gözdağı verircesine ne demek / Nuri Elibol yazdı: Savaş uçaklarımız neden uçtu?

Gözdağı Verircesine Ne Demek

gözdağı verircesine ne demek

"ebû Cendel İbni Süheyl" Kimdir?

Ebû Cendel İbni Süheyl'in babası şirke düşmüş inatçı biriydi. Kureyş gençlerine gözdağı verircesine, onların da İslâm’a girmelerine engel olma kasdıyla oğlunu mahzenlere kapattı. Kaçmaması için ayaklarını zincirle bağladı. Onun Medine’ye hicret etmesine izin vermedi.

Ebû Cendel İbni Süheyl, Mekke’de müşrik bir aile ortamında doğup büyüdü. Babası Süheyl ibni Amr, Kureyş’in ileri gelenlerinden idi.

Bedir Gazvesinden önce (2/) İslâm’la şereflendi. İslâm’ın nuruyla gönlünü aydınlattı. Dört sene gibi uzun bir müddet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize kavuşma hasretiyle yaşadı.  Müslüman olduktan sonra Ebû Cendel künyesiyle tanındı.

BABASINIDAN İŞKENCELER GÖRDÜ

Babası Süheyl ibni Amr, şirk karanlığında kalmış inatçı bir insandı. Oğlunun İslâm’a girmesine hiç taham­mül edemedi. Oğluna en ağır işkenceleri yaptı.

Kureyş gençlerine gözdağı verircesine, onların da İslâm’a girmelerine engel olma kasdıyla oğlunu mahzenlere kapattı. Kaçmaması için ayaklarını zincirle bağladı. Onun Medine’ye hicret etmesine izin vermedi.

Ebû Cendel -radıyallahu anh-, Rasûlullah âşıklısı genç bir sahabi idi. Efendimiz’den ayrı kalış dayanamıyordu. Gönlü o derece hasret ve muhabbetle dolmuş idi ki bağlarından kurtulup ayağında zincirle de olsa Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize kavuşmak istiyordu.

İman nûru bir gönle girdi mi, o insan durdurulamazdı. Zira aşk ferman dinlemezdi. Peygamber aşkı ve hasretiyle yanan Ebû Cendel -radıyallahu anh- hep fırsat gözledi.

ESÂRETTEN KURTULUŞU

Nihayet, Mekkeli müşriklerin Hudeybiye’ye gitmelerini fırsat bildi. Babası Süheyl de onlarla birlikte Mekke’den çıkmıştı. Böyle bir zamanın bir daha eline geçmeyeceğini düşündü. Mekke’deki bu sessizlikten istifade ederek bağlarından kurtulmaya karar verdi.

O sırada babası Süheyl, Kureyş’in temsilcisi olarak Hudeybiye Antlaşmasını () yapmak üzere çalışmalar yapıyordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizle antlaşma metinleri üzerinde görüşüp yazılı metni imzaya hazır hale getirmeye çalışıyordu.

Maddelerden biri şöyleydi:

“Mekkeli’lerden kim müslüman olur da Medine’ye giderse, hemen Mekke’ye geri gönderilecekti.”

Tam antlaşmaya imza atılacağı sırada, Mekke tarafından bir gencin, ayağındaki zincirleri sürükleyerek geldiği görüldü.

KUREYŞLİLERE TESLİM EDİLDİ

Bu genç, Mekkeli’lerin temsilcisi Süheyl’in oğlu Ebû Cendel -radıyallahu anh- idi. Müslüman olduğu için babası tarafından işkenceye tâbi tutulmuş, sonra da kaçmasın diye ayaklarından zincire vurulmuştu. O da babasının Mekke’de olmayışını fırsat bilip hapsedildiği yerden kaçmıştı.

Ebû Cendel -radıyallahu anh- kan ter içinde zincirlerini sürükleyerek geldi. Sahabe-i kiram onun gelmesine çok sevindiler. Fakat inatçı babası hiç ummadığı bir anda onu karşısında görünce küplere bindi. Eline geçirdiği bir sopayla yüzüne gözüne vurmaya başladı. Hırsını alamadı ve Sevgili Peygamberimize dönerek:

“Antlaşma gereğince bana teslim etmeniz gereken ilk kişi budur” dedi.

İki Cihan Güneşi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona:

“Daha antlaşmaya imza atmadık. Bu, antlaşma dışı kalsın” dedi. Fakat Süheyl ısrar etti ve:

“Oğlumu bana teslim etmezseniz, ben de antlaşmaya imza atmam” diye tehdit savurdu.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz belki anlayış gösterir diye tekrar Süheyl’e döndü:

“-Bunu benim için antlaşma dışı tut” diye rica etti.

Süheyl inadından vaz geçmiyor ve Nuh diyor peygamber demiyordu.

Babası inadından dönmeyince Ebu Cendel ister istemez ona teslim edildi. Merhametsiz baba, yolların en doğrusunu bulmuş olan oğlunu sürükleyerek Mekke’ye doğru götürürken Ebû Cendel radıyallahu anh iki gözü iki çeşme ağlıyor ve: “-Yâ Rasûlallah!.. Ey Müslümanlar!..” diye ve şöyle sesleniyordu:

“-Ben müslüman olup yanınıza geldim. Beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere teslim ediyorsunuz.? Bana neler yaptıklarını görmüyor musunuz?”

ALLAH RESÛLÜ SABIR TAVSİYE ETTİ

Yürekler paralayan bu manzara, bütün ashâbı çok üzdü. Kâinâtın Efendisi İki Cihan Güneşi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mahzun bir vaziyette Ebû Cendel radıyallahu anh’e yaklaştı ve sevgi gözyaşları içerisinde onun gönlünü serinletecek şu müjdeyi verdi:

“-Ebû Cendel! Biz onlarla bir antlaşma yaptık. Kendi­lerine Allah adına söz verdik. Verdiğimiz sözden dönmek bize yakışmaz. Sabr et! Allah senin ve senin gibiler hakkında yakında bir çıkış yolu gösterecektir” diye teselli etti.

Hazreti Ömer -radıyallahu anh- yerinde duramıyordu. Olanları bir türlü hazmedemiyordu. O da Ebû Cendel’in yanına yavaşça sokuldu. Kendi belindeki kılıcı onun görmesini ve onu çekip babasının kafasına indirmesini istiyordu.

Ebû Cendel -radıyallahu anh-, Hazreti Ömer radıyal­la­hu anh’in maksadını anladı. Fakat babasına kılıç çekmek istemedi. Gözü yaşlı, gönlü mahzûn olarak Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin gül cemâlinden mahrûm olarak hıçkıra hıçkıra dönüp gitti. (Buhari, Sulh, 6; Şurut, 1, İslam Ansiklopedisi, 10, )

Ebû Cendel radıyallahu anh bu hadiselerden sonra yine Mekke’de fırsat gözetlemeye başladı. Sabırla Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin verdiği müjdeye nail olmayı bekledi.

SÎFÜ'L BAHR'E KAÇIŞ VE KUREŞLİLERİN KERVANLARINA BASKINLAR

Bir ara kendisi gibi Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra müslüman olarak Medine’ye gelen fakat Kureyşliler’in isteği üzerine iâde edilen Ebû Basîr’in muhafızlardan birini öldürerek Kızıldeniz sahilindeki “Sîfü’l-bahr”e kaçtığını haber aldı.

Bu haber üzerine zihninde planlar yapmaya başladı. Gönlüne oraya kaçıp düşmanlara karşı birlik oluşturma fikri düştü. Kendisi gibi hapsedilmiş yetmiş kadar müslümanla anlaşarak oraya kaçtı. Orada ticaret kervanlarını basarak Mekkeli müşriklere zarar vermeye başladılar.

Kureyş ileri gelenleri “Sîfü’l-bahr”de toplanan müs­lümanların ticaret kervanları için tehlikeli bir güç haline geldiğini gördü. Bunun önüne geçmek için Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize bizzat müracaatta bulundular.

Hudeybiyede ısrar ettikleri o ağır maddenin kaldırılmasını istediler. Müslüman olup Medine’ye gidenlerin iadesinden vazgeçtiklerini bildirdiler.

Özellikle de Ebû Cendel ve arkadaşlarının Medi­ne’ye kabul edilmelerini rica ettiler. Bu şekilde ticaret kervanlarının vurulmasına engel olmaya çalıştılar.

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendi­miz bunu Rabbimizin bir ikramı bilip hemen ashabına bir mektub yazdı. Ebû Cendel ve arkadaşlarının Medine’ye gelmelerini emretti. Onlar da derhal Medine’ye döndüler.

Rasûlullah âşıklısı Ebû Cendel ve arkadaşları bu şekilde arzularına kavuştular. Sevgili Peygam­be­ri­miz’den ayrı kalmanın hasreti böylece sona erdi.

RESÛLULLAH'IN HUZURUNDAN BİR DAHA AYRILMADI!

Ebû Cendel radıyallahu anh, İki Cihan Güneşi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in vefatına kadar Medine’de kaldı. Efendimizin huzûr-ı âlîlerinden hiç ayrılmadı. Birlikte bütün gazvelere iştirak etti. Mekke Fethin’den sonra İslâm’la şereflenen babası Süheyl ibni Amr radıyallahu anh ile birlikte Dımaşk’ın fethine katıldı. (Üsdü’l-gâbe, VI, )

Kendisine eziyet eden babası Süheyl radıyallahu anh’a karşı merhametle davranan Ebû Cendel radıyallahu anh şimdi birlikte baba-oğul olarak Allah ve Rasûlü yolunda cihad ediyorlardı.

Ne güzel, ne ibret alınacak bir tablo!

Ne sabır!.. Ne engin merhamet!.. Ne yüce ahlâk!..

Ey Rabbimiz! Bizlere de o yüce ahlâktan hisseler nasib et!..

Allah ve Rasülü yolunda sabır, sebat ve zaferler ihsan et!..

İslâm’ın îlâsı, yücelmesi ve müslümanların izzeti için cümlemize gayret lutfet!..

Ebû Cendel radıyallahu anh, bir rivayete göre Yemâ­me Savaşı’na (12/) iştirak ederek orada otuz sekiz yaşında vefat etmiştir. (el-İsâbe, IV, 34) Bazı kaynaklara göre de (18/) yılında Ürdün’de çıkan veba salgınında babasıyla birlikte dâr-ı beka’ya göçmüştür. (İbn Sa’d, VII, )

Allah ondan razı olsun.

Rabbimiz cümlemize Ebû Cendel radıyallahu anh’ın sabır, sebat, merhamet ve Rasûlullah âşkından hisseler nasib eylesin. Âmin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

Savaş uçaklarımız neden uçtu?

Cumhurbaşkanı Diyarbakır'a gitmeden önce titiz bir hazırlık yapılıyor. Bu hazırlıklara Cumhurbaşkanlığı yetkilileri de katılıyor. Kılı kırk yarıyorlar. Cumhurbaşkanı halka dokunmak, halkla sıcak temas kurmak istiyor. Güvenlik nedeniyle halkla arasında bariyerler kurulmasını istemiyor. Güvenliğini tehlikeye atacak ölçüde Cumhurbaşkanın halkla sıcak temas kurmasını engelleyecek her türlü fiziki tedbir iptal ediliyor. Cumhurbaşkanının gezisi başlıyor. Diyarbakır halkı teröre inat Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bağrına basıyor. Halk Sayın Cumhurbaşkanına müthiş sıcak bir ilgi gösteriyor. Cumhurbaşkanı da güvenlik kaygısına aldırmadan halkın içine giriyor. Onlara dokunuyor, sohbet ediyor, onları dinliyor. İşte tam bu hasret kaldığımız tabloyu, o sıcak atmosferi ve görüntüyü Diyarbakır semalarında peş peşe uçmaya başlayan savaş uçaklarının gürültüsü bozuyor. Askerî üsten havalanan savaş uçakları Diyarbakır semalarında gövde gösterisi yapıyorlar. Onların gösteri yaptığı gök kubbenin altında da sivil bir cumhurbaşkanı halkla kucaklaşıyor, demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden bahsediyor. Halka daha iyi işleyen bir demokrasi sözü veriyor. Cumhurbaşkanın demokrasi çığlığını savaş uçaklarının gürültüsü bastırıyor. Ama Cumhurbaşkanı pes etmiyor Allah aşkına bu hareket bir çuval inciri berbat etmek değil de nedir? Cumhurbaşkanı terörden, baskılardan, faili meçhul cinayetlerden canı yanmış, geleceğe ilişkin umudunu kaybetmeye başlamış vatandaşlarına umut vermeye çalışırken onların tepesinde gözdağı verircesine savaş uçakları dolaştıran mantık neye hizmet ettiğinin farkında mıdır? Araştırdığım kadarıyla Köşk'ün böyle bir uçuştan haberi yok. Başkomutan sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı aşağıda halkı ile kucaklaşırken yukarıda savaş uçağı dolaştırmanın mantığını, hedefini biri bu halka anlatmalı. Millet bu görüntüden rahatsız oldu. Aynı şekilde Yunanistan Başbakanının Türkiye'de misafir olarak bulunduğu bir dönemde Ege'de savaş uçaklarıyla hava sahası ihlali olarak yorumlanacak uçuşlar yapmak akıl işi midir? Erzurum'da bulunan iki ülkenin başbakanı sabah saatlerinde kış olimpiyatları tesislerini birlikte açıyorlar. Yunanistan Başbakanı açılış konuşmasında çok sıcak dostluk mesajları veriyor. Onun sıcak dostluk mesajlarına Başbakan Erdoğan aynı sıcaklıkta cevaplar veriyor. Erdoğan, "Ege Denizini Barış ve dostluk denizine çevirmek istiyoruz" diyor. Bu sıcak görüntü ve mesajlar birbirini izlerken akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde "Önceki gün Yunanistan'a ait savaş uçakları, Ege Denizinin uluslararası hava sahasında eğitim uçuşundaki Türk uçaklarına iki kez müdahale etti" tarzında bir açıklama yayımlıyor. Bu açıklamanın yapıldığı saatlerde başlayan 3. Büyükelçiler konferansında iki lider arasındaki sıcak hava tam tersine dönüyor. Ortalık buz gibi oluyor. Her iki ülkenin de Genelkurmay Başkanları veya Hava Kuvvetleri Komutanları 10 gün önceden bu gezinin olacağını biliyorlardı. Bula bula o günü mü buldular? Savaş yapmak kolay iştir ama kalıcı barışı tesis etmek askerlere bırakılamayacak kadar zor ve önemli bir iştir. Gurur kaynağımız jetlerimizin nerede-ne zaman kullanılacağı bir daha gözden geçirilmelidir. Yunanistan Başbakanının, Kış Olimpiyatları tesislerinin açılışı ve 3'üncü Büyükelçiler Konferansına katılmak için Türkiye'de bulunduğu bir günde bu uçuşları planlayıp icra etmenin ev sahibi konumundaki Başbakanı kendi misafirine karşı ne durumda bıraktığını düşündünüz mü hiç? Allah'ın günü mü tükendi. Bu uçuşun; her iki ülke başbakanının kol kola girerek Erzurum'da birlikte açılış yaptığı, dünyaya ve her iki ülke halkına dostluk mesajları verdiği bir zamanda yapılmasını Sayın Genelkurmay Başkanı millete izah etmelidir. Küçük bir Yunan adası üstünde savaş uçağı ile uçmak, hem de bu uçuşu Yunanistan Başbakanı ülkemizde misafirken yapmak bize ne kazandırdı? Huzur içinde bir derbi maçı oynarken saha içine kenardan taş atmak doğru değildir.

Yazıyı PaylaşYazıyı Kaydet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası