ezhel sosis ve salam indir / Sosis Ve Salam mp3 indir

Ezhel Sosis Ve Salam Indir

ezhel sosis ve salam indir

‘Rap savaşları’nda kim haklı?

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Norm Ender, yeni nesil rap’çileri karşısına aldı. Ezhel ve Ben Fero gibi anaakımda gitgide yükselen yıldızların yanında, Ceza ve Killa Hakan gibi ikonlar da ‘hip hop elden gidiyor’ tartışmasının ortasında. ‘Diss’ kültürü, ‘hangi Türkçe rap’ kavgasında yeni bir boyut alıyor.

Haberin Devamı

Bir süredir rap ortamlarından uzak kalan Norm Ender’i bugünlerde rahatsız eden bir şeyler var. Yokluğunda civcivlenen hip hop âlemine ders verme niyetiyle yazılan ‘Mekânın Sahibi’ şarkısı, ‘diss’ mevzuunu yeniden canlandırdı.
En retro haline vâkıf olan eski topraklar, bu diss olayının sahnede ‘freestyle’ından ekip ve plak şirketi ordusuyla albüm albüm yüklenme versiyonuna kadar her halini iyi hatırlar.
Sagopa Kajmer-Ceza, Kolera-Ayben, Sansar Salvo ve Kadıköy Acil olayları, Fuat vs. yeni çıkan bütün ‘bebeler’ derken şimdi Kadıköy’de birbirine girenler, No.1’i küstürenler, Khontkar’ı darp edenler diye kavga sürüyor.
Fakat Norm Ender’in kişisel husumetlerden öte, daha ulvi bir görevle, kendine ‘kral’ diyen ‘kitle’si tarafından hepimizi Ben Fero’dan kurtarmak için gönderilmiş gibi bir hali var.
Ender, Ben Fero ve Ezhel gibi popüler rap’çilerin işin özünü kaçırdığını, toplumsal mesajdan, rap’in ruhunu şekillendiren isyandan, yerel, kişisel hikâyelerden ve dolayısıyla samimiyetten uzaklaşıp ‘nesnelleştiğini’ iddia ediyor.
‘Mekânın Sahibi’ klibinde, “Onlara ayna tuttum” dediği ilk 1 dakika 48 saniye boyunca Ben Fero videolarıyla, Ezhel’in “Sosis ve salam” ve “Polisten kaç” sözleriyle, Burry Soprano’nun ‘Mary Jane’iyle dalga geçiyor.
Eski babalar huzursuz
Bu, ‘eski okul’ rap’çilerde genel bir huzursuzluk. Yeni kuşağın popülaritesini artırmasıyla Fuat Ergin gibi abilerin de cıkcıkladığı, ‘fazla eğlendiniz gençler’ tavrı seziliyor.
Özellikle ‘trap’ türünün yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan bu “Milli rap’imiz elden gidiyor” kaygısı bir tek Norm Ender’e özgü değil.
İşin tuhaf yanı, ’larda Atlanta sokaklarında torbacıların, müptezellerin evinden sokağa yayılan müzik türünün Türkçe rap’e sızmasının lordlar kamarasını rahatsız etmesi.
Türkçe rap de Gesi Bağları’nda doğmadığına, Amerika’nın tam kalbinden Run DMC’lerle, 2Pac’larla bizim buralara ulaştığına göre, ‘Çok Amerikanlaştınız’ tartışmasında bir tutarsızlık var gibi duruyor.
Son zamanlarda Ezhel gibi inanılmaz taze, kendine has bir üslupla ilham verici etkisi su götürmez bir yetenek varken, yeniye toleransın dozunu yükseltmek lazım.
Üstelik mevzu yerelleşme olunca bu bereketli çeşitlilik ortamı arabesk rap’inden trap’ine, melankoliğinden ‘kop kop’çuluğa, en yasaklı politik duruşundan en ayyaş uyuşukluğa geniş bir skalaya izin veriyor.
’lerin başındaki Sagopa-Ceza-Fuat-Killa Hakan hâkimiyetinin kırılmasına en çok bu işi yapanlar sevinmeli. Norm Ender ve Ezhel/Ben Fero atışması yine de bu işin şanından. ‘Diss’lemesiz, kardeş kardeş rap’çiliğin de pek tadı yok.
Her ne kadar Ceza, Ben Fero, Ezhel ve Killa Hakan’ın son şarkısı ‘Fight Kulüp’ün, ‘Mekânın Sahibi’nden bir ay önce kaydedildiği ve Ender’e cevapla ilgisi olmadığı defalarca açıklansa da, Ezhel’in son teklisi ‘Lolo’nun da ‘Fight Kulüp’ün de cevap olmasını istiyor insan. Bu sataşmalar kanlı bıçaklı olmadıkça rap’i besliyor, lafı gediğine oturtmak en çok hip hop’ın çocuklarına yakışıyor.
Rap terimleri
sözlüğü
Rap: ‘Rhythm and poetry’ (Ritm ve şiir) kelimelerinin kısaltması.
Diss: İngilizce ‘dissrespect’ (saygı duymama) kelimesinin kısaltılmış hali. Rap dünyasındaki sataşmalar, atışmalar, göndermeler için kullanılıyor.
Freestyle: Doğaçlama rap.
Flex atmak: Ustalık isteyen, sözleri seri bir şekilde arka arkaya dizme sanatı. Ceza, iyi örneklerinden biri.
Flow: İngilizce ‘akış’ anlamına geliyor. Ritm ve sözlerin uyumunu; söyleyenin tempoya, duraklara hâkimiyetini tanımlamak için kullanılıyor.
Autotune: Sesteki detoneleri düzeltmek için kullanılan sistem. Ezhel örneğinde olduğu gibi, bilerek sesin doğallığını bozan, mekanikleştiren kullanımıyla da popüler bir stil yarattı.
BPM: ‘Beats per minute’; dakika başına ritm.
Hater: Genellikle rap yıldızlarının kendilerini sevmeyen, eleştiren, diss’leyen fanları, rakipleri için kullandığı, ‘nefret edenler’ anlamına gelen söz.
Trap: Atlanta doğumlu, tekdüze ritmlere dayalı rap türü. Ben Fero’nun ‘hıdıdıdı hıdıdıdı’ diye tanımladığı stil, dünyada Migos gibi grupların kullanımıyla popülerleşti.
Unutulmaz atışmalar
Fuat Ergin-Sagopa Kajmer: Playback yapma!

‘Rap savaşları’nda kim haklı

Ceza’nın Kuvvetmira’dan kopuşuyla, Fuat da Ceza’nın yanında saf tuttu. ‘Kırmızı Halı’ şarkısıyla Sagopa’ya gönderme yaptı. Sagopa’nın, Okan Bayülgen’in programında playback yapması fırsatını kaçırmadı.
Sansar Salvo-Raffine: Tokat gibi cevap
‘Rap savaşları’nda kim haklı

Tokat gibi diss’ler tarihinde Sansar Salvo’nun Raffine’ye hakaret dozu yüksek sözlerle bezediği ‘Waterfall’ ayrı yerde durur: “Bana efelenen Raffine, kefene merhaba de!/Ama yine de rap’ine, kelimene devam/Sivilceli suratına çok sert bir tokat/Seninle küstüm, etmem iki kelam!”
Sefalet-Olympos: ‘Seda Saian’lı son
‘Rap savaşları’nda kim haklı

Olayın kişisellikten çıkıp klanlaştığı durumların zirvesi Sefalet Records (Saian, Patron, Karaçalı, Şehinşah) ve Olympos (Pit10, Pusat, Beta, İnfo, Canka) arasında uzun uzun atışmalarla sürüp giden kavgalı dönem. En akılda kalıcı anlarında Hayki ve Saian’ın sert ‘Kramp’ şarkısına Pusat’ın ‘Seda Saian’ı cevap verir.
Ceza-Sagopa Kajmer, Ayben-Kolera: Aile boyu gerilim
‘Rap savaşları’nda kim haklı

Türkçe rap’in efsane ikilisi bize ‘Neyim Var ki’ gibi unutulmaz bir şarkıyı hediye etmenin dışında, en iştahlı atışmaların da kahramanları. Bir zamanlar Kuvvetmira kolektifinde yedikleri içtikleri ayrı gitmezken, Ceza’nın Batı Berlin tayfasıyla yakınlaşması, Sagopa’nın ‘56 Denklemli Intro’da ‘Bilgi=Nankör’ (Ceza’nın gerçek adı Bilgin) diyerek inceden laf sokmasıyla işin rengi değişti. Ceza’nın ‘Mürekkep Doldurdum’ şarkısında “Ceza eskidendi, sana rap’i öğretendi, bana bir numara derdin/Ve sana herkes bi’ numara büyük geldi ve sattın” sözleri, Sagopa’nın bir değil beş şarkıyla (Distortion EP) saldırıya geçmesini tetikledi. Ceza’nın kız kardeşi Ayben ve Sagopa’nın o dönemki eşi Kolera da duruma sessiz kalmadı. Ayben, “K-o-l-e-r-a dedikodu kazanını kaynatarak girdi Mira’ya/Sinek küçük, mide bulandırır ama her sineğin bir ölüm günü vardır” sözleriyle diss’ini esirgemedi.
Korkutucu düşmanlıklar
‘Rap savaşları’nda kim haklı

ABD’yi 90’lı yılların ortasında birbirine katan Batı Yakası-Doğu Yakası çatışması 2Pac Shakur ve Notorious B.I.G. (Biggie) gibi iki dev rap yıldızının ölümüyle sonuçlandı. ’te iki yakın arkadaş olan rap’çilerin arası, bir yıl sonra, Jacques ‘Haitian Jack’ Agnant ve Jimmy Henchman gibi karanlık adamların Shakur’un hayatına girmesiyle bozuldu. Durum, 2Pac’in New York’ta dövülmesi, vurulması, soyulması ve ölümden dönmesi, ardından da hapse girmesiyle kanlı bir düşmanlığa dönüştü. ’da Vegas’ta kurşunlanarak öldürülen 2Pac Shakur’un davası hâlâ gizemini koruyor. Cinayetten bir yıl sonra Biggie de Los Angeles’ta vurularak hayata veda etti.
‘Lolo’, Norm Ender’e gönderme değil
Norm Ender, ‘Mekânın Sahibi’nde “Size yok sosis salam, şırdan şırdan” sözleriyle Ezhel’in ‘Şehrimin Tadı’ şarkısına gönderme yapmıştı. Hemen arkasından gelen ‘Lolo’, Ezhel’den Ender’e cevap gibi algılansa da rap’çi bu iddiaları yalanladı: “Göndermede bulunmadım, ben şarkımı mayıs ayında yaptım Almanya’da. İnsanlar hep bana ‘Salam sosis falan’ diyorlardı, ben de o şarkıyı yaptım sanki bana denecek şeyleri önceden görmüşüm gibi. Birisi bana bir şey derse cevap vermem, ‘Sen bana şarkı yaptın, al bu da sana’ demem. Bana şarkı yapacağını, bir şey söyleyeceğini bilmiyordum bile.”

(bkz: ais ezhel) Yeni albüm çıkarmıştır, zannımca başarılı fakat auto-tune fazla kullanılmış. Alışılmış Türk Rap'inden ayrı olarak biraz daha amerikan olmuş, beğendik.

gerek albüm kapağında gerek şehrimin tadı klibindeki çaktığı selamlar ile beni yakalamayı başaran ve şarkılarda ince göndermeleri bulunan vay dedirtten bir albüm olmuş. tarzım dışında olmasına rağmen daft punk - random access memory albümünden beri böyle güzel bir iş/albüm dinlememiştim.

izmirde yaşayan bir çinçin'li olarak ankara underground temaları barındırması, protest tavrı ve koal de yaşanan bekleme sorunlarını işlenmesi beni benden almıştır.(geldim, geldim) bir iki dinlemede çok eleştirel yaklaşsamda sevdiğim albümler arasına şşşşlllllakkss diye girmiştir..

ilk başlarda bende auto-tune çok takılmıştım ama çok güzel ve yerinde kullanılmış "azı karar" derler ya o hesap sonra vokal yerine altyapıyı dinlemeye başladım özellikle: geceler , şehrimin tadı , nefret , bazen ve benim derdim. zaten son yazdığım şarkı reggae, rock ezgileri barındırmakta sanırım sanatçının enstruman çalmasının rap müziğinde müzikaliteyi nası yükselttiğini bir örneğini görmekteyiz, tabi alt yapılarda (bkz: Bugy)'de unutmamak ve hakkını vermek gerek.

harika bir albüm iş olmuş spotify'da istatistikleri ortada, geceler K idi ben bıraktığımda ve tüm albüm içeriğinin dinlenme sayısı epey yüksek.(gecelerden çok güzel cover olur)

kendisini yeni tanımamla beraber sahnede arkada 3 tane sakallı adamın kafa sallarken Ezhel'in önde zıplaya zıplaya rap söylemesini çok garipsedim ne kadar boş ne kadar yavan bir sahne, halbuki ben olsam bedük gibi sahne yapardım kaliteyi direk yukarıya çekerdim.

--spoiler--
gözlerim kan çanağı!
--spoiler--

kimse link bırakmamış:

seafoodplus.info?v=o-OPeZIELHE
seafoodplus.info?v=TOJiWhpuUNo

is-pas-kir-kömür-plastik-çöplük-lastik-egsoz-esrar.

is-pas-kir-kömür-plastik-çöplük-lastik-egsoz-esrar.

is-pas-kir-kömür-plastik-çöplük-lastik-egsoz-esrar.

Bu şehir bir pavyon ve bizim paramız yok
Şükür ki karnımız tok
Dı-dı-dı-dı-dı-dı

Diye giden Amerikanvari şarkıya sahip keko. Evet

is pas kir kömür plastik çöplük lastik egzoz esrar.

bir anda herkes ezhel dinler oldu spotifym aylardır müptezel albümü ile dolu. ezhel uzun denilebilecek bir süredir vardı şimdi ise sadece birileri onu ünlü yapmak istedi. şarkıları güzel kendini dinletiyor.

yazın demet akalın, ayşe hatun önal la düet yapmaması dileğiyle yılların metalcisi arkadaşlarıma yılların rapçisi olarak sayende sigara içerken türkçe rap dinletir oldum, eyvallah ezhel.

sbag daki dişlerinin arasında kalan yemek parçası adını ne zaman duysam gözümün önüne gelir ama canın sağolsun.

bi ben sevmiyorum galiba.

11 kasımda fethiye'de sahne alıcak. bir aksilik olmazsa canlı performansına tanıklık edeceğim.

(bkz: ais ezhel)

Pokemon emsilerini eleştirdiği verse ile ünlü olup rap in ağzına sıçanlardan biri daha. Eskiden severidk. Şimdi rap dinleyen dinlemeyen birbirine karıştı bunun yüzünden. Ezhel nefretimsin karşim bu kadar.

esrarında etkisiyle ışık daha parlak.

Kendisini kadikoyden taniyorum , gayet samimi zeki biri .ayni goruslere sahibiz saatlerce zen uzerine konusmuslugumuz vae

eskiyeni bar'da, sattas konserinde tanıştık adamın dibiyle. tamamen rastgeleydi. herkese adam gibi davranan başka rapçi tanımam.

şu ankara marjinal gençliğine hep bir mesafeli durmuşumdur. çünkü istanbul'daki marjinal gençlik kadar herkesi içine alan bir yapısı yok. biraz alt gelir, ara mahalle tadı oluyor ankara marjinal gençliğinde.
ezhel ve daha nicelerinde de o tadı alıyorum. ve ben bu tadı hiç sevmiyorum. ama bir anda patlaması ve etrafımdaki pek çok insanın (ev arkadaşım da dahil) dinlemesiyle zorla da olsa hayatıma girmiştir.

şimdi arkadaş, seversin sevmezsin. bu beni bağlamaz. istersen osuruk sesi dinle, bana ne? benim ne haddime senin ne dinleyeceğine karışmak?

ama arkadaş gelip de bu müziğe "kaliteli" dersen, "hop dedik" diye önünde biterim. bir defa bu da aleyna tilki gibi popülist bir müzik yapıyor. yani amacı kaliteden ziyade genel genç kitleye hitap etmek. bunu yaparken de teknolojinin her türlü imkanlarından faydalanıyorlar (kanye west style Aahahah)

şimdi sen bu adamın yaptığı müziğe kaliteli deyip de, aleyna tilki, hadise ne bileyim hande yener, serdar ortaç şarkılarına "ıyy kalitesiz leş pop" dersen, bu iki yüzlülük olur. çünkü rap, elektronik müzik, hip hop da aynı "pop" müzik gibi popülist türlerdir. bunlarda kalite aranmaz.

biri aşk meşk edebiyatı yapıyor, diğeri esrar ve arka sokak. değişen bir şey yok. ikisi de bayağı ve popülist.

ha dinlemeyin demiyorum. benim de sevdiğim pop, rap vs. parçaları var. ama ben çıkıp da bunların kaliteli olduğunu iddia etmiyorum. *

ezhel - yarınımız yok
seafoodplus.info

t: bir şarkı güzelinden

Bu o lanet elektronik sesle "Alo alo alo alo alo" şarkısını söyleyen aşağılık pire torbası mı?
Günlerce hatta aylarca senin boktan şarkının zil seslerine, hoparlörden çalınmana maruz kaldım. Gittiğim her mekan bu lanet şarkının ya zil sesiyle ya da hoparlörden dinlenişiyle kulaklarıma kanser davetiyesi çıkardı. Bilmeden ortalığa sövdüm ettim "Seni yapanı s* Bu nasıl şarkı?" vs. Ama artık bu çöpü kim yazdı biliyorum. Nefretimi ve diğer tüm negatif duygularımı toplayıp karanlık bir beddua topuna dönüştürerek artık bu isme yönlendirebilirim. Ezhel
Varoluşun boyunca seni şu anki sen yapan maddi ve manevi bütün değerlerini s

Duş al bebeğim. Lütfen saçlarını sik sik hallere sokma rica ediyorum neden bunu yapıyorsun?

Şu keşin nesini dinlerler anlayamıyorum.. sözler de kötü müzik de. Müzik Yok zaten..

Yakında alırlar bu esrarkeşi.

normalde rapçilerle bir derdim yok ama bu adama tahammül edemiyorum. küvette seks, banyoda seks, ot, bok, sosis salam, ot, esrar azalarak bitsin.

Şarkı Sözlerini, 13 yaşında bilgisayar başına geçip ergenlik ve seks üzerine araştırma yapan bir çocuğun şarkı olarak yazdığını düşündüğüm rapci. Sesiyle fazla oynanıyor birde
(bkz: küvet)

Büyük Ev Ablukada’nın çoğunluğunun azınlığı Canavar Banavar, Galvaniz ve Aslan, Ezhel’le derinlemesine lafladı. 


Geçtiğimiz mayıs ayında yayınladığı Müptezhel’le bu yaza gerçek anlamda damgasını vuran (önceleri Ais Ezhel olarak bilinen) Ankaralı Ezhel; Türkiye rap’inde estirdiği trap dolgulu devrim niteliğindeki rüzgârla bir yıldız mertebesine erişti. Üretimini ’te kurulmuş Kökler Filizleniyor adlı reggae grubuyla iki koldan sürdüren Ezhel, prodüksiyonu için Bugy’le çalıştığı Müptezhel’de kendi hikâyelerini anlattı ve sıra dışı yetenekleriyle hiç zorlanmadan bir damar yolu yakaladı. Bu heyecandan hareketle Türkiye müzik dünyasında benzemezliğin adresi Büyük Ev Ablukada’nın çoğunluğunun azınlığı Canavar Banavar, Galvaniz ve Aslan, bir ağustos günü Ezhel’le bir araya gelerek derinlemesine lafladı.

Ezhel: Siz beni nerden buldunuz?

Canavar: Ordan bir başlayalım. 

Galvaniz: Ben seni “Amına Koyim” şarkından buldum. Şarkı VooDoo Records’dan çıktı ve bütün yılbaşını onunla geçirdik. Şarkı da güzel şarkı. Vapurda müthiş gidiyor. 

C: Evet, yollarda söylüyordun. Ben sanırım o zaman çok sevmemiştim. 

G: Ardından üç ay evvel de “Küvet” parçası çıktı karşıma Spotify’da. 

C: Aslan’la ben stüdyoda otururken Galvaniz senin şarkını açtı. Hemen biraz geriye döneyim burada kesip; seni henüz dinlemeden önce Aslan’la beraber Kendrick Lamar’ın yaptığı kafiye numaralarına, flow’una, kelime kırmalarına kafa yoruyorduk. Sonrasında da Türk şiirinde var mı böyle şeyler diye araştıralım dedik&#; 

Aslan: Ben Türkçede bu işlerin tam olmadığını söylüyordum. Çünkü İngilizce’de kelimeler kendileri kafiye yaratıyor. Türkçe’de ekler sona geldiği için, hep sona eklenen hecelerde kafiye yaratmak gerekiyor. 

C: Yani cümleyi devirmezsen ya fiillere ya da zaman eklerine kafiye oluyor. Türkiye’de Rock müzik bunun çöplüğüyle dolu. Biz biraz kurulduk buna artık&#; Neyse kestiğim yere geri döneyim, stüdyoda rap çalışıyoruz&#; Ve biraz old school oldu. Canımız sıkıldı. Bir şeyleri kesip ekleyerek inner rhyme falan yapabilir miyiz diye araştırıyorduk. Galvaniz senin şarkını açtı. Dinledik. Azıcık uyuz olduk gibi de oldu. Stüdyoyu bir sessizlik sardı. Sonra göz göze geldik Aslan&#;la ve “İyi lan bu” dedik. 

A: “Şehrimin Tadı”nı dinlemiştik ilk.

C: Evet “Puşt çözmüş işi” dedim ben. Ne zaman uyandın son heceyi bozmaya, kafiye davasına?

E: Çocuktum herhalde. On beş on altı yaşında filandım, haydi on yedi olayım&#; O zamanlar da yazıyordum. Sonradan ilk yaptığım rap’leri dinleyince, o zamanlar da arada farkında olmadan yaptığımı fark ettim. Çünkü aslında Amerikan rap’i hep bunun üzerine kurulu, bizimki gibi değil. Ben o zamanlar da çok fazla İngilizce rap dinlediğim için kafam açıldı herhalde. Kulak kafiyesi diye dediğimiz şeye dönüştü. Kulak kafiyesi, yazı kafiyesiyle aynı şey. Kelimeler kafiye yapmasa da kulağa kafiyeli geliyor. Mesela, “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın”, Aşık Veysel de yapmış. Bu gibi şeyler kendi kendine çıkıyordu. Kulak kafiyesi kelimesini ilk duyduğum zaman her şey yerine oturdu. O zamanlar bunu yapan rapçiler de vardı Türkiye’de tek tük. Sonra tamamen buna yoğunlaştım. İngilizce bizimki gibi köşeli ve sondan ekli olmadığı için kafiye mantığı bunun üzerine kurulu. Mesela Eminem izlediğim bir röportajında dedi ki: “Derler ki ‘orange’ ile kafiye yapamazsın. Sinir oluyorum.” Türkçede de aslında her şeyle kafiye yaratacak bir şeyler bulabilirsin. Sadece kafiye yapısı bize ilkokulda öyle öğretildiğinden&#; 

C: Biraz bozarak yapabilirsin tabii. 

E: Evet. Sonuçta “flow” diye bir şey var. Rap de aslında enstrüman çalmak gibi; uzunluk, kısalık, esler&#; 

C: Biz bunu kovalarken, senin bunu çoktan çözüp üzerine küvet, seks filan yazdığını görünce gerçekten çok hoşumuza gitti. 

A: Kulak kafiyesi denmesi çok iyiymiş. O farkında olmadan durumunu biz de keşfetmiştik ama senden sonra bayağı iştahımız kabardı. Zamanında mesela herkes Illmatic’ten bahsetmiş, biliyoruz ki iyi bir albüm ve devamlı dinleyip duruyorum. Aslında farkını anlamak için çağdaşlarıyla karşılaştırılarak dinlenmesi gerek. Mesela yılında çıkan albümlerin parçalarına bakıyorum, Illmatic gerçekten çok acayip. 

E: Bunu İngilizce rap’te bulan insan da Rakim’dir. Yani kulak kafiyesi dediğimiz bu tarz, “complex ryhming” kısmını o bulmuş. Öncesinde, ’lerdeki disco, funk rap daha düz kafiyeler kullanılıyor. Vox diye bir kanalın kafiyeler üzerine bir videosu var, bir ara onu da izleyin. Bu cevapları anlatmışlar, müzikal açıdan, müzik terimleriyle&#; Çok güzeldi. Rapping, Deconstructed sanırım ismi. 

C: Rap çalışıyoruz resmen. Rap cahilleri rap öğreniyor. “Ezhel’le Rap Öğreniyorum!” Sen liseyi nerede okudun?

E: Lise 1’de bıraktım, açıktan bitirdim. 

C: Peki senin İngilizce kafası nerden geliyor? 

E: Çocukken TED’de okudum, % 75 bursum vardı. Okuma yazmayı üç yaşında söktüm. Baktılar pırıl pırıl bir çocuğum, “Tamam, burs verelim biz sana” dediler. Sonra her geçen yıl bursum biraz daha düştü ve derslerim daha da boktanlaştı. 

C: Biz çünkü senin bu kafiye mevzusuna uyanmandan İngilizceyi çözmüş olman gerektiğini düşündük. 

E: İngilizce derslerimden de son zamanlarda 1 ya da 2 alıyordum. 

C: Evet ama zehri bir şekilde aldığın belli çünkü Türkçe rapçilere baktığım zaman, “Osmanlıca sözlükleri açalım da kafiye bulalımcılık” var gibi geliyor bana. Sinir oluyorum. 

E: Sagopa Kajmer ekolü&#;

C: Yani kelimeler yetmiyor gibi mi geliyor acaba? Öyle olunca da biraz gerçekliğini yitiriyor durum. Aramızda “İstirham ederim” gibi konuşmuyoruz ki biz. O yüzden araya Osmanlıca girdiği zaman biraz sinir oluyorum. Sende fazla yok. Bir ara rapte ne kadar hızlı söylersen, o kadar iyisin muhabbeti vardı. 

E: O bizi yıllarca yaktı. Bitirdi bizi, düşürdü; rezil, pespaye etti. O ekol bizi yaktı! Türkçe’deki ulamaları kullanıp yapmaya çalışmalar filan&#; İngilizcede öyle bir şey yok, bizde var. “Anana, babana, bacına&#;” diye gidiyor. 

C: O da Ceza’nın sürdürdüğü bir şey oldu. 

E: Saltanat. 

C: Evet aynen, saltanat oldu. 

E: Ama hakkını veriyor. Hiçbir şey diyemem o konuda. 

G: Bu arada, benim başka bir grubum daha var. Orada Ağaçkakan’la birlikte çalışıyoruz. 

E: Ooo, adamım! Çok severim. 

C: Ağaçkakan’da mesela kelimeleri sözlükten çıkarmış değil de gerçekten bildiği için konuşuyormuş havası var. Sonradan yapılmış gibi durmuyor. Neticede, benim en çok ilgimi çeken şey de gerçekle bağ kurmak oluyor; 17 yaşındaki liseli de Ezhel’i yakalıyor, reklamcı kadın da, tezgahtar çocuk da, sokakta ruj sürüp gezen erkek de&#;

E: Süper bir şey bu! 

A: Ben 37 yaşında bir mimarım, ben de devamlı dinliyorum. 

C: Herkesi nereden yakaladın acaba? 

RAP CAMİASINDA BAZI İNSANLARIN ANLATMAYA ÇALIŞTIĞI PEK BİR ŞEY YOK, DERTLERİ DE YOK AMA ASLINDA VARMIŞ GİBİ YAPABİLİYORLAR. BEN OLANI YAZDIM, BAŞKA BİR ŞEYİ DEĞİL.” &#; Ezhel

E: Ben kendim bunu tanımlayabilir miyim bilmiyorum çünkü göremediğim, kendime dair bilmediğim çok şey var&#; Ama şu olabilir: Ben olan şeylerle olmak istedim, olmayan şeylerle değil. Rap camiasında bazı insanların anlatmaya çalıştığı pek bir şey yok, dertleri de yok ama aslında varmış gibi yapabiliyorlar. Ben olanı yazdım, başka bir şeyi değil. Belki ondan olabilir. Müziğin veya herhangi bir sanatın tutmasının sebebi, kişilerin bir şeyine dokunabilmesi&#; Kendinden bir şeyler bulmuştur insanlar, ondan sevmişlerdir.

G: Senin müziğinde birazcık da “Biz neler yaşadık, neler yaşattık be” durumu var; ağır bir yanı var. Ben seviyorum da bir kısmını, özellikle arabesklileri. Zaten sen taze bir yerden çıkıp söylüyorsun. Hepsi de hoş şeyler değil ama biraz yeni bir şekilde anlatıyorsun. Üstten bakmıyorsun. Aynı seviyedesin dinleyenle. Acıların çocuğu kafası yok. 

E: Gerek yok. 

G: Arabesk damarın var senin. 

“Albümünü 17 yaşında dinleseydim herhalde beş katı kopardım.” &#; Galvaniz 

E: Bir okurum şimdi, görürsünüz. Zaten dertliyim, “Çıkarın darbukaları!” 

G: Beni alan “Şehrimin Tadı”nın nakarat kısmıydı mesela. Orada her şeyi söylüyorsun. İs, pas, kir kömür, plastik, çöplük, lastik, egzoz, esrar&#; “Esrar” sözünü duyunca insan bir şaşırıyor, heyecanlanıyor. Albümünü 17 yaşında dinleseydim herhalde beş katı kopardım. 

E: Herkes yapıyor, ben de yapmak istedim. Amerika’da çok karşıma çıkıyor, kimse onlara bir şey demiyor. Özgür dünya anlayacağınız&#; Ama tabii burası Türkiye, bir yandan da korkuyorum. 

C: Bir N.W.A röportajında Ice Cube diyor ki; “İnsanların evde, salonda yaptığı bir muhabbeti sanata çevirip, hiçbir şeyden korkmayıp ‘Fuck the Police’ demeseydik, şu an South Park izleyemeyecektiniz.” 

E: Bence her şeyi özgürce söyleyebiliriz. 

A: Şarkı yazarken çekindiğin veya korktuğun, “Bunu yazmayayım” dediğin şeyler oluyor mu? Durduruyor musun kendini? 

E: Büyük ihtimalle ben böyle sözler yazmaya hep devam ederim. Kimseyi uyuşturucu kullanmaya teşvik etmiyorum. Esrarın uyuşturucu olmadığını söylemeye çalışıyorum. Bunu anlatacağım şarkılar da var, bekliyorum, bunu anlatmak zorundayım. Bunu anlamaları lazım.

G: Çok derinlere inmen lazım, petrole kadar gider&#; 

E: Evet, olabilir. Saçlarım tekrar uzasın, rasta yapayım, reggae bir şarkıda söylemek güzel olur. 

C: Peki, senin bu reggae muhabbeti nasıl başladı? 

E: Benim kuzenim ve eşi arkeolog. Rap’ten nefret eden, Iron Maiden’cı bir tayfa; Ankara’nın eski rockçılarındanlar. Bana bir gün, “Bu ne böyle? Bol giyiniyorsun. Ne bu hal? Madem öyle, git Bob Marley dinle” dediler. Ben de gittim, neymiş diye baktım. Bir dinledim ki kafam, her şeyim aydınlandı. Bir daha eskisi gibi olmadım. 

C: Bana da aynısı Jim Morrisson’da olmuştu.

E: Reggae’yle ilişkim böyle başladı ama sonrasında Bob Marley’den ibaret kalmadı. Müzik türleri arasında reggae’yi bir kültür sayıyorum. Reggae her şeyiyle, yaşam felsefesine dönüşmüş bir şey. Bildiğiniz gibi hip hop’un da direkt öncüsü. Rap yapmak bile “toasting” kültüründen geliyor. Jamaikalı DJ Cool Herc, dans kulüplerinde iki hece söylüyor. İki kafiye, iki bar&#; Sonra da adam bu kültürle beraber geliyor Amerika’ya. Daha sonra break kısmının üzerine konuştukları yerler uzamaya başlıyor. 

C: Burada rap bir kültür olabilecek mi sence? 

E: Bence asla olamayacak. Belki bir yere kadar olabilir. 

C: Sen bu müziğe bir vites atlattın mesela. Benim etrafımda rap dinlemeyen birçok insana bu geçti. 

E: Katkımız olduysa ne mutlu bana. 

G: Bence olacak gibi çünkü ülkenin hali de biraz kötü. 

E: İnsanlar artık daraldı. 

G: Senin anlattığın yerlerde yaşayan o kadar çok insan var ki&#; “Sosis ve salam” lafını alalım mesela. Yaşadığın şeyin bir başkasına dokunması mesele.

A: Gerçeklikle ilgili bu. 

E: Eyvallah! 

C: Turgut Uyar’ı ele alalım örneğin; sosis dediğini gördüğümde çok şaşırmıştım. Edebiyatta garip akımıyla attıkları tokat da o bence. Şeyler, şehirde gündelik yaşamdaki halleriyle şiirde karşımıza çıktı; Uçak, sosis, telefon&#; 

E: Günlük bir şeylerin kullanılıyor olması lazım. Hayat bazı şeylerden ibaret değil. Dizilerde filmlerde insanlar tuvalete gitmez ya&#;

G: Senin albümün böyle zehir gibi bir şeyi var. Ben mesela sevdiğim bir şeyi sık dinlerim. Seni de dinliyorum. Bir anda ortasından başlıyorum, oradan devam ediyorum, hepsini dinliyorum. Biz bir şeyleri buldukça hep birbirimize gönderiyoruz; “Çubuklu Yaşar kimmiş biliyor musun?” filan diye&#;

E: Bu arada Çubuklu Yaşar Ankara oyun havası çalanlar arasında benim en sevdiğim isimlerden biri. 

G: “Başkent” diyormuş adam şarkıda. Uzun süre onu “basket” anlamıştım.

E: “Bas Kent“ yapacaktım albümün adını bir ara ama vazgeçtim.

Image

C: Benim artık kafamda o kadar fazla dönüyor ki albümün, “Acaba dinleyip mi kurtulmam lazım yoksa unutmak için başka bir şey mi dinlemem lazım?” diye kafayı yedim. 

E: İntikamımı aldım&#; Biz de yaşadık bunları başkan!

C: Bugün biraz baktık bizde eski ne var ne yok diye. “Çek Bi’ Fırt” çıktığında delirmiştik. Sonradan Kabus Kerim’le birlikte söyleme şerefine Çeşme’de eriştik. Müthişti oğlum! Bir baktım sahnedeyim ve Kabus karşımda, çok iyiydi&#; O dönem mesela Cartel’den, Karakan’dan başka ne dinleyebiliriz diye bakınıyorduk ve Nefret çıkmıştı. Lisede Aslan’la bizim evin mutfağında dinliyorduk sürekli. Onlara ne diyorsun? 

A: Biz yaşımızdan dolayı Cartel’i, Karakan’ı ayrı bir seviyoruz. Yani yılında ben on beş yaşındaydım, ilk dinlediğim gruplardandı. Senin hayatının neresindeler veya sen ne dinlemiştin ilk? 

E: Benim ilk dinlediğim Eminem’di. Türkçe olarak da Ceza’nın rap olduğunu birkaç gün sonra anlamıştım. Altı yedi yaşındaydım. Arkadaşın evine gitmiştik ödev yapmak için. Bizim evde televizyon yoktu, onlarda MTV vardı. “Oha” dedim, “müzik kanalı, çok iyi!” Hiç unutmuyorum, ilk önce Marilyn Manson’dan “Tainted Love” çıktı. “Bu ne?” dedim. Sonra D12 çıktı: “Purple Hills”. Ardından biraz daha ileri zamanlarda kaset dönemine yetiştim ben, Silahsız Kuvvet, Nefret, Yeraltı Operasyonu albümleri elime geçti. Sonra 8 Mile filmi çıktı ve 50 Cent’ler, 2pac’lar derken, internetten kaçırdıklarımıza bakmalar başladı. Sonrasında da onları hatmetme dönemi&#;

A: İnternetin, yeni medyanın önemi de büyük diyelim. Bundan on sene önce aynı albümü yapsaydın, belki bize kadar ulaşamayacaktın. 

E: Ulaşsaydı da çatal atarlardı. 

A: Artık çat diye bir şeyi upload ediyorsun bütün stream kanallarına. Bundan faydalanıyor musun? 

E: Kesinlikle. O olmasa çok zor olurdu. 

C: Müthiş bir özgürlük! 

E: İnternet bize onu sağladı. En büyük olayı o. Ama işte bir yandan da hiç istemiyorum plak şirketleriyle çalışmak. Ben özgürlük istiyorum. Yıllık anlaşma istemiyorum.

C: Biz sadece plak basmak için plak şirketi kurduk. Birilerine bağlı olmak istemedik. O zamanlar Spotify vb. de bu kadar yaygın değildi. Albüm çıkardığımızda seafoodplus.info’da bedava yayınlamıştık. Yani bu anlamda internetin büyük bir kıyağı oldu hepimize. 

G: Ben şimdi şunu düşünüyorum: Sana bir plak şirketi çok büyük paralar verdi ve daha paralı bir yaşantıya geçtin diyelim. O zaman yine bulunduğun yerden bir şeyler anlatacaksın herhalde, öyle mi?  

E: Sanırım. Yani ben de bilmiyorum neler olacak. 

C: Ben ilk albümünden beri Kendrick Lamar’da takip ediyorum bunu. Pimp A Butterfly albümüyle birlikte artık içinde bulunduğu ortamla ilgili çok iyi tespitleri, parmak gösterdiği çok iyi yerler var insanlar için. 

“RAP ŞİİRDEN BİRKAÇ KAT DAHA GÜÇLÜ. SESLE DE VURUYOR KARŞIDAKİNİ, RİTİMLE DE VURUYOR. SAMİMİ. ROCK’TAKİ GİBİ ÜÇ LAF ETTİM, POZ KESTİM, YARAMA TUZ BAS ŞEKLİ YOK.”– Canavar Banavar

E: Evet, kesinlikle. 

C: “Parayı bulduk, alem yapıyoruz” değil de ortamıyla ilgili bayrak taşıyan, önemli biri olma özelliği var. Çünkü rap’in acayip de bir gücü var. Bu kadar çok insana ulaşırken bunu yararlı bir şeye dönüştürmek çok önemli. Bir keresinde Can Yücel’in bir röportajını okumuştum ya da bir şiirinde geçiyordu, tam hatırlamıyorum&#; “Bir tek caz gibi şiir söyleyemedim” diyordu, cazın spontanlığında söylemek isterdim der gibi. Şimdi düşünüyorum da, “rap” o yani. Gerçekten caz gibi; hem spontane, hem bir ton lafla karşısındakiyle çok güçlü bir bağ kuruyor. Şiirden birkaç kat daha güçlü. Sesle de vuruyor karşıdakini, ritimle de vuruyor. Samimi. Rock’taki gibi üç laf ettim, poz kestim, yarama tuz bas şekli yok.

A: Sen de sattın iki dakikada bizim janrı!

C: Hazır janrı da satmışken rap’e döneyim tekrar. Bizim için rap Cartel’le başlıyor. Öncesinde ne var, bilmiyoruz. 

E: Ondan önce Boe B var. (Kolundaki Boe B dövmesini gösteriyor.) İlk Türkçe rap yazarı. Bülent İpek. Onun bile var şarkılarında bazen kulak kafiyeleri. “Olma parana fazla düşkün ve düşün olma parana fazla düşkün, hayat bazen üç gün sürebilir, seni deli edebilir&#;” Islamic Force diye de bir grupları vardı. İsim yanıltmasın, bayağı protest Alevi müziği. 

G: Ne zaman tam olarak? 

E: ya da olması lazım. 

C: O zamanlar ’lerin sonu zaten Amerika bir çalkalanmış, bize de Almanya üzerinden vurmuş gibi.

A: ’teki kırılma öncesinde herhalde geriye gidebileceğimiz isimlerde Public Enemy gibileri var. Onlar da daha düz kafiye kullanıyorlardı. Rakim’i çok iyi bilmiyorum, belgeselde görünce hatırladım. 

E: Hangi belgeseli izledin? 

C: Hip Hop Evolution.

E: Müthiş belgesel. Bir bölüm izleyeyim diye açtım, sonra bütün gece sabaha kadar onu izledim. 

C: Ben bir bölüm izledim. Sonra Aslan olmadan izliyorum diye içim rahat etmedi ve durdurdum. Sen madem izledin, bir şey sormak istiyorum. Belgeselde Brooklyn’de ortalık karışıyor, çeteler çıkıyor. Los Angeles, Compton karışıyor. Atlanta sahnesi yeşeriyor. Rap müziğin oldukça yerel bir çıkış dinamiği var. Şehirden de öte bazen mahalleye kadar küçülebiliyor. Bizde de öyle. İzmir’de birtakım hareketler var. Burada, Bağcılar’da Heijan kopuyor ve her şehrin ayrı bir tadı, bir gerçeği var. Türkiye’de de herhalde gerçeği bu kadar sağlam savunabilen başka müzik yok. Bunu çok etkileyici buluyorum. Senin albümünde Ankara’nın etkisi ve gerçekliği hissediliyor baya.

E: Ankara güzel, Ankara bir üs gibi. Ankara’da eğlenilir de. Ben insanlarını da ayrıca seviyorum. Şehir çok politik, ondan kaçış yok. Ama biz hep İstanbul’a taşınmamız gerekmesin istedik çünkü bir şeyler yapmak isteyen hevesli çocuklarla dolu oldu etrafımız. Video montajcısından rockçısına, herkes bir şey yapmak istiyor orada ama bazen imkân olmuyor. İmkân ne demekse artık, lanet olsun. Bir yandan da Ankara’dayken işime net bir şekilde odaklanabiliyorum. İstambul’da tek yapmak istediğim şeyse serserilik. Yorgunum. Hala atlatamadım, atamadım üzerimden yorgunluğu. 

A: Peki sen beat’leri nasıl yapıyorsun? MPC gibi controller&#;lar mı kullanılıyor? 

E: Fruity Loops&#;la yapıyoruz. 

A: Fruity Loops bayağı eski bir program. ’lı yıllarda ilk bilgisayar aldığım zamanlarda kullanırdık.

E: İnanılmaz bir program, ara yüzü çok sağlam. 

C: Sizin dönemde BPM’ler (tempo) düştü, değil mi? 

E: Evet! Yine aynı yere geleceğim ama aynı şey Ankara Havası’nda da oldu! Çok anlamadığım bir şekilde downtempo’luk geldi. Bizim müzik de düştü. Yıllardır Amerika’nın güneyinde, Atlanta’sında veya Tennnessee’sinde olan bir şeydi. O zaman daha yavaş plaklar da çalıyorlardı. 

C: Söze daha çok yer açılıyor BPM düşünce. 

A: Çünkü bence konuşmanın hızı aşağı yukarı 80 BPM&#;lerde. BPM üzerine konuşmaya çalışırsan hızlı hızlı söylediğin bir şeye dönüşüyor ve kafiyeden uzaklaşıyor. Senin de var mı 80 BPM’in altında şarkın bilmiyorum ama&#; 

E: Belki bir iki tane 75 olabilir. Beat’in yavaşlaması sözlerin hızlanmasına da neden oluyor aynı zamanda. “Double time” yapınca araya es’ler de koyabiliyorsun. Es vermek çok önemli bir şey. 

C: Kesinlikle! BPM yavaşladıkça flow’un çeşitliliği artıyor. ’lardaki rap’te buna uyanamamışlar mesela. 

E: arası orada BPM’ler zaten. 

C: Şarkı yazarken o şarkının neyle ilgili olacağını biliyor musun?

E: Değişiyor. Mesela albümün dışında “Bombok” diye bir şarkım var. Gitarlarla o an yaptığım şarkıların sözleri de o esnada çıkıyor. Onun dışında prodüktörüm Bugy bir beat yaptığında ya da ben bir beat yaptığımda da o aşamada kafamda bir şeyler oluşabiliyor. Çünkü ritim belli, BPM belli, melodilerin verdiği hissiyat belli. Ona göre ilk önce güzel bir nakarat, bir slogan, bir konsept düşünüyorum. O gelgitten sonra da parça şekilleniyor. 

C: Neden bahsedeceğini düşünüyor musun yani? 

E: Çoğunlukla o an geliyor işte. Ama her zaman da öyle olmuyor. “İyi Bil” parçasını yazmaya başladığımda nasıl bir giriş olsun diye düşünüyordum. Güzel olduğunu düşündüğüm bir giriş yazdıktan sonra açıldım bir anda. Yazmaya başladıkça devamı geldi ve nakarat da öyle ortaya çıktı. “Küvet”i de aynı şekilde yaptım. Ya konsept önceden belli oluyor ya da nakarat. 

C: “Nefret”te doğrudan bir nefret konsepti söz konusu olsa gerek!

E: Evet. Onu yazarken canım çok sıkkındı. Bir barda deli gibi içki içtim, kuruldum ve orada yazdım. 

C: Kâğıda mı yazdın? 

E: Evet mutlaka kâğıt kalem kullanıyorum. Başka türlü olmuyor. 

A: Saklıyor musun o kağıtları? 

E: Zamanla yok oluyorlar. Hak ettikleri değeri verdiğimi düşünmüyorum. Bir şekilde yok olup gidiyorlar.

C: Ama rapte elde buruşuk kâğıtla mikrofon karşısında söyleme kafası var zaten. 

E: “Nasıl olsa kaydediyorum” diye düşünmekten herhalde bu densizlik. 

C: Mesela şarkıyı tam olarak bitirmeden, üzerine takılarak kaydettiğin de oluyor mu? 

E: Öyle yaptığım iki üç şarkı oldu. Albümden hemen sonra hiç durmamak adına bir single yaptım. Yoksa paslanacaktım. Albüm çıkar çıkmaz yaptım ve üçü de yarım kaldı. 

A: Fikir alıyor musun değer verdiğin birilerinden, yoksa tamamen senden mi çıkıyor her şey? 

E: Tamamen ben. Bizde raconsal durumlar var. “Hayalet yazarlık” yok yani bizde. Başkası senin yerine yazamaz ya da sen ondan alamazsın. 

C: İyi olmuş mu diye sorduğun, güvendiğin ve danıştığın birileri var mı? 

E: “İyi olduklarını biliyorum” dermişim!

C: Rapte böyle bir taçlandırılma durumu oluyor, biliyorsun. Sence sen rapin kralı mısın? 

E: “Birinciyim”, “En üstteyim” ya da “Diğerleri altımda” anlamında bir kral değilim de, hani dersin ya “Adamın kralısın” diye&#; O anlamda bakarsak, evet, kralıyım! 

C: Bence rapte birilerinin dönem dönem çıkma raconu var. Genellikle Amerika böyle şeyleri yapmayı sever ya. Mesela çocukken Cartel’den sonra ne dinleyeceğiz diye düşünürken Eminem çıkmıştı. Bir belgesel izlemiştim, bir sürü siyah rapçiyle Eminem’i konuşuyorlardı. Herifler diyor ki, “İlk defa diss atmaya korktuk”. Siyahların hepsi adamın hakkını verdiler. Kimse laf etmedi. 

E: Çünkü eşek gibi rap yapıyor. 

C: Ama mesela bugünün gözüyle Eminem’e baktığım zaman bazen kıl oluyorum çünkü çok nakarat bazlı parçaları da var. “My name is&#; My name is&#;” Şarkılar dört defa nakarata dönüyor misal.

E: O tamamen endüstriyel bir bakış açısı bence. Ben de nakaratçılık yaptım. 

A: Çok doğal duruyor seninkiler. 

C: Dört kere oraya dönmüyorsun sen. İki kere yapıyorsun ve anlıyoruz onu veya tansiyon değişiyor. Mesela “Alo”da bir üste çıktıkça, gittikçe artıyorsun tansiyonunu alo’nun. Nakaratı kopyalayıp yapıştırmak gibi değil.

E: Ben rap dışında grup müziği de yaptığım için, bunu oradan öğrendim. Afra Tafra diye bir grubumuz vardı. Onlarla beraber öğrendim durmayı, kalkmayı, trafiği, bir şeylerin değişmesi gerektiğini. Yoksa dümdüz rap yazıyordum. 

C: Ben mesela ilk Büyük Ev Ablukada’yla şarkı yapmaya başladığımda bir ara nakarat olmayacak diye takmıştım. Yolculuk gibi olsun diye kasıp, birkaç şarkıyı öyle yapmıştık. “Tayyar Ahmet&#;in nakaratı yok sanırsam. “Bil”in filan yok. 

G: İlk yaptığım şarkılar direkt dümdüz, verse-nakarat-verse-nakarat şeklinde oluyordu. Sonrasında uğraşmak gerekiyor tabii böyle olmaması için. 

A: Hiç konser verebildin mi Ankara’da? 

E: Daha veremedim ama vereceğim. Eylül’e doğru daha çok konser olacak. 

G: Sahnede iki kişisiniz, değil mi? Bugy ve sen. 

E: Evet. 

C: Peki İngiliz rap’iyle alakan var mı? 

E: Severim Dizzie Rascal filan. 

C: Kate Tempest var biliyor musun? Biz onu çok seviyoruz. 

E: Yok, bilmiyorum. 

C: Şu an sana bir şey göstereceğiz diye çok heyecanlandım! 

Peki albümde en çok sevdiğin şarkı hangisi? 

E: Bir düşüneyim&#; Sanırım “İyi Bil” çünkü kendime yazdım onu. Şarkılarımda, “bak şöyle yap, böyle yap” dediğim şarkıların yüzde doksanını kendime diyorum. 

A: Soracağımız şeylerden biri de buydu bu arada. Kendine mi yazıyorsun, birilerinin onu dinleyeceğini hayal ederek mi yazıyorsun? 

E: Kendim dinleyecekmişim gibi yazıyorum, sanki en sevdiğim şarkıymış gibi. Bazı şarkılar vardır ya, “Art arda beş yüz kere dinleyeceğim” dediğin, ben de şarkıyı öyle görüyorum. Bir yandan kendi şarkım değilmiş gibi yapmam lazım onu, benim sürekli dinleyeceğim şeyi yapıyorum aslında. 

G: “Küvet”teki kız şarkıyı ona yaptığını biliyor mu? 

“Punk bir arkadaşımıza, ‘Nefret hissiyatının olduğu bir şarkıyı o kadar uzun zamandır dinlememişiz ki bunun kendisi bile bende merak uyandırdı, bizim dinlediğimiz ve yaptığımız şarkıların içinde nefret gibi şeyler genelde yok’ dedim. O da bana ‘Yıllarca punk dinledin ama anlayamamışsın, daha yeni anlıyorsun’ diye kızdı.” &#; Aslan

E: Biliyor.

A: Bence “İyi Bil” şarkısını dediğin gibi başka bir şekilde yazdığın gerçekten hissediliyor. Gerçeklikten bahsediyor, bir hisse ait. O şarkının yeri başka. Sen kendine yazdığını söylüyorsun ama ben banaymış gibi hissediyorum. 

C: Ben de aynısını “Nefret”te hissediyorum. 

G: Benim şarkım “Alışamadım”. 

C: &#;Duyduğum en kirli haz&#; tanımı çok iyi. 

A: “Nefret”le ilgili şöyle de bir durum var. Punk bir arkadaşımıza, “Nefret hissiyatının olduğu bir şarkıyı o kadar uzun zamandır dinlememişiz ki bunun kendisi bile bende merak uyandırdı, bizim dinlediğimiz ve yaptığımız şarkıların içinde nefret gibi şeyler genelde yok” dedim. O da bana “Yıllarca punk dinledin ama anlayamamışsın, daha yeni anlıyorsun” diye kızdı.

C: Rap ve punk çok farklı bence. Punk’ta verse’de söylenen, burada bir satırda söyleniyor. Şiiri yok punk’ın sanki. Rap’in şiiri var. O yüzden bu herifin şarkıları daha konsantre oluyor, üzerine su ekleyecekmişsin kıvamında oluyor, rakı gibi.

E: Vay be! 

A: Aslında ben de Canavar Banavar’la tartışırken rap’in gerçekliğinin punk’ta da var olduğunu düşünüyordum. Ama sonra yine Türkiye’de tam karşılığını bulamadım. 

E: Benim de ergenliğim punk dinleyerek geçti. 

A: Açtık mesela Sokak Köpekleri’ne baktık. Tam aradığımız karşılığı bulamadık. The Clash&#;te ancak bulabildik sonuçta Joe Strummer da Ankaralı.

E: Aynen. Onlar da Ankaralı sayılır. 

G: Ankara havalarından kimleri seviyorsun? 

E: Çubuklu Yaşar’ın anlatım tekniklerini çok beğeniyorum, hikâye anlatımı çok enteresan. Aralardaki bağırmaları inanılmaz.

C: Videoları filan da ilginç. 

A: Bilmediğimiz bir dünya var orada. 

E: Çok değişik bir sahne yani. 

C: Dün bir sürü video izledik Türkiye rap’inden. Amerika’da olduğu gibi “tayfacılık” muhabbeti hâkimdi kliplere genelde. Bir ton laf söylediler ama şarkı bittiğinde Aslan dedi ki; “Hiçbir şey demediler”. Harbiden hiçbir şey söylemediler bize. Sen daha ilk satırdan alıyorsun, ilk satırda bir şey demiş oluyorsun. 

E: O benim taktiklerimden biri oldu her zaman. Bir rap iyi başlamazsa, iyi rap değildir. Kesinlikle. 

C: Kendrick Lamar da Ice Cube’dan öğrenmiş; “İlk lafta kancayı takacaksın” diyor. 

E: Evet, kesinlikle. Bu yıllardır üzerine düşündüğüm ve kesinliği olan bir şey. 

C: Dün senin parçaların ilk laflarına baktım, bayağı yakışıklı hepsi. 

A: Evet, çalıştık resmen. 

E: Vay be! Ben neymişim. Utandım ağbi. 

C: Galiba sorularımız bitti. Başardık sanırım. Röportaj da böyle yapılıyormuş demek ki. 

G: Kesin böyle yapılmıyordur&#;

*Büyük Ev Ablukada Eylül ve Ekim aylarında, Bursa, Ankara, İzmit, Bandırma ve Çanakkale’de çeşitli mekânlarda dinleyicileriyle buluşacak. Ezhel’se İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla, Antalya ve Eskişehir’de konserler yapacak.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir