yine mi çiçek sözler / Cihan Okan - Yine Mi Çiçek - Şarkı Sözleri Sitesi

Yine Mi Çiçek Sözler

yine mi çiçek sözler

Yine mi güzeliz…

Meyhaneye giden, rakı içen çok şarkı vardır ama bence keyifli rakı sofrasını en güzel “Yine mi çiçek” çınlatır: “Kur masayı Madam Despina /Kirli beyaz muşamba örtüleri ser /Çek sediri asmanın altına /Yanında bir ince Müzeyyen Abla /Yine mi güzeliz, yine mi çiçek /Hamdolsun /Taze mi bitti topik /Canın sağ olsun /(…) Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun.”

Şarkıdaki gibi “gece çok genç”tir, “arzular şelale”dir, bir de o yâr şereflendirirse masayı, gönül “teyyare”dir. Fikrimce meyhane, rakı masası, meze filan o tabloyla müzedir işte… O “kültür”ün, o “hâl”in yalın ifadesi, temennisi, temennâsı yani elin dudağa oradan başa götürülerek verilen selamıdır.

Hüzünlü de olsan hüznün buğulu tadını getirir, serer masaya… Ara Dinkjian’ın müziğiyle, Cihan Akın’ın içli, yumuşacık sesiyle estirdiği hüznü, Meral Okay’ın sözleriyle keyfe tercüme eder. “Kederden mi nedir bilmem”, bir efkâr basar inceden. (Bir zamanlar Akdeniz Akdeniz Restoran’da o şarkıyı aynı lezzette söyleyen Serkan’ın da kulaklarını çınlatmalıyım.)

Fatih Akın’ın yapımı “Duvara Karşı” filminde Sibel (Kekilli) fondaki o şarkıyla zeytinyağlı biber dolmasını özenle doldurur, üzerini domateslerle süsler, salçalı suyunu gezdirir, peyniri, kavunu keser, ondan ibaret ama çiçek gibi bir rakı masası hazırlar. Rakılara kaşıkla buzları atılır.

Bir anda evlendiği Cahit (Birol Ünel) ile birlikte muşamba örtüyü sererler, düzeltirler. İkisi de intihardan kıl payı kurtulan kadınla erkek, “intihar etmeyeceksek evlenelim bari” izdivacının, “yıldırım evliliği”nin buzlarını öyle çözerler. Filmdeki psikiyatristin tavsiyesi, repliği de hayata geçer; “Dünyayı değiştiremiyorsan, kendi dünyanı değiştir”.

Şarkı o sahneye yakışır, o sahne o şarkıya… Zaten zengin olmasa da “yakışık”lı olmalıdır rakı masası, öyle yakışır muhabbete. Kuş sütüne gerek yok, iki dokunuşla donatırsın üç kalem çilingir sofrasını… Ortaya tuzlarsın mesela kütür kütür, yemyeşil can eriğini, masaya çayır çimen, bahçe serilir, lezzete ses gelir. Kavun-peynir ihtiyar kalır.

Muşambalı masalar efsanelerde kaldı

Önce o şarkıdaki meyhaneye adını veren Madam Despina kalktı masadan. 25 Haziran ’da, 87 yaşında… “Akşamcıların Kraliçesi” Despina Kanlı’yı, Kurtuluş’taki Aya Lefter Rum Ortodoks Mezarlığı’nda meyhanesinin saz heyetinin çaldığı sevdiği şarkılarla toprağa verdiler. “Şimdi Uzaklardasın” ve Sâdettin Kaynak’ın bestesi “Yalan”la: “Bir hakikat anladım dünyada ben, her şey yalan&#;” O şarkıların ardından yine vasiyetine uyularak mezarı şarapla sulandı.

Sonra bizi her dinlediğimizde “yine güzel, yine çiçek yapan” o şarkının sözlerini yazan Meral Okay gitti, 9 Nisan ’de… 53’ünde. Vasiyeti farklıydı onun da: “Ölünce yakılmak istiyorum. Çünkü ben toprak sevmem, su severim. Toprağa değil küllerimle suya, Gökova’ya karışmak istiyorum&#;” Ama olmadı. Olmaz… Vasiyet bile “nizama uygun olursa” kutsaldır, muteberdir bu ülkede.

Üç yıl sonra, 8 Şubat’ta da Madam Despina, Meral Okay gibi farklı stili, biraz efevâri, biraz apaş, dobra, külhan, bıçkın duruşuyla Müzeyyen Senar ayrıldı dünyadan. O şarkı öznesiz, kahramansız…funduszeue.infoşambalı masalar kuşağının namı, Madam Despina’nın hep eliyle yaptığı Rum Pilakisi’nin, yaprak ciğerinin, favanın, radikanın, topiğin tadı efsanelerde kaldı.

Tuzluğu hicaz makamında istemek

Bursalıydı Senar&#;  Radi Dikici, “Müzeyyen Senar Efsanesi” kitabında çocukluk dönemini şöyle anlatıyor: “On bir yaşına gelene kadar başından üç önemli olay geçer. Birincisi kekeme olur, ikincisi bir kaza sonucu saçları yanar. Saç problemi eziyetli olsa da kısa zamanda atlatılır. Ama uzun bir süre kekemeliğine çare bulunamaz. Son olarak, annesi ve babası arasında problemler büyür. Anne İstanbul’a kardeşi Hadiye Hanım’ın yanına kaçar. Müzeyyen ise babada kalmıştır. O da dayanamaz bir yıl sonra bir otobüse atlayarak İstanbul’a gider, bin bir maceradan sonra annesinin bulunduğu Üsküdar’daki iki katlı ahşap köşke ulaşır.” 15 yaşında doldurduğu taş plağındaki o şarkı gibi olur hayatı: “Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgârına /Ey ufuklar diyorum, yolculuk var yarına /(…) Misafirim bugün ben, gurbet akşamlarına”…

Annesi, ablası, ağabeyiyle yaşayan Senar’ı en çok köşkte düzenlenen musiki geceleri mutlu eder. Ama hep hüzünlüdür: “Konuşamamak beni kahrediyordu… Ancak bugün düşündüğümde, sanki Tanrı bana başka bir şey vermek için kekeme olmamı istemişti. Çünkü konuşamayınca şarkı söylemeye mecbur kalıyordum. Yeni bir usul geliştirmiştim. Artık anlatmak istediklerimi şarkı söyleyerek ifade etmeye başlamıştım. Yani sürekli şarkı söyleyen bir insan haline gelmiştim. Hicaz makamında melodiyle tuzluğu istiyordum annemden mesela.  Bu, herhalde sesimin gürlüğüne ve kalitesine olumlu etki yapmış olmalı. Çünkü bazı heceleri çıkarmak için gırtlaktan farklı sesler çıkartmak durumunda kalıyordum. İşe iyi tarafından bakmak gerekirse, kekeme olmasaydım, belki bugünkü Müzeyyen Senar olamazdım.”

Senar ’de, 13 yaşında “Üsküdar Musiki Cemiyeti”ne kayıt olur. yaşında Radyo Evi’ndedir… Mikrofona boyu yetişmez, ayaklarının altına tahta kutular koyarlar. Ardından aynı yıl Belvü Gazinosu’nda sahne alır: “Belvü’den Mulen Ruj’a geçtim kış sezonunda. Fitaş’ın yerindeydi Mulen Ruj. Ardından Galatasaray’daki Londra Bar’a. Oradan da Taksim Panorama Bahçesi’ne. Gazinodan gazinoya geçiyor, ismim Türkiye’ye yayılıyordu.”

Atatürk’ün huzurunda alagarson

Senar 18 yaşındayken Atatürk’le tanışır. Savaş Ay’la yaptığı röportajda o daveti şöyle anlatıyor: “Maestrom Nubar Tekyay Bey, bir gün evimize geldi. yılı Aralık ayıydı. Çok heyecanlıydı. ‘Hadi kızım, çabuk hazırlan saraya (Dolmabahçe) gidiyoruz’ dedi. Şaşırdım,  olabildiğince düzgün giyinip hazırlandım. Saraya vardığımızda bir yaver bizi karşıladı ve Atatürk’ün yanına götürdü.

Sağ tarafına bir sandalye çektiler. Çekine çekine sandalyenin ucuna iliştim. ‘Otur bakalım. Çekinme. Eğer böyle yaparsan o güzel sesini nasıl dinleriz’ dedi. Yüzüme dönüp baktığında ‘Aaa! Bu saçlarının hali ne?’ deyip, yaverin kulağına fısıldadı. Yaver ‘Lütfen beni takip ediniz Müzeyyen Hanım’ dedi. Salondan çıkıp siyah mermerlerle kaplı büyük bir banyoya geldim. Birden korkuya kapıldım. Yaver, ‘Merak etmeyin efendim, berberimiz sizin saçınızı ve eşinizin bıyığını kesecek’ dedi.

Sonradan öğrendiğime göre, Atatürk benim enseme topladığım saçlarımı beğenmemişti ve modern bir görünüm almam için saçlarımı kestirmek istemişti. Nitekim berber saçlarımı alagarson kesti. Ali de bıyıklarını kaybetti. Biraz sonra huzura gittiğimizde ‘İşte şimdi mükemmel oldu. Ver bakalım şu koltuğunun altındaki şarkı defterini’ dedi. Kalabalıktı, Salih Bozok’la, Kılıç Ali benim yanı başımdaydılar. Sonra bana döndü, Tatyos Efendi’nin hicazkâr şarkısını seçmişti: ‘Mâni oluyor halimi tâkrire hicâbım /Üzme yetişir üzme firâkınla harabım’.”

Bir süre sonra eşinden şiddet görür ve ayrılır: “Atatürk’e gidiyorum diye dövüyordu. Ona niye gidiyormuşum filan…” Senar dört kez görür Atatürk’ü; ’de Bursa’daki Merinos Fabrikası’nın kutlama gecesinin açılışını, Atatürk’le “Ayşe” tangosuyla dans ederek yapar. ’de Savarona Yatı’nda son kez gider yanına.

Çallı’yla, Neyzen Tevfik’le başka âleme

Hayatında bir kez âşık olduğunu anlatıyor röportajlarında. Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza’ya… Onunla evleniyor, sahneyi bırakıyor ama “iki taraf”ın camiası da mutsuz bu izdivaçtan… Medyadaki sansasyonel haberlerin, sefire olan Senar’a “Ankara sosyetesi”nin konuşkan tepkisinin üstüne, Suudi Arabistan yönetiminin hoşnutsuzluğu, baskısı eklenir. Görev süresi biten eşinin yanına gidemez. Ayrılırlar, hayatındaki belki de tek “Keşke…” oradan kalır.

Senar’ın evi,  sanatçıların, müzisyenlerin, şair ve yazarların, iş adamlarının uğrak yeri olur. Müdavimleri arasında İbrahim Çallı ve Neyzen Tevfik de vardır. Onları çok sever, kendi deyimiyle “çünkü başka bir âlemin, başka bir dünyanın insanları”dır. Senar da öyledir aslında. ’de devlet sanatçılığı unvanı verilir ama bu unvanı reddeder.

Hemen içki sofrasına otururlar, Neyzen neyini üfler, Senar şarkısını söyler. Bazen sabaha eren geceleri Çallı hoş sohbetiyle renklendirir, Ankaralı bir şair de dörtlüyü tamamlayarak, şiirler okur. Masa başı fotoğraflarında önünden rakı kadehi eksilmez.

Ayşe Arman’la ölümünden dokuz yıl önce 88 yaşında yaptığı röportajında buzlu rakısını yudumlarken, “Bir yerde dostluk varsa, rakı da vardır” der, ardından “Allah, hâlâ bu yaşta içirtiyor ya, daha ne ister insan&#;” diye şükreder. “Alkol bütün felaketlerin anasıdır” meşrebime uymaz ama ille de varsa rakının bir ablası/anası, aklımdan onun ismi geçer. 

“Müzeyyen Abla zamansızdır…”

Konserleri sırasında uzatılan rakı kadehini başının üzerinden hızla çevirip, bir zerresini dökmeden koca bir yudumla diplemesi, eline aldığı elmayı çat diye ortadan bölüp meze yapması, yaşayan efsanelerinin sadece bir kaçıdır. Ve sizin ve de onun yaşı kaç olursa olsun&#; O hep, Müzeyyen Abla’dır. Cemal Süreya’nın “99 Yüz”de vurguladığı gibi “Müzeyyen zamansızdır”.

Yaşar/yaşatır şarkılarını, “Ben şarkıyı söylemiyorum, güfteyi anlatıyorum” der. Süreya aynı kitabında onun usulünü, sesini şöyle tanımlar: “Renginden değil, kıvamından söz edilebilir. Söylev’e karşı ‘haz’ cephesini açar. Yavaşça sağına sağına, soluna soluna dönen; noktalama işaretlerini kaldıran; sessizliği de kendi hanesine yazan bir ses… “Yine mi çiçek” şarkısı hâlâ mırıldanıyorsa kulağınıza, “Müzeyyen ağzının kenarına çiçek gibi bir gülücük takar”. Süreya’ya göre “Zeki Müren onun parıltılı çocuğu”dur. Ki Müren de müziğe yedi yaşındayken, onu dinleyerek âşık olduğunu söyler.

Pop müziği sanatçılarıyla düetleri, ’de “Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel” albümünde toplanır. Sezen Aksu’dan Nilüfer’e, Şebnem Ferah’tan Ajda Pekkan’a, Levent Yüksel’den Fatih Erkoç’a 12 sanatçı, 80 yaşındaki Senar’la onun şarkılarıyla düet yapar.  Albümün en gözde düetlerinden birisi Tarkan’la söylediği “Benzemez kimse sana /Tavrına hayran olayım”dır.

Sesini kaybetti, cenazesinde Ninni istedi

Senar’ın kekemelikle tökezlenen, onu beş yaşından 15 yaşına kadar 10 yıl tutuklayan hayatı, ölümünden sekiz yıl önce sesini kaybetmesiyle noktalandı. 5 Eylül yılında, Sepetçiler Kasrı’nda son konserini verdi.  Üç hafta sonra İzmir’de beyin enfarktüsü geçirdiğini ve vücudunun sol tarafının felç olduğunu yazdı gazeteler. ’de Darüşşafaka Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi gördü. 24 Şubat ’de kızı Feraye, annesi Müzeyyen Senar’ın sesini kaybettiğini açıkladı.

Müzeyyen Senar 8 Şubat ’de, İzmir’de zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. 97 yaşında ölen Senar, “asırlık çınar” olarak anıldı hep. Erkeklere mahsus bu nitelemeyi de, namına anı-şanıyla ekledi.

Senar, ölümünden 13 yıl önce Hürriyet Pazar’da yayınlanan haberde cenazesinde Ninni’nin çalınmasını istemiş: “Uyu yavrum ninni diyeyim sana /Uyu ey gönlümün nazlı meralı /Susun garip kuşlar ötmeyin susun /Yetimler güzeli yavrum uyusun&#;” Ne güzel… Ölümün ardından seslendirilen, ölümde bile tarafkâr “Nurlar içinde mi yatsın, ışıklar içinde mi uyusun” ikilemine nazîre, “En huzurlu ninnilerle uyusun” mu demeli…

“Şu muşambayı siliver mirim…”

Gitmedim ama… Kurtuluş’taki Despina meyhanesinde masaların üzerinde hâlâ muşamba örtüler olduğu söylenir.  Meyhanenin öylece, aynen korunmasını vasiyet etmiştir zira. Bugünün “hammadde”leriyle lezzeti damağı şaklatır mı bilemem ama yaprak ciğer, fava, pilaki de hâlâ menüdeki yerini korur.

Muşamba örtülerin bir özelliği de, mevsimine göre nemlenmesi, kırağılanması, “ağlaması”dır. Can Yücel bu durumu bir şiirine alır. Cahit Irgat’la Ankara Yenişehir’de eski GİMA’nın oradaki Buket Meyhanesi’ne otururlar. Bahçedeki fıskiyenin hemen yanına: “Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba /Zaten Cahit’in gözleri her daim yaşlı /‘Şunu siliver!’ derdi garsona /’Şu muşambayı siliver, mirim!’ /Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye&#;”

Kaldıysa eski meyhanelerin muşamba örtülüleri nemlidir hep. Yine mi güzel, yine mi çiçektir&#; Bilmiyorum. Ve bilemiyorum, sadece örtü mü nemlidir&#; Yoksa müdaviminin gözü nemli olduğu için mi bize öyle gelir?

BİR FİLM/BİR SAHNE

BAKIP BAKIP DA MÂZİYE…

Esintisiyle “Yine mi çiçek” şarkısı, beni Muhsin Bey filmine de götürüyor. Şener Şen’in bir kadeh rakısını keyifle yudumlayıp çiçeklerini sularken onlarla konuşmasına, usulca okşamasına… Ve pencere önü çiçeklerinden adını Sevda Hanım koyduğu mor menekşesine su verirken pikabında Safiye Ayla’nın “Hayâl içinde akıp geçti ömrü derbederim /Bakıp, bakıp da o mâziye şimdi ah ederim”in çalmasına… O şarkı da aklıma Müzeyyen Senar’ın sesinden “Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık /Mâziye bir bakıver, neler neler bıraktık”ı getiriyor. Öyledir insanın hayatına yer eden şarkılar işte; önce duyulan, sonra tepede, sislerin arasında birdenbire beliren Düğün Alayı gibi davulla gelip geçerler uzaktan.

sezen aksu'nun deliveren albümünden bir şarkıdır. Duvara Karşı şaheserinin de müziklerindendir ayrıca.

sözleri (meral okay) aşağıdaki gibi olan sezen aksu yorumudur; önden buyrun;

kur masayı madam despina,
kirli beyaz muşamba örtüleri ser
çek sediri asmanın altına;
yanında bir ince müzeyyen abla (ooof of)

yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun,
taze mi bitti topik?
canın sağolsun
amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun,
altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

gece çok genç, arzular şelale!
haber etsek o yare,
gelse bomonti'den;
şereflendirse bizi,
olsak teyyare

sevgilinin her hatasından sonra ellerinde çiçeklerle gelip af dilemesi sonucunda kullanılacak cümledir.

altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

her dinlediğinde insana; keyifli,göbekli,dertli ama gülebilen,hoş sohbet bir akşamcıymış gibi hissettiren muazzam şarkı.

bir kadından asla duyamayacağınız cümledir. bunun yerine pahalı hediyeler bekleyen aç gözlü bir kadınsa belki.

şarkının bir diğer adı da "the invisible man"dir.

cihan okan'ın 'keyiften anlayan sesine' çok yakışan şarkı.meral okay'ın cömert kaleminden çıkmış sözler ud'un sesiyle birleşince, tabiri caizse, 'şarkıyı içesiniz' gelir.. şarkı bittiğinde altınbaş yinelenir, dinledikçe güzelleşilir..

hayatini cicek satarak kazanan kizla arasi bozulan yakisikli gencin, kizin gonlunu almak maksadiyla aldigi cicekleri goren kizin tepkisidir.

sözlerinin meral okay, müziğinin ara dinkjiana ait olduğu ve cihan okan'ın sezen aksu ile yaptığı muhteşem düetdir. deliverenalbümünün en nadide parçası olmakla birlikte aşıksanız ve dinlediyseniz evinizin yolunu bulamamanıza neden olur. *

duvara karşı filminde sibel'in daha sonra tuvalete dökeceği yemekleri büyük bir zevkle hazırladığı sahneye eşlik eden pek güzel demlenme şarkısı. *

hüznün gözyaşı olarak dile gelmesini isteyen bir bünyeye bundan daha güzel etki edebilecek çok az şarkı vardıfunduszeue.infoınbaş olmasa da bir kaç duble rakı içmek istersiniz türkülerden başlar türk musikisine kadar geniş bir repertuarı ortaya döker mis gibi anason kokusuyla beraber ağlamak istersiniz ama mümkün değildir gözyaşınız sadece ama sadece kendinizi sıktığınızda icaben yanaklarınıza doğru yol alır ama kısacık bir yolu vardır zorla çıkmıştır daha fazlasını bekleyemezsiniz, ardından dayanamazsınız "yine mi çiçek" dersiniz ve artık gözyaşlarınızın , rakınızın bir anlamı vardır herşey kendini özgür bırakacak , tatlandıracak özneyi bulmuştur. yine mi çiçek insana şiir yazdıracak kadar özel dinlerken saatlerce ağlayacak kadar duygulu bir şarkıdır ne diyelim cihan abime sezen ablama meral okaya ve ara dinkjian a teşekkürden fazlasını sunarız böyle bir eseri ortaya çıkardıkları için ; muhabbetle.

rakıyla en güzel giden şarkıların başında gelen şaheser.

topik mezesini araştırmamı ve öğrenmemi sağlayan şarkıdır.
(bkz: bunu yiyen insan olamaz) *

fatih akın'ın duvara karşı filmiyle bize tekrar hatırlattığı dünya güzeli eski bir sezen aksu şarkısı. insanın içini bir hoş eder ki sormayın. muşambayı serip mezelerin de katkısıyla rakınızı yudumlamayı isterseniz.

Mezesi muhabbet olan rakıyla anılan, mükemmel şarkılardan biridir (bkz: Meral Okay)

Not: repeat rekoru kırdıran bir şarkı olsa da bu konuda dikkatli olunmalıdır. çünkü belli bir süreden sonra iş işten geçmiş olacaktır

- yine mi çicek hasmet?
- daha maaşimi almadim bagdagul.
- bir çicekle bahar geçer mi hasmet?
- gecer gecer.
- ama olmaz ki
- ulan senin yuzunden battim. servetimi yedin doyumsuz kari. ev verdim arsa verdim. şimdi senin için assolistlik mi yapayim?
- vay öyle olduk demek, ulan vermem için az mi dil döktün mesrutiyet zamparasi kilikli herif.

Sezen Aksu şarkı sözleri – Sezen Aksu Yine Mi Çiçek Şarkı Sözleri

Sezen Aksu’nun yılında çıkan “Deliveren” albümü şarkılarından birisi olan Yine Mi Çiçek şarkısının sözleri burada yazılmıştır.

Kur masayı Madam Despina
Kirli beyaz muşamba örtüleri ser
Çek sediri asmanın altına
Yanında bir ince Müzeyyen abla
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun funduszeue.info
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Gece çok genç, arzular şelale
Haber etsek o yâre
Gelse Bomontiden
Şereflendirse bizi
Olsak tayyare
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun.

Yine mi g&#;zel, yine mi &#;i&#;ek

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Torba'da bilmediğim bir otelin adını söylüyor.

Orada kalıyormuş.

İki günlüğüne Bodrum'a gelmiş. Pazar akşamı da dönecek. Bodrum'a özellikle de bu aylarda ancak iki gün katlanabildiği için değil.

Sevdiği bir dostunun çocuğu evlenecek. Ona sözü var. İstanbul'a dönüp düğüne yetişecek.

Cumartesi Torba'daki Sanat Evi'nde kitaplarını imzalayacakmış. ‘‘Gelirsen sevinirim’’ diyor. Nasıl gitmem? ‘‘Beş gibi ordayım’’ diyorum.

İstanbul'dan ayrılmadan önce Arif'i arayıp bir akşam yemeğe gidelim demiştim. Olmadı, günümüz, tarihimiz uyuşmadı.

Kaç zamandır görüşmemişiz, özlemişim, üstelik Çiçek Gibi adını verdiği anılarının ilk cildini okumuş, bayılmışım. Ve oturup kutlayamamışız.

Oysa Arif Keskiner kutlamaların adamıdır.

Kutlanacak bir şey olmasa da yaratır.

Biri uzun süredir uğraştığı bir işin sonuna geldiğini mi söyledi? Dostlarını bir araya toplar, küçük bir kutlama yapar.

Ya da herkesi ilgilendiren ama nedense sadece ona dert olan bir işi mi çözdü?

Başka bir dostu başını ağrıtan bir işten mi sıyrıldı?

Bir gece laf lafı açtı da zamanında şurada ya da burada tanıyıp sevdiği ve nedense bu hoyrat ülkede kadrinin kıymetinin bilinmediğine inandığı birinin adı mı geçti?

Kadehler kalkar. Hikaye hüzünlüyse gözler yaşarır, komikse gülmekten katılınır. Ciddiyse susup kalınır. Ama mutlaka kutlanır.

Arif vefalıdır, dürüsttür, gönül adamıdır.

ARAYA HAYAT GİRDİ!

İşte ben, bu vefalı ve ince insanın uzun yıllardır yazdığını bildiğim anıları yayımlanınca bir koşu gidip almış, bir solukta okumuş, onun bilmediğim çocukluk yıllarına gitmiş, gençlik serüvenlerine dalmış ama bir telefon açıp kitabı çok beğendiğimi bile söylememişim.

Bırakın Çiçek Bar'a gidip bir kadeh içmeyi, kucaklaşıp tebrik etmeyi, aylar geçmiş barın önünden bile geçmemişim.

Ne denir, araya hayat girmiş, bahaneler birikmiş, bir gece hiç unutmam Andon'da Arif'i kızdırdığımı sezmiş, kendimi kendimce temize çekmiş, gidip Arif'le konuşacağıma köşeme çekilmiş, içten içe onun haklı olabileceğini düşünmüşüm ya, çiçeğe özenmeyi unutmuş, diken olmuşum ya, arayamamam ondan.

Utanmam da.

Zaten İstanbul'da o akşam yanımda her ikimizin de kadim dostu Meral Okay olmasa, ertesi gün Arif'in anılarının ikinci cildinin yayımlanacağını söylemese, ben de ilk cildi nasıl beğendiğimi anlatmasam, laf Arif'in üzerine çöküp kalmasa, Meral'in burnu sızlamasa, telefonu eline almasıyla Arif'i araması bir olmasa, sonra da konuşayım diye elime telefonu tutuşturmasa onu aramaya cesaretim yok.

TORBA'YA NASİPMİŞ

Aylar sonra konuştuk. Sonra da Torba'da buluştuk.

Torba'daki Sanat Evi yıllar önce gene Torba'da ama biraz daha ilerideki ilk yerinde açıldı, sonra da şimdiki yerine taşındı. İlk zamanlar yolum Torba'ya düştükçe başka bir yere gidiyor da olsam allem eder kallem eder önünden geçerdim.

İçeride mutlaka tanıdığım birine rastlayacağıma emin.

Sanat Evi'nde, ya İstanbul'dan yazı geçirmek için Bodrum'a gelmiş birkaç tanıdığa, ya bu yarım adada yaşanacaksa Torba'da yaşamalı diye düşünüp bu sevimli balıkçı köyünde ev kurmuş birkaç arkadaşa rastlardım.

Gidilecek yere gidilmez gece orada sonlanırdı.

Son yıllarda yolum oralara daha az düşer oldu.

Artık Torba mı uzak düştü ben mi yoruldum, bilmiyorum.

O gün saat elbette beşte değil ama beşi biraz geçe Arif'i görmek için Torba sapağından kıvrılıp arabayı biraz ileride bir yerlere bıraktık. Sonra sahile indik.

Sanat Evi'ne doğru yürüyoruz. Ben ve yirmi küsur yıl sonra Türkiye'ye dönmüş, Bodrum'u görüp dilleri tutulmuş birkaç Fransız arkadaşım.

Torba, Türkbükü'nün alımından, Gölköy'ün çalımından uzakta, kendi yağıyla kavrulan Torba.

Havasında hem eski Bodrum'u hatırlatan hem de kendi içine dönük yaşamaktan mutluluk duyduğunu anlatan bir şeyler var.

NEDEN SAKAL BIRAKMIŞ?

Torba'ya gelenler sanki Bodrum'a değil Torba'ya geliyor gibi. Orada yaşayanlar da İstanbul'daki Adalılar benzeri.

Hani Adalar'da doğup büyüyenler, evleri orada olup ada havasını içlerine çekenler nasıl önce Adalı sonra İstanbulluysa, Torbalılar da biraz öyle. Onlar da önce Torbalı sonra Bodrumlu.

Arif'i anılarının ilk cildinde uzun uzun anlattığı dostlarından biriyle bir masaya kurulmuş otururken buldum. Arkasında imzalayacağı kitaplar. Önünde buz gibi bira.

Sağa sola asılmış afişler.

Afişler kitabın kapağı.

Oradan Arif hepimize gülümsüyor. Keskin bakışlı, beyaz sakallı, doğru dürüst bir adam. Neden sakallı olduğu kitapta yazılı. Aydın görünme merakından değil. Zaten Arif ne zaman bir şey gibi görünmeye çalışmış ki? Hep korkar olduğundan farklı algılanmaktan. Belki içki içip, sigaraları içmeyip düpedüz yiyip pipo içmemesi bile yanlış algılanırım korkusundan.

Sakal bırakmasına gelince, Marmara Denizi'ne düşen THY uçağındaki trajik ölümüyle fena hálde sarsıldığı en yakın dostlarından Kamuran ile ilgili. Onun ölümünden sonra beş yıl boyunca sakallarını kesmeyeceğine yemin etmiş. O gün bu gün sakallı.

Kitabın adı ‘‘Yine mi Çiçek.’’ Can Yayınları'ndan çıkmış, on günde üç baskı yapmış.

Arif'i tanıyanlar bilir. Mutlu olduğunda ağzından düşürmediği bir laf vardır: ‘‘Yine mi güzel yine mi çiçek’’ der.

İşte bu sözden kalkarak Sezen Aksu ve Meral Okay yıllar önce Arif'i anlatan bir şarkı yapmışlardı. Kitabın adı o şarkıdan. Kendisi için yazılan bu şarkıdan.

‘‘Kur masayı Madam Despina

Kirli beyaz muşamba örtüleri ser

Çek sediri asmanın altına

Yanında bir ince Müzeyyen Abla’’ diye başlar o şarkı.

ARİF'İN SEVDİĞİ KADINLAR

Arif'in yanında hep ince Müzeyyen Ablalar oldu. Aşık olduğu, sevdiği, tutulduğu, evlendiği kadınlar. Kimi gerçek kimi sahte evlilikleri.

Yakın bir arkadaşını beladan uzak tutmak için onun sevgilisiyle evlendiği, doğan çocuğu ikiletmeden nüfusuna geçirdiği, ağzını açıp bu olaydan kimselere söz etmediği, yıllarca mahalleli uyanmasın diye elinde çiçek sahte karısını ziyaret ettiği, sonunda ancak arkadaşının ölümüyle bu sırrı ifşa ettiği kurmaca evliliği.

Sevdiği kadınlar

Kimini dost, kimini sevgili, kimini dostlarımın sevdikleri benim de sevdiklerimdir diye sevdiği kadınlar.

Anlattıklarına bakılırsa hepsi özel, hepsi ince.

Hepsi Arif'in gözüyle ‘‘Çiçekçe.’’

Kitabın bir yerinde sevdaya dair yazmış.

Nasıl sevdalandığını, nasıl o sevdayı katlayıp azdırdığını anlatmış

Sarıldık.

Birer Mohito söyledik. Arkadaşı izin isteyip kalktı.

Ahmet barın arkasında, bir yandan çalışıyor bir yandan gelen gidenle konuşuyor.

Sanlı'nın, Atom karınca Sanlı'nın, İstanbul'daki Çiçek Bar’ın ünlü Sanlı'sının gözü Arif'te. Olur a patron bir şey ister.

Hava sıcak, akşam çökmemiş.

Geride hepimizin ezbere bildiğimiz parçalar çalıyor.

Birol Kutadgu Arif'i hayranlarıyla, imza gününü duyup gelen arkadaşlarıyla, ona kitap imzalatıp sonra da nasıl karşılaştıklarını anlatacak, Arif'i tanımanın bir ayrıcalık olduğunu sezen gençlerle baş başa bırakmış, barın ucunda çay içiyor.

Nasıl olsa gece uzun.

Şimdi susmak zamanı. Ne demişler. Susmak için bir zaman, konuşmak için başka bir zaman var.

Yazmak için de öyle.

DARISI ÜÇÜNCÜ KİTABIN BAŞINA

Eve dönüp, ‘‘Yine mi Çiçek’’in ilk sayfasını açıyorum.

Arif, ‘‘Can arkadaşım Figen Batur'a dostlukla’’ diye imzalamış kitabı.

Okumaya başlıyorum: Önsöz yerine Yaşar Kemal ile yaptığı bir telefon konuşması. Sonra kitabın adının neden ‘‘Yine mi Çiçek’’ olduğu. Sonra İstanbul'un I'li yıllardaki hızlı gece hayatı. Egemen Bostancı. Uzun Cevdet, Kamuran, Tunca, Ece, Liza Tuna, Türk Sinemasını Türk Sineması yapan bütün insanlar. Türkan Şoray, Kadir İnanır, Fatma Girik, Tanju Gürsu Oyuncular. Fevzi Tuna, Atıf Yılmaz, Zeki Öktem, Yavuz Özkan, yönetmenler Gazeteciler

Adını kimselerin bilmediği figüranlar, emekçiler, o yılların furyası, fotoromanlar.

Yaşanan aşklar, kızgınlıklar.

Ve elbette Arif'in başından geçenler.

Sabah oldu.

‘‘Esen kalın. Yaşarsak yine görüşeceğiz umarım’’ diye bitirdiği anılarının üç yüz küsur sayfalık ikinci cildini de bitirdim.

Şimdi sırada 'den sonra yaşadıkları var. Üçüncü kitap.

Bir de kendi yazmayacağı ama Çiçek Bar'ın müdavimlerine orayla ilgili anılarını yazdıracağı bir dördüncü kitap.

Eminim hepsini aynı heyecanla okuyacak, anlattığı yolculuğa birlikte çıkacağız.

Öyle değil mi Arif?

Hayat ‘‘yine de güzel yine de çiçek’’ değil mi?

TORBA SANAT EVİ

Önünden denize girebilir, isterseniz çayınızı içebilir, Edith Piaf'tan Jacques Brel'e ince ince çalan şarkıları dinleyebilir, şart değil ama güneş batarken istediğiniz içkiyi ısmarlayabilir, acıkınca da Sanat Evi'nin artık bilinen yemeklerinden yiyebilirsiniz. Fiyatlar makul.

Adres: Sahil yolu, , Torba.

Tel: () 11

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası