göz kaç fps görür / İnsan Gözü Optik Değerleri Nelerdir? - Fotografium Blog

Göz Kaç Fps Görür

göz kaç fps görür

Açık olan şey, FPS'nin oyunlar için çok önemli olduğu ve onların oyunlarını derecelendirdiğimiz merkezi ölçü olduğudur. performans . Saniyedeki kare sayacı yalan söylemez ve basit ve doğrudan bir sayı bildirir.

İnsan Gözü Saniyede Kaç Kare Görebilir

Oyun dünyasında en sık sorulan sorulardan biri, insan gözünün kaç tane FPS görebildiği. Bazıları öyle diyor 40'ın üzerinde fark yok ve bazıları sahip olduğunu söylüyor veya daha fazla FPS, rekabet avantajı sağlar bazı oyunlarda. İnsan gözünün "kare hızı" nedir? Monitörde 30 ile 60 Hz arasındaki fark ne kadar belirgindir? Ve 60 ile Hz arasında? Yüksek FPS ne ölçüde mantıklı?

FPS ojo insansı

Cevap çok karmaşık ve tutarsızdır çünkü her bireyin algısı farklıdır. Birçoğunuz size bundan sonra söyleyeceğimiz şeyi kabul etmeyecek ve diğerleri tamamen özdeşleşmiş hissedecek. Reddedilemez olan, görsel ve optik biliş uzmanlarının bu soruya bizim oyuncular olarak sahip olduğumuzdan oldukça farklı bir bakış açısına sahip olmasıdır.

İnsan Vizyonunun Yönleri: Uzmanlar Ne Diyor?

Anlaşılması gereken ilk şey, insanların görüşün farklı yönlerini kişiye bağlı olarak farklı algılamasıdır. Gözün farklı bölümleri farklı çalıştığı için hareketi algılamak, ışığı algılamakla aynı şey değildir ve bunun açık bir örneği, görme merkezinde (odaklandığımız yer) çevremizdekinden daha keskin görünmesidir ( "gözün köşesinden"). İçinden geçen ışık kornea dönüşmesi biraz zaman alıyor beynimizin harekete geçebilir ve beyinler bilgiyi yalnızca belirli bir hızda işleyebilir.

"Tek bir hücreye veya nörona dayalı olarak tüm sistemin davranışını tahmin edemezsiniz." - ABD, Rensselaer'deki St. Joseph Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Jordan DeLong diyor ki, - " Bir veya iki paralel çizginin genişliği gibi şeyleri gerçekten algılayabiliriz ve bu tek bir nöronun yapabileceğinden çok daha fazlası, çünkü gerçekte binlerce ve binlerce nöron birlikte hareket ediyor. Gerçekte beyniniz bir bütün olarak onun tek bir parçasından çok daha hassastır. ”.

Yıllarca gözlerimizi "eğitmek" için harcadığımız için, oyuncuların ortalamanın çok üzerinde bir vizyon ve algıya sahip olduğunu doğrulayan birçok çalışma var.

"Oyuncularla çalışıyorsanız, muhtemelen insanoğlunun maksimum seviyelerine çok yakın çalışan nüfusun küçük bir kesimiyle çalışıyorsunuzdur ve bunun nedeni görsel algının eğitilebilecek bir şey olması ve aksiyon oyunlarının olmasıdır. bunda özellikle iyi. Oyunlar benzersizdir, görmenin neredeyse tüm yönlerini büyük ölçüde artırmanın birkaç yolundan biridir, bu nedenle kontrast duyarlılığı, dikkat becerileri ve aynı anda birden fazla nesneyi izleme çok daha üstündür. Bu yöntem o kadar iyidir ki aslında oyunlar görsel terapi için kullanılmaktadır. “.- Adrien Chopin, bilişsel bilimlerde araştırmacı.

El oyun mejora los FPS del ojo humano

Bu nedenle, insan gözünün görebildiği FPS oranlarından bahseden araştırmacılara kızmadan önce, araştırmaların oyuncuların vizyona, dikkat seviyesine ve hareket halindeki nesneleri izleme yeteneğine sahip olduklarını gösterdiğini aklımızda tutmalıyız. oyuncu olmayan ”insan varlığına sahiptir.

Hareket algısı

Şimdi bazı rakamlarla gidiyoruz. Düşünülmesi gereken ilk şey, görüntülerin titreşim frekansıdır: çoğu insan, titreyen bir ışık kaynağını saniyede 50 ila 60 kez veya Hertz hızında sabit aydınlatma olarak algılar. Neredeyse tüm insanların 60 Hz'lik bir monitörü sabit bir görüntü olarak görmesinin nedeni budur. Titreyen ışık , aslında olan budur.

Ancak bu, oyundaki akıcı görüntülerin algılanması söz konusu olduğunda bulmacanın yalnızca bir bölümünü sunar. Ve sadece 1/ saniye görüntülenen bir ekranda görüntüleri algılayabildiği gösterilen savaş pilotları üzerine yapılan çalışmaları duyduysanız, bu bir PC oyunundaki akıcı görüntülerin algılanması değildir. Bunun nedeni oyunların hareketli görüntüler oluşturması ve bu nedenle ışığı basitçe işleyen farklı görsel sistemleri çağırmasıdır.

Görüntü animasyonu FPS ojo insancıl

Sözde Bloch Yasasında bir örnek bulunur. Bu yasa, ms'den daha az süren bir ışık parlamasının yoğunluğu ve süresi arasında bir değiş tokuş olduğunu söylüyor. İnanılmaz derecede parlak bir nanosaniye ışığına sahip olabilir ve bir saniyenin onda biri loş ışıkla aynı görünecektir. Genel olarak, insanlar bir saniyenin onda biri içinde zayıf, kısa, parlak ve uzun uyaranları ayırt edemezler.

Bu biraz, bir kameradaki enstantane hızı ile diyafram arasındaki ilişkiye benziyor: geniş bir diyafram açıklığıyla çok fazla ışık almak ve kısa bir enstantane hızı ayarlamak, fotoğrafınıza sanki küçük bir miktarda çekilmiş gibi iyi pozlama sağlayacaktır. dar diyafram açıklığı ve uzun bir enstantane hızı ayarlama.

Ancak insan gözü, 10 ms'den daha düşük ışık flaşlarının yoğunluğunu ayırt etmekte zorlansa da, artefaktları ve hareketleri inanılmaz derecede hızlı algılayabiliriz. Bu, farklı hareket biçimlerinin algılanma şekline bağlı olacaktır: Eğer hareketsiz oturuyorsanız ve önünüzdeki şeylerin nasıl hareket ettiğini izlemeye başlarsanız, bunu yürürken yaptığınızdan çok daha iyi algılayacaksınız çünkü uyaranlar Farklıdırlar.

Oynarken yaptığımız bazı şeyleri de düşünmeye değer; örneğin, nişancı türü bir oyunda, algısal bir motor geribildirim döngüsü içinde fare hareketi ile görme arasındaki ilişkiyi sürekli olarak izleriz. Başka bir deyişle, fareyi hareket ettirdiğimizde, vizyon ekranın hareket edeceğini zaten biliyor ve bu da daha hızlı tepki vermemizi sağlıyor.

Bu nedenle oyun oynarken oyun dünyasının anlayışını görsel bilgilerle sürekli güncelliyoruz. Uzmanlar, belirli bir noktadan ziyade geniş ölçekte bir hareket algısına sahip olduğumuzda çok daha akıcı bir oyun göreceğimizi söylüyorlar; Diğer bir deyişle, genel olarak tüm ekrana bakarak oynadığımızda, ekranın belirli bir bölümünü işaret etmekten daha iyi bir akışkanlık hissine sahip olacağız.

Peki insan gözü kaç tane FPS görüyor?

Milyon dolarlık soru, değil mi? Uzmanlar bile bu konuda hemfikir değiller ve işte insan gözünün kaç FPS gördüğü hakkında söyledikleri:

“Elbette 60 Hz, 30 Hz'den daha iyi, bariz bir şekilde daha iyi ve bu, donanım üreticilerinden uzun zamandır gördüğümüz bir iddia. 60 Hz'de titreyen ışık kaynağından daha yüksek bir hızda hareketi algılayabildiğimiz için seviyenin daha yüksek olması gerekir ama belli bir rakamda kalacağını sanmıyorum. Hz veya Hz olsun, bilmiyorum. “- Thomas Busey, Indiana Üniversitesi nöroloji bölümünde profesör.

Normalde, FPS'yi aştığınızda insan gözünün görüntüleri gerçek hayattanmış gibi gördüğünü düşünüyorum. Daha düzenli bir ifadeyle, hareket halindeki görüntülerin düzgünlüğündeki değişiklikleri insanların fark ettiği nokta 90 Hz civarındadır. Açıkçası, bu genel insan için, çünkü daha önce de söylediğimiz gibi, oyuncular bu değişiklikler hakkında daha büyük bir algıya sahipler “.- Jordan DeLong, Rensselaer'deki St. Joseph Üniversitesi'nde psikoloji profesörü.

"Bir kitabı okuduğunuzda 20 Hz'nin ötesinde hiçbir şey görmediğimiz açıktır, çünkü bunlar statik görüntülerdir, ancak ekranda hareketli görüntülerden bahsettiğimizde belirli bir veri vermeye cesaret edemiyorum." .- Adrien Chopin, bilişsel bilim araştırmacısı.

akış

Öyleyse, sonuçta çıkarabileceğimiz sonuçlar bunlar:

  • Oyuncular daha fazla görsel algıya ve daha iyi reflekslere sahiptir.
  • Bazı insanlar 50/60 Hz ışık kaynaklarının titrediğini fark eder. Daha yüksek frekanslar titremeyi azaltır.
  • 60 Hz'lik bir monitörü sağlam bir görüntü olarak görürsek, insan gözünün 60 FPS'den daha az gördüğü anlamına gelir.
  • Statik görüntüleri algılama şeklimiz, hareketli görüntüleri algılayış şeklimizden farklıdır.
  • Sırf FPS oranları arasındaki farklılıkları algılamamız, reaksiyon sürelerinin daha kötü olduğu anlamına gelmez.

İnsan Gözü Optik Değerleri Nelerdir?

İnsan gözükaç fps?İnsan gözü kaç megapikseldir? gibi sorular her zaman ilgi uyandırmıştır. Şu anki teknolojiyle bile bazı konularda yanına yaklaşmaya çalıştığımız insan gözü özellikleriyle gerçekten büyülüyor. İnsan gözünün kendi fotoğrafları bile yeterince ilgi çekse de özellikleri de bunları destekliyor. Altta Hakan Kutgün&#;ün konuyla ilgili makalesini bulacaksınız.

Bu yazı insan gözünün özelliklerinin fotoğraf makinelerinin teknik özellikleri bazında eşdeğerlerini merak etmem üzerine tarafımdan yazılmış yarı bilimsel, yarı destekli-tahminsel, bir taslak yazıdır. Kendi çabalarım sonucu bir kısmını bilimsel makalelerden topladığım ve bir kısmını da bilimsel formüller ile türettiğim bilgilerle bu konuda sıkça merak edilen parametrelere sayısal değerler bulmaya çalıştım. Meselenin burada da sürekli merak konusu olması üzerine paylaşmaya karar verdim. Bu konudaki kişisel emeğimi bilgilerinize sunuyorum. Lütfen alıntı yaptığınız takdirde referans gösteriniz.

Aslında sorunun cevabı çok basittir: Gözün gerçek odak uzunluğu göz küresinin çapına yaklaşıktır. İnsan gözü, fotoğraf merceklerinin aksine, tek mercekli bir yapı olduğundan bu tek mercek ışığı doğrudan görüntü algılayıcısı üzerine odaklar. Dolayısıyla odak uzaklığı mercekle retina arasındaki uzaklığın aysıdır ki bu da göz küresinin yere paralel eksendeki çapına çok yakındır.

Ortalama bir Avrupalı yetişkinin lens-retina mesafesinden:

Sonsuzda odak uzunluğu = mm&#;dir
(ref: Light, Color and Vision, Hunt et al., Chapman and Hall, Ltd, London, ).

İnsan gözü için farklı olan bir nokta da şudur: Her odak uzunluğunda her uzaklığa odaklayamazsınız. Yani odakladığınız nesnenin gözünüze mesafesi değiştiğinde odak uzunluğunuz (yani görüş açınız) da değişir. İnsan gözünün en yakın netleme mesafesini 10cm olarak varsayarsak (kendiniz deneyin), göz merceğinin ve göz içi sıvısının havaya bağıl kırılma indisleri ile kalın mercek odak uzaklığı formülü kullanılarak bu görüş açısı mm olarak hesaplanır. Yani:

En yakın netlemede odak uzunluğu = mm&#;dir

Bundan sonrası için referans değerler olarak aşağıdakiler kullanılacaktır:
En yakın netlemede odak uzunluğu = 19mm
Sonsuzda odak uzunluğu = 23mm

Optik Yakınlaştırma

Optik yakınlaştırma (zum) değeri en büyük odak uzunluğunun en küçük odak uzunluğuna bölümüne eşittir. Bu durumda en yüksek optik yakınlaştırma = 23mm/19mm, Zoom ~ x

Çarpan Faktörü (Crop Factor) 

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha vardır: Peki ya insan gözünün çarpan faktörü kaçtır? İnsan gözünün görüntü algılayıcısı olan retinanın gerek alan gerek şekil itibariyle 35mm&#;lik bir filme denk olmadığı düşünülürse gözün de bir çarpan faktörü olması gerektiği açıktır. Çarpan faktörünü hesaplamak için önce gözün görüş açısını hesaplamamız gerekir.

Bu da çok kolaydır: Herhangi boş bir duvarda 1 metrelik mesafeyi ve tam ortasını ölçün. İki elinizin parmaklarını 0m ve 1m noktalarına koyun. Tek gözünüzü kapatrak açık gözünüzü orta noktaya hizalayın. İki elinizin işaret parmağını da koyduğunuz noktada hareket ettirerek (hareketli nesneler daha geniş açıda dahi algılanır) gözünüzü orta noktadan ayırmadan duvara yaklaşın. Parmaklarınız hareket ederken gözünüzü sabit tutmak biraz zordur, hep aynı noktaya bakmaya dikkat edin. Tek gözün görüş açısı simetrik olmadığından gözünüzün tersi tarafta bulunan parmağın görüş açınızdan daha erken çıktığını göreceksiniz. Tam bu noktada durun ve gözünüzün duvardan (santimetre cinsinden) mesafesini ölçün:

Tek gözün görüş açısı = arctan(50/duvar-göz mesafesi) = derece

Görüş açısı bende yaklaşık derece gibi bir değer çıktı; aynısını iki göz açık yaptığımda ise derece. Ancak burada bir nokta daha var ki: İnsan gözü gördüğü görüntüleri kaydetmez, algılar.

Bu da şöyle bir sonuç doğurur: Aslında tek gözümüzle , iki gözümüzle toplam derecelik bir açı dahilindeki hareketli cisimleri görebilmemize rağmen tek bakışta (gözümüzü çevirmeden ve anlık olarak) bu alanın en fazla 45 derecelik bir alanını algılayabiliriz. Bu açı yaşla birlikte dereceye, karanlıkta ise dereceye kadar düşebilir. Bu açının dışında kalan alanda ancak hareketi algılabiliriz ki bu da beynimizin istemsiz olarak algı merkezini (45 derecelik açının merkezini) hareketli alana (bazen gözlerimizi çevirmeksizin) çevirmemizi sağlar. Dolayısıyla karşılaştırma için gözün &#;görüş açısı&#; yerine &#;anlamlı algı açısını&#; kullanmak daha doğru olacaktır. Eğer tek seferde &#;anlamlı algı açısı&#;nın 45 derece olduğunu varsayarsak:

Gözümüz 23mm odak uzunluğu bize yatayda 45 derece görüş açısı verir. 35mm formatında yatayda 45 derecelik görüş açısı veren odak uzunluğu yaklaşık 43mm&#;dir. O halde:

İnsan gözünün çarpan faktörü = 43mm/23mm ~ 2x

NOT: Bu da sayısalda Olympus 4/3 sistemin, analogda ise APS formatın insan gözüne (odak dışı alanın görünümü, net alan derinliği, karmaşıklık dairesi vs) en yakın sistemler olduğu sonucunu verir. Eğer amacınız görmek istediğinizi değil de gördüğünüzü aynen kaydetmekse sayısalda Olympus 4/3, analogda APS sistem kullanmanızı öneririm 🙂

Gözümüzün diyafram açıklığı açılıp kapanabilen bir &#;iris&#; tarafından kontrol edilir. Bu irisin yetişkin Avrupalı bir insandaki çapı mm arasında değişir (ref: Light, Color and Vision, Hunt et al., Chapman and Hall, Ltd, London, ). Fotoğrafçılıkta diyafram açıklığı odak uzunluğuna oranlanarak ifade edilir. Bu durumda:

En geniş açıklık: 19mm / 8mm ~ f/
En kısık açıklık: 23mm / 2mm ~ f/11

Ancak gerçek hayatta göze giren ışığın miktarı irisin ötesinde göz kapaklarıyla da ayarlanabilir. Gözlerinizi kısarak kirpiklerinizi göz bebeklerinizin önüne getirdiğinizde aşdeğer diyafram açıklığı o kadar düşer ki gözlerimiz aynı fotoğraf makinelerinin çok kısık açıklıklarında karşılaştığımız saçılma (diffraction) kaynaklı keskinlik kaybına uğrar. Gözlerimizi kıstığımızda bu yüzden bulanık görürüz.

İnsan gözünün normal ışıkta, sonzuza bakarken gevşemiş halinde iris açıklığı yaklaşık mm kadardır (ref: Light, Color and Vision, Hunt et al., Chapman and Hall, Ltd, London, ). Bu durumda da gözümüzün ortalamada:

Normal diyafram açıklığı: 23mm / mm ~ f/

Gözümüzün perde hızı göz kırpmamızla ilgili değildir, zira göz kapağımız fotoğraf makinesindeki perdenin gördüğü işi görmez. Gözümüz fotoğraf çekmediği için aslında bir perdesi de yoktur. Göz kapağı ancak fotoğraf makinesinin objektif kapağına benzetilebilir, işlevi odur. Ancak bazen gözümüzle hareket eden cisimleri flu görürüz. Bu da bize gözümüzün bir &#;perde hızı eşdeğeri&#; olduğunu kanıtlar. Güneşli bir günde dışarı çıkıp uzaktaki bir nesneye odaklanıp elinizi gözünüzle odaklandığınız nesne arasında sallarsanız elinizi flu görürsünüz. Bu fluluğu eşdeğer olarak (deneme yanılma ile göz kararı) 1/30 perde hızında fotoğraf makinesiyle yaratabilirsiniz. Bu da bize bol ışıkta gözümüzün 1/30&#;luk bir perde hızı eşdeğeri olduğunu gösterir. İlginç bir şekilde ortam karardıkça gözümüzün perde hızı ARTAR. Aynı deneyi gün batımı sonrası perdeis çekilmiş bir odada yaklaşık 20 dakika gözlerinzi karanlığa alıştırdıktan sonra tekrarlarsanız eşdeğer perde hızının 1/&#;e kadar çıktığını görürsünüz (deneyin!). Bu denemeleri elektrikli ışık (tungsten, floresan, neon vs) altında yaptığınız takdirde şebeke geriliminin frekansı (50Hz) gözünüzü yanıltabilir. Bu sebeple denemeler kesinlikle güneş ışığıyla yapılmalıdır.

Gözümüz fotoğraf makinelerinin yapamadığı bir şeyi daha yapar: Hareket eden nesneleri gözbebği ile takip eder. Bu da doğrudan odaklandığımız nesneyi flu görmemizi büyük ölçüde engeller. Gözlerimiz harekete çok hızlı tepki verir ve hareket eden nesneleri (hareketlerini beyin aracılığıyla tahmin de ederek) eşdeğer perde hızından çok daha etkin bir biçimde takip eder. Kısacası gözlerimiz kitlendiği nesneye sürekli &#;pan&#; yapar. Böylece bu düşük perde hızlarında (1//) dahi nesneleri net görürüz. Bu sebeple eşdeğer perde hızı ancak gözümüzün odağında olmayan nesneler için geçerlidir.

Perde hızı = 1/30 &#; 1/

Gözümüzün elektronik devreler ya da fotoğraf filmleri gibi sabit bir hassasiyeti yoktur. İnsan gözü hassasiyetini hem ortamın genel ışık seviyesine hem de (hiçbir fotoğraf makinesinin yapamadığı şekilde) gördüğü sahnede bölgesel olarak ayarlayabilir. Bölgesel adaptasyonu bir kenara bırakacak olursak yukarıdaki veriler ışığında gözümüzün farklı koşullarda ISO hassasiyetini hesaplayabiliriz.

&#;Güneşli f/16&#; kuralını hatırlarsak, açık bir günde, güneş altında fotoğraf makinesi şöyle pozlar: f/16, 1/, ISO

Bizim gözümüz ise en kısık açıklığa geleceğini varsayarsak: f/11, 1/30 (yukarıda denedik)
Bu durumda doğrudan güneş altında gözümüzün hassasiyeti ISO&#;den 3 poz daha düşüktür (ISO12).

Karanlık bir ortamda karanlığa alıştıktan (hassasiyetini yükselttikten) sonra ise perde hızını 1/ olarak ölçtüğüm koşullarda fotoğraf makinesi şöyle pozlarken: f/, 20&#;, ISO
Benim gözüm en geniş açıklıkta varsayarak: f/, 1/ (yukarıda denedik)
Bu durumda da karanlık ortamda gözümüzün hassasiyeti ISO &#;den 13 durak daha yüksektir (ISO).

Demek ki gözümüzün mutlak dinamik aralığı (13+3) yaklaşık 16 durak kadarmış. NOT: Mutlak dinamik aralık anlık dinamik aralıktan farklı olabilir.

İnsan gözü görüntü algılayıcısı (retina) üzerinde ışık hassasiyetini (ISO) bölgesel olarak değiştirebildiği için tek seferde ayrıştırabileceği parlaklık spektrumu (dinamik aralığı) çok geniştir. Bu, dinamik aralığı yüksek olan bir sahneye sabit olarak ne kadar uzun süre baktığınıza göre değişir. Eğer geniş bir dinamik aralığı kapsayan bir sahneye (örneğin yarı kapalı bir perde, sahnenin yarısı karanlık oda, yarısı aydınlık güneş) birkaç dakika gözlerinizi kıpırdatmadan bakabilirseniz gözlerinizin karanlığı algılayan kısmı hassasiyetini yükseltecek, dışarıyı gören kısmı düşürecek ve ortalama bir diyafram açıklığı ile mutlak dinamik aralığa (16 durak) neredeyse eşdeğer bir dinamik aralığı (belki durak) algılayabileceksinizdir. Bu konudaki tahminim sayısal veya bilimsel değildir.

Özetle İnsan Gözü:

Odak uzunluğu = mm (x zum)
35mm çarpan faktörü = 2x
35mm dengi odak uzunluğu = mm (x zum)
Diyafram: f/f/11 (göz kapakları hariç)
Perde hızı: 1/30 &#; 1/
ISO:
Dinamik aralık ~ poz

Hakan Kutgün, Fotoğrafkâr

Video ve filmlerde oldukça önemli bir kavramdır saniye başına kare (fps: frame per second) kavramı. FPS miktarı arttıkça görüntü daha gerçekçi ve net hale gelir; ancak tabii ki görsel verideki bilgi miktarı da artacağı için dosyanın boyutları da artacaktır.

Peki "İnsan gözü kaç fps görebilir?" diye soracak olursak? Bu zor bir sorudur. Bunun en temel sebebi, genelde sorulan soru ile öğrenilmek istenen şeyin uyumsuz olmasındandır.

Örneğin bu soru, şu soruyla aynı şeyi öğrenmeyi hedeflemez: "Görüntülerin akıcı olması için, kaç fps ile akması gerekir?"

Bu soru da, şununla aynı değildir: "Bir görüntünün titreşik olmaması için kaç fps olması gerekir?"

Ki bu soru da, şununla aynı değildir: "İnsan gözünün yakalayabileceği en kısa kare (çerçeve) ne kadardır?"

Bu konuları birazcık aydınlatarak gözümüzü daha iyi tanıyalım.

Akıcılık ve Netlik

İlk olarak hareketin yumuşaklığına bakmamız gerekiyor. Aşırı yavaş hareket eden bir sis ile ilgili bir film izlediğinizi düşünün. Görüntüdeki sisin sınırları veya keskin kenarları yoktur. Filmi 10 fps (saniye başına 10 kare) hızda oynatın. Yine de akıcı olacaktır. Neden? Çünkü bir kareden diğerine geçişteki fark çok küçüktür. Bunun en ekstrem örneği, hareketsiz bir duvarı gösteren bir videoyu izlemektir. Böyle bir videoyu 1 fps'te oynatmanız ile fps'te oynatmanız arasında en ufak bir fark olmayacaktır. Dolayısıyla gözün takip ettiği cismin hareketi ve bu hareketin hızı ile yumuşaklığı çok önemlidir.

Reklamsız Deneyim

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %% reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır. Kreosus Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık Daha fazla göster

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, % reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Destek Ol

Şimdi elinizi yavaşça yüzünüzün önünde sağa sola doğru hareket ettirin. Sonra yavaş yavaş bu hızı arttırın. En sonundaysa elinizi çılgınca sallamaya başlayın. Şimdi kendinize sorun: Gözünüz kaç kare görüyor? Oldukça az olmalı, çünkü ne kadar çılgınca sallarsanız sallayın, kaslarınızın sınırlılığından ötürü elinizi 1 saniye içerisinde gözünüzün önünden sadece birkaç defa geçirebilirsiniz. Ancak yine de gözünüz bu hareketi yakalayamıyor ve bulanık bir el görüyorsunuz.

Buna rağmen bir sorun var: Elinizin gözünüz önündeki hareketi, birkaç fps ile oynayan hareketli bir cisme göre son derece akıcı! Elinizin hareketinin kesildiğini veya zıpladığını görmüyorsunuz. Her bir parçası birbirini takip eder şekilde!

İşte bu, gözümüzün bir numarasıdır: Bulanıklaşma akıcılığı, keskinlik ise teklemeyi andırır. Yani bir cisim bulanıklaştıkça akıcı hale geliyormuş gibi algılanır; keskinliği arttıkça ise teklemeye başlar. Bunu fiziğin temel ilkelerinden olan eylemsizliğe benzetebilirsiniz. Hızla frene basan bir arabada, tıpkı sizi yeryüzüne çeken kütleçekimi gibi bir ivme hissedersiniz. Frenleme, kütleçekimini andırır.

Havada savrulan bir bageti bulanık ama akıcı görürüz.

Yapılan araştırmalar, insan gözünün 18 fps ile oynayan bir sinema filmini akıcı gördüğünü göstermektedir. 18'in altına inmeye başladıkça (hareketli bir filmden söz ediyorsak) gözümüz sıçramalar görmeye başlayacaktır ve bu rahatsızlık vericidir. Eğer ki gözünüz yüzünüzün önünde hareket ettirdiğiniz elinizi cam gibi görebilecek olsaydı, aynı akıcılığı sağlayabilmek için çok daha fazla verinin göz tarafından toplanıp beyin tarafından işlenmesi gerekecekti. Eğer ki 50 fps'te oynayan keskin bir film izliyorsanız, gözünüzün zaman zaman veri toplamaktan yorulmaya başladığını ve filmin sanki kesintili olmaya başladığını hissedebilirsiniz. Bu, gözümüzün sınırlarını görmemizi sağlayan bir durumdur.

Eğer ki Quake gibi hareketli bir bilgisayar oyununu 18 fps'te oynayacak olursanız, oyunda hiçbir bulanıklık olmamasına rağmen akıcı olması için daha fazla fps'ye ihtiyaç olduğunu görebilirsiniz. Buna rağmen, sinemaya gittiğinizde ekranda noktaları ve kesintileri yakalayabilirsiniz. Sinema filmleri 24 fps'te oynatılır. Burada anlamamız gereken, görüntüleri akıcı olarak görmekle hareketin detaylarını yakalamak arasında fark olduğudur.

Karanlığa Duyarlılık

Bu noktada incelenmesi gereken ikinci nokta karanlığa duyarlılıktır. Göz kamaştırıcı beyaz bir duvara baktığınızı hayal edin. Şimdi bu duvar saniyenin 25'te 1'i kadar bir süreliğine simsiyah olsun. Bunu fark eder miydiniz? Kesinlikle! Saniyenin 50'de 1'i kadar bir süreliğine siyah olacak olursa, yine görürdünüz ama gördüğünüz şeyin ne olduğundan emin olamazdınız. Saniyenin 'de 1'i, yani sadece 10 milisaniyeliğine siyah olsaydı, muhtemelen bir değişim olduğunu hisseder ancak algılayamazdınız.

Televizyonlarınızın frekansından bunu test edebilirsiniz: Hz frekansta çalışan bir televizyon almak isterseniz, bu ürünlerin "kesintisiz" olduğunu söyleyerek pazarlandıklarını görürsünüz. Elbette bu televizyonlarda da görüntüler arasında kesinti vardır; ancak bu o kadar hızlı olur ki (10 milisaniye civarında), gözünüz bunu yakalayamaz, beyin de algılayamaz. Parlaklık, karanlığı yeniyor.

Şimdi ilk kısımda öğrendiklerimize geri dönelim. Diyelim ki 24 fps'te film izliyorsunuz. İzlediğiniz sinema filmi bir şerit halinde projektöre yüklenir ve görüntünün oluşabilmesi için şeridin dönmesi gerekir. Bu durumda sinema ekranında neden aşağı doğru kayan bir görüntü görmeyiz? Sonuçta projektörün önünden akan şerit bir yöne doğru akmaktadır ve bu ekrana yansımalıdır. Bunun sebebi, görüntüler arasındaki geçişte ekranın simsiyah yapılmasıdır. Yani 2 kare arasında siyah boşluk vardır. Dolayısıyla 24 fps ile gösterilen sinema filmlerinde 1 saniye içerisinde ekran 24 defa tamamen kararır. Bu, gözümüzün algılayabileceği bir hız olsa da, rahatsızlık vermeyecek kadar hızlıdır. Dolayısıyla sinema filmlerinde eğer odaklanacak olursanız görüntüdeki sıçramaları ve o siyahlıkları yakalayabilirsiniz. Buna rağmen, görüntü akıcıdır. Yine de saniyede 24 siyah kareyi görmez miydik ve bundan rahatsız olmaz mıydık?

Bu sorunu çözmek için sinemacılar basit ama etkili bir yöntem kullanırlar: Her bir kareyi 3 defa üst üste gösterirler ve sonrasında sadece 1 kare boyunca ekranı siyah yaparak film şeridinin geçmesini sağlarlar. Dolayısıyla ekran 2 hareket arasında çok daha kısa süreliğine ve daha sık bir şekilde siyah olur. Aynı kareyi 3 defa izlersiniz; ancak bu, görüntüyü akıcı ve kesintisiz yapar. Buna "yenilenme oranını 3 katına çıkarma" denir. Dolayısıyla her ne kadar teknik olarak 24 fps ile izliyor olsanız da, yenilenme oranının 3 katına çıkarılmasından ötürü pratik olarak 72 fps ile izlersiniz ve gözünüzün bunu yakalaması çok zordur. Garip bir çözüm değil mi? 

Parlaklığa Duyarlılık

Şimdi tam tersine bakalım. Bu defa kapkaranlık bir odada olduğunuzu düşünün. Saatlerce içindeydiniz ve kapkaranlık bir halde. Önünüzde bir anda bir ışık yanıp sönüyor. Abartalım ve diyelim ki Güneş kadar parlak olsun. Saniyenin 25'te 1'i kadar yandığında gözünüz bunu fark eder miydi? Kesinlikle. 'de 1'i? Rahatlıkla. 'de 1'i? Sorunsuz. Görebileceğiniz gibi parlaklığa duyarlılığımız çok daha fazladır. Hatta Hava Kuvvetleri pilotlarının saniyenin 'de 1'i kadar bir süre ( milisaniye) parlayan bir ışığı bile yakalayabildikleri tespit edilmiştir.

Hem de bu tam olarak "tespit etme" işidir. "Algılamak" olarak düşünürseniz muhtemelen milisaniyeye kadar olan parıldamaları gözümüz yakalayacak, beynimiz işleyebilecektir. Üstelik bunun sadece tek bir gözle olduğu tespit edilmiştir. İki gözle yapacak olursanız gözleriniz daha farklı alanları daha farklı hassaslıklarla tarayabileceği için muhtemelen 2 milisaniyelik bir parıldamaya kadar görüş alanınızdaki ışıkları tespit edebileceksinizdir. 

Ancak eğer ki her biri 2 milisaniye boyunca olacak şekilde yılın günü boyunca gözünüzün önünde bir ışık yanıp sönerse, bunu tam olarak algılayamasanız bile beyniniz veri olarak işleyecektir. Dolayısıyla saniyenin 'de birine kadar duyarlı olduğumuzu söylemek tam olarak doğru olmayacaktır. Birazcık daha hata payı koymamız gerekir.

Bu kadar hassas bir algıya sahip olabilmek için beynimiz, gözümüzün kusurlarından faydalanır: ışık sonrası parıldama (afterimage). Bu, gözünüze güçlü bir ışık tutup kapattıktan sonra, ışık kaynağı ortadan kalkmış olmasına rağmen halen gözünüzün önünde bir ışık görmenizdir. Gözümüzün ani değişimler karşısında reseptörlerinin uyarılması ve sonrasında hemen eski hallerine dönemiyor olmaları, beynimizin işlem yapabilmesi için ona süre tanımaktadır. Belki de reseptörlerimiz evrimsel süreçte bu sebeple daha da hassas olabilecek şekilde özelleşmemiştir. Çünkü buna ihtiyacımız yoktur; hatta aleyhimize olabilir.

Sonuç

Farklı durumlara göre gözümüzün fps duyarlılık değerleri değişmektedir. Normal şartlar altında, sıradan görüntüleri fps civarında görürüz. Ancak eğer ki bir görüntünün "sanal gerçeklik" olacak kadar gerçekçi olmasını istiyorsanız, fps'den yüksek bir değer kullanmanız gerekir. Bu noktadan sonra gözünüzü (daha doğrusu beyninizi) kandırarak gördüğünüzün bir yansıma değil, gerçek bir görüntü olduğuna ikna edebilirsiniz. Fakat yapılan araştırmalar, fps değeri arttıkça beynin işlem kapasitesinin zorlandığını ve bu sebeple baş ağrılarının ortaya çıktığını göstermektedir. Dolayısıyla aradaki dengeyi tutturmak pek kolay değildir.

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Kaynaklar ve İleri Okuma

  • FPS. How Many Frames Per Second Can The Human Eye See?. (10 Mayıs ). Alındığı Tarih: 10 Mayıs Alındığı Yer: FPS

    nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.