Yağız Pekru
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya biri SSCBnin önderliğinde sosyalist blok ve diğeri ABDnin önderliğinde emperyalist blok olarak ikiye ayrılmıştı. İnönünün cumhurbaşkanı olarak liderlik ettiği Türkiye bu süreçte diğer emperyalist kapitalist ülkeler gibi SSCBnin Nazi haydutluğuyla diz çökmesini beklemiş; diğer ülkeler gibi ya sessiz kalmışlar ya da alttan alta destek olmuşlardı faşist rüzgara. Türkiyede tam olarak bu nokta da Nazi Almanya’sına merminin ham maddesi olan krom sağlamış, SSCB sınırına asker yığmış SSCBnin yıkılacağı günü beklemekteydi. Sovyetler Birliği verdiği kutsal savaşın galibi olunca uluslararası ilişkiler dengesinde bazı paradigmaların değişeceği belliydi. Orak çekiçli bayrak Berlinin kalbine dikilmiş Yugoslavya partizanlar tarafından kurtarılmış, Almanya, Bulgaristan ve Polonya nice ülke Kızıl Ordu tarafından Nazilerden özgürlüğüne kavuşmuşlardı. Avrupanın tam ortasına dikilen sosyalizm bayrağı tekil ulusal siyasetlerde görülen sınıfsal çelişkileri bir anda uluslararası siyasette yansımasını çok daha gözle görülür bir hale getirmişti.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi gittikçe sınıfsal açıdan netleşen uluslararası siyasette Türkiyenin tarafı seçmesinin zamanı birkaç farklı açıdan gelmişti. Birincisi Türkiye Cumhuriyeti ilk yıllarında serbest piyasaya dayalı bir ekonomik model izlediyse de başarılı olamamış sonrasında devletçi ekonomiye dayalı bir modele geçiş yapılmıştır. Bu modelde denk bütçe modeliyle ilerlenirken kısmi olsa da sanayi açısından gözle görülür gelişmeler yaşanmıştır. Burada göz alınması gereken hususlardan birisi bu yatımların önemli bir kısmının Türkiyenin o günlerde bu sanayi alt yapısını kuracak teknik beceriye sahip bir nüfusunun olmaması idi. Bu konuyu Sovyetlerin dostluğu ve sosyalist kuruluşun hızlıca genişlettiği insan kaynağından gelmekteydi. Tüm bu süreçlere rağmen tarihsel politik misyonunun Türkiyeyi sanayi ve teknolojiyle kalkındırması gereken beceriksiz Türkiye burjuvazisi kendi misyonunu gerçekleştirememiştir.
Safların dünya siyasetinin netleştiği bir dönemde bağımsızlıkçı bir hat çizen bu kalkınma modeli uyumsuz kalmış, burjuvazisinin sermaye biriktirme modeli gün geçtikçe ortaya çıkmıştı. Gereken model batılı emperyalist devletlerden destek ve borç alınmasında bulundu. larda bir anlaşmayla ve borçlanmayla ilk adımlarıyla başlayan süreç sonrasında Yunanistandaki partizanları katledilebilmesi için yapılan bir yardıma ortak çıkmak gerekiyordu. Bunun için Türkiyede Marko Paşa, Zincirli Hürriyet dergileri yakıldı, komünistlere karşı yürüyüşler gerçekleştirildi, Ankarada matbaalar basıldı, üniversite hocaları darp edildi. Yani burjuvazinin söylediği şey kısaca Türkiyede komünizm tehdidi vardı.
seçimlerini tartışmalı bir biçimde kazanan CHP sonraki süreçte çoğu sınıf ve sosyal grubun desteğini yitirecekti. Açıkça söylemek gerekirse CHPnin ekonomik söylemleri DP açısından neredeyse hiç farklı içeriklerde değildir. Bu dönemde CHP kendi içerisinde de bir yeniliğe gitmiş daha piyasacı bir döneme hazırlanmıştır. Fakat
Demokrat Parti, açık bir saldırıyla devletçiliğin sektörel örneklerle nasıl bize israf ettirdiğini sürekli vurgulamış hepsinin özel sektöre devrini savunmuştur. CHP burada bir farkla özel sektörü savunurken devlet teşebbüslerinin devrini dile getirmemiştir nitekim DP de bunu yapamayacaktır.
DP, bu tür liberal söylemlerin dışında Türkiyenin demokratikleşme propagandasıyla aydınlar, burjuvalar, köylüler ve işçilerden destek alabilmişti. Nitekim DP, sonra da her sağ partinin yapacağı gibi bunların hiçbirini gerçekleştirmedi.
Seçime giderken Türkiyedeki yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak Milli Koruma Kanununun çıkması uygulanmasa da burjuvaziyi ürkütmüştü ve rüzgarı iyiden iyiye DPye çevirmişti.
DPnin demokratikleşme konusundaki temel eleştirileri devlet radyosunda eşit bir propaganda hakkıydı. Bunu seçimlerine giderken elde edebilmiştir. Bir diğer konu ise açık oy gizli tasniftir. Bu konu seçimlerin halkın sandık sayımlarında gözlemci olarak kalmasını sağlamıştı.
Seçim bittiğinde %50 oy alan DPnin sandalye sayısı olurken %40 alan CHPnin sandalye sayısı 69 kalacaktı. Bu kendinden emin kazanacağına inanan CHPnin getirdiği seçim yasası sonucu yaşanıyordu.
DPnin ilk yılları
yıllarını açımlamadan evvel Adnan Menderesin Meclis’teki başbakan olarak ilk konuşmasında güdecekleri politikayı dört madde olarak sıraladığı konuşmayı şuraya nakletmeliyim.
1. Bütün devlet hizmetlerinin görülmesinde azami tasarruf zihniyetiyle hareket ederek devlet masraf ve külfetlerini asgariye indirmek ve devlet bütçelerini iktisadi bünye taktiğiyle mütenasip ve hakiki manasıyla muvazeneli bir hale getirmek. Ancak bu suretledir ki iktisadi bünye ferahlığa kavuşturulmuş ve yarının iktisadi refahı ve mali istikrarı teminat altına alınmış olacaktır.
2. İktisadi cihazlanmamızı süratlendirmek. Bu maksatla· A) Bütçede envestisman (yatırım) mahiyetinde olan kısmı, mümkün olduğu kadar genişletmek ve bunun dışındaki bütün imkanlarımızı da yalnız ve yalnız istihsale matuf mevzilere tevcih etmek; B) Hususi teşebbüsün kendini hukuki ve fiili emniyet altında hissetmesini sağlayacak bütün tedbirleri almak ve onun süratle gelişmesine yardım etmek, C) Memlekette mevcut sermayenin istihsale akmasını kolaylaştırmak, Ç) Yabancı teşebbüs sermaye ve tekniğinden geniş ölçüde faydalanabilmenin şartlarını tahakkuk ettirmek ve icaplarını yerine getirmek.
3. İktisadi cihazlarımız için devlet bütçesinden envestisman mahiyetinde ayrılacak tahsisatı memleketimizin tabii şartları göz önünde bulundurularak vücuda getirilecek bir plana bağlamak.
4. İstihsal hayatını devletin zararlı müdahalelerinden ve her çeşit bürokratik engellerden kurtarmak.
Buradan da anlaşılacağı üzere DP iktidarın temel amacı Türkiye pazarının emperyalizmle entegrasyonunu sağlamak. Türkiye pazarını genişletmek ve daha fazla ticari ürün üretimi arttırmak olarak okunabilir. Bu sefer DP bu dediklerinin neredeyse tamamını bu dört yıl içinde gerçekleştirmiş oldu.
Bu yıllarda ABD emperyalizmiyle girilen ilişkiler sayesinde açılan kredi ve yardımlarla birlikte tarımda mekanizasyon artmış buna bağlı olarak tarımsal üretim tarım topraklarının genişlemesine bağlı olarak büyümüştür. Buradaki temel mesele yılında CHP iktidarında yasalaşan Köylüyü Topraklandırma Kanunu uygulanmıştır. Ne garip ki o dönem toprak ağası Adnan Menderes bu kanunun en azılı muhalifiydi. Mekanizasyon nedeniyle kiracı köylülere ihtiyaç kalmamış bu topraksız köylüler devlet hazinesinden topraklandırılmıştır. Buna bağlı olarak köyde iş gücüne olan ihtiyaç azalmıştır. Bu iş gücü fazlası ilk başta geçici iş gücü olarak şehirlere göç etmiş bu şehirlerin etrafında gecekondulaşma yaşanmaya başlanmıştır. Bu merkezler git gide yedek parçaları bulunmayan ithal malları ikame edecek hafif bir sanayi koluna dönüşmüş bu ithal ikameci mantık e kadar Türkiyenin dışa bağımlılığı ve döviz krizlerinin ve siyasi bağımlılığın temeli olacaktı.
Yine bu dönem yabancı sermayenin girişi ve önceki CHP iktidarının savaş zamanı biriktirdiği yedek akçelerin bozdurulması yani genişlemeci bir yaklaşımla piyasa para bolluğu tatmıştır. Bu da uzun yıllar CHPnin kıtlık, DPnin ise bolluk demek olduğu akıllara kazıyacaktı.
Bu bolluk döneminde DP iktidarı altyapı yatırımlarına önem vermiş. ABD tavsiyesiyle karayolları yapılmış ve böyle Türkiye pazarı kendi içinde genişleme imkanı bulurken köylü de yalnızca tüketmek için değil iç ve dış pazara satabilmek için üretir olmuştu.
Nitekim lere doğru ithal ikameci bu model artık borcu borçla kapamak durumunu alınca DP için yöntemlerde değişmeye başlamış oldu. Milli Koruma Kanunu tekrardan gündeme gelmiş oldu.
NATOya Giriş
DP, ABD emperyalizmi ile ilişkiler konusunda CHPnin programıyla pek de çelişki içerisine girmemiştir. CHPnin ABD ile olan ilişki yukarıda anlatılırken DP iktidarı döneminde CHPnin DPye ABD ile ilişkiler konusundaki eleştirileri ise ilginçtir. Türkiye, Korede sıkışan Amerikan askerlerini korumak için savaşa dahil edilirken CHPnin eleştirisi bu konuya bunun bir savaş ilanı olduğu bundan dolayı meclisten geçmesi gerektiğini söylemiştir. Açık bir şekilde söylersek anayasaya aykırılık gereği. Ki bu söylem DP iktidarının sonun artık ciddiyet kazanacaktı.
Bu dönemde Türk Barışseverler Cemiyeti savaş karşıtı tek tutumu alarak doğruda duracaktı. DPnin pek çok kez eleştirdiği kanunlarla şimdi Behice Boranları tutukluyor ve iktidarının sonuna dek neredeyse hiç bir sol unsurun ayakları üzerine doğrulmasına izin vermiyordu.
Kore Savaşı sonrası Türk askeri memlekete prangalarıyla Silverstar kahramanlık nişanlarıyla döneceklerdi. Çok geçmeden Yunanistan ve Türkiye NATOya davet edilecek ve üye olacaklardı. Böylece Türkiye, ABDnin SSCBye karşı ileri karakolu olma görevini kabul etmiş oluyordu. DP ise bu dönemde CHPyi NATOya girememekle ve beceriksizlikle suçluyordu.
DPnin Dış Politikanın İç Politikaya Yansıması
Kore Savaşıyla birlikte tam boy Amerikan yanlısı olmayı karara vardıran DP hükümeti, dış politikanın iç politikaya yansıması anti komünizmde somutlamıştır. Toplumsal meşruiyeti açısından genel af ilan eden DP hükumeti Nazım Hikmeti de serbest bırakmış oldu. Fakat içeri anti komünist cemaat öylesine havlıyordu ki yapılan toplantılara baskınlar, gazetelerin toplatılması sonucu sol nefes dahi alamaz haldeydi. Nazımın telefonlarının dinlenmesi de Sabahattin Alinin öldürülmesi de Nazım Hikmet için büyük bir tehlikenin yaklaştığının habercisiydi, İstanbuldan Karadeniz’e açılarak Romanyaya gitmek zorunda kaldı.
Türkiyenin NATO üyeliği sürecinde nasıl Yunanistandan geri kalmaz bir durumda komünizm tehdidi altında olmasını göstermesi gerekiyordu. Bundan kaynaklı Sevim Tarı (Belli) Marsilyaya gitmek üzereyken yakalanır ve bu süreç TKP kadrolarına sanki bir suçmuş gibi komünistlik suçlaması yapılır. TKP kadroları hapishanelerde işkence edilir. tevkifatı adını verdiğimiz süreçte Türkiyenin anti-komünist siyaseti gittikçe politikası renk çalıyordu.
Sovyet Birliğine karşıt Balkanlarda denge arayan kapitalizm Yugoslavyadan umduğunu bulamayınca Türkiye Yunanistan’la anlaşmış ve bu dönem için sanki bir devletiz gibi söylemlerde bulunmuşlardır. Evet anti komünizm ve Amerikancılık Venizelos ve Menderesi birleştirmişti.
Eisenhower Doktrini sonra Menderes hükumeti, Suriyenin SSCBye yakınlaşmasıyla birlikte Suriye sınırına asker yığmış ve NATO konferansında Orta Doğuda komünizm tehdidine karşın ne yapılması gerektiğini anlatıyordu.
DP döneminde demokratikleşmeyen Türkiye
DP, seçimlerinde çok uzun bir dönem demokratikleşme yolunda atılacak adımları sayıyordu. Seçim sistemi, devlet radyosu, bürokrasi, sendikal haklar gibi konularda uzun tiratlar attı DPliler. İstisnasız her sağ liberal parti gibi DP de piyasacı ekonomi vaadi dışında hiçbir demokratik açılımı yapmadı. Fakat bugün liberallerin dediği gibi iktidarın toksit bir yapısı olmasından ziyade burjuvazinin gericileşen yönünü görmemeleri onları karmaşık psikoanalizlere itse de açık olan Türkiye kapitalizminin ihtiyaçlarıydı. Bu yapı Türkiye ekonomisi dar boğaza girdikçe de erken seçime girdi. İktidarının son yıllarına doğru da Vatan Cephesini kurdurttu. Bu dönemin temel özelliği gazetelerin sansürden bem beyaz çıktığı, radyolarda DP propagandası ve Vatan Cephesine katılanların okunmasından dolayı Radyo Dinlemeyenler Cemiyeti dahi kurulmuştur. Bu dönem ilerledikçe DP içinden ayrılıklar baş gösterdi. Ayrılan milletvekilleri Hürriyet Partisini kurdular. CHP ile ittifak arayışında olan HP, DPnin ittifak unsurunu seçimlerde tek listeden girmesini engellemesiyle HP CHPye katılmış oldu.
Aşağıdaki bildiriyi üç muhalefet partisi birlikte yayınlamıştır.
1. Vatandaş hak ve hürriyetleri ile ilgili anayasa hükümlerinin daha sarih ve teminatlı bir hale getirilmesi suretiyle bu hak ve hürriyetlerin hususi kanunlarla zedelenmesinin önlenmesi.
2. Anayasaya aykırı mevzuatın çıkmasına ve tatbik edilmesine mani olmak üzere siyasi kuvvetlerin dışında kalacak bir Anayasa Mahkemesinin kurulması.
3. Mahkeme istiklali ve hakim teminatının bir anayasa müessesesi haline getirilmesi suretiyle muhkem esaslara bağlanması.
4. İki meclis sisteminin kabulü ile teşrii faaliyetin muvazene unsuruna kavuşturulması.
5. Teşrii kuvvetin icra kuvveti üzerindeki murakabesinin tecrübelerin gösterdiği bir selamet hududu içinde gereği gibi işlemesini sağlayacak değişikliklerin yapılması.
Yukarıdaki maddelerden anlaşıldığı üzere artık Türkiye kapitalizminin acil ihtiyaçları gözle görülür hale gelmiştir. 27 Mayıs darbesiyle görüleceği üzere yapılan yeni anayasanın bu basamaklar üzerine kurulması önemlidir. Milli Birlik Komitesinin anayasa yapımını Sıddık Sami Onar, Tarık Zafer Tuna’ya gibi isimlere verilmesinden kaynaklı bu siyasal atmosferin etkisiyle yapıldığı söylenebilir. Fakat yalnızca bu etkiyi görmek mübalağa olurdu.
ABSTRACT In the first part of this theses, the words of propaganda and perception have been examined from a conceptual point of view. In the second part, propaganda tools and mass communication are discussed. In the the third chapter, the propaganda history is examined. In the period of Coalition in Turkey, which is the main topic of our thesis since the fourth chapter, the topic of political perception and propaganda has begun to be discussed. The fifth section of the thesis was formed under the heading 'Political Propaganda in the Period of Coalition Governments in terms of Methods, Media Tools'. In this context, propaganda tools such as cinema, television-radio, wall writings, books, newspapers, magazines, brochures and posters which were influential in the period were evaluated. This is the first time that Turkey has encountered television broadcasting. Within the same chapter, the way in which the propagation of the structure propaganda in Turkey has been carefully considered. This issue has been carefully addressed since propaganda through representation is an important method. Between and , it was tried to show how education was sacrificed to funduszeue.info the years political advertising started in Turkey. For this reason, popular music was first used in the propaganda work of political parties. For this reason, a separate sub-title has been opened for music. The rallies and walks were a method of political propaganda that political groups frequently resorted to between The most remarkable part of this chapter is that we think that the title is "Propaganda Against the Destruction of the Hope Perception of Ecevit". In the sixth part, the political perception issue was dealt with during the Coalition Governments' period. The information we have obtained as a result of oral history studies has been evaluated under the heading "The Present Perception of Those Today's Youngsters About Those Days". It has been researched how the reaction of the political actors of Ecevit, Demirel, Erbakan and Turkes occurred. In the last part of the thesis, local mayor or deputy from went out of the way and tried to illustrate the local propaganda issue. ÖZET Çalışmamızın Birinci Bölümde propaganda ve algı sözcükleri kavramsal açıdan incelenmiştir. Propaganda türleri ve etkileri üzerinde durulmuştur. Algının nasıl oluştuğu sorusu ele alınmıştır. İkinci Bölümde propaganda araçları ve kitle iletişimi konusu ele alınmıştır. Kitap, yapı gibi geleneksel propaganda araçları incelemiştir. Fotoğraf, sinema, radyo, TV gibi kitle iletişim araçları açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü Bölümde propaganda geçmişi irdelenmiştir. Dördüncü bölümden itibaren tezimizin asıl konusu olan Türkiye’de Koalisyonlar Döneminde Siyasal Algı ve Propaganda konusu tartışılmaya başlanmıştır. Tezin beşinci bölümü ‘Yöntemleri, Medya Araçları Açısından Koalisyon Hükümetleri Döneminde Siyasi Propaganda’ başlığı altında oluşturulmuştur. Bu bağlamda dönemde etkili olmuş sinema, televizyon-radyo, duvar yazıları, kitap, gazete, dergi, broşür, afiş gibi propaganda araçları değerlendirilmiştir. Türkiye televizyon yayıncılığıyla ilk kez bu dönem karşılaşmıştır. Aynı bölüm içerisinde Türkiye’deki yapı propagandasının işleme biçimine dikkatle bakılmıştır. Temsil yoluyla propaganda önemli bir yöntem olduğu için bu konunun üzerinde özenle durulmuştur. arasında eğitimin nasıl propagandaya feda edildiği gözler önüne serilmeye çabalanmıştır. Türkiye’de arası siyasi reklamcılığın başladığı yıllardır. Bu nedenle popüler müzikler ilk kez siyasi partilerin propaganda çalışmalarında kullanılmıştır. Bu tip sebeplerle müzik konusuna ayrı bir alt başlık açılmıştır. Mitingler, yürüyüşler arasında siyasi gurupların sıklıkla başvurdukları bir siyasi propaganda yöntemi olmuştur. Bu bölümde en dikkat çekici başlığın “Ecevit’e Dair Umut Algısının Yıkımına Dönük Karşı Propaganda” olduğunu düşünmekteyiz. Tezin altıncı bölümünde Koalisyon Hükümetleri döneminde siyasi algı konusu ele alınmıştır. Sözlü tarih çalışmaları sonucu elde ettiğimiz bilgiler, “O Dönemin Gençlerinin O Günlere Dair Şimdiki Algısı” başlığı altında değerlendirilmiştir. Dönemin siyasi aktörleri Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş’e dair nasıl bir algının ortaya çıktığı araştırılmıştır. Elbette bu aktörler hakkında farklı kesimler farklı algı geliştirmiştir. Tezin son kısmında arası belediye başkanlığı veya milletvekilliği yapmış kişilerden yola çıkarak yerel propaganda konusu örneklenmeye çalışılmıştır. Bunun için üç örnek seçilmiştir. Bunlardan ilki araseçimlerinde Aydın’dan AP’den vekil seçilen Selahattin Acar’dır. Bu araseçim sonuçlarının Ecevit hükümetinin istifasına yol açtığı hatırlanacak olursa seçimimizin yerinde olduğunu düşünebiliriz. Genel Seçimlerinde Ecevit liderliğindeki CHP tarihinin en yüksek oyunu alır. Bu durum yerel seçimlerde de görülür. AP, kendisinin kalesi kabul edilen Aydın’ın bir ilçesi hariç tamamında seçimi kaybeder. Bu seçimlerde belediye başkanı olan Muhterem Ağababaoğlu ile Ahmet Zencirci’nin propaganda çalışmaları değerlendirilerek bölüm sonlanmıştır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası