rahman 33 tefsir / Rahman suresi, ayet meali () - Kur'an Ayetleri

Rahman 33 Tefsir

rahman 33 tefsir

Meal Seç / Sure Seç

1.RAHMÂN, 2.Bu Kur'an'ı [insana] öğretti. 3.O, insanı yarattı: 4.ona açık ve berrak şekilde düşünmeyi ve konuşmayı öğretti. (1)

1 - Beyân terimi -"bir şeyin [zihinsel olarak] açıklanma ve tanımlanma araçları"nı gösterir (Râğıb)- hem düşünme hem de konuşma için geçerlidir; çünkü, bir şeyi veya bir düşünceyi anlaşılır kılma ve başka şeylerden veya düşüncelerden kavramsal olarak farklı kılma melekesi ile bu vukufiyeti konuşma ya da yazma dilinde ifade etme gücünü kapsar (Tâcu'l-‘Arûs): bu nedenle yukarıdaki bağlamda, insanın sahip kılındığı (bkz. ve ilgili not 23) "bütün isimlerin bilgisi"ni (yani kavramsal düşünme yetisini) çağrıştıran "açık ve anlaşılır/berrak şekilde düşünme ve konuşma" olarak çevrilmiştir.

5.Güneş ve ay [O'nun buyruğu doğrultusunda] kendileri için belirlenen yörüngelerde (2) akarlar;

2 - Lafzen, "belli bir hesaba göre".

6.yıldızlar ve ağaçlar [O'nun önünde] yere kapanırlar. 7.Ve O, gökleri yükseltti ve [her şey için] bir ölçü koydu (3)

3 - Genellikle "terazi"yi gösteren mîzân ismi, burada, kelimenin hem somut hem de soyut anlamıyla herhangi bir araçla ölçme veya "ölçü" genel içeriğine (Zemahşerî) sahiptir. (Karş. mîzân teriminin ve 'deki temsîlî kullanımı.)

8.ki [siz, ey insanlar,] asla [doğruluk ve haklılık] ölçüsünden şaşmayasınız: 9.öyleyse [yaptıklarınızı] adaletle tartın ve ölçüyü eksik tutmayın! O, yeri, bütün canlı varlıklar için genişletip yaymıştır, üzerinde meyveler ve salkım salkım hurma ağaçlarıyla ve filizlenip dal veren tohumları ve hoş kokulu bitkileriyle. Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? (4)

4 - Klasik müfessirlerin çoğunluğu bu ifadede görülen ikil hitap tarzını -Rabbikumâ ("ikinizin Rabbi") ve tukezzibân ("siz ikiniz inkar eder [yahut "edebilir"] misiniz")- insanların ve "görünmez varlıkların" (cinn -bkz. Ek. III) dünyaları ile irtibatlandırırlar; ama en ikna edici açıklama tarzı (Râzî tarafından da nakledildiği gibi), bu hitabın, Kur'an'ın muhatap aldığı iki insan kategorisine, yani erkeklere ve kadınlara yönelik olduğu şeklindedir. Benim "nimet ve kudret" şeklinde çevirdiğim âlâ çoğul ismi ise, lafzen, "nimetler" veya "ihsanlar"ı ifade eder; ama bu surede defalarca tekrarlanan yukarıdaki nakarat, yalnızca Allah'ın kullarına verdiği nimetlerle değil, ama daha genel olarak O'nun yaratıcılığının bütün tezahürleri ile ilgilidir ve bazı ilk dönem müfessirler, mesela Taberî'de zikredildiği gibi İbni Zeyd, âlâ terimini, bu bağlamda, kudret ("güç" veya "güçler") ile eş anlamlı görürler.

O, insanı çömlek gibi pişmiş çamurdan yarattı, (5)

5 - Bkz. ve ilgili not

halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden (6) yaratmıştır.

6 - Karş. -"kavurucu rüzgarların ateşi (nâra's-semûm)"- böylece onların kökenleri ve yapılarının fiziksel olmadığı vurgulanmıştır. Cinn teriminin önemine, ile ilgili not 86'da ve ile ilgili not 67'de kısaca değinilmiştir; daha ayrıntılı bir açıklama için bkz. Ek III.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? [O,] gündoğumunun en uzak iki noktasının ve günbatımının en uzak iki noktasının (7) Rabbi[dir].

7 - Yani, gündoğumunun ve günbatımının yaz ve kış mevsimlerindeki en uç noktalarının (bkz. ve ) ve "aralarındaki her şeyin": Allah'ın uzaydaki yörünge hareketlerinin nihaî etkeni olduğunu mecaz yoluyla anlatan bir ifade.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? O, birbirlerine kavuşup karışabilmeleri için iki büyük su kütlesini serbest bırakmıştır: [ama] aralarında aşamayacakları bir engel var. (8)

8 - Bkz. ve ilgili notlar 41 ve

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Bu [su kütle]lerinin ikisinden büyüklü küçüklü inciler çıkar. Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Ve [hareket halindeki] dağlar gibi denizler üzerinde (9) yüzüp giden kocaman gemiler O'nundur.

9 - Lafzen, "denizde dağlar gibi". Gemilerin "Allah'a ait olduğu"na işaret edilmesi, insanın üretebildiği her şeyde tezahür eden insan zekasının ve icatçılığının -ki Allah'ın yaratıcılık güçlerinin bir yansımasıdır- Allah vergisi niteliğini vurgulamak içindir. (Bkz. ayrıca ve ilgili notlar.)

Peki, öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Göklerde ve yerde var olan her şey (10) yok olup gitmeye mahkumdur:

10 - Lafzen, "onun üzerinde bulunan herkes", yani yeryüzünde ve/veya, İbni Kesîr'e göre, cennette bulunan -çünkü ‘aleyhâ'daki zamir bütün bir evrene yöneliktir.

ama kudret ve ihtişam sahibi olan Rabbinizin Zâtı (11) sonsuza dek kalıcıdır.

11 - Lafzen, "yüzü" yahut "sîmâsı": klasik Arapça'da bir kişinin "benliği"ni yahut "tüm varlığı"nı mecazî olarak ifade etmek için kullanılan bir terim -bu örnekte, Allah'ın aslî varlığı veya gerçekliği anlamına gelmektedir. Karş. aynı zamanda , "O'nun [yüce] zâtından başka her şey yok olmaya mahkumdur".

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Göklerde ve yerdeki bütün mevcudat O(nun kanunları)na tâbidir: (12) [ve] O, her gün kendini bambaşka [şaşkınlık verici] bir yolla ifade eder.

12 - Lafzen, " herkes O'ndan istekte bulunur" [yahut "O'na yalvarır"], yani her şey kendi güvenliği ve hayatiyeti için O'na tâbidir.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? [BİR GÜN] sizden hesap soracağız, (13) siz ey günah yüklü çift! (14)

13 - Lafzen, "size döneceğiz".

14 - Yani, "siz ey günah yüklü erkekler ve kadınlar" (bkz. yukarıdaki not 4). Râzî tarafından aktarılan bir yoruma göre, sekalân formu (sekal "ağır bir şey" kelimesinin ikil şekli), bu her iki insan kategorisinin günah işlemeye yatkın ve dolayısıyla günah ile yüklü olduğunu gösterir.

Bu durumda, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Siz ey görünmez varlıklar[ın] ve insanlar[ın şerlileriy]le bir arada yaşayanlar! (15) Eğer göklerin ve yerin ötelerine geçebileceğinizi [düşünüyorsanız], (16) haydi geçin! [Ama] onların ötesine geçemezsiniz, [Allah'tan] bir yardım olmazsa! (17)

15 - Ma‘şera'l-cinn ve'l-ins ifadesinin bu şekilde çevrilmesinin bir açıklaması için bkz. 'in ilk paragrafı ile ilgili not

16 - Yani, Allah'ın hükmünden ve azabından kaçabilmek için.

17 - Yani, "sizi(n cezanızı) ertelemeyi dilemedikçe": karş. 'in son paragrafı ve ilgili not

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Bir ateş alevi ve duman üzerinize salınacak ve hiçbir yardım görmeyeceksiniz! Bu durumda, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Gök parça parça yarıldığı ve [yanık] yağ gibi kızıllaştığı zaman: (18)

18 - Bu, dihân teriminin birkaç muhtemel anlamından biridir; diğeri, edîm ile eş anlamlı olan (Zemahşerî) "taze tabaklanmış [yahut "kırmızı"] deri"; başka bir anlamı ise "zeytinyağı tortuları/köpükleri"dir (Râğıb). Bu anlamların hepsinin taşıdığı ortak bir düşünce vardır: Son Saat'te gökyüzünün maruz kalacağı anî ve beklenmeyen renk değişikliği (veya değişiklikleri).

Hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? O Gün ne insana ne de görünmez varlığa günahları hakkında bir şey sorulmayacaktır. (19)

19 - Yani, günahkarlar "yapıp-ettikleri her şeyi [şimdi] önlerinde bulacaklardır" (), ve "kendi dilleri, elleri ve ayakları bütün bu yaptıklarını [açığa vurarak] onlar aleyhine şahitlik yapacaktır" ().

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Bütün günahkarlar işaretlerinden tanınacak ve alınları ile ayaklarından yakalanacaklar! (20)

20 - Bu, onların aşağılanmalarına ve düşecekleri utanç verici durumlara işarettir. Eski Araplar, birinin başka bir kimseye bağımlı oluşunu vurgulamak için "Onun perçemi/saçı, şunun-şunun elindedir" derlerdi. (Bkz. ayrıca ve ilgili not 8.)

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? İşte bu, günahkarların [şimdi] yalanladıkları cehennemdir: onlar, cehennem ile [kendi] yakıcı ümitsizlikleri arasında gidip gelecekler! (21)

21 - Hamîm'in "yakıcı ümitsizlik" olarak çevrilmesi konusunda bkz. 'in son cümlesi ile ilgili not Öteki dünyadaki mükafatların ve cezaların Kur'an'daki bütün tasvirlerinin temsîlî mahiyeti, günahkarların, cehennem ile yakıcı ümitsizlik arasında "gidip gelmeleri"nden (beynehâ ve beyne hamîm) -yani, maddî bir azap ile ümitsiz bir pişmanlık arasında gidip gelmelerinden- söz eden yukarıdaki ayetin ifade tarzında görülmektedir.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? RABLERİNİN huzuruna korku içinde çıkanlar için iki [cennet] bahçe[si hazırlanmıştır:] (22)

22 - Yani, aynı anda yaşanacak olan iki tür cennet. Bu nokta üzerinde klasik müfessirler tarafından çeşitli açıklamalar yapılmıştır: mesela, bir cennet, iyi şeyler yaptıklarından dolayı, öteki cennet ise günahlardan kaçındıkları için" (Zemahşerî); yahut bir cennet, "hem maddî hem de ruhî zevkleri kapsadığı için sanki iki cennetmiş gibi [görünecektir]" (Râzî). Son olarak, cennetin "iki bahçesi"ne yapılan özel atfın -günahkarların "cehennem ile yakıcı ümitsizlik arasında gidip gelmeleri"ne yapılan önceki atıf gibi- öteki dünyadaki hayat ile ilgili bütün tasvirlerin temsîlî karakterine ve bu hayatta tasavvur edilebilir veya edilemez bütün duyarlıkların ifadesi imkansız yoğunluğuna (yahut genişliğine) yapılan işaretleri kapsadığı sonucuna varılabilir. Cennetin güzellikleri ile ilgili sonraki tasvirlere de aynı sembolik görüş açısından bakılmalıdır.

Öyleyse, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Türlü türlü harika renkler (23) [ile bezenmiş iki bahçe].

23 - Taberî'ye göre fenn (lafzen, "tarz" yahut "biçim") ismi, burada levn ("renk" yahut "ton") ile eş anlamlıdır. Efnân ismi iki katlı çoğul (cem‘u'l-cem‘) isimdir ve bu nedenle "birçok renkler" anlamına gelir; ve Tâcu'l-‘Arûs'da işaret edildiği gibi, fenn'in benimsenen birçok anlamından biri "harika bir şey" olduğundan, efnân da "birçok harika şey" şeklinde anlaşılabilir. Benim kabul ettiğim çeviri, bu her iki anlamı birleştirmektedir. -"Cennet" olarak isimlendirilen durumun tam tasvir edilemeyişi konusunda bkz. ve ilgili not

Öyleyse, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Bu iki [bahçenin her birin]de iki çeşme akacak. (24)

24 - Cennetin "iki çeşme"si, 'de sözü edilen "iki deniz"i akla getirir ve Beydâvî'ye göre, insanın ulaşabileceği iki bilgi kaynağını veya mecrasını sembolize eder: biri, dış olguların gözlenmesi ve zihinsel analizi aracılığıyla elde edilen (‘ilmu'z-zâhir), diğeri ise içsel, sezgisel bir kavrayışla elde edilen bilgi (‘ilmu'l-bâtın).

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? İkisinde de her meyveden iki cins bulunacak. (25)

25 - Zemahşerî: "bir cinsi bilinen/tanınan, diğeri yabancı (ğarîb)" -yani, yaşadığımız hayattaki tecrübelerimize dayanarak tasavvur edilebilen kavrayışlar yahut duyarlıklar ile bizim için tasavvur edilemiyen ve bu nedenle, ancak remizler veya temsîller yoluyla hissedilebilenler. Bu anlamdaki "temsîl" (allegory) kavramı konusunda bkz. ve ilgili not 8.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? [İşte böyle bir cennette, kutsananlar] atlastan dokunmuş halılara uzanarak (26) [hayat sürecekler]; ve bu iki bahçenin meyvesi kolayca erişebilecekleri yerde bulunacak.

26 - Karş. ve ilgili not "Halılara (yahut: "döşeklere/yataklara", ) uzanmak", mutlak bir istirahatin ve zihin dinginliğinin bir sembolüdür. Cennetteki "halılar"ın atlastan dokunmuş olduğunun vurgulanması, muhtemelen, -halının örgüsünün normal olarak görünmemesi gibi- cennetin güzelliğinin derunî, ruhî bir tabiatta olması sebebiyle dış görünüş ile herhangi bir ilgisinin olmadığı düşüncesini anlatabilmeyi amaçlamaktadır (Râzî). Bu kavram, Zemahşerî tarafından nakledilen daha eski bir yorumda geçer ve sözkonusu yoruma göre burada bahsedilen "halılar" ışık'tan yapılmış halılardır.

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz? Bu [bahçe]lerde, ne insanın ne de görünmez bir varlığın daha önce hiç dokunmadığı yumuşak bakışlı eşler bulunacak. (27)

27 - Bkz. ve ilgili not Kâsirâtu't-tarf (lafzen, "bakışlarını kısanlar/kontrol edenler") ifadesi konusunda bkz. bu ifadenin Kur'an'da ilk defa geçtiği , not

Öyleyse, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? İncilerin ve yakutların (güzelliği) gibi [muhteşem güzellikler vaad edildiği zaman,] hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey olabilir mi? O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Ve o ikisinin yanında [başka] iki bahçe daha olacak; (28)

28 - Müfessirlerin büyük kısmı, -çok ikna edici olmayan bir şekilde- "öteki iki bahçe"nin daha düşük sevabı olanların barınacakları yerler olduklarını iddia ederler. Bu zayıf ve biraz da temelsiz/keyfî yoruma karşılık, bana göre, "başka iki bahçe"nin daha önce zikredilen "iki" sıfatı ile bir arada kullanılması, cennet kavramıyla bağlantılı olarak sonsuzluk düşüncesini yansıtmak içindir: sonsuz bir şekilde sıralanan bahçe içinde bahçeler, tasvirde hafif değişiklikler gösterse de tümü yüce bir nimetin sembolleri olan bahçeler.

o halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Yemyeşil iki [bahçe]. (29)

29 - Yani, bolca sulanmaları sayesinde (Tâcu'l-‘Arûs). Unutulmamalıdır ki "yeşil" sıfatı, Kur'an'da çoğu zaman taze bir hayatı göstermek için kullanılır: mesela, cennet sakinlerinin giyecekleri "yeşil elbiseler" ( ve ) yahut uzanacakları "yeşil çimenler" (karş. bu surenin ayeti).

O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rab-binizin? Bu iki [bahçe]nin [her birinde] iki kaynak fışkıracak. O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Onların ikisinde de [çeşit çeşit meyveler], hurmalar ve narlar olacak. O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Ve bu [bahçeler]de [her] şeyin en muhteşemi ve en güzeli bulunacak. O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? [Kutsananlar, orada, harika] çadırlarda saf ve çekingen, yumuşak huylu eşleri (30) [ile birlikte yaşayacaklar].

30 - Hûr çoğul isminin (ki hem eril, hem de dişildir) bu şekilde çevrilmesi konusunda bkz. bu terimin Kur'an'da ilk defa geçtiği , not 8 ve ayrıca , not

O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? Daha önce ne bir insanın ne de görünmez varlığın dokunmadığı [eşler]. O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? [Onlar, böyle bir cennette] yeşil çimenler ve harikulade güzellikte halılar üzerinde uzanarak [hayat sürecekler]. O halde, hangi nimet ve kudretini inkar edebilirsiniz Rabbinizin? İHTİŞAM sahibi ve kerîm Rabbinin ismi ne yücedir!

"Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin!.." Devamıyla açıklar mısınız?

Değerli kardeşimiz,

Rahman suresi, ayetler:

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç ve yetki olmadıkça geçemezsiniz.  Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsi­niz?

Üzerinize yahu bir ateş alevi verilmiş bakır gönderilir de kurtulmak için birbirinizle yardımlaşamazsınız. Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Gök yarılıp gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu za­man! Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

İş­te o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz. Artık Rabbini­zin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Günahkârlar simaların­dan tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. Artık Rabbini­zin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Günahkârların yalan say­dıkları cehennem işte bu!

Onun ateşi ile kaynar su arasında gidip gelirler.

Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

AÇIKLAMA:

Müfessirlerin bir kısmı buradaki hitabı kıyamet tasviri çerçevesinde değerlendirmişler ve o gün cinlere ve insanlara böyle seslenileceği yorumunu yap­mışlardır. Önceki âyetlerde hesap gününe ilişkin bir uyarının bulunması, müteakip âyetlerde de kıyametten ve âhirette karşılaşılacak sonuçlardan söz edilmesi bu yo­rumu destekleyici niteliktedir.

Diğer bir grup müfessire göre ise bu hitap dünya ha­yatıyla ilgilidir ve önceki âyetlerde yer alan uyarıyı tamamlamaktadır: Cinlere ve insanlara kendilerine dünya hayatında tanınan fırsata aldanmamaları gerektiği ha­tırlatılmakta, ölümden ve ilâhî huzurda verilecek hesaptan kaçışın asla mümkün olmadığı bildirilmektedir.

Derveze âyette geçen sultân kelimesini "kişiyi kurtaracak sâlih ameller" şeklinde izah eder birçok müfessirin anılan ke­limeyi "delil, hüccet" anlamında almaları(1) bu yorumu destek­ler nitelikte olmakla beraber, âyetin ifadesi belirtilen ihtimali zayıflatmaktadır.

Öte yandan, bazı tefsirlerde sultân kelimesinin "güç" anlamı esas alınarak "Büyük bir güç bulunmadıkça geçemezsiniz" ifadesinden, "Böyle bir gücünüz de olmadı­ğına göre göklerin ve yerin sınırını aşıp ötelere geçmeniz de imkânsızdır" anlamı çıkarılmıştır. Fakat sultân kelimesinin "yetki" anlamı dikkate alınarak âyetin ilgi­li kısmı, "Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp ötelere geçebilmeniz ancak (Allah ta­rafından verilecek) bir yetki, bir imkânla olabilir" şeklinde de anlaşılabilir. Bu tak­dirde muhatapların yüce yaratıcının evrendeki yasaları doğrultusunda ortaya koya­cakları çabaları sonucunda elde edecekleri kuvvete bir gönderme yapılmış demek­tir. Uzay araştırmalarının ilerlediği ve uzaya seyahatlerin gerçekleştiği günümüz şartları, Kur'an tefsiriyle meşgul olanları bu yorumu benimsemeye ve bu âyetler­de uzayın fethine işaret bulunduğu görüşüne yöneltmiştir. Hatta âyetteki tasvi­rin modern silâhları çağrıştırdığı yorumlan yapılmıştır.

Râzî'nin belirttiği gibi, bağlam bu hitabın âhirette olduğu izlenimini vermektedir. Fakat her iki ihtimale göre düşünüp bu âyetlerde, Allah'ın hükümranlığını aşmanın ve verdiği hüküm­den kaçmanın asla mümkün olmayacağı uyarısı bulunduğunu söylemek daha doğ­ru olur.(2)

Bir başka anlatımla, Allah'a karşı sorumluluğu olan var­lıklar ister dünya hayatında ister kıyamet gelip çattığında Allah'ın hükmünden ka­çıp kurtulmak için yerin ve göğün sınırlarını zorlayacak kadar güç elde etseler ve­ya kendilerine bu tarz bir imkân verilse, hatta bu varlıklar topyekün bir dayanışma içine girseler dahi, âyette ifade edildiği üzere bunlar sınırlı ve sonuçsuz kalma­ya mahkumdur.

Şu halde ikinci yorum esas alındığında da (dünya hayatı bakımın­dan) bu âyetlerden çıkan mesaj şu olmaktadır:

Evreni daha iyi tanıma merakı, ye­rin derinliklerine ve göğün en uzak noktalarına nüfuz etme arzusu yadırganacak bir şey değildir ve büyük bir güç oluşturularak bu konuda epeyce mesafe alınabilir; ama bu çabalar asla ilâhî iradenin egemenliğini alt etme gibi bir amaç taşıma­malıdır. Zira bu, Allah'ın evrendeki mutlak gücünü ayan beyan gören şuurlu var­lıklara yaraşmaz; kaldı ki böyle bir yöneliş başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkum­dur, böyle bir amaç taşıyanların akıbeti hüsrandır.

âyette "erimiş bakır" diye çevrilen kelimeye "bakır gibi kızıl duman" ma­nası da verilmiştir.

Kıyamet tasvirlerinden birine yer verilen âyetin ardından insanla­ra ve cinlere günahları hakkında soru sorulmayacağı, günahkârların yaka paça ce­henneme atılacakları ve inkâr edip durdukları bu gerçeği iyice bellemeleri için ce­hennem ateşine sokulup çıkarılacakları, ama bunun bir ferahlama getirmeyeceği, çünkü bu defa ateş yerine kaynar suyun içine düşecekleri belirtilmektedir.

Şu var ki, âyetteki "İşte o gün günahı hakkında soru sorulmaz" anlamındaki ifade­yi, "âhirette sorgu olmayacak" diye anlamamak gerekir. Zira birçok âyette burada çok kısa değinilen bu konuya ayrıntılı biçimde yer verilmiştir. Söz konusu açıkla­malar ışığında bu ifadeyi şöyle anlamak uygun olur:

Âhirette herkesin durumu öy­lesine kesin ve apaçık ortaya konacak ki kimsenin kendi ifade ve beyanına baş vur­maya ihtiyaç duyulmayacaktır. Birçok âyette belirtildiği üzere herkes dünyada ya­pıp ettiklerinin tek tek kayda geçirilmiş olduğunu görecek, günahkârların dilleri, elleri ve ayakları bu konuda tanıktık edecek, ayrıca âyette ifade edildiği gibi günahkârlar simalarından tanınacaktır.

İşin aslı böyle olmakla beraber, herkes kendi sevap ve günah durumuna göre haşrolunup hesap meydanına getirildikten sonra yargı süreci başlayacak. Yüce Allah, bütün kullarının iyilik ve kötülüklerini eksiksiz kusursuz bilmesine rağmen adalet ve şefkatini ortaya koymak, her kulu­nun nasıl bir akıbeti hak ettiğini ona da gösterip onaylatmak üzere herkesi ince bir hesaptan, sorgulama ve yargılamadan geçirecektir.(3)

âyetin ''gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman" diye çevrilen kısmı, "kı­zarmış yağ veya kırmızı deri yahut al kısrak gibi bir gül rengine büründüğü za­man" mânalarında da anlaşılmıştır. Bu mânalara göre yapılan benzetme göğün rengindeki değişmeyi anlatmış olur. Mealde bir ölçüde bu anlamlar da yansıtılmış olmakla beraber göğün yapısal değişmesiyle ilgili mâna esas alınmıştır.(4) Yine, güle yapılan benzetme genellikle renk değişikliği ve göğün kızıl bir renge bürünmesi olarak anlaşılmıştır. İbn Âşûr bunun göğün yarılmasındaki şiddeti ve pek çok parçaya ayrılacağını anlatan bir teşbih de olabileceği kanaatindedir. (5)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Ayette geçen sultan kelimesi, Ay'a, Mars’a gitmek anlamına mı gelir?

Dipnotlar:

1. İbn Atıyye, V,
2. XXIX,
3. Ayrıca bk. Hicr 15/92; Kasas 28/78; Sâffât 37/24; Zemahşerî, IV,
4. bk. Tabe-ri, XXVII, ; İbn Atıyye, V,
5. XXVII,

(Kur’an Yolu Tefsiri, V, )

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası