selsebil çeşmesi / Selsebil Nedir? Selsebil Ne Demek? - Edebiyat Haberleri

Selsebil Çeşmesi

selsebil çeşmesi

Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 7
Sebil ve Selsebil
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 5
Sebil ve Selsebil
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 2
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 2
Sebil ve Selsebil
Sebil ve Kuyu, Sultanhisar
Kuyu, Sebil ve Selsebil
Kapalıçarşı Hacı Beşir Ağa Sebili
Sebil ve Selsebil
Edirne Ulu Camii Sebili
Sebil ve Selsebil
Katade Sebili
Sebil ve Selsebil
Abdurrahman Kethüda Sebili ve Küttabı
Sebil ve Selsebil
Posacızade Sebili
Sebil ve Selsebil
Şekerpare Kadın Sebili
Şekerpare Kadın Sebili, Eyüp
Sebil ve Selsebil
Sebil ve Kuyu, Sultanhisar
Kuyu, Sebil ve Selsebil
Başçarşı Sebili
Başçarşı Sebili
Sebil ve Selsebil
Erbeyli Camii Sebili
Sebil, Erbeyli Camii
Sebil ve Selsebil
Sekibaşı Sebili
Sebil ve Selsebil
Çaşnıgir Osman Ağa Sebili
Cerrah Osman Efendi Sebili
Sebil ve Selsebil
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 3
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 6
Sebil ve Selsebil
İbrahim Er-Rumi Sebili
Sebil ve Selsebil
Şa&#;lan Sebili
Çeşme, Sebil ve Selsebil
Otakçılar Sebili
Otakçılar Sebili, Defterdar
Kalıntı, Sebil ve Selsebil
Beyrut Hamidiye Sebili
Hamidiye Sebili, Beyrut
Çeşme, Sebil ve Selsebil
Karaosmanoğlu Sebili, Zeytinliova
Sebil ve Selsebil
Vefa Kilise Camii Sebili
Vefa Kilise Camii Sebili
Sebil ve Selsebil
Pazarlıoğlu Sebili
Pazarlıoğlu Sebili
Sebil ve Selsebil
Sebil, Kırklar
Sebil, Kırklar
Sebil ve Selsebil
Eğri Sebil, Aydın
Sebil ve Selsebil
Taşhan Sebili, Menemen
Sebil ve Selsebil
Sadık Paşa Efendi Sebili, Ildırı
Sebil ve Selsebil
Şükran Otel Sebili
Sebil ve Selsebil
Kemeraltı Sebili
Kemeraltı Sebili ve Muvakkithanesi
Muvakkithane, Sebil ve Selsebil
Fıskiye Taşı
Topkapı Sarayı Su Kültürü Açık Teşhiri
Sebil ve Selsebil
Selsebil, Cankurtaran
Selsebil, Cankurtaran
Sebil ve Selsebil
Ayasofya Camii Avlu Çeşmesi
Ayasofya Avlu Sebil ve Çeşmesi
Çeşme, Sebil ve Selsebil
Çakmar Sebili
Sebil, Çakmar
Sebil ve Selsebil
Güngörmez Mescidi Sebili
Sultan Ahmet Külliyesi Sebili 4
Sebil ve Selsebil
Sebil ve Kuyu - Kemer, Aydın
Sebil &#; Kemer, Aydın
Sebil ve Selsebil
Sakine Hatun Sebili
Sakine Hatun Sebili ve Namazgahı
Namazgah, Sebil ve Selsebil
Sebil - Karahayıt, Aydın
Sebil &#; Karahayıt, Aydın
Sebil ve Selsebil
Cihanoğlu Abdülaziz Camii, Sebili ve Çeşmesi
Cihanoğlu Abdülaziz Çeşmesi ve Sebili
Çeşme, Sebil ve Selsebil
Ziya Bey Sebili
Sebil ve Selsebil
Hacı Hüseyin Hayri Paşa Sebili
Sebil ve Selsebil
Anonim Sebil, Aydın
Anonim Sebil, Aydın
Sebil ve Selsebil
Karaosmanoğlu Sebili, Bergama
Karaosmanoğlu Sebili, Bergama
Sebil ve Selsebil
Rıfat Paşa Sebili
Sebil ve Selsebil
Yenikapı Mevlevihanesi Sebili
Yenikapı Mevlevîhanesi Sebili
Sebil ve Selsebil
Mollacıkzade Sebili
Sebil ve Selsebil
Arpaz Sebili
Sebil, Esenköy
Sebil ve Selsebil
Zeynep Sultan Sebili
Sebil ve Selsebil
Gevher Sultan Sebili
Gevher Sultan Sebili
Sebil ve Selsebil
İbrahim Paşa Sebili, Hobyar
Sebil ve Selsebil
Hatice Sultan Sebili
Sebil ve Selsebil

Selsebil Nedir? Selsebil Ne Demek?

Kur’&#;n-ı Ker&#;m’de İns&#;n s&#;resinde ge&#;en (76/18) selseb&#;l kelimesi cennetteki berrak bir su kaynağını, Osmanlı mimarlık terminolojisinde g&#;ze ve kulağa huzur verecek bi&#;imde d&#;zenlenmiş yapay &#;ağlayanları ifade eder

Bu su oyunlarının ilham kaynağını insanları etkileyen ve onların hayal dünyasını coşturan doğal çağlayanlarda aramak gerekir. İslâm dünyasında cennet bahçelerinin bu dünyadaki yansımaları olarak görülen bahçelerde selsebillerin varlığı -kelimenin etimolojisi gibi- bu simgeci yaklaşımla örtüşmektedir. Selsebillerin ilk defa nerede ve ne zaman tasarlandığını tesbit etmek mümkün değildir. Fakat en azından milâttan sonra I. yüzyıldan itibaren Roma konut mimarlığı çerçevesinde var oldukları bilinmekte, örneğin Pompei'deki bir villada görkemli biçimde süslenmiş basamaklı bir çağlayan bulunmakta ve söz konusu konut bu sebeple "Büyük Çeşmeli Villa" diye adlandırılmaktadır. İslâm dünyasında selsebiller hemen yalnızca saraylarda, kasırlarda, köşklerde ve yalılarda kullanılmıştır. Zarif görünümleri ve çevrelerine yaydıkları su şırıltısıyla huzurlu bir hava meydana getirmeleri yanında özellikle sıcak yaz günlerinde bulundukları mekânı serinletirlerdi. Resmî törenlere mahsus bazı mevkilerde selsebillerin siyasî boyutlu sembolik bir işlevi olduğu da düşünülebilir. Ayrıca mistik yorumlarla yoğrulmuş kültür ortamlarında bunların dinî-tasavvufî kaynaklı boyutunun olup olmadığı tartışmaya açıktır. Türk-İslâm mimarlığındaki örnekleri incelemiş olan Ahmet Süheyl Ünver ile Yılmaz Önge'nin önerdikleri tipolojiye göre selsebiller üç grup altında ele alınabilir.

Basamaklı Selsebiller. Suyun bir çanaktan diğerine aktarıldığı bu tip selsebillerden Osmanlı mimarlığının klasik dönemine ait iki örnek Topkapı Sarayı'nda teşhis edilebilir. Bunlardan biri Harem'de tarihli III. Murad Odası'nda yer alır. İki basamaklı olan selsebil Bursa kemerli bir nişin içine yerleştirilmiştir. Üstte eksende yer alan burmalı lüleden akan su basamakların ön yüzlerindeki dokuz lüleden geçmektedir. Bu lülelerin eksende yer alanları üstteki gibi burmalı olup diğerlerinden daha büyük tutulmuştur. Söz konusu üç lüle akan suyun miktarını ayarlamakta ve "su mûsikisi"nin akort anahtarları gibi görev yapmaktadır. Selsebilin ayrıca bu mekânda hünkârın maiyetiyle yaptığı sohbetleri kamufle etmek gibi bir işlevi olduğu da ileri sürülmüştür. Diğeri ise Sünnet Köşkü'nde yer alır (XVI. yüzyılın başlarına ait yapı XVII. yüzyılın ortalarında elden geçirilmiştir). Haliç'e bakan pencerelerin yan yüzeylerine karşılıklı yerleştirilen basamaklı dört selsebil de haznelerin yüzeyi stilize çiçek kabartmalarıyla bezelidir.

Lâle Devri'nden itibaren su mimarlığına iliişkin yeni tasarımlar ve yeni öğeler Osmanlı bahçelerinde kendini gösterir. En çok dikkati çeken, yapay çağlayanların ve bunlarla bağlantılı havuzların geometrik ve aksiyal bir bahçe tasarımı içinde yer almasıdır. Batı'dan gelen bu yeni fikirlerin yerel zevke uyarlanmış olması da kayda değer bir husustur. Nitekim çağlayanlarda yataylık tercih edilmiş, düşeylikten ve onun meydana getireceği anıtsallıktan kaçınılmıştır. Fransız bahçelerinin anıtsal su oyunları, Osmanlı bahçelerinde mütevazi görünümlü ve insanî boyutlara sahip çağlayanlara dönüşmüştür. Su oyunlarına her ne kadar çağlayan denilmişse de bunları açık havada yer alan, basamaklı tipte büyük selsebiller diye nitelemek mümkündür. Dönemin ünlü şairi Nedîm şiirlerinde de bu çağlayanları selsebil olarak anmıştır.

III. Ahmed ile Sadrazam Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa'nın 'de Kâğıthane deresi kenarında yaptırdıkları, Lâle Devri'nin simgesi haline gelen Sâdâbâd mesiresi bu yeni bahçe düzeninin ilk defa uygulandığı yerdir. Derenin suyu "cedvel-i sîm" diye anılan, mermer rıhtımlarla kuşatılmış bir kanaldan geçerek ve birbirini izleyen iki yapay çağlayandan dökülerek Sâdâbâd Sarayı'nın önündeki havuzda toplanmaktaydı. Daha sonra I. Mahmud (), II. Mahmud (, , ) ve Abdülaziz () tarafından onartılan bu çağlayanlar barok üslûba has dalgalı bir hat üzerinde gelişen dört basamaktan meydana geliyordu. Saray çevresinde ortaya çıkan her yenilik gibi bu çağlayanlı bahçeler de XVIII. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul mesirelerinde hızla yayılmıştır. Birçok örnek arasında Silâhdarağa Bahçesi'nde, Havuzbaşı'nda Selim Paşa Bahçesi'nde ve Kuruçeşme'de Muhsinzâde Yalısı'nın bahçesinde yer alanlar zikredilebilir.

Topkapı Sarayı'nın kıyı köşklerinden, XVI. yüzyıl sonlarında inşa edilen ve 'de I. Mahmud tarafından onarımı yaptırılan Yalı Köşkü'nde Haliç cephesinin ekseninde törenlerde tahtın konulduğu kaidenin önünde yer alan minyatür çağlayan biçimli selsebil dikkat çekici bir örnektir. Yalı Köşkü'nün özellikle kaptan-ı deryâların deniz zaferlerinden dönüşlerinde padişah tarafından karşılanmaları için kullanıldığı, öte yandan Türk simgeler dünyasında suyun her zaman bereket ve selâmet gibi kavramları ifade ettiği hesaba katılırsa konumu oldukça aykırı görülen bu selsebilin burada simgesel bir işlevi olduğu düşünülebilir.

XIX. yüzyılın son çeyreğinde yine Batı kökenli, ancak bu defa romantik İngiliz bahçelerinden mülhem yapay mağaraların Osmanlı başşehrinin bahçelerini istilâ ettiği gözlenir. Biraz zorlamayla bu yapay mağaraları basamaklı selsebillerin son bir dönüşümü diye nitelemek mümkündür. Yeniköy'de Tıngır Efendi Yalısı'nda ve Yıldız Sarayı bahçelerinde Agavât Dairesi'nin yakınında bulunan mağara-selsebiller bu tipe örnek olarak verilebilir.

Rampalı Selsebiller. Bu selsebil tipinde su eğimli bir yüzeyden akarak bir havuzda veya kanalda toplanır. Genellikle bu rampanın yüzeyi döneme ve bölgeye göre değişen bezemelerle donatılmaktadır. Bu tür selsebillerin en eski örnekleri, Norman egemenliği altında bulunmasına rağmen özellikle yönetici sınıfın Arap-İslâm (bilhassa Fâtımî) kültürünün etkisi altında bulunduğu XII. yüzyıl Sicilya'sında teşhis edilir. Palermo'da İslâm sanatının etkilerini yansıtan saray şapelinde (Capella Palatina), XII. yüzyılın ortalarına tarihlenen mukarnas çerçeveli tavan resimleri arasında rampalı bir selsebil dikkati çeker. Selsebilin içinde yer aldığı niş üç merkezli kemerle taçlandırılmış, kemerin köşebentleri insan figürleri içeren beşgen madalyonlarla donatılmıştır. Su aslan ağzı biçiminde bir çeşmeden fışkırmaktadır. Rampanın yüzeyi zikzaklarla süslüdür. Ortasında bir fıskıyenin yer aldığı havuz dört yönde yarım dairelerle genişletilmiş kare biçimindedir. Bu biçimin aynı dönemde Anadolu Selçuklu mimarlığındaki havuzlarda da görülmesi şaşırtıcıdır. Sarıklı iki insan figürü (solda ayakta duran neyzen, sağda bağdaş kurmuş mugannî) selsebili kuşatır. Aynı türde bir selsebil yine Sicilya'da el-Azîze Sarayı'nda bulunmaktadır. Şam'da Nûreddin Zengî Külliyesi'nde (/) medresenin ana eyvanında yer alan selsebil bir kanalla avlu ortasındaki havuza bağlanmıştır. Benzer bir selsebilde Halep iç kalede Eyyûbî Sarayı'nın eyvanlı mekânında yer almıştır. Fakat burada avludaki havuz ile bağlantı yoktur.

Öte yandan Anadolu Türk mimarlığında bilinen en eski selsebil örneği, 'lı yıllarda Diyarbakır Kalesi'nde XIII. yüzyıl başlarına ait Artuklu Sarayı'nın kazısında ortaya çıkarılmıştır. Rampalı bir selsebille ona kanalla bağlanan bir havuzdan oluşan bu su manzumesi çini levhaları ve mozaiklerle süslüdür. Artuklu döneminden diğer bir rampalı selsebil Mardin'de Mârufiye Medresesi'nin Beytü'l-Artukî olarak tanınan bir eyvanı içinde yer alır. Bu tür selsebillerin, Sicilya ve Güneydoğu Anadolu gibi Yakındoğu'dan ve Mısır'dan gelen etkilere açık iki bölgede aynı zaman diliminde (XII ve XIII. yüzyıllarda) yer alması bunların Fâtımî mimarlığından kaynaklandığını düşündürmektedir. Mardin'de Şehidiye, Sultan Îsâ ve Sultan Kasım medreselerinin de eyvanlarında benzer birer selsebil bulunmaktadır.

Rampalı selsebil geleneği, Toros dağlarından Mısır'a uzanan bölgede XX. yüzyıl başlarına kadar canlılığını korumuştur. Diyarbekir'de XVIII. yüzyıldan Semanoğlu Köşkü ile tarihli Gevranîler Konağı'nın selsebilleri örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde Şam'da civarında inşa edilen görkemli Azem Sarayı'nda resmikabullere mahsus eyvanlardan biri, bir kanalla ve labirent biçimli bir su oyunuyla yekdiğerine bağlanan bir çifte rampalı selsebille donatılmıştır. Rampaların yüzeyleri renkli mermer parçalarından oluşan mozaiklerle bezelidir.

İstanbul'da rampalı selsebillerin özellikle XVII. yüzyılda revaç bulduğu anlaşılmaktadır. Beşiktaş Sarayı kompleksi içinde 'de inşa edilen Çinili Köşk'ün divanhânesinde, üç eyvanın açıldığı merkezî sofanın yan duvarlarına simetrik konumda yerleştirilmiş bu türde birer selsebil Catenacci'nin gravüründe görülmektedir. Burmalı sütunçelerle kuşatılmış olan selsebiller mukarnas dizilerine oturan, yarım daire biçiminde, tavus kuyruğu motifiyle dolgulu panolar ve şebekeli (ajurlu) iri palmetlerle taçlandırılmıştı. Rampaların yüzeyini süsleyen rûmîler dahil olmak üzere bütün süsleme öğeleri muhtemelen dönemin zevkine uygun biçimde boyanmış ve yer yer yaldızlanmıştı. İki selsebili birleştiren eksen üzerinde şebekeli kubbeciklerle taçlandırılmış fıskıyelere sahip birer havuz mevcuttu. Benzer türde diğer bir selsebil, Tersane (Aynalıkavak) Sarayı'nda XVII. yüzyıla ait Has Oda Kasrı'nın divanhânesinde yer alıyordu. 'da İsveçli mühendis Loos tarafından çizilen bu selsebil ana eyvanın dip duvarında iki pencere arasında bulunmakta ve önünde kavisli bir havuz yer almaktaydı. Bu selsebille Çinili Köşk'te mevcut selsebil arasında gözlenen çarpıcı benzerlik, her ikisinin de Osmanlı sarayı için üretim yapan aynı atölyenin ürünleri olduğunu gösterir. Bu arada Topkapı Sarayı'nda ikinci avlunun revakları altında teşhir edilen, çok itinalı işçiliklerinin yanı sıra Çinili Köşk ile Has Oda Kasrı'ndakilerle aynı olan oranları ve ayrıntılarıyla dikkati çeken iki selsebil çerçevesinin (Envanter nr. , ) adı geçen yıkılmış yapılara ait olması muhtemeldir. Rampalı selsebillerin nisbeten geç tarihli örnekleri olarak Sâdâbâd'da III. Ahmed Çeşmesi'nin () yanlarında, Topkapı Sarayı Haremi'nde Hünkâr Hamamı'nda (XVIII. yüzyıl) ve Beylerbeyi Sarayı'nın () hamamında yer alanlar zikredilebilir.

Çanaklı / Aynalı Selsebiller. Bu tür selsebillerde üstteki lüleden çıkan su üç sıra oluşturacak şekilde yüzeye dik saplanan, yarım daire biçimli çanaklarda toplanır. Yan sıralarda yer alanlar örneklerin çoğunda eksende yer alanlara göre daha büyük olup ortadakilerin ara kotlarına yerleştirilmiştir. İlk olarak en üstte ortada bulunan çanağa dolan su buradan yanlardaki iki çanağa aktarılır, bunlardan tekrar orta sırada üstten ikinci çanağa ulaşır, bu şekilde devam ederek sonunda selsebilin önündeki havuzda toplanır.

Çanaklı selsebillerin en eski örnekleri Lâle Devri'ne ve onu izleyen I. Mahmud dönemine aittir. Ünlü müzeci Halil Ethem Bey'in Çubuklu'daki yalısına biri Üsküdar'da bir bahçeden, diğeri Bahâî Efendi Yalısı'ndan getirilmiş iki selsebille Kuruçeşme'deki Muhsinzâde Yalısı'ndan Zincirlikuyu Mezarlığı'na taşınmış olan selsebil bu tipin en güzel örnekleri arasındadır. Bunlardan birbirine çok benzeyen ilk ikisinde sivri kemer ve mukarnas gibi klasik Osmanlı üslûbuna ait öğeler, natüralist çiçek buketleri ve meyve dolu tabaklar gibi Lâle Devri'ne has öğelerle birlikte yer alır. Buna karşılık Muhsinzâde Yalısı'ndan gelen selsebilde barok üslûba has öğeler vardır. Bu özellik, bilhassa selsebili yanlardan kuşatan ince uzun nişlerin "C" ve "S" kıvrımlarından oluşan, yaprakların taçlandırdığı kemerlerinde belirgindir. Ayrıca üstteki palmeti ve çerçeveyi dolduran rûmîler geleneksel biçimlerini kaybederek akantus yapraklarına dönüşmüştür. Topkapı Sarayı'nda Arz Odası'nın arka kapısı yanında yer alan çanaklı selsebil XIX. yüzyılın ortalarındaki tamirde konulmuştur. Vaktiyle burada bir selsebilin olduğu bilinmektedir.

XVIII. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren çanaklı selsebillerin yaygınlaştığı görülür. Paşalimanı Serasker Hüseyin Avni Paşa Yalısı'nda (XVIII. yüzyılın ikinci çeyreği), Bebek Reîsülküttâb Mustafa Efendi Kütüphanesi'nde (XVIII. yüzyılın ikinci çeyreği), Tuzla Ziyad Ebüzziya'nın bahçesinde (XVIII. yüzyılın ortaları), Kuruçeşme Muhsinzâde Yalısı'nda (XVIII. yüzyılın sonları ve II. Mahmud dönemi), Yeniköy Tıngır Efendi Yalısı'nda (II. Mahmud dönemi), Konya Mevlânâ Dergâhı'nda (/) ve Yıldız Sarayı Malta Köşkü'nde (XIX. yüzyılın son çeyreği) yer alan selsebiller örnek olarak zikredilebilir.

Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan ve Bâbüssaâde'nin saçağı altında III. Selim'in muayede törenini tasvir eden anonim bir tabloda söz konusu kapının yanlarında büyük ihtimalle II. Mahmud'un onarımı sırasında kaldırılmış olan, "S" ve "C" kıvrımlarıyla yapraklardan oluşan taçları ve dalgalı kemerlerinde yer alan istiridye motifleriyle barok üslûpta çanaklı selsebiller göze çarpar. Topkapı Sarayı'nda cülûs ve muayede gibi en önemli törenlerin odak noktası olan bu mevkide yer almaları, söz konusu selsebillerin tıpkı Yalı Köşkü'ndeki selsebil gibi süsleme öğesi olmaktan öteye sembolik bir işleve sahip olduklarını düşündürmektedir. Saçağın merkezinden tahtın üzerine doğru sarkan kıymetli taş kakmalı askı gibi bu selsebiller de padişaha uzun ömür ve parlak bir saltanat dileyen duaların mimari bezemeye yansımaları şeklinde değerlendirilebilir.

Topkapı Sarayı Müzesi'nde kökeni bilinmeyen, resimde Bâbüssaâde'de görülenlerle aynı üslûbu paylaşan ve onların çağdaşı olduğu anlaşılan başka bir selsebil bulunmaktadır (Envanter nr. ). Suyun bir kuşun gagasından fışkırdığı bu örnekte yanlardaki çanaklar minyatür bereket boynuzlarına dönüşmüş, ortadakiler ise kompozit başlıklı sütunçelerle birleştirilmiştir. Kuzguncuk Fethi Ahmed Paşa Yalısı ve Paşalimanı Tuğrakeş Recâi Bey Yalısı'nda bulunan selsebiller XVIII. yüzyılın son çeyreğine ait, barok üslûbu yansıtan ve yaklaşık aynı tasarımı tekrar eden örneklerdir. Öte yandan Halep'te Antâkî Konağı'nın avlusunda yer alan barok üslûptaki çanaklı selsebil ya da Kahire Kalesi'nin bahçesinde bulunan ve muhtemelen Cevher Sarayı'ndan gelen selsebil, bu modanın başşehirden Yakındoğu'nun diğer merkezlerine hızla yayılmış olduğunu gösterir. Halep Müzesi'nde yer alan Sivri kemerli ve üç çanaklı selsebilde yerel üslûpta mavi-beyaz çini kullanımıyla farklı bir uygulama gerçekleştirilmiştir.

Osmanlı mimarlığında XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren ortaya çıkan empire üslûbu sarayları, köşkleri ve yalıları süslemeye devam eden selsebillerde de vardır. Kuruçeşme'deki Muhsinzâde Yalısı'ndan çeşitli yerlere dağılmış olan selsebillerden halen Edirnekapı Mezarlığı'nda yer alan selsebilde bu üslûp dönüşümü görülmektedir. Selsebilin pilastırları gibi basık kemeri de istiridyeler ve kıvrımlı yapraklarla bezelidir. Bir kuşun gagasından fışkıran su simetri ekseninde sıralanan, çan şeklinde ters konumlandırılmış iri çiçek biçiminde çanaklardan geçerek kenarları dantel gibi kıvrımlı bir havuzda toplanmaktadır. Kahire İslâm Sanatı Müzesi'nde bulunan diğer bir selsebilde de kompozit başlıklı pilastırlar ve helezonî dallar gibi bütün öğeler Avrupa kökenlidir. Bu dönemin en görkemli selsebil örnekleri şüphesiz, Beylerbeyi Sarayı'nın asma bahçelerinde II. Mahmud tarafından yılları arasında yaptırılan Mermer Köşk'te merkezî mekânının yan duvarlarına yaslanmış olanlardır. Önlerindeki havuzcukların kanallarla mekânın ortasındaki havuza bağlandığı bu çifte selsebiller İyon başlıklı pilastırlar ve bir lentoyla kuşatılmıştır. Yuvarlak kemerleri kordonlu perde kıvrımlarıyla bezelidir. Çanaklar yivli meyve tabakları biçimini almıştır. Bezemelerin rölyefleri altın yaldızlıdır. Giriş cephesi hariç diğer üç yönden toprağa gömülmüş olan, özellikle yaz sıcaklarında serinlemek için kullanılan ve bu sebeple Serdâb Köşkü olarak da anılan yapıda merkezdeki fıskıyeli havuzla bir bütün teşkil eden bu selsebillerin özellikle serinletme amacıyla tasarlandığı anlaşılmaktadır. Çanaklı selsebillerin son örneklerinden biri, Yıldız Sarayı'nda Sultan Abdülaziz tarafından yıllarında yeniden inşa ettirilen Büyük Mâbeyin Köşkü'nün divanhânesinde yer alır. Dönemin mimarlığına egemen olan eklektisizmden henüz tam belirmemiş millî üslûba geçişi belgeleyen bu selsebilde gotik çağrışımlı sivri kemer, Hint-Moğol ilhamlı başlıklarla son bulan köşe sütunçeleri, mukarnaslı silmeler ve rûmîlerle dolgulu palmet gibi klasik Osmanlı üslûbuna has bazı öğelerin oryantalist bir yorumla ele alındığı dikkati çekmektedir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

ImageAvlu, park ve bahçelere süsleme unsuru olarak yapılır. Selsebiller bu özellikleri ile göze hitap ederler. Selsebiller, üzerlerinde yer alan çanakçıklardan lüleler kanalı ile suyun yukarıdan dökülürken çıkarttığı şırıltılar, kulaklara adeta bir müzik zevki verir ve dinlendirirler. Selsebillerin yapılma nedenlerinden birisi de küçük kuşların yıkanıp su içmeleri içindir.

Bu selsebilin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak Hemdem Said Çelebi zamanında (), geçmişte Şeyh Dairesi diye bilmen, yılından beri de Kütüphane olarak kullanılan bölümün tam karşısına gelen ihata duvarının iç yüzünde imiş. Abdüthalim Çelebi zamanında () Konya-Ereğlisinin Anbar Köyünden bulunup getirilen girlandlı üçgen şeklindeki Roma Devrine tarihlenen lahit kapağı ile, yeniden düzenlenmiştir. yılında Mevlâna Müzesinin güney ihata duvarları yenilenirken, Selsebil buradan kaldırılmış ve şimdiki yerine nakledilmiştir.

Selsebilin üçgen şeklindeki x71cm ebadındaki Roma Lahit kapağının altında, x cm. ebadında gök mermerden bir ayna yer alır. Ayna üzerindeki küçük çanakçıklar beyaz mermerden oyularak yapılmış ve yukarıdan aşağıya doğru 1 tertibi ile sıralanmıştır. Bu sıralanış tertibi ile İslam Tasavvuf Felsefesinin esasını teşkil eden Vahdet-i vücut anlatılmaya çalışılmıştır. Tek noktadan çıkan suyun, muhtelif çanakçıklara bölünmesi sonrada tekrar bir havuzcukta toplanması, insanın doğup çoğalmasını ve tekrar aslına dönüşünü temsil eder.

Cenneteki çeşmelerden birisinin adı da Selsebil'dir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz hiç aşkın mabedini gördünüz mü?

RÖPORTAJ: SEMA ENGEZ

Bu yıl Şeb-i Arus törenlerini takip etmek için Konya'ya gittim. Hz. Mevlana'nın ölüm yıl dönümünde (Mevlana'ya göre Allah'a, yani sevgilisine kavuştuğu için düğün gecesinde) Konya'daydım Konya Havaalanı'na indiğimde bu şehrin tılsımı sardı beni Aklıma geldi Mevlana'nın o sözleri: "Gel ne olursan ol yine gel" Daha önce 2 kez gelmiş olmama rağmen 'yine gel'miştim işte Şeb-i Arus'da onun "gel" dediğini duyan gelirmiş Konya'ya Bu felsefeyi özümsediğinizde siz de duyacaksınız bu sesi

Bu gelişim bambaşka olmuştu. Çünkü bu kez onlarca kitap okumuş, Mevleviliği anlamaya çalışmıştım "Sen bensin, ben de senim" dedirten mana aleminin sarrafı Mevlana'ya geldiğimi biliyordum. Hz. Mevlana'yı anlamak için onun en önemli gönül dostu ve hocası olan Hz. Şems'i tanımak gerekir önce Konya eşrafının onu Mevlana'dan nasıl kıskandığını, nasıl hasede düştüklerini ve sonunda Mevlana'nın küçük oğlu Alaeddin'in de aralarında olduğu 7 kişi tarafından nasıl hunharca katledildiğini iyice araştırmak gerek. Şems'in Konya'dan ilk ayrılışından sonra Konya eşrafına küsen ve susan Mevlana, 'Hamuş' (suskun) imzasıyla Şems'e gönderdiği mektuplarında 'Parendem' (Gezgin) diye seslenirmiş Konyalılara da "Madem hamı pişiremiyorsunuz Bari pişmişi ham etmeyin" diye sitem edermiş Siz de benim yerimde olsaydınız Mevlana Müzesi'ne giderken bunları düşünürdünüz Gözünü-gönlünü karartan o kötü insanları arardınız Konya sokaklarında

DERGAH ADABI

Ve sonunda Mevlana Müzesi'ne geldim. Mevlana'nın aşk yoldaşıyla gezdiği gül bahçesindeyim. Derviş hücrelerini, matbahı (mutfak) gezdim. Burası sadece yemeklerin piştiği bir mutfak değil. Dervişlerin ilk piştiği yer. Burada pişen yemek kimsenin hakkı kimseye geçmemesi için kantarlarda tartılarak dağıtılırmış. Dervişler piştiği zaman ilk icazeti Ateşbaz'dan alırmış Ateşbaz, dergaha girmek için gelen derviş adaylarından 3 gün kapı girişinde hiç bir şey yapmadan oturmalarını istermiş. Üç gün oracıkta oturan kişi, namazını kılar, duasını okur ve mutfaktaki dünyevi telaşı izlermiş. 3 günün sonunda bu kişinin ayakkabısının yönü eğer kapıya çevriliyse, "dergaha göre değilsin" demekmiş ve o kişi hiç ses etmeden çıkar gidermiş. Ama içeriye dönükse, "dergaha kabul edildin" demekmiş

ALLAH'TAN KULA

Dervişlerin piştiği terbiye edildiği mekanları gördüm. . Ardından Arapça, "Allahtan kula, kuldan Allaha" yazısının bulunduğu alana yani sema bölümüne geçtim. Sonra Mevlana ve ailesinin kabirlerinin bulunduğu alana geldik. Buradaki mezarlar, temsili olarak oluşturulmuş. Mevlana'nın mezarı başında dua ettim. Burası öyle bir yer ki; ney sesiyle mest oldum. Madde aleminin yükünü, dünyevi telaşların yersizliğini, kişisel çatışmaların ve hırsın ne kadarda canımı yaktığını hissettim. Sonra teslim oldum ney sesine ve mana alemine bir adım attım Oturdum, oturdum, oturdum Yaklaşık 1 saat sadece oturdum ve maneviyatımın beni nasıl da özlediğini hissettim Sonra bahçeye çıktım dolaştım.

İşte o havuz

Şems'in Mevlana'nın kitaplarını havuza attığı yere geldim. Ne yapmıştı Şems tam da burada gönül dostuna? Dünya Alimi'nin kitaplarını tek tek suya atmıştı Mürekkep suyu boyarken Mevlana için için ağlarken Şems'in ağzından şu satırlar dökülmüştü: "Alimken arif oldun, peki aşık olmaya namzet misin? Sen ozan da değilsin. Ozan halktan aldığını halka verir. Aşık ise Hak'tan aldığını halka sunar" Mevlana'nın yanıtı da en az o kadar yürekten olmuştu: "Senin aşkından bir yaprak öğreninceye kadar ilminden üç yüz yaprak unuttum"

Selsebil Çeşmesi

Mevlana Müzesi'nin bahçesindeki çeşmenin de ilginç bir hikayesi var. Mimarı yapısı gereği en üstte bir sunak, altında 2, onun da altında 3 sunak ve sonra yine 2 ve 1 sunak şeklinde azalıyor Bu ayrıntının temsili ise şu; insan dünyaya tek gelir, evlenir iki olur, çoluk çocuğa karışır 3 olur Ama sonra ölümler başlar ve en sonunda yine tek başına ölür

Şems'e gidiyorum

Asırlardır süre gelen bu felsefenin önderi hiç kuşkusuz Mevlana Celaleddin Rumi'dir peki Rumi'yi Mevlana eden Şems kimdir Şems de "aşkın ateşidir" Adı nasıl Farsça 'Güneş' anlamına geliyorsa kendisi de öyle yakmıştır Mevlana'yı yaktıkça da aydınlatmıştır. Şimdi de 'Şems'e gidelim' diyorum. Şems'in mezarının bulunduğu ileri sürülen İshak Paşa Türbesi'nin olduğu alana gidiyorum. Burası "aşk" ve Mevlana üzerine romanlar yazılmadan önce metruk, ıssız bir yermiş. Şems'in öldürülüp, atıldığı kuyu olarak buradaki kuyu gösteriliyor. Buraya 16 yüzyılda cami yapılmış. Kuyunun üzerine de İshak Paşa'nın Türbesi var. Caminin ismi Şems-i Tebrizi Camisi. Mevlana Müzesi'nde insan huzuru hissediyor. Şems-i Tebrizi Camisi'nde ise hüznü hissediyorsunuz. Şems burada haykırıyor: "7 karanlık el, 7 kör hançeri sineme sapladı Aktı gözümün yaşı, gönlümün kanı Attılar beni buracıkta kör kuyuya İnsanlığın hasedi beni katletti." Böyle bir şehir işte Konya İnsanın güzel yüzünü Mevlana Türbesi'nde, en hain ve acımaz yüzünü de Şems'in camisinde gösteriyor size

Meram bağları

Şeb-i Arus'da muhteşem bir sema gösterisinin ardından ertesi gün hızlı bir Konya turu yaptım. Konya'nın etli ekmeğini, tandırını tattım. Ardından Meram Bağları'na gittim. Bozkır diye bilinen Konya'da yemyeşil bir cenneti gördüm. Meram bağları, çam ağaçlarıyla kaplı ormandan oluşuyor. Bağ pek kalmamış ama bağ evleri hala var. Konyalı olan Bakan Davutoğlu'nun da Meram Bağları'nda bir evi varmış. Baharda giderseniz muhteşem bir manzara sizi bekliyor olacaktır. Meram Bağları'nın en üst noktasında bakınca da tüm şehir ayaklarınızın altına serilecek. Ne de olsa dümdüz bir ova Konya

Başkentten öğrenci şehrine

Bir ara Konya Selçuk Üniversitesi'ne uğradım. Kampusun içindeki modern kafeteryalar İzmir'de bile yoktur Ve Bosna Mahallesi Öğrenciler Bosna Mahallesi'nde tertemiz apartmanlarda oturuyor. Tam anlamıyla öğrenci şehri olmuş buralar. Sonra Konya merkezde şehir turu attım.. Arkeoloji, Atatürk, Batı Karargahı, Bölge Yazma Eserler, Karatay ve Nasreddin Hoca müzeleri gezilecek mekanlardan bazıları. Alaeddin Tepesi, taş evler, dar sokaklar, Şimdi de şirin bir Selçuklu başkenti oldu bu şehir Bir Anadolu senfonisi bestelense en uygun mekan Konya olur galiba

Rum Beldesi Sille

Sille Konya'nın antik bir Rum beldesi. Ortodoks Türklerin de mübadele öncesi yaşadığı bir yer. Günümüzde Konya Selçuklu belediyesine bağlı bir mahalle ve baraj gölü. Arkeolojik veriler yerleşkenin yıl öncesinde kurulduğu yönünde. Adını Yunan mitolojisindeki 'Silenos'dan alıyor. Yani kaynayıp, coşarak köpürüp akan su Sille, Roma, Bizans, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuş. Dünyanın en eski ve en büyük manastırlarından biri olan Ak Manastır bu köyde. Yaklaşık yıl kesintisiz hizmet vermiş. Ak Manastır Konya'da yaşayan Mevlevi dervişlerince de ziyaret edilmiş ve bahçesinde küçük bir de mescit yaptırılmış. Sille'de şimdi çok kapsamlı bir restorasyon çalışması var. Bölge turizme kazandırılacak.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası