okul öncesi deprem nasıl anlatılır / (PDF) Deprem Çocuklara Nasıl Anlatılmalı | Psikolog Rehber - Academia.edu

Okul Öncesi Deprem Nasıl Anlatılır

okul öncesi deprem nasıl anlatılır

Depremin Çocuk Üzerindeki Etkileri, Çocuklarımıza Nasıl Yardımcı Olabiliriz?

Doç Dr. Nilgün SARP (*)

GİRİŞ

Ülkemizin en etkili deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçek nedeniyle yıllardır bir çok deprem yaşanmıştır. Bu depremlerde ne yazık ki binlerce çocuk evsiz, barksız, anasız, babasız kalmıştır. Bu çocuklar için şimdiye kadar yapılanlar sadece onlara sıcak bir yuva temini olmuştur. Ancak depremin çocukların ruh sağlığı üzerine yaptığı etkiler henüz ülkemizde araştıralamamıştır. Veya deprem şoku geçiren çocukların durumları ve onlara yapılacak yardımlar henüz hiç yazılmamıştır. Oysa başta Amerika Birleşik Devletleri Sivil Savunma Teşkilâtı olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde çocuklara ve aileye yönelik afetlerle ilgili yayınlar hizmetin ilk sırasında yer almaktadır.

Deprem Şoku Nedir?

Deprem şoku; Özellikle okul öncesi ve ilkokul çocuklarında bir deprem olayı sonrasında; çocuğun yaşadığı korkular, çocuğun gelişimindeki gerileyen davranışlar ve bazı psikolojik problemlerdir.

Her çocukta deprem şoku olur mu? Deprem olayı başından geçen her çocuğun deprem şokunu yaşayacağı düşünülmemelidir. Deprem felâketini çok normal atlatan çocuklar olabileceği gibi, bu felâketten az etkilenen veya çok etkilenen çocuklar da olabilir. Çocuğun etkilenme düzeyi, onun yaşına, gelişimine ve ailesi ile olan ilişkilerine bağlıdır. Deprem şoku ile ilgili sorunları ve çözüm yollarını incelemeden önce bu sorunu sıklıkla yaşayan yaş grubu çocuklarının özelliklerinin bilinmesi yararlı olabilir (1).

OKULÖNCESİ VE İLKOKULÇAĞI ÇOCUKLARININ ÖZELLİKLERİ

Okul öncesi çağda (3-6 yaş) çocuk çok meraklıdır, yaşam doludur, durmadan sorular sorar, her şeyi öğrenmek ister. Yaramazlıkları sevimli yaramazlıklardır. Yorulmadan, usanmadan oyunlar oynar. Oyunlarında arkadaşları da yer alabilir. Masallara, öykülere ilgi duyar, korkulu öykülerden etkilenir. Öcüler, cinler, hayaletler onun için gerçek korkutucu yaratıklardır. Bu çağ çocuğunun canlı bir hayal gücü vardır. Duyduklarını abartır. Olmamış şeyleri olmuş gibi anlatır. Kendiğinden bir şeyler uydurur. Dinlemez görünürken duyar ve duyduğunu unutmaz. Çok canlı hayal gücü nedeni ile kolay korkar, çabuk etkilenir. Deneylerinin az, düşünce yeteneklerinin kısıtlı oluşu nedeni ile her şeye kolay kanar. Gerçekle, gerçek olmayanı karıştırır.

Bu çağ çocuğu çizikler, sıyrıklar ve küçük yaralanmalardan çok etkilenir. Bir damla kan görse paniğe kapılır ve yardım ister.

Okul çağında ise (6-11 yaşlar) çocuk aile yuvasından çıkıp dış dünyaya açılır. Çocuk iyiyi doğruyu seçme yeteneği kazanmıştır. Bağımlığı azalmıştır. Hayalle gerçeği, somutla soyutu ayırt edebilir. Oyun çocuğu gibi canlı ve hareketlidir. Yeni şeyler öğrenmek ister, övünmeyi sever, pul, resim vs. biriktirme merakları başlar. Birbirlerinin kusurları ile alay etmeyi severler. Okul çağında öğretmen çok önemlidir. Çocuklar öğretmenlerini çok sever, onun kişiliğine duyarlık gösterirler. Öğretmen, ilkokul yıllarında çocuğun ana babasının yerini tutar. Ayrıca arkadaşları da çok önemlidir.

Hem okul öncesi hem okul çağ çocuğunun yaşantısında düzenli olaylar vardır. Ailesi ile birlikte olması, sabahları uyanması, okula veya kreşe hazırlanması veya evde aynı bireylerle kalması, arkadaşları ile oynaması, kendi yatağında uyuması gibi devamlılık içeren faaliyetler vardır. Çocuğun ailesinden ve doğadan bir güven beklentisi vardır. Aileleri süreklidir ve değişmez. Doğal akışta bir kesinti olduğu zaman çocuk korku ve kaygıyı yaşar (2).

AİLELERE TAVSİYELER ;

Aile için en önemli şey birlikte olmaktır. Çocuğun ailesi ile birlikte olması onun korunma duygusuna yardımcı olur, terk edilme korkuları yatışır. Deprem sonrası aileler çocuğu bırakıp kendileri tehlikeli olabilecek yerlere gitmemelidirler. Örneğin, çocuğu kurtarma merkezine bırakıp bir şeyler almaya vs. gitmemeli, gitmek zorunda iseler mutlaka çocuğu da yanlarına almalıdırlar (3).

Gerçekte anne-babalar depremden korkarlar fakat bu duygularını saklamayı bildikleri için çocukları onların korkularını hissetmezler. Ancak anne babanın korkularını çocuklarının bilmesinde bir sakınca yoktur. İşin doğrusu bu duyguları kelimelere dökmektir. Bu paylaşma, çocuğumuzun duygularını ve korkularını konuşması için onu cesaretlendirecektir. İletişim, çocuğun hatta yetişkinin kaygılarını azaltmak için en yararlı yoldur. Bu durumda çocuk gerçek olmayan korkularını da iptal edebilir ve ailesi de bu korkuları keşfederek çocuğuna bu yoldan yardım edebilir.

Bazı çocuklar korkularını oyun oynarken daha iyi ifade edebilirler. Oyun oynarken yarattığı korkular gerçek değilse, bunları çocuğa açıklayıp, onu ikna etmek gereklidir.

Sessiz, içe kapanık çocukların konuşmaya cesaretlendirilmesi gerekir. Böyle vak’alarda ailenin diğer fertlerinin, komşu çocuklarının konuya katılmalarını sağlamak yararlı olabilir. Çocuğun bu konuları konuşabileceği bir ortam mutlaka sağlanmalıdır. Bu tartışmalarda çocuğa “biliyorum korktun” veya “korkunç bir duygudur” gibi cümleler yararlıdır ve kullanılmalıdır. Ayrıca korkmanın normal ve doğal olduğunu da söylemek ikna edicidir.

Çocuğun korkuları ailenin faaliyetlerini, günlük yaşamını tam anlamıyla bozmamalıdır, aksatmamalıdır.

Afet sonrasında evin eski haline gelmesi için yapılacak işlere çocuğun yardımcı olması onun için faydalıdır. Bu yöntemle çocuğun korkusu ortadan kaldırılabilir. Fakat küçük çocuklar için (0-3 yaşta) bu husus geçerli değildir. Onların daha çok fiziksel bakıma, kucaklanmaya ve ilgiye ihtiyaçları vardır. Anne babaya düşen görev ve ihtiyaçlarını gidermektir. Çocuğun ihtiyaçları karşılanmazsa problemler daha uzun sürer.

En sık rastlanan problem yatma zamanıdır. Çocuk odasına kendi başına gitmeyi reddedebilir, yatağına gittiğinde uyumak için güçlük çekebilir, gece sık sık uyanabilir, kabus görebilir.

Aile birkaç gün çocuğun kendi odalarındaki başka bir yatakta yatmasına izin verebilir, onunla yatmadan önce konuşabilir. Ancak çocuğun uzun süre ana-babası ile yatması sakıncalıdır. Birkaç gün sonra çocuk yumuşak bir şekilde odasına gönderilmelidir (4).

Çocuğun korkmaması için de ışığın açık bırakılması yararlı olabilir.

Bir afet sonrasında çocuk yalnızlıktan, okula gitmekten, karanlıktan vb. korkmaya başlayabilir. Hayali olaylar yaratabilir. Ailenin çocuğun okula gitmesini istediğini belirtmesi yararlıdır. Ayrıca hayalle gerçeği anlatmak, aralarındaki farkı açıklamak gereklidir. Okul problemlerinde, öğretmenler de aileye yardımcı olabilir.

Bazen çocukların davranışlarında gerileme söz konusu olabilir. Örneğin yatağını ıslatmak, parmak emmek, anneye yapışmak gibi.. Bu davranışlar sadece çocuğun endişesinin işaretleridir. Onu anlayışla karşılamak, davranışlarına tepki göstermemek yararlıdır. Bu davranışların üzerinde durulmazsa, çocuğa gereken ilgi gösterilirse gerileyen davranışlar kısa sürede ortadan kalkar. Fakat aile tepki gösterirse bu davranışları daha uzun sürer.

Uzman yardımına ne zaman ihtiyaç vardır?

Çoğu anne-baba çocuğuna korkularını yenmesi için yardımcı olabilir. Ancak yardımcı olamıyorsa bu onun bir başarısızlığı değildir. Bazı çocuklar için uzman yardımı gerekebilir. Bu yardım çocuk doktoru, çocuk psikoloğu, ruh sağlığı uzmanı, çocuk psikiyatrisi veya çocuk gelişimi eğitimi uzmanınca sağlanabilir.

Bazı aileler ruh sağlığı uzmanına gitmeyi kabul etmeyebilirler. Böyle durumlarda telefon ile yapılacak görüşmeler bile yardımcı olabilir (5).

SONUÇ

Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın hem bedensel hem ruhsal yönden daha iyi gelişmesi için yapılacak çalışmalar, sarf edilecek çabalar hepimizin görevidir.

Depremin, çocuğun ruh sağlığına yapabileceği etkiler bazı kimselere çok küçük, basit bir konu gibi gelebilir. Ancak küçük birikimler insanın ruh sağlığının bozulmasında büyük etkiler yapabilir. Bu noktadan hareketle problemin başından çözümlenmesi hem anne-babanın, hem de konuyla ilgili sorumluların bir görevidir.



(*) Ankara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi .

(1)Earthquake Safety, FEMA 88 a/March 1990.

(2)AtalayYörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1978.

(3)Earthquake, FEMA88 a/March 1990.

(4)Emercency Public Information Library, FEMA, 1992.

(5)Earthquake, FEMA88 a/March 1990.

Depremi Çocuklara Anlatmak ve Doğru Yaklaşım

Maalesef yaşadığımız İzmir depremi hepimizi derinden sarsmakla birlikte, endişelerimizi de tetikledi. Gözümüz her gün ekranlarda bir taraftan üzüntü bir taraftan umutla haberleri takip ederken, çocuklarımızın bu süreçten hiç etkilenmemeleri mümkün değil gibi görünüyor.  Ama bir yandan da biliyoruz ki bu sürecin sağlıklı yaşanması, durumu nasıl aktaracağımız, ne şekilde yöneteceğimizle direkt olarak etkili sanıyorum.

DEPREM ÇOCUKLARA NASIL ANLATILMALI

  • Öncelikle depremin mümkün olduğunca yalın ama gerçek bir şekilde anlatılması gerekir. Yani, fazla detaya girmeden (çocuklarımıza açıklayıcı ve bilimsel olmak adına bazen algılayabileceklerinden fazla detaya girebiliyoruz.) ama somut ve gerçeğe dayanan bir aktarımla depremin ne olduğunu anlatmamız gerekir. Depremin aslında tıpkı yağmur gibi, kar gibi, gök gürlemesi gibi, mevsimlerin oluşması gibi bir doğa olayı olduğu, bazen yer yüzü üzerinde bulunan katmanların doğal bir şekilde hareket ettikleri ve bu hareket sonucunda da yeryüzünün sallandığı söylenebilir. Ancak bunun bir doğa olayı olduğu söylenirken, deprem yaşarken korkabileceğimiz de vurgulanmalıdır.
  • Depremle ilgili çocuğumuzun sorduğu hiçbir soru geçiştirilmemeli, konu kapatılmamalıdır. Aksi durumda çocuk zihninde hayal gücünü de kullanarak kendi cevaplarını arayacaktır. Ancak bazen öyle sorular sorabilirler ki cevabını vermekte gerçekten zorlanırsınız. Bu gibi durumlarda bilim insanlarının, uzmanların bu konuda araştırmalar yaptığını, çalışmalar yürüttüğünü söyleyebilirsiniz.
  • Açık ve dürüst bir iletişim önemli olmakla birlikte, fazlaca maruz kalmanın çoğu zaman bizleri dahi zorlayan bir durum olduğunu unutmadan, çocuğumuzun yanında fazlaca detay konuşmaktan kaçınmak gerekir. Buradan hareketle, çocuğun bulunduğu ortamda sürekli ekranda deprem ve enkaz görüntülerinin açık olmasının da oldukça yaralayıcı olacağı söylenebilir. En çok duymak ve hissetmek istedikleri şey, güvende olduğunuz, gerekli önlemleri aldığınızdır.
     

Bu aktarımı ne kadar sağlıklı yaparsak yapalım, normal olmayan bir durum yaşıyoruz, kayıplarımız var. Dolayısıyla normal olmayan durumda normal hissetmek ve tamamen normal davranmak her zaman mümkün olmayacaktır. Bunu kabul etmek ve çocuklarımızın, aktarımlarımız sağlıklı olsa da kaygı yaşayabileceğini bilmemiz gerekir. Öncelikle yaşadıkları kaygıyı biz yetişkinlerden farklı ifade edebileceklerini unutmayalım. Nedir çocukların kaygıyı yansıtma şekilleri,

 

  • Fazlaca bir arada olma isteği,
  • Anne /Babadan ayrılmak istememe,
  • Yoğun korku (karanlık, yalnız kalma vb.),
  • Uyku zorlukları,
  • Alt ıslatma,
  • Aşırı içe kapanma ya da hareketlilik,
  • Öfke patlamaları
  • Ani değişen yeme alışkanlığı  vb. olabilir.

ÇOCUKLARIN KAYGILARIYLA BAŞ ETMELERİNE DESTEK OLMAK >

  1. Elbette en önemli ve başlangıç adımımız çocuğumuzun duygusunu yok saymamak, geçiştirmemek ve ifade bulmasına fırsat vermektir. Dolayısıyla “Korkacak bir şey yok.” demek yerine “Evet çok korktun, hepimiz korktuk biliyor musun? Bir aradayız ve güvendeyiz. Evimiz güvenli” demek daha doğru olacaktır.
  2. Biliyoruz ki çocuklarımız çevrelerinde olup bitenleri çoğunlukla ebeveynlerinin tepkilerini takip ederek algılarlar. Dolayısıyla; önce kendi duygu durumumuzu düzenlemeye çalışmalıyız. Ancak bu, yaşadığımız korku ve endişeye dair hiçbir şey yansıtmayacağımız anlamına gelmez. Tam tersi duygularımızı ifade edebiliyor olmalıyız ki çocuklarımız da korkusunun, endişelerinin doğal olduğunu ve paylaşılabilir olduğunu anlasın. 
  3. Çocukların ifade şeklinin her zaman sözel olmayacağını unutmayalım. Çünkü bazen rahatlatmak için çocuğunuzla konuşmak istersiniz ama o konuşmayı reddeder. Bu her zaman, durumu önemsemediğini ya da kaygı hissetmediğini göstermez. Bazı çocuklar duygularını sözel olarak ifade etmekte zorlanırlar. Bu durumlarda oyunun (evcilik, arabalar, hayvanlar gibi oyuncaklarla kurulan sembolik oyun özellikle), resmin gücünü kullanmakta fayda vardır. Bazen oynadığı oyunu, resmi anlatmasa da sadece çizmek ya da sadece oynamak bile ifade edici, iyileştirici etkiye sahiptir.
  4. Rutinler çocuğa hayatın normal akışında devam ettiği mesajını vererek güven hissi yaratır. Dolayısıyla bu dönemde, depremden direkt etkilenen değilsek mümkün olduğunca rutini devam ettirmek anlamlı olacaktır.

     

KAYGIYI HAFİFLETMEK İÇİN BOL BOL SARILARAK TEMAS EDİN

 

Kaygı aynı zamanda sinir sistemi ile de alakalıdır. Kaygının giderilmesi için sinir sisteminin de devreye sokulması gerekir. Bunu yapmanın yolu da temastan geçer. Bu dönemde ya da kaygının yükseldiği herhangi bir anda çocuğun ve hatta biz yetişkinin en temel ihtiyacı sevdiğimiz, güvendiğimiz birine temas edebilmek, sıkı sıkı sarılabilmektir. Çünkü tıpkı bir bebeğin anne kucağında sakinleşmesi gibi, temas duyular aracılığıyla çocuğa güvende olduğu hissini verir. Sözden çok daha somuttur. Dolayısıyla evet bu dönemde, “Bir aradayız, güvendeyiz, evimiz, okulun sağlam” demek çok önemli olmakla birlikte temasla güven hissi desteklenmediği sürece çocuk için yetersiz kalacaktır. Dolayısıyla bu dönemde çocuklarınıza bol bol temas etmeye çalışın. Göz temasıyla buradayım demek, dokunmak, sarılmak, ufak yaş için hafifçe sallamak hem biz anne babalara hem de onlara sakinleştirici bir etki yapacaktır. Tabii buradan hareketle, çocukların yoğun kaygıyla gece anne babanın yatağına gelme, onlara sarılma ihtiyacı artabilir. Yoğun kaygının yaşandığı dönemlerde bu ihtiyacın karşılanmasında fayda olacaktır.

Maalesef bazı yaşam olayları; üzücü, endişe verici, korkutucudur ve nasıl ki kendimizi bu duygulardan tamamen izole edemiyorsak, çocuklarımızın da belirli oranda korku, endişe duymasını engelleyemeyeceğimizi, normal olmayan bu durum karşısında verilen bu tepkilerin doğal olduğunu unutmayalım. Önemli olan, bu duyguları yaşarken onların yanında olup, güvende olduğunu hissettirerek duyguların kalıcı bir korku ya da kaygıya dönüşmesinin önüne geçebilmektir.  

Yaşanan üzücü olayların tekrarı olmaması dileğiyle,

Ceren Yüksel Dışpınar

Klinik Psikolog

 

 

 

 

 

Mucit Panda Blog İçeriğidir.

Doğal afetler çocuklara nasıl anlatılmalı?

Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan depremlerde yüreğimizde kapanmayacak yaralar açıldı. Asrın felaketi ülkemizde, dünyada herkesi yasa boğdu. Yaşanan acı, büyük küçük herkesin kalbinde bir sızı olarak kalacak... Peki böylesine büyük yıkımlarla sonuçlanan doğal afetleri çocuklarımıza nasıl izah edebiliriz? En az yarayı almaları için neler yapabiliriz?

Giriş Tarihi: 10.02.2023 11:06 Güncelleme Tarihi: 10.02.2023 12:47

ROZERİN DOĞAN

1999 depreminde çok sayıda çocuk, bugün yaşadığımız gibi annesini babasını kaybetmiş ya da yaşadıklarından dolayı büyük travmalar yaşamıştı. Prof. Dr. Yankı Yazgan, o günlerde birçok çocuğa yardımcı olmuştu. Konunun uzmanı ve o günlerde travmalara maruz kalan çok sayıda çocuk gören Yazgan; “Yaşanan deprem afetini ve yol açtığı sonuçları çocuğunuzla konuşmaktan kaçınmamalısınız.” Çocuklara deprem hakkında sorular sorun ve afet ile ilgili neler bildiğini, sahip olduğu bilgileri ise nereden aldığını öğrenmeye çalışın” diyor ve ekliyor; “Yaşanan durumu gizler, onunla konuşmazsanız, çocukta afetin konuşulamayacak kadar korkutucu, daha doğrusu başa çıkılamaz bir olay olduğu izlenimi uyanabilir. Bu nedenle depremin olduğundan daha yoğun bir endişe ve korkuya yol açmaması için çocuğunuza dürüst olmayı seçin” diye ekliyor. Prof. Dr. Yankı Yazgan konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

  • Çocuklar bu tür afetleri nasıl algılar?

Çocuklar travmatik olayları yetişkinlerden farklı deneyimlerler. Yaşanan bir afet sonrasında çocuklar korkmuş, güvensiz ve kafaları karışmış hissedebilir. Bu süreçlerde çocuğun yaşı göz önünde bulundurulmalı.

Anormal koşullarda normal reaksiyonlar olamaz; çocukların aşırılıklarını buna göre değerlendirmek, daha ziyade gündelik hayatını sürdürmesini sağlayacak düzenlemelere odaklanmak gerekir. Çok küçük ve okul öncesi yaştaki çocuklar için konuşmak gerekirse, ailelerin yapması gereken en önemli şey; çocuklarına her şeyin iyi olacağı konusunda güvence vermek, ne yapacaklarını ve durumla nasıl başa çıkılacağını bildiklerini söylemek.

Ergenlik öncesi yaş grubundaki çocukların bilemesi gereken şey ise ailelerinin riski gördükleri, bunun için güvenlikle ilgili gerekli önemleri almaya hazır oldukları ve almakta olduklarını duymaları ve bu konuda evhamlanmanın ötesinde birçok gerçekçi adım attıklarını bilmeleridir. Böyle olduğu takdirde özellikle ergenlik öncesi yaş grubundaki çocukların kaygıları kontrol altında olacaktır. 

BİLİNMEYENE KARŞI DUYULAN KORKU

  • En zor yaş grubu hangisi sizce?

Bu konudaki en zor yaş grupları 4 ile 14 yaş arasında olan okul çağındaki çocuklardır. En büyük problem; bilinmeyene karşı duyulan korkudur. Bu yaş grubu çocuklar bilmedikleri şeyden korktukları zaman ne yapacaklarını da bilemezler. Ailelerin rolü en çok bu yaş grubunda kritiktir. Özellikle anne ve babaların kendi ruh hallerini, duygularını tanıma, anlama, tanımlama gereksinimleri önce gelir. Aileler sakin kalmayı başarabilirlerse, kendi kaygılarını kontrol altına alabilirlerse, çocuklarının kaygılarını kontrol etmelerine de yardımcı olurlar.

  • Ergenlik çağındaki çocuklar için ne önerirsiniz?

Ergenlik çağındaki çocuklara deprem hakkında daha nesnel bilgi verilebilir. Onlara hayatın başka tatsız ve tehlike içeren alanlarında olduğu gibi depremin de hazırlanılması gereken bir risk olduğu belirtilebilir. Korunma ve sonuçlarıyla başa çıkmak için yapılacak hazırlıklara ortak ederek, bilgilendirmeyi, depremin hayatlarımız üzerindeki etkisini kontrol edebilme amacıyla yapmak mümkün olur.

  • Şüphesiz depremden en çok çocuklar etkileniyor. Depremden sonra görülebilen tepkiler neler olabilir, neler yapabiliriz?

Çocukların depreme ve depremin sonrasına verdikleri tepkiler, ebeveynlerinin, akrabalarının, öğretmenlerinin ve diğer bakım verenlerinin başa çıkma biçiminden büyük ölçüde etkilenir. Bilgi, güvenlik ve yardım kaynağı yetişkinlerdir.

YAŞ VE OLGUNLUK DÜZEYİ ÖNEMLİ

Her durumda çocuğunuzun yaşını ve olgunluk düzeyini göz önüne alın.

Çocuklarda yaygın görülen birçok tepki ortaya çıkar, bu tepkiler genellikle zamanla hafifler. Zamanla geçmesini beklediğimizi belirtebiliriz, ancak şiddetindeki değişimi izlemek gerekecektir. Bir artış olursa ne yapacağı hakkında bir plan yapmak iyi olur. Kimi arayacağı, ne yapacağı gibi.

Sık rastlanan tepkiler nelerdir?

1- Kendisinin ve başkalarının güvenliği hakkında endişe ve korku duyguları: Çocukların aileden ayrılma hakkındaki korkuları. Yaş küçüldükçe ebeveynlerine, kardeşlerine veya öğretmenlerine daha fazla düşkünlük.

2- Başka bir deprem veya artçı sarsıntı olacağından güvencelere rağmen aşırı korkma

3- Evlerinin, okullarının ve diğer binaların güvenliği ile ilgili kaygılar

4- Deprem dışında bir şey düşünememe

5- Davranış değişiklikleri: hareketlilikte artış, dikkat dağınıklığı, sinirlilik gibi.

6- Fiziksel şikayetler (baş ağrısı…)

7- Depremi hatırlatan uyaranlardan aşırı rahatsızlık (yıkıntı görmek, patlama duymak v.b.),

8- Uyku ve iştah artış ya da azalışları,

9- Her zaman yaptığı ve keyif aldığı aktivitelere ilgide azalma,

10- Yaşından küçük hareketler (bebeksi konuşma gibi)…

DÜRÜST OLUN

  • Bu konuda neler yapabiliriz?

Çocuğunuz ile konuşmaya zaman ayırın. Kendi kaygı ve aşırı duygularınızı yönetmeye zaman ayırın.

Güvende olma duygusunu pekiştirecek düzenlemeler yapın.

Dürüst olun.

Rutinleri ve kuralları değiştirmeyin, esneme veya geçici düzenlemeler yapmanıza engel yok.

Yetişkinler için olan haberleri izlemelerine izin vermeyin.

Deprem sonrası hayat hakkında düşünün, beraber hayal edin.

Başkalarıyla yardımlaşmaya yönlendirin.

Psikolojik durumundaki değişikliğe göre başka neler yapabileceğinizi belirleyin, bir ruh sağlığı uzmanına başvurma yollarını önceden bilin.

  • Kısa süreli de olsa barınma ve beslenmeden yoksun olmak çocukları nasıl etkiler?

Barınma ve beslenme sorunlarının varlığı, ölümlere tanıklık, enkaz altında kalmış olmak travmatik stresin etkisinin daha uzun süreli ve şiddetli olmasını doğurur. Öncesinde başka travmatik olayları yaşamış olmak (kazalar, aile içi şiddet, yoksulluk gibi) bu riskleri katlamaktadır. Nörogelişimsel sorunların varlığı (DEHB, otizm, öğrenme zorlukları) ve kronik hastalıklar çocukların travmatik stres ile başa çıkmasını zorlaştırır.

PSİKOLOJİK İLK YARDIM

  • Türkiye’de deprem bölgesinde yaşayan çocuklara uzmanlar aracılığıyla nasıl yardımcı olunur?

Bu süreçte ilk basamakta en önemli adım psikolojik ilk yardımdır. Psikolojik ilk yardım ilkelerine benzer ilkelere dayalı ve hemen sonraki evrede yer alacak toparlanma ve tedavi çalışmaları paralel olarak tasarlanmaktadır. Psikolojik ilk yardım, daha sonraki aşamalarda görülebilecek travma sonrası stres bozukluğu olmak üzere ruhsal bozuklukların oranını ve şiddetini azaltır. Yas gibi doğal süreçlerin komplike olmasını önler. Şu anda ruh sağlığı alanındaki birçok dernek ve kurum tarafından online olarak uzman eğitimleri verilerek hazırlıklar sürüyor. Sağlık Bakanlığının kendi bünyesindeki hizmetleri koordine ettiğini görüyoruz.

Ancak bireysel terapi ve tedavi gerekliliğini azaltıcı toplumsal uygulamalara gereksinim vardır. Çocukların ve gençlerin içinde oldukları toplumsal bağlamların ruhsal derlenme ve toparlanmayı destekleyici olmasını sağlamak, toplumun canlanmasını gerçekleştirecek mekanizmaların kılavuzluğu biz psikiyatrlara düşmektedir. Gerçekleştirilmesi ise kamu otoritelerine düşer.

RUH SAĞLIĞI UZMANLARININ ÖNEMİ

  • Bu donanıma sahip yeterince uzmana sahip miyiz?

İyi örgütlü bir destek mekanizması afet ve kriz dönemlerinde önem taşımaktadır. Ruh sağlığı uzmanları kamu sağlık sisteminde ve bunun dışında kamu/özel farklı mecralarda (adalet sisteminden cezaevlerinden muayenehanelere bakım kurumlarından özel hastaneler) çalışmaktadır.

Meslek örgütlerinin ve mesleki eğitim amaçlı derneklerin önem taşıdığı bu alanda Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği gibi tıpta uzmanlık derneklerinin binlerce hekim üyesi vardır. Türk Psikologlar Derneği, Aile ve Evlilik Terapileri Derneği gibi ruh sağlığı dernekleri yanı sıra Afetler ve Travmalar gibi alanlara, Psikanaliz ve Bilişsel Davranışçı Psikoterapi gibi psikoterapi uygulamalarına odaklı derneklerde çeşitli mesleklerden uzmanlar yer almaktadır.

1999 depremi sonrası müdahale çalışmalarında elde edilmiş afet ve travma deneyimi aradan geçen yıllar içinde zenginleştirilmiştir. Ülkemizin deneyimli psikiyatr ve psikoterapist sayısı yüksek sayıdadır. Eğitimlerini sürekli ve düzenli yenileyen kişilerin olduğu bir alandır. Uzmanların sağlayacağı desteğin hem deprem bölgesinde hem de depremden sonra yer değiştirerek geldikleri yeni yerleşim bölgelerinde çocuk ve ergenlere erişmesi gerekecektir. Pandemi döneminde uzaktan tanı ve tedavi deneyimi çok arttı hem doğrudan çocuklara hem de onların hayatında yeri olan yetişkinlere (özellikle anne babalar, öğretmenler, bakım verenler) doğru ve etkili mesajları ve desteği vermek mümkün olacaktır.

ÇOCUĞA ÖLÜMÜ ANLATMAK

  • Çocuğa ölümü nasıl anlatmak gerekir?

Bir çocuğa anne-babasının ya da bir yakınının ölümünü anlatmak olağan koşullarda da çok zordur. Ölümü kavrayış düzeyinin yaşa göre değişeceğini, açıklamaları buna göre yapmamız gereğini vurgulayalım. Çocuğun genel durumunun, sağlığının stabil olduğundan emin olarak başlamalıyız.

- Dürüst olmak, daha başka deyişle, yalan söylememek şart. Özellikle anne babanın yaşıyor olduğu gibi bir sonuç çıkmasını istemeyiz. Yetişkinin kendisini bu konuda konuşamayacak gibi hissettiği olursa, ‘Bilmiyorum’ demek uygun olur.

- 12 yaş altındaki çocuklara bu haberi somut şekilde, öldü demekten kaçınmadan yapmak gerekir. Kendisinin bu durumda bir rolü olup olmadığı sorusu çocukları düşündürebilir. Yaptıkları yanlış davranışlarla, ya da anne babalarıyla ilişkilerindeki pürüzlerle bu ölümleri ilişkilendirebilirler. *Bunun böyle olmadığı net biçimde söylenmelidir.

- Küçüklerde ise ölenin geri gelmeyeceği belirtilmelidir. Beraber yapılanların artık beraber yapılamayacağı konuşulurken okula devam edeceği, arkadaşlarıyla oynamaya devam edeceği gibi bazı devamlılıklar ve bakımının nasıl sağlanacağına ilişkin bilgiler uygun fırsat olursa verilebilir. Bu beklentinin çocukların yas duygusunu tam yaşamalarını ve ölümün psikolojik etkilerini atlatmalarını önlediği düşünülmektedir.

- İçinde olduğumuz bu durumdaki en ciddi sorun, cenaze törenlerinin ve sonrasında geleneklere göre yaşanan yas sürecinin tam yapılamaması olacaktır. Bu ölümlerin sindirilmesini, kabul edilmesini ve hayata ölenleri hiç unutmadan ama geleceğe bakarak devam edilmesini zora sokacaktır. Yukarıda belirttiğimiz risk etkenlerini taşıyan ve stres belirtilerini gösteren çocukların özellikle anne-baba ve yakın kaybından daha ciddi biçimde etkileneceğini göz önüne alarak takip ve tedavi önceliği tanınmalıdır.

- Çocuğun cenaze ve geleneksel törenler gerçekleşebilirse, vedalaşabilmesi mümkün olur. Ergenlik öncesi çocukların gömülme anını izlemeleri sarsıcı etkiler bırakabilir. Cenazeye katılım için zorlamamak, ancak isteklerine uymak düşünülmeli. Tepkilerin çok az ya da çok fazla olduğu durumlarda çocuğa güven duygusu verebilen yetişkinlerin yanında olması iyi gelebilir. Konuşmaya ya da duygularını ifade etmeye zorlayıcı olmamak, çocuğun suskun kalmasına razı olmak, dinlemeye hazır olmak yapabileceğimiz diğer şeyler.

DEPREMZEDE ÇOCUKLARA MASALLAR OKUYACAK

Tiyatro oyuncusu Mehmet Tahir İkiler, "Meddah Amca'dan Masallar ve Kocaman Geveze Kuklalar" adlı oyununu depremzede çocuklara götürüyor. Sanatçı İkiler, "asrın felaketi" olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından depremzede çocukların sosyalleşmeleri amacıyla 10 ilde etkinlikler düzenleyecek. Öncelikli olarak İskenderun, Hatay ve Osmaniye'ye gitmeyi planladığını belirterek, depremden etkilenen şehirlerde çocuklara masallar okuyacağını söyledi.

Masalın iyileştirici gücüne inandığını aktaran İkiler, "Depremden etkilenen çocuklarımızın sosyalleşmeye ve bu durumu hızlıca atlatmaya ihtiyacı var. Ben elimden geldiğince bu sürece katkıda bulunmak istiyorum. 1999 Marmara Depremi'nde de depremzede çocuklarımız için bu tür masal ve kukla gösterileri yapmıştım." dedi.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası