çölyak hastalığı öldürürmü / Otoimmün Hastalıklar Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Şey

Çölyak Hastalığı Öldürürmü

çölyak hastalığı öldürürmü

Otoimmün Hastalıklar Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Şey

Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, vücudu hastalıklara ve çeşitli enfeksiyonlara karşı korur. Ancak otoimmün hastalıkları ile vücudun etkilenen herhangi bir bölümünde vücut fonksiyonları zamanla zayıflayabilir ve bağışıklık sistemi yanlışlıkla vücudun normal dokularına saldırır. Bağışıklık sisteminin vücudun organ, eklem ve dokularını bir yabancı olarak algıladığı bu durum ciddi problemleri beraberinde getirebilir. Bulaşıcı olmayan bu hastalıkların nedenleri büyük ölçüde belirsizdir ve belirlenmiş 80’den fazla hastalık türü bulunur.

Otoimmün Hastalıklar Nedir?

“Otoimmün hastalık nedir?” merak edilen konulardan biridir. Bu hastalık, bağışıklık sisteminin neden olduğu bir durumdur. Son zamanlarda artış gösteren otoimmün hastalıkları sağlıklı beslenen, egzersiz yapan ve düzenli uyku ile dinlenen kişilerde daha az görülür. 

Bağışıklık sistemi genellikle vücuda zarar verebilecek mantar, virüs ve bakterilere karşı etki gösterir. Ancak otoimmün rahatsızlık durumunda vücut immünolojik reaksiyonunu yanlış yönlendirir. Bu durum yaşanan hastalığa bağlı olarak herhangi bir organ ya da dokuyu hedef alabilir ve nedenleri ise belirsizdir.

Otoimmün Hastalıklar Nelerdir?

Otoimmün nedir, otoimmün hastalıklar nelerdir?” sorusu da sıklıkla merak edilen konular arasındadır. Otoimmün hastalıkların sınıflandırılması çeşitlilik gösterir. Bu hastalıkların bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Addison hastalığı (böbrek üstü bezleri)
  • Anti-fosfolipid antikor sendromu – APS (kan pıhtılaşma bozukluğu)
  • Behçet hastalığı( kan damarları)
  • Graves hastalığı ve Hashimato troidi (tiroit bezi)
  • Multipl skleroz - MS (sinir sistemi)
  • Myastenia gravis (asetilkolin reseptörleri)
  • Polimiyozit (kaslar)
  • Romatoid artrit, Ankilozan spondilit (eklemler)
  • Sistemik Lupus Eritematozus - SLE (çok sayıda organa karşı reaksiyonlar)
  • Sedef (psöriasis), Pemfigus vulgaris ve Vitiligo (cilt)
  • Skleroderma (cildin, damarların ve iç organların bağ dokusu)
  • Sistemik vaskülit (kan damarları)
  • Sjögren sendromu (dış salgı bezleri )
  • Tip 1 Diabet (pankreas)
  • Üveit ( göz)
  • Ülseratif kolit, Crohn hastalığı ve çölyak hastalığı (kalın ve ince bağırsaklar)

Otoimmün Hastalık Belirtileri

Sayısız türe sahip olan otoimmün hastalık belirtileri benzerdir. Bu nedenle doktorlar hastanın yaşadığı bu hastalıkları teşhis etmekte güçlük çekebilir. En klasik bulgular ise ağrı, iltihaplar, kızarıklık ve ısı artışıdır. Diğer belirtiler de aşağıdaki gibidir:

  • Cilt döküntüsü
  • Saçlarda dökülme
  • Ayak ve ellerde uyuşma
  • Eklem ve diğer dokularda şişmeler
  • Kas ağrıları
  • Yorgunluk durumu
  • Vücut ısısında düşme
  • Dikkatsizlik

Otoimmün Hastalıkların Nedenleri Nelerdir?

Otoimmün hastalıklar neden ötürü gelişir henüz henüz bilinmemektedir. Yapılan çalışmalar bu hastalıkların genetik başta olmak üzere bazı çevresel faktörlerden kaynaklandığını da gösterir. Bunun yanında otoimmün hastalıkların psikolojik nedenleri de bulunmaktadır. Bu hastalıkların gelişmesi üzerinde etki gösteren nedenler şöyledir:

  • Cinsiyet
  • Genetik nedenler
  • Stres
  • Beslenme alışkanlıkları
  • Kullanılan ilaçlar
  • Çevresel faktörler
  • Kanser
  • Hamilelik
  • Bazı parazit, virüs ve bakteri enfeksiyonları

Otoimmün Hastalıkların Tedavisi Nasıldır?

Genel bir otoimmün hastalıklar tedavisi söz konusu değildir ancak tedavi adına uygulanan yöntemlerle hastalığın remisyona girmesi amaçlanır. Remisyon olarak adlandırılan şey bir uyku halidir. Yani hastalığı uyutmak, hatta uzun yıllar uyanmamasını sağlamaktır. Bu noktada hastalığı uyandıran en büyük neden ise stresli bir ruh halidir. Bu sebeple düzenli egzersiz yapan, düzenli uyuyan ve stresten uzak duran kişilerde bu durum daha az görülür. 

Otoimmün hastalıklar farklı semptomlara neden olduğundan teşhisi için farklı yöntemler kullanılır ve kişi için en doğru tedavi sürecinin tasarlanması adına da hastalığın seyri detaylı bir şekilde değerlendirilir. Tedavideki amaç, bağışıklık sisteminin verdiği yıkıcı tepkiyi kontrol altına alarak belirtilerin neden olduğu şiddetini belirli seviyede azaltmaktır.

Tedavide hastalığın evresine ve etkilenen bölgeye bağlı olarak rahatsızlığı hafifletmek ve hastalığın ilerlemesini mümkün olduğunca durdurmak adına birçok yöntem kullanılır. İmmünosupresan adı verilen bağışıklık baskılayıcı ilaçların kullanılması bu yöntemlerden biridir. Bu ilaçlar kişinin kendi dokusuna karşı bağışıklık tepkisini azaltır. Ancak bu yöntemle patojenlere tepki de azaldığından enfeksiyon riski artar. Bu önlemlerin yeterli olmadığı durumlarda sentezlenmiş immünoglobulinler (antikorlar), otoimmün hastalığın inflamatuar mekanizmasına tam olarak müdahale eden ve bağışıklık sisteminin geri kalanını bozmayan bazı otoimmün hastalıklar için kullanılabilir. Tedavi sürecinde stres yöntemini ve doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması da son derece önemlidir.

Otoimmün hastalıklar hangi organları etkiler?

Bazı nedenlerle bağışıklık sistemi vücuttaki çeşitli yapılara karşı otoimmün reaksiyon gösterebilir ve bu reaksiyon sonucunda da organ saldırısına başlayabilir. Bağırsak, böbrek, deri, karaciğer, pankreas ve tiroit bu saldırıdan etkilenen organlar arasındadır. Bunun yanında sistemik otoimmün hastalıklarda ise tek bir organ değil, aynı anda birçok organ etkilenir.

Alerji bir otoimmün hastalık mıdır?

Bağışıklık sistemi hastalıkları ile tetiklenen alerji bir otoimmün hastalık değildir. Alerji durumunda vücuda yabancı olan maddeler tehlikeli olarak sınıflandırılır ve aşırı bağışıklık durumu ile şikayet görülür. Ancak otoimmün hastalıklarda ise bağışıklık sistemi bağışıklık sistemi direkt vücudun kendi bileşenlerine tepki verir ve savaş açar.

Otoimmün hastalıkların tedavisi var mı?

Bağışıklık sistemi hastalıkları nelerdir?” sorusu kadar bu hastalıkların tedavisinin olup olmadığı da merak edilen konular arasındadır. Bağışıklık sisteminin tespit edilemeyen bir nedenle sağlıklı organ, hücre ve dokuları düşman olarak algılaması ile oluşan bu hastalıkları kesin bir tedavisi bulunmaz. Ancak tedavi sürecinde bu hastalıkların meydana getirdiği belirtileri kontrol altına almak ve azaltmak amaçlanır, ilaç tedavisi ise bir ömür boyu sürebilir.

Otoimmün hastalıklar kendiliğinden geçer mi?

“Otoimmün hastalıklar kendiliğinden geçer mi?” sorusu da merak edilen konu başlıkları arasında. Bu hastalıklar kendiliğinde geçmez ve bir dizi tedavi yöntemlerinin uygulanmasını gerektirir. Bu nedenle olası belirtileri yaşamanız halinde zaman kaybetmeden İç Hastalıkları (Dahiliye) Uzmanına başvurmalı ve size en uygun olan tedaviye başlamalısınız.

1 Yorum


16 Haziran tarihindeBedriye yıldız çoslu

Merhabalar benim ana testim pozitif çıktı bacaklarımdaki ağrı ile dr gittim sonra romatoloji ye sevk edildim bacaklarımında inalmaz bir ağrı oluyr ama şişkinlik falan olmadı uyuşma oluyordu ve hiç geçmeyen bir ağrı bu sıcak suda iyi geliyordu oda bir süreliğine otoimmün mü oldum aceba korkuyrmda açıkçası dr tekrar test yaptı bana 3 hafta sonra çıkacak ben hep ömür boyu bunu çekecek miyim yada kötü bir hastalıktan ölecek miyim

Büyük Anadolu Hastaneleri

22 Haziran tarihinde

Merhaba. Test genelde otoimmün romatizmal hastalıklarda pozitiflik verir. Bu bağışıklık sisteminin istediğimiz düzeyde çalışmadığı anlamına gelir ve ölümcül bir durum değildir. Ancak kronik bir hastalıktır ve tedavisi her zaman mümkündür. Birtakım tamamlayıcı tedavilerden destek alınabilir. Mutlaka romatoloji takibi önerilir. Romatolojide en yeni teknolojik tedaviler ve ek olarak hem medikal hem de tamamlayıcı tedavilerle çok iyi sonuçlar alınabilir. Sağlıklı günler dileriz.

Yorum Ekle

Tedavide kalıcı şifaya ulaşmak, ancak hastalıkların kaynağını ortadan kaldırmakla mümkündür. RTM, hastalıkları “kaynak-neden-sonuç” ilişkisi içinde değerlendirir ve “kaynağı” ortadan kaldırmayı planlayarak tedavi sürecinde kalıcı şifayı hedefler.

 

Toplumda nadir olarak görülen, ancak tüm yaş gruplarında ve her cinsiyette rastlanabilen Çölyak hastalığı, vücudun belli bazı hormonları yeterince üretememesinden dolayı oluşan bir rahatsızlıktır. Hastalığın görülme oranı ise ’de 1 olarak bildirilmiştir.

Kısaca günümüz tıbbının Çölyak Hastalığına yaklaşımına bakalım…

 

Çölyak Hastalığı Nedir?

Çölyak hastalığı vücudun bağışıklık sisteminin gluten isimli maddeye verdiği anormal tepki ile meydana gelir. Arpa, buğday, çavdar gibi tahıllarda doğal olarak bulunan glutenin, çeşitli işlenmiş gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılmasının sebebi, hem gıdanın yeterli nemi tutmasını desteklemesi, hem de dokuyu iyileştirmesidir. Çölyak hastalığı ile ilgili ilk belirtiler çoğunlukla 1 yaşından itibaren gluten içeren gıdaların tüketilmeye başlamasıyla ortaya çıkar.

 

Çölyak Hastalığının Çeşitleri

Çölyak hastalığı farklı belirtilerle kendini gösterebilen ve semptomların kimi vakada hafif kimi vakada daha belirgin olarak izlendiği bir hastalıktır ve bu sebeple farklı klinik tablolarda değerlendirilmektedir.

 

Klasik Çölyak

Daha çok aylık bebekler ve küçük çocuklarda gluten içerikli besinlerin alınmaya başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Sindirim ve emilim bozuklukları ön plandadır. Belirtileri ise karında şişlik, kusma, ishal, iştahsızlık, halsizlik, kaslarda zayıflık, kemikte gelişim bozukluğu ve büyüme geriliği olarak ortaya çıkabilir. Folik asit, demir ve D vitamini eksikliği ile pıhtılaşma bozukluğu nedeniyle kanamaya eğilim de sıklıkla rastlanan bulgulardır.

 

Atipik Çölyak

Hastalığın çoğunlukla yaş üstünde ve yetişkinlerde rastlanan bir türüdür. Sindirim sistemi dışındaki belirtiler ön plandadır ve genelde oldukça hafiftirler. Bazı hastalarda sadece tek bir belirti bulunabilir.

 

Atipik bulguları olduğu için hastalığın bu türüne belirleyici tanı koymak zor olabilmektedir. Belirtiler arasında, tekrar eden karın ağrısı, bulantı, kusma, kabızlık, karaciğer enzimlerinde yükselme, boy kısalığı, ergenliğe geçişte gecikme, demir eksikliği, diş minesi sorunları gibi tipik olmayan belirtiler görülebilmektedir.

 

Sessiz Çölyak

Hali hazırda çölyak hastalığına işaret eden bir belirti ve şikâyet bulunmadığı halde, herhangi başka bir nedenle veya ailede görülmesinden dolayı yapılan tetkiklerde, tesadüfi olarak çölyak hastalığının teşhis edilmesi durumudur.

 

Potansiyel Çölyak Hastalığı

Çölyak hastalığı ile ilgili testlerinde sonucu pozitif çıkan, ancak ince bağırsak biyopsilerinde normallik veya minimal değişiklik görülen vakalarda, ileriki dönemlerde gluten hassasiyeti ortaya çıkabileceğinden dolayı, düzenli takip yapılması gerekmektedir.

 

Non-çölyak Gluten Hassasiyeti

Toplumun yaklaşık 5’te birinde görülebilen bir durumdur. İnce bağırsak dokusunda hasar bulunmayan, kanında çölyak hastalığına özgü antikorlar olmayan ancak yine de gluteni tolere edemeyen kişilerde görülen vakalardır.

 

Çölyak hastalığına benzeyen ancak hafif belirtiler görülmektedir. Bazı vakalarda konsantrasyon bozukluğu, baş ve eklem ağrıları, kol, bacak parmaklarda uyuşma gibi sindirim sistemi dışı bulgulara da rastlanabilmektedir. Bazen bulgular gluten tüketiminden saatler veya günler sonrasında da meydana çıkabilmektedir.

 

Non-çölyak gluten hassasiyetini tanılayabilen spesifik bir test bulunmadığından, çölyak ve diğer hastalıklardan ayırt edildikten sonra teşhis konabilmektedir. Aynen çölyakta olduğu gibi, hastaların tamamen glutensiz beslenmeleri gereklidir.

 

Çölyak Hastalığı Neden Olur?

Çölyak hastalığı kişinin bağışıklık sisteminin glutene anormal yanıt vermesi sonucunda oluşur. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin etkisinin olduğu düşünülmektedir.

 

Çölyak Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Karında şişlik, kusma

Kilo azlığı

Kaslarda zayıflık

Kansızlık

Dışkılama ihtiyacında artış veya ishal

Halsizlik

 

Çölyak Hastalığı Kimlerde Görülür?

Çoğunlukla ilk aylık dönemdeki bebeklerde ve yaş arasında görülse de, çölyak hastalığı yaşamının herhangi bir döneminde ortaya çıkabilmektedir.

 

Çölyak Hastalığı Tanısı Nasıl Konulur?

Çölyak hastalığının doğru teşhis edilmesi, sağlığı ciddi olarak etkileyen birçok değişime neden olmasından ötürü önemlidir. Ön tanı konulması için kan testleri, serolojik özel testler yapılmaktadır. Kesin tanı için ise ince bağırsak biyopsisi gerekmektedir.

 

Rtm Sisteminde Çölyak Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

RTM Sisteminde Çölyak Hastalığının Nedeni

Bedenimiz iç ve dış etmenlere karşı sürekli bir denge içindedir. Bu denge ile yaşam gelişerek devam eder. RTM Sistemi kendine has tanı ve tedavi protokolleri içermektedir. RTM Sisteminde hastalıklar; iç ve dış olumsuz şartlara karşı yaşamın devam ettirilebilmesi için bedende oluşturulan yeni denge veya yeni ayar noktaları olarak görülmektedir.

 

Bedende yeni ayarların devreye girmesine neden olan Hastalık Triadı denilen kaynak modeli vardır. Bedende kirlenme, Sistem bozuklukları ve DNA’da kod değişikliğinin (epigenetik) olduğu bu üçlü yapı çölyak hastalığında şöyle işlemektedir;

 

KİRLENME:

Bedende toksin birikimine kirlenme deriz. Bu toksinler kimi zaman maruz kaldıklarımız, kimi zaman mitokondrilerde sürekli üretilen serbest radikaller, kimi zaman da bedenin metabolik faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan genel atıklar şeklinde olabilir.

 

Bazen detoks yani temizleme sistemlerinin yetersiz kalışı bazen de ailesel gen geçişlerindeki bozukluklar bedenin kirlenme süreçlerinde etkin olabilir.

 

Bedenimizin detoks faaliyetlerini organize etmek için Karaciğer, Deri, Böbrek ve Akciğer görevlendirilmiştir. Detoks organları sayesinde biriken atıklar bedenimizden uzaklaştırılır. Çeşitli sebeplerle detoks organlarındaki bozukluk ya da yetersizlik (aşırı toksin maruziyetine bağlı yetersiz kalma) geriye doğru dokularda toksin birikimine neden olacaktır. Toksinler önce kanda sonra da ilgili olduğu dokuda birikmeye başlayacaktır.

 

Beden detoks süreçlerindeki aksama ile bilgilenir. Bu bilgilenme sonucunda da ilgili yapılar harekete geçirilir. İlk başlarda savunma sistemi geçici olarak detoks sürecine el atar ve refleks olarak savunma hücrelerini arttırır. Toksik süreç devam ederse o zaman beden DNA’larda kalıcı bilgi değişikliklerine geçiş yapar ve kalıcı olarak savunma hücreleri arttırılır.

 

Yani artık toksik düzeye göre hareket eden savunma ve savunma hücrelerimiz vardır. İlk başlarda bu iyi gibi gözükür. Çünkü toksisitenin ortaya koyduğu sıkıntılı durum geçici de olsa çözülmüştür. Fakat bu durumun sağlanabilmesi için olması gerekenden daha fazla savunma hücresi devrededir ve buna bağlı olarak da devamlı bir alarm hali vardır.

 

İlk başlarda tolere edilebilen bu süreç ise, daha sonraları yeni örüntülerin kapısını aralar. Sayı olarak bir hayli fazla olan hücreler zaman içerisinde boş durmazlar ve devamlı olarak kendilerine yeni iş süreçleri belirlerler. Savunma hücreleri zaman içerisinde kandaki toksik yükü azaltma işlemlerini toksik birikimlerin olduğu dokulara kaydırmaya başlarlar.

 

Bu eylem ise yeni bir örüntü sürecinin ilk sinyalleridir. Çünkü birikimlerin olduğu dokular zaman içerisinde savunma hücrelerinin hedefi haline gelmeye başlar. İlk başlarda genel olan savunma yanıtı zamanla dokulara spesifik hale gelir. Çünkü yeni bilgilenme ile ilgili dokular da zararlı olarak algılanmıştır.

 

SİSTEMLERDE BOZULMA:

Bazen de savunma sistemimiz tekrarlayan enfeksiyonlar veya yoğun antibiyotik kullanımı ya da ailesel alt yapılar nedeniyle düzensizleşir ve yetersiz hale gelebilir. Bu durum karşısında beden savunma için yeni ayarlar ortaya koyar. Yetersizlik azlık olarak algılansa da beden yeni ayarlar ile tam tersi bir geçiş sergiler. Bu geçiş ile daha sonra var olacak eylemlere karşı kendini korumaya alır.

 

Bunun için gerekmese de ihtiyaç varmış gibi yedek savunma hücreleri devreye alır ve savunma düzeyini bir olması gerekirken ona çıkarır. Saldırı olunca bu hücreler aksiyona geçerek savunmayı koordine eder. Ama tehlike durumu bitse bile bu hücreler hep saldırı durumunda kalır. Ancak spesifik bir görevi ve saldıracağı hücre yoktur. Yani bu hücreler hem aktif hem de görevsiz ve boştur.

 

Peki, bu dolaşımdaki fazla miktardaki görevsiz savunma hücreleri ne yapar?

 

Diğer sistemlerdeki bozulmalar eğer savunma sistemi sağlamsa karşımıza kronik hastalık olarak çıkar. Ancak savunma sistemindeki bozulmalara ek olarak diğer sistemdeki bozukluklar var ise savunma hücreleri bu bozuklukları düzeltmeyi görev edinebilirler ve düzeltmeye çalışırlar.

 

Çölyak hastalığında bağırsak sistemindeki yanlış bir işleyiş karşısında dolaşımda gezen sayıca fazla olan savunma hücreleri tarafından bu yanlış işleyiş düzeltilmeye çalışılacak ve karşımıza otoimmün hastalık olarak çıkacaktır.

Gıdaların gen yapısındaki değişiklikler bedende yabancı algı süreçlerini başlatabilir.

 

Çünkü var olan bütün gıdaların gen yapıları bedenimizde kodlanmıştır. Bu kodlama ile faydalı ve zararlılar algılanır. Gen yapısı değiştirilen her gıda ise farklı bilgilere sahip olduğundan dolayı beden tarafından tanınamaz ve yabancı olarak değerlendirilir. Bu süreçler tüm gıda yapıları için geçerlidir. Özellikle genetiği ile oynanmış gıdalar ve bu gıdalarla beslenen hayvanların ürünlerinin tüketilmesi sonucunda, beden tarafından bu gıda ve bu gıda birikiminin olduğu bağırsaklar, ya da genetik olarak bu gıdanın yapısında benzer olan bölgeler savunma sistemi için hedef haline gelebilmektedir.

 

DNA’DA BİLGİ DEĞİŞİKLİĞİ:

Yukarıda anlattığımız bedendeki kirlenme ya da sistemlerdeki bozukluklar gibi nedenler DNA’da bilgi değişikliği yapar ve bu bilgi değişikliği neticesinde savunma hücreleri artar. Bu artan savunma hücreleri kimi zaman dokularda biriken toksinlere ya da metabolik atıklara, kimi zaman genetiği değiştirilmiş gluten gibi besin öğelerine, kimi zaman da bağırsak duvarında sindirilmeyen besin atıklarına savaş açıp spesifik hale gelecektir. Karşımıza Çölyak Hastalığı olarak çıkacaktır.

 

RTM Sisteminde Çölyak Hastalığının Tedavisi

RTM Sisteminde amaç direkt olarak çölyak hastalığının belirtilerini gidermek değil yukarıda bahsettiğimiz gibi çölyak hastalığına neden olan Hastalık Triadını ortadan kaldırılmaktır. RTM Sisteminde buna Tedavi Triadı denmektedir.

 

Tedavi Triadı; bedende normal denge durumuna dönüş için detoks sürecinin başlatılması, aksayan sistemlerdeki dengesizliğin giderilmesi ve DNA’daki epigenetik değişikliklerin tersine döndürülmesi süreçlerini kapsar ve bu süreç tamamen kişiye özgü planlanmaktadır.

Tedavi triadının ana omurgası RTM Fitoterapötikleridir. Fitoterapi protokolü, kişiden alınan ayrıntılı anamnez, laboratuvar ve görüntüleme bulguları ile RTM kliniklerine özgü yapılan ölçümler değerlendirilerek belirlenmektedir.

 

RTM Fitoterapi protokolü ile kaynak kısmını oluşturan hastalık triadı geri çekilerek tedavi uygulanmaktadır. Bitkilerle bedenin bilgilendirilmesi sağlanarak yeni ayar sabitlerini belirleyen DNA’daki epigenetik değişikliklerin normale döndürülmesi hedeflenir. Bu bilginin normalleşmesi sürecine bedenin de uyum sağlaması için RTM fitoterpötikleri kullanılarak, bedende detoks faaliyetlerinin hızlanması ve sistemlerin düzenlenmesi ile tedavi triadı devreye sokulur. Zaten hastalık triadını geri çektiğinizde beden kendiliğinden norm formuna geçecektir.

 

Hem bedeni desteklemek hem de tedavi sürecini hızlandırmak maksadıyla RTM fitoterapötiklerine ek olarak Ozon, Hacamat, Akupunktur, Manyetik alan tedavisi gibi 25’e yakın geleneksel tıp yöntemi hastanın ihtiyacına göre planlanmaktadır.

RTM sisteminde tedavi protokolüne alınan hastalar çok yakın takip süreçleri ile izlenmektedir.

 

Takip periyotları haftalık, 2 haftalık, aylık, 40 günlük ve 4 aylık (3×40 günlük) şeklinde olmaktadır. Kişinin tedaviye çağrılma sıklığı kişinin mevcut rahatsızlığının şiddeti, toksisite düzeyi, unstabil tansiyon ve kan şekeri değerleri, akut enfeksiyon varlığı, hastanın ihtiyaçları gibi kıstaslar göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. 4 aylık (3×40 günlük) tedavinin sonunda hastanın genel durumu değerlendirilir, hastalık altyapısına ait kurgu çoğunlukla tamamlanmış olur ve tedaviye ne kadar süre devam edeceği ile ilgili öngörüde bulunabilir hale gelinir.

 

Çölyak hastalığında tedavi sonucunda hastaların normal diyete dönmesi hedeflenmektedir.

 

Çölyak Hastalığı Diyeti

Çölyak hastalığında tedavinin temel taşı glutensiz beslenmedir. Bu süreçte gluten içeren tahıl ve tahıl ürünlerinden tamamen kaçınmak gerekir. Katkılı, işlenmiş ve hazır gıdaların hemen hemen hepsinde gluten bulunabilir. Sağlıklı beslenme öğesi olan meyve ve sebzeler, işlenmemiş doğal hali ile baklagiller ve sert kabuklu yemişler, yumurta, işlenmemiş et türleri, balık, beyaz et, süt gibi besinler tüketilebilir. Gluten içermeyen ve doğal bazı tahıl ürünleri, nişasta ve un türleri de tüketilebilir. Üretim esnasında gluten içeren diğer ürünleri temas etmemiş olmaları önemlidir.

 

Sıkça Sorulan Sorular

 

Çölyak Hastalığı Ne kadar yaygındır?

Dünyada Gluten Sensitif Enteropati olarak adlandırılan çölyak hastalığı, görülme sıklığı her geçen gün artan oldukça yaygın bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sistemiyle ilgili olarak ortaya çıkan çölyak hastalığına bir ok ülkenin toplumunda ’de bir oranında rastlanabilmektedir.

 

Çölyak ne kadar sürede iyileşir?

Tamamen glutensiz bir diyete geçildiğinde, birkaç gün içinde hasta kendini daha iyi hissetmeye başlayabilmektedir. İnce bağırsaktaki iltihaplanma çoğunlukla birkaç hafta içinde gerilemeye başlar. Tam olarak iyileşmek bağırsağın normale dönmesi birkaç aydan birkaç seneye kadar sürebilecektir. Çocuklarda İnce bağırsağın iyileşmesi yetişkinlere oranla daha hızlıdır.

 

Çölyak hastalığı tedavi edilmezse ne olur?

Çölyak hastalığı tedavi edilmediğinde büyüme geriliği, anemi, kalsiyum ve K vitamini eksikliği, kemik erimesi, kısırlık, düşük, depresyon, kanama, siroz, bağırsak kanseri gibi ek hastalıkların gelişme olasılığı mevcuttur.

 

Çölyak hastalığı hangi vitamin eksikliğinden oluşur?

Başka nedenle açıklanamayan folik asit, demir ve B12 vitamini eksikliği ile serum albümin düzeyinde düşme görülmesi çölyak hastalığını akla getirebilmektedir.

 

Çölyak kan testi nedir?

Hastalığı teşhis için 2 farklı kan testi yapılmaktadır:

 

Seroloji testi:

Kandaki antikorlar incelenir. Bazı antikor proteinlerindeki yükseliş, glutene karşı immün reaksiyonu işaret eder.

 

HLA genetik test:

Kanda HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 genleri aranır. Bu genler yoksa Çölyak hastalığına yakalanma olasılığı çok düşüktür.

 

Çölyak hastalığı kilo aldırır mı?

Hayat boyu süren bir gıda alerjisi olan çölyak hastalığında bağırsak yapısı bozularak ince bağırsak normal yeteneğini yitirir ve iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal karın ağrısı gibi şikâyetler yaşanabilir.

 

Çölyak hastalığı kaç yaşında ortaya çıkar?

Her yaşta görülebilen bir hastalık olsa da, çoğunlukla aylık çocuklarda ve yaş aralığında daha sık rastlanmaktadır.

 

Gluten vücuttan ne kadar sürede atılır?

Yapışkan bir madde olan glutenin vücuttan atılması üç ay kadar sürebilir.

 

Çölyak hastalığı tehlikeli midir?

Çölyak hastalığı zamanında teşhis edilmezse ve uygun tedavi edilemezse oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.

 

Çölyak hastalığının ilacı var mı?

Çölyak hastalığında ilaçla tedavi mümkün değildir. Tek çözümü tamamen glutensiz bir diyet uygulamaktır.

 

Çölyak endoskopide çıkar mı?

Tanı için öncelikle kan testleri uygulanır ve teşhisi kesinleştirmek için endoskopi ile ince bağırsak biyopsisi alınır.

 

Çölyak hastaları diyet yapmazsa ne olur?

Çölyak hastaları diyet yapmazsa, kalp yetersizliği, karaciğer hastalığı, beyinde kireçlenme, yemek borusu, mide ve bağırsak kanserleri, ciltte kronik yaralar, kemik erimesi, eklem sorunları ve erkeklerde kısırlık gibi ciddi sorunlarla karşılaşabilirler.

 

Çölyak hastalığı kaşıntı yapar mı?

Özellikle dirsek ve kalçalarda olmak üzere kaşıntılı ve kırmızı cilt döküntüleri hastalığın belirtileri arasındadır.

 

Doğal buğdayda gluten var mı?

Gluten bir tür protein grubudur ve arpa, buğday, çavdar gibi tahıllarda doğal olarak bulunmaktadır.

 

Çölyak hastalığı gaz yapar mı?

Gaz sorunu birçok başka nedenle de oluşabileceği gibi, tedavi edilmeyen çölyak hastalığında da görülebilen yaygın bir sindirim problemidir.

 

Gluten alerjisi genetik mi?

Eğer aile üyelerinden birinde varsa, genetik bir hastalık olan çölyak hastalığına yakalanma riski %10’dur. Bu oran çift yumurta ikizleri için %30, tek yumurta ikizleri için ise %70’e kadar çıkabilmektedir.

 

Gluten vücutta ne yapar?

Suda çözünmeyen bir protein grubu olan glutenin içerdiği gliadin nedeniyle sindirimi zordur. Sağlıklı insanların belli bir miktarda glutene de ihtiyacı olabilse de çölyak hastalarının immun sistemi bu maddeye anormal tepki vermektedir.

 

Çölyak nefes darlığı yapar mı?

Çölyak hastalığında meydana gelen emilim bozukluğu nedeniyle yiyeceklerden emilen demir miktarında azalma olur. Demir eksikliği ise düşük kan hacmi, halsizlik, nefes darlığı, baş dönmesi ve ağrısı gibi belirtilere sebep olabilmektedir.

 

Gluten alerjisi olan bebek nasıl anlaşılır?

Glutenli besinler tüketmeye başlandığında bebekte karın şişliği, iştahsızlık, kusma, ishal, huzursuzluk ve büyüme geriliği gibi bulgular gelişiyorsa gluten alerjisinden şüphelenilebilir.

 

Çölyak hastalığı kansere dönüşür mü?

Çölyak hastalığında veya ciddi bir gluten intoleransı durumunda, bağırsak kanseri riskinin yükseldiğini gösteren çalışmalar mevcuttur.

 

Çölyak hastalığı insanı öldürür mü?

Çölyak hastalığı zamanında teşhis edilerek, uygun bir tedavi uygulanıp, tamamen glutensiz bir diyet uygulandığında hayati risk oluşturmaz.

 

İçindekiler

İçeriklerimiz sadece bilgilendirme amaçlıdır. Web sitemizde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

Çölyak Hastalığı Öldürür Mü?

Çölyak Hastalığı Öldürür Mü?

Çölyak, çok ciddi boyutlarda seyreden bir hastalık olarak görülebilmektedir. Ölümcül bir hastalık olan çölyak hastalığı kendinden sık sık söz ettiren bir hastalıktır. Çölyak hastalığı, tanı konulamaz ise ve bu tanı da gecikirse eğer; ölümlere kadar da ciddi bir şekilde yol açar.

Çölyak Hastalığı Engel Oranı Kaçtır? >

Çölyak Hastalığı Engel Oranı Kaçtır?Çölyak Hastalığı Hangi Vitamin Eksikliğinden Oluşur?Çölyak Hastalığı İçin Dua Tavsiyeleri Nedir?Çölyak Hastalığı Kilo Aldırır Mı?Çölyak Hastalığı Öldürür Mü?

Çölyak Hastalığı Çalışmaya Engel Midir?

Çölyak hastalığı günümüzde çoğu kişide görülmektedir. Çölyak hastalığının birçok belirtiler gösterebilir. Çölyak hastalığı değişik nedenlerden dolayı görülmektedir. Çölyak hastalığı engel oranı kaçtır, hangi vitamin eksikliğinden oluşur, kilo aldırır mı, öldürür mü? Çölyak hastalığı için dua tavsiyeleri nelerdir? Çölyak hastalığı ile ilgili merak edilenleri sizler için derledik.

Çölyak hastalığı, buğday, arpa, çavdar unu gibi tahıl ürünlerinde bulunan bir glüten isimli bir maddeye vücut bağışıklık sistemi tarafından verilen anormal yanıt sonucu ortaya çıkmakta olan bir hastalık olarak bilinmektedir. Günümüzde çoğu insan çölyak hastalığı hakkında açık ve net bir bilgiye sahip değildir. Çölyak hastalığı genellikle 1 yaşından itibaren glutensiz beslenmek için çölyak hastalığını önleyebilirsiniz. Gluten içeren besin maddelerinin tüketilmesi ile başlanması sonucu ilk belirtilerini ortaya çıkaran bir hastalık türü olarak bilinmektedir. Çölyak hastalığı oldukça dikkat edilmesi gereken ciddi bir hastalık olarak bilinmektedir. Çölyak hastalığı genetik bir hastalık olarak bilinmektedir. Çölyak hastalığı, yaşam boyu sürmekte olan tek bir gıda alerjisi olarak bilinen bir hastalık olarak adından sıkça söz ettirmektedir. Bu hastalık tanı koyulduktan hemen sonra artık bir yaşam biçimi haline gelmekte olan bir hastalık olarak görülmektedir. Çölyak hastalığı çalışmaya engel olmamakla birlikte bu hastalar her hareketlerine oldukça dikkat etmeleri gerekmektedir.

Çölyak Hastalığı Engel Oranı Kaçtır?

Günümüzde çölyak hastalığından sık sık söz edilmektedir. Bu hastalık günümüzde bazı kişilerde görülmesi olası bir hastalık olarak bilinmektedir. Çölyak hastalığı engel oranı için sabit bir oran vermek doğru değildir. Çölyak hastalığı için engel oranını merak eden bir kişi hastalığı için kilosunu ölçüp gerekli işlemler sonucunda bu hastalığın engel oranını öğrenmiş olabilmektedir.  

Çölyak Hastalığı Hangi Vitamin Eksikliğinden Oluşur?

Çölyak hastalığı günümüzde adından sık sık bahsettiren bir hastalık olmaktadır. Çölyak hastalığı b12 vitamin eksikliğinden meydana gelen bir hastalık olarak bilinmektedir. Çölyak hastalığı B12 vitaminin yanında folik asit, kemik gelişme problemleri, tekrarlayan karın ağrısı, karın şişliği ve serum albümin seviyesinde düşme gibi durumlarda da çölyak hastalığının akla getirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Çölyak Hastalığı İçin Dua Tavsiyeleri Nedir?

Günümüzde önemli derecede büyük bir ciddi hastalık haline gelen çölyak hastalığı, bazı hastalarda ciddi seyredebilmektedir. Çölyak hastalığı, gluten içeren besinlerin tüketilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Çölyak hastalığı için birçok dua okunabilmektedir.  

Çölyak Hastalığı Kilo Aldırır Mı?

Çoğu çölyak hastasının kilo aldığını günümüzde çoğu insan söylemektedir. Çölyak hastası bir insan kolay kolay kilo alamaz. Kolay kolay kilo alamayan bu çölyak hastalarının da kilo alamayacakları da mümkün değil diye bir şey yoktur. Aksine doğru ve düzenli beslenmelerinin doğrultusunda ise normal bir insan gibi kilo almaları da oldukça mümkündür.

Çölyak Hastalığı Öldürür Mü?

Çölyak, çok ciddi boyutlarda seyreden bir hastalık olarak görülebilmektedir. Ölümcül bir hastalık olan çölyak hastalığı kendinden sık sık söz ettiren bir hastalıktır. Çölyak hastalığı, tanı konulamaz ise ve bu tanı da gecikirse eğer; ölümlere kadar da ciddi bir şekilde yol açar.

Yorumlar

K&#;k H&#;cre ile Otoimm&#;n Hastalıkların Tedavisi

Kök Hücre tedavisi ile otoimmün hastalıkların ilerlemesi yavaşlatılabilir, gerilemesi sağlanabilir ve hatta tamamen durdurulabilir. Tedavinin başarı oranı hastanın yaşı, hastalığın süresi ve hastanın durumu ile orantılıdır.

  • Kök hücre ile otoimmün hastalıkların tedavisi dünya bilim adamlarının üzerinde çalıştığı yeni bir yöntem olarak kabul görmektedir.
  • Kök hücrelerin zarar görmüş organlara dokunduklarında bu hücrelere dönüşme özelliği vardır bu nedenle otoimmün hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
  • Verilecek hücre sayısı; hastanın yaş ve kilosuna göre belirlenir. Tedavi mezenkimal kök hücre (hastanın kendi yağ dokusu veya kemik iliğinden elde edilen) veya fetal kök hücre kullanarak gerçekleştirilir.
  • Hangi tedavinin uygulanacağı hastanın durumuna göre belirlenir. 45 gün ara ile 3 seans veya 3 gün üst üste uygulama ile gerçekleştirilebilir. Intravenöz (damar yoluyla) verilir.
  • Tedavi protokolü tamamen hastanın durumuna göre ayarlanır her hasta için farklı protokol uygulanabilir.
  • Tedavinin başarı oranı hastanın yaşı ve hastalık süresi ile doğru orantılıdır. Hastalık çok ilerlemiş ise birden fazla kök hücre tedavisi gerekebilmektedir. Hastalığın gerilemesi, durdurulması ya da tamamen tedavisinde hastaların % 85’inde başarı sağlanmıştır. Ancak hastaların %50’sinin bir yıl içerisinde tedaviyi tekrar etmesi gerekmiştir.

Otoimmün Hastalıklar Nedir?

Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin vücudun normal dokularına saldırdığı durumlar olarak ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi normalde bakteri ve virüs gibi mikroplara karşı koruma sağlar ve bunları algıladığında hemen savunma hücrelerini devreye sokar. Otoimmün bir hastalıkta ise bağışıklık sistemi vücudun eklemler, cilt gibi çeşitli doku ve organlarını yabancı olarak algılar. Örneğin otoimmün bir hastalık olan tip 1 diyabet pankreas hücrelerine, romatoid artrit eklemlere saldırır.

Bağışıklık sistemi, bakteriler ve virüsler gibi mikrobik istilacılara karşı vücudumuzu korumak üzere tasarlanmıştır. Gerektiği gibi çalıştığında, bağışıklık sistemi bu mikrobik yabancıları algılar, onları çevrelemek ve öldürmek için savaşçı hücrelerden oluşan bir savunma gücü gönderir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, yabancı istilacılar ile vücudun kendi hücreleri, organları ve “iyi” mikroorganizmaları arasındaki farkı bilir.

En yaygın görülen otoimmün hastalıklar

Romatoid artrit

Romatoid artrit (RA), bağışıklık sisteminin eklemlere saldırması nedeniyle ortaya çıkan bir otoimmün hastalıktır. Bu saldırı eklemlerde ağrı, kızarıklık, şişlik ve sıcaklık artışı ile seyreden iltihaba yol açar. Romatoid artrit kronik bir hastalıktır ve 30’lu yaşlarda başlama eğilimi gösterir.

Lupus (SLE)

Lupus, bağışıklık sisteminin vücudun pek çok doku ve organını yabancı olarak algılaması sonucu ortaya çıkar. Deri, eklemler, böbrekler, beyin ve kalp de dahil olmak üzere birçok organ etkilenir. Eklem ağrısı, halsizlik ve ciltte döküntüler en yaygın görülen belirtilerdir.

Diyabet

Pankreas, kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcı olan insülin isimli hormonunu üretir. Tip 1 diyabette, bağışıklık sistemi pankreastaki insülin üreten hücrelere saldırır ve tahrip eder. Sonuç olarak vücutta insülin üretimi yapılamaz ve bu da yüksek kan şekeri seviyelerine neden olur. Kan şekeri yüksekliği; kan damarları, kalp, böbrekler, gözler ve sinirler gibi çeşitli organ ve dokulara zarar verir.

Haşimato

Haşimato hastalığında, tiroid bezi etkilenir ve tiroid hormonu üretimi azalır. Belirtiler arasında kilo alımı, sıcağa ve soğuğa tahammülsüzlük, yorgunluk, saç dökülmesi ve guatr (tiroid bezinde büyüme) bulunur.

Sedef Hastalığı

Deri hücreleri normalde büyür ve artık ihtiyaç duyulmadığında dökülür. Sedef hastalığı cilt hücrelerinin çok hızlı çoğalmasına neden olur. Üretilen fazla deri hücreleri, cilt üzerinde plak ya da yama şeklinde kırmızı, üzeri beyaz pullarla kaplı döküntüler oluşturur.

Sjögren Sendromu

Sjögren sendromunda bağışıklık sistemi eklemlere ve gözyaşı ve tükürük bezlerine saldırır. Sjögren sendromunun önemli belirtileri eklem ağrısı, göz ve ağız kuruluğudur.

Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF)

Ailesel Akdeniz ateşi, tekrarlayan ateş ve karın, akciğerler ve eklemlerin ağrılı iltihabına neden olan genetik otoimmün bir hastalıktır. Eklemlerde ağrı, şişlik, cilt döküntüleri ve kas ağrıları diğer önemli belirtilerdir. Ailesel Akdeniz ateşi, ebeveynlerden çocuklara geçen bir gen mutasyonundan kaynaklanır.

Ankilozan Spondilit

Ankilozan spondilit, omurgayı etkileyen bir otoimmün hastalıktır. Omurga kemikleri (omurlar) birbirine yapışarak omurgada hareket kısıtlılığı oluşturur. Bu değişiklikler hafif veya şiddetli olabilir ve kambur bir postürle sonuçlanabilir.

Behçet Hastalığı

Behçet hastalığı; ağız veya genital bölgede yaralar, gözlerde kızarıklık ve şişlik, eklemlerde iltihap, cilt ve sindirim sistemi problemleri ile seyreden bir otoimmün romatizmal hastalıktır.

Multipl Skleroz (MS)

Multipl skleroz, bağışıklık sisteminin sinir hücrelerini saran koruyucu miyelin kılıfına saldırması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Miyelin kılıfının hasar görmesi, beyin ile vücut arasında mesaj iletimini etkiler. Bu hasar uyuşukluk, halsizlik, denge sorunları ve yürüme zorluğu gibi belirtilere yol açar.

Çölyak Hastalığı

Çölyak hastalarında arpa, buğday, çavdar gibi tahıl ürünlerinde bulunan bir protein olan glütene karşı aşırı duyarlılık görülür. Glütene saldıran immün bağışıklık sistemi, ince bağırsak duvarına da zarar vererek iltihaplara neden olur. İshal, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtiler görülür.

Otoimmün Hastalıkların Belirtileri Nelerdir?

Bilinen 80'den fazla otoimmün hastalık vardır ve bazıları oldukça benzer belirtilerle seyreder. Bu da doktorların hastada gerçekten bu hastalıklardan birinin bulunup bulunmadığı ya da hangisinin bulunduğunu teşhis etmesini zorlaştırır.

Otoimmün bir hastalığın belirgin bulgusu ağrı, kızarıklık, ısı artışı ve şişmeye neden olan iltihaptır. Pek çok otoimmün hastalığın erken belirtileri benzerdir ve aşağıdakileri içerebilir:

  • Yorgunluk
  • Kas ağrısı
  • Düşük vücut ısısı
  • Dikkat dağınıklığı
  • Ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
  • Saç dökülmesi
  • Cilt döküntüleri
  • Eklemler ve diğer dokularda şişme

Ayrıca her hastalığın kendine özgü belirtileri olabilir. Örneğin Tip 1 diyabet aşırı susuzluk, kilo kaybı ve idrara çıkmaya, inflamatuar bağırsak hastalığı karın ağrısı, şişkinlik ve ishale yol açar.

Sedef hastalığı veya romatoid artrit gibi bazı otoimmün hastalıklarda belirtiler dönem dönem şiddetlenir ya da kaybolur.

Otoimmün Hastalıkların Nedenleri

Otoimmün hastalıkların nedeni tam olarak bilinmemektedir fakat genetik ve çevresel faktörlerin ortak bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Bu hastalıklar kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür.

Multipl skleroz ve lupus gibi bazı otoimmün hastalıklar ailesel geçiş gösterir. Her aile üyesi mutlaka aynı hastalığa sahip değildir, ancak diğer otoimmün hastalıklara yatkınlık söz konusudur.

Otoimmün hastalıkların görülme sıklığının her geçen gün artması nedeniyle, araştırmacılar enfeksiyonlar, kimyasal maddeler veya solventlere maruz kalma gibi çevresel faktörlerin de etken olabileceğinden şüphelenmekteler. Yüksek yağ ve şeker oranına sahip ya da işlenmiş yiyeceklerle beslenmek bağışıklık tepkisine yol açarak iltihaplanmaya neden olabilir ve bazı otoimmün hastalıkları tetikleyebilir. Hijyen hipotezi adı verilen bir başka teoriye göre aşılar ve antiseptikler nedeniyle, günümüzde çocuklar geçmişte olduğu kadar mikroplara maruz kalmaz. Bu da bağışıklık sisteminin zararsız maddelere aşırı tepki vermesiyle sonuçlanır.

Otoimmün Hastalıkların Tedavisi

Uygulanan tedaviler otoimmün hastalıkları tedavi edemez, fakat aşırı aktif bağışıklık tepkisini kontrol edebilir ve iltihapları azaltabilir. Ağrı, şişme, yorgunluk ve deri döküntüleri gibi belirtileri hafifletmek için uygulanan tedaviler de mevcuttur. Özel bir diyet ve düzenli egzersiz ile hastaların kendilerini daha iyi hissetmesi sağlanır.

Kök Hücre ile Otoimmün Hastalıkların Tedavisi

Kök hücrelerin zarar görmüş organlara dokunduklarında bu hücrelere dönüşme özelliği vardır bu nedenle Otoimmün hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Aynı şekilde zarar görmüş kas ve sinirleri de tedavi eder. Bu şekilde hastalığın ilerlemesini yavaşlatır, tamamen durdurabilir veya gerilemesini sağlayabilir. Hastalık çok ilerlemiş ise birden fazla kez tedavi uygulanması gerekebilir. Tedavinin başarı oranı hastanın yaşı, hastalığın süresi ve hastanın var olan durumu ile doğru orantılıdır.

Bu tedavi Ukrayna, Kiev’de bulunan GenCell Kök Hücre Tedavi Merkezi’mizde yapılabilmektedir.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Otoimmün Hastalıklar en çok kimlerde görülür?

Otoimmün hastalıklar kadınlarda erkeklere göre 2’ye 1 oranında daha fazla görülmektedir. Bu, kadınların % 6,4’ünün ve erkeklerin % 2,7’sinin otoimmün bir hastalık ile teşhis edileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, otoimmünite ile doğurganlık çağındaki kadın arasında ilişki olduğu görülmektedir. Sıklıkla kadınlar, yaşları arasında teşhis edilirler. Bazı otoimmün rahatsızlıkların belirli etnik grupları veya aileleri etkileme olasılığı daha yüksektir. “Batı” beslenmesi olarak bilinen yağı yüksek, şekeri yüksek, yüksek oranda işlenmiş ve ısıl işlem görmüş gıdalarla beslenme şekli, bağışıklık tepkisi oluşturarak ve/veya bağırsaklarda zararlı bakterilerin ve mikropların artmasına neden olarak otoimmüniteye ve inflamasyona (iltihap) giden yolu açabilir.

Otoimmün Hastalıkların teşhisi hangi testlerle yapılır?

Otoimmün hastalıkların çoğu tek bir testle teşhis edilemez. Doktorlar teşhis için testlerle birlikte fizik muayene bulgularını kombine ederek teşhis koyarlar.

Antinükleer antikor testi (ANA) genellikle belirtilerin otoimmün bir hastalığa işaret ettiği durumlarda başvurulan ilk testtir. Pozitif test sonucu kişinin muhtemelen bu hastalıklardan birine sahip olduğu anlamına gelir, ancak tam olarak hangisine sahip olduğunu tespit edemez.

Diğer testler, bazı otoimmün hastalıklarda üretilen spesifik otoantikorların kanda bakılması şekilde yapılır. Ayrıca, bu hastalıkların vücutta ürettiği iltihabı tespit etmek için de testler yapılabilir.

Otoimmün Hastalıklarda Neler Yapılması Önerilir?

Bağırsak florasını düzeltmek ilk adım olmalıdır. Bağırsak bakterilerini dengelemek ve düzenlemek çok önemlidir. Ayrıca hastada ağır metal birikimini saptamak ve düzeltmek gerekir. Tetkik için büyük merkezlerde haftanın sadece birkaç gününde yapılan ağır metal düzeyleri bakılabilir. Kronik stresi azaltmak ve hastanın hayatına egzersizi eklemek de bu hastalıklarda çok önemlidir.

Otoimmün hastalıkların neredeyse tamamının bir şekilde beslenme ile bağlantılı olduğu bilinmektedir, dolayısıyla otoimmün hastalık sürecini atlatmak için hastanın diyeti mutlaka düzenlenmelidir.

Fermente gıdaları tercih etmek, antioksidan açısından zengin ve canlı/taze besinler tüketmek, süt ürünlerini azaltmak, anti inflamatuar besinleri tüketmek, şeker içeren besinleri (meyve dahil) ve paketli hiçbir besini tüketmemek esastır.

Ayrıca alerjen ve immün sistemi uyarıcı özelliği olan soya ürünleri, alkol, baklagiller, tohum yağları (kanola, ayçiçek, mısır gibi), kuruyemişler (çok sınırlı olarak tüketilebilir) ve glüten içeren besinlerden kaçınılması önerilir.

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR:

  • Parekkadan B, Milwid JM: Mesenchymal stem cells as therapeutics. Annu Rev Biomed Eng ,
  • García-Gómez I, Elvira G, Zapata AG, Lamana ML, Ramírez M, Castro JG, Arranz MG, Vicente A, Bueren J, García-Olmo D: Mesenchymal stem cells: biological properties and clinical applications. Expert Opin Biol Ther ,
  • Ra JC, Shin IS, Kim SH, Kang SK, Kang BC, Lee HY, Kim YJ, Jo JY, Yoon EJ, Choi HJ, Kwon E: Safety of intravenous infusion of human adipose tissue- derived mesenchymal stem cells in animals and humans. Stem Cells Dev , 20(8)
  • Jo JY, Kang SK, Choi IS, Ra JC: Comparison of neural cell differentiation of human adipose mesenchymal stem cells derived from young and old ages. Devel Reprod ,
  • Pittenger MF, Mackay AM, Beck SC, Jaiswal RK, Douglas R, Mosca JD, Moorman MA, Simonetti DW, Craig S, Marshak DR: Multilineage potential of adult human mesenchymal stem cells. Science ,
  • Jiang Y, Jahagirdar BN, Reinhardt RL, Schwartz RE, Keene CD, Ortiz- Gonzalez XR, Reyes M, Lenvik T, Lund T, Blackstad M, Du J, Aldrich S, Lisberg A, Low WC, Largaespada DA, Verfaillie CM: Pluripotency of mesenchymal stem cells derived from adult marrow. Nature ,
  • Lee OK, Kuo TK, Chen WM, Lee KD, Hsieh SL, Chen TH: Isolation of multipotent mesenchymal stem cells from umbilical cord blood. Blood ,
  • Nauta AJ, Fibbe WE: Immunomodulatory properties of mesenchymal stromal cells. Blood ,
  • Yañez R, Lamana ML, García-Castro J, Colmenero I, Ramírez M, Bueren JA: Adipose tissue-derived mesenchymal stem cells have in vivo immunosuppressive properties applicable for the control of the graft- versus-host disease. Stem Cells ,
  • Zappia E, Casazza S, Pedemonte E, Benvenuto F, Bonanni I, Gerdoni E, Giunti D, Ceravolo A, Cazzanti F, Frassoni F, Mancardi G, Uccelli A: Mesenchymal stem cells ameliorate experimental autoimmune encephalomyelitis inducing T-cell anergy. Blood ,

Detaylı Bilgi Al

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir