mustafa öztürk reddiye / Mustafa Öztürk | Yapılan Tüm Reddiyeler | Cübbeli Ahmet Hoca Efendi

Mustafa Öztürk Reddiye

mustafa öztürk reddiye

Necmeddin TURAN sözleriyle belirtir. Konu, sonsuz güç ve kudret sahibi olan bir varlığa yani Tanrı’ya geldiğinde, hassasiyet düzeyi yüksek tutulan bir duruş sergilemenin öyle anlaşılmaz bir tarafı yoktur. Üstelik Kotan’la aynı hassasiyet ve hissiyatı paylaşmak için yeterince neden de vardır. Ancak şu da bir vakıadır ki, Tanrı öyle ya da böyle insan muhayyilesinde bir idrak aktı olarak anlaşılmaya konu edilecek ve böylelikle bir sonsuz yaratıcı güç fikriyatına ulaşılacaksa dış dün- yayı bu süreç içerisinde zamansal ve mekânsal bağlarla kayıtlı olarak kendi öznel dünyasında içselleştirmek durumunda olan insanın tasavvur, kapasite ve kabiliyeti ölçüsünde bunun sağlanabilmesi mümkündür. Öyleyse, sınırları bizzat yaratıcı güç tarafından çizilmiş tenzihî ve teşbihî temel tasarıma ait ilke ve yasalar ihlal edilmediği müddetçe hem dış dünyanın hem de kendi iç kur- gu dünyasının verilerindeki farklılıklar nedeniyle, birbirinden farklı muhayyi- le veya tasavvur imkânlarına sahip özelde insan genelde toplum mantalitesi- nin, birbirinden farklı bir yaratıcı güç tasarlaması bir sorun teşkil etmemelidir. Örneğin, sanayi toplumu bireyleriyle tarım toplumu bireyleri arasında, yaşam ve çevre standartlarına bağlı olarak bir anlayış ve anlamlandırma farklı olması ve bunun da dini dinamik tandanslı güncel atraksiyonlardan tutun da tanrı tasavvurlarına kadar birçok yerde bir dizi farklılaşmayı beraberinde getirmesi gayet doğaldır. Öyle ki bu farklılık, bireylerin dini yaşayış norm ve formların- da rahatlıkla gözlemlenecek bir açıklıkta seyreder. Durum, pratik dışavurum- ları itibarıyla gözlemlenebilir bir niteliğe de sahiptir. Öztürk’ün de belirttiği gibi Allah, kendisini, mesajını inzal ettiği toplu- mun bireylerinin anlam dünyasına kodlarken, onların dış dünyayla olan bağ- larına ve sahip oldukları akli yetilerine eriş(e)meyen bir dil kullanmamıştır. O, kendisini gelen, giden, cömert istiva eden, öfkelenen, seven, gören, anlayan, bilen vs. birçok gayet anlaşılır insani terimlerle tavsif etmiştir. 30 Bunda da şaşı- lacak ve ikirciklenecek bir şey yoktur. Çünkü Allah, inzal ettiği kitabın birçok yerinde kullarına kendini, onların lisan ve tahayyül düzeyinde kalarak anlatır. Örneğin “Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Kendi elleri bağlandı ve söyledik- leri sözden ötürü lanetlendiler. Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır. Dilediği gibi verir…” (Mâide, 5/64) ayetinde belirtildiği gibi Allah, Yahudilerin “eli bağlı olmak’’ 30 Mustafa Öztürk, “Kur’an’ın Tarihsel Bir Hitap Oluş Keyfiyeti”, 67, 68, Mustafa Öztürk’ün “Kur’an’ın Tarihsel bir Hitap Oluş Keyfiyeti” Makalesi Özgülünde Kur’an’ın Tarihselci Bir Perspektiften Tevili Üzerine Bir Eleştiri yerel deyimi üzerinden kendisini cimri olarak vasıflandırmaları üzerine, bu gayet antropomorfik iddiayı, bil mukabil, bir başka antropomorfik ve yerel motif üzerinden kendisini cömert olarak vasıflandırarak reddetmiştir. 31 Yine Allah, bir başka ayetinde, kendi nurunu tarif ederken, o dönem insanının an- lam dünyasında yerini bulabilecek imgelere başvurur. O şöyle buyurur: “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nuru içinde bir kandil bulunan bir oyma hücre misaldir. Kandil, bir sırça içindedir. Bu sırça sanki inciden bir yıldızdır ne doğuya ne de batıya nispet edilen mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulur. Onun yağı hemen hemen ateş dokunmasa bile ışık verir; nur üstüne nur! ” (Nur, 24/35) Görüldüğü gibi ayet, apaçık tarihî bir resmedişle Allah’ın nurunu, insan tasavvurunda soyut düzeyden somut noktaya taşıyarak betimler. Bu açıdan bakıldığında ve gerçekte İslamî ulûhiyet anlayışı antropomorfiktir çünkü İs- lamî insan teomorfiktir. Eğer Allah insan suretinde anlaşılıyorsa, bunun ne- deni, insanın Allah’ın suretinde yaratılmış olmasıdır. Zaten Tanrı insanî terim- lerle anlaşılmadıkça burada ve şimdi ile nihai olan arasında aşılmaz bir uçu- rum olacaktır. “Religio” –ya da Arabî ifadesiyle “din”- aynı zamanda bir “ye- niden bağlanma” anlamını da içerir. Tanrı’nın suretleri, onun insanî tasavvur- ları ve Tanrı’yı tahayyül olmadan, Tanrı’ya “yol bulma” veyahut “yeniden bağlanma” ise imkânsızdır. 32 Tanrı’ya bağlanmayı ya da O’na yol bulmayı da mitik tahayyül ve tasarımlar sağlar. Bu bağlamda hakiki mitler/kıssalar ola- rak görebileceğimiz temel tasarımlar, Tanrı tarafından peygamberler vasıta- sıyla, insanın zihinsel dünyasına zerk edilirler. Bunların kökü tevhitte bulunur ve fonksiyonları da insanların güncel hayatta, ayin ve ibadetlerde, tabiatta ve her şeyde Tanrı ile O’nun istediği ve razı olacağı tarzda bir ilişki düzeyi kesp etmelerini sağlamaktır. Hakiki mitler –yani kökü tevhide dayanan mitler- kalmayınca, kökleri şirke dayanan batıl mitler ortaya çıkar. Tarihin bütün uğ- raklarında batıl mitler ortaya çıkmak için münbit bir zemin bulabildiler. Greklerin gök tanrısı Uranos’un kendi oğlu Kronos tarafından iğdiş edilme- si, 33 Mezopotamya tanrıçası İnanna’nın yer altı dünyasına inişi, 34 Hint Vedik 31 Cemaleddin Erdemci, “Kelam İlminde Nasları Anlama Sorunu”, 28, 32 William Chittick, Var olmanın Boyutları, Çev. Turan Koç, (İstanbul: İnsan Yay, 2. Baskı, ), 33 Karen Armstrong, Mitlerin Kısa Tarihi, Çev. Dilek Şendil, (İstanbul: MK Yay., ), tasavvur, c. 5 sy. 2 (Aralık )

tasavvur tekirdag ilahiyat dergisi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.