göz kapağı üzerinde çıkan et beni / Et beni | Dermatolog Dr. Eylem Acar

Göz Kapağı Üzerinde Çıkan Et Beni

göz kapağı üzerinde çıkan et beni

Göz beni nasıl alınır?

Göz içindeki beyaz bölgede bazı kişilerde göz beni olarak ortaya çıkan lekeler bulunmaktadır. Bu benler iyi huylu olmasının yanında kötü huylu olarak da ortaya çıkabilmektedir. Çoğu kişide rahatsızlık yaratmazken bazı kişilerde görme bozukluğuna neden olabilmektedir. Özellikle büyük olanlar buna daha çok etken olmaktadır. Hatta bazılarında et beni şeklinde de olma ihtimali vardır.

Göz beninin tedavi edilmesi bazı durumlarda ilaçlar ile sağlanabilmektedir. Ancak genelde ameliyat gerektiren bir durum ortaya çıkması da olasıdır. Damla tedavisinde göz beni tamamen yok olmaz sadece küçülme sağlanmasına fayda oluşturur.

Göz benleri genel olarak kahve tonlarında olur. Göz benlerinin oluşma nedeni genlerden kaynaklanan bir geçme ve iklimsel etkenler ile ortaya çıkma ihtimali söz konusudur. Göz beninin fark edilmesi durumunda bir göz hekimine gitmek gereklidir.

Göz benleri iyi huylu olması halinde bir zarar vermez ve alınmasına da gerek yoktur. Ancak hekim kötü huylu olması şüphesi taşırsa onkoloji servisinde kemoterapi yöntemi ile ameliyat edilme imkanını oluşturur. Bu tedavide kullanılan ilaçlar ile göz beni yok edilir.

Göz benleri ameliyatı iki şekilde yapılır. Göz bebeklerine uzak bir şekilde olan göz benleri kesilerek alınır. Göz bebeğine yakın olanlar ise; konjonktivite yöntemi uygulaması ile alınmaktadır. Bu yöntemde gözün üstündeki saydam tabaka kaldırılarak göz beni oluşturan pigmentin alınması uygulamasıdır.

Göz benleri mutlaka kontrol edilerek önlem alınmalı ve ona göre uzman bir göz hekimi tarafından tedavisi sağlanmalıdır.

Et Beni Nedir? Neden Çıkar? Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Dermatoloji hekiminin en sık gördüğü ben çeşitlerinden olan et beni her yaş grubunda görülebilen ancak 30’lu yaşlardan sonra görülme sıklığı artan bir deri tümörüdür. Yetişkin nüfusun yaklaşık dörtte birinde et beni olduğu düşünülür. Tıbbi açıdan zararsız olan et beni normal şartlarda görüntüsü dışında şikayete yol açmaz. Hastalar ya estetik kaygılarla kurtulmak isteyebilir ya da tahriş olduğunda oluşan kaşıntı, ağrı, kanama, enfeksiyon gibi komplikasyonlar için hekime başvurabilir.

Et Beni Nedir?

Erişkinlerin %25’inde görülen et beni tahriş edilmedikçe şikayete yol açmayan, küçük bölgesel deri urlarıdır. Deri kanserlerine dönüşmezler. ‘Saplı ben’ olarak da bilinirler. Oluşumunda genellikle genetik faktörlerin etkili olduğu et beni çoğunlukla boyun, koltuk altı, kasık gibi kıvrım bölgelerinde karşımıza çıkar. Büyüklükleri genellikle mercimek ile kiraz arası boyutlarda olan, deri renginde, kendi kitlesinden daha ince bir sapla deriye bağlantısı olan yumuşak kıvamlı, iyi huylu üst deri (epidermis) tümörleridir. Tıp dilinde diğer isimleri Fibroepitelyal polip, Akrodordon, Molluscum pendulum’dur.

 

Yüzeylerinin pürüzsüz olması, genellikle deri renginde olmaları, yumuşak olmaları ve farklı çaplı da olsa saplı olmaları diğer tümörlerden ayırt edilmelerini sağlar.

Et Beni Belirtileri Nelerdir?

Kendi kitlelerinden daha küçük bir sapla deriye bağlantıları olan et benlerinin boyutları 1 mm’den küçük olabileceği gibi ceviz büyüklüklerine kadar varabilir. Ancak çoğunlukla birkaç milimetre ile 1 cm arasındadır. Şekilleri nokta, iplik, buğday, pirinç, mercimek, nohut, fındık, kiraz, üzüm, erik benzeri olabilir.

 

Büyüklükleri uzun süre aynı kalabileceği gibi zaman içinde gittikçe büyüyebilirler. Renkleri genellikle deri renginde olmakla beraber bazen daha koyu renkte (hiperpigmante) ya da pembemsi renkte olabilir.

 

Et benlerinin en sık yerleştiği bölgeler şunlardır;

  • Göz kapakları ve çevresi
  • Boyun
  • Ense
  • Koltuk altı
  • Kasık
  • Genital bölge
  • Meme civarı
  • Daha az sıklıkla gövde

 

Ailesinde et beni olan kişilerde daha sık rastlanır. Et benlerinin deri altında kökü bulunmaz. Normal şartlarda tıbbi açıdan bir problem olmamakla beraber görüntüsü estetik açıdan kişiyi rahatsız edebilir ya da boyutları büyüdükçe çamaşır, aksesuar ya da elbiseye takılmasıyla hem rahatsız edici olur hem de tahriş sonucu ağrı, kızarıklık, kanama ya da enfeksiyon gibi istenmeyen durumlar oluşabilir. Böyle durumlarda et beni aldırma işlemi gerekli hale gelebilir.

Et Benleri Bulaşıcı mıdır?

Et benleri bakteri, mantar, virüs ya da parazitlerin etkisiyle ortaya çıkan bir hastalık olmayıp direkt deri teması ya da ortak eşya kullanımıyla başkasına bulaşmaz dolayısıyla bulaşıcı bir deri hastalığı değildir.

Et Benleri Kansere Dönüşür mü?

Üst derinin (epidermisin) iyi huylu bir tümörü olan et benleri herhangi bir deri kanserine dönüşmez. Ancak uzun süre ihmal edilirse yavaşça büyüme eğilimindedir.

Et Beni Diğer Benlerden Nasıl Ayırt Edilir?

Bazen et beniyle diğer benleri ayırt etmek zor olabilir. Ayırmanın en kolay yolu et benlerinde deri ile bağlantıyı sağlayan, çapı kendinden küçük bir sapın bulunmasıdır. Benlerin aksine et benlerinde ya kök yoktur ya da yok denilecek küçüklüktedir. Ellendiğinde hamur yumuşaklığındadır, yuvarlak ya da asimetrik olabilirler ve üzerleri çoğunlukla pürüzsüzdür. Nadiren kırışık görünüm olabilir. Renkleri genellikle deri rengindedir. Bazen daha koyu olabilir bazen de tahrişe bağlı kanlanması bozularak rengi mor ya da siyaha dönüşebilir.

Et Beni ile Siğillerin Farkları Nelerdir?

Siğiller HPV’nin yol açtığı bulaşıcı bir hastalıktır. Et benleri bulaşıcı değildir. Siğil papüllerinin üzeri pürüzlüdür. Horoz ipliği, timsah sırtı ya da böğürtlene benzetilebilir. Oysa et benleri pürüzsüzdür. Taze çekirdeksiz İzmir üzümüne benzetilebilir. Siğillerin renkleri deri rengi, krem, kahverengi tonları, siyaha yakın, pembe, kırmızı tonları olabilir. Et beni genellikle deri rengindedir. Bazen deriden daha koyu renkte olabilir. Nadiren pembe olur. Kasık bölgesinde yerleşen siğiller hoş olmayan kokuya sebep olabilirler. Et benlerinde koku oluşmaz.

Et Beni Hastanın Yaşamını Nasıl Olumsuz Etkiler?

Gerek estetik kaygılar gerekse yol açtığı komplikasyonlar sebebiyle hastaların günlük yaşantısını olumsuz etkileyen et benlerinin hastaların hekime başvurma nedenlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

 

Görünüm: Göz kapakları civarı, boyun, ense, koltuk altı, kasık gibi bölgelerde sık görülen et benleri hastaların estetik görünümünü olumsuz etkiler.

 

Cinsel Yaşam: Et benlerinin sık görüldüğü bölgeler kişilerin cinsel yaşamında kendilerini rahat hissetmelerini engellediği için kurtulmak isteyebilirler.

 

Kaşıntı: Aksesuar ya da kıyafetlerin tahrişi ile ya da kıvrım bölgesindeki aşırı terlemenin etkisiyle kaşıntı oluşabilir.

 

Kanama: Kıyafet ve aksesuarların tahrişi ile et benlerinde kanlanma sorunu olabilir. Bazen et beni içine ani kan girişi ile çapı kısa sürede büyür ve akut bir rahatsızlık meydana getirir.

 

Ağrı ve Enfeksiyon: Tahriş sonucu mikrop kapması mümkün olabilir. Ağrılı bir şişlik halinde kişileri rahatsız eder.

Et Beni Neden Çıkar?

Her iki cinste görülebilen ve orta yaş üzerinde daha sık rastlanan et benlerinin oluşumunu kolaylaştıran faktörler şunlardır;

 

Genetik Yatkınlık: Aile üyelerinde et beni olanlarda olmayanlara göre daha sık görülür.

 

Gebelik: Gebelikteki hormon seviyelerinde oluşan değişimler et beni görülme ihtimalini arttırır.

 

İnsülin Direnci: Son 30 yıl içinde ülkemizde insülin direnci rastlanan hasta sayısında birkaç katı artış gerçekleşmiştir. Bu durumun sebep olduğu problemlerden biri de et benlerinin sayı ve büyüklüklerinde görülen artıştır.

 

Diyabet: Kendisinde ya da ailesinde diyabet olanlarda et beni görülme sıklığı fazladır.

 

Obezite: Aşırı kilolu olanlarda normal kilolu olanlara göre daha sık rastlanmaktadır.

 

HPV: Son zamanalarda yapılan bazı araştırmalarda HPV’nin et beni oluşumunu tetiklediği görülmüştür.

 

Kanda Trigliserit Yüksekliği: Beslenme hatalarına bağlı oluşan metabolik sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan trigliserit yüksekliğinde et benlerinin görülme sıklığı artar.

Et Benine Yapılan Yanlış Müdahaleler Nelerdir?

Maalesef derimizin gözle görülen bir organ olması münasebetiyle ilgili ilgisiz bir çok kişinin yanlış akıl vermesi ve müdahalesi sonucunda istenmeyen durumlar ve pişmanlıklar oluşabilmektedir. Et benlerinde yapılan yanlışlar şunlardır;

  • Kaşımak
  • Elle koparmak
  • Makas ya da bıçak ile kesmek
  • İple sıkmak
  • Her türlü mekanik ve kimyasal tahrişe maruz bırakmak
  • Başkalarının tavsiyesiyle asitli ilaçlar sürmek

 

Et benlerine yukarıdaki şekillerde yapılan müdahaleler tahriş, kanama, yanık ve enfeksiyon gibi ciddi problemlere yol açabilir.

Et Beni Kendiliğinden Geçer mi?

Et beni kendiliğinden geçmez. Ancak doğru tıbbi tedavi yöntemleriyle problemsiz ve en estetik şekilde tedavi edilebilir.

Et Beni Nasıl Tedavi Edilir?

Komplikasyon oluşmamış olan bir et beni tıbbi açıdan mutlak tedavisi gereken bir durum değildir. Ancak kaşıntı, ağrı, kanama gibi komplikasyonlar varsa, estetik rahatsızlık oluşturuyorsa ve sosyal ilişkileri etkiliyorsa tedavisi gerekebilir.

 

Et benlerinin tedavisinde aşağıdaki yöntemler kullanılabilir;

1. Elektrokoter

Radyocerrahi yöntemlerin tedaviye girmesinden önce en sık kullanılan tedavi şekliydi. Ancak şimdilerde mecbur kalmadıkça pek kullanılmamaktadır.

2. Radyofrekans Tedavisi

Şahsen kendi uygulamalarımda da en sık kullandığım yöntem olup doğru uygulandığında mükemmel estetik sonuçlar vermektedir.

3. Kriyoterapi

Sıvı azotla dondurma yöntemidir. Pratikte sık kullanılan bir yöntem olmakla beraber başka yerlerde bu tedavinin uygulandığı ve bana başvuran hastalarda istenmeyen izler oluşabildiğini görmekteyim. Bu sebeple kriyoterapinin et benlerinde çok iyi bir doz ayarlamasıyla ve ancak sınırlı vakalarda kullanılabileceğini düşünmekteyim.

4. Ligasyon

Cerrahi iplikle boğma olarak tanımlanabilir. Et beninin boğularak kanlanmasının engellenmesi ve benin düşmesi sağlanır.

5. Cerrahi Müdahale

Belli bir büyüklüğün üzerine çıkmamış et benlerinde tavsiye edilmez. Uzun yıllar ihmal edilmiş ve çapları birkaç santimetreyi bulan büyük et benlerinde cerrahi eksizyon (bistüri ile kesme) ve sütür (dikiş) yöntemiyle mükemmel estetik sonuçlar alınabilmektedir.

6. Ablatif Lazer

Küçük boyutlarda ve deriden çok kabarık olmayan et benlerinde ablatif lazer uygulamaları çok güzel netice vermektedir.

 

Hangi tedavi yöntemi uygulanırsa uygulansın hastalar birkaç hafta süre ile ayaktan takibe alınmalı, sekonder (ikincil) enfeksiyon ve komplikasyon oluşumu önlenmeye çalışılarak temiz ve estetik bir iyileşme sağlanmalıdır. Bu kontrollere ve tedavi kurallarına uyan hastaların tümünde sonuçlar mükemmel olmaktadır.

Dr. Ahmet ACAR

Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı

G&#;z Kapağında Yağ Bezesi

Göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri çoğu zaman görmeyi engellemese de estetik olarak istenmeyen bir görüntüye sebep olabilir. Bununla birlikte, göz kapağının hareket etmesini engelleyecek boyuttaki yağ bezelerine tıbbi açıdan müdahale edilmesi gerekir. Metabolik hastalıklar ya da beslenme alışkanlıkları nedeniyle oluşabilen bu bezelerin yeri ve boyutu ise kişiden kişiye değişiklik gösterir. Genellikle sebep olduğu psikolojik etkileri fiziksel etkilerinden fazla olan bu bezeler cerrahi yöntemler ya da lazer tedavisiyle alınabilir.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Nedir?

Lipom adı verilen yağ bezeleri; vücudun herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilen, içi yağ dolu, büyüyebilen ve yapısı tümöre benzeyen dokulardır. Büyük çoğunluğu iyi huylu kitleler olan lipomlar şişlik şeklinde kendini gösterir ve çoğunlukla estetik açıdan istenmeyen bir görüntü yaratır.

Yağ bezeleri bazı durumlarda göz kapağında, içi yağ dolu yumuşak şişlikler şeklinde kendini gösterir. Ksantelazma olarak da bilinen göz kapağında çıkan yağ bezeleri, genellikle kolesterol ve bağışıklık sistemi hücrelerinin epidermis üzerinde birikmesi sonucu oluşur. Bu yağ bezeleri; sarı, bej ya da beyazımsı renkte ve yumuşak yapıdadır.

Deri altında oluşan ve lipitlerden meydana gelen yağ bezeleri çoğunlukla bir hastalığın habercisi olmayan lezyonlardır. Bu durum, genel olarak lipoprotein bozukluğunun işareti olabilir. Lipoproteinler, vücutta yağ hücrelerini taşımakla görevlidir. En çok orta ve ileri yaştaki bireylerde görülen yağ bezeleri nadiren de olsa daha genç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Ayrıca, erkeklere göre kadınlarda göz kapağında yağ bezesi oluşumunun daha fazla olduğu söylenebilir.

Göz Kapağında Çıkan Yağ Bezesi Bulaşıcı mıdır?

Göz kapağında oluşan yağ bezeleri; herhangi bir bakteri, virüs ya da parazit kaynaklı değildir. Ksantelazma, çoğunlukla kolesterol ve lipoproteinlerin aşırı birikmesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu anlamda, göz kapağında görülen yağ bezeleri bulaşıcı değildir.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Neden Olur?

Göz kapağında yağ bezesi oluşumuna sebep olabilecek bazı risk faktörleri şu şekildedir:

    • Genetik faktörler
    • Aşırı kilo (obezite)
    • Beslenme alışkanlıkları
    • Hareketsiz (sedanter) yaşam tarzı
    • Metabolik hastalıklar
    • Göz çevresindeki damarların yağlanması
    • Kanda bulunan trigliserid ya da kolesterol oranının yüksek olması

Göz kapağında çıkan yağ bezeleri kendi içinde farklı türlere ayrılır. Dolayısıyla, bu türlere göre de hastalık nedeni değişiklik gösterebilir. Örneğin, normolipidemik ksantelazmada yağ bezesi oluşumu herhangi bir nedene bağlı değildir. Özellikle yaş grubundaki bireylerde bu durum nedensiz olarak ortaya çıkabilir. Bu durumda, hastaların genel olarak yağ seviyesi normal olduğu için kalıtsal faktörlerden şüphelenilir. Hiperlipidemik ksantelazmada ise hastalarda çoğunlukla kandaki yağ oranının oldukça yüksek olduğu görülür. Bu hastaların yağ oranları, lipoprotein ve kolesterol seviyeleri sağlıklı bireylere göre daha yüksektir. Sekonder ksantelazma ise farklı hastalıklardan kaynaklanabilir. Pankreatit, yüksek oranda alkol kullanımına bağlı olarak görülen karaciğer hastalıkları ve diyabet gibi hastalıklar sekonder ksantelazmanın nedenleri arasında yer alır.

Gençler ve çocuklarda nadiren ortaya çıkan göz kapağında yağ bezesi vakalarında öncelikli olarak metabolik bozukluklardan şüphelenilir. Yapılan araştırmalar, bu yaş grubundaki hastaların yaklaşık yarısının metabolizmasında sorun olduğunu ortaya koymuştur.

Göz Kapağında Yağ Bezesinin Belirtileri Nelerdir?

Üst ya da alt göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri hastalarda benzer belirtilere neden olur. Bu bezelerin ayırt edici özelliği ise farklı renk (sarı, beyaz ya da bej renkte) ve farklı büyüklükte olmaları ve aynı zamanda simetrik kabarcıklar halinde görülüp görülmedikleri olarak açıklanabilir.

Göz kapağında yağ bezesinin en karakteristik belirtisi göz kapağında ortaya çıkan şişliklerdir. Genel olarak burun köküne yakın bir konumda ortaya çıkan ve genişlikleri farklı olabilen şişlikler halka ya da oval şekilde ve çoğu zaman düzdür. Nadiren de olsa tam yuvarlak ve bombeli kabarcıklar da görülebilir.

Kabarcıkların kenarları çoğunlukla belirgindir. Özellikle koyu ten rengi üzerinde açık renkteki şişlikler hemen ayırt edilebilir. Bununla birlikte, bazı vakalarda şişliklerin kenarlarının daha az belirgin olduğu söylenebilir. Bu formdaki şişlikler yüzeysel olduğu için bombeli bir yapıya sahip değildir.

Göz kapağında çıkan yağ bezeleri çoğu durumda birkaç küçük şiş olarak kendini gösterir ve zaman içinde büyüyerek çevre alanlara yayılabilir. Bu durumda, mm’lik küçük şişlikler cm’lik büyük kabartılara dönüşebilir. Yayılma, üst göz kapağı ile sınırlı kalabileceği gibi alt göz kapağında da yayılma görülebilir.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Görmeyi Etkiler mi?

Göz kapağında yağ bezesi genel anlamda estetik açıdan istenmeyen bir görüntüye neden olur. Belirtiler arasında göz ve göz çevresinde yanma, kaşıntı, batma, acı, ağrı gibi belirtiler yer almaz.

Bununla birlikte, nadiren de olsa tedavinin yapılmadığı bazı durumlarda bu lezyonlar zaman içinde büyüyebilir. Aşırı büyüyen yağ bezeleri göz kapağında düşüklüğe ve göz kapağının istenildiği gibi hareket ettirilememesine neden olabilir. Bu durumda ise kişilerin görüş alanı kısıtlanır.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Tanısı Nasıl Konur?

Ksantelazma tanısı için çoğu zaman fiziksel muayene yapılması yeterli olacaktır. Yapılan bu muayene sırasında, uzman doktor şişliklerin rengi, konumu ve boyutuna bakarak yağ bezesinin türünü belirleyebilir. Kabartılar genellikle her iki göz kapağında simetrik yerleşimli, kemer şeklinde, düz ya da bombeli ve sarı ya da beyaz renktedir. Bu ayırt edici özellikler üst ya da alt göz kapağında ortaya çıkan yağ bezelerinin daha kolay tespit edilmesini sağlar.

Yağ metabolizmasında görülen değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan bezeler için hastalardan tam kan sayımı da istenebilir. Bu laboratuvar testlerinde kolesterol ve trigliserid seviyelerine bakılır. Aynı zamanda, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) değerleri kontrol edilir.

Bu değerlerin normalden yüksek çıkması halinde hiperlipidemik ksantelazma varlığından söz etmek mümkündür. Bu durumda, hastalarda diyabet, hipotiroidi ya da karaciğer ve böbrek hastalıkları olup olmadığına bakılır. Altta yatan hastalıkların teşhis ve tedavisiyle birlikte ksantelazma da tedavi edilebilir.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Nasıl Tedavi Edilir?

Göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri görmeyi etkileyecek kadar büyük değilse, fiziksel olarak hastaları etkilemez. Bununla birlikte, estetik açıdan istenmeyen bir görüntü yarattığı için göz kapağında görülen yağ bezelerinin tedavisi oldukça önemlidir.

Ksantelazmada çoğunlukla cerrahi tedavi yöntemlerine başvurulur. Yağ bezeleri zaman içinde kendiliğinden yok olmaz ya da krem ve ilaçlarla tedavi yapılmaz. Bu nedenle, cerrahi yöntemlerle yağ bezeleri alınır.

CO2 lazer adı verilen yöntem başta olmak üzere lazer ablasyon yöntemi günümüzde sıklıkla tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer alır. Bu yöntemlerle birlikte, cerrahi eksizyon, kriyocerrahi, KTP lazer, argon lazer, triklorasetik asit tedavisi ve elektro cerrahi yöntemleri de ksantelazma tedavisinde kullanılan yöntemlere örnek verilebilir.

Uzun süreli göz kapağı yağ bezelerinde öncelikle tercih edilen yöntem lazer ablasyon yöntemidir. CO2 ve Erbium Yag (Er Yag) lazer adı verilen yöntemler ise hem yan etkilerinin hafif olması hem de operasyonun kısa sürmesi nedeniyle sıklıkla tercih edilen yöntemlerdir. Tamamen cerrahi müdahaleye dayalı yöntemlerden ise bezelerin çok büyüdüğü nadir durumlarda yararlanılır.

Lokal anestezi altında gerçekleştirilen cerrahi operasyonlar düşük risk içerir. Ameliyat sonrasında çok küçük izler kalabilir. Aynı zamanda, bezenin alındığı bölgede renk değişiklikleri ya da morarmalar görülebilir. Uzman bir doktor tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda dikiş izleri saklanır. Dolayısıyla, ameliyat izleri ameliyatın ardından belli bir sonra ya soluklaşarak belirginliğini kaybeder ya da tamamen kaybolur.

Göz Kapağında Yağ Bezesi Cilt Kanserine Dönüşür mü?

Yağ bezeleri çoğu zaman metabolizma bozuklukları sonucu ortaya çıkar. Büyük çoğunluğu iyi huylu olan ve göz kapağında görülen yağ bezeleri, cilt kanserine neden olmaz. Bununla birlikte, yağ bezesi görülen hastaların bazı hastalıklar için önlem alması gerekebilir. Örneğin, aşırı kilo, diyabet ve yüksek kolesterol gibi durumlara karşı önlem almak en iyisi olacaktır. Aynı zamanda, genetik faktörlerin de göz önünde bulundurulması ve buna uygun bir beslenme planı oluşturulması da oldukça önemlidir.

Yağ Bezeleri Tekrarlar mı?

Cerrahi yöntemlerle alınan yağ bezeleri ilerleyen zamanlarda yeniden ortaya çıkabilir. Özellikle kalıtsal faktörler nedeniyle yağ bezesi üretimine yatkın olan bireylerin göz kapaklarında tekrar yağ bezesi oluşma ihtimali bulunur.

Kesik ve dikiş gerektiren cerrahi müdahalelerin ardından yağ bezleri deri altında yağ üretmeye devam eder. Bu durumda, eski doku altından dışarı çıkamayan yağ dokusu deri altında hareket ederek göz kapağının farklı bir noktasında yeniden yağ bezesi oluşumuna neden olabilir.

Bununla birlikte, lazer yöntemlerine başvurularak yapılan tedavinin ardından yeniden yağ bezesi oluşma ihtimali oldukça düşüktür.

OKÜLOPLASTİK CERRAHİ KAPAK ENFEKSİYONLARI (Kapak İltihabı)

Kapak Kenarı İltihabı (Blefarit): Göz kapaklarının sık görülen iki taraflı iltihabıdır. Kapakların kirpikleri içeren 2 mm’lik kenar kısmını tutar. Kapaklarda yanma, kaşınma ve batma hissine yol açar. Kirpik diplerinde kepeklenme, kızarıklık ve kapak kenarında kalınlaşma vardır. Ayrıca göz kapak kenarlarında ters kirpik (trikiazis) ve kirpiklerin dökülmesi (madarozis) gelişebilir. Ek olarak arpacık (hordeolum) ve şalazyon gelişimine neden olabilir. Tedavide en önemli husus göz kapağının temizliğidir. Kirpik dipleri bebek şampuanı ile yıkanmalıdır. Bir el havlusu yardımıyla kapaklar üzerine uygulanan sıcak pansuman, kepeklenme ve yağlı akıntıları gidermede oldukça faydalıdır. Bunlardan fayda alınamazsa antibakteriyel göz damlaları tedaviye eklenir.

Arpacık (Hordeolum): Kirpik diplerinin ve göz kapağında yağ salgılayan bezlerin (meibomius) küçük bir apsesidir. Belirtileri; kapak içinde veya kapak üzerinden öne doğru uzanan, hassas, kızarık, sivilceye benzeyen şişkinliktir. Çoğu vaka kendiliğinden iyileşir ya da iltihap kirpik diplerine yakın bir bölgeden dışarıya boşalır. En önemli adım sıcak pansumandır. Antibakteriyel göz damlaları tedaviye eklenebilir. Bazı vakalar ufak bir cerrahi işlemle tedavi gerektirebilir.

Kapak Bezinin Kisti (Şalazyon): Arpacıktan sonra gelişebilir veya kapak bezlerinin ağızlarının tıkanması ile yağ salgılarının bezin içinde birikmesi ile ortaya çıkar. Kapakta ağrısız, sert ve yuvarlak bir şişlik şeklinde görülür. Şişkinlik arpacıktan daha büyüktür. En sık uygulanan tedavi şekli cerrahidir. Bazı vakalarda şişliğin içine iğne ile iltihabın geçmesine yardımcı olan ilaç (steroid ) enjekte edilir.

Göz Uçuğu (Herpes Simpleks): Uçuk virüsü (Herpes Simpleks) deriyi tuttuğu gibi gözü ve göz kapaklarını da tutabilir. Genelikle tek taraflıdır. Yüzde kırmızı zemin üzerinde öbekler halinde, saydam, küçük, inci tanesi (vezikül) şeklinde gelişir. Hafif bir kapak şişkinliği olabilir. Veziküller yırtılır ve daha sonra kabuklanarak birkaç gün içinde iyileşir. Gözde ve bulunduğu deri çevresinde ağrıya sebep olur. Gözün ön tarafındaki kornea tabakasını tutabilir. Tedavide virüslere karşı etkili göz damlaları ve kremleri (asiklovir) kullanılır. Hijyen amaçlı olarak kabarcıklara temastan kaçınılmalıdır.

İmpetigo: Sıklıkla çocuklarda kötü hijyen koşulları veya travma nedeniyle ortaya çıkan kapak cildinin bakteriyel iltihabıdır. Yüzde ve kapak cildinde kızarık bir zemin üzerinde küçük kırmızı döküntü şeklinde başlar. Daha sonra döküntüler vezikül halini alır. Son aşamada bunlar patlayarak üzerileri altın sarısı kabukla örtülür. Tedavide antibiyotik içerikli merhemler kullanılır. Yaygın tutulum halinde ise ağızdan antibiyotik verilir.

Yılancık (Erizipel): Kızarıklık, ödem ve sertlik (endurasyon) ile karakterize olan cilt ve cilt altı dokusunun selülitidir. Kapağın tümünü tutabilen kızarık bir alan olarak başlar ve kısa zamanda sert ve ödemli bir görünüm kazanır. Ameliyat, travma sonrasında veya önceki enfeksiyon zemininde gelişebilir. Koyu kırmızı renkli, kabarık ve çevre dokulardan keskin sınırlarla ayrılmıştır. Ateş ve bitkinlik vardır. Tedavide ağızda penisilin verilir.

KAPAK DEFORMİTELERİ (ŞEKİL BOZUKLUKLARI)

Ektropion ( Kapak Kenarının Dışa Dönmesi): Senil, sikatrisyel ve paralitik tipleri mevcuttur.

Senil Ektropion: Yaşlı hastaların alt göz kapağını tutar. Alt kapakta yatay gevşeklik olduğundan yer çekimi etkisiyle alt göz kapağı dışa doğru döner. Kapak gözden uzaklaşmış olduğu için göz dış etkenlere daha kolay maruz kalır. Bu durumda göz enfeksiyonları, ağrı, ışığa aşırı duyarlılık, aşırı gözyaşı gelmesi (epifora) ve görme kaybı ortaya çıkabilir. Tedavisi cerrahidir.

Sikatrisyel Ektropion: Çeşitli travmalar, kapak enfeksiyonları ve geçirilmiş tümör cerrahisi sonucu cilt ve cilt altı dokusunda ölü, sert bir tabaka (skar) oluşur. Bu skar alt veya üst kapağın göz küresinden uzaklaşmasına neden olur. Kırmızı tenli, çillenme tarzında lezyonları olan ve cilt kanserine gelişimine yatkınlığı olan bireylerde daha sık görülür. Bu kişilerin ciltleri kuru ve gergindir. Bu kişilere koruyucu olarak güneş ışığını engelleyen losyonlar ve yağlı cilt kremleri kullanılmalıdır. Tedavi cerrahidir.

Paralitik Ektropion : Yüz sinirinin (fasiyal sinir) felci ile ortaya çıkar ve tek taraflı olarak görülür. Kapakların kapanması çok güçleşir. Sık aralıklarla gözyaşı damlaları ve jelleri kullanılır. Uykuda kapaklar açık kalıyorsa bantla kapatılır. Bu olgular göz hekimi tarafından izlenmeli, kendiliğinden iyileşmiyorsa cerrahi girişim uygulanmalıdır.

Entropion (Kapak Kenarının İçe Dönmesi): Kapak kenarı ve kirpikler korneaya temas ederek korneada zedelenmeye yol açar. Entropion alt ve üst kapakta görülebilir. Senil, sikatrisyel ve konjenital tipleri mevcuttur.

Senil Entropion: En sık görülen tiptir ve sadece alt kapağı tutar. Yaşlılığa bağlı olarak kapak ve göz küresi arkasındaki dokuların gevşemesi sonucu ortaya çıkar. Tedavisi cerrahidir.

Sikastrisyel Entropion: Hem alt hem üst kapağı tutabilir. Kimyasal yanıklar, blefarit ve çeşitli göz kapağı iltihapları sonucu ortaya çıkan ölü doku tabakasının (skar dokusu) göz kapağının iç yüzünü kısaltması ve buna bağlı olarak göz kapağını içe çekmesiyle ortaya çıkar. Tedavi cerrahi düzeltmedir.

Konjenital Entropion: Kapağın kenar kısmının doğuştan itibaren içe dönük olmasıdır. Bu durum çocuk büyüdükçe kendiliğinden düzelebilir. Kirpikler korneya değiyor, ışığa aşırı hassasiyet ve rahatsızlık hissine yola açıyorsa cerrahi tedaviye gidilebilir.

Trikiyazis (Kirpiklerin İçe Dönmesi) ve Distikiyazis (Yanlış Yerden Kirpik Çıkması): Normalde dışa dönük olması gereken kirpiklerin kapak kenarından göz küresine temas edecek şekilde içe dönmesi trikiyazis; normal kirpiklerin gerisinden ikinci bir sıra kirpik çıkması distikiyazis olarak adlandırılır. Her göz kırpışıyla rahatsız edici bir batma hissine neden olur. Tek ya da çift gözde görülebilir. Tedavide, kirpiğin bir forseps yardımıyla mekanik olarak çıkarılması (epilasyon), kirpik köklerinin derecede dondurup-eritme işlemiyle çalışan kriyoterapi veya kirpik köklerinin elektrik akımı ile tahrip eden elektroliz yöntemleri uygulanır. Bu tedavi yöntemleri ile geçmezse cerrahi tedavi yapılır.

Madurozis (Kirpiklerin Dökülmesi): Kirpik sayısında azalma veya bunun tümünün yok olmasıdır. Sebepleri arasında yanıklar, tümörler, tümörlere uygulana ışın tedavisi, sedef hastalığı (psöriazis), hipotiroidi, frengi hastalığı (sfiliz) yer almaktadır. Tedavisi sebebe göre yapılır.

Poliosis (Kaş ve Kirpiklerin Beyazlaşması): Kaş ve kirpiklerin vaktinden önce beyazlaşmasıdır.

Dermatoşalazis (Üst Göz Kapağı Derisi Bollaşması): Yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve genellikle çift taraflı görülen kapak cildindeki gevşemedir. Üst göz kapağı derisi kat kat bollaşıp kirpiklerin üzerine sarkarak görme alanının üst bölümünü örtebilir. Bu olgularda kapak ağırlaşmış olduğu için göz kapaklarını açık tutmak zorlaşır. Göz kapakları torba görünümü kazanmış, göz kapağı çizgileri kaybolmuştur. Tedavi cerrahidir ve eğer kişinin görmesinde, dış görünümünde sorun yaratıyorsa yapılır.

Blefaroşalazis (Kapak Ödemi): Daha çok genç bayanlarda ortaya çıkan, nedeni bilinmeyen üst göz kapaklarında birkaç gün içinde kendiliğinden ortadan kalkan ağrısız tekrarlayıcı ödem ataklarıyla karakterize nadir bir klinik durumdur. Tekrarlayan ataklar sonucunda kapak cildi incelir ve kırışır. Ataklar kesildikten sonra cerrahi tedavi gerekebilir.

Esansiyel Blefarospazm: Göz küresi çevresindeki kasın (orbikülaris kası) istemsiz kasılmaları söz konusudur. 50 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve her iki gözde de görülebilir. Kasılmalar ilerleyici olup kapaklarda spazmlara ve buna bağlı olarak görme güçlüğüne yol açabilir. İleri dönemlerde göz kapakları açılamadığı için hastalar çalışamaz hatta kendi işlerini göremez hale gelirler. Tedavide ilk seçenek orbikülaris kasına botulinum toksini (botox) enjeksiyonudur. Toksinin her ayda bir tekrarlanması gereklidir. Toksinden yararlanamayan olgulara cerrahi müdahale gerekebilir.

PTOZİS (Göz Kapağı Düşüklüğü): Üst göz kapağının normal seviyesinden daha aşağıda olmasıdır. Bir veya iki kapakta görülebilir. 4 tipi vardır. Miyojenik, nörojenik, mekanik, aponevrotik.

Miyojenik Ptozis: Üst göz kapağını açmaya yarayan kasın (levator kası) doğumsal veya sonradan ortaya çıkan bozukluğuna bağlıdır. Aşağı bakışta bu kas gevşeyemediği için kapak aralığı açık kalır. Üst kapaktaki deri katlantısı silinmiş veya kaybolmuştur. Doğumsal miyojenik ptozise şaşılık, göz tembelliği (ambliyopi) ve göz kırma kusurları (hipermetropi veya miyopi) eşlik edebilir.

Nörojenik Ptozis: Doğumsal veya sonradan ortaya çıkan bir sinir iletim bozukluğu sonucu ortaya çıkan ptozistir. En sık görüleni okülomotor sinir felci sonucu gelişenidir. Bu sinir felci doğumsal veya sonradan ortaya çıkmış olabilir. Bu sinir felci sonucu göz küresini hareket ettiren kaslarda felç gelişir ve şaşılık ortaya çıkar. Bu sinirin fonksiyonu kendiliğinden düzelebileceği için cerrahi girişim kararı verilmeden önce 6 ay beklenmeli ve önce şaşılık düzeltilmelidir.

Mekanik Ptozis: Dermatoşalazis, büyük göz kapağı tümörleri (örneğin nörofibrom) ve ağır göz kapağı ödemi gibi göz kapağı hareketliliğini zayıflatan rahatsızlıklar sonucu oluşabilir.

Aponevrotik Ptozis: Normal üst göz kapağını açan kasın (levator kası) üst göz kapağına tutunduğu parçasının (aponevrozun) zayıflaması sonucu ortaya çıkar. Bu zayıflık hafif bir ayrışma veya yapışma bozukluğu olabileceği gibi yaygın bir ayrışma neticesinde ortaya çıkabilir. Sebepleri arasında yaşlılık (yaşa bağlı kasın dejeneratif değişikliği) ve travma yer alabilir.

Tedavide ptozise neden olan etken göz önüne alınarak en uygun cerrahi yöntem uygulanır. (Levator kasının kısaltılarak üst göz kapağı yukarı kaldırılması veya askılama yöntemi )

KAPAK TÜMÖRLERİ

İyi Huylu (Selim) Kapak Tümörleri :

Viral Siğil (Skuamöz Hücreli Papillom): Genellikle erişkinlerde en sık görülen kapak tümörüdür. Ağaç çileğini andıran bir satha sahip saplı veya geniş tabanlı bir lezyondur. Tedavisi cerrahidir.

Seboreik Keratoz (Bazal Hücreli Papillom): Yaşlı bireylerin yüz ve göz kapaklarında kabarık, deri üzerine yapıştırılmış gibi duran, keskin sınırlı, bazen tüm kapağı tutabilen ve aşırı yağlanma gösteren bir lezyondur. Tedavisi cerrahi olarak çıkarılmasıdır.

Aktinik Keratoz (Senil Keratoz): Deri yüzeyinden kabarık olmayan kuru kabuksu bir lezyondur. Tipik olarak aşırı güneş ışığına maruz kalmış, yaşlı, açık tenli bireyleri etkiler. Bir kısmı kötü huylu tümöre dönüşebilir.

Ben (Nevüs): Genellikle kapağın kenar kısmında yer alır. Renkli bir hal alma eğilimindedir. Hızlı bir büyüme olursa kötü huylu tümörden şüphelenilmelidir.

Keratoakantom: Göz kapağında nadiren görünür. Selim olmasına rağmen hızlı büyüyen tümör genellikle diğer yönleriyle sağlıklı bireylerde meydana gelir. Böbrek naklini takiben immünosüpressif tedavi görmekte olan hastalarda beklendiğinden daha sık bir şekilde görülür. Ortaya çıkış sırası; birkaç gün zarfında büyüklüğünün 2 yada 3 misline ulaşabilen pembe renkli bir kabartı (papül) , cm çapına ulaştıktan sonra genellikle büyümesi durur. ay boyunca sabit kalır ve daha sonra kendiliğinden geriler. Gerileme dönemi esnasında lezyonun merkezi kısmi keratinle dolu bir krater şekline dönüşür.

Ksantelazma: Genellikle yaşlı hastalarda veya kolesterolü yüksek olanlarda bulunan (hiperkolesterolemi) sık görülen ve sıklıkla her iki gözde ortaya çıkan lezyonlardır. Genellikle göz kapaklarının iç taraflarında yerleşmiş bulunan, kolesterol ve yağ içeren, sarı renkte, cilt altı lezyonlardır. Tedavi kozmetik sebeplerden dolayı yapılır.

Kapiller Hemanjiom: Kapakların en sık görülen doğumsal, damarsal tümörüdür. Genişlemiş ve birbirleriyle birleşmiş (anastomoz yapmış) damarsal boşluklardan oluşur. Genellikle bir yaşına kadar hızla büyürler. Ve daha sonraki içinde kendiliğinden gerilerler. Kırmızı renkte kabarık lezyondur. Büyük olan ve üst kapağı tutanları tembelliğe (ambliyopi) yol açabilir. Bu olgularda lezyon içine steroid enjeksiyonu yapılır.

Normal Göz Kapiller Hemanjiom Molluskum Kontagiosum: Derinin yüzey tabakasının (epidermis) viral (pox virüs) enfeksiyonudur. Lezyonlar mum damlası şeklinde kabarık yapıdadır ve merkezlerinde bir çukurluk vardır.

Kötü Huylu (Malign) Kapak Tümörleri: Bazal hücreli ve yassı hücreli kanser en sık görülen kapak tümörleridir. Açık tenli, uzun süreli güneşe maruz kalan ve ileri yaş grubunda bulunan bireylerde bulunma riski daha fazladır.

Bazal Hücreli Karsinom (BHK): Kötü huylu kapak tümörlerinin %95 ini oluşturur. En sık alt kapağı ve iç bölgeyi tutar. Yavaş ve ağrısız büyüme gösterir. Yayılmamasına rağmen bulunduğu yerin derinliklerine kadar uzanabilir. Tedavi edilmeyen tümörler göz küresini tahrip edip beyne kadar uzanabilir. Bu lezyonlardan parça alınmalı (biyopsi) ve tanısı konulduktan sonra cerrahi, radyoterapi ve krioterapi seçeneklerinden biri tercih edilmelidir. İdeali cerrahi tedavidir.

Normal Göz Malign Karsinomlu Göz Yassı Hücreli Kanser: Bazal hücreli kansere göre 40 kez daha seyrek olup daha çok üst kapağı tutar. Kendiliğinden ortaya çıkabileceği gibi aktinik keratoz ve keratoakantoma zemininden gelişebilir. Yüzeyi sert bir kabukla örtülü kabarık lezyonlardır. Daha sonra kabuğun altında ülserasyon ortaya çıkar ve lezyon kenarları kabarıktır. Tedavi edilmediği takdirde bezelere (lenf düğümleri) yayılır. Vücudun her tarafına yayılma olasılığı vardır. Bazal hücreli kansere göre daha agresif seyreder. Tedavisi cerrahidir.

Malign Melanom: Kapağı tutan malign melanomlar nadir görülür. Öldürücü potansiyele sahip tümörlerdir. Cilt melanomlarında renk değişikliği teşhis koydurucu özelliği teşkil etse de kapak melanomlarının yarısı renksiz olup, bu durum teşhiste zorluklara yol açar.

Kaposi Sarkomu : Sıklıkla AIDS hastalarını etkileyen bir damarsal tümördür. Tümörün erken dönem belirtileri arasında pembe, kırmızı-menekşeden kahverengiye değişen ve yanlışlıkla cilt altı kanama (hematom) veya ben (nevüs) sanılan bir lezyondur. Büyük ve hızla büyüyen bir tümör ülsere olabildiği gibi kanayabilir de. Tedavisi radyoterapidir.

Sebase Gland Karsinomu (Sebase Bez Karsinomu): Sebase bez karsinoması göz kapağında meibomian veya Zeis adındaki bezinden kaynaklanır. Göz kapağı malign tümörlerinin %’ini oluşturur. Genellikle yavaş büyüyen, ağrısız, sarı renkli kitle görünümünde veya kapakta diffüz kalınlaşma ve kirpik kaybına neden olan bir kitle şeklindedir. Başlangıçta şalazyon veya kronik blefarokonjonktivit ile karışması nedeniyle doğru tanı ve uygun tedavi gecikir.

Esas olarak komşuluk yoluyla yayılır. Nüksleri(tekrar) sık görülür. Uzak organ tutulumu lenf ve kan yoluyla olur. Cerrahi tedavinin tek veya kriyoterapi ile beraber uygulanması en sık tercih edilen tedavi yöntemidir.

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası