yazıtları Söz Varlığı İncelemesi. 2. Baskı, Konya: Kömen Yayınları. Yavuzarslan P., (). Şemseddin Sami Kamus-ı Türkî. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Наделяев В.М, Насилов Д. М., Тенишев Э. Р., Щербак А. М., (). Древнетюркский Словар. Академия Наук СССР Институт Языкознания, Ленинград: Наука. Тенишeв Э.Р., Благова Г.Ф., Добродомов И. Г., Дыбо А.Б., Кормушин И.В., Левитская Л.С., Мудрак О.А., Мусаев К.М., (). Сравнительно Историческая Грамматика Тюркских Языков, Лексика, Российская Академия Наук Институт Языкознания, Москба: Наука. Шюкрю Халyк Акалын (Турция) Экскурс в историю происхождения слов: yurt Резюме Слова в лексическом составе языка, с момента их появления подвергаясь со временем звуковым, структурным, смысловым изменениям, продолжают свое существование. Слова иногда теряют частоту употребления, остаются только лишь в исторических произведениях и словарях. Yurt также является одним из тех слов, которое сохранилось в составе турецкого языка со времен самых древних письменных памятников. Слово yurt, не утратившее свой изначальный смысл, со временем в рамках этого основного понятия стало приобретать новые значения в тюркских литературных языках и диалектах. В данной статье подробно рассматриваются формы использования, история, степень распространения, происхождение и значения, одним словом, лексические особенности слова yurt в современных тюркских литературных языках и диалектах. Ключевые слова: юрт, лексикология, фонетика, морфология, этимология.

46 46 ŞÜKRÜ HALÛK AKALIN Shukru Haluk Akalyn (Turkey) Excursus to the History of the Origin of the Word: Yurt Abstract Since the time of their appearance, words of the vocabulary in any language continue their existence, undergoing gradual changes in their sounding, structure, as well as, meaning. Sometimes words lose their usage frequency and remain only in historical works and dictionaries. Yurt is also one of those words, which has been saved in the vocabulary of the Turkish language since the time of ancient written monuments. Having preserved its initial meaning, the word yurt gradually began gaining new meanings in dialects and Turkic writings. This article deals with the consideration of the usage forms, historical peculiarities, the degree of spread, origin and meaning, in a word, all the characteristic features of the word yurt in modern Turkic languages in dialects from morphological point of view. Key words: yurt, Lexicology, Phonetics, Morphology, etymology.

47 TÜRKOLOGİYA SPARTAK KADIU (Arnavutluk) SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE DEYİMLERDE ORTAK UNSURLAR ÜZERİNE Özet Bilindiği gibi her dilde deyimler belli bir durumu, oluşumu insanların tutum ve davranışlarını, fiziksel ve ruhsal niteliklerini, kendi anlamları dışında kullanılan birkaç sözcükten oluşan birimlerle dile getirir. Atasözlerindeki gibi bir yargı bildirmez, çeşitli benzetme ve aktarmalarla, güçlü bir anlatımla betimlemeye giderler. Tarih boyunca geçirdiği evreleri, değişik çağlara ve ülkelere yayılmış ürünlerini gözden geçirirsek, kurallı ve güçlü bir dil olan Türkçenin aynı zamanda zengin bir sözvarlığına sahip olduğu ortaya çıkar. Bu zengin sözvarlığı diğer Balkan dillerini etkilediği gibi Arnavutçayı da etkilemiştir. En çok da Arnavutçanın söz dağarcığını etkilemiştir. Bilindiği gibi birçok Türkçe sözcük Arnavutçaya girmiştir. Bu sözcükler Arnavutça söz dağarcığının bir parçası olmuştur. Aynı zamanda bu sözcükler deyimlerde kullanılmaktadır. Bilindiği gibi her dilde somutlaştırma örneği deyimler vardır. Türkçede can, ciğer, yürek gibi kavramların öneminden de yararlanılarak çok güçlü bir biçimde deyimler türetilmiştir. Aynı unsurlarla türetilen Arnavutça deyim örnekleri de bulunmaktadır. Türkçenin güçlü ve doğurgan yapısının yanı sıra onu anlatım bakımından da güçlü kılan bir özelliği somutlaştırma, adlandırma sırasında doğaya dayanması, insana özgü kavramlara dayanması, soyut kavramları da somutlaştırarak dile getirmesidir. Her dilde somutlaştırma adını verdiğimiz anlatım biçimine uyan deyimler vardır. Türkçe nin, somutlaştırma sayesinde anlatımı zor ayrıntılı sayılabilecek durum ve olayları çok ince benzetmelere yer vererek, adeta sahneye koyarak dile getiren bir dil olduğunu görüyoruz. Arnavutça da bu yoldan yararlanarak türetilmiş birçok deyim vardır. Bu deyimlerdeki Türkçe sözcükler deyimin en önemli unsuru olarak görülmektedir. İki dilde aynı anlamı taşıyan birkaç deyim tespit etmeye çalışacağız. Bu çalışmamızın amacı somutlaştırma yoluyla insana özgü kavramlar ile ilgili Arnavutça ve Türkçe deyimlerde var olan ortak unsurları açıklamaktır. Çeşitli aktarma olaylarına dayanan deyimleştirme ürünü bu deyimlerin yanı sıra, her dilde olduğu gibi Türkçede de yalnızca temel anlamlarla kurulmuş, deyimler gibi kalıplaşmış, ancak kimi zaman yeni bir anlamı yansıtan örnekler de vardır. Bu örnekleri Türkçe ve Arnavutça Deyimler Sözlüğünden tarayıp aralarındaki anlam farklılıklarını açıklamaya çalışacağız. Anahtar kelimeler: somutlaştırma, deyim, ortak unsur, aktarma, benzetme. Arnavutluk, Tiran Universitesi Yabancı Diller Fakültesi Türkoloji Bölümü, Doç.Dr.. [email protected]

48 48 SPARTAK KADIU Bilindiği gibi her dilde deyimler belli bir durumu, oluşumu insanların tutum ve davranışlarını, fiziksel ve ruhsal niteliklerini, kendi anlamları dışında kullanılan birkaç sözcükten oluşan birimlerle dile getirir. Atasözlerindeki gibi bir yargı bildirmez, çeşitli benzetme ve aktarmalarla, güçlü bir anlatımla betimlemeye giderler. Tarih boyunca geçirdiği evreleri, değişik çağlara ve ülkelere yayılmış ürünlerini gözden geçirirsek, kurallı ve güçlü bir dil olan Türkçenin aynı zamanda zengin bir sözvarlığına sahip olduğu ortaya çıkar. Bu zengin sözvarlığı diğer Balkan dillerini etkilediği gibi Arnavutçayi da etkilemiştir. En çok da Arnavutçanın söz dağarcığını etkilemiştir. Bilindiği gibi birçok Türkçe sözcük Arnavutçaya girmiştir. Bu sözcükler Arnavutça söz dağarcığının bir parçası olmuştur. Aynı zamanda bu sözcükler deyimlerde de kullanılmıştır. Bilindiği gibi her dilde somutlaştırma örneği deyimler vardır. Türkçede can, ciğer, yürek gibi kavramların öneminden de yararlanılarak çok güçlü deyimler türetilmiştir. Arnavutçada da aynı unsurlarla türetilen deyimler vardır. Türkçenin güçlü ve doğurgan yapısının yanı sıra onu anlatım bakımından da güçlü kılan bir özelliği de somutlaştırma, adlandırma sırasında doğaya dayanması, insana özgü kavramlara dayanması, soyut kavramları da somutlaştırarak dile getirmesidir. Her dilde somutlaştırma adını verdiğimiz anlatım biçimine uyan deyimler vardır. Türkçenin bu yoldan yararlanarak anlatımı zor ayrıntılı sayılabilecek durum ve olayları çok ince benzetmelere de yer vererek, adeta sahneye koyarak anlatan bir dil olduğunu görüyoruz. Arnavutçada bu yoldan yararlanarak birçok deyimler türetmiştir. Bu deyimlerdeki Türkçe sözcükler deyimin en önemli unsuru olarak görülmektedir. İki dilde aynı anlamı taşıyan birkaç deyim tespit etmeye çalışacağız. Deyimler de atasözleri gibi, kalıplaşmış sözlerdir. Bir deyimin sözcükleri değiştirilip yerlerine, aynı anlamda da olsa, başka sözcükler konulamaz ve deyimin sözdizimi bozulamaz. (Aksoy, 37). Deyim bir kavramı belirtmek için bulunmuş özel bir anlatım kalıbıdır; genel kural niteliğinde bir söz değildir. Deyimi atalarsözünden ayıran en önemli özellik budur. (Aksoy, 39) Sözdizimi açısından Türkçede deyimler a. Ad tamlamaları (Örn. sokak süpürgesi, gönül belası), b. Sıfat tamlamaları (Örn. iyi kalplı / fermanlı dili / deli fişek), c. Yüklemsel olmayan sözcük bağdaştırmaları (Örn. kaşla göz arasında, dengi dengine), ç. Eylemlikle kalıplaşmış yüklemsel sözcük bağdaştırmaları (Örn. Dört ayak üstüne düşmek, gökte ararken yerde bulmak, tadı damağında kalmak), d.yüklemli, tümce biçiminde kalıplaşmış deyimler (Örn. Kedi olalı bir fare tuttu, Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, doluya koydum almadı, başa koydum dolmadı), e. Deyimleşmiş ikilemeler (Örn. paşa paşa / yorgun argın / er geç, derli toplu) gibi gruplara ayırmaktadır. 1 (Aksan, ). Anlambilim açısından Türkçede deyimler aktarmalara dayanarak a. Benzetmeler (Örn. Kedi ciğere bakar gibi, dut yemiş bülbüle dönmek, çorap söküğü gibi gitmek), b. Deyim aktarmaları (Somutlaştırma türü) (Örn. Taşı gediğine koymak, Aba altında değnek (sopa) göstermek, pirei deve yapmak. Taşı gediğine koymak, 1 Aksan, D. Türkçenin Sözvarlığı, ,

49 SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE akıntıya kürek çekmek, leyleğin yuvadan attığı yavru) c. Ad aktarmaları (Örn. Bacası tütmez olmak, dili tutulmak) ç. Çeviri yoluyla, kavram aktarılarak oluşturulanlar. (Örn. Güneşi balçıkla sıvamak, soğuk savaş, kendi ayakları üstünde durmak) d. Sözcükleri göndergesel anlamda kullanılarak, aynı zamanda deyimleştirme gösteren kalıplaşmış anlatım birimleri (Örn. mide bulandırmak / hesap görmek, eli ayağı tutmak, geri kalmak, hesap görmek, işini bitirmek) gibi gruplara ayırmaktadır. (Aksan, ). Her biri bir nesneyi, bir durumu, bir tutumu, bir başka nesne, durum ya da tutuma benzeterek canlı bir biçimde dile getiren benzetme lerin yanında, bu olayın ikinci aşaması sayılabilecek olan deyim aktarmaları incelenecek olursa somutlaştırma türünün en başta gelenler olduğu görülür. Her dilde somutlaştırma örneği deyimler vardır. Bu gibi deyimler Türkçenin bir türden sözlerde ne denli ince ayrıntılara inebildiğini, nasıl ince bir anlatıma ulaşabildiğini göstermektedir. (Aksan, ) Bu çalışmamızın amacı somutlaştırma yoluyla insana özgü kavramlar ile ilgili olarak Arnavutça ve Türkçe deyimlerdeki ortak unsurları açıklamaktır. Çeşitli aktarma olaylarına dayanan deyimleştirme ürünü bu deyimlerin yanı sıra, her dilde olduğu gibi Türkçede de yalnızca temel anlamlarla kurulmuş, deyimler gibi kalıplaşmış, ancak kimi zaman yeni bir anlamı yansıtan örnekler vardır. Bu örnekleri Türkçe ve Arnavutça Deyimler Sözlüğünden tarayıp aralarındaki anlam farklılıkları açıklamaya çalışacağız. Türkçede can, ciğer, yürek gibi kavramların öneminden de yararlanılarak çok güçlü bir biçimde deyimler türetilmiştir. İlk önce bu sözcüklerin Türkçe ve Arnavutça Sözlüklerindeki anlamlarını açıklamaktayız. Soyut bir kavramı somut bir sözcükle anlatmaya somutlaştırma denir. Sözcüklerin aktarmalı anlamda kullanımı, somutlaştırma temeline dayanır. Türkçe somutlaştırmaya eğilimli bir dildir. Bu eğilimi özellikle deyimlerde belirgin bir biçimde görülebilir. (Bilgin, ) Türkçe Sözlüğüne göre: can İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık. 2. Yaşama, hayat: Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. - R. N. Güntekin. 3. Güç, dirilik: Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. - M. Ş. Esendal. 4. Kişi, birey: Benimle beraber dört canız. - F. R. Atay. 5. İnsanın kendi varlığı, özü: Sağa sola kaçıştık da, canımızı dar kurtardık. - N. Hikmet. 6. Gönül: Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade - Karacaoğlan. 7. Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi: Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çakarlar. - A. H. Çelebi. 8. sf. Çok içten, sevimli, sevilen, şirin: Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. - T. Buğra. yürek 1. anat. kalp. 2. Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül: Fazıla Hanım&#;ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. - S. F. Abasıyanık. 3. Kupa (I). 4. mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret: Bu iş yürek ister. 5. mec. Acıma duygusu: Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şey-

50 50 SPARTAK KADIU dir. - R. N. Güntekin. 6. hlk. Mide, karın, iç: Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor. - S. M. Alus. ciğer 1. is. Akciğerlerle karaciğerin ortak adı, 2. Hayvanlarda akciğer, yürek ve karaciğerin oluşturduğu takım, 3. Yürek, iç. gönül 1. is. Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı: Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. - O. S. Orhon. 2. mec. İstek, arzu: Okumaya gönlün var mı? Arnavutça - Türkçe Sözlüğüne göre: Arnavutça - Türkçe Sözlüğüne göre aynı sözcükler için şu açıklamaları verilmiştir. xhan - can zemër 1. anat. kalp, yürek, rrahje zemre kalp, yürek çarpıntısı, 2. mec. gönül shpirt - din felsef. 1. can, i shpëtoj xhanin canını kurtarmak, 2. ruh, Njeri fare pa shpirt Bu adamın ruhu yok, 3. en önemlı nokta, öz, 4. güç, dirilik, Qenke fare pa shpirt Sende hiç can yokmuş, 5. Kişi, Në shtëpi ushqen 8 shpirtra Evinde sekiz can besliyor, 6. çok içten ve sevimli, şirin, Ç&#;shpirt njeriu! - Ne kadar candan bir adam! Dizdari nin Oryantalizmalar Sözlüğüne göre: xhan - Güney Arnavutluk ta ve Orta Arnavutluk ta kullanılmaktadır 1. Shpirt, jetë! Loc, zemër. (Leotti , P. Tase , FGJSH ), Te ka nena xhan (annenin canı), xhan i mamit, të dua si xhanin (canım gibi seviyorum), me plasi xhanin (canı çıkmak) (me ka ardhur ne maje te hundes), Dola moj xhane; 2. Myzeqe bölgesinde diminutiv eki ile kullanılmaktadır. Xhanth&#;i nënës për njomëzat e nënës. Devoll konuşmalarında xhankë şeklinde kullanılmaktadır. (s ) Birçok deyim aktarmalı anlatımla özellikle de aktarmanın temeli sayılan somutlaştırma yoluyla kurulur. Bu şekilde değişmeceli anlamla kurulan deyimler ortaya çıkmaktadır. (örn. Yüreği ağzına gelmek) Türkçede somutlaştırma örneği deyimler vardır. Bu gibi deyimler Türkçenin somutlaştırma yoluyla ince ayrıntılara inebildiğini göstermektedir. Sözlüklere dayanarak şu örnekleri belirledik. Seçtiğimiz sözcükler birbirleriyle eşanlamlı sözcükler olarak görünmektedir. İlk olarak can sözcüğü ile Türkçede birkaç deyim inceleyelim. 1. can ciger olmak = birbiriyle çok yakın arkadaş olmak, Birbirinizin yüzüne karşı canciğer olursunuz, fakat sekiz on adım ayrıldığınız gibi başka birine mükemmel çekiştirisiniz. - R. N. Güntekin, Canciğer sıfat olarak da kullanılmak-

51 SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE tadır. Çok yakın, sıkı fıkı, pek içten arkadaş, can ciğer kuzu sarması olmak İki kişinin aralarının çok iyi olması, son derece iyi anlaşmaları, içli dışlı. canımın köşesi ciğerimin köşesi 1) çok sevdiğim; 2) çok sevgili evladım. can dostu isim olarak kullanılmaktadır. Pek içten dost, can arkadaş. canıyürekten = canıgönülden, içtenlikle, çok isteyerek, candan yürekten (zf.) içtenlikle. canımın içi = çok sevilen bir kimse için kullanılan bir söz. Gel benim canımın içi, gel yanıma. O.V. Kanık (Deyim) can borcu olmak (kalmak) 1. Nasıl olsa öleceğini kabul etmek, 2. Hiç kimseye borcu kalmamak, bütün borçlarından kurtulmak (deyim), Allah vereceği canından başka hiç kimseye bir can borcu yok. (Atasözü) Somutlaştırma yoluyla başka örnekleri de görebiliriz. bin can ile - çok isteyerek, gönülden; can dayanmamak - bir şey karşısında insanın dayanıklılığı elden gitmek; can gelmek - canlanmak, güçlenmek; can alacak nokta (yer) - bir şeyin en önemli yeri; can damarına basmak - bir işin en önemli yönü üzerinde durmak; canını acıtmak - birine acı vermek; 2. altın yürekli olmak - çok iyi niyetli, merhametli olmak; yüreğine oturmak - çok üzmek; yere bakan yürek yakan - uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan; yüreği çarpmak - 1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak; yüreği bozulmak - bunalmak, sıkılmak; yüreği daralmak - sıkılmak, bunalmak, içi daralmak; yüreği açılmak - güzel bir şey karşısında sıkıntılı dağılmak yüreği ağzına gelmek - karşılaştığı bir olay nedeniyle çok korkmak yüreği bayılmak - yüreği burkulmak yüreği cız etmek - ansızın içi sızlamak yüreği dayanmamak - yüreğinde katılmayacak kadar çok acı duymak yüreği delinmek - dertlenmek yüreği dolu - aşık, sevdalı yüreği dolup taşmak - sabır tükenip öfkesi taşacak duruma gelmek yüreği kararmak - içine karamsarlık çokmek, sıkılmak

52 52 SPARTAK KADIU yüreği parça parça olmak (parçalanmak) - birinin acıklı durumunu gorup çok üzülmek, ona acımak yüreği rahat etmek (olmak, rahatlamak) - kaygısı, üzüntüsü kalmamak yüreği soğumak - düşmanının bir felakete uğraması dolayısıyla içi ferahlamak yüreği yanmak - 1. çok susamak, 2. Büyük bir üzüntü ve acı duymak yüreği yerinden oynamak (kopmak) - çok korkmak ya da çok heyecanlanmak yürek çarpıntısı 1.(mec.) merak korku, heyecan gibi duygulardan dolayı duyulan tedirginlik, yüreğin hızlı bir biçinde vurması 3. Ciğer sözcügu somutlaştırma yolu ile oluşturulan Türkçede birçok deyim var. ciğer kebap olmak büyük bir acıya uğraman, ciğeri yanmak ciğerimin köşesi - ciğer köşem - 1. Sevgili çocuğum, evladım, 2. Sevgilim, sevdiğim, canım ciğeri sızlamak - bir şey ya da kimse için çok acı duymak, üzülmek, içi sızlamak ciğeri yanmak - 1. çok acı çekmek, çok üzülmek, 2. çok susamış olmak ciğerine oturmak - uygun olmak ciğeri parçalanmak - ciğeri (yüreği) parçalanmak - birinin üzücü durumuna pek çok acımak ciğerini okumak bir kimsenin içini, ne düşündüğünü, nasıl davranacağını çok iyi bilmek ciğerinin içini bilmek bkz. Ciğerini okumak - bir kimsenin içini, ne düşündüğünü, nasıl davranacağını çok iyi bilmek ciğerleri bayram etmek cigarasızlıktan sonra cigara bulup içmek gönlü açılmak rahatlamak, huzur bulmak 4. gönlü akmak birine karşı güçlü bir sevgi duymak, gönlü ona meyletmek gönlü bol (ya da gani) - cömert, elı acık (kımse) gönlü bulanmak 1. Kusacak gibi olmak, 2. Kuşkulanmak gönlü büyük olmak - onurlu, gururlu olmak gönlü çekmek (bir şeyi) - canı istemek gönlü çekinmek (birine) - ona gönül kaptırmak gönlü daralmak - çok sıkılmak, bunalmak gönlü dışına dönmek - kusmak gönlü düşmek - aşık olmak gönlü ferahlamak - sıkıntılı, tasası dağılmak, rahatlamak gönlü kara - başkalarının iyi durumda olmasını istemeyen

53 SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE gönlü kararmak - yaşamdan bezmek, bıkmak, hiçbir şeyden tat almaz olmak gönlü razı olmamak - içi istememek gönlü takılmak - aşık olmak, çok ilgi duymak gönlüne doğmak - içine doğmak, sezinlemek Arnavutçada deyim yapısı ögeleri, birimin sınırları, ögelerin varyantı ve birimin yapısal şeklinden içermektedir. Önemli olan birimin dizisel şekli, birimin temsil şekli, biçimbilgisel varyantları, leksik varyantları ve frazeolojik eşanlamlarıdır. Arnavutçada yapısal kriterleri aşağıdaki gibidir: ögelerin sayısı, yapısal ögelerin sıralanışı, birimin sınırları (eylem, ögelerin türü ve başka sözdizimsel ilişkileri). Semantik anlamsal kriterleri ise kök, (semantik, biçimbilgisel, duygusal), mecaz anlamı, ideomatik ve birimin kategorik anlamını içermektedir. (Thomai 36) Arnavutçada deyimin yapısal modeli 1. bir ögeli (edat + isim) në tym (flet) 2. iki ögeli, (isim + isim) (kockë e lëkurë), 3. isim + sıfat (daulle e shpuar), isim + belirteç (me krahe hapur), fiil + isim (peshoj pe, i hap syte, ia ka marre doren), fiil + belirteç (pret holle, i vjen rrotull), fiil + sayı sıfatı (e ndau katërsh) fiil + onomatope (ia beri bam), sayı sıfatı + belirteç (mbarë e prapa), sayı sıfatı + sayı sıfatı (pa një pa dy), 3. üç ögeli (i kanë rënë në qafë), fiil + isim + isim (s&#;ka sy e faqe), fiil + isim + sıfat (e bën veshin të shurdhër), isim + sıfat + isim (vrima e fundit e kavallit), sifat + isim + isim (i rrahur me vaj e me uthull), sıfat + isim + sıfat (i qepur me pe të bardhë), fiil + isim + belirteç (e mban kokën mënjanë), isim + sayı sıfatı + isim/sayı sıfatı + isim + isim (për pesë para spec), fiil + isim + sayı sıfatı (i bën sytë katër), fiil + sayı sıfatı + sayı sıfatı (ia bëri tetë me dy), zamir + fiil + belirteç (me ç&#;i vjen ndoresh) 4. üc ögeden fazla (ha bukën e përmbys kupën); 5. cümle yapısı ile birimler (për ta pirë në kupë / ku rafsha mos u vrafsha) şeklinde oluşturmaktadır. Semantik modeli biçimsel-sözcüksel anlamı, motivasyon derecesi, semantik değeri ve dizisel ilişkilerine göre oluşturmaktadır. Arnavutçada da bu sözcükler eşanlamlı sözcükler olarak görünmekteler. Can sözcügü Turkçeden alıntı olarak bulunmaktadır. Bu sözcük Arnavutça sözlüğünde bulunmaktadır. Arnavutça Deyimler Sözlüğüne göre: (zemer / shpirt / xhan sözlüğü ile deyimler) 1. shpirt m u copëtua shpirti = m u copëtua zemr(gönlüm parçalanmak) ma copëtoi shpirtin = ma copëtoi (thërrmoi) zemrën (gönlüm yakmak) i doli shpirti (canı çıkmak) m u dogj shpirti = m u përvëlua shpirti = m u dogj m u përvëlua zemra (canı yanmak)

54canını burnuna gelmek, 2. canını boğazıma gelmek) e kam shpirt, e kam në (për) zemër, e kam xhan (yüreğimde taşımak) 2. zemër s më bën zemra (canım istememek) më doli nga zemra (yürekten çıkmak) m u copëtua zemra (kalbi kırılmak) më goditi në zemër (candan vurmak) ka zemër të dobët (zayıf kalbli) ka zemër të fortë (güçlü kalp) ka zemër të gjerë (geniş yürek) ka zemër të madhe (büyük kalp)

55 SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE ka zemër të artë (altın yürekli) e nxjerr nga zemra (candan çıkarmak) më pikon në zemër (canım acımak) ma plasi zemrën = më hëngri shpirtin = më plasi shpirtin(canımdan bezmek) m u zgjerua zemra (canım genişletmek) me zemër të plotë = me gjithë shpirt, me trup e me zemer (bütün kalbimle) M&#;u lehtësua zemra, (kalbim hafifletmek) M&#;u lëndua zemra, (canı incitmek) më lëndoi në zemër, (canı yaralamak) më lëshoi (më la) zemra (canı gitmek) Me shpirt plot = me zemrën plot. (dolu kalp) Ma nxiu zemrën (yüreğimi karartmak) e nxjerr nga zemra (yüreğimden çıkarmak) me plagosi ne zemër = ma plasi zemrën = më preku në zemër ((yüreğimi incitmek) (s ) 3. xhan Arnavutçada Deyimler Sözlüğünde can sözcüğü ile sadece 4 deyim bulunmaktadır. xhan (s. ) 1. I doli xhani (dikujt) vjet. I doli shpirti. - (Canı çıkmak) S&#;e leshoj nga dora derisa të më dalë xhani. (edeb.) 2. më dhembxhani (për dikë, a për diçka) Më dhemb (më therr) shpirti / në shpirt (për dikë a për diçka), (birisi icin canı acımak) 3. e kam xhan (dikë) - e dua shume, e kam shpirt (canımın koşesi) Po s&#;e mbarova tërë tasin, nuk të kam xhan (edeb.) 4. më plasi xhanin (dikush a diçka) vjet. - më plasi shpirtin (dikush a diçka) (candan bıkmak) Më plasi xhanin edhe kjo kohë e keqe. (edeb.) Bu örneklerde görüldüğü gibi deyimlerin yapısı fiil + isimdir. Bu örneklerde eşanlamlı sözcükler shpirt, zemër, xhan bulunmaktalar. Xhan sözcüğü konuşma dilinde kullanılmasına rağmen, deyimler sözlüğünde sadece dört örnek de yer almıştır. Türkçe sözlüğünde can, gönül ve yürek anlamları ile örnekler vardır. Bu deyimlerin yapısı da fiil + isimdir. Burada yapı benzerliği de görülmektedir. Arnavutça Sözlügunde shpirt sözcüğü ile 94 deyim, zemer sözcüğüyle deyim, xhan sözcüğü ile sadece 4 deyim bulunmaktadır. Çeşitli aktarma olaylarına dayanan deyimleştirme ürünü bu deyimlerin yanı sıra, her dilde olduğu gibi Türkçede de yalnızca temel anlamlarla kurulmuş, deyimler gibi kalıplaşmış, ancak kimi zaman yeni bir anlamı yansıtan örnekler de vardır. Türkçe Sözlügunde can, ciger, yürek ve gönül sözcüklerle birçok örnek vardır. Bunlar ciğer ve yürek Arnavutçanın zemër anlamlarıyla, gönül sözcüğü ise Arnavutçada shpirt sözcüğü ile eşdeğerdir. Deyimler kalıplaşmış sözler oldukları için gerek biçim gerek anlam açısından uzun bir sürecin sonunda gerçekleşir. Bu süreç içinde toplumun dil değerlen-

56 56 SPARTAK KADIU dirmesinden geçen deyimler oldukları gibi kullanmakta. Örneklerde de görüldüğü gibi hem Türkçe hem de Arnavutça analiz etmeye çalıştığımız deyimler, anlatılması güç durum ya da duyguları somutlaştırma yoluyla çarpıcı bir biçimde canlandırılmakta. KAYNAKÇA 1. Akadamia e Shkencave të Shqipërisë, Instituti i Gjuhësisë dhe Letërsisë, Jani Thomai, Fjalor Frazeologjik i Gjuhës Shqipe, Shtëpia Botuese Shkencë Tirane Aksoy Ömer Asim () Atasözleri ve Deyim Sözlüğü, Atasözleri Sözlüğü I, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 3. Dil Kurumu Yayınları, Deyim Sözlüğü, I-II, Ankara. 4. Doğan, A. () Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Ankara. 5. Doğan, A. () Türkçenin sözvarlığı, Ankara. 6. Tahir Dizdari () Fjalori i Orientalizmave ne Gjuhën Shqipe, Tiranë, ISESCO) Instituti Shqip i Mendimit dhe Qytetërimit İslam (AIITC) 7. TDK yayınları () Türkçe Sözlük I, II, İstanbul. 8. TDK yayınları () Türkçe Sözlük, Ankara 9. Bilgin, M. () Anlamdan Anlatıma Türkçemiz, Ankara. Üstünova Kerime () Dil Yazıları, Ankara: Akçağ Yayınları. Thomai, J. () Leksikologjia e gjuhes shqipe, Gjuhesi, Tiranë. Спартак Кадиу (Албания) Об общих элементах фразеологизмов, номинирующих особенности человека путем конкретизации, в албанском и турецком языках Резюме Как известно, в каждом языке фразеологизмы выражают определенную ситуацию, поведение и положение человека, его черты характера, физические и духовные особенности. Как и в пословицах, они не выражают суждения, путем различных уподоблений и переносов осуществляют экспрессивное описание. Если изучить стадии, пройденные могучим нормированным турецким языком на протяжении истории, то обнаружится, что он обладает и богатым словарным запасом. Этот словарный запас повлиял в числе других балканских языков и на албанский, в особенности, на его лексический состав. Как известно, в албанском языке имеется много турецких слов, которые составляют часть его словарного состава. В то же время эти слова используются и во фразеологизмах. Известно, что в каждом языке существуют фразы и выражения, являющиеся образцами конкретизации. В турецком языке посредством таких понятий, как can, ciğer, yürek, образованы совершенные по форме фразеологизмы. И

57 SOMUTLAŞTIRMA YOLUYLA İNSANA ÖZGÜ KAVRAMLAR İLE İLGİLİ ARNAVUTÇA VE TÜRKÇE в албанском языке существуют образцы фраз и выражений, образованных из таких же элементов. Наряду с тем, что турецкий язык имеет стройную и продуктивную структуру, еще одной его сильной стороной с точки зрения выражения является то, что он в процессе конкретизации, наименования опирается на явления природы, на понятия, характеризующие человека, а также конкретизирует абстрактные понятия. В каждом языке есть идиомы, соответствующие форме конкретизации. Турецкий язык благодаря конкретизации и путем тонкого сравнения как бы инсценирует, передает сложные на первый взгляд для выражения ситуации и события. И в албанском языке имеется немало идиом и фраз, образованных именно этим путем. Турецкие слова в данных фразах являются основным элементом. Попытаемся установить в двух языках несколько фразеологизмов с одинаковым значением. Цель данной работы показать общие элементы фразеологизмов, связанных с характеристикой человека путем конкретизации, в албанском и турецком языках. Наряду с данными фразеологизмами в турецком языке, как и во всех языках, существуют также образцы фраз-клише, которые со временем приобрели новый смысл. Попытаемся найти эти образцы во фразеологических словарях турецкого и албанского языков и показать их смысловые различия. Ключевые слова: конкретизация, фразеологизм, общий элемент, передача, сходство. Spartak Kadiu (Albania) On Common Features of Expressions in the Turkish and Albani an Languages, Nominating Human Characteristics by Means of Concrete Definitions Abstract As it is well-known in every language expressions explain a certain situation, behaviour or state of a man, his trait and his physical and spiritual features. As in proverbs, they don t express condemnation, but by means of different imitations and citations they realize description. Being strong enough and according to the appropriate rules, the Turkish language certainly has a rich word stock, although it has undergone very many changes in alt the periods throughout history. This word stock influenced most of the Balkan languages, as well as, Albanian, in particular, its word stock. As it is known, there are many Turkish words in the Albanian language, which occupy a considerable part of its vocabulary. At the same time, these words are used in sayings, too. As we know, there are phrases and expressions which are considered to be the patterns of concrete definition in every language. In Turkish many expressions and phrases were formed from the words can, ciğer, yürek. And in Albanian there are identical patterns of such kind of phrases and expressions, formed from the same kind of elements. Alongside with the fact that the Turkish language

58 58 SPARTAK KADIU has a rather strong structure, its another important side from the viewpoint of reproducing is that in the process of sistematization and categorizatioies it bases on the natural phenomenon and the qualites, peculiar to human beings. There are idioms corresponding to the form of concrete difinition in every language. Once more it can be seen that Turkish is the language that owing to the concretization and by means of slight comparison how to say, stages and reproduces complicated expressions of situations and events at first side. There are mamy idioms and phrases in Albanian, which were formed in this way. Turkish words in these phrases are considered to be the most important element. We ll try to define several idioms, phrases, and expressions with similar meanings in the two languages. The aim of this work is to explain and show the common elements of notions relating to the human beings by means of concretization in Albanian and Turkish. Besides the given expressions based on different ways, there are also patterns of phrase-cliches, which had gradually gained new meanings. We ll try to find them in the Dictionaries of Turkish and Albanian idioms and show their differences in meanings. Key words: concretization, expressions, common elements, transfer, imitation.

59 TÜRKOLOGİYA ƏDƏBİYYAT VƏ FOLKLOR ЛИТЕРАТУРА И ФОЛЬКЛОР LITERATURE AND FOLKLORE KAMİL VELİ NERİMANOĞLU (Türkiye) * TÜRK LANGUAFOLKLORİSTİĞİ ÜZERİNE Özet Dil, sadece söylemek istediklerimizi aktarmakla kalmayıp, aynı zamanda kim olduğumuz ve nereden geldiğimiz konusunda bize bilgi verir. Folklor ile dil arasındaki ilişki aranırken günlük dil, kültür dili, ilim dili ve medeniyet dili gibi kavramlar düşünülmüştür. Folklorun işlevlerinden birisi, bireylerin toplumda kabul edilmiş kültürel değerlere uyumunu sağlamasıdır. Folklor dili nedir sorusunu cevaplandırmak için bir sıra meselelere açıklık getirmek gerekmektedir. Anlatılarda, diyalog ve formüllerde, tekrar biçimlerinde poetik sıralanma örneklerinde, psikolojik paralelizm numunelerinde biz folklor dilinin edebi-estetik değerliliğini açık şekilde görmekteyiz. Folklor ve dil yüzyıllarca toplumun haberciliğini üstlenmiş, ezgiyle desteklenmiş şekil ve tür özellikleriyle de günümüze taşınmıştır. Folklor dili veya sözlü Halk Edebiyatı, edebi dili yazıya almaya kadar ki edebi dilin, başka bir deyişle; seçilmiş dilin, normlaşma sürecine girmiş dilin ta kendisidir. Bu anlamda yazılı edebi dilin iki temeli vardır: 1. Sözlü edebi dil veya folklor dili, 2. Canlı konuşma dili. Maalesef Türkiye deki dilbilgisi çalışmalarında folklor dili derin ve kapsamlı araştırmaların objesi olmamıştır. Avrupa ve Rus dil biliminde ise folklor dilini irdeleyen, inceleyen değerli araştırmalar yapılmıştır. Türkiye de halk bilimi ve halk edebiyatı çalışmalarında dil meseleleri zaman zaman konu olmuş ve değerli dil incelemeleri, tespitleri yapıldığı görülmüştür. Anahtar kelimeler: Folklor, dil, kültür, dilbilimi, sözlü edebi dil. Makaleye özellikle folklor alanında büyük hizmetleri olan bilgelerin kelamı ile başlamak istedim. F. De Saussure dilin sistemliliğini bilime getirmekle modern dilbilimin temelini atanmış, dil hakkında serinkanlı matematiksel tespitler yapmış- * Türkiye, İstanbul Aydın Üniversitesi, Orta Doğu ve Kafkasya Uygulama ve Araştırma Merkezi, funduszeue.info. [email protected]

60 60 KAMİL VELİ NERİMANOĞLU tır. Bu bakımdan çağdaş dilbilim, bilimsel olarak ona minnettardır. Felsefeden dile gelip dilin felsefesine dayanan L. Wittgenstein in dilin sınırı dünyanın sınırıdır kelamı, bize göre dil felsefesinde bir başlangıçtır. Nihayet dilbilimci olarak takdir ettiğim R. Jakobson folklorun çözümlemesi için yeni ufuklar açarak bir ömre nasıl sığdığına hayret ettiğim çok kıymetli dil, poetika, edebiyat araştırmaları ile büyük ve güçlü ekol yaratmıştır. Görünüşte ilişkisi belirgin olmasa da işleyeceğimiz konuyu onların bakışlar sistemi doğrultusunda gördüm, algılamaya çalıştım ve fikirlerimi belirttim. Antik Yunan ve Roma edebiyatı için eski Yunan ve eski Roma mitleri, eski Çin ve Hint edebiyatı için destanları ve Kelile ve Dimne masalları, eski Arap edebiyatı için Binbir Gece Masalları, Germen dilli halklar için Nebelung Nağmeleri, Robin Hood Maceraları, Roman halkları için Ronald Nağmeleri Manasçılar, Oğuznameler, destanlar söyleyen ozanlar, âşıklar, meddahlar, dervişler, trubadurlar, minezingerler, bilgeler mensubu oldukları milletin manevi değerlerini, söz hazinesini kuşaktan kuşağa taşımış, o manevi servetlere yeni yeni zenginlikler kazandırmışlardır. Hint, Mısır, Arap, Türk menşei folklor zenginliği yalnız özgü oldukları halklar için değil, bütün insanlık için ortak rol oynamıştır. Evrensel bağlamda Türk folklor dil ve poetika verilerinin Türk yazılı edebiyatının verilerine dönüşmesi süreci sadece alıntı olmamış, Türk folklorunun kodları ve şifreleri temelinde yazılı edebiyatın zenginliği olarak da oluşmuştur. Bu süreçte bizim vurgulamak istediğimiz yalnızca motifler, süjeler, tipler, olaylar değil, onlarla beraber önem taşıyan dildir. Folklor dili nedir sorusunu cevaplandırmak için bir sıra meselelere açıklık getirmek gerekmektedir. Anlatılarda, diyalog ve formüllerde, tekrar biçimlerinde poetik sıralanma örneklerinde, psikolojik paralelizm numunelerinde biz folklor dilinin edebi-estetik değerliliğini açık şekilde görmekteyiz. Türk folklor dili sadece Türk iletişim dili değil, özel üslup tipolojisi, poetik renkleri ve tutarlılığı ile seçilen edebiyat dilidir. Lengüapoetik araştırma gerektiren bu dil ayrı ayrı türlerde ayrı ayrı özellikler taşımakla özel bir dil- poetika zenginliğini yaşayan ve yaşatan kaynaktır. İnsan kendi anadilinin güzelliği hakkında edindiği bütün bilgi ve duygular için edebiyata, halk edebiyatına ve yazılı edebiyata minnettardır. Burada halk edebiyatının rolü bir başkadır. İletişim dilin, sıra dışı özelliklerini ortaya koymaz. Dünyada öyle bir insan yoktur ki, annesinin ninnisini, dedesinin masallarını, ninesinin efsane ve hikâyelerini unutsun. İlk defa âşık atışmasını dinleyen ve onlardan âşık ya da kahramanlık destanı dinleyen herkes hayatı boyu bu güzelliği unutmaz. Ana dilinin sırrı veya masalın esrarengizliği vurgulanırken ilk akla gelen çocukken dinlediğimiz o anlatılardır. İnsan büyük dil dünyasının ilk etkileşimlerini oradan alır ve onunla ana dilinin zenginliğini öğrenmiş olur. Folklor dili bu anlam ve bağlamda anlaşılmalı, anlatılıp araştırılmalıdır ve elbette ki konumuz dil-insan, dil-toplum, dil-felsefe, dil-yaratıcılık ilişkilerinden; metadil arayışlarını da kapsayan yaklaşımlardan hareket etmelidir. Belleğin hâlâ

61 TÜRK LANGUAFOLKLORİSTİĞİ ÜZERİNE 61 yabancı kültürlerle ablukaya alınmadığı çağda başlanan bir dil- kültür mücadelesinin temel aşaması halk edebiyatı ile başlar diyebiliriz. Dünyada V. Dundes in, V. Malinovski nin, A. Veselovski nin; Azerbaycan da A. Acalov un, A. Hacıyev in, E. Aslanov un F. Bayat ın, Türkiye de Özkul Çobanoğlu nun, Öcal Oğuz un, Metin Ekici nin, Ali Duymaz ın, Rusya dan, V. Jirmunski nin, P. Grigoryev in; Türk Dünyasından B. Sarımsakov un, T. Mirzeyev in, M. Çimporeşin in, Ş. İbrayev in üzerinde durduğu ve açıkladıkları Halkbilimi kuramlarının Dilbilimiyle ilişkileri üzerinde yazılmış notları ve yöntem evrenselliğine değinmemek doğru olmaz. Bize göre, yapılan araştırmalar çok değerli olsa da ister Metin, ister Bağlam Merkezli Halkbilimi Kuramlarının daha derinden açıklığa kavuşturulması, Halkbiliminde yapısal teoriden ve yöntemden hareketle Ferdinand de Saussure un bakış sistemi ve onun doğrultusunda oluşan ekolleri (Prag İşlevsel Ekolü, Danimarka Glosematik Okulu, Amerikan Deskriptif Ekolü) Cenevre, Fransız, Rus ve İspanyol merkezli araştırmaların geniş şekilde açıklanmasına ihtiyaç vardır. Özellikle Saussure un karşıtlı-dikotomik ilişkiler, değerlik teorisi; göstergebilim açıklamaları folklor açısından birinci dereceden ehemmiyetlidir. Metin ya da Bağlam Merkezli Yöntemler direkt olarak teorik zeminde bu dil araştırmalarıyla ilişkilidir. Yerli Amerikan, Afrika ve Pasifik kültürlerin incelenmesi bu coğrafyalardaki dillerin incelenmesiyle ilişkilidir. Bu bakımdan Roland Barthes in ve Bronislaw Malinovski nin Halkbilimi ve folklor incelemeleri aynı zamanda V. Bascom un Halkbiliminin İşlevsel Çözümleme Modelleri, Sözlü Kompozisyon Teorisi (N. Perry in araştırmaları) yukarıda ismini zikrettiğimiz dilbilim ekollerinin yöntem ve denemeleriyle teorik şekilde birbirine bağlıdır. Rusya da, genellikle eski Sovyet mekânında I. Braginski nin, V. İvanov un, A. Losev in, Y. Meletinski nin, M. Bahtin in ve Y. Lotman ın vb. mitoloji başta olmakla Halkbilimi ve folklor alanlarındaki çalışmaları temelli şekilde dil araştırmalarıyla ilişkilidir ve dil yöntemlerinin geniş şekilde uygulanmasıyla zengindir. Bize göre, Türkiye de folklor çalışmalarının çok önemli başarılarıyla beraber bu istikamette çözümleme, irdeleme alanlarına ve somut inceleme örneklerine ihtiyacı olduğunu göstermeliyiz. Dünya bilim tecrübesinin yalnız sosyal bilimlerde değil aynı zamanda fen bilimlerinde de (fizik, matematik) yeni ufuklara çıkması bu araştırmaları zorunlu hale getirmektedir. Bizce Dede Korkut kitabının ve Manas ın ahenk yaratan dil unsurlarının yapısal- semantik formal biçim özelliklerinin sistemli şekilde araştırılması, Halkbiliminin ayrı ayrı türlerinin özellikle mitolojinin ve merasim folklorunun, aşık sanatında söz ve müzik ilişkilerinin, çok sesliliğin; fonetik, biçimsel ve dizgisel kuramlarla araştırılması, çok önemli olan bilimsel gerçekleri ortaya çıkarabilir. Folklorun gizemi, Halk edebiyatının sırrının, kavramlarının temellerinden birinin, belki de birincisinin dil olduğu kabul edilmelidir. Türk Dünyasında, Ankara merkezli folklor araştırmaları bünyesinde derinleştirilmiş dil ve folklor Dilbilimi ve Halkbilimi araştırmalarının daha da genişlemesi ve derinleştirilmesi günümüzün talebidir. Günümüzde dilin kullanımı olarak adlandırılmaktadır. Dikey paradigma ile yatay sentagma arasındaki ilişkinin bir adı da sözlük ve gramer belirteçleri, başka

62 62 KAMİL VELİ NERİMANOĞLU bir deyişle dil bilgisi, dikey dizim sırasında olsa da onlar bir bütündür. Onların arasındaki ters orantılı ilişki dilin kullanımı şartlandırmaktadır. Folklorda bu görüntü, onun doğası doğrultusunda çok daha belirgindir. Eylem ve her türlü mantıksal saptama üçüncü şahısla ilişkilidir. Olaylar dış dünyada dönüp dolaşır. Yazılı edebiyatta ayrı işlevi birinci şahıs yapar. İçtenlik, içkinlik yazılı edebiyatın temel kadrosudur. Folklorda Yaratanla yaratılan -Allah la insan- birbirinden ayrıdır. Yaratılan Yaratanı büsbütün algılamadığı için o korku (karşılığı korkusuzluk) ve sevgiyi (karşılığı nefret), kaos- düzensizlik ve kozmos- düzen arasında görür. Yazılı edebiyatla insan Allah ın zerresidir. Soyutlaşma sürecinin devamında insan Allah tan ayrılamaz. Söylenen bu manzara dil olgularıyla gerçekleşmektedir. Tarih boyunca görsel izlenimler, işitsel izlenimlerden daha açık ve süreklidir. Yazılı görsel biçimin, sözlü işitsel biçimin yerini almaya başlaması doğal bir süreçtir. Türk dünyası gramerlerinin ve sözlük biliminin Türk folkloruna büyük bir borcu vardır. Dil derken, çeşitlilik, iğretileme, ritim, tonlama üzerinde dururken; yalnız yazılı edebiyata istinat edilmesi, Türkçenin folklor katmanının bir şekilde kapalı kalmasına hak vermeyi zorlaştırır. Mirza Kazım Bey`in İngiltere Kraliyet Akademisinin ödülünü kazanan, Türk- Tatar Dilinin Grameri nin yıllarında St. Petersburg&#;da Rusça yayımlanmıştır. Rusça yazmasında verilen dil örnekleri canlı konuşma dilinden ve folklordandır. Bu geleneğin Türk gramerinin geliştiği sonraki çağlarda unutulması veya ikinci plana düşmesinin yarattığı boşluk göz önündedir. Bu boşluğun doldurulması çağdaş Türkoloji nin, belki gelecekteki Türkoloji nin önemli görevlerinden biri olması gerekmektedir. Yazı kültürü göreceli olarak gerekebileceği seviyeye ulaşmayan Irak, İran, Rusya içindeki Derbent Türklerinin ve aynı zamanda Sibirya, Kuzey Kafkasya Türklerinin ve başka Türk kavimlerinin folklor adına daha büyük misyon üstlenmesi gerekmektedir. Kuramsal olarak biz, folklor dili düzleminde R. Yakobson un ve P. Bogatiryev in araştırmalarının özellikle üzerinde durmanın çok faydalı olabileceğini düşünüyoruz. R. Yakobson un ayrı ayrı zamanlarda yaptığı (Moskova Dilbilim Çevresi, S. Petersburg da, OPOYAZ, Prag Dilbilim çevresi, ABD de) folklor biçemi ve poetika araştırmaları dikkat çekmektedir. Onun P. Bogatiryev le birlikte kaleme aldığı Yaratımın Özgül Biçimi Olarak Folklor makalesi son derece önem taşımaktadır. P. Bogatiryev in Folklorun Dili yazısı da bir o kadar kıymetlidir. Folkloru bazı araştırmacılar ve yazarlar bütün edebiyat için malzeme olarak görmektedir. Belki cevher, belki maya olarak algılanan efsane veya masalın, türkü veya maninin yazılı edebiyatla bir düzlemde olmadığı kuşku götürmez. Fakat bu poetik şartlanmanın veya temel rolünü oynayan kıvılcımı malzeme seviyesine indirmek de doğru bir yaklaşım sayılmaz. Doğayı resmeden ressam için çiçek, dağ, sema, güneş neyse; bir atasözü, bir folklor anlatısı da; roman, hikâye veya şiir için odur. Yani sanat olmasının ötesinde öyle bir mucize vardır ki, o büyü, o sihir; ekmek gibi, toprak gibi, anne gibi kutsallığı o kadar da kolay olmayan zenginlik ve

63 TÜRK LANGUAFOLKLORİSTİĞİ ÜZERİNE 63 mutluluktur. Anlamda folklor, sanat, edebiyat olmasının ötesinde aynı zaman da başka da bir şeydir. Tıpkı doğa ve ruh gibi. Bu yorum meselenin daha çok duygusal boyutudur. Bilim düzlemi açısından folklor sesin, biçimin, kelimenin, cümlenin tonalmanın, ritmin vurgunun, tekrarın, sıralamanın ortaya koyduğu olağanüstü basitlik, sıradan bir sıra dışılıktır. Araştırmanın lengüapoetik, lengüasosyolojik istikamet ve düzlemler için temel rolü oynamaktadır; Nasreddin Hoca fıkralarının bulanık mantığı, dil ifadesi veya Türk dili gerçekliğinin tespiti başka bir folklor açısı olarak dikkate alınması önem arz etmektedir; Türkülerin ritmik- melodik yapısının öğrenilmesi folklorun ilkin senkretizmin göstergesi bakımından ehemmiyet taşımaktadır; Folklor tekstolojisinin yeni ilkelerle araştırılması zaruridir. Folklor metni bir bütündür. Bu bütünün birimleri ve bu birimlerin bağlılığı, değerliliği, koherentliği de edebi dil içinde, yazılı edebiyatın bütün türleri ve şekilleri için örnek rolü oynayabilmiştir. Sonuçta, lengüafolkloristik ve folklor dil bilimi bu gösterilen ve gösterilmeyen ilke ve düzlemleri klasik ve modern yöntemlerle araştırmalı, kendisini yenilemeli, folklor potansiyelinin her bakımdan gerçekleşebilmesi olanaklarını ortaya çıkarmaya çalışmalıdır. Yazı dili gizler. O bir giysi değil, bir örtüdür (Saussure, 61) fikriyle Saussure dilbilimci olarak araştırmaya sorun yarattığını değil, yazının dilin doğasını tabii gelişme sürecini engellediğini vurgulamakla dilin durmaksızın evrim geçirmesine neden olan tarihsel süreci donduran yazıyı eleştirir. Yazı odaklı dilbilgisi, canlı dilbilgisi, dinamik dil olgusu değil, fotoğrafı alınmış yerine cansız adam heykeli konulmuş bir varlık olan yazı kültürü büyük bir sürecin sonu, başka büyük bir sürecinse miladıdır. Bu bağlamda folklor anlatısı ile edebi yazı metni bir kültür

64 64 KAMİL VELİ NERİMANOĞLU birbirinden ayrılmaktadır. Zariç e göre: Saussure semiyolojisi üzerinde dikkatler yoğunlaştırılınca nelerin gösterge, nelerin gösteren veya gösterilen olarak niteleneceğinin mutlak bir kaydının olamayacağı görülmektedir. Bu konuda bağlam, genelden özele ve özelden genele doğru yapılacak çözümleme, göstergenin unsurlarını değiştirebilmektedir (Zariç, ). Korunabilirlik, süreklilik, değişmezlik, normluluk, sabitlik vs. yazının ve buna paralel şekilde yazılı edebi dilin özelliğidir. Görsel izlenimler, işitsel izlenimlerden daha hassas ve açıktır. İşitsel biçimler folkloru, görsel biçimler yazıyı çağrıştırır. Tarih içinde sonraki olsa da yazı (görsel), folkorun; konuşmanın (işitsel) yerini alır ve temel rolü oynar. Biz bunun haklılık ya da haksızlığı tartışmasına girmek istemiyoruz. Çünküyazı hakkı olmadığı halde, önemli bir saygınlık ve üstünlük kazanmıştır. Böyle bir değerlendirmenin bilimselliğine hak kazandırmak zordur. Yazı medeniyettir gerçeği folklorun ilkinliğini yadsımaz, onun edebi- estetik rolünü de eksiltmez. Bizce bu iki fenomen ayrı ayrı tarihin ayrı ayrı misyonlu gerçekliğidir. Çünkü medeniyet yazı ile başlar. Atasözleri de yazının misyonunu belirler. Fakat yazının temelinin konuşma olduğunu, yazıl edebiyatın temelinin folklor olduğunu kimse inkâr edemez. Gramer, sözlük, dilbilimi çalışmalarında, folklor anlatılarına istinaden söylenmiş fikirler, analizler binlercedir. Folklor, Azerbaycan Türklerinin dediği sade dilli (dil basitliği, saflığı, samimiyeti) kelimesinde doğru ifade edilmiştir. Folklor dili ile olayların örgüsü, kelime ve cümle örgüsü ile birebir örtüşür. Kelime söyleyebileceğini söyler, cümle kapsayabileceğini kapsar. Folklor dili kurmacalıktan, yapmacıklıktan uzaktır. Uzun zaman içinde değişe değişe olgunlaşan ve cilalanan söz, yazılı edebiyatın bütün potansiyelini kendi üzerine almıştır. Dünyanın bütün dillerinin folklor tabanında böyle bir dil zenginliği saklıdır. Türk folklorunun dil kapasitesi, söylem tutarlılığı, üslup; anlam ve seslenme zenginliği araştırma yönteminden farklı olmayarak anlatıya sığdırılmıştır. Folklor yazılı edebiyat dilin derin katlarına inmek için ana dilinin şifrelerini verir. O şifreleri açmak yaratıcı bireyin yeteneğine bağlıdır. Dilbilimin folklor diline uygulanması, geleneksel olarak iki istikamette olmuştur: 1. Geleneksel fonetik-leksik-morfolojik ve sentaktik tasvir. 2. Poetika ve üslubiyat ağırlıklı çalışmalar. Bu çalışmalardan başka edebi dil, lehçe ve şive problemlerinin çözülmesinde de folklor dil malzemesi önemli yer tutmuştur. Sözlü edebi dili ve ağızlar üstü yazı dili, ağız ve şive ağırlıklı folklor örnekleri bu bakımdan dikkat çekmektedir. Biz bu araştırmaların önemini eksiltmeden modern dilbilimini F. de Saussure un göstergedeğer-yapı ve sistemlilik, ikili karşılaştırma, tanım, kıstas ve ilkeler doğrultusunda Türk folkloruna uygulanmasını gerekli görüyoruz. Mesela, temeli Saussure un Genel Dil Bilim Dersleri kitabı olan Prag Ekolü, işlevselliğe önem vermiştir ve işlevsellik, yapının vazgeçilmez argümanı olarak alınmıştır. Bizce destan dilinde, masal üslubunda; başka folklor türlerinin lengüa-poetik meselelerinin çözülme-

65

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası