beşir fuat ölüm şiiri / Beşir Fuad Şiiri - Ahmet Oktay

Beşir Fuat Ölüm Şiiri

beşir fuat ölüm şiiri

Osmanlı Tarihindeki İlk Ve Tek Deneysel İntihar: Beşir Fuad Efendi&#;den Ölümün Tarifi

Ölümün kanla yaz&#;lm&#;&#; "gerçek" tarifi

Ad&#;n&#; hiç duydunuz mu bilmiyorum ama Be&#;ir Fuad Bey gerek hayat&#; gerek fikirleri gerekse ölüm &#;ekli yani intihar&#; ile tarihimizin en ilginç ki&#;iliklerinden biriydi.

Gürcü as&#;ll&#; bir ailenin evlad&#; olarak y&#;l&#;nda dünyaya geldi. e&#;itim y&#;llar&#;nda ba&#;ar&#;l&#; bir ö&#;rencilik geçiren Fuad Frans&#;zcaya neredeyse ana dili kadar hakimdi. y&#;l&#;nda, e&#;itim hayat&#; bittikten sonra 3 y&#;l boyunca Sultan Abdülaziz'in yaverli&#;ini yapan Fuad, y&#;l&#;nda Osmanl&#;-S&#;rp Sava&#;&#; için gönüllü olarak orduya kat&#;ld&#;.

Bir süre orduda görev ald&#;ktan sonra Girit'te birkaç y&#;l kald&#;. Çok iyi bildi&#;i Frans&#;zcan&#;n yan&#;na &#;ngilizce ve Almancay&#; ekledi.

y&#;l&#;nda ise kendini çok merakl&#; oldu&#;u yaz&#; ve yay&#;n hayat&#;na verdi. Gazetelerde bilimsel, felsefî ve askeri yaz&#;lar, tiyatro de&#;erlendirme yaz&#;lar&#;, dil ö&#;renimi hakk&#;nda yaz&#;lar, çeviri kitaplar yay&#;mlad&#;. Üç y&#;ll&#;k çal&#;&#;mas&#; sonunda 16 kitap makale yay&#;mlayan Be&#;ir Fuad, Osmanl&#; ayd&#;nlar&#;na Emile Zola, Alphonse Daudet, Charles Dickens, Flaubert, Auguste Comte, Karl Georg Büchner, Herbert Spencer, Jean le Rond d'Alembert, Julien Offray de La Mettrie, Diderot, Claude Bernard, Gabriel Tarde gibi Bat&#;l&#; dü&#;ünür ve yazarlar&#; kitaplar&#; ve yaz&#;lar&#;yla tan&#;tt&#;.

Bu kadar "dolu" bir adam olmas&#;na ra&#;men onu konu edinmemizin a&#;z&#;n&#;z&#; aç&#;k b&#;rakacak bamba&#;ka bir sebebi var

Fuad'&#;n en önemli özelli&#;i tarihimizin ilk materyalist fikir adam&#; olarak kitaplara geçmesi &#;üphesiz.

&#;öyle ki; dönemin romantizm ak&#;m&#;ndan etkilenmi&#; birçok ünlü simas&#;n&#;n aksine *f**elsefeye olan e&#;ilimi, pozitivist bak&#;&#; aç&#;s&#; ve maddeci tavr&#;* yüzünden Nam&#;k Kemal, Menemenlizade Tahir gibi dönemin önde gelen isimleri ile birçok kez polemi&#;e girmi&#;, onlar&#;n tutumlar&#;n&#; ele&#;tirmi&#;ti

Onu ölüme götüren yol ise y&#;l&#;nda, 1,5 ya&#;&#;ndaki o&#;lunu k&#;z&#;lc&#;k hastal&#;&#;&#;ndan kaybetmesi ile ba&#;lam&#;&#;t&#;. O&#;lundan 1 sene sonra annesi de paranoya sebebi ile hayat&#;n&#; kaybedince Fuad iyice y&#;k&#;ld&#; ve dünya tarihindeki kan donduran fakat en ilginç intiharlardan birini gerçekle&#;tirdi.

Bileklerini kesip akan kan ile ölümü yazd&#;

O&#;lu ve annesini kaybettikten 1 sene sonra maddi olarak da zor duruma dü&#;en Fuad kafas&#;nda uzun süredir planlad&#;&#;&#; intihar&#; için nihai karar&#; verdi.

5 &#;ubat 'de, Ca&#;aolo&#;lu Yoku&#;u'nun hemen yan&#;ndaki evde bileklerini kesti ve ölümü beklemeye ba&#;lad&#;. Akl&#;ndaki fikir aç&#;kt&#;; ölümün nas&#;l geldi&#;ini, ne hissettirdi&#;ini kaleme almak. Hem de bizzat tecrübe ederek

Ölümün bilimsel gözlemini k&#;sa bir tasvirle (ve kimi kaynaklara göre kendi kan&#; ile) kaleme alan Fuad hayat&#;na son verdikten sonra yazd&#;&#;&#; metin Ahmet Mithat Efendi'nin Be&#;ir Fuad isimli eserinde yay&#;nland&#;.

&#;&#;te o tasvirden, tüyler ürperten k&#;sa bir bölüm

&#;ntihar fikrini ilk olarak k&#;sa bir mektupla en yak&#;n arkada&#;&#; Ahmet Mithat Efendi'ye söyleyen Fuad mektupta yapacaklar&#;n&#; aç&#;k bir dil ile anlatm&#;&#;t&#;;

"&#;&#;ntihar&#;m&#; fenne tatbik edece&#;im; &#;iryanlardan birinin geçti&#;i mahalde cildin alt&#;na klorit kokain &#;&#;r&#;nga edip buran&#;n hissini ibtal ettikten sonra oras&#;n&#; yar&#;p &#;iryan&#; keserek seyelan-&#; dem tevlidiyle terk-i hayat edece&#;im.

Kan akmakta iken her zaman &#;iryan&#; s&#;k&#;ca tutarak vesair tedbire müracaat ederek
muhafaza-i hayat mümkün oldu&#;u halde azmimden nükul etmeyece&#;im!"

&#;airler söz ile pek çok kahramanl&#;k satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin de&#;ilim. Çünkü &#;u intihar, beyne bir tabanca s&#;kmak, kendini asmak veya suya at&#;lmak gibi de&#;ildir. Onlara bir kere te&#;ebbüs edilince, onu menetmek ihtiyar&#; elden gider."

Ahmet Mithat Efendi'nin eserinde, Fuad'&#;n son anlar&#;nda yazd&#;&#;&#; ÖLÜM tasviri ise &#;öyleydi;

"Ameliyat&#;m&#; icra ettim, hiçbir a&#;r&#; duymad&#;m. Kan akt&#;kça biraz s&#;zl&#;yor. Kan&#;m akarken bald&#;z&#;m a&#;a&#;&#;ya indi. Yaz&#; yaz&#;yorum, kap&#;y&#; kapad&#;m diyerek geriye savd&#;m. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatl&#; ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aks&#;n diye hiddetle kolumu kald&#;rd&#;m. Bayg&#;nl&#;k gelmeye ba&#;lad&#;."

Fuad intihar ettikten sonra ülkede intihar salg&#;n&#; ba&#;l&#;yor

Bu materyalist fikir adam&#;n&#;n intihar&#; sonras&#;nda da gizemli ve garip bir intihar salg&#;n&#; ba&#;lad&#; &#;stanbul'da.

Hatta o kadar çok intihar oldu ki, di&#;er insanlar bu psikolojik salg&#;ndan etkilenmesin diye gazetelere intihar haberi yapmak yasakland&#;.

Be&#;ir Fuad cesedini kadavra olarak t&#;bbiye'ye ba&#;&#;&#;lad&#; lakin bu iste&#;i yerine getirilmedi. Cenazesi Eyüp Mezarl&#;&#;&#;na gömüldü fakat bir süre sonra mezar&#; kayboldu

ANASAYFAYA DÖNMEK &#;Ç&#;N TIKLAYINIZ

Beşir Fuat kendini niçin öldürdü?

“…ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman” dizesinde İsmet Özel, “eylül günü” yerine “şubat günü” deseydi, “Amentü” şiirine kesinlikle Beşir Fuad’ın intiharını anlatarak başlamış derdim size. Şöyle başlıyor büyük şairin ünü kadar yaygın “Amentü”sü:

“İnsan

eşref-i mahlûkattır, derdi babam

bu sözün sözler içinde bir yeri vardı

ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman

bu söz asıl anlamını kavradı

geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından

geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı

kararmış rakamların yarıklarından sızarak

bu söz yüreğime kadar alçaldı

damar kesildi, kandır akacak

ama kan kesilince damardan sıcak

sımsıcak kelimeler boşandı”

*

Şimdi başka bir şiire gidelim. Enis Batur, yılında yazdığı “Yanlış Mesel” şiirinin girişinde tırnak içinde “Mezardan bir seda” cümlesinin yanında bir dipnot işareti koymuş ve o dipnotta Beşir Fuad’ın ölüm anında hissettiklerini nakletmiş.

Şiir şöyle:

“Bir zaman da böyle geçsin, pusula

durmadan dönüp dursun: Şimdi

neredeyim? Yüksek Düş'ün içinde,

sarsıntı, soğuk ter, gırtlağımda

bir güz mührü, neredeyim ki azalıyorum

gecede, yükseliyor simsiyah kanım.

Bir zaman da böyle geçti, pusula

durmadan döndü ve durmadan durdu:

Şimdi buradayım: Kâğıtla kalem

arasında titrek, kararsız, bir sınır

varsa beni benden ayıracak, tam da

kanın mürekkebe dönüp kuruduğu

yerdeyim.

-Beşir Fuad, yanlış kardeşim benim.”

*

Şimdi de başka bir şaire, Ahmet Oktay’a gidelim, onun ’de yayınlanan “Yol Üstündeki Semender” kitabındaki “Beşir Fuad” şiirine…

Ahmet Oktay, şiirini “Enis Batur’a” ithaf etmiş, o şiir de şöyle:

“Gün doldu: Kendime bir aksisedayım.

Ürktüm hep hayalâttan. Aklım

bana açıkla: Yırtılan

zaman mı gülün yaprağı mı? Elinde

buruşturuyordu validem. Kapatılmış

ve leylî bakışlı mecnune. Ömrüm

şimdiden “bir devr-i hüzün”

ve kapkara matem: Diz dizeyim

dalgın hayaletinle. Ufku

sen misin seyreyleyen

Darüşşifa’nın o tozlu

penceresinden, ben mi? Vehimler

ve cinnet korkusu

bana mirasın. Ölü oğul da

küçük, çıplak ayaklarıyla

geziniyor sofada, çatının

içindeki rüzgâr gibi.

Ey hafıza! Kanıyor

Ne varsa süzdüğün. Siyah zambak:

Koridorlarında usulca açan

o Civzit mektebinin. “Gecede

yazmayı mutad edindim”

daha o zamandan. Sırdır

çünkü yazı: Candan doğar

ve âyân ettikten sonrasır olur.

Nemsin benim

öteki zamanlardaki çocuk? Bir hasım

gibi mi büyüttüm seni kalbimde?

sözüm sana yine de: Kimi gerçek

daha derin düşten. Düşler de

geleceğe gönderir ve Yitik söz

dirilir okurun dilinde. Yaşamım! Doğrusun

yanlış olduğun kadar. Bir diken

gibisin içimde.

Ah! Gülün yok.

Doğ karanlığın devasa

rahminden deokurum hisset beni:

İntiharımı da fenne tatbik edeceğim:

Şiryanlardan birinin geçtiği mahalde

cildin altına klorit kokain şırınga

edip buranın hissini iptal ettikten

sonra orasını yarıp şiryanı keserek

seyelân-i dem tevlidiyle terk-i hayatedeceğim”

Zevcem! Kim kimin uçurumu?

Her ağuş, ne yapsak

bir serzeniş aslında. Metresim!

Kucaklaştık ama daha bir kez

buluşamadık. Tecilin

dolmasını bekledim ben.

Suret-i Varaka“

Ameliyatımı icra ettim. Hiç

bir ağrı duymadım. Kan aksın

diye hiddeyle kolumu kaldırdım.”

ki “kağıt dahi kanla mülemma”

(….)

Beşir Fuad! Kardeşim benim.”

*

Buraya kadar; insanlık tarihinde hiç kimsenin denemediği bir metotla 35 yaşında intihar eden genç bir adamın intiharının üç şairin şiiri üzerinden okudunuz. Ama bilirsiniz şiir her şeyi açıklamaz, kapalıdır, neyin ne olduğunu düzyazı gibi anlatmıyor bize şiir.

Ben de bu yazıda şairlerin şiirleştirdikleri intiharın hikayesini yazacağım.

*

Beşir Fuad, çok önemsediği dostu Ahmet Mithat Efendi’ye, intiharından iki sene evvel, ’te şu mektubu yazar:

“İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim. Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!

Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider.”

Ahmet Mithat Efendi bu mektubu “ihbar” kabul etti mi, ona engel olmak için bir şeyler yaptı mı bilinmiyor, ama vakti geldiğinde tıpkı mektubunda yazdığı gibi kıydı canına Beşir Fuad…

*

5 Şubat Cumartesi gününü Pazar’a bağlayan gece İstanbul’a kar yağıyordu, hava soğuktu.

Beşir Fuad’ın “ölüm ayini” işte o karlı, soğuk gecede başlar.

Cuma gününü şen şakrak geçirmişti. Bir tanıdığından bir lira borç almış, Beyoğlu’na çıkmış, sonra evinin bulunduğu Cağaloğlu’na dönmüş, yazılar yazdığı “Tercüman-ı Hakikat” gazetesine uğramış, bulduğu dostlarla yarenlik etmiş, gülüp eğlenmiş, Cumartesi günü ise akşama kadar yatağında geçirmiş, akşama doğru bir mektup yazmış, Ahmet Mithat Efendi’nin bir adamını çağırmış, yazdığı mektubu ona vermiş, adam acelesi varsa evine götüreyim demiş, o da mektubun acelesinin olmadığını, yarın ona teslim etmesini söylemiş, akşam yemeği vakti odasından çıkmış, ev ahalisine hiçbir şey hissettirmemiş, onlarla birlikte yemek yemiş, herkese güler yüz göstermiş, uyku zamanı gelince o da çalışma odası olan kitaplığına gitmişti. Bunu hemen hemen her gece yaptığı için ev ahalisi hiçbir şeyden kuşkulanmamıştı.

*

Tamam da kimdi bu Beşir Fuad? Neden canına kıymaya kalkışıyordu?

Niye şairlerin “kardeşi” oluyordu?

*

Beşir Fuad bir edebiyatçı olarak kabul edilmiyor ama memleketimizde edebiyat eleştirisinin öncüsü sayılıyor. Kendi nesli içinde tek örnektir; üç dili Fransızcayı, İngilizceyi ve Almancayı anadili gibi biliyor. Edebiyatta hayalciliğe karşıdır, memleketin ilk realistidir. Batı’yı yüzeysel ve subjektif olarak değil, kaynaklardan okuyarak, bilinçle kavramaya çalışmıştır.

Oldukça kısa süren hayatında çeşitli konularda ’den fazla eser vermiş, müspet ilimlere, dil konularına, askerliğe, felsefeye ve edebiyata dair kitap ve makalelerinde hissilikten, hayalcilikten kaçınmış, buna karşın akılcı, materyalist ve pozitivist bir dünya görüşüne yaslanmıştır. Osmanlı aydınlarına Zola, Daudet, Dickens, Flaubert, Comte, Büchner, Spencer, D’Alembert, De la Mettrie, Chambers, Diderot, Claude Bernard, Ribaut, Tarde gibi Batılı düşünür ve edipleri ilk defa tanıtan odur. Bu listenin edebiyatçıları realist, yani gerçekçi; filozof ve mütefekkirleri de pozitivist, materyalist ve ansiklopedisttir. Bu bakımdan Beşir Fuad, yine memleketimizde realizm, pozitivizm ve materyalizmin öncüsü olarak kabul ediliyor; Dr. Abdullah Cevdet ve Baha Tevfik onun gerçek izleyicileridir.

Hiçbir tartışmada sinirlenmez, müthiş bir münazaracıdır. Hep belgeyle konuşur. Afra tafra, boş böbürlenme ondan uzaktır.

El atmadığı alan yoktur. Fizikten gökbilimine, tıptan fizyolojiye kadar her alanda eserleri var. Öğrendiği her şeyi derinlemesine öğrenmiş. Zaman zaman edebiyat tarlasına da dalar ama orada fazla oyalanmaz. Sadece şiir üzerine birazcık fazla konuşur. Şiirde yapay imgelere karşıdır. “Bunlar Batılı şairlerin uydurmasıdır” der, ona göre imge anlamsız olabilir ama “gerçek dışı” olamaz. Romanda da aynı fikirdedir. Natüralizmin şahı Balzac’ı Osmanlı aydınlarına ilk tanıtan odur.

Türk edebiyatının ilk denemecisidir, ilk materyalisttir, ilk biyograficidir, ilk eleştirmendir.

(Victor Hugo” kitabı Türk edebiyatının ilk eleştirel biyografisidir),

’de İstanbul’da doğmuş, Fatih Rüştiyesini bitirmiş, Suriye’de görev yapan babasının yanında kalmış, Halep’te Cizvit mektebine devam etmiş, burada çok iyi Fransızca öğrenmiş, ’te Harbiye’den mezun olmuş, kolağası (binbaşı) rütbesindeyken, bütün vaktini ilmi çalışmalara vermek için askerlikten ayrılmış, üç yıla hiçbir insanın sığdıramayacağı kadar eser sığdırarak ’de canına kıymıştır.

*

Ölümünden önce yazdığı mektuplara göre onu annesinin hastalığı intihara sürükler. Annesini götürdüğü doktor “aklında bozukluk” teşhisini koyar kadına ve oğlunu, “Bu gibiler kimi zaman kendi canlarına kıyarlar, ya da başkalarını boğmaya kalkarlar, kimi zaman da mangal devirip yangın çıkarırlar,” diye uyarır.

O günden itibaren Beşir Fuad’ın beynini bir kurt kemirmeye başlar, “Ya annesi evde yalnız kaldığında kendini öldürürse?”

Bütün hayatı altüst olur. Annesinin tek çocuğudur, böyle bir şey olursa herkes miras ona kalsın diye onun yaptığını sanabilir. Sonunda annesini tımarhaneye kapatır. Kadının bu hali onda hal bırakmaz. Deliliğin irsi bir hastalık olduğuna inandığı için de gözüne uyku girmez, kendisi de her an delirebilir.

Annesini götürdüğü doktora görünür; doktor beynine sülük yapıştırmayı önerir, “Hiçbir şeye kafanı takma eğlenmene bak,” der sonra. Doktorun dediğini yapar, kafasına sülük diker ve kendini aleme atar. Kadından kadına koşar. Vur patlasın, çal oynasın bir hayata dalar! Bir süre sonra birlikte olduğu fahişelerden birisini “kurtarmaya” karar verir. Sonra Célile adında bir Fransız kadını metres tutar, bir süre sonra onu da Fransa’ya gönderir. Célile ona Fransa’dan bir mektup yazar, “karnımda çocuğun var!” Derhal onu İstanbul’a geri çağırır, Kuzguncuk’ta ev tutar ona.

Cağaloğlu’ndaki Nallı Mescit Mahallesi’ndeki evinde ise huzursuzluk evden taşıyor, karısı neden her gece eve gelmediğini sorar, Kuzguncuk’a gitmediği zamanlarda da Célile başının etini yer. Bu arada bir buçuk yaşındaki Namık Kemal adını verdiği oğlu kızılcık hastalığına yenik düşer. (Oğluna Namık Kemal adını vermesi boşuna değildir. Ona göre her yazı yazan, meramını çat pat yazıyla anlatan yazar değildir. O sırada bu payeyi hak edenlerin sayısı sınırlıdır. Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Cevdet Paşa, Mualim Naci’ye aynı ayarda bir iki kişi daha ekleyin, ancak o kadar yazar vardır bu memlekette.)

Parası gittikçe azalmaktadır. Hayatındaki kadınları yüzüstü bırakmayı önce göze alamaz, sonra “bu şekilde nereye kadar gidersem gideyim, olmasa canıma kıyarım” fikrine kapılır.

yılında intihar edeceğini bir mektupla Ahmet Mithat Efendi’ye bildirdiğinde, intihar günü de kafasında nettir. Ancak şiir konusunda laftan anlamayan birilerine cevap yetiştirmesi lazım geldiğinden, ölüm gününden iki hafta sapar.

*

Sonunda o soğuk Cumartesi gecesi kararını uygulamaya başlar.

Kitaplıktaki sehpanın üzerine canına kıyarken kullanacağı kokaini, şırıngayı ve usturayı özenle yerleştirir. Yanına da kağıt ve kalem koyar.

Bir deney yapar gibi işe başlar. Ölüm ayininin her anını, saniye saniye tutanağa geçirecek. Bir insanın ölürken neler hissettiği şimdiye kadar saptanmış bir şey değil. Bunu o yapacak. Böylece belki ölümün anahtarını da bulmuş olacak. O yüzden ölmelidir.

Şimdi sıra iki sene önce Ahmet Mithat Efendi’ye yazdığı mektuptaki adımları takip etmeye gelmiştir.

İki bileğine ve boyun damarlarına kokain şırınga eder. Bedeni yavaş yavaş gevşerken bilek damarlarını keser. Kan akmaya başlayınca kalemi eline alır -ki bazıları mürekkep yerine kanını kullandığını söylerler- ilk satırı yazar. İsmet Özel’in deyimiyle, “damardan sıcak/sımsıcak kelimeler” boşanır. Amacı ölümü an be an kağıda geçirmektir. “Arzu ettim ki, bir insanın öldüğünü ve ölürken neler hissettiğini bildirmek suretiyle, insanlığa bir faydam dokunsun.”

Kelimeler kağıtta belirdikçe kan çoğalır. Yazıya kan karışır, o yazmaya devam eder:

“Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım.”

Tam burada merdivenlerden bir ayak sesi duyar. Biliyor, gelen baldızıdır, bir şey isteyip istemediğini soracak. İçerden seslenir ona:

“Yazı yazıyorum. Kapı o yüzden kapalı. Sen rahatına bak, bir şey istemiyorum.”

Baldız uzaklaşınca bu kez usturayı boynuna atar. Yazmaya devam eder:

“Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi.”

Yavaş yavaş baygınlık gelmeye başlar, yazmaya devam eder:

“Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım.”

Kan daha hızlı aksın diye kolunu havaya kaldırır ve en son şu cümleyi yazar:

“Baygınlık gelmeye başladı.”

Baygınlık anında yüksek sesle evin hizmetçisine seslenir. Hizmetçiyi, kan daha çabuk aksın diye kolunu havada tutması için çağırmıştır. Adam içeri girer, her yer kan… bağırır, bağırmasına evin ahalisi gelir.

Kadınlar tez elden, komşuları Doktor Miralay İzzetlu Nazif Bey’e haber verirler. Doktor çabucak yetişir, Beşir Fuat’ın ağzından en son şu cümle çıkar:

“Doktor uğraşma, beş dakikalık ömrüm kaldı.”

*

Beşir Fuad, Ahmet Mithat Efendi’ye yazdığı “vasiyet” mektubunda, o sırada kadavra bulmakta güçlük çeken tıbbiyeye bağışlamıştı cesedini, ancak bu dileği yerine getirilmez, naaşı Eyüp Mezarlığına defnedilir ancak mezarı daha sonra kaybolur.

İntiharından hemen sonra İstanbul’da bir intihar salgını başlar, bunun üzerine 11 Mart tarihinden itibaren, gazetelerin intihar haberi vermeleri Sultan Abdülhamit emriyle yasaklanır, bu yasak altı ay kadar sürer.

*

Dünya edebiyatından Stefan Zweig, Walter Benjamin, Virginia Woolf, Anne Sexton, Sylvia Plath, Vladamir Mayakovski, Sergey Yesenin, Cesare Pavese, Yukio Mişima, Gerard de Nerval, Jack London, Ernest Hemingway, Sâdık Hidâyet gibi birçok yazar ve şair intihar etmiştir. Bizde de Sadullah Paşa, Şakir Efendi, Nilgün Marmara, İlhami Çiçek, Sosyal Ekinci, Metin Kaçan gibi yazar ve şairler…

Ahmet Mithat’a yazdığı mektupta, “Bu fikri, yaz gelirse Kâğıthane’ye gideceğim gibi telakki ettim,” diyen Beşir Fuad’ın intiharı bunlardan hiç birisine benzemez.

O “bilimsel bir deney yapar” gibi yaptı bu işi.

*

Beşir Fuad; Enis Batur’un “yanlış kardeşi”, Ahmet Oktay’ın “kardeşi”ydi.

*

Yazının kaynakları:

Salah Birsel, Bir Zavallı Sarı At, Sel Yayıncılık

Orhan Okay, Beşir Fuad, İlk Türk Pozitivisti ve Natüralisti, Dergah Yayınları

Beşir Fuad Mektupları, Arba Yayıncılık

Beşir Fuad, Şiir ve Hakikat, YKY

kaynağı değiştir]

’de İstanbul’da dünyaya geldi. Gürcü asıllı bir aileye mensuptur.[1] Babası Maraş ve Adana mutasarrıflıklarında bulunmuş olan Hurşid Paşa, annesi Giresunlu Memiş Paşa 'nın kızı Habibe Hanım' dır.[1]

İstanbul Fatih Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra öğrenimine babasının görevli olduğu Suriye’de, Halep Cizvit Mektebi’nde devam etti. Bu okulda çok iyi derecede Fransızca öğrendi. ’de İstanbul Askeri İdadisi’ni, ’te Mekteb-i Harbiye'yi bitirdi. Üç yıl Sultan Abdülaziz'in yaverliğini yaptı. Osmanlı-Sırp Savaşı başlayınca gönüllü olarak savaşa katıldı. Ardından Osmanlı-Rus Savaşı ‘nda ve Girit isyanlarının bastırılmasında gönüllü görev aldı. Girit'te birkaç yıl kaldı. Bu süre içinde İngilizce ve Almanca öğrendi.[4]

İlk evliliğini çok genç yaşta iken halayığı ile yapan ve bu evlilikten Mehmet Cemil adında bir oğlu olan Beşir Fuad kısa bir süre sonra eşinden boşanarak saray doktoru Kadri Paşa’nın oğlu Salih Paşa’nın kızı Şaziye Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Namık Kemal ve Mehmed Selim adlı iki oğlu oldu.[5]

Beşir Fuad bilim ve felsefeye ilgi duyuyor; çok iyi derecede İngilizce, Almanca ve Fransızca bildiği için Batı’da gelişen fikir ve sanat akımlarını hızla ve yakından izleyebiliyordu.[6] yılında Mustafa Reşid’in çıkardığı Envâr-ı Zekâ dergisine çeviriler yaparak yazı hayatına başlayan Beşir Fuad, 'te askerliği bıraktı.

'ten itibaren kendisini tamamen yazı ve yayın hayatına verdi. Gazetelerde bilimsel, felsefî ve askeri yazılar, tiyatro değerlendirme yazıları, dil öğrenimi hakkında yazılar, çeviri kitaplar yayımladı. Üç yıllık çalışması sonunda 16 kitap makale yayımlayan Beşir Fuad, Osmanlı aydınlarına Emile Zola, Alphonse Daudet, Charles Dickens,Flaubert, Auguste Comte, Karl Georg Büchner, Herbert Spencer, Jean le Rond d'Alembert, Julien Offray de La Mettrie, Diderot, Claude Bernard, Gabriel Tarde gibi Batılı düşünür ve yazarları kitapları ve yazılarıyla tanıttı.

'te yazarlık ve gazeteciliğin yanı sıra dergiciliğe de başladı. Birkaç arkadaşıyla önce Hâver ardından Güneş dergisini çıkardı. Hâver dört sayı, fen ağırlıklı yazılar yayımlayan Güneş on iki sayı sonra kapandı. Bir buçuk ay kadar Ceride-i Havadis'in başyazılarını yazdı, Ceride-i Havadis kapatılınca Tercüman-ı Hakikat ve Saadet' gazetelerinde makaleler yayımladı.

Edebi alanda eser vermese de edebi tenkit alanında dikkate değer görüşler ortaya koyan Beşir Fuad, devrinde pek çok edebiyatçı ile ters düştü; dönemin Romantizm’den etkilenmiş yazarlarına karşı fen ve felsefenin ve maddenin gücünü ve önemini savundu. Sanat ve felsefeyle ilgili düşüncelerini en açık şekilde Muallim Naci ile mektuplaşmalarını içeren “İntikad” adlı eserinde ortaya koydu.[7]Menemenlizade Mehmet Tahir ve Namık Kemal ile şiddetli polemiğe varan tartışmalara girişti.

’te Victor Hugo’nun ölümü üzerine onun hakkında bir küçük eser kaleme aldı. Bu eser, Türk edebiyat tarihinde yazılmış ilk tenkitli monografi sayılır.[1]Voltaire hakkında kaleme aldığı diğer bir monografisinde pozitivizmi savundu. Bu kitapları “Hakikatçiler-Hayalciler” tartışmasını başlattı.[4]

Oğlu Namık Kemal’i bir buçuk yaşında iken ’te kızılcık hastalığından kaybeden Beşir Fuad, bu kaybın etkisini üstünden atamadı.[5] Mart ’da annesinin paranoyaya kapılıp ölmesinin üzerine hastalığın genetik olduğu endişesiyle delirme korkusuna kapıldı. Gece hayatına ve metreslerine yöneldi. Fransız metresinden Feride adlı bir kız çocuk sahibi oldu.[8] Eşi ve metresi arasında kalmanın sıkıntısını yaşadı. Tüm bu sıkıntılarının yanı sıra babasından kalan mirası tüketerek geçim sıkıntısına düştü ve kendini öldürmeyi planladı. 5 Şubat ’de Cağaoloğlu Yokuşu 12 numaralı evde bileklerini keserek intihar etti. Cenazesi Eyüp Mezarlığı’na defnedildi ancak mezarı daha sonra kaybolmuştur.

İntiharı[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası