Ya nasip deyip akabinde
Ucu yemsiz oltamızı sarkıtdığımız sayılı Astsubay Kânun’unun ışıltılı sularında
Gezinmeye sabır ile devâm edeceğiz.
Fakat
Devriyemize kısa bir ihtiyaç molası verip
Bir sitemimi yolluyorum siz kıymetli müdâvimlere
Yine geldi çatdı bilmem kaçıncı Dünya Ayaktopu Müsâbakası
İşi gücü bırakdık
Gözümüzü Brezilya’ya çevirdik!
Oynayanı da
Ömründe ayağına hiç top değmeyeni de
Bir ay boyunca
Herkes top konuşacak
Her yer top kokacak.
Herkes top satacak
Herkes top alacak
Memleketimin güzel insanları
Saatini maça göre ayarladı.
Yemek saati, topa göre
Uyuma saati, topa göre
Uyanma saati, topa göre
İftar saati olmasa da
Sahur saati, topa göre
İş
Aş
Borç harç
Alış veriş
Fiş piriz
Gezmeler tozmalar gene topa göre ayarlandı.
Kimisi
İşini gücünü başka günlere tehir etdi.
Harç bitmedi, yapı paydos da edilmedi
Fakat
Kimisi de
Maçlar bitesiye kadar çalışmamaya karar verdi.
Yurdumda
Nefesler tutuldu
12 Haziran Temmuz tarihleri arasında
Herkes saatini topa göre ayarladı
Meselenin tuhaf
Ve bir o kadar da acıklı tarafı ise
Bu kadar gürültüsü kopartılan bu ayaktopu yarışında
Memleketimiz Türkiye yok!..
Portekiz Coimbra Üniversitesi’nde iktisât profesörüyken ’de Mâliye Bakanlığına atandı. Bir fırsatını bulup senesinde iktidarı ele geçirdi. senesine kadar ülkesini zorbalıkla idâre etdi.
İktidarda kaldığı 40 sene boyunca Portekiz vatandaşlarını 3F kuralı ile yönetdiğini itiraf etdi; Fiesta, Fado, Futbol
O’nun adı Antonio SALAZAR idi.
Fiesta; çok uluslu şirketlerin insanlara dayatdığı bitip tükenmek bilmeyen aşırı harcamalar ve eğlence düşkünlüğü demek idi. Bir başka ifadeyle isder kazan isder kazanma. Fakat mutlaka harca!..
Fado; hiçbir sanat değeri ve anlamı olmayan müziği anlatıyordu. Bizdeki arabesk müziğin diğer adı.
Futbolu ise anlatmaya değmez!
Komşusu Portekiz’deki 3F mikrobu İspanya’ya da bulaşdı. Futbolun insanları yönlendirmede çok etkili bir araç olduğunu farkeden sâdece SALAZAR değildi.
İspanyol diktatör Franco da futbolun kitleleri yönlendirmede üstün gücüne inanan bir devlet adamıydı.
′da Demokratik Cumhuriyetin yıkılmasıyla sonuçlanan ve üç yıl süren İspanya İç Savaşı‘nda milliyetci güçlere önderlik etdi. Kazandığı iç savaşın ardından tam 36 yıl boyunca, hastalanıp yılında ölünceye kadar ülkesini zorbalıkla yönetdi.
Komşusu SALAZAR’dan daha büyük düşündü. O’na göre bütün stadyumlar birer “uyku tulumuydu” ve bu “uyku tulumları” ne kadar büyük olursa, içine o kadar çok insan atmak mümkün olabilecekdi. Bu sebepden dolayı hemen büyük stadlar yapılmasını emretti. 27 Ekim ′te, Banco Mercantil e Industrial’e talimat vererek, 80 bin kişilik Santiago Bernabeu inşaatını başlattı. kişilik yapılan bu stad tam üç senede tamamlandı.
Fakat bu kadar büyük bir stad dahi O’na yetmedi. Daha büyük stad, daha büyük “uyku tulumu”, daha büyük “uyku tulumu” da “uyuyan daha çok insan” demekdi. yılında bu stad büyütdü ve tam kişiyi uyutmaya başladı.
O’nun adı darbeci subay Francisco Franco idi.
Futbol ile oyalanan vatandaşlar böylece siyâsetden uzak tutuldu. Ve siyâsetciler ülkeyi kendi keyiflerine göre hovardaca idâre etmenin keyfini çıkardılar.
İnsanları futbol ile uyutup yöneten zihniyetler için stadlar birer “uyku tulumu” olarak kırklı ellili senelerde uzun süre hizmet etdi. Ve sancılı da olsa Avrupa, bu hastalıkdan yakın zamânda kurtuldu.
Fakat aynı dümen ve aynı tezgah benim memleketimde
İçinde yaşadığımız şu senesinde hâlâ hükmünü sürdürüyor.
Hem de Avrupa’dakinden çok daha şiddetli bir şekilde
kişilik TT Arenayı yapdık, bitirdik çok şükür!
Bakalım bu stadı ne zaman ’e çıkartacağız!..
Fasişt diktatör SALAZAR Portekiz’i,
Darbeci subay FRANCO ise İspanya’yı 3F ile uyutdu, avutdu ve yönetdi; Futbol, Fiesta ve Fado
Benim memleketim Türkiye’yi ise 3T ile uyutuyorlar; Top, Tütün ve Televizyon.
Dördüncü T olan Turgut da cabası
Topcu denen 22 dâne adam
Uzatmaları hâriç
Tam bir buçuk saat boyunca meşin bir yuvarlağın peşinden koşacak.
Bıyıklısından, bıyıksızından milyonlarca adam da
Kimisi evinde
Kimisi de köy meydanında, kahvehânede, çay bahçesinde, avluda, çardakda oturup
Bu topculara bakacak
Âzad edilmek vaadiyle kölelerin
Arena denen meydanlarda
Birbirleriyle
Veya
Aslan ile ölümüne dövüşdürülmesi gibi vahşi bir oyun
Baban bir yana
Git!
Dedene sor!
Ayaktopu nedir, bilmeden bu dünyadan geldi geçdi. Hiçbir şey de kaybetmedi.
Kölelerin arenada aslan ile dövüşdürülmesi biteli sene oldu
Peki
Meşin yuvarlak uğruna bugün senin bu kadar kudurman niye?..
Nöbetden, teftişden, geçici görevden, tatbikatdan, fazla mesaiden, uçuşdan, dalışdan, seyirden fırsat bulup
Atmışsın kendini akşam eve yorgun argın
Hapur hupur şapur şupur kısa bir akşam yemeği faslından sonra
Etrâfındaki insanların daha gözlerinin içine bile bakmadan
Miskinler tekkesinin münzevi dervişi gibi
Soyutlayıp kendini
Soğuk, hissis, tatsız, kokusuz, cansız
İki buutlu camdan mamûl dünyaya hapsedip
Aptal kutusunun karşısındaki koltuğun üsdüne atıp kendini löngedenek
Patates gibi köskelmişsin.
Bardak bardak çay, ucuzundan hapaz hapaz çekirdek
Tuzu kuru olanlar da çeşit çeşit kuruyemiş, tabak tabak meyveyi
Ölügötüne pambık deper gibi yolluyorsun peşpeşe mideye
Gevurun sabun köpüğü dediği cinsden
Ucuz, ruhsuz, âdisinden, edepsizinden bitmez tükenmez televizyon dizileri, folimlerinin
Daha birisi bitmeden ötekini oynatıyorlar
Ya da
Dünyayı morfinleyen dana derisinden meşin bir yuvarlak
Ve bunun etrafında
Eyyâmın bâhurunda
Gıçını büvelek böcüğü sokmuş deli danalardan da beter
Hasan Sabbah’ın afyonlanmış fedâileri gibi
Amaçsız bir şekilde oraya buraya koşuşduran topcular
Televizyoncusu
Çenesi düşük, arsız, pişkin yorumcusu
Reklâmcısı
Şapkacısı
Çorapcısı
Atletcisi
Sucusu
Şemsiyecisi
Çekirdekcisi
Kurabiyecisi
Kokoreccisi
Köftecisi
Kesdânecisi
Kaşkolcusu
Hepsi el birliği etmişler
Malı götürüyorlar.
İştahla söğüşlüyorlar seni be kardeşim!..
Hele bir de avuç dolusu para verip seyretmeye gitmişsen
Yandı gitdi gülüm keten halva!
Yiyorsun, yemek için para veriyorsun
İçiyorsun, içmek için para veriyorsun
İşiyorsun, işemek için gene para veriyorsun
Donuna kaçıra kaçıra helâ kuyruğunda beklemesi de cabadan.
Bacasız, dumansız sanayii buna derim ben!
Amigo, şetâretden lasdik top gibi zıp zıp zıplıyor. Bahşişler cebinden dışarı taşmış.
Menecerler mutlu, paraları avuç dolusuyla alıyorlar.
Her ne demekse teknik direktörler mes’ut! Niye olmasın ki? Torba torba kazanıyorlar.
Topcu dersen ağzı sevinçden ıhlara vadisi gibi olmuş! Alt dodağı yerde, öteki gökde. Çuval çuval götürüyor paraları
İçmek için su,
Yemek için zeytin, pendir alıyorsun yüzde 8 KDV ödüyorsun
Çocuğuna süt alıyorsun yüzde 8 KDV ödüyorsun.
Temizlenmek için sabun alıyorsun yüzde 18 KDV ödüyorsun,
Fakat
Milyon dolarlar verip yerlisinden ecnebisinden topcu alıp-satıyorsun KDV yüzde sıfır!
Bu memlekete bu kadar kötülük yeter de artar bile
Asgarî ücretin yarısını vergi olarak geri alan Çankaya’nın şişmanı Conisever Turgut ÖZAL
Milleti afyonlayıp mışıl mışıl uyutmalarının ödülü olarak
Topcuların aldıkları çuval dolusu paralardan bir tek kuruş vergi kesmedi.
Büyük Turgut’dan sonra o koltuğa oturan Başbakanların hepsi
Vatandaşları uyuşdurup oyalasınlar diye
Bu topculardan hâlâ tek guruş vergi almıyor, biliyor musun?
İyi kötü, az çok, Allah ne verdiyse doldurdukdan sonra mideni
Daha şükür Ya Rab! demeden
Kasılıp aptal kutusunun karşısına
Nefes nefes çekiyorsun ağulu boz dumanı içine
Körpe çocuğunun tâze ciğerine duman doldurduğuna kör bakıp
Yarısını yukarıdan üfürüyorsun; ağızdan, burundan
Diğer yarısını da
Aşağıdan dehliyorsun dışarı; dübürden!
Kokusu taaaa buralara kadar geldi
Cayır cayır
Yelleniyorsun mütemâdiyen be kardeşim
Kendi ülkesinde yiyecek ekmek bulamayan insan bozması yamyamlar
Senin ülkende top koşdurmak bahânesiyle
Malı götürüp
Senin memleketinin her türlü nimetinden doya doya nasiplenirken
Sen
Siftini siftini
Yutkunuyorsun sâdece
Sen
Guruldayan midenin sesine sağır olurken
Ve
Okaaça Okaaça! diyerek onun kapısının önünde nefes tüketip
Dilenci edâsıyla bağırırken
Ya da
Pascal, Pascal bizi diskoya götür! diye ucuz yalvarışlar haykırıp
Küçülüyorsun!
Saf olma!
Pascal seni diskoya niye götürsün?
O
Kimleri götüreceğini senden iyi biliyor
Senin ülkendeki elin cibilliyetsiz gevuruna
Sen, makbul insan muamelesi yaparken
Sen kendini
Kendi ülkende köle yerine koyduğunun farkında bile değilsin.
Yazık!..
Kendi yurdumuzda bile
Çoğu Türk dahi olmayan
Soysuz, sopsuz, sünnetsiz, meşrepsiz
Zencisinden, sarısından yamyamına kadar ne idiğü belli olmayan topcular
Dar alanda top yuvarlayıp
Senin sırtından servet kazanıyor.
Ayağına belki de bir kere dahi bile olsun top değmeyen
Sen
Ne yapıyorsun be yiğidim?
Gasıla gasıla gömülüp oturduğun gadife goltukda
Osdura osdura
“Gooooooooooooooooooooooooooool!” diye bağırıp
Dübürünün damarı çatlayıncaya gadar gıçını yırtıyorsun!
Ya da
Pişmiş kelle gibi
Bu da mı gol değil, bu da mı gol değil diyerek
Dudulaşıyorsun!
Ayıp be garındaşım!
Yakışmıyor sana vallahi!
Aptal kutusuna bakmakla adam olunsaydı
Dünyadaki yekûn mahlûkâtın hepsi iki ayak üstünde yürür idi.
Top yuvarlayan hokkabazları seyretmekle gönenseydi Âdemoğlu
Dünyadaki bu rezilliği, şu sefâleti görmezdi gözlerimiz
Senin ağzını açarak, gıçını yırtarak bakdığın o Brezilya’da
Açlıkdan ölmemek için
Fırından bir dilim guru ekmek çalan beşinde, onundaki tâze çocukları
O memleketin kahraman(!) polisleri sokak ortasında köpek gibi öldürüp
O körpe cesetleri leş sürükler gibi yerde sürükleyip
Sonra da götürüp
Çöp niyetine çöp varillerine atıyor.
Gel!
Vazgeç gönüllü olarak morfinlenmekden!
Dur!
Ve düşün bir hele!
Ne yapdığını idrâk et artık!
Ayık be garındaşım!
Git!
Ufkunu nar kabuğu gibi patlatacak bir şey yap be yiğidim!..
Al!
Meselâ
Mutlaka bulursun
Ara!
Seni heyecanlandıracak, hislerini coşduracak bir kitap oku
Ruhunu besleyecek bir türkü, şarkı dinle
O kadar medenî cesâretin
Ve hele de mârifetin var ise
Bir müzik âleti çal veya türkü söyle!
Böyle yaparsan beni de çağır yanına
Meşk eyleyelim seninle!
Ya da
Her Astsubay sanatkârdır. Kendi mesleğinin ustasıdır.
Yalan mı?
Ne bileyim, sanatını konuşdur. Sana zevk verecek birşeyler yap. Mesleğinle ilgili bir şeyler icâd et. Edersin sen!..
Meselâ
Al eline kalemi
Birisine,
Söz temsil şu kelâmı dökdüren fakire
İki cümle karala
En iyisi
Al gözünün bebeği eşini, çocuğunu karşına
Tut ellerini sımsıkıca
Doya doya bak gözlerinin içine
Çocuk ol!
Onlarla birlikde, çocukluğunu yaşa.
Hanım ol!
Yemek pişir, ev süpür, çamaşır yıka eşin ile birlikde.
Hem de hergün yap bunları.
Top denen o mel’un meşin yuvarlağa aval aval bakmakdan daha eftâldir!
Bu gerçeği anla artık lutfen
Çünkü
Onların elini tutabileceğin
Gözlerinin içine doya doya bakabileceğin günlerin sayılı be gardeşim!
Biz Türkler,
Dünyanın en çok televizyon seyreden ikinci milleti olduk.
Gözümüz aydın!..
Peki,
Düşündün mü hiç?
Niye böyle oldu?
Sen
En kıymetli sermâyen olan ömrünü, emeğini ve aklını
Aptal kutusu karşısında bedavadan öğütürken
Dünyada en fazla televizyon seyreden ülkenin insanları ne yapdı?
Ay’a ayak basdı
Dünyayı istilâ etdi,
Gözüne kesdirdiği devletlerin iliğini kemiğini kanırta kanırta sömürüyor.
Bir okka mazota sen beş lira veriyorsun
Coni kendi eyâletinde
Sâdece 1 lira veriyor be can dostum.
Nüfusu, dünya nüfusunun sâdece yüzde beşi
Fakat
Dünyada üretilen mazotun tam dörtde birini onlar içiyor.
Bu da ediyor
Nüfusunun tam beş katı
İşde sırf bundan dolayı
Sen kendi ülkende
Mazotu benzini damla damla kokluyorsun
Coni ise
Dört buçuk okka demek olan galon galon içiyor
Dünyanın en çok televizyon seyreden o insanları
Şimdi de uzayı zapdetmeye çalışıyor!
Sen de
O’nun imâl etdiği televizyona bakıyorsun aval aval!
Elindeki telefon
Dizindeki bilgisayar
Kolundaki saat
Gözündeki gözlük
Cebindeki cıgara
Ayağındaki ayakkabı
Gıçındaki pontul
Hepsini
Televizyona en çok bakan o insanlar yapdı?
Ve sana satdı
Peki
Sen
Ne yapıyorsun?
Sen
Neredesin be garındaşım?
Oturduğun yer ahır sekisi,
Çığırdığın Istanbul türküsü
Daha şunun şurasında 30 sene evvel Türkiye
Dünyanın en iyi tütününü üretiyordu.
Türk tütünü içmek Avrupalılar için bir övünç ve itibar meselesi idi.
Bir gün
Turgut ÖZAL denen bir adam geldi bu topraklara
Gerdanı boyundan uzun bu götlü göbekli adam
Türk çiftcisine tütün ekmeyi yasakladı.
Toprak bizim, tohum bizim, güneş bizim, su bizim, çiftci bizim.
Elin gıçı boklu gevurunun emrine boyun eğen Turgut denen insan ucubesi adam
Tütün ekmeyi yasakladı kendi memleketimizde.
Dünyanın en iyi tütününü üreten insanımız
Artık dünyanın öbür ucundan,
Dünyanın en kötü, en zehirli, en çok kanser yapan tütününü Coni’den satın alıyor!
Üsdelik çil çil yeşilleri tomar tomar vererek
Gıçınıza gınayı yakın gaaari!..
Önce
Seni kanser yapacak cıgarayı satıyor sana
Sonra da
Kanser ilacını
Coni’nin yapıp satdığı cıgaraya para veriyorsun
Tam 20 milyar lira
İçiyorsun, kanser oluyorsun.
Tedâvi olmak için ilaç satın alıp gene para veriyorsun
Tam 12 milyar lira.
Cem’an yekûnu eder 32 milyar lira
Senin kendi askerine bir senede verdiğin paradan
Çok daha fazlasını
Sen
Önce cıgara içip kanser olmak için
Sonra da ilaç almak için
Coni’nin avucuna döküyorsun.
Askerine 20 milyar lira veriyorsun
Fakat
Cıgara ve ilaç için
Coni’ye her sene 32 milyar lira veriyorsun.
Adam cıgarayı kendi icâd etdi.
Fakat artık kendisi içmiyor.
Dünyanın en çok televizyon seyreden insanları
Aynı zamânda dünyanın en zengin memleketi oldu.
Biliyor musun be garındaşım?
Ya sen?
Sen ne yapıyorsun?
Ne ile meşgulsun?
Ey Türk Milleti?..
Cebinde Asubay kimliği taşıyan yiğit meslekdaşlarıma sesleniyorum!
Bilmem kaçıncısı oynanan Dünya Top Yarışmasında
O meşin topun peşinde koşduran milyar liralık ecnebî topcuları seyretmek için ayırdığınız zamânın
Sâdece yarısını
Bu makâleyi okumak için ayırmaya mecbursunuz.
Şu mübârek Ramazân-ı Şerifde
Göz nuru döküp
Eyyâmın bâhurunda kurdeşen olmak bahasına
Asubay haklarını gasp etmek için çevirilen orostopollukları ortaya çıkartan er kişi olarak
Sizden bunu istemeye hakkım var.
Sizi, bu hususda
Önce
Yüce Rabbime
Sonra da
Kendi temiz, sağlam vicdânınıza havâle ediyorum!..
Siz can dostlarımıza şunu imdiden hatırlatalım
Bilesiniz ki
Turpun en irisi
Makâlemizin beşinci ve son bölümünde!..
Sitem dolu işbu girizgâhdan sonra
İmdi girelim mevzumuza
Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar levhası altında ictimâ eylediğimiz 5 bölümlük işbu makâlemizin
Birinci bölümünde;
İkinci bölümünde;
Üçüncü bölümünde;
Şu anda okuduğunuz dördüncü bölümünde ise;
Genelkurmay Başkanımız Orgeneral M. Nuri YAMUT
senesinde ‘Gedikli Zâbitliği’ elinden aldığı askerlere
Kuvvetli bir dirsek atıp
İki sınıf birden aşağıya itekledi ve ‘Gedikli Erbaş’ yapdı.
Daha bir sene bile dolmamışdı ki yapdığı kânun tam anlamıyla dibe vurdu. Ordunun asıl yükünü çeken orta sınıf askerliğe hiç rağbet eden olmadı. Gedikli Erbaş yapacak genç bulamadı. Kendilerini akıllı, Türk gençlerini ahmak zanneden goca gıçlı gomutanlarımız rezil rüsvâ oldu. Ordumuzu değil fakat önce zevâhiri, sonra da kendi koltuklarını kurtarmak için alelâcele bir kânun hazırladılar.
Bir günde iki sınıf aşağı itekleyip Gedikli Erbaşlığa tenzil etdikleri askerleri
Bu kez de ikrâh ederek bir sınıf yukarı çekdiler.
Gedikli Erbaşlara senesinde bu kez de “Astsubay” unvanı verdiler.
İki geri, bir ileri
Bu değişim-dönüşüm-başkalaşım sürecini evvelki bölümlerde açıkladık.
Coni’nın aklıyla hareket eden omuzu püsküllü NATO’cu gomutanlarımız
Bakdılar ki bu yapdıklarıyla aslında sıçıp sıvamışlar! Daha bir sene bile geçmeden orduyu bitirdiler. Gedikli Erbaş yapacak genç bulamadılar. Sokaklarda bir tellâl çağırtmadıkları kaldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral M. Nuri YAMUT’un başını çekdiği bu sünepe subaylar güruhu zevâhiri kurtarmak için bu kez başka bir tezgah çevirdiler. Gedikli Erbaş Kânun’unu yalayıp boyayıp parlatdılar. Astsubay Kânun’u adı altında cilâlı bir ambalaj ile tekrar piyasaya sürdüler.
Yapdığı bu doldur-boşalt; yap-boz; indir-bindir tezgahıyla Orgeneral M. Nuri YAMUT, bugün Astsubay denen asker kişilere Cumhuriyet tarihinin en büyük kötülüğünü yapdı. Tarih bu hakikâtı bugün farketdi ve böylece kayıt etdi.
‘Gedikli Erbaşlar’ senesinde ‘Astsubaylığa’ terfi(!) etdirildi.
Ve
Bu kânun ile aynı zamânda Astsubay denilen asker kişilere 2 sene eğitim verilmesi de hüküm altına alındı.
Bizim bu bölümde asıl mürekkep damlatmak istediğimiz mesele işde budur can dostlarım. Bu cümleden olmak üzere, Astsubay Kânun’u ile Astsubaylara verilecek iki senelik eğitim aşağıdaki madde ile hüküm altına alındı.
Bu hüküm ile T.C. devleti, Astsubay unvanı verdiği askerlere iki sene eğitim vereceğini taahhüt ve beyân etdi.
neşetli Jandarma Astsubay Sayın Mehmet KAYALI
Kânun’un bu hükmü mubicince
senesinde intisâb etdiği Jandarma Astsubay Sınıf Okulunda
1 senesi ihtisâs eğitimi olmak üzere
Toplam olarak 3 sene tahsil aldıkdan sonra
senesinde Jandarma Astsubay Onbaşı rütbesiyle mezun olan ilk Astsubaylarımızdandır.
Devlet idâresinin üzerine çöreklenen NATO’cu mamacı subay güruhunun adâleti bakınız o tarihlerde nasıl tecelli etdi;
Fakat
Gel de
Hayıra yor bu rüyâyı!..
O tarihe kadar 1 sene olan eski unvanıyla Gedikli Erbaş, yeni unvanıyla Astsubay olan askerlerin eğitim süresi 2 seneye çıkartıldı çıkartılmasına da
Bu kez de başka bir yasak duvarı örüldü Astsubayların burnunun dibine.
Astsubay Kânun’unun 23 üncü maddesine sıkışdırılan tek cümlelik bir hüküm ile
Astsubayların yüksek tahsil görmesi yasaklandı.
Nasıl?
Bir şey veriyorsan
Karşılığında muhakkak bir şey almalısın!
Tam bir beyaz adam-kızılderili pazarlığı değil mi?
Peki
Nedir beyaz adam-kızılderili pazarlığı?
Duydunuz mu?
Bugün değil Nii York,
Coni’nin memleketinin en değerli bölgesi olan Manhattan adasını
Amerika kıtasını istilâ eden Avrupalı beyaz adam
O vakitlerde o adanın sahibi olan Lenape kızılderili reisinden
Kaç paraya satın aldı biliyor musunuz?
Sâdece 60 Gulden’e
60 Gulden’in bugünkü karşılığı ise
Sâdece 24 Coni Doları
Üsdelik Beyaz adam
Ucunu gösderdiği Gulden’leri kızılderiliye vermedi.
Para yerine incik-cincik-boncuk ve dahi
Bir kaç şişe de ateş suyu verdi. Hepsi o kadar.
Karşılığında ise
Binlerce seneden beridir kızılderili atalarının yaşadığı bu adayı kızılderili reisinin elinden aldı.
Biliyor musunuz?
Bugün bu adada yaşayan insanların sâdece yüzde yarımı kızılderili
Öldürmek için masraf edip bomba atmaya ne hâcet var!
Utanması olmayanlar için
Şeref, namus ve haysiyet fukarası olanlar için
İnsanları kandırmanın bedeli sıfır lira nasıl olsa
Peki
Bu kıssanın konumuz ile bağlantısı nedir?
Gedikli Erbaşlıkdan Astsubaylığa terfi(!) ettirilen asker kişilere
Orgeneral M. Nuri YAMUT’un yapdığı da
İşde tam burada olduğu gibi ahlâksız bir pazarlıkdan ibâret.
İşde, Astsubaylara kendi parasıyla bile olsa yüksek tahsili yasaklayan kânun maddesi.
Astsubay Kânun’u madde 23 ile yukarıda mezkur “Astsubaylar hakkında uygulanacak” hüküm,
Aşağıda gördüğünüz “yüksek tahsil” yasağı idi.
Genelkurmay Başkanımız
Subaylara serbest
Fakat
Astsubaylara yassak etdiği yüksek tahsil meselesinin bir yerlerden patlak vereceğini sezmişdi.
Hiçbir Kânun’unun Anayasa’nın üzerinde olamayacağını bilen
Ve yüksek tahsil yapmanın faziletine inanıp yola çıkan Astsubaylar olacakdı elbet.
Tıpkı Subayların yapdığı gibi
Tıbbıyeden doktor
Fakülteden mühendis
Ya da
Subayların mezun olduğu mülkiyeden hukuk diplomasını alıp gelen Astsubayların
Genelkurmayın kapısına dayanacağını biliyordu.
İşde bu neticeyi bekleyen subaylarımız tedbiri taa başından aldılar.
Tıpkı düşman mevzilerinin önüne hendek kazıp mayın döşeyip
Bir de dikenli tel çeker gibi
Yüksek tahsil yapan Astsubayların önüne de hemen bir mânia koydular.
Üsdelik ’de 2 seneye yükseltilen Astsubayların tahsil süresini
27 Mayıs’ın darbeci subayları senesinde tekrar 1 seneye düşürdü.
Ben de 1 senelik eğitim veren Deniz Astsubay Sınıf Okulundan mezun olan bir Astsubayım.
Kıymetli meslekdaşım Sayın Aydın KULAK,
Subay darbeleri Astsubayları iki kere vurmuşdur diyorsa
İşde bunun en güzel örneklerinden birisi de
Eğitim konusunda Astsubaylara vurulan darbelerdir.
Genelkurmay Başkanımız
Astsubay denen asker kişilere
Kendi parası ile yüksek tahsil yapmayı senesinde yasaklar iken
Bu arada subaylarımız ne yapıyordu?
Elleri şeker, dilleri lokum mu eziyordu?
Sağ tarafınızda temâşa etdiğiniz sararıp solmuş siyah beyaz resim çerçevesine sıkışıp kalmış
Genelkurmay Başkanımız
Orgeneral M. Kâzım ORBAY’ın senesinde kabul etdirdiği aşağıda gördüğünüz Kânun ile
Subaylarımız;
Harp okulu mezunu olan hâkim kisveli Abdullah Bey,
İşde bu kânun’un bir mahsulü olarak
Bugün Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığı koltuğunda sanatını icrâ eyliyor. (bknz.)
Genelkurmay Başkanımızın kabul etdirdiği yukarıda gördüğünüz kânun’un “Geçici maddesiyle”
Subaylara
Genelkurmay Başkanımızın verebileceği başka haklar olsa onu da verecekdi subaylarına. Fakat o kötü canından gayrı verebileceği başka bir şeyi de kalmamışdı aslında
Fakat sıra Astsubay denen askerlere gelince
Asubayların hâriç tutulduğu 24 üncü maddenin yukarıda gördüğünüz (d) fıkrası
Hemen onun üsdündeki kânun maddesiydi.
Tefsir edelim bu ifadeyi;
Subaya serbest,
Asubaya yasak!
Bu hakkını kullanmak için pusuda bekleyen
Harbiyeli Abdullah,
Devletin parasıyla okuyup mülkiyeden mezun oldu.
MYO’lu Abdullah da okuyup aynı mülkiyeden diploma aldı.
Üsdelik kendi parasıyla okuyup mezun oldu
Genelkurmay Başkanımız;
İnsanız ya!
Dayanılmaz bir öğrenme isteği var içimizde.
Her şeyi öğrenmek isteyenler kahrından ölmeyi göze alabilmeli.
Ben de
Ölmek yerine
Öğrenmeyi tercih etdim.
Bu saik ile
Def çalıp ayı oynatır gibi
Raksetdirdim ucu gara galemi
Ak gerdanlı kâğıdın üstünde
Ve
Merak buyurup öğrenmek için
Bir sual yolladım Necdet beye.
Dedim ki;
4 aydan ziyâde bir süre düşündü
Ve sonra
Şöyle bir cevâp gönderdi sayın gomutanımız.
sayılı BİMER Müracaatı
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.)
11 Kasım , AM
To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Başvurunuz, sayılı Bilgi edinme Hakkı Kanunu’nun “Kurum İçi Düzenlemeler” başlıklı 25’inci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.
Erinmeyip açıp bakdım
Yukarıda tarassut eylediğiniz Bilgi Edinme Kânun’u madde 25 şöyle diyor;
Sucukcu Necdet beyin
Geven otu geveler gibi ağzında gevelediği cevâbını özetler isek şöyle dedi bana;
“Devletin parasıyla kaç dâne subaya kaç sene yüksek tahsil hakkı vereceğimi ben bilirim.
Sen Asubaysın, böyle işlere burnunu sokma! Haydi bakayım, sen kışlada talime; Uygun adım! Marş, marş!..”
Böylesi basit ve mâsum bir suale dahi cevâp veremiyorsa
Demek ki
Subaylara devletin parası ile ikrâm edilen yüksek tahsil hakkında
Karargâhda arz-ı endâm eyleyen gomutanlarımızdan
Bâzılarının gıçı çakıldak dolu
Şâyet
Biz, bir aile isek
Çünkü
Gomutanlarımız böyle diyorlar ise
Ve bu ailenin iki efrâdı subay ve asubaylar ise
Ve şâyet subaylar hem devletten maaş alıp hem de kendi namlarına yüksek tahsil yapıyorlar ise
Ailenin öteki ferdi olan Asubaylara kendi parasıyla yüksek tahsil yapmayı tam 50 sene boyunca niçin yasakladınız?
Bugün şâyet birileri hâlâ “biz bir aileyiz!” diyorsa
Bu Kânunlara ve yapılan bu haksızlıklara bakıp
Söylediğini bir kez daha düşünsün!..
Bu Kânunlar ilgâ edildi. Bugün artık Asubaylara yüksek tahsil yasağı yokdur diyebilirsiniz.
Bu kısmen de olsa doğru da
Ben hâlâ bana 30 sene evvel yapılan haksızlığın acısını çekiyorum. Ben hâlâ bu Kânunların mağduruyum.
Mânevî mağduriyetimi kimse ödeyemez. Onu Allah’a havâle etdim.
İntibâkların Seyir Defteri tabelalı makâlemizde teşhir etdik.
Muvazzaflar bir yana
Emekli her Asubay meslekdaşımızın ayrı, farklı ve yürek yakan mağduriyeti var.
Hangisine sorsan uğradığı başka bir haksızlıkdan bahsediyor.
Neredeyse hergün yeni bir haksızlığın örtüsünü kaldırıyoruz.
Bok çukuru gibi karışdırdıkca insanın burnunun direğini kıran yeni kokular yayılıyor ortalığa
Hepsinin uğradığı haksızlık, maruz kaldığı hukuksuzluk elvan çeşit.
Çünkü özlük hakları bakımından Asubayların bugünkü durumu yamalı bohçadan kötüdür.
Peki bu maddî mağduriyetimizi bir nebze de olsa telâfi etmek için
Bugünkü subay gomutanlarımız ne yapıyorlar?..
Bugüne kadar bilerek ve isdereyek yapmadıkları
Bugünden sonra yapmayacaklarının habercisidir bizce
Biz alırsak, o başka!..
Türkiye’de ilk Meslek Yüksek Okulları senesinde eğitime başladı. Bu cümleden olmak üzere Sayın Ersen GÜRPINAR, Urfa Meslek Yüksek Okulu senesi mezunlarındandır.
Lise mezunu gençlerimiz senesine kadar 1 senelik eğitim aldıktan sonra Asubay nasbediliyorlar idi.
Asubay Sınıf Okullarının ismi Nisan senesinde Astsubay Meslek Yüksek Okulu (AMYO) olarak değiştirildi ve,
Tahsil süresi de 2 seneye yükseltildi.
Ve 2 senelik eğitime ancak senesinde başlayabildiler.
Hem de YÖK’den tam 28 sene sonra.
Asubayların tahsil seviyesini 2 seneye yükseltmekle matah bir iş yapdığı zehâbına kapılan Genelkurmay Başkanımız Necdet Bey dönüp senesine bir baksa!
Ve o tarihlerde bile Asubayın eğitim süresinin 2 sene olduğunu görse kendisini nasıl hisseder?
Tam 51 sene kovaladıkdan sonra yakaladığı etli kıl yumağının
Aslında kendi kuyruğu olduğunu fark eden köpek kıssasını hatırlar mı acap?..
Konu,
O saate kadar Gedikli Erbaş denilen ve Kânun kabul edildikten sonra “Astsubay” unvanı verilen asker kişiler.
Fakat Kânun hakkındaki görüşmelere sâdece vekiller ve emekli subaylar iştirâk etdi.
Kendileri hakkında Kânun kabul edilirken Gedikli Erbaş denilen bu askerlerden bir tek kişiyi Meclise çağırmadılar. Meclisdeki bu toplantıya iştirak eden vekillerden hiçbirisi de bu askerlerin derdini, isteğini, itirazını kendi ağzından dinlemeyi akıl edemedi. Emekli bir hâkim subayın verdiği yalan bilgiye istinâden Asubay sınıfını teşkil etdiler.
Yeni teşekkül etdikleri Asubaylık sınıfının bir rütbesi için
Komisyondaki konuşması esnâsında
Deniz Kuvvetlerinden emekli subay Rifat ÖZDEŞ
Pîr olmadan aşka geldi ve
Şöyle dedi;
“(Başgedikli) unvanı yeni kanunla (kıdemli başçavuş) oluyor. Bunun mânevi zevki çok büyüktür arkadaşlar!”
Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yeni bir Kânun yapmış. Eski Kânun’da “Başgedikli” dediğin asker kişilere yeni Kânun’da “Kıdemli başçavuş” diyeceksin!..
Ve yapdığın bu tenzil-i rütbe ile iftihar edeceksin!..
Öyle mi, emekli subay Rifat ÖZDEŞ?..
Sayın Ersen GÜRPINAR’ın deyişiyle
Kıdemli Başçavuş kadar daş düşsün senin başına inşallah!..
Dünyanın gelmiş geçmiş en aptal kadını olarak gösterilen Fransa kraliçesi Mari Antuvanet,
Yiyecek bir dilim kuru ekmeği olmadığı için sokağa dökülüp isyân eden kendi vatandaşlarına
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” dedi.
Ve sarfetdiği bu sözüyle Mari Antuvanet
Dünyanın en aptal kraliçesi unvanını aldı.
Kendisi subay olduğu hâlde paldımı aşarak
Astsubay sınıfı hakkında sarfetdiği bu edepsiz, saygısız ve
Bu pişkin sözüyle Rifat ÖZDEŞ
Türk Ordusunun en aptal denizci subayı unvanını aldı!..
Makâlemizin şu ana kadar okuduğunuz dördüncü bölümünde
sayılı ve
tarihli Astsubay Kânun’u ile
Asubay unvanı verdikleri biz asker kişilere
Genelkurmay Başkanı Orgeneral funduszeue.info YAMUT’un yapdığı orostopolluğu
Şöyle özetleyebiliriz.
Şimdi
Parmaklarımızla bir hesap yapsak
sayılı Astsubay Kânun’u ile
Asubayların kazandıklarını ve kaybetdiklerini teker teker yazsak
Ve
Mahsuplaşsak!
Söyleyiniz bakalım yiğit yârenler!
Mütebâki nedir?
Bu kânundan kârlı çıkan kim?
Asubaylar mı?
Subaylar mı?
Şükrü IRBIK
(E) SG funduszeue.info III funduszeue.infoBçvş.
(*** Devâm edecek)
Kaynakca beşinci ve son bölümdedir.
Okumak için resimleri tıklayınız!
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar
Vakdi geldi,
Kararımı verdim!
Geri dönmek yok!..
Astsubaylara bu haksızlığı yapanlar,
Zorbalığa soyunup
Bolu beyi olmayı seçdi
Benim nasibime de
O zorbalara çotuk sökdüren
Köroğlu olmak düşdü
Tüfeng icâd olunup
Mertlik bozulsa da
Ahd etdim!..
O Kânun tanımazların
Çakar almaz delikli demirlerinin
Deliklerinin içine çöğdürmek bize farz oldu gayrı
Üsdelik
Yülgümüzü kılağıladık!
Sinek kaydıran cinsinden tıraş vakdi geldi.
Savulun bre çala galemli gara câhil kâtipler!..
Ya bu insanlar
Onu doğru yazmasını öğrenecek.
Ya da
Gıçlarını goydukları goltuklardan
O ahmakları alapaça edeceğim.
Halep oradaysa
Arşın elimizdedir!..
Kendi meslekdaşlarımdan dahi bâzılarının yoluma çıkıp “bırak bu ufak işleri!” diyeceklerini biliyorum. Muvazzaf günlerinde dediler çünkü. Küçükler saygılarından ses edemediler. Fakat benden büyük olanların yaşına başına bakmadan sokuşdurdum lâfımı.
Buram buram sitem kokacak ve yeri geldiğinde hak edenlere çuvaldız batıracak bu makâlemizin konusu;
* * * * *
Hiçbirisi doğru değil!
Çünkü hiçbir askerî mevzuatda böyle bir astsubay rütbe ismi yok!..
Üsdelik astsubay rütbe isimlerinin yazılması konusunda yapılan yanlışların hepsi bu kadar da değil.
Kânun kitabının kapağını açıp da bu rütbeleri doğru yazacak bir Allah kulu yok mu oralarda?..
Çok doluyum yiğit meslekdaşlarım.
Astsubay rütbe ve kıdemlerini
senesinden beri Kânunsuz olarak eksik-gedik, yalan-yanlış, kaba-zortlama yazıyorlar.
Her kim ki böyle yapıyorsa bugün bu satırlardan kendi sehmine düşeni alacak.
Mürekkep yaladığını bildiğim kendi sınıf arkadaşlarımın bile gözünün yaşına bakmayacağım.
Bunca zamândan beri astsubay rütbe ve kıdemlerine bu haksızlığı yapan aymaz ayılmaz yayık ayranı beyinlilerin kulaklarını hem buracağız hem de sık sık çınlatacağız.
Ben istediğim için değil fakat onlar fazlasıyla hak etdikleri için yapacağım bunları
Cebinde Astsubay kimliği taşıyıp da bu konuya bigâne kalan dostlarımız ile yolumuz burada ayrılıyor.
Üzgünüm!
Ray değiştirmek vakdi!
Onlara uğurlar ola diyorum.
* * * * *
Yemlenen Balık
Allı pullu, rengârenk
Süs balığı isen şâyet
Cam fânusun içindeki bir avuç suda yaşarsın.
Senin dünyan o kadarcıkdır.
Gönüllü kölesi ve
Malı olduğun sahibin,
Üç-beş günde hep o aynı yemden bir iki parça atar fânusuna.
Yemlenirsin!
Abâd oldum zannedersin.
Karnın doydu diye şetâretden kulaklarını aşan ağzının iki ucu, ensende öpüşür.
Zannedersin ki
Seni besleyen el;
Dünya’daki
En mükemmel,
Yegâne el
Yediğin yem,
Dünya’daki
Yegâne yem
İçinde yaşadığın su,
Dünya’daki yegâne su.
Fânus da
Biricik fânus
Bilmezsin ki
Sahibinin sana verdiği yemden başka
Daha ne türlü yemler, lezzetler var.
İçinde yaşadığın fânusu da çevreleyen
Daha nice dünyalar var
Hiç düşünmezsin ki senin dünyandan farklı ve senin yaşayabileceğin, nazlı nazlı, özgürce yüzebileceğin; tatlısından tuzlusundan nice denizler, göller, ırmaklar var.
Kimisi çağıldaya çağıldaya kimisi coşkun coşkun, kimisi gürül gürül
Fakat hepsi hür akan nehirler var
Farkında değilsin
Ya da
Fark etmek istemezsin
Rahmetli Bıdıgızı Ebemin reçel kavanozu kadar bir fânusda
Ve bir çay demliğini dolduracak kadar suyun içinde yaşarsın
Bir avuç yem karşılığında âzadsız köle olmuşsun!
Bedenen esirsin,
Anladık da
Fikren tutsak olmaya niye bu kadar teşnesin balık gardeş?..
Bilmemek, haydi neyse!
Fakat
Düşünmemek var ya!
İşde, bunu yapmayanları tarih asla affetmeyecek
* * * * *
Tarih ve Şuur
Şeyhim Edebalı, damadı Osman Bey’e ne dedi?
“Doğru bildiğin yoldan dönme! Lâkin; atın iyisine, doru; adamın iyisine, deli derler!”
Bu özlü söz bugün hükmünü hâlâ sürdürüyor. Sen doğruyu yapıyorsun. Fakat yanlışa inanmış insanlar kendi düşdükleri zavallı duruma aldırmıyorlar. İrkilip ayılsınlar diye tokatlıyorsun. Fakat kendi acınası hâllerini umursamayıp doğruyu savunan insanlara utanmadan deli diyorlar. Varsın desinler. Allah, doğrunun yâr ve yardımcısıdır.
Hırsızlar mahallesinde
Hırsız olmayanın işi zor vesselâm!..
Ebemdedem der ki; “Oğul, gocayı vezir eden de rezil eden de garısıdır!” Herkes kendinden pay biçsin de öyle desin sözünü. Göbeğimizi kesen o mübârek insanlar dediyse vardır elbet bir hikmeti.
Bu vecizden yola devâm edersek, deyiniz bakalım dostlarım; devleti rezil eden de kimlerdir?..
Hem devletden aldığı maaşla kursağını doldursun. Hem de devletin irâd eylediği Kânun’a ihânet etsin.
Olacak iş değil.
Fakat bu makâlemizde olmaz denilen aptallığın, gafilliğin, kalleşliğin ya da hıyarlığın nasıl da çatır çatır yapıldığına şahit olacaksınız.
Kimse kusura bakmasın! Herkes benim değil fakat kendi kusuruna baksın. Şeriatın kesdiği parmak acımaz. Rehberimiz Kânun ise şâyet bizi götürdüğü yer, yağlı urgan asılı dar acağı bile olsa boynumuz kıldan ince olmak zorunda.
Kânun öyle diyorsa işde boynum!
Ayağımın altındaki sandalyeye
Tekmeyi kendim vururum!
* * * * *
Basın-yayındaki havâdisleri şöyle bir tarassut ediniz. Astsubayların daha çok şehit haberleriyle gündeme geldiğini görürsünüz.
Şehit astsubay haberlerinin hemen hepsinde rütbe isimlerini eksik-güdük yazarlar. İtibarları kaldı mı bilmiyorum. Fakat Türkiye’de sanat icrâ eyleyen bütün basın-yayın-televizyon çalışanları bu hatâyı yapıyorlar. Bir Allah kulu çıkıp da şu astsubay rütbe isimleri ne imiş Kanun’a bir bakayım da ne ise onu yazayım demiyor.
İşin doğrusunu TEMAD da bilmiyor ya da yapmıyor. İkisini de mazur görmek kâbil değil.
Biz astsubaylardan da itiraz eden olmayınca yapılan bu yanlışlar bir zaman sonra doğrunun yerini alıyor.
18 Mart Şehitler Günü münâsebetiyle Genelkurmay Başkanlığının fâş eylediği aşağıda gördüğünüz ilânda şehit bir astsubay çocuğumuzun tabutu konu edilmiş. Sebebini günün revaç deyimi ile “mânidar” bulduk, haberleri olsun.
Astsubay meslekdaşlarımızın şahâdet haberlerinde bile gazetecisiyle askeriyle herkes o şehitlerin rütbelerini eksik-güdük yazmayı da alışkanlık hâline getirmişler.
Ey, Millî Savunma Bakanı!
Ey, İçişleri Bakanı!
Ey, Genelkurmay Başkanı!
Astsubaylar yaşarken rütbesini hep eksik-güdük yazdın!
Hiç olmazsa
O şehidin rütbesini;
Bu kadar aymazlık, bu kadar ahmaklık, bu kadar et kafalılık, bu kadar alçaklık yeter artık!..
Basına verdikleri şehit haberlerinde astsubay rütbelerini eksik-güdük yazmakla; Astsubay denen asker kişiye “Çavuş” ya da “Astsubay Çevuş” demekle hem Millî Savunma Bakanı hem İçişleri Bakanı hem de Necdet Bey;
Şu rezilliğe bakar mısınız?
Devletin aptal, gâfil ve câhil memurlarının gadrine uğradıkdan sonra bir de kendi meslekdaşlarım aynı haltı ediyor ya!
İşde bunu yapanları affetmiyorum.
Vaziyet böyle olunca bize de alıp kalemi elimize çifte su verilmiş yatağan niyetine sağa sola sallamak düşdü.
Bu garâbetin canavarlaşmasında payı olan her devlet memuru, her gazeteci, her astsubay, her subay bu hicivden hissesine düşeni alacak. Kaçarı, göçeri yok! Kimse gıvırmaya tevessül etmesin. Yapdıysan bir halt elbet çekeceksin ceremesini.
Değirmenci kör Ali’nin beygirini dibek etrâfında dolaşdırdığı gibi lâfı dolaşdırma da bu yana teveccüh eyle diyenlere selâm olsun bizden
Geliyoruz!..
Haydi, durmayın öyle!
Kendinize bir iyilik yapın.
Mesâneyi boşaltın önce!
Sonra,
Çaylarınızı şimdi tazeleyin de sohbetimiz bölünmesin!
Lâkin makâlemiz epeyi uzunca.
Son günlerde peşpeşe neşretdiği makâleler ile
funduszeue.info’un önünde
Harp otağını kuran
Sayın Mehmet KAYALI “gene uzun olmuş!” dese de
Sayın Semih KOÇ ve Sayın Ersen GÜRPINAR da
İltifat buyururlarsa şâyet
Astsubay rütbe ve kıdem isimlerinin aksine
“kesip biçmeden”, “kırpıp çöpe atmadan” bir nefesde sizlere ikrâm edeceğiz inşallah.
* * * * *
Devletin maaşlı memurları devleti rezil ediyorlar dedik yukarıdaki sözümüzde!
Peki, bu parelel yapı
Afedersiniz
Bu rezil memurlar kimdir?
Yüce devletin hangi teşkilâtında yuvalandı mı diyorsunuz?
İşde size cevâbı;
Yeter mi?..
Daha sayayım mı?..
Devleti temsil eden silâhlı silâhsız bütün teşkilâtı elele vermiş astsubay rütbe isimlerini hacamat etmeye soyunmuş!
İmâm durmadan osduruyorsa
Cemaat sıçmış,
Çok mu?..
Bunların hepsini anlıyorum.
Lâkin orada kimisi geri zekâlı, kimisi tembel, kimisi vurdumduymaz, kimisi umursamaz kimisi de arsız devlet memurları var.
Bu memurlara yapışdırdığım hakâretâmiz sıfatlara bakarsanız yapdıklarını onlara çok görmeyebilirsiniz.
Pekiyi, ey astsubay meslekdaşım!
Sen!..
Sen niye Kânun’u iğdiş ediyorsun da kendi rütbeni Kânunsuz bir şekilde eksik-güdük yazıyorsun?..
Aklını başına topla, elini vicdâna koy ve cevâbını söyle bütün âleme
Aklından zorun mu var?
Vicdânın mı karardı?
Kendine kasdın mı var?
Benim elimde Kânun var. Rütbemi, Kânun emrine göre yazıyorum.
Ya sen?..
Senin elinde ne var?
Kimin bülbülüsün?
Hangi Kânun’a göre böyle eskik-güdük şakıyorsun?..
Nedir senin derdin de Kânun’un emri orta yerde apaş apaş sana bakarken
Sen kendi rütbeni eğip büküyorsun?..
Mahallede senin adın ne kadar kıymetli ve önemli ise
Kışla’da da rütben ve kıdemin o kadar kıymetli ve önemli.
Her ikisi de seni tarif eden, sana has alâmetifârikaların.
Her ikisini de gözünden bile sakınacaksın
Her ikisine de hörmet edeceksin.
Bir ilmek sökülürse bir yama düşer.
Bir mıh, bir nal düşürür
Rütbenin bir harfini düşürürsen
Hepsini kaybetmeye hazır ol!..
Etrafda seni horlayan, öteleyen, inkâr eden bu kadar arsız-nursuz haysiyet fukarası devlet memuru, subay, aptal-câhil gazeteci dururken sen kendi rütbeni niye gırpıp gırpıp da becet guşuna çeviriyorsun ey, astsubay gardeşim?
Astsubay rütbe isimleri;
Ey astsubay rütbe isimlerini yalan-yanlış, eksik-gedik, yarım-yamalak, kaba-zortlama yazan Âdemoğulları!..
Astsubayın rütbesini niye noksan yazarsın?
Söyleyin bana!
Astsubay rütbe isimleriyle nedir sizlerin alıp veremediğiniz?..
Kânun’a muhalefet suçdur!..
Elin gâvuru kediye kedi diyorsa
Hem meslekden hem de Kânun tanımaz bu edepsiz devlet memurlarına biz ne diyelim dostlar?
Haklısın!..
Hepsi doğru ve yerinde tesbitler.
Al benden de o kadar
Astsubay rütbe isimleri;
Fakat bu kusurlar, sana o rütbeleri eksik yazmak hakkı vermez!..
Bütün bu hakikâtlere rağmen Kânun öyle yazmışsa o Kânun’un ırzına geçmek senin haddine değildir.
Sen kim oluyorsun da Kânun’a alenen muhalefet ediyorsun?
Doğrusunu yazmak varken eksik yazarak suç işlediğini biliyor musun?
Üstelik bu inadın sana ne kazandırıyor?
Ne kaybetdirdiğinin farkında mısın?..
Kehellik
Ya da
Aptallık edip üç beş harf eksik yazıyorsun öyle mi?
Rütbenin önüne Astsubay kelimesini yazmazsan bak ne oluyor;
Pekiyi, al kağıdı kalemi eline!
Geçen sene mezun olmuş bir astsubayın rütbesini yaz bakayım aha şuraya!..
Çavuş!
Öyle mi?..
Diyecek başka söz bulamıyorum.
Eğer böyle yazıyorsan
Yazıklar olsun sana
Ordubozanlık değil maksadım!
Müzevirlik derseniz aklımdan geçmez!
Bunları yapan kâfi miktarda nev zuhur insan var zâten.
Kânun maddesini iğdiş ederek kendi kendine Kânunsuz olarak “Çavuş” diyen bir astsubaya ne demeli sizce?..
Çavuş kelimesini tahkir etdiğimiz sanılmasın. Çavuş rütbesi de bizimdir. Taşımakla da şeref duyarız.
Fakat konumuz bu değil.
Alma başka,
Armut başka mevyedir.
Bizim derdimiz,
Kânun maddesini bile bile veya bilmeye bilmeye tâciz eden ahmaklar, aptallardır.
Al, sana sayılı TSK Personel Kânun’unun meşhur EK-VIII sayılı Cetveli.
Söze konu bu cetvelde;
Cinâyet çıkar, cinâyet!..
Kânun’un 77nci maddesine rağmen astsubay rütbe isimlerinin başında “Astsubay” kelimesi niye yok diyorsanız söyleyelim. Bunun sebebi, bu cetveli hazırlayan insanların alçak ve şerefsiz olmalarındandır. Başka hiçbir sebebi yok.
Astsubay rütbelerini bu şekilde Kânunsuz yazanlar alçaklık ve şerefsizlik yapmakda mahsur görmemişler. Biz onların alçak ve şerefsiz olduklarını yazmakda niye mahsur görelim?
* * * * *
Sayılı TSK Personel Kânun’undaki meşhur Ek Cetvel’de yapılan değişiklikde astsubay rütbe isimleri senesinde bakınız nasıl yazılmış.
Var mı itirâz?
Yok!
Hokka gibi Hepsi yerli yerinde.
Yukarıda gördüğünüz cetveli hazırlayan subaylar ve devlet memurları, astsubay rütbe isimlerini Kânun’un emretdiği şekilde nizâmî yazmışlar. Görevlerini doğru yapmışlar. Doğru söze ne demeli?..
Kıymetli meslekdaşımız Sayın Aydın KULAK diyor ya; “Subay darbeleri, astsubayları iki kere vurmuşdur!”
Astsubaylar gibi astsubay rütbelerinin şekil-biçimi ve isimleri de subay darbelerinden nasibini aldı.
Hem de defâlarca!..
Yukarıda gördüğünüz tablonun yazılmasından buyana sâdece 6 sene geçdi. Bir de Kız Kenan Lakaplı Zottirik bir subayın yapdığı 12 Eylül subay darbesi
Bakınız ne olmuş astsubay rütbelerine. Hem yukarıdaki hem de aşağıdaki cetvelin en alt satırında durup da gözlerinizin içine bakan astsubay rütbelerinin nasıl yazıldığına bahusus dikkat buyurunuz.
Sayılı TSK Personel Kânun’unda yazılan subay rütbelerinin tamamını tek tek inceledim.
Astsubay rütbe isimlerini tam kere eksik-güdük yalan-yanlış, kaba-zortlama yazan kırılasıca eller, subay rütbe isimlerinde sâdece iki kere sürçmüş. Onların da ne olduğunu yukarıdaki şu tabloda görüyorsunuz.
* * * * *
Yeri gelmişken iki hususa temas etmem gerekiyor.
Birinci husus, bu Kânun’u hazırlayan hukukcuların bile bugün dahi farkına varamadığı ve aval aval bakdığı “rütbe” ve “rütbe kıdemi” ibâresi hakkında
Yukarıdaki tabloya dikkatlice bakınız. “Rütbe” başlığının altına, hem “rütbe”yi hem de “rütbe kıdemi”ni yazdıklarını görürsünüz.
Millî Savunma Bakanlığında, Genelkurmay Başkanlığında ve Kuvvet Komutanlıklarında görevli sivilinden subayına kadar bütün avukatları, savcıları ve hâkimleri bir araya gelmişler. Müşterek mesai yapmışlar. Fakat güdük beyinleri ancak bu kadar çalışabilmiş. “Rütbe” başlığı atıp da altına hem “rütbe”yi hem de “rütbe kıdemi”ni yazmak da ne demek oluyor? Bu ebleh hukukçular hem ne yazdıklarını bilmiyor hem de gördüklerini okumayı beceremiyorlar.
Nasıl ki “maaş derecesinin” mütemmim cüz’ü “maaş kademesidir”. Rütbenin mütemmim cüz’ü de rütbe kıdemidir. Yukarıdaki tablonun sol en üst satırında gördüğünüz başlıkdaki “Rütbe” kavramı eksikdir. Bu başlık, “Rütbe / Kıdem” olmalıdır.
İkinci husus, “Rütbe Kıdemi” ve “Rütbe Kademesi” hakkında.
Bildiğimiz üzere Sayılı TSK Personel Kanun’unda mevcut hâliyle “rütbe kıdemi”, hem subay rütbelerini hem de astsubay rütbelerini nitelemek üzere ihdas edilmişdir.
Kendi Kânun’larına tâbi olan uzman erbaşlar ise rütbelerine ilâve olarak “rütbe kademesi” kavramını kullanır.
Fakat ortada dolaşan Taslak Personel Kanun’unda bu konuda da bir ayrışma olacak gibi görünüyor. Ordumuzun içine sızmış bölücü bâzı subayların bu konuda şöyle bir tezgahı var;
senesindeki taslak personel Kânun’u çalışmalarında subayların tezgahladığı bu orostopolluğu fark etdim. Bu tuzağı hemen oracıkda kendi yüzlerine vurdum. Ortalarda bugünlerde dolaşan taslak çalışmalarda gene aynı tuzağı görüyorum.
Bugüne kadar sorduğum suallerime cevap vermemeyi alışkanlık hâline getiren TEMAD’a buradan hatırlatıyorum. Türklüğünden şüphe etdiğim bozuk zihniyetli subayların bu dalaveresine dikkat ediniz. Astsubayların “Rütbe kıdemi”ne sahip çıkınız!..
Sultan Mehmed’i, Fâtih unvanı ile şereflendiren şehirdeydim, senesi eyyâmı bâhurunun en cıvcıvlı günlerinde. Ortalıkda cehennem sıcakları kavak kabuğundan yapdığı düdüğünü avaz avaz ötdürüp cırcır böcekleriyle aşık atıyordu. Kızıl Erik fırtınasının hükmünü sürdüğü günlerde bile yollardan, asfaltdan ateşler fışkırıyordu âdetâ. Harâretim ifrâda kaçdı. Dolaşmaya biraz daha devâm etseydim mazallah bedenen fokurdamaya başlayacakdım.
Serin, sessiz bir yer ararken kendimi Karacaahmet mezârlığında buldum. Yalancı âlemden firâr edip hakikî âleme daldım. Oturdum, nefeslendim önce.
Motorun harâreti azalıp da yeşile yaklaşınca dolanmaya başladım. Kabir sahiplerinin mezâr kitâbelerine yazdıkları binbir türlü veciz sözler var. Yazmaya çalışsam her birinden ibretlik bir kıssa külliyâtı zuhur eder. Her biri insanı alıp bu dünyadan ahirete uçuruyor âdetâ. Yolumun üzerinde olup da gözüme ilişenlerin hepsini tek tek okudum.
Selimiye Astsubay Orduevine yakın bir mevkide gezinirken merhum bir Denizci astsubay kabri gördüm. Rütbesini tam da Kânun’da izah edildiği şekilde yazdırmış kabir kitâbesine; funduszeue.infoBçvş.
İçimde şahlanan minnet hissime tercümân olsun diye
Merhum meslekdaşımın kabrinin dibine diz çöküp
Hâlis niyetle ruhuna bir Fâtiha okudum
Merâkımı mucip oldu ve İdareye uğrayıp sual eyledim. Yeni bir parsel almışlar. Mahdut mikdarda münhâl yer var imiş. İmamın kayığında gelenlere hediyesi 9 bin lira. Kendi ayağıyla gelip yerini önceden almak isteyenlerden ise tam 21 bin gayme istiyor Belediye Başkanı Sayın Kadir TOPBAŞ. Taliplerine fâş eyleyelim.
Kabrinde mahşer gününü bekleyen merhum bir meslekdaşımız bile rütbesini mezâr taşına nizâmî olarak yazdırmışken bugün vazife yapan muvazzafların rütbesini eksik-gedik, eğik-büğük, yalan-yanlış, kaba-zortlama yazmasını nasıl açıklayabiliriz?
* * * * *
Herkes kendini iyi bilir. Bilmek zorunda. Vücudunda meydana gelen tuhaflıkları farketmesi gerekir. Meselâ nezle, nevâzil olacağımı bir iki gün evvelinden hissederim. Hissetmekle kalmam görürüm. Sümüğüm sünüyor dediğimde etrafımdakiler bilirler ki nezle, nevâzil olmak vakdi gelmiş demekdir.
Daha bir gün bile geçmeden burnumun her iki deliğinden sular seller akmaya başlar. Ağzımın tadı bozulur, burnumdan dökülen o sıvı şey, tahta kaşıkdan sünerek akan hâlis çam balı gibi hiç kopmadan sünerek akar, akar, akar
O kadar yeğin ki!
Oymapınar barajının gömme türbünlerini sâniyede elli kere deverân etdirmezse ne diyeyim!..
* * * * *
Astsubay Kelimesinin Tarifi ve Tarihcesi:
Sayılı Astsubay Kânun’u ile Astsubay denen asker kişi, senesinde şöyle târif edildi;
Sayılı Astsubay Kânun’u, 16 sene dayanabildi. senesinde ilgâ edildi.
Yerine Sayılı TSK Personel Kânun’u ikâme edildi.
Sayılı Kânun ilgâ edilmesine rağmen yukarıda gördüğünüz sâdece birinci maddesi muhafaza edildi. Ve Ek-madde 21 olarak Sayılı Kânun’a aynen ithâl edildi.
senesinde ihdâs edilen Astsubay kavramı bugün itibariyle hâlen yürürlükdedir. Fakat Ordumuzun içine yuvalanan Cumhuriyet düşmanı zevât, bu maddeyi değiştirecek. Ya da en azından “Türkiye Cumhuriyeti Ordusu” ibâresini, astsubayı tarif eden bu cümleden kesip atacak. Haberiniz olsun!..
* * * * *
Kol pazularını süslediği meslek erbâbıyla aynı kaderi paylaşdı hep.
Astsubay Çavuş nasbedildiği günden
Emekli olduğu son güne kadar
Ya da
Şehit düşüp de
Son nefesini verdiği âna kadar onun en sâdık arkadaşı oldu.
Sahibinin itilmesinden, kakılmasından, inkâr edilmesinden, haklarının gasp edilmesinden o da kendi hissesine düşeni ziyâdesiyle aldı.
Sahibine bugüne kadar bilebildiğimiz, duyabildiğimiz ne kadar haksızlık yapıldıysa hepsinin en yakın şâhidi oldu
Memleketin dağında, daşında, toprağında, havasında, denizinde vazife yaparken o, sahibini hiç terk etmedi. Hakkını almak için yapdığı nümâyişler esnâsında o, sabinin en yakın desdekcisiydi.
Sahibi mahkemede yargılanırken yanında o vardı
Gâzi olduğunda,
Şehit düşdüğünde
Hep o vardı yanında.
Aslında “bir rütbe vardı, sahibinden içre” idi
Ciğerlerine aldığını nefesden,
Gövdesine giydiği göynekden,
Boynundaki künyeden,
Eşinden, çocuğundan daha yakın oldu oldu sahibine
Bu en yakın kader arkadaşımız;
Astsubay rütbe işâretlerinden bahsediyorum.
T.C. Ordusu’nun orta kademesinde görev alan asker kişileri tarif etmek için hem şekli-şemâli, hem imlâsı-târifi bugüne kadar çeşitli değişikliğe duçâr olan elvan çeşitli astsubay rütbe ve kıdem ismi icâd edildi.
Bugün Astsubay dediğimiz askerlere senesinde “Erbaş” dediler. sayılı Ordu Dâhilî Hizmet Kânun’u ile de aşağıda gördüğünüz rütbe isimleri verildi.
Coni’den beslenen mamacı subayların senesinde he demesiyle Amerikanya’nın dümen suyuna doğru keskin bir dümen kırdık. Türk Ordusu, en az dört bin senelik teşkilât yapısını bir kenara bırakdı. Orgeneral rütbesindeki subaylarımız bu kez de Coni’nin talimnamesindeki İngilizce rütbe isimlerini keşfetdi.
Gomutanlarımız, senesinde bokunda boncuk buldu. Sayılı GEDİKLİ ERBAŞ Kânun’unu meriyyete koyan zekâ fukarası subaylarımız bu askerlere bu kez de “Gedikli Erbaş” dedi.
İngilizce söz konusu olunca sâdece “Ay em e buuk” diyebilen bu ebleh subaylar yarım yamalak İngilizcesiyle Coni’nin rütbelerini tercüme edip aşağıdaki rütbe isimlerini yumurtaladılar.
NATO’ya girmek için Coni’ye tabasbus eden mamacı subaylarımız en sonunda yapılmaz denen şeyi de yapdı. Türkiye’yi Amerikanya’nın kuyruğuna takıp milletimizin adını bilmediği sekiz bin kilometre uzaklıkdaki Kore’de savaşa sürüklediler.
Türkiye nireeeee!..
Kore nireeeee!
Coni’nin ayaklarının dibinde kuyruk sallayan
Gahraman(!) subaylarımız,
Günde 70 dolar verdikleri Coni’yi siperde emniyet alıp
Sâdece 23 cent harçlık verdiği Mehmedciğimizi
Coni’nin yerine ölüme sürdüler.
Bu kepâzeliklere devâm eden arsız subaylarımız Coni’nin İngilizce talimnâmesini tercüme etmeyi beceremediğini fark etmiş olsa gerek. Bir sene sonra yukarıda gördüğünüz hem bu Kânun’un ismini değişdirdiler hem de astsubay rütbe isimlerini.
sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânun’unda senesinden beri “Asubay” olarak subayları niteleyen aşağıda gördüğünüz bu kelimeyi gomutanlarımız;
Sayılı Astsubay Kânun’unun senesinde meriyyete girmesiyle bugün dahi kullandığımız astsubay kavramı askerî mevzuatımızda ilk defa zuhur eyledi
O gün bu gündür de hükmünü sürdürmeye devâm ediyor.
Çok rağbet(!) görmüş olmalı ki senesinde icâd edilmesinden sonraki 63 seneden beridir borusunu hâlâ ötdürmeye devâm ediyor.
senesi zuhur etdiğinde kabuk çatlatan astsubay rütbe isimleri, Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’unda bu kez de şöyle tarif edildi;
Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’un meriyyete girmesiyle birlikde Astsubay Rütbe isimleri bugünküne en yakın şeklini aldı.
Fakat yapılan bu değişiklikler kâfi gelmemiş olmalı ki astsubay rütbelerine senesinde bir neşder daha atıldı. Sayılı Astsubay Kânun’u ilgâ edildi ve yerine sayılı TSK Personel Kânun’u ikâme edildi.
Eğri temel üzerine doğru binâ inşâ edilmez. Temel eğri ise bunun tabii neticesi olarak binâ da eğri olur. Ve bir gün gelir o eğri binâ yıkılır.
Subay gomutanlarımız da eğri temel üzerine doğru bina inşâ etmekde ısrar etdiler. Goca goca gomutanlarımız içtimâ eyleyip alın teri(!) dökdüler. Bizim derede tembel tembel dolanan kazlar gibi uzun uzun düşünüp istişâre eylediler. Ve en sonunda anlam ve mantık hatâları ile imlâ kusurları ile dolu olan aşağıda gördüğünüz astsubay rütbe isimlerini yumurtaladılar.
Hâlen meriyyetde olan Sayılı TSK Personel Kânun’u madde 77’de astsubay rütbe isimleri şöyle yazılıyor;
Rütbenin mütemmim cüz’ü olan kıdemleri de aynı Kânun madde tefrik etmiş. Kıdem denen şeyi düşünmeyi, sayılı Kânun ile ancak senesinde akıl edebildiler.
Kıdem deyip geçmeyin. Askerî Yüksek İdare Mahkemesine bu konuda elvan çeşit davâlar açılmış.
Yeri gelmişken bir hususu daha gündeme getirelim. Bugün itibariyle Ordumuzda Astsubay Üç ve Dört Kademeli Kıdemli Başçavuşlar maaş alıyor ve görev yapıyor. Fakat Astsubay kıdemlerini tefrik eden yukarıdaki madde , Üç ve Dört Kademeli Kıdemli Astsubay Başçavuşlardan hiç bahsetmiyor. Ben de bunlardan birisiydim.
Astsubay rütbelerinin üç ve dört kademe kıdemlerini TSK Kıyâfet Yönetmeliği gayet duru ve açık bir ifâdeyle tanımlamış, tefrik etmiş. Fakat hiçbir Kânun’da yeri yok.
Olacak iş değil!
Tam bir Aziz NESİN’lik vaziyet; Astsubay ne yaşar ne yaşamaz!..
Et kafalı subaylar ve maaş mutemetleri artık bu eksikliği görsünler. Astsubay Üç ve Dört Kademeli Kıdemli Başçavuşlar’ı ve sayılı Kânun’lara bir an evvel dâhil etsinler.
Makâlemizin buraya kadar bölümünde rütbe isimlerimizin bugüne kadar geçirdiğini başkalaşımın tarihine kısa bir göz gezdirdik.
Cumhuriyetimiz kadar eski bir tarihe sahip olan astsubay rütbe isimleri Sayılı TSK Personel Kânun’unun tarihinde meriyyete girmesiyle hemem hemen bugün bildiğimiz biçimini aldı.
Sayılı Kânun’un 22 nci maddesiyle 05 Ocak tarihinde içi boş ve anlamsız iki kıdem daha ilâve edildi.
Nefes aldığımız şu senesi itibariyle aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere Astsubayların;
Elân yürürlükde olan fakat gene değiştirileceği söylenen TSK Personel Kânun’una göre;
Yukarıdaki tabloya iyi bakınız. Zirâ bu makâlemizde anlatacağımız konuları kavrayabilmek için astsubay rütbe ve kıdem isimlerini iyi bilmek gerekiyor.
Kafa yormaya gerek yok!
Çizelgenin solundaki rütbeler ve sağındaki kıdemlerin hepsinde istisnâlar hâriç, bekleme süresi 3 senedir.
Yeri gelmişken şunu da söyleyelim;
Şimdi, şu anda yürürlükde olan mevzuata göre yazılmış bir rütbeyi örnek olarak ele alalım. Siz muhterem okuyanlar şâyet müsaade buyurursa bilindik olduğu için biz kendi rütbemizi tetkik edelim.
Hemen aşağıda gördüğünüz ibare, câri mevzuata göre yazılmış nizâmî bir rütbedir. Astsubay rütbesini nizâmî olarak yazmak için bu unsurlarının tamamının bir arada olması gerekir.
İşde size nizâmî olarak yazılmış bir astsubay rütbesi. Keyfime göre yazmadım. Kanun’un emrine göre yazdım. Ne bir fazla, bir eksik.
Adam olanlar
Adam olanların rütbesini
Adam gibi yazar!
İşde
Yükseldiğim rütbelerimin
Terhis Belgesindeki imlâsı
İşde,
Unvanımın
SGK’daki imlâsı
Aynı rütbeyi “kısaltarak” şöyle yazmak da mümkün;
Türk Dil Kurumu’nun cârî İmlâ Klavuzunda, “Ast” kelimesinin kısaltması, “A” olarak verilmiş. Fakat Genelkurmay Başkanlığımız bu hususda kendine Türk Dil Kurumu’nun da fevkinde bir makâm vehmediyor ve bu kuralı kabul etmiyor.
Astteğmen ve Üstteğmen rütbe isimlerinin imlâsındaki garâbet bir yana,
Genelkurmay Başkanlığımız, Asteğmen rütbesindeki “Ast” kelimesini “A” şeklinde; Üsteğmen rütbesindeki ”Üst” kelimesini de “Ü” şeklinde kısaltıyor.
Fakat sıra biz Astsubaylara gelince “Ast” kelimesini kendince kısaltmıyor ve “Ast” şeklinde aynen yazıyor.
TSK Kısaltmalar Sözlüğünde de bu durum aynen böyledir. Genelkurmayın bu tuhaf tutumunun sebebini anlamak biz astsubaylar için zor değil. Bu kural tanımazlığın altında bildik, tanıdık bir tavır yatıyor dostlarım.
Türk Dil Kurumu, dil ve imlâ konusunda devletin yetkili teşkilidir. “Ast” sıfatını TDK’nın yapdığı gibi “A” olarak kısaltmak şüphesiz daha tutarlı, daha hukûkî ve daha meşrudur.
Bu cümleden olmak üzere “Astsubay” kelimesini “Asb.” şeklinde kısaltmak daha muteberdir, makbûldur.
Yukarıdaki rütbenin terkibini açıklamak ve anlaşılmasını temin etmek için aşağıda gördüğünüz şekli çizdik. Bu çizimde toplam 5 unsur ya da bölük var. Dikkatlice bir tetkik ediniz bakalım. Bildik, tanıdık bir şeyler var mı?..
Yukarıda gördüğünüz Astsubay rütbesinin unsurlarını tek tek ele alalım şimdi;
Çizelgede birinci bölük olarak size bakan yukarıdaki şu ihtiyârî kısımı açıklamaya hâcet yok! Tekâüt Astsubaylar bilirler onu. Muvazzaflar ise tekâüt olduğu gün elbet öğrenecekler.
Rütbenin ikinci unsuru ve rütbe sahibi askerin mensub olduğu kuvveti gösteren kısımdır. Rütbenin önüne bu bilginin ekleneceğine dair hiçbir Kânun’da hüküm yokdur. En azından ben bilmiyorum.
Kendi kuvveti içinde görev yapanlar için keçiboynuzundaki bal mesâbesindedir. Fakat müşterek karargâhlarda elzem olan bir bilgidir. Özellikle yazışmalarda akla hayâle gelmeyecek kargaşa çıkartabilir. Bu sebepden dolayı müşterek karargâhlarda yazmak farzdır.
Muhabereci olarak mesaj yazarken bu konuda benim yaşadığım sıkıntıyı şurada anlatmaya yeltensem buradan taaa bizim köye yol olur.
Akademik unvanı olan Astsubay meslekdaşlarımızın, unvanlarını bu kısımdan sonra yazmaları gerekir.
Ayrıca bilginiz üzere kuvvet kıdemi denen bir kavram vardır. Nasıbı aynı fakat farklı kuvvetlere mensup olan askerler, kuvvet kıdemlerine göre sıralanırlar.
Kuvvet kıdem sıralaması şöyledir;
Önceleri yazılı olmasa da kuvvet kıdemi denen bir mefhum var idi.
Müşterek karargahlarda, karacılar tesbih imâmesi gibi hemen sıranın önüne geçerler idi.
Sonra bir gün
Genelkurmay Başkanlığımız senesinde önce subaylar için “kuvvet kıdemini” keşfetdi.
Subaylar için kuvvet kıdemini keşfetmesinden tam 3 sene sonra Genelkurmay Başkanlığımız
Bu kez de Astsubaylar için “kuvvet kıdemini” icâd etdi.
Bir denizci astsubay olarak dokuz sene müşterek karargâhlarda görev yapdım. Bu hususu bilmeyen ve önümüze geçmeye yeltenen Havacı arkadaşlarımı hırpaladığımı kendileri iyi bilirler. Hem kel, hem de fodul olamazsın.
Rütbenin üçüncü unsuru olan bölük. Meslek veya sınıf rumûzudur. Asker kişini sınıfını ya da mesleğini(!) işâret eder. Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’unun aşağıda gördüğünüz 4 üncü maddesinden neşet eder.
Geldik asıl meseleye, rütbeye.
Astsubay rütbesinin terkibinde dördüncü unsur, rütbenin kendisidir.
Yukarıdaki fıkrada görüldüğü üzere “rütbe” kavramı yerine “unvan” demek de mümkün.
Astsubay rütbe isimlerini Kânun maddesine yazarken “Astsubay” kelimesinin yerine niçin “tırnak” işareti koymuşlar, hep merâk etmişimdir. Astsubay kelimesinin yerine tırnak işâretini niye yazdıklarını yazanlar söylesinler. Fakat böyle yazılmasının ceremesini gene astsubay rütbeleri çekiyor.
Bir vakit sonra, bakan gözler körleşiyor. Ve o tırnak işâretini temsil eden “Astsubay” kelimesini artık görmez oluyorlar. Ve “Astsubay” kelimesini rütbelerin başından soğan başı keser gibi kesilip atıyorlar. Kehellik etmedim. Sayılı TSK Personel Kânun’unu açıp tek tek saydım.
Bu Kânun’da astsubay rütbe isimleri;
Bu bilgileri bir tabloya bezedim. Karşımda şöyle bir manzara zuhur eyledi.
Aynı rakamları subay rütbeleri için de verelim mi?
Efendim?..
Hayır, kehellik etmedim.
Yazan insanlar üşenmemiş!
Sayan insan niye üşensin?
Astsubay rütbe isimlerini utanmadan, arlanmadan kesip doğrayan şerefsizler sıra subay rütbelerini yazmaya gelince bakınız ne yapmışlar.
Sayılı TSK Personel Kânun’unda subay rütbe isimleri;
Dr. Rosenberg, Black Mesa Araştırma Tesisi'nde çalışan bir bilim insanıdır. Half-Life: Blue Shift'te Barney Calhoun, onun ve iki meslektaşının Black Mesa'dan kaçmasına yardım eder. Dr. Richard Keller ile birlikte Half-Life: Decay olaylarında önemli bir rol oynar, iki ana karakter olan Dr. Gina Cross ve Dr. Colette Green'in yanında durur.
Rosenberg, Olağanüstü Malzemeler Laboratuvarı ve Lambda Tesisi'nde gelişmiş fizik araştırmalarına atanmıştır. Kendi tasarladığı Anti-Kütle Tayfölçeri gibi birçok bilimsel ilerlemenin başını çekmektedir.[2]
Kendisinin rütbesi bilinmemektedir ancak en yüksek güvenlik iznine sahiptir ve diğer ileri düzey araştırmacılara hemencecik talimat verme alışkanlığına bakılırsa, Bilim Ekibi içinde yüksek düzeyde bir kıdeme sahip olduğu anlaşılır.
Rosenberg, ışınlanma üzerinde çalışan ilk Black Mesa bilim insanlarının ve sonunda Black Mesa Olayı'na yol açan deney üzerinde çalışanlar arasındaydı.[3]
Gina Cross ve Colette Green ilk olarak deney odasının denetim odasına vardıklarında ve Dr. Keller'den talimatlar aldıklarında, Rosenberg sohbetlerini yarıda keser ve Anti-Kütle Tayfölçeri'nin%90 kapasitenin üzerinde çalıştırılmasıyla ilgili endişesini Keller'a bildirir ki bu şekilde donanımın güvenli tampon bölge sınırını aşmaktadır. Ancak Dr. Keller, endişesini reddeder ve yöneticinin bu konudaki emirlerinin açık olduğunu belirtir. Keller daha sonra Rosenberg'e ya kalıp deneyi izleyebileceğini ya da tren avlusunun yanındaki laboratuvarlarına dönebileceğini söyler. Rosenberg orada kalır ve kısa bir süre sonra Yankılaşım Çağlayanı oluşur. Rosenberg, Yankılaşım Çağlayanı'nından büyük miktarda suçluluk duyar ve kendisinin en sorumlu kişi olduğuna inanır.
Felaketin hemen ardından Rosenberg, ne yapmaları gerektiği konusunda Dr. Keller ile konuşur. Rosenberg, en büyük sorumluluklarının tüm Black Mesa çalışanının güvenliğini sağlamak olduğuna inandığını açıkça belirtir. Keller, önce yer değiştirme alanlarını sıfırlamaya çalışmaları gerektiğine inansa da, sonunda Rosenberg ile bir uzlaşıya varır. Kısa süre sonra, çalışanlara yardım edebilmek ve tesisi mümkün olan en kısa sürede tahliye edebilmek için orduyla bağlantıya geçme planını ortaya atarlar. Gina ve Colette, Rosenberg'e Tehlike Kursu boyunca, orduya bir yardım çağrısı gönderebileceği yüzeydeki bir uydu iletişim merkezine kadar eşlik eder. Dr. Rosenberg ordu için orada beklemeyi tercih eder ve Dr. Keller'a yardım etmek için aşağıya döndüklerinden, bu Gina ve Colette'in onu son görüşleri olur. Ancak daha sonra konuştuğunu duyarlar.
Rosenberg kısa süre sonra ordunun, tesisin tüm çalışanını susturmaya yönelik gizli amaçlarını tüyler ürpertici bir şekilde keşfeder. Diğer bilim insanları Harold, Walter Bennet ve Simmons'ın yardımıyla Black Mesa'dan çıkmak için bir kaçış planı yapmaya çalışır. Ancak bu süre zarfında askerler tarafından yakalanır ve sorgulanmak üzere bir yük vagonunda tutulur. Bu sırada Harold köşeye sıkışmış ve ölümcül şekilde yaralanmıştır. Harold ölmeden önce, Barney Calhoun onu keşfeder ve ona saldıran iki askeri öldürür. Harold daha sonra Barney'ye planında kendisine yardım etmesi için Dr. Rosenberg'i bulmasını söyler.
Barney, Tren Avlusu'nu işgal eden ordunun üstesinden gelmeyi başarır ve Dr. Rosenberg'i serbest bırakır. Rosenberg daha sonra planlarının, kullanılmayan Bölüm A Prototip Laboratuvarları'ndaki ekipmanı güvenli bir yere ışınlanmak için kullanmak olduğunu bildirir. Ek olarak, bilim insanlarının Gordon Freeman adlı bir adama güvendiklerini de ekler. Rosenberg iyimserliklerini paylaşmaz ve bu kadar çok insanın, bir adamın Yankılaşım Çağlayanı felaketini tersine nasıl çevirebileceğini düşündüğünü merak eder.
Daha sonra Barney'i, Walter Bennet ve Simmons'ın ışınlanma sistemini hazırladığı Prototip Laboratuvarları'na götürür. Rosenberg, Barney'e hedeflerini doğru bir şekilde ayarlayabilmeleri için Xen'de bir düzenleyici cihazını etkinleştirmesi ve hizalaması gerektiğini söyler. Barney, Xen'e gider ve bu görevi başarıyla yerine getirir ancak Dünya'ya geri döndükten sonra, ışınlanma sisteminin gücünü yenilemek için başka bir güç hücresine ihtiyaç duyduklarını keşfederler (geçici olarak bir uyumlu geriakıma yakalanan Gina ve Colette, Rosenberg'in Barney'i çağıran sesini geçit aracılığıyla bu esnada duyar). Rosenberg yine Barney'yi düşman bölgeye girmeye yönlendirir. Kurtarıcısını böyle bir tehlikeye göndermekten suçlu hissetse de, geri kalanlarının ışınlanma yükseltmelerini tamamlamak için gerekli olduğunu ve Barney'nin sahip olduğu savaş eğitiminden yoksun olduğunu belirtir. Ek olarak, Barney'ye yardım etmek için yakındaki tüm bilim insanlarını ve güvenlik çalışanlarını (ki sayıları oldukça azdır) bir araya getirir ki hepsi dışarı çıkabilsin.
Rosenberg'in yardım istediği tüm adamlar ölse de, Barney laboratuvarın alt bodrumundan yeni şarj edilmiş bir güç hücresi alır ve bunu Rosenberg, Simmons ve Walter'a teslim eder. Rosenberg daha sonra sistemi başlatır ve çevrimiçi hale getirir. Hepsi, belirsiz bir geleceğe doğru bir SUV ile kaçmadan önce, Black Mesa Güney Erişim Tüneli'nin girişinde güvenliğe ışınlanarak ordunun Prototip Laboratuvarları'nı işgalinden kıl payı kurtulur.
Barney Calhoun hayatta kaldığında göre Rosenberg, Walter ve Simmons'ın da yaşadığı tahmin edilebilir. Ancak onların kaderi diğer Black Mesa kurtulanları tarafından bilinmemektedir.[4]
Rosenberg'in ilk adı genellikle "Stanley" olarak anılır. Ancak bu isim, artık geliştirilmeyen bir Half-Life modu olan Half-Life: Escape Velocity için türetildiğinden, fanon olarak sayılır.
Yüksek Çözünürlüklü sürümü.
Rosenberg, Bölüm A Prototip Laboratuvarları'nın kurulumlarının hâlâ iyi durumda olduğunu görmekten memnun.
Rosenberg Prototip Laboratuvarları'nın ışınlayıcısından kaçıyor.
Walter, Simmons, Rosenberg ve Barney, Black Mesa Güney Erişim Tüneli'nin dışında, özgürlük yolunda.
Rosenberg ve Richard Keller bir tartışmada.
Tehlike Kursu'nun gözlem pencerelerini açıyor.
Asansörde bir tavan taretinden saklanıyor.
Tehlike Kursu'nun sonunda trenin kapısını açıyor.
İletişim Merkezi'ne giden çiti aralıyor.
İletişim merkezinin içinde.
Rosenberg, Dr. Keller'a telsizin ayarlandığını bildiren bir ileti gönderiyor.
Combine OverWiki'de Rosenberg/tr için bir liste alıntı bulunur.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası