cicekli siirler yazmama kiziyorsunuz / Şiir Dünyası-1 - Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım! - Wattpad

Cicekli Siirler Yazmama Kiziyorsunuz

cicekli siirler yazmama kiziyorsunuz

'Zenciler prensesi olacağım.
Hayat işte asıl o zaman başlayacak.'
Pippi Uzunçorap

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Fakat korkuyorum. Birazdan da
Kırküç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!

'Gün akşam oldu' diyorum
Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
Cam kırıkları yiyorlar
Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
Rengarenk yap-boz parçacıkları
Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
Hayır,sanırım sabahı bekleyemem
Bilmiyorum.
İnsanlar rüyalarım acilen anlatmalı.

Ondört yaşındaydı ruhum bayım
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
O ara içimde çiçeklerden oluşmuş
bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
Sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.
Kaçmaya çalıştım. Olmadı.
Bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı
Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
Neyse işte
Ben her filmi hatırlarım
Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
'Sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.
Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar
Onu da mutlaka hatırlardım.
İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
Bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım
Büyük yelkenler de
Büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
İşte az önce bir karabatak daldı suya
Bir süredir de kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Didem Madak
Kayıt Tarihi :

© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Asıl mesleği avukatlık olup kendini en yasadışı kelimelerde bulan şair Didem Madak’ın ölümünün 7. yılı bugün.

Süper enginarların, yaldızlı çokomel kağıtlarının, kahverengi çaydanlıkların, yüreğinin yarısı çocukluğunda kalanların, sardunyaların ama en çok da kedilerin ah’ı var havanın ağırlığında.

Bıraktığından çok daha iyi bir yerde değiliz şimdi. O zaman yaşadığın önce içine sonra dışına kapanma halini yedi yıldır her gün biraz daha sindirerek yaşadık. Ortasını bulamadık hayatın, en yalnız yerlerimizden habire kanatıldık.

İyi ki gölgesine razı bir fesleğen olmadın. İyi ki darmadağın gövdeni cübben yerine çiçekli perdeler arkasına sakladın.

Vişne kokulu bahçelerde ruhunda ve ruhumuzda çiçekler açsın diye dalgınlığımızda kaybolmana müsaade edemedik.

10 şiirinle anıyoruz

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!

"Zenciler prensesi olacağım.

Hayat işte asıl o zaman başlayacak"

Pippi Uzunçorap

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırk üç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

On dört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir "eşya toplayıcısıyım" bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila

Seni sevince pazara çıktım sevinçten

Enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan

Oturup ağladım sonra, şaşırdın.

Bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.

Canımın acısıydın.

Biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü

boşaltmış gibi

Seni sevince kıpırdayan her şiiri

Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.

Sonra gittin.

Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.

Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini

Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.

Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.

Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım

Sonra gittin.

Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.

Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.

Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.

Söz dedim, söz verdim.

Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.

Güneşi özledim, sonra seni

Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım

Ah’lar Ağacı

Güçlü bir el silkeledi beni sonra

Sanırım Tanrı’nın eliydi.

Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.

Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,

Çok şey görmüşüm gibi,

Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,

Ahdedim sonra. Ah!

Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:

Olanlar oldu tanrım

Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!

Kaybolmak istemiştim bir zamanlar

Kapının arkasında yokum demiştim

Ve divanın altında da.

Bulamazsınız ki artık beni,

Hayatın ortasında.

Kaybolmak istemiştim bir zamanlar

Beni kimse bulamazdı

Tanrı’nın arkasına saklansam.

O Kocamandı, en kocamandı o.

Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.

Bir zamanlar kendimi

Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.

Kaç metredir benim yokluğum?

Benden daha çok var sanmıştım.

Benim yokluğumdan dünyaya

Bir elbise çıkar sanmıştım.

Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan

Sonunda ben de alıştım.

Ahdedim sonra, Ah!

İç ses, diye söylendim

Ve ah dedim sonra,

Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.

Bıçağın ucundaydı insanların hafızası

‘İnsan unutandır

ve insan unutulmaya mahkum olandır.’

Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah!

Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,

Ulaşılamazdı,

Sen sarılmak istesen ona,

O sana sarılmazdı.

Ne çok dikenin vardı Tanrım!

Ne çok isterdim,

Sana sarılamazdım.

Ve şöyle derdim o zaman: Ah!

Ahlat ahların ağacıydı,

Yaşlanmaya başlayanların,

İtiraf edilememiş aşkların,

Evde kalmış kızların.

Ahlat ahların ağacıydı,

Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,

Öyleydi işte.

Ve etimoloji Eti’lerden kalma

Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam.

Ve yanılmıyorsam yalnız insanların,

Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman.

Mesela o zamanlar

Mutsuz olduğunda insanlar,

Yok olurmuş bazı dakikalar.

Vasiyetimdir:

Dalgınlığınıza gelmek istiyorum

Ve kaybolmak o dalgınlıkta.

Ya siz,

Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?

Nasıldı

Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?

Annem çok sevinmelerin kadınıydı.

Bazen sevinince annem gibi,

Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.

Annem çok sevinmelerin kadınıydı,

Sıcak yemeklerin.

Başına diktikleri o taş,

Ne zaman dokunsam soğuktur oysa.

Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz.

Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,

Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.

Yıllarca biriktirdim

rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında.

Aşık olduğumda,

Çikolata kokardı kırmızı yazgım.

hayatıma hayat diyemem artık.

sarı yazgım her sonbahar onu

biraz daha fazla, ömür yaptı.

Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.

Kara yazgımı şimdi kim bilir

Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım?

Ah.. dedim sonra. Ah!

Bir zamanlar meydan okumak isterdim.

Kaç meydanını okudum da bu hayatın.

Yalnızca iki harfini öğrendim:

AH!

Ah benim nergis kokulu cehaletim

Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda

Anlatmak isterdin kendini durmadan

Bir bardağa bile olsa.

Ne diyecektin, ne söyleyecektin

Şairlerin şahı olsan,

Bir AH’dan başka.

Ah benim nergis kokulu cehaletim

Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.

AH!

Vasiyetimdir:

Bin ahımın hakkı toprağa kalsın

Ağlayan Kaya

Cennete gitmek isterdim otostopla,

Cinnete kadardı tüm yollar oysa,

Tüm hayatı okşamak isterdim kedilerin şahsında

Tüm sarı, tüm kara, tüm yumuşak.

Cesaret sanırım bir çeşit esaretti,

Iskat edilmekti mirastan

Tüm malvarlığını veremli kıza bırakmak

Ananın vasiyetini çekirdek külahı olarak kullanmak

Korkuyorum ama artık

Hadi alkışlayın!

Cesaretim bir süredir gözaltında

İhzar müzekkeremi kendim yazdım

Tehlikeli sayılmam artık.

Kalbimin kalın kitabının arasında kuruttum

Onu orada

Beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.

Kalbim!

Şiirimin Hacer’ül esved taşı

Hadi ama baylar,

Bakın kaldıramıyorum,

Yardım edin de şunu yerine koyalım.

Hay!

Keşke susmanın muhabbet kuşu olaydım.

Prens de bulamaz beni artık.

Hayata söyleyin bundan sonra gitsin

Anlamını masallarda arasın

Hay!

Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım

Da çiçekler açsın ruhunuz.

Hadi alkışlayın!

Biliyorum hala biraz safım

Kaç zamandan

Bu akşam ruhuma uygun, mavi

taftadan bir tuvalet giydim, Aylâ Abla

Anlatacaklarını en rüküş kalbinle

Anlat Aylâ Abla

Ben de göğsüme kırmızı bir gül takarım.

Kaç zamandan beri saate bakıp bakıp

saçlarını tarıyorsun

Kaç zamandır şu hayata

bir oldu bitti gözüyle bakıyorsun.

Sen sanki bir denizin dibinde

bir balıkla öpüşüyorsun Aylâ Abla.

Hep bir mucizenin alt katında yaşıyorsun.

Keşke yağmura biraz daha yakın dursan

Kedilerin gıdılarına dokunsan

Keşke biraz illegal olsan Aylâ Abla.

Hayatıma kâkül kessem, cinayetler işlesem

bana yakışır mı Aylâ Abla?

Yağmur ve çilingir

Güneşin kelimeleri yuvarlayarak konuştuğu bir

sabah. manzara kesat. radyoda eski bir şarkı.

şarkı eski ve tuhaf. kedilerin hasılatı

topladıkları bir çöplük. kavga, kıyamet

şimdi fotoğraf çekilsek gözlerimiz

bulutlu çıkar. baharın en hırpani

kadrosu arkamızda; uçurtmalar, kediler ve aşk.

şimdi her fotoğrafta defolu bir kelebek

uçar. şimdi her fotoğraf bizi dışlar,

nisansız ve insansız bir sabah. ne yapsa,

anlamaz insanın dilinden yağmur. ne yapar

açamaz kilitlenen aşkları bu zavallı çilingir,

ücra günler büyük harflerle başlar.

insan ıslansa biraz aklından kuş sürüleri mi

taşar? bıraksak biz belki bir fesleğen anlar

Enkaz kaldırma çalışmaları

Bir tezgahtar parçasıyım ben

Kendime alıştım bodrum katlarında

Geceleri yokluğum karşıladı beni

Kuru yapraklar sererdi merdivenlerine

Acıklı sözler kraliçesiyim ben

Yağmur bir daktilo kız kadar hızlı

Hızlı daha hızlı

Fazla vaktim kalmadı

Artık ifadem alınmalı.

Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!

Beni bir sutyen lastiğiyle asın.

İnanın kendimin

“Yokluğunda çok kitap okudum”

Bana birkaç hayati meseleyi ödünç ver kalbim

Görüş günlerinde seninle konuşabilmem için.

Kalbim neden ben?

Sırf sevinsin diye seni bir kere bile

Elinden tutup parka götürmedim.

Bekleyin, bekleyin geliyorum!

Melankoli ve kolonya şişesi

Hayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor

Poşet süt

bana artık büyü diyorlar füsun

artık büyüyüm, bilmiyorlar.

ükemin yürüyen caddelerinde acılarımızın kaynağını araştırıyorum

neyse o olan rüya kedileri satıyorlar bakkalda,

çay içme vasfı olan ve rengini çaydan alan rüya kedileri

bilmem nasıl ikna oluyorum böyle bir kedi almaya

çok soğuk günlerde çayçen çayçen diye bağrılan yerlerde

çay içen bir süt dökmüş oluyorum

hüzün diyorlar bazı şairler nedense buna.

ismini pohpoh koyayım bari diyorum yalaka rüya kedimin

gerçek hayat kaptanı bir sevgilim oluyor uzaklarda

onu düşünüyorum burnumdan dumanlar çıkararak

küstüğümde gözlerinden öpebilmek için dünyanın füsun

ismimle doğduğuma inanıyorum isminden

artık başkalarına yalnızca komik rüyalarımı anlatıyorum.

doğururken geçenlerde

çok sancım vardı, bişey olmadı.

bana bişey olmaz, artık…

büyüyüm ben füsun

Pulbiber Mahallesi tarihi

Mahallemizde fazla aşk, fazla kediyi, fazla kedi fazla felaketi kovalardı.

Havaya ateş eden tabancalardı isli binalar.

Herkes şiir kişisiydi, Zeyna şiir kedisi

Gözleri fotoğraflarda kırmızı çıkan bir albino

Herkesin badiresi vardı, herkesin felaketi

Alışverişlerde bir badireye iki felaket trampa.

Bir deliydi mahallemiz ilaçlarını içmeyi unutmuş

Mahallenin sapığı mantosunun önünü açıp

Düşlerinin pul pul dökülen derisini gösterdi Leman’a

Minör hayatların majör depresyonu,

Eklem yerlerinde iyileşmezdi egzama.

Komşulaar… Komşular! Yetişin ritmimi bozdular.

“Sus kıııızz somyanın yayı mı fırladı bir tarafına…”

Mahallemizde her şey grafiti sanatına hizmet ediyordu

Sprey boya kusardı duvarlarımız sabahları

“Çöp tenikesini orozpu karı gibi gezdirme lan”

Şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti.

Acılarınızın karnı bahar olmuş madam dedi Zeyna!

Kelimeler içimde film çeviriyorlardı

Karnımdan şarkılar çıkacak Zeyna dedim

Karnımdan ışıklar…

Bu son derece acıklı durum için ne yapabiliriz Zeyna?

Elleri titreyen Türkan Şoray için ne yapabiliriz,

Leğende çırpınıp duran balıklar için?

Ay böyle tencere kapağı gibi yuvarlanırken sokakta

Ortalığa çeki düzen verecek bir kadın lazım

Önce acısını almak,

Şerit şerit soymak, sonra bekletmek biraz tuzlu suda…

Kara sularını akıtmak lazım.

Bunlar bizim tariflerimiz, mahallemizin

Kim koklasa hayat pişirmiş bu kızları der.

Dünyaya bir kadın eli değse Zeyna!

Şöyle ağır bir hali gibi çırpılsa

Tozlar havalansa…

Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Alt katında uyumayı bir ranzanın

Üst katında çocukluğum

Kağıttan gemiler yaptım kalbimden

Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.

Aşk diyorsunuz,

limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Kimi gün öylesine yalnızdım

Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.

Annem

Ki beyaz bir kadındır

Ölüsünü şiirle yıkadım.

Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım

Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Acının ortasında acısız olmayı,

Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.

Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.

Aşk diyorsunuz ya,

İşte orda durun bayım

Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım

Kendimin ucunda

Öyle ıslak,

Öyle kötü kokan,

Yırtık ve perişan

Didem Madak hakkında

Avukat, yazar, şair.

8 Nisan ’te İzmir’de doğdu. 24 Temmuz ’de İstanbul’da kanser nedeniyle hayatını kaybetti.

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Şiirleri Öküz, Ludingirra ve Sombahar dergilerinde yayımlandı.

İlk kitabı olan Grapon Kâğıtları İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandı. Ardından Ah’lar Ağacı ve Pulbiber Mahallesi adlı iki şiir kitabı daha yazdı.

(TP)

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım! lyrics

'Zenciler prensesi olacağım.

Hayat işte asıl o zaman başlayacak.'

Pippi Uzunçorap

 

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.

Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.

Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor

Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.

Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırküç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

 

'Gün akşam oldu' diyorum

Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara

Cam kırıkları yiyorlar

Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde

Rengarenk yap-boz parçacıkları

Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.

Hayır,sanırım sabahı bekleyemem

Bilmiyorum.

İnsanlar rüyalarım acilen anlatmalı.

 

Ondört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

O ara içimde çiçeklerden oluşmuş

bir silahsız kuvvet ablukaya alındı

Sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.

Kaçmaya çalıştım. Olmadı.

Bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı

Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.

Neyse işte

Ben her filmi hatırlarım

Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.

'Sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.

Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar

Onu da mutlaka hatırlardım.

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.

 

Büyük gemiler de yok artık bayım

Büyük yelkenler de

Büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.

İşte az önce bir karabatak daldı suya

Bir süredir de kayıp

Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası