Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bütün ortaöğretim on birinci sınıf öğrencilerine ücretsiz dağıtılan, Önde Yayıncılık tarafından yılında İstanbulda basılan T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabı Kemal KARA tarafından yayına hazırlanmıştır. Kitabın tamamı renkli sayfadan oluşmaktadır. Kitap sekiz ana bölüm ve doksan iki alt bölüm başlığından oluşmaktadır. Bu çalışmada, kitabın yedinci bölümü olan Atatürkçü Düşünce Sistemi ve Atatürkçülük İlkeleri bölümünden yararlanılmıştır. Bu bölüm; Atatürkçü Düşünce Sistemi, Atatürk İlkeleri, Atatürk İlkelerine Sahip Çıkmak ve Devamlılığını Sağlamak ve Türkiyeye Yönelik İç ve Dış Tehdit isimli dört alt bölüme ayrılmıştır.
Kitabın sayfasında Atatürkçü düşünce sistemi, Türk milletinin ihtiyaçlarından ve gerçeklerinden kaynaklanmıştır. ve sayfasında Atatürkçülük, Türk milletinin tüm gerçeklerini yansıtarak oluşmuştur. denilmektedir, oysaki Atatürkün altı ilkede simgeleşen görüşleri bir ulusal kahraman olarak Kurtuluş Savaşını kazanana kadar kimse ile paylaşılmıyordu. Ulusal mücadelenin bütün kararlarını seçilmiş bir meclise dayandırma fikri dahi ona aittir ve birçok kez meclisteki tartışmalar savaşın idaresinde gecikmelere sebep olmuştur. Savaşın ardından dahi büyük beklenti Atatürkün padişah olacağı veya en azından Saltanatı devam ettireceği yönünde olmasına rağmen O, beklentileri boşa çıkarmış ve demokrasi yolunda ilerleyecek bir rejim kurmuştur. Bu verilerinde gösterdiği gibi gerçek bir devrimci olan Mustafa Kemalin görüşleri milletinin ihtiyaçlarından kaynaklandığı doğru olsa dahi geçekleriyle ilgisi bulunmamaktadır. Milletin gerçekleri, saltanat, peçe, istibdat ve geri kalmışlık iken Atatürkün devrimleri demokratik olmak isteyen bir cumhuriyet, çağdaki giyim kuşam, sosyal ve ekonomik gelişmişlik getirmiştir. Milletin ihtiyacını tespit eden Mustafa Kemal kendi gerçeklerini de yaratmıştır.
Kemal Kara, kitabının sayfasında Atatürkü etkileyen kişileri saymıştır; Yüzbaşı Mustafa, Yüzbaşı Naki, Teğmen Hasip, Kolağası Mehmet bey. Ancak ne yazık bu satırlarda Atatürkü etkileyen ve sanki düşünce dünyasını sadece okulda aldığı eğitime borçlu olduğu gibi bir hava yaratılmıştır. Mustafa Kemalin savaş meydanlarında dahi bırakmadığı kitap okuma alışkanlığından ve okuduğu yazarlardan, Fransızcasından ve eşsiz sentez yeteneğinden bahsedilmemiştir. Öyle ki bu satırları okuyan lise öğrencilerine Atatürk gibi olmanın yolu derslerinize odaklanmaktan geçiyor gibi bir mesaj verildiği düşünülebilir. Atatürkün daha askeri okulda öğrenci iken yaptığı siyasi girişimlerinden, söylev merakından ve batı edebiyatına olan düşkünlüğünden bahsedilmeyerek kasıtlı davranılmıştır. Mustafa Kemal sıradan denilebilecek düzeyde sadece dersleriyle ilgilenen çalışkan bir öğrenci değil, zekâsı, yakışıklılığı ve siyaset ve söylev gibi popüler alanlarda ilgisi olan, okul yönetiminden gizli gazete çıkaracak kadar aktivist, meraklı ve çalışkan bir öğrenciydi. Konunun böyle aktarılmaması hem Atatürke hem de bilimsel verinin mahremine yapılan bir saldırıdır.
Kitaptaki tarihi saptamaların benmerkezciliği bilimselliğini gölgelemektedir. Sayfa de Osmanlı Devletinin balkanlardaki toprak kayıpları milliyetçi fikirlerin etkisine ve Avrupa devletlerinin kışkırtmasına bağlanmıştır. Kemal Karanın balkan toplumlarının uluslaşma çabalarına bakışı kendisini bir Osmanlı zabiti olarak görmesi ile ancak açıklanabilir. Eğer bir bilim insanı toplumların uluslaşma çabalarını bu kadar çabuk harcayabiliyorsa kendi mensubu olduğu toplumun da uluslaşma çabalarını bu kadar çabuk harcaması düşüncesini doğuracaktır.
Ancak Kemal Kara ve birçok yazarın birçok kereler dediği gibi Mustafa Kemal ve Türklerin Osmanlıya karşı verdiği uluslaşma mücadelesi meşrudur ama diğer toplumların örneğin Rumların, Ermenilerin, Kürtlerin, Bulgarların, Arnavutların, Arapların mücadelesi gayri meşrudur. Bu görüşü bilimsel değerlendirmek olanaksızdır. Osmanlı parçalanırken her toplum kendi mücadelesini vermiş, kimi başarılı olmuş kimi olamamıştır. Türklerin şansı yaver gitmiş ve liderleri olan Mustafa Kemal mandacılığı kabul etmemiştir diğer mücadele vermiş toplumların bir kısmı ise kabul etmiştir. Sonucun hangi görüşü haklı bulduğu ortadadır. Ancak bilimsellikten uzak kışkırtma maalesef literatürümüzde sağlam bir yer edinmiştir.
Yine sayfa te Atatürkçülüğün kişi ve millet olarak benimsenmesi ve korunması; Türk devletinin gelişmesinin, güçlenmesinin ve parlak geleceğinin güvencesidir denilerek katı ve merkeziyetçi doktrinsel önerme ile Atatürkün mirası ayaklar altına alınmıştır. Atatürk bilinçli bir şekilde arkasında bir doktrin bırakmamıştır. Çerçevesi belli, katı ve değişmez ideolojik hükümler ortaya koymamıştır. Bunun aksinin olmasını isteyen birçok yardakçıya rağmen bu şekilde yapmıştır. Çünkü Atatürkün mirası akıl ve bilimdir. Düşünceleri, değişmemesi gereken kutsal metinler hiç değildir. İlerlemek için devrimcilik altı ilkeden bir tanesi olmaydı ve olmuştur da. O halde Atatürkün bile kendi görüşleri için yapmadığını yani Atatürkçülüğü sorunların tek çaresi gibi gösterme cesaretini bulmak için bilim insanı olmanın dışında başka meziyetler gerektirmektedir. Atatürkçülük gelmiş geçmiş bütün toplumsal meselelere yegâne çözüm kaynağı değildir. Akıl ve bilim gerektirirse, devrimcilik ilkesi gereği, devletin gelişmesi, güçlenmesi ve parlak geleceğin güvencesi olarak başka fikirler yeni düşüncüler yaratılabilir. Bu ilkeler hiç duyulmamış ve insanların kalıplaşmış davranışlarına aykırı da olabilir ama akıl ve bilim yoluyla oluşmuş ve test edilmiş ise her görüş tartışmaya değerdir.
Gencecik beyinlere Atatürkçülük yanlış tanıtılmakla kalınmamış ayrıca bu yanlış tanıtımdaki Atatürkçülüğün parlak geleceğin tek güvencesi olduğu aşılanmaya çalışılmaktadır. Demokrasiyi hayata geçirmek için durmaksızın mücadele eden, savaş gibi tek yumruk olunması gereken zamanlarda dahi seçilmiş bir meclisin kararlarına uyan gerçek bir devrimcinin adını kullanılarak sabit, yüzyıllar boyunca her derde deva olması gerektiği düşünülen mucizevî bir düşünce sistematiği yaratılmak istenmektedir. Bu istenç Atatürkün mirasında büyük bir darbedir.
Kitabın bir diğer baskın özelliği ise devrim kelimesinden oldukça zorlanılarak kaçınıldığıdır. Yazar birçok yerde devrimci, devrim veya devrimcilik kelimelerinin etrafında dolaşmakta, asıl anlatmak istediğinin Atatürkün devrimciliği olmasına karşın bir türlü devrim kelimesini söyleyeme cesaret edememektedir. Özellikle İnkılâpçılık ilkesin açıklanılması sırasında yazarın oldukça zorlandığı anlaşılmaktadır. Milli Eğitim sistemimizin adeta yasakladığı bu kelime olmadan gerçek bir devrimciyi anlatmak neredeyse imkânsız olduğundan bu kitapta da yazarın imkânsızı başaramadığını ve Atatürkçülüğü özü itibari ile anlatamamaktadır.
Kitabın sayfasında Türkiyede ben Türküm diyen herkes Türktür denilerek, Yazarın, Atatürkün kapsayıcı ve bütünleştirici Anayasal Vatandaşlık anlayışı yerine ırk temelli bir vatandaşlık anlayışını benimsediği anlaşılmaktadır. Atatürkün gerek Afetinana ait Medeni Bilgiler kitabında verdiği Türk Milleti kavramı olsun, gerek bugün artık slogan haline gelen Ne mutlu Türküm diyene sözü olsun, gerekse dönemin mevzuatında yer alan vatandaşlık algısı olsun ortada başka bir siyasetin varlığına işaret etmektedir. Ne yazık ki bu farklılığın Atatürkün vefatından bugüne değiştirilemediği Kemal Karanın çarpık vatandaşlık tanımlaması ile anlaşılmaktadır.
Kitabın genelinde gözlenen bilim dışılık Atatürkçülük bölümünde de karşımıza çıkılmıştır. Kitabın bu bölümü Atatürkçülüğü ve Atatürkün yarattığı modern yaşam tarzını tanıtmaktan çok bir siyasi görüşün propagandasını yapmaya çalışan bir tarzda yazılmıştır. Bu siyasi görüş Atatürkçülük değildir ama tam olarak ne olduğu da anlaşılamamıştır. Bu görüşe göre Atatürkçülük devrimci değil benimsenmesi ve korunması gereken kutsal bir metindir. Yine bu görüşe göre Türkiyede sadece Türkler vatandaşlığa layıktır, diyet etnik kökenler vatandaş olamaz. Aynı görüş milletin birlik ve beraberliğini hiçbir bölücü ve ayırıcı unsura yer vermemesi olarak algılamaktadır. Yani bu görüşe göre Atatürkçülük-ki bu Atatürkçülük, Atatürkçülük değildir- dışında hiçbir görüşe yer verilmemesi gerekmektedir.
Milletin birlik ve beraberliği nedir? Gereklimidir? Gereksiz midir? Gerekliyse neden? Gereksizse neden? Bölücü ve ayırıcı unsur kimdir, nedir, ne değildir? Bu unsurların varlığı neden milletin birlik ve beraberliğine aykırıdır? Gibi onlarca soru yöneltilebilir. Ancak ne yazık kitabın genel görüşü böylesi sorular sormak veya akıllara gelebilecek sorulara yanıt aramak değil. Kitabın ve kitabın yazarı Kemal Karanın tek amacının kitabın hedef kitlesi olan öğrencilein zihninde sorgulamaya yer bırakmayacak bir Atatürk ve kutsal devlet imajı yaratmaktır. Eleştirel hiçbir zihin pırıltısına yer vermeyen kitabın bu ketum tavrı, Atatürkçülüğün kitabın yazarı tarafından anlaşılmadığına en iyi örnektir. Akıl ve bilimi tek mirası olarak bırakan bir Liderin düşüncelerini anlatmak üzere yazılan bir kitabın bu kadar akıl ve bilimden uzak olması şaşırtıcıdır. Cumhuriyetin 29 Ekim günü saat da milletvekilinin kabul oyu ile ilan edildiğini söyleyecek kadar ayrıntıcı olabilen kitabın neden Kemalizmin devrimciliğinden ve toplumda yarattığı dinamizminden hiç bahsetmez.
Ayrıca kitabın düşmanca tavırları ancak göz görülür bir hamasetin emareleri olarak yorumlanabilir. Sayfa de, kitabı okuyan zihinlerde Türkiyenin bulunduğu bölgede güçlü bir konuma gelmesinin, kendileri için tehlikeli olacağını düşünen komşu ülkeler, güçlü bir Türkiye istememektedir. denilerek komşu ülkelere karşı bir nefret tohumu ekilirken Bilerek ya da bilmeyerek bazı vatandaşlarımız, Türkiyeyi bölme konusunda bir iç tehdit unsuru olmaktadır. denilerek de ülke içinde yaşayan vatandaşların birbirlerine karşı nefret beslemelerinin önü açılmıştır. Barışı değil savaşı, sevgiyi değil nefreti, neşeyi ve umudu değil acıyı zihinlere Atatürkçülük ile aşılamaya çalışan Kemal Kara bununla yetinmemiş kitabında bahsettiği bu iç ve dış tehdit unsurlarına nasihat da yollamıştır. Bu güçler; cumhuriyetçiliği ve onu korumaya kararlı olan Türk milletinin hiçbir zaman çeşitli oyunlara gelmeyeceğini, bölünmeyeceğini ve kendi etki alanlarına girmeyeceğini bilmeliler. Bu noktada kitap hedef şaşırmış ve bir anda darbe zamanlarında televizyondan yayınlanan eski propaganda belgesellerine öykülenerek, düşman bellediklerine mesajını vermiştir.
Bu kitabı okuyan bir kişinin Atatürkün görüşlerin hakkında doğru düzgün bir fikir edinmesi neredeyse imkânsızdır. Öyle ki aynı sayfada alt alta iki paragrafta birbiriyle çelişen iki ifade Atatürke ait olarak verilmiştir. Okuyucuların bu noktada ne yapması gerektiği ise kuşkuludur. Sayfa te önce Atatürkün bir milletin oluşumunda etkili olduğunu gösteren olgular arasında ırk birliğini saydığı söylenmiş ardından da bir alt paragrafta Atatürkün Türk milletini ırk veya din esası üzerine oturtmamaya çalıştığı söylenmiştir. Bu noktada Atatürk kendisiyle çelişmiş gibi görünmektedir. Yazar böyle bir çelişkinin var olduğunu, Atatürkçülüğü anlattığı bir kitapta ispatlamayı başarabilmiştir. Aslında düştüğü hata şudur; Atatürk, Afetinanın yazdığı Medeni Bilgiler isimli kitapta bir millette olması gereken özellikler ile Türk milletinde tespit ettiği özellikleri ayrı ayrı ele almıştır. Önce beynelmilel bir ulus tanımlaması yapmış. Ardında sadece Türk milletine özgü bir tanım ortaya koymuştur. Bu iki kavramı bilerek ayrı alınışındaki nedeni maalesef Kemal Kara algılayamamış ve bu konuda haksız bir şekilde Atatürkü kendisiyle çeliştirmiştir.
Yine yazar Kemal Kara, sayfa da, Atatürk milliyetçiliğinin temel nitelikleri;dini, mezhebi, soyu,dili ne olursa olsun kendini Türk bilen ve kendini Türk gören herkesi Türk kabul eder diyerek Atatürke ait Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir ifadesini alaşağı eden bir ulus tanımlamasını Atatürke mal etmiştir. Atatürkün daha kapsayıcı ve bütünleyici milliyetçilik anlayışı bir cümle içinde üç kez tekrarlanan ırk adı ve bu ırka dair aidiyet algısını bastırması bir siyasi görüşün yansımasıdır. Bu anlayış sayfasında ise milli birlik ve beraberliğin en önemli özelliği, bütün vatandaşların içtenlikle Türküm diyebilmesidir denilerek kendisini en saf haliyle ifade etmiştir. Bu anlayışa göre her hangi bir vatandaşın kendisini Türk dışında ifade edecek olması milli birlik ve beraberliğe karşı gelmektir. Bireylerin kişisel seçimleri olması gereken ulus aidiyetlerine karşı böyle tahakkümcü bir tavır sergilemek her alanda egemen olmak isteyen kutsal devlet anlayışının bir tezahürüdür.
Yazar, kitabının sayfasında Milli birlik ve beraberlik, Türklük bilinci ve ortak manevi değerlerle de güçlenir diyerek milli birlik ve beraberlikten uzaklaşıldığı(!) dönemlerde milli birlik ve beraberliğin tekrar sağlanması için uyulması gereken reçeteyi de sunmuştur; Türklük bilinci ve manevi değerler. (Türklük bilinci ve manevi değerler kalıplarının kalın harflerle yazılması ise yazarın bu reçetenin ilaçlarına vurgusu artırma güdüsü taşıdığını göstermektedir. Yazarın bu iki kavrama verdiği değerin anlaşılması için bu yazım biçiminin dikkate alınması gerekmektedir.) Yazarın tamamen sübjektif olan bu görüşlerini bilimsel bulabilmek oldukça güçtür. Yazarın milli birlik ve beraberlik, Türklük bilinci ve ortak manevi değerlerden ne anladığını kestirmek mümkün olsa da bu görüşlerin açıkça yazılamayacak karanlık olduğu da ortadadır. Yazarın Atatürkçülüğü ele aldığı bu bölümde Atatürkçülükten çok Atatürkçü kavramlara getirdiği kendisine ait yorumlar kaleme alınmıştır.
Kitabın tamamında görülen ve daha önce de örnekleri verilmeye çalışılan kutsal devlet anlayışı kendisin sayfa te de göstermiştir. Devletin temel yapısı ve işleyişi içinde kurulan hükümetler değişebilir. Burada değişmeyen ve kalıcı olan, devlettir. Yazarın bu cümlede vermek istediği değişmeyen ve değişmeyecek olan devlet miti yüzyılın çağdaş sosyal bilimler algısına oldukça uzaktır. Lisede okutulması için yazılan bir kitapta yaratıcılığı, devrimciliği ve ufuk açıcığı aklın tarih içinde her zaman üstün gelişini vurgulamak yerine itaati ve değişmesi mümkün olmayan kutsal mitlerine bağlılığı aşılamak, eğitim sistemimizin en büyük sorunlarındandır. Girişimciliği ve aklın özgürlüğünü, kişilerin eğer isterlerse başaramayacakları, değiştiremeyecekleri hiçbir olgunun, hiçbir kavramın olmayacağı düşüncesi ders kitaplarımızda yer almamaktadır. Devleti sorgulamak ayıp, günah, suç değildir. Olmamalıdır. Ancak elimizdeki kitabı okuyan genç zihinlerin akıllarında yerleşecek olan sorgulanamaz devlet algısı; yaratıcılığı, devrimciliği ve girişimciliği doğurmayacaktır. İnsanları düşünmeye sevk edecek olan sorgulamaktır, sorgulamayan bir akıl sadece itaat edecek ve kendisine verilen mitlere değiştirilemez gözüyle bakacaktır. Düşünen bireyleri yetiştirmek için öncelikle elimizdeki kitapta açık örnekleri görülebilecek olan mitleri bilimsel verilerden ayıklamak gerekmektedir.
Ayrıca kitabın Sayfasında verilen numaralı resme özellikle dikkat çekmek gerekmektedir. İlgili resmin ressamı olarak Zeki Faik İzer olarak belirtilmiştir. Ancak resim tarihli ünlü Fransız ressam Ferdinand Victor Eugène Delacroixa ait Halka Önderlik Eden Özgürlük isimli resmin kaba bir kopyasıdır. Halka Önderlik Eden Özgürlük resmi koymayı içinde yer alan üstsüz kadın figürü nedeniyle ülkemizdeki maalesef ki ahlaka aykırı görüldüğü bilinen bir gerçektir. Ancak esas olan koyamama gerekçesini bu dar ahlak algısına bağlamanızı bir tercih meselesi olarak yorumlanabilir ancak bir orijinal fikrinin aslını vermeden reprodüksiyonun verilmesi ise bilimsel kabul edilemez. Bir sanat eserini dar bir ahlakçılıkla yargılamayı bir kenara bırakarak Atatürkü ve onun görüşlerini hiç de yansıtmayan kaba reprodüksiyonun verilmesini etik bulmamak gerekmektedir.
Kitabın Atatürkçülüğe ayırdığı yedinci bölümünün son alt bölümü olan Türkiyeye yönelik iç ve dış tehdit isimli konunun neden buraya konulduğu anlaşılamamıştır. Özellikle lise müfredatında Milli Güvenlik dersi gibi ayrı bir ders var iken Atatürkçülüğe ayrılmış bir bölümde böylesine bir bölümün Atatürkçülük algısında yanılgılar yaratması kaçınılmazdı ki yazar burada da kendi görüşlerinde yola çıkarak bir tehdit olgusu yaratmıştır. Önce işe TürkiyeninOrtadoğu, Basra Körfezi ve Doğu Akdanizi kontrol edebilecek konuma sahiptir önermesi ile zihinlerde Osmanlının egemen olduğu alanlarda nüfuz sahibi bir Türkiye imgelemesi yaratmıştır. Atatürkün Yurtta barış, Dünyada Barış sözüyle sloganlaşan bağımsız bağlantısız dış politika görüşüyle bir ilgisi kurulamayacak bu kontrol fiili yine maalesef ki bir bilimsel tespit yerine yazarın kişisel görüşü olarak ele alınmalıdır.
Yazar bu son alt-bölümde büyük devletler güçlü bir Türkiyenin var olmasını istememektedirler gibi bir komploya da yer vererek bir başka nefret tohumunu daha kitabın okuyucuları olan lise örgencilerinin zihnine ekmiştir. Türkiyenin güçlenmesini istemeyen büyük devletlerin kim olduğu maalesef kitapta açıklanmamış ancak bu söylemin Türkiyenin dış ticaretinin büyük çoğunluğu yaptığı Avrupa ülkelerine ve ABDye karşı yapıldığı hemen anlaşılabilir. Yazarın hiçbir bilimsel veriye dayanmayan bu tespiti ise neden yaptığı anlaşılmamıştır. Yazarın buna benzer hedeflerine ulaşmak için çıkarları doğrultusunda dost görünmek veyurdumuz üzerinde artık hiçbir gücün hesabı ve olmadığı anlamına gelmez sözleri bilimsel bir ders kitabından çok komplo teorileri üreten siyasi mecmualardan çıkan sözleri anımsatmaktadır.
SONUÇ:
Kitabın tamamında gözlenen nefret dolu söylem, militarist ve devletçi dünya görüşü ve bilimsellikten uzak komplocu dil kitap okur kitlesi üzerinde geri dönüşü olmayan zararlara neden olacaktır. Kemalizm yerine Atatürkçülük, Devrim yerine İnkılâp olarak tanımlamalara yapılan başlıca eleştiriler başta olmak üzere Türk Devrimine getirilen eleştiriler ve devrimcilerin ve bilim insanlarının bunlara cevaplarına hiç yer verilmemesi Atatürkün en büyük korkusu olan Devrimin doktrinsel bir sabit gibi algılanmasına neden olacaktır.
Bilimselliğe ve Atatürkün kendisine ait beyanlardan çok yazarın şahsi kanaatlerine yer veren kitabın okuyucularının bilimsel ve evrensel bir Kemalizm algısına sahip olamayacaklardır. Genel olarak kitapta ve özel olarak incelene Atatürkçülük konulu bölümde resim, şekil ve grafiklerin azlığı, olanların ise konudan bağımsız ve ilgi çekicilikten uzak oluşu, hedef kitle göz önüne alındığıda, kitabın okunabilirliğini azaltmaktadır. Ayrıca daha önce incelenen seafoodplus.info T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabıyla Kemal KARAnın yazdğı Lise T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabının yazarları ve basım evleri farklı olmasına karşı neredeyse aynı hataları tekrarlamaları, kitapların özgünlüğü ve yazarların yazdıklarına hâkimiyetleri hakkında şüphe uyandırmaktadır. Kemal KARAya ait T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük kitabı bu veriler göz önüne alındığında genel olarak başarısız bulunmuştur.
Dr. Selahattin ÖZKAN
Kitapta herhangi bir işaretleme ya da karalama yapılmamıştır, temiz durumdadır. Oz.
Eksen Yayıncılık Sınıf Tarih - İnkılap Tarihi Soru Kitabı 'Yeni Nesil' (2. El), Komisyon tarafından kaleme alınmıştır. Kitap yılında Eksen Yayıncılık tarafından [İstanbul] yayınlanmıştır. sayfadır. Eksen Yayıncılık Sınıf Tarih - İnkılap Tarihi Soru Kitabı 'Yeni Nesil' (2. El) adlı eser Türkçe dilindedir.
Kitap, 19 cm genişliğinde 27 cm yüksekliğindedir.
Kitap KARTON KAPAKLI cilt bilgisi ile yıllar önce eklenmiştir.
Eksen Yayıncılık Sınıf Tarih - İnkılap Tarihi Soru Kitabı 'Yeni Nesil' (2. El) adlı eser, Kitap > Sınav ve Ders Kitapları > Ders Kitapları > Ortaokul, Lise kategorisinde İkinci El olarak satıştadır.
Kondisyon: İyi
Ürün kondisyonları ürün açıklamalarında belirtildiği ve/veya ürün fotoğraflarında görüldüğü gibidir. Açıklamada yer alan veya fotoğrafta görülen üründen farklı nitelikte bir ürün gönderilmesi halinde siparişin iadesi/iptali seafoodplus.info güvencesi ile sağlanabilmektedir.
Kargo Ödeme DurumuAlıcı Öder
Ürün Vamos Kitap tarafından, PTT, Yurtiçi, Aras veya Sendeo Kargoyla gönderilecektir. Kargo ücreti TL dir ve sipariş anında ödenir. Aynı mağazadan veya ortak kargo anlaşmalı mağazalardan bu ürünle birlikte alacağınız diğer ürünler için ek kargo ücreti ödemezsiniz.
Vamos Kitap - Mağaza Hakkında
Merhabalar
Siparişlerinizi Sendeo Kargo ile gönderiyoruz. Tek seferde yaptığınız Lira ve üzeri siparişlerin kargo ücretini biz ödüyoruz. Satın almış olduğunuz ürünleri aynı gün ya da ertesi gün mutlaka kargo firmasına teslim ediyoruz.
Satışa sunduğumuz ürünler hakkında her türlü sorunuzu bize mesaj yolu ile hiç çekinmeden sorabilirsiniz. Mesajlarınızı en kısa süre içerisinde yanıtlamaya çalışıyoruz.
İş yoğunluğumuz nedeniyle, alışverişleriniz sonrası bu platformda bizimle ilgili yaptığınız güzel yorumlara teker teker cevap vermeye pek zamanımız olmuyor maalesef. Bu yüzden; içten olduklarını bildiğimiz ve bizi mutlu eden olumlu yorumlarınız için şimdiden çok teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız. :)