MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN
Gündem
Telefondan yazdm yazm yanlş olma ihtimali çok yüksek varsa uyarn. Uzuuun bir bölüm oldu. Güzel yorumlarnz bekliyorum
Çoğu any unutmaya gücü yetmediğinden onlar zihninde bulunan korkunç zindanlara hapsetmişti genç adam. Çocukluğunu, ölen küçük kz kardeşinin son görüntüsünü, babasn, annesinin çaresizliğini Hepsi daha dün gibi dönüp dolaşyor, içinden çkamayacağ kadar derin bir balçğn ortasnda çrpnmasna sebep oluyordu. Öfkesini yenmiş, intikam yeminini yutmuştu. Yaşadğ onca şeyi bir kalemde silmeye de hazrd ama içini yiyip bitiren pişmanlktan kurtulamyordu. Ne zaman vazgeçmeye yeltense boğazna yapşan keşkeler soluğunu kesiyor, kendisini sonu gelmeyen bir döngünün en başnda buluyordu. Tekrar, tekrar ve her seferinde biraz daha ypranmş halde. Yirmi bir yldr bununla yaşamaya o kadar alşmşt ki karş koymaya bile çalşmyordu.
Dokuz yaşndayd ölümün acmasz yüzüyle karş karşya kaldğnda. Üç aylk kz kardeşi annesinin kucağnda tedavisi olan bir hastalğn pençesinde ağlaya ağlaya can verdiğinde yaşn sadece iki eliyle gösterebileceği kadar büyüktü. Koşa koşa kahvehanede oturan babasnn yanna haber vermeye gittiği zaman oyunu bozduğu için atlan tokatn izi hala sağ yanağnda tüm acmaszlğyla duruyordu. Yaş ufakt ama ağabeydi. Eve gelene kadar yalvarmşt herkese. Sadece bir doktorun görmesi yeterdi. Ağlayarak kapsn çalmadğ kimse kalmamşt ama babas öyle iğrenç bir adamd ki kimse yardm etmeye cesaret edememişti. Öyle ya biri yardm etmişti de ne olmuştu? Adam karsna göz koyduğunu söyleyerek dövmemiş miydi?
Elleri boş ne yapacağn bilmeden minik çrpnşlarn yok oluşunu izlemek hayatnda görüp görebileceği en korkunç görüntüydü. Diğer kardeşleri ağabeylerinin arkasna saklanmş, onun gücü bunu durdurmaya yetebilecekmiş gibi çelimsiz bedenine sğnmşlard. şin tuhaf ölmek üzere olan bebek göz yaşlaryla kzarmş gözlerini kapatmadan hemen önce küçük ellerini ona doğru uzatmş, ağabeyini yanna çağrmak için son defa açp kapatmş, ardndan da tüm çektiği aclardan kurtularak melek olmuştu. Zordu. Görmek zordu. Duymak zordu. Ama evin büyüğü olarak buna göz yummak daha zordu. Kurtulamamşt işte. Başn yastğa ne zaman koysa aklna geliyordu açlktan hasta olan bebeğin son bakş. lk defa kendinden o zaman utanmamşt. Okula giderken giymek zorunda olduğu yrtk ayakkablarndan, küçük gelen eski önlükten, kirlenmiş yakalktan, tarlada çalştğ için su toplamş ellerinden çok utanmşt. Elleri kirli olduğu için tüm snfn önünde dayak yediğinde, cebinde beş kuruş olmadğ için kimseyle arkadaşlk edemediğinde utançtan ölmek istemişti ama hiçbirinde öfkenin keskin karanlğ içine bu denli yğlmamşt. Kzarmş yanağ, arkasna saklanan beş kardeşi, annesinin kucağndaki ölü bebeğe bakarken içine dolan ağrlğ hissetmişti. Bebekti bebek! Ölmek için çok erkendi. nsanlarn acmaszlğyla yüzleşmek için daha çok küçüktü. Gücü yetmezdi savaşmaya, yetmemişti. Hiçbir vicdan szlatamamşt bir haftadr kesilmeyen ac çğlklar. Bir bebek annesinin kollarnda ağlaya ağlaya ölmüştü de insan yerine koyulmamşt. Bir mezar da olmamşt mesela. Evlerinin arka bahçesindeki gül ağacnn altna kendi elleriyle gömmüştü Fadik hanm kzn. Azer o gül ağacnn olduğu bahçeye bir daha hiç çkamamşt çünkü yüzü olmamşt. Abi olarak yaşarken koruyamadğ kardeşinin ölüsüne dua etse ne faydas olacakt?
Ellerini şakaklarna bastrarak gözlerini açtğnda hava hala karanlkt, açk olan gece lambalar sayesinde etraf görebiliyordu. Derin bir nefes alarak yannda uyuyan kadna döndü. Başn adamn göğsüne koymuş öylece uyuyordu Karaca. Bedeni yatakta küçücük kalmşt. Sağ koluyla bebeğini sarmş, sol eliyle de Azer'in tişörtünü kavramşt gitmesin diye. Kendi içlerinde birkaç saatliğine bile olsa minik bir aile gibiydiler. Dertleri, skntlar, olmazlar odann kapsnn dşnda brakmşlard.
Azer yavaşça, uyandrmaktan korkarak, Karaca'nn yatağa dağlmş uzun dalgal saçlarn düzeltti. Porselen bir bebek gibiydi. Vitrinde duran, kimsenin dokunmaya kyamadğ krlgan bebekler gibiydi. Yakşmyordu yanna. Sokakta biri görse muhtemelen bu denli güzel bir genç kadnn Azer gibi ipe sapa gelmez bir adamla ne işi olduğunu düşünürdü. Zaten yaptklar hata olmasa Karaca ile yan yana gelme ihtimalleri bile olamazd ya. Tamam, Azer zengin bir adamd ama çoğu anlamda kadnn gerisindeydi. Eğitim olarak, yetişme şekli, gördükleri
Başn eğerek alnna küçük bir öpücük brakt. Hayatnda ilk defa kalbinin bu denli hzl attğn hissediyordu. Huzur vermeyen düşünceleri bile köşelerine çekilmiş, geriye sadece kalbini döven tanmadğ duygu kalmşt. Azer çok kadn sevmişti. Annesini, kardeşlerini, inkar etse bile Gülse'yi, arkadaşlğ için Şeyda'y.. Ama bedeni hiç böyle yanmamş, yüreği hiç böyle yumuşamamşt. Elinden gelse Karaca'y kalbine sokacak ve asla çkarmayacakt. Farklyd o. Nasl davranmas gerektiğini hesaplamadan içinden geldiği gibi davranyordu. Hatta adam dövmeye bile çalşmşt çelimsiz kollaryla. Karaca'nn attğ yumruklar aklna gelince gülerek kadnn elini kavrad ve avucunun içini öptü.
Hiç içinden gelmiyordu brakp gitmek. Mümkünü yoktu, olsa, geriye kalan tüm ömrünü bu küçük kadnn kollarnda geçirecekti. Farklyd işte. Barda o gece göz göze geldikleri an bile biliyordu bunu. Yollarmz kesişmeyecek, derken bile ayn yolu yürüyeceklerini hissetmişti. Çünkü insan kalbine eş olan tanrd. Azer'in hayat boyunca aradğ huzurdu genç kadn. Yaşamadğ çocukluğuydu. Bir gülüyordu adamn içinde koca bir bahçe yeşermeye başlyordu ucu bucağ olmayan. Üzülse Adana'ya yaz günü karlar yağyordu. Kabullenmişti onu sevdiğini. Kalbi boyun eğmişti.
Kokusunu içine çekti son defa. Bir süre uyurken yüzüne yerleşen sakin ifadeyi izledi. Uzun kirpiklerini, kalemle çizilmiş gibi duran kaşlarn, burnunu, yanaklarn, dudaklarn En çok dudaklarn Öpse yaşayacak, öpse her şeyi bir an unutacak, öpse kopup gidecek ama sonra Ayrlamayacak. Hayatn büyük bir felaketle getirdiği küçük ailesini brakp gitmeye gücü yetmeyecek. Skntyla iç çekmeden hemen önce parmaklar arasnda duran dalgal saçlar okşamş, bakşlarn annesinin karnnda her şeyden bir haber olan kzna çevirmişti.
Güneş, ömrümün şğ, aydnlk kalan son yanm, sol yanm, minik kzm.
Duyuyordu. Küçüktü ama babasyla aralarnda kimsenin anlayamayacağ bir bağ vard. Onu öğrendiği ilk gün kendini Karaca'nn evinin önünde bulmasna sebep olan da bu bağd işte. Canndan bir parçay hiç tanmadğ bir kadnn bedeninde braktğn hissetmişti. Şimdi yine bir odadaydlar, yine yannda Karaca vard ama bu sefer giderken akln, kalbini burada brakacakt.
Doğrularak yataktan kalkt. Hala açk olan balkondan vuran lk hava uykusunu tamamen açmşt neyseki. Sigarasn içti. Uyuyan kadn izledi. Gitmek zorunda olduğunu biliyor, bunu geciktirmek için ufak tefek nedenler bulmaya uğraşyordu. Nihayet bu nedenlerin hepsini tükettiğinde kyafetini değiştirdi, aldğ kyafetleri küçük koltuğa brakt. Tamamen hazr olunca yorgun bakşlar Karaca'ya kadna kayd. Brakmak istemiyordu. Yatağa yaklaşarak yapmaktan çekindiği halde eğilip Karaca'nn dudaklarn öptü. Öpmek saylmazd. Dudaklar bir birine değmişti sadece. Oysa bu ufack dokunuşun bile Azer'in üzerinde braktğ etki çok büyük olmuştu.
"Yaktn beni Karaca. Söndürmeye ne senin ne de benim gücüm yetmez artk."
Karaca derin bir nefes alarak bedenini geniş yatakta sağ tarafna doğru çevirip gelen huzursuz edici sesin kesilmesini beklemeye başlad ancak her saniye daha da yakndan duyuyordu. Nihayet tamamen kendine geldiğinde bir eliyle gözlerini silerek oflad.
"Azer kap çalyor baksana."
Uyumak istiyordu. Bedeni o kadar çok yorulmuştu ki birisi tutup tekme tokat dövse kemikleri ancak kendine gelirdi. Saatler süren yolculuk tüm dengesini alt üst etmişti işte. Birde kesilmeyen kap sesi vard. Öfkeyle doğrulup yan tarafa dönünce karşlaştğ şey Azer'in geride braktğ büyük boşluk oldu. Birkaç saniye bekledi yatakta. Sonra kalkp balkona ve banyoya bakt ama adam yoktu. Belkide dşar çkmş, sonrada kapda kalmşt. Hzla hala çalmakta olan kapya varp açt. Kendisini uyandrdğ için iyi bir azar yiyecekti Azer. Diline kadar gelen kelimeleri karşsnda gördüğü kişiler üzerine doğru atlaynca yutmak zorunda kalmşt.
"Karaca'm."
"Kara kuzum benim."
Şaşknlkla kalakalmasa her ikisinide uzaklaştracakt ama beklemediği anda iki yanndan sarlmşt. Neyseki imdadna Murat yetişti ve Elzem'i belinden yakalayarak genç kadndan uzaklaştrd.
"Kz hamile yavaş m olsanz?"
Nur'u geriye çekmek ise o kadar kolay olmamşt tabii.
"Karaca aşağda beş, on, hayr yirmi tane zbandut var. Senin adn söyleyince önümüzü kestiler. Azer abiyi aradlarda zorla geldik yanna."
"Sizin ne işini var burada?"
Hem, Azer neredeydi? Giderken Karaca'y uyandrmaya tenezzül bile etmemişti. Veda etmek bu kadar zor muydu? Izbandut dedikleri peşine taktğ adamlar olmalyd. Bu mevzuyu da konuşmalar gerekiyordu.
"Ne demek ne işiniz var?"
"Yani, beklemiyordum anlamnda."
Elzem gözlerini devirdi.
"Sürpriz yapmak istedik sana. Aslnda otelde yer kalmamşt biliyor musun? Ay sağ olsun Kurtuluş ailesi araya girdi."
Murat ve Nur'un kaşlarn kaldrarak konuşmamas için verdiği uğraş sadece Karaca görmüş, anlamsz bakşlarn her ikisi üzerinde gezdirerek iç çekmişti. Bir adm geri çekilip onlar içeri almadan hemen önce, "Kurtuluş ailesi ne alaka?" Dedi. "Onlar nereden biliyormuş?"
Önde Elzem, arkasnda arkadaşlarnn boşboğazlğ karşsnda illallah etmiş Nur ve Murat içeri geçti. Bavullar yoktu. Muhtemelen önce odalarna yerleşmiş, daha sonra yapacaklar mükemmel sürpriz için gelmişlerdi.
"Aslnda şöyle oldu. Bizim snav haftas ya seni arayp soramadk. Snavlar bitince stanbul'a gelecektik. Sonra dün gece Azer abi Murat' aramş. Ee, heh! Demiş ki Karaca şurada şu otelde, size yer ayarlayaym yanna gidin. Yalnz kalmasn."
"Öyle demedi." Diye araya girdi koltuğa oturan Murat. Madem Elzem her şeyi açğa çkarmşt, saklamaya çalşmak saçmalk olurdu. "Karaca'ya moral olur, gidin yannda olun dedi."
"yide bir gecede nasl yer ayarlad ki?"
Ayarlayamazd. Dün gece yer bulamadklar için baş başa kalmamşlar myd? Karaca'nn yerini öğrenir öğrenmez arkadaşlarna yer ayarlayabiliyorsa kendisinede ayarlayabilirdi.
"Nasl nasl ayarlad? Herifte para su gibi istese oteli alr."
"Ama dün gece,"
Susarak dudaklarn bir birine bastrdysa bile artk çok geçti. Kendisine merakla bakan üçlüyü görebiliyordu. Üstelik Azer dün gece srf Karaca ile kalabilmek için bir oda ayarlamamşt. Düşününce Murat'a hak veriyordu. stese bu oteli alabilirdi belkide. Yüzüne yaylan aptal gülümsemeyi saklayabilmek için sahte bir şekilde öksürerek boğazn temizledi ve bir elini karnna koyarak iri gözlerini srasyla üçünün üzerinde gezdirdi.
"Yeğeniniz kz!"
Bomba bir haber biraz önce krdğ potu düzeltir belki umuduyla söylemişti ve neyseki başarl da oldu. Elzem ve Nur sevinçle yerlerinden frlayarak arkadaşlarna sarldlar. Murat birkaç saniye beklemek zorunda kalmşt.
"nanamyorum! Tebrik ederim!"
"Sana çok yakşacak annelik."
"Day oluyorum şaka gibi."
Karaca kollarn açarak onlara kocaman sarld. Sevincini başkalaryla paylaşmak o kadar iyi gelmişti ki Azer'i arayp teşekkür etme işini hemencecik zihninin bir kenarna yazverdi. Önce teşekkür edecek sonra uyandrmadğ için frçalayacakt. Belki ayr odalarda kalabilmek için hiçbir çaba sarf etmemesinin hesabn da sorabilirdi ama içten içe bunu yaptğ için ona minnettarken nasl ciddi olacağn bilememişti. En nihayetinde Azer Kurtuluş'un kollar dünya üzerindeki en büyük huzuru verebilecek tek sğnak gibi hissetmişti.
"smini tahmin edin?"
"Şaka yapyorsun!" Diye bağrd Elzem geriye çekilip elleriyle ağzn kapatrken. "smine karar verdin mi?"
Başn onaylar şekilde sallayarak arkadaşlarn tam karşsna alp yatağn ucuna oturduğunda komedinin üzerindeki kyafetlere çarpt gözü.
"Babas karar verdi. Bende beğendim."
Azer'in dün gece giydiği tişörttü o. Sanki akşam işten gelecekmiş gibi burada brakmas tuhaf hissettirmişti. Birisiyle, üstelikte karnndaki bebeğin babasyla ayn alan paylaşma düşüncesi garipti. Elleriyle bebeğini sard ve tüm dikkatini tekrar kendisini pür dikkat dinleyenlere çevirdi. Zira Azer'i düşünmek zihnini dağtmaktan başka bir işe yaramyordu.
"Sizin aranz iyi sanrm. stanbul'a gidince sorunlar halletmiş gibisiniz."
Murat yanna oturan Elzem'e sarld. Yüzünde Karaca'nn görmeye alşk olmadğ bir ifade vard. Huzurlu değildi ama mutluydu.
"Bir şeyleri denemeye karar verdik." Diye itiraf etti. "Güneş için."
Birlikte uyuduklar, onu öptüğü, evinde kaldğ ksmlar Murat gidince anlatacakt kzlara.
"Güneş Ya kurban olurum ben o miniğe. Ne güzel isim bu."
Nur'un şefkatli sesiyle gülümsedi.
"E siz anlatn. Okul nasl?"
"yi işte. Uğraşp duruyoruz. Seni özledik."
"Özlediğiniz için mi arayp sormadnz?"
Elzem alt dudağn büzerek sevimli olduğunu umduğu bir sesle yantlad.
"Arayacaktk ama stanbul'a gelince sürpriz olsun diye aramadk."
Karaca ona gözlerini devirerek karşlk verdikten sonra bakşlarn Nur ve Murat'n üzerinde gezdirdi. En son braktğnda ikisinin de kendisinden bir fark yoktu çünkü. Birisi asla kavuşamayacağ aşk için, diğeri tekrar birleştiremeyeceği ailesi için savaşyordu. Üstelik sonunun hüsran olacağn bile bile, en çok kendi canlarn yaka yaka Karaca onlara destek olmadan o kasvet yüklü şehirden kaçtğ için kendini suçlu hissetti. En zor zamannda yannda Nur vard. Evini açmş, bebeğini herkesten önce o öğrenip kabullenmişti. Dostluksa dostluktu yaptğ. Kendi ailesinin yargladğ yerde bu esmer kadn kollarn açmşt arkadaşna. Kovmamş, yarglamamş, neden diye sormamşt. Ya Murat? Tüm arkadaşlarna srt dönmemiş miydi? Zarar vermesinler diye geçmemiş miydi Karaca'nn önüne? Aşkndan ağlarken bile bir abi gibi güldürmemiş miydi? Şimdi onlarn yüzüne bakarken duyduğu utanç çok büyüktü. Verdikleri savaş kazanp kazanamadklarn dahi bilmiyordu.
"Sen bakma buna. Benim biraz üvey ailevi sorunlarm vard. Murat'n hac babas bizimle taklmasn yasaklamş. Elzem desen tüm derslerden kald."
Nur şefkatle gülümseyerek yatakta Karaca'nn hemen yanna oturdu ve bir eliyle minik yeğenini sevdi.
"Üvey ailevi derken?"
"Boşver, tadmz kaçrma. Üvey amcamn büyük kz geldi. Hastanesini Adana'ya m ne taşyacakmş. Ivr zvr işler."
Teyze olmak çok yakşrd ona ama Karaca bebeğinin öğrenebileceği küfürleri düşününce bu düşünceden hemencecik uzaklaşt. Güneş'in öz amcasna paşa dölü dediğini hayal bile edemiyordu. Tatl biriydi Nur. Tatlyd ama terside çok fenayd.
"Kuzeninin hastanesi mi var?"
Üvey babas çok zengindi Nur'un, bunu biliyordu. Ama genç kadn ondan ve ailesinden o kadar nefret ediyordu ki bahsederken bile sesi tiksinti doluydu. Her şey para zannediyorlar, demişti. Babam ve amcamn eli ne kadar bolsa çocuklar o kadar varyemez.
"Bilmiyor musun? Azer abiyle ortaklar."
Karaca duyduklarn alglayabilmek için biraz beklemek zorunda kald, okulun ilk haftalar konuştukalar her şeyi hatrlad bir anda. Nur ve Seyhan'n önceden tanşyor olduklarn, ailelerinin iş ortaklğ olduğunu O zamanlar dinlemeye bile tenezzül etmediği üç beş ayrntnn aylar sonra önüne çkmas, hemde hiç ummadğ bir zamanda, şaşknlktan kalakalmasna sebep oldu. Sadece arkadaşna bakyor ama orada Şeyda ve Azer'in küçüklük fotoğrafn görüyordu.
"Azer abi gelince geliyor, gidince gidiyor." Diye araya girdi Elzem. "Bende hiç sevmedim o kadn. Bana gelmiş akl veriyor geçen gün. Neymiş, bu zekayla nasl saysal okuyormuşum. Potansiyelim olan düşük bölümlere yönelmeliymişim."
"Aman Elzem. Takldğn şeye bak. He deyip geçeceksin. Onlarn her lafna taklrsan ohooo. Yalnz benden duymuş olmayn ama kadn bu Kurtuluşlar iyi yoluyor. Babas zamannda yardm m ne etmiş Azer abilere. Hala onun ekmeğini yiyorlar."
"Azer aklsz m? Neden yediriyor parasn?"
Arkadaşlarnn kendi aralarnda yaptğ konuşmay dinleyen Karaca derin bir nefes alarak gözlerini krpştrp dağlan ifadesini toplamaya çalşt. Azer'in hala Şeyda'ya yardm ettiği ksmndan ziyade kadnn Azer'in hemen arkasndan Adana'ya gitmiş olmas cann skmşt. Hem bu aralar ne çok duyuyordu bu ismi. nsann sevmediği ot burnunun dibinde biter atasözü tam şu an için söylenmişti kesin.
"Herifte para bok gibi. Vefalda. steyene yok mu diyecek? Ay Karaca, bağ evi vard bunlarn. Yanmş. Şeyda evde bir aylyor bir baylyor görme! Çocukluğum orda geçti falan filan. Çocukluğuna tükürdüğüm."
Azer şimdi neredeydi acaba? Bağ evinde Şeyda ile yan yana myd? Yok artk! Arkadaşm demişti. Yalan söyleyecek bir adam da değildi o.
"Arkadaşlar m?"
"Neyse ne. Boşver şimdi Şeyda'y. Sen anlat."
Allahn cezalar aklm karştrdnz ne anlataym?
Diyemedi. Aklnda dönüp dolaşan krk tane tilkiyle öylece yatağn üzerine yğlp kalmşt. Günler önce nefret ettiğini iddia ettiği adamn şimdi başka bir kadnla ayn şehirde bulunuyor olmas ruhunu karanlklara hapsetmiş, kalbine iğneler saplamşt. çine yaylan tuhaf heyecan bastrmaya çalşarak alnna biriken soğuk terledi silmeden hemen önce öksürdü. Tek istediği arkadaşlarn bir bahaneyle kovup Azer'i aramakt.
"Burada m konuşacağz? Hadi gidip hazrlann, bende hazrlanaym sahile inelim."
Yanyordu bedeni. Teninde karncalar geziniyordu. Elleri titremeye başlamşt. Çocukluk aşk Şeyda Psikolog Şeyda Yok, çldrmas işten bile değildi.
"Hay aklnla bin yaşa! O zaman aşağda buluşuyoruz?"
"Tamam tamam."
Arkadaşlarn güç bela, durumunu da çaktrmamaya çalşarak, odadan attktan sonra hzla telefonunu alp Azer'in numarasn tuşlad. Açk olan kapdan balkona çkmasyla aramann cevaplanmas bir olmuştu.
"Karaca?"
Azer'in sesi normaldi.
"Günaydn, Azer. Naslsn?"
"Günaydn. yiyim. Siz naslsnz?"
Sesinde suçluluk, heyecan belirtisi yoktu.
"yiyiz iyiyiz. E ne yapyorsun bakalm?"
"Ne anlamda?"
"Nasl ne anlamda? Ne yapyorsun demek ne işle meşgulsün demek."
"Onu anladm." Diye yantlad adam. "Ama senin sesin bir şeyler ima eder gibi."
Çok belli ediyordu işte. Sakin olabilse Yavru ceylanlar düşündü. Aslanlar, vahşi hayat, intikam, srtlanlar ve Şeyda'y
"Yo, ne imas? Sen öyle zannetmişsin. Yoksa bir şey ima etmemi gerektirecek bir durum mu var?"
Şeyda ve srtlan kelimeleri ne kadarda benziyordu yahu.
"Bu konuşmann sonunda ayrlyor muyuz?"
"Ayrlmak m istiyorsun?"
"Bunu mu dedim ben şimdi?"
"Ne bileyim ben Azer Kurtuluş. Üç lafnn beşi ayrlmak."
Ormanda gezindiğini hayal etti. Küçük bir karaca yavrusuydu hayalinde. Her şeyden habersiz yeşilliğin ortasnda bir o yana bir yana zplarken, eyvah! O da ne! Şeyda. Hayr, srtlan! Bu hikayenin iyi kalpli aslan neredeydi peki?
"Cann ne skt söyle."
"Arkadaşlarm geldi."
Birkaç saniye bekledi Azer.
"Öyle mi? Ne güzel işte yalnz kalmazsn. Bu mu cann skt."
Sanki kendi çağrmamş gibi ne de güzel yalan söylüyor. Ya Şeyda ile sadece arkadaştk derkende yalan söylüyorduysa?
"Bir anda çkp gelmişler. Çok tuhaf. Şey diyeceğim. Sabah beni uyandrmadan apar topar çkmşsn. Kötü bir şey yok değil mi?"
"Yok, güzelim. Buna m takldn. Rahatsz olma diye uyandrmadm. Zaten baya erken çktm."
Şeyda'ya güzelim der miydi? Eh! Güzel olan srtlan m olurdu!
"Güzel miyim gerçekten?"
"nsan bunu sormaya utanr. Hiç mi aynaya bakmyorsun be kadn."
Boştaki eliyle saçlarn geriye tarayp hzlca odaya girip banyodaki aynann karşsna geçti. Sağa döndü, sonra sola. Kilo almşt. Birazda çirkinleşmiş miydi ne. Azer'in imas bunayd. Bana soracağna aynaya bak demek istiyor olma ihtimali Karaca'nn kafay yemiş olma ihtimalinden daha düşük olacak değildi.
"Kilo almşm."
"Nasl yakşmş ama."
"Zayfken daha m çirkindim?"
yice yaklaşp yüzüne, kaşna, gözüne bakt. Oğlan çocuklar annenin güzelliğini alr, kz çocuklar anneye güzellik verir, demişti yaşl komşular. Güneş hiç yardmc olmuyordu belliki. Skntyla iç çekerek tekrar odaya geçip bedenini yatağa atp srt üstü uzand ve beyaz tavn izlemeye başlad.
"Karaca senin çirkin olabilmen mümkün mü? Hem bunu neden dert ettin durduk yere? Birisi bir şey mi dedi? "
Demişti. Srtlan, yani Şeyda demişti. Elif'i bu kadar kafaya takmazken bu kadn neden bu denli huzurunu kaçrmşt sorusuna verecek cevab hazrd genç kadnn. Elif, Azer'e aşk değildi. Aralarnda bulunan anlaşma yüzünden ona bağmlyd ama Şeyda öyle değildi işte. Üstelik ta çocukluğa dayanan bir yaknlklar, arkadaşlklar ve samimiyetleri vard. Hatta şimdi Azer onun yannda bile olabilirdi.
"Neredesin sen? Arkadan sesler geliyor."
Ne büyük bir saçmalk girdabyd bu. Sana aşk olmak üzereyim dedikten sonra bedenine bir haller olmuştu sanki.
"Bağ evindeyim. Tadilat işleriyle uğraşyoruz."
"Kim kim?"
"Kimi tanyorsun Karaca?"
Anasn tanyordu ama bunu dile getirmedi. Fadik teyzenin böyle bir küfrün içinde yeri olmamlyd.
"Sahilde gezerken birisi bir şey dedi o skt canm. Bende seni aradm. Kapatyorum müsait değilsen."
"Kim? Kim ne dedi?"
Azer'in sesi bir anda orantsz olarak yükselince Karaca oflad.
"Adamn biri işte. Ceylan gibiymişim de srtlanlar çokmuş da, aslanlar srtlanlara bakmasnmş. Salak salak laflar."
Buradaki ceylan kendisi, srtlan Şeyda oluyordu ve tabii aslanda ortadayd. Azer'in küfür ettiğini duyunca keyifle srtan Karaca doğrularak oturdu. Onu sinir etmeyi sevmiyordu. Ama Azer ile çatşyor olmak nedensizce içinde bir yerleri alevlendiriyor, egosunu tatmin ediyordu. Belkide tek istediği onun kendisine duyduğu sevginin boyutunu tartmakt.
"O srtlannda, aslannda ben -"
"Aa çocuk var ne diye küfür ediyorsun!"
"E feriştahn şey ettiğimin çocuğunun dediği lafa bak! Kramadn m kafasn? Bizim çocuklar neredeydi? Ben o pezevenklere sormaz mym!"
"Küfür etmeyen halin mi bu?"
"Karaca, Karaca! Ne yapp ediyorsun benim asabm bozuyorsun. Geliyorum ben oraya."
"Ben ne yaptm be! Hem, ne demek geliyorum?"
"Ulan ben bittim. Bitirdin beni."
Gerçekten gelme ihtimali aklna gelince telaşland. Sana laf atan adam göster dese kimi gösterecekti ki? Kendi kazdğ kuyuya düşmüştü ya!
"Azer, canm, ne gelmesi? Otur oturduğun yerde? Adam dediysem adem oğlu anlamnda. Hatta adem evlad. Burada esnaf yaşl bir teyze dedi. Hemen neden celalleniyorsun yiğidim? "
"Teyze mi?"
"Teyze."
"Adem evlad?"
"Adem evlad."
"Kskanaym diye uydurmuş olmayasn."
"Yoo. nanmyorsan aha teyzeye sor."
"nanmamak değilde"
"nanmakta şüphe etmek mi?"
"Tam onu diyecektim."
"Lan Azer, az üçkağtç değilsin."
"E sende fenasn."
Biraz bekledi genç kadn cevap vermeden önce, ucuz kurtulmuştu.
"Gelmiyorsun değil mi?"
"Gelmemi istemiyorsan"
Yanlş anlamşt yine. Gelmesini istemiyor değildi, hatta kyafetlerini bile kaldrmamşt akşam gelme ihtimaline karşn ama böyle uydurma bir sebep yüzünden apar topar gelmesini istememişti.
"şlerini halledince gelirsin."
"yi o zaman. Bir sknt yok?"
"Yok."
Şeyda dşnda.
"Görüşürüz. Dikkat et."
"Sende, Azer."
Aramay sonlandrd. Nedensizce huzursuz hissediyordu işte ve bu hissi yenemiyordu. Derin bir nefes alarak kalkp üzerini değiştirdi. Saçlarn dağnk bir şekilde toplamşt özenmeyerek. Sonra telefonunu ve çantasn alp aşağ indiğinde arkadaşlarn otelin çkşndaki kafede otururken buldu. Karaca, Nur'un yanndaki boş yere, arkasndan gelen Samet'te onun yanna geçmişti. Gülümseyerek henüz siparişlerini vermemiş olan arkadaşlaryla kuzenini tanştrmşt ki insanlarla iletişim konusunda çok iyi olan Samet ona frsat brakmadan kendini tantmşt. Onun varlğna en çok sevinen Murat oldu.
Yemek yemiş, sahilde dolaşp denize girmişlerdi saat öğleden sonra olduğunda. Etraf yavaş yavaş sakinleşirken yol yorgunu olan arkadaşlar, Murat hariç, dinlenmek için odalarna çekildiğinde Samet'te şehri gezmeye gitmişti. Güzel bir yerdi Antalya. Hemencecik yorulup ayaklarnn şişmeyeceğini bilse Karaca ona seve seve eşlik ederdi ama hem bu geziyi göze alamamş, hemde ne zamandr görmediği arkadaşyla baş başa sohbet etme şansn tepmek istememişti.
Oturduğu şezlongda geriye doğru yaslanrken başn ona çevirdiğinde genç adamla göz göze gelince gülümsedi. Görmeyeli biraz daha kas yapmşt sanki, teni Adana scağyla kavrulmuş, genç adam çikolata reklamlarnda baş rol oynamaya yetecek kadar güzelleştirmişti.
"Anlat bakalm Kara Murat, hayat nasl gidiyor."
"yi işte." Diye yantlad Murat. Arkadaşnn gülümsemesine tüm samimiyetiyle karşlk vermişti. "Seni gördüm, daha doğrusu sizi, daha iyi oldum."
Karaca küçük kznn daha şimdiden bu denli sevilmesine çok şaşryordu. Güneş doğadan aydnlatmşt sanki hayatn.
"Sizi çok özlemişim. yi ki geldiniz."
"Bizde seni özledik. Azer abi ayarlamasa işimiz zordu. Aslnda sana söylememizi istemedi. Bizim fikrimizmiş gibi olursa daha mutlu olacağn düşündü herhalde. Aranz nasl?"
"yi." Ilk lk esen rüzgar tenini okşuyordu Karaca'nn. Derin bir nefes alarak arkadaşna karş dürüst olmaya karar verdiğinde alacağ tepkiden korkuyordu. "Senden saklayacak değilim, Murat. Bizim durum biraz karşk. Galiba sevgili gibi bir şeyiz."
Ama beklediği olmad. Genç adam başn onaylar gibi sallayp hafif hafif dalgalanan denize dönmüştü.
"Biliyordum. Azer abinin bakşlarndan belliydi. Devran'a vuruşu bile gösteriyordu sana duyduğu korumac tavr ama senden beklemiyordum."
"Neden?"
"Çok katydn Karaca. Adama silah çektin sen. Ondan nefret ettiğini anlattn bize. Bir anda yumuşamana şaşrdm."
"Bir anda değil." Dedi doğrularak. "Birlikte kahvalt yaptğmz günden sonra değişti hislerim. Yani öyle geliyor bana. Çok çelişiyorum. Çok savaşyorum. Ama her defasnda onu düşünürken buluyorum kendimi."
"Aşk olma yolundasn. Geçmiş olsun Karaca."
"Teşekkür ederim ama geçecek gibi değil."
Güldü Murat.
"Geçecek olsa ad aşk olmaz. Bak bana, hala sürünüyorum, hala sürünüyorum. Niye? Ac çekmesi bile güzel diye."
"Anlyorum seni. Keşke elimden bir şey gelse. Seyhan hiç hak etmiyor şu sevgini Murat. Ne zamana kadar üzüleceksin?"
"Bitene kadar."
"Ama bitmez dedin."
"E sen anla işte."
Karaca tekrar srtn arkaya yaslayp arkadaş gibi denizi izlemeye başlad. Ne saçma işti aşk. Ne tuhaf, ne çaresiz illetti. Etraftaki genç kadnlarn çoğunun gözü onun üzerindeyken genç adam onu hiç görmeyecek, sevmeyecek bir kadnn karşlksz aşkna ihanet etmemek için başn dahi çevirmiyordu. Yanlşlkla birisini beğense Seyhan'a ihanet etmiş olmaktan korkuyordu. Karaca da ondan kalr saylmazd.
"Eniştem olurdun."
"Sanada yenge derdim."
"Iy Murat!"
"Enişten dileklerimle diye başlayan bayram mesajlar atardn bana."
"Atardm valla!"
Düşüncesi bile komikti.
"Murat?"
"Efendim."
"Sence Azer beni aldatyor olabilir mi?"
"Bu nerden çkt?"
"Şu an çocukluk aşkyla beraber olabilir."
"Emin misin?"
"Görmeden bilemem ama içimde tuhaf bir his var."
Bir süre beklediler. Sonra Murat Karaca'ya döndü.
"Sabahtan beri keyfin yoktu zaten. Buna m takldn?"
Şimdi karşlkl oturur haldeydiler. Yanlarna yaklaşan bir seyyar satcy yolladktan sonra Karaca oflayarak çenesini her iki eline yerleştirip umutsuz bakşlaryla adam izledi. Hislerini hemencecik yüzüne yanstyor olmaktan nefret etmişti hep.
"Evet. Bilmiyorum işte. Uzaktan uzağa olmuyor."
"Yapmaz o. Sen boşuna evhamlanyorsun."
"Yapmaz."
"Bak Karaca. Bu aile hakknda öğrendiğim iki şey var. Birincisi asla karş cinsle ciddiyetsiz ilişki kurmuyorlar, ikincisi ise kalp krmakta ustalar."
Karaca bunun iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğunu düşünmeye başladğnda Murat ayaklanarak odasna gideceğini söyledi. Yorgundu ve muhtemelen gelene kadar Elzem'in tükenmek bilmez çenesine maruz kalmşt. Karaca Samet'i bekleyeceğini söyleyerek arkadaşn gönderdi. Tek başna kalarak zihnini toparlayabileceğini düşünüyordu çünkü.
Uzun süre yaşadklarn düşündü deniz manzarasnn mükemmelliğini izleyerek. Bardaki o geceyi, Azer'i, arkadaşlarn, ailesini, bir anda değişen hayatn. Düşündükçe içinden çkamayacağ büyük ve karanlk bir girdaba sürüklendi. Birisini hayatna kabul etmekten çok daha zordu onun hayatn kendi hayatnla bağdaştrmak.
Mesela adamn nasl bir baba olacağn her düşündüğünde onu tehlikeli yaşamnn kzna etki edip edemeyeceği sorusuyla karş karşya kalyordu. Yakşrd babalk. Bu konuda zerre tereddüttü yoktu ve hatta Güneş dünyann en şansl bebeklerinden biri dahi olabilirdi. Amcalar, babas, babaannesi çok sevecekti ama Azer'in yaşadklar, yaşayacaklar bir annenin evladn görmek isteyeceği şeyler değildi. Mermiler, patlamalar, adamlar, çeteler Her kapdan çktğnda geri dönebileceğinden emin bile olamadğ adamn yaşamnn ortasna bebeğini nasl koyacakt? Peşinde sürekli korumalarla gezerken mutlu olabilecek miydi? Babas, karş cinsten birisiyle kurduğu en ufak yaknlkta bozulunca keyfi kaçmayacak myd?
Oflayarak aniden ayaklannca bir anda baş döndü. Etraf kararmş, kalktğ şezlonga sert saylacak şekilde geri düşmüştü. Elleriyle yüzünü kapatarak beklediği srada koşuşturma sesi işitti ve hala göremediği bir adam ona ismiyle seslendi.
"Karaca hanm? yi misiniz?"
Midesi bulanyordu. Bacaklar uyuşmaya başlaynca adam sadece başyla onaylayabildi.
"Azer Bey'e haber verelim mi?"
"Hayr." Dedi. "yiyim, bir sorun yok."
yiydi. Kendine gelmesi biraz zaman alsada toparlanmşt. Telaşla kendisini izleyen adamlarn üzerinde gezdirdiği bakşlar en önde ve diğerlerinden daha irice olan orta yaşlardaki adamn üzerinde durdu. Çoğu gençti. Bu scağa rağmen resmi giyinmişlerdi, etraftaki insanlardan kolayca ayrlabilecek haldeydiler ancak Karaca onlar şimdiye kadar hiç fark etmemişti.
"Biriniz su falan getirin."
Samimi durduğunu umduğu bir gülümsemeyle gerek olmadğn, aniden kalktğ için baş döndüğünü söyleyip onlar bu zahmetten kurtard hemen. Sonra askl, uzun beyaz elbisesine dikkat ederek yavaşça kalkt. Diğerleri onun bu hareketine geriye gidip mesafeyi açarak karşlk vermişti. şine geliyordu. Tamam, koruma amacyla buradaydlar da tanmadğ insanlarla içli dşl olmak veya temas kurmak niyetinde değildi. Sohbet etmeyi sevmezdi de. Saçlarn geriye doğru itti, ellerini önünde birleştirerek tekrar ayn adama döndü.
"Sizden bir şey rica edebilir miyim?"
"Buyurun."
Verdiği karar sorgulamaya frsat bile bulamadan kelimeler ağzndan bir bir döküldü. Şaşrmamşt. Temennisi adamn reddetmesi yönündeydi fakat beklediği olmamş, isteklerini 'emir' olarak algladğ için saniyesinde kabul etmişti. Karaca onlara beklemelerini söyleyip odasna çkt, küçük çantasnn içine telefonunu, birkaç kişisel eşyasn koyup tekrar yanlarna döndü. Ayrlmadan önce arkadaşlaryla olan gruba uyuyacağn ve rahatsz etmemelerini rica eden ksa bir mesaj atmşt.
Yaptğ doğru değildi. Muhtemelen gerçeği bilseler karşsna dikilirlerdi. Haklar olduğunu da biliyordu. Yinede zihninin kendisine yaptğ işkenceden kurtulmann en iyi yolu buymuş gibi hissetmişti. Birazck düşünse hemen vazgeçeceği bir fikirdi ama Karaca düşünmemişti. Adamlar Azer'e bu konuyla ilgili herhangi bir şey söylememeleri konusunda uyarp arabaya geçtiğinde dahi vazgeçme eşiğindeydi. Ne hakla yapacakt bunu? Kim olarak yapacakt ki? Azer ile aralarnda geçen saçma durumlar silsilesine ne ad veriyordu da buna cesaret edebilmişti?
Sana aşk olacağm galiba, demekle ilişkilerine bir boyut kazandrmş olmuyordu. Esasnda daha iki gün öncesine kadar en ağr hakaretleri ettiği bu adamla srf bir gece yan yana uyudu diye buna ilişki demenin de mantğ yoktu. Hoş, ilk uyuduklarnda hamile kaldğ gerçeğini göz önüne alnca ikinciyi evlilik adm gibi bile görebilirdi. Görmemeyi tercih ediyordu tabii.
Başn sağ tarafna çevirip hzla akp giden yolu izlemeye koyuldu. Önde iki, yannda da bir adam vard ama asl mesele kimseyi tanmyor oluşuydu. Çantasn göğsüne sk sk bastrp düşüncelerine doğru hücum eden endişeleri yok saymaya çalşt. Kaçrlyor olacak değildi. Elif dşnda bir tane düşman yoktu ki! Azer'in düşmanlarnnda Karaca ile ne işi olurdu? nsanlara hemencecik güvenmesi büyük sorundu işte. Pişmanlkla geçen uzun saatlerin ardndan telefonunun bildirim sesini duydu.
Elzem
Dinlen sen. Yarn görüşürüz.
Cevaplamad. Ekran kapatp başn tekrar dşar çevirdiğinde güneş artk en tepede değildi. Huzursuz olduğu için kaskat kesilen bedeni ağrmaya başlaynca geriye doğru yaslanp srtn yumuşak deriye yaslad. Olan olmuştu. Tek yapmas gereken sakin kalmakt. Üstelik pişmanlğ bir fayda etmezdi, en başnda düşünecekti bunu. Hiç tanmadğ adamlarn arabasna binerken akln çkarp bir köşeye brakmamşt ya.
Neyseki uzunca bir süre sonra, kaçrldğndan emin olmaya başlamşt, tandk gelen bir yola girdiler. Arkadan gelen iki araçta onlar takip ediyordu. Toprak yol bitip portakal ağaçlarnn olduğu büyük bağ görünce büyük bir rahatlamayla iç çekti.
"Burada ineceğim. Siz beni bekleseniz olur mu?"
"Tabii"
Araç yavaşlayarak durdu. Uzaktan evin çatsn görebilecekleri kadar yakna gelmişlerdi. Adamlarn kapsn açtğ fark edince teşekkür edip indi ve daha önce bir kere geldiği toprak yoldan sanki krk yldr geçiyormuş gibi emin admlarla yürümeye başlad. Neyseki spor ayakkablarn giymişti.
Eve doğru vardkça burnuna çalnan yank ahşap kokusu keskinleşmeye, çatnn rengi koyulaşmaya başlamşt. Üstelik inşaat seslerini duyabiliyordu. Birkaç ağaç da yanmşt. Elini uzatarak dumanla kararmş ağaçlardan birinin yaprağna dokundu. Parmak uçlar karard hemen. Bir insan neden onlara zarar vermek isterdi? Ne suçlar vard da yanarak cezalandrlmşlard? çine çöreklenen skntyla iç çekip admlarn hzlandrd ve ksa yürüyüşün sonunda bağ evinin büyük bahçesine çkt. Etraf kömür yğn gibiydi. Bir tarafta inşaat için getirilmiş malzemeler ve onlarla uğraşan ustalar, diğer tarafta evin çevresine dizilmiş adamlar vard. çlerinden birisinin kendisine doğru geldiğini görünce yutkunarak bekledi.
"Burada ne işin var? Girişte kim ald seni içeriye?"
"Karaca ben." Diye yantlad. "Ben sizin arkadaşlarnzla geldim. "
Çok saçma bir açklama olsada karşsndaki hemencecik ikna olmuştu genç kadn şaşrtarak.
"Karaca hanm bana geleceğiniz söylenmedi. Azer bey arka bahçede. Haber verelim hemen."
"Gerek yok. Teşekkür ederim."
Yolu biliyordu nasl olsa. Adam başyla onaylayp geriye çekilince cesaretini toplayp yanmş olan büyük kapdan içeriye girdi. Evin içi perişan haldeydi. Duvarlar, kaplar, yukarya çkan merdiven tamamen yanmş ve dökülmüştü. Başn yukarya kaldrp çatya döndüğünde asl felaketle yüzleşti. Koskoca ev mucize eseri ayaktayd resmen. En ufak darbede yere yğlmaya hazr görüntüsü içini ürpertti. Keskin yank kokusundan bahsetmiyordu bile. Çabuk olmaya çalşarak arka bahçeye açlan mutfak kapsna yaklaştğnda bahçenin halini gördü. Güller ve çimenlerde yoktu artk. Geriye bir şey kalmamşt. Başnda oturup sohbet ettikleri havuzu görebilmek umuduyla attğ adm Azer'i görünce havada kald.
Geriye çekilip onun kendisini göremeyeceği bir yere geçtiğinde fark edilmemişti. Özgür'ü ve Savaş' gördü sonra. Ağabeylerinin tam karşsnda durmuşlar, yanlarndaki kadnla sohbet ediyorlard. Beyaz gömlek, siyah pantolon giyinmiş, ellerini ceplerine koymuştu hedefindeki adam. Gülerek sohbete eşlik ediyordu ama Karaca'y derin boşluklara salan şey srt kendisine dönük olmasna rağmen hemencecik tandğ kadn oldu. Srtlan, yani Şeyda.
Erkeklerle aras iyi olmamşt genç kadnn. Hayat boyunca onlarn braktğ boşluklarla savaşmak zorunda kalmşt çünkü. Çok küçükken sevgili dedesini anszn kalp krizinden kaybedince ruhunda açlan boşluğu anlatacak kelime bulamamş, kendisini tamamen uykuya vermişti. Her okul çkş elinde çikolatayla bekleyen dedesi yoktu artk, savunmaszd. Sonra kanser olduğunu öğrenince okuluyla olan bağn mecburen koparmak zorunda kald ve iyi arkadaş olan Merih'ten uzaklaşt. Hala geriye dönüp baknca onun gözünde prenses oluşunun mantkl tek bir sebebini bulamyordu. Belkide ufak oğlann ilk aşk faland. Okul bitti, okul dediyse ana okuluydu, aşk bitti hesab onu bir daha görmedi zaten. Günlerini hastane odasnda ilaçlarla geçirmeye başladğnda feriştah gelse tanyamaz haldeydi. Saçlar dökülmüş, vücudu çökmüş, aclar yüzünden alglar kapanmşt. Sonra her şeyi düzene koyduğuna inandğ srada anne ve babas öldü. Kolay değildi. Karaca teyzesi ve eniştesiyle onlarn arkasndaki arabadayd çünkü babasyla istediği elbise alnmadğ için bayağ büyük bir kavga etmişti. Hakkyd. Düğüne gidiliyorsa o elbiseyi giymeliydi. Ne demek bedeni kalmamşt?
Görüp görebileceği en büyük trlardan birisinin altnda kalarak can vermiş babasnn tutabileceği eli, öpeceği bir yüzü bile kalmamşt. Görmüştü Karaca. Şoku atlatabilse parçalara ayrlmş ebeveynleri için gözyaş dökecekti ama çocuk aklyla ölümü yakştramamşt ki. Anneler ve babalar ölmezdi, ölmemeliydi. çinde geçmek bilmeyen pişmanlğn varlğn hala hissediyordu. Babas krgn gitmişti. Belki de krldğ için gitmişti.
Öyleyse, şimdi krgn hissettiği için kendisinde gitmesi mi gerekiyordu?
Dedesi gitmişti, Merih, babas gitmişti. Azer ise hiç gelmemişti muhtemelen.
Şeyda gülerek başn Azer'in omzuna yaslayp gözlerini yumduğunda adam hiç bozmad tavrn ve kardeşleriyle konuşmaya devam etti ki o da gülüyordu. Yanaklarnn her iki yannda beliren çukuru izledi bir süre Karaca. Birliktelerken adamn hiç böyle güldüğünü görmemişti. Kskanma duygusundan değildi, sahiden görmemişti. nsan mutlu, huzurlu olduğu yerde gülüp eğlenirdi zaten.
Boğazna oturan yumruyu yutkunarak geri göndermeye çalşt. Gözleri dolmuştu hemen. Ne yersiz bir şeydi bu zamansz ağlama eylemi. Gerisin geri dönüp büyük bahçeye çkt. Beyaz elbisesinin etekleri simsiyah olmuştu. Umrunda saylmazd. Geldiği için pişman olmuştu. Ne hakla o kadar yol tepmişti?
Aptal, aptalsn Karaca. Kendini rezil etmekte üzerine yok. Geldin ama ne hakla geldin? Kim olarak, hayr, ne olarak teptin onca yolu?
Yersiz alnganlk değildi yaptğ. Şeyda'y kskanmaya frsat bulamamşt.
"Bahçeyi bulamadysanz,"
"Buldum." Biraz önce konuştuğu adam yanna gelince hzla cevaplad. "Azer ile sonra buluşacağz. Kolay gelsin size."
"Teşekkürler."
Ona arkasn döner dönmez dökülen gözyaşlarnn asl sebebi Azer'i öyle mutlu görmekti. Yanyana olduklar her an dünyay dar ettiği adamn birlikteyken mutlu olmasn beklemesi aptallkt. Kavga etmek dşnda ne yapmşlard? Hiç! Kocaman hiç!
Vazgeçemiyordu bu huyundan. Dik başllk değildi yaptğ, savaşmakt. Sevilmek veya sevmek istemiyordu çünkü hep kaybetmiş bir kadnd. Kaybedeceği şeylere bağlanmak mantkl olur muydu?
Elleriyle slanan yanaklarn sildiği srada kendisini bekleyen gereksiz korumalarna yaklaşmşt. Onlar ne düşünüyordu acaba? Acmşlar myd, yoksa dalga m geçmişlerdi? Belkide saflğ karşsnda şok olmuşlard. Yok sayd. Geldiği gibi dönmek zordu ama başarabilirdi. Gözlerini, yanaklarn kurulayp boğazn parçalayan çğlklar yuttuğunda bir eliylede kzn sarmşt. Eve dönene kadar ağlamadan durmay başarrsa gerisi kolayd da işte. Nasl dayanacakt?
"Geri dönelim."
"Emredersiniz."
Arabaya geçip tekrar başn cama yaslad. Günün en iyi yan bu adamlarn söylediği hiçbir şeyi sorgulamadan kabul ediyor oluşlaryd. Muhtemelen gelin uçurumdan atlayalm dese onu bile kabul ederlerdi. Diğerleri de binice geldikleri yoldan geri dönüp tekrar asfalt yola çktlar ve rezil ötesi Adana maceras beş dakika içerisinde sonlanmş oldu Karaca için. Yapabilse bugünü hiç yaşanmamş sayard ama yapmaya gücü yetmezdi. Azer'in sert duruşunun sebebiydi varlğ. Güneş için katlanyor bile olabilirdi kendisine. Belki çocuk doğana kadar
Hayr başka şeyler düşün. Ağlayamazsn!
Gemiler, portakallar, martlar, Azer
Öndeki adamn telefonu çalmaya başladğnda yarm saatlik bir yolu geride brakmşlard. Yorgun hissediyordu genç kadn. Omuzlarnda ağr bir yükün varlğn hissedebiliyordu. Bir anda kendisini çekilmez biri gibi hissetmesinin tek sebebi elbette Azer değildi. Arkadaşlarnn hiç arayp sormamasnn sebebini şimdi çok iyi anlamşt işte. Gözlerini sk sk yumdu. Düşünmek istemiyordu. Tek istediği miniği ve kendisinden oluşan küçük dünyasna geri dönebilmekti. Skntyla kaskat kesilen bedeni gevşedi, uykunun scaklğn bedenini sarmş, kirpiklerinde biriken iki damla gözyaş yanaklarna doğru inmeye başlamşt ki arabann yavaşlamaya başladğn fark etti. Uyuyordu, uyank değildi. Bedeni kontrol edemeyeceği kadar gevşemişti. Zorlukla açabildiği gözlerini krpştrarak buğulanmş bakşlarn arabann içerisinde gezdirdiğinde yanndaki adamn aşağ indiğini gördü. Sonra ayn şekilde öndeki de Sadece şoför kalmşt. Galiba şimdi gerçekten kaçrlyorum diye düşünecekken dşardan birkaç kişinin konuştuğunu işitti ve sonra birisi yanndaki koltuğa oturarak kapy kapatt. Yüzünü görmese bile kokusundan tanyabilirdi onu. Azer'di. Muhtemelen kapdaki genç adam yetiştirmişti oraya geldiğini. Ona kzamad bile, hali yoktu. Bedenini güçlükle doğrultup aralarndaki mesafeyi açmak için geriye, olmayan boşluğa doğru kayacağ srada adamn güçlü kollar belini sard ve savunmasz olan ince bedenini kendisine doğru çekti. tiraz etmeye frsat bile bulamamşt Karaca. Kollarn önünde birleştirerek temaslarn en aza indirmek dşnda yapabileceği başka bir şey kalmamşt zaten.
"Uslu dur. Eve gidince soracağm ben sana."
Azer'in sesi soğuk ve sertti. Karaca gücü olmadğndan ona boyun eğerek çrpnmay brakp başn adamn geniş omzuna yaslad. Şoför çoktan arabay tekrar çalştrmşt.
"Brak gideyim." Diye mrldand Karaca. "Buraya hiç gelmemem gerekiyordu, özür dilerim. Lütfen,"
"Hayr."
"Azer lütfen,"
"Hayr."
"Ben,"
"Evde konuşacağz. Sonra ister gidersin ister kalrsn."
Başka bir şey söylemedi. Baş hala onun omzundayd. Aklna Şeyda'nn da bu şekilde durduğu an gelmese öyle kalmaya devam edebilirdi. Ama hatrlaynca midesi bulanmaya başlad ve kusmadan hemen önce arabay durdurtup kendini dşar ancak atabildi.
Krgnd, gitmek istiyordu.
Kanal D, Kabataşta tacize uğradığı iddia edilen kadınla ilgili yeni görüntüler yayınladı. Yeni çıkan görüntüler bazı gazetecilerin ısrarla izledim dediği görüntüleri gündeme getirdi. Twitterda sözkonusu görüntüleri izlediğini iddia eden gazetecilere büyük tepki var.
Gezi Parkı olaylarında Kabataşta bir grup göstericinin saldırısına uğradığını, tacize uğrayarak dayak yediğini iddia eden başörtülü kadın Türkiyenin gündemini uzun süre meşgul etmişti. Ortaya çıkan yeni görüntüler ise tüm bu iddiaları yalanlıyor. Twitterın gündeminde ise görüntüleri izlediğini söyleyen gazetecilerden İsmet Berkan, Balçiçek İlter, Nihal Bengisu Karaca, Abdülkadir Selvi ve Halime Kökçe gibi yazarlar var.
Türkiyenin gündemini uzun süre işgal eden iddialar, ortaya çıkan görüntülerle yalanlandı. Yeni görüntüler, taciz ve dayak iddialarını izlediğini ve bu görüntülerin emniyette olduğunu söyleyen İsmet Berkanı ve diğer gazetecileri ise zor durumda bıraktı.
İSMET BERKAN İZLEDİM DEMİŞTİ
Görüntüleri izlediğini söyleyen gazeteci İsmet Berkan, son olarak CNN Türkte izlediğini iddia ettiği o görüntüleri anlattı. Berkan, uzaktan çekildiğini belirttiği görüntülerde, tacize uğradığını söylediği kadının, kucağında çocuk varken taşıdığı bebek arabasının devrildiğini söyledi.
BALÇİÇEK İLTER MORLUKLARINI GÖRDÜM DEMİŞTİ
Balçiçek İlter o dönemde Zehra D. ile konuşmuş ve genç kadının tacize uğradığına inandığını morlukları gördüm sözleri ile özetlemişti. Ortaya çıkan görüntülerden sonra ise Balçiçek İlter şoke olmuş durumda. Twitterdan şunları yazdı;
NİHAL BENGİSU KARACA İLE HALİME KÖKÇE O GÜNLERDE ŞÖYLE MESAJLAR YAYINLAMIŞTI
KÖŞE YAZARLARI O GÜN ŞUNLARI YAZMIŞTI
Abdülkadir Selvi: Kabataş İskelesi’nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor. Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor. Ama ne oluyorsa o sırada oluyor. Grubun içinden birkaç kadın, ‘Tayyip’in…’ diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar. ‘Ne geldiyse bundan geldi’ diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor. Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar. Bu arada, ‘Bu sefer devrim yapıyoruz, sen de gideceksin Tayyip de gidecek’ diye bağıranlar, ‘Tayyip’i asacağız’ diye öfke nöbetine tutulanlar var.”
Balçiçek İlter: “Kalabalık bir grup tarafından darp edilen, tacize uğrayan, bebeği ve kendisi için ölümüne korkan, olur da şikayette bulunursa sokakta tekrar başına bir şey gelir mi kabusu gören… Morluklarını da gördüm, ille de meraklıysanız, ama benim tanıklığıma ihtiyaç yok ki, raporu var zaten. Yaşadığı travmaya tanık oldum, konuşmasına, bana bakamayışına, olayı konuşurken bebeğini odada istemeyişine… Ellerini hiç bir yere koyamayışına… Geç gelen ama sonrasında hiç bitmeyen gözyaşlarına…”
Eyüp Can: Başbakan, Kabataş’ta iğrenç bir saldırıya maruz kalan genç anneyi başörtülü olduğu için miting meydanlarında daha bir hararetle savundu… Kemal Kılıçdaroğlu ise başörtüsünden dolayı adeta bu mağdur anneyi ispata çağırdı! Bir kadını sırf başörtülü olduğu için uğradığı tacizden dolayı ispata çağırmak ne demek? Başı açık olsa… Yine de “İspat et” der miydi Kemal Bey? Vicdanı olan herkes, o genç anneye yapılanları açıkça lanetliyor. O annenin yaşadıklarını anlamak için başörtülü olmak gerekmiyor. Azıcık insan, azıcık vicdan…
İsmet Berkan (Twitter’dan): Çok ama çok acı bir öykü… Maalesef gerçek. Mobese görüntüleri dahil pek çok şey var. Savunulur tarafı olmayan bir olay… (Siz izlediniz mi, sorusu üzerine) Evet.
Elif Çakır: Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni. Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime, bağırıyorum bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını, çıkamadığını fark ediyorum. Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini, o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup ‘Bu mu masumluğunuz? diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim… Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.”
Mustafa Akyol: ODTÜ’nün mezuniyet töreninde açılan bir dizi “Gezi Parkçı” pankart, tartışma konusu oldu. Parktaki kadar zeki ve yaratıcı sloganlar yoktu aslında ortada. “Biber kullanma demedik, salça olarak yine kullan” cümlesi, örneğin, biraz “sana ne-saman ye” seviyesini yansıtıyordu. Asıl sorun ise, dev bir pankarta yazılan şu mesajdaydı: “Benim integral alamayan bacılarımı dövdüler.” Bu, Başbakan Erdoğan’ın Kabataş’taki rezil saldırı için söyledikleriyle edilen bir alaydı. Ama asıl o saldırının mağduru olan hanımefendiye karşı yapılan bir terbiyesizlikti. Bu terbiye zaafiyeti epeydir sürüyor aslında. Yaşadığı saldırıyı anlatan insana “ispatla bakalım, yoksa inanmayız” diyenlerce sürdürülüyor. Dolayısıyla bence, Kabataş saldırısına dudak bükmenin altında başka bir şey var: Saldırganlığı, otoriterliği, bağnazlığı hep “karşı taraf”a atfeden, kendi tarafına ise toz kondurmayan bir “cemaatçilik.” Laik cemaatçilik…
Nihal Bengisu Karaca: Gecizilerin başörtülü anneye saldırı görüntüleri var. Görüntüleri izledim.
Mehmet Metiner: İğrenç, namert saldırıların görüntüleri elimizde.
Aslı Aydıntaşbaş: arası üstü çıplak, elleri deri eldivenli adam bölümünün abartılı olduğunu düşünsem de, ortada bir taciz vakası olduğuna pek şüphe etmemiştim. Haklıymışım. Milyonlarca insanın sokakta olduğu eylemlerde herkesin pirüpak olmadığı, arada vandalların, magandaların, provokatörlerin de olabileceği ortada. Taciz edilen başörtülü kadın hepimizin kardeşidir.
Mustafa Karaalioğlu: Siz, Taksim Meydanı’nda yaktığınız ateşin etrafında şarkılar söylerken içinizden bir güruh hemen aşağıda Kabataş’ta genç bir “başörtülü” kadını ve bebeğini tartaklıyordu. Mizah duygularını yitirmişlerdi ama küfürleri gayet okkalıydı. Bu ülkenin işgal yıllarından beri şahit olmadığı bir sahneyi oynuyorlardı. Afacan değil barbardılar! (…)
Gezi Parkı’nın sembolü, kırmızılı siyahlı kadınlar değil, Kabataş’ta 6 aylık bebeğiyle dayak yiyen, yerlerde sürünen ve ağır hakarete uğrayan Z.D. isimli genç kadındır. O kadının yılının Haziran ayında uğradığı saldırı, hakaret ve insanlık dışı muamele parktaki ağaçlardan, kışladan, AKM’den daha önemlidir. Nasıl bir insanlık erozyonu ve nasıl bir öfke ile baş başa yaşadığımızın resmidir o sahneler. Unutmayalım… Genç bir kadına, altı aylık bebeğine saldıran, döven, küfürler yağdıran kadın ve erkek suretinde olsa da insanlıktan çıkmışlarla birlikte yaşıyoruz. Kadınlar küfürlerle, alkışlarla erkeklere tezahürat ediyor, erkekler de vuruyor. Kadını dövüyor, bebeğini tartaklıyor, küfürler yağdırıyorlar ve sonra da Gezi Parkı’na çıkıp eyleme katılıyorlar. Bu ülkenin sağduyu sahibi insanları, politikacıları, vatandaşları da onların eylemini, demokratik bir haktır, söylediklerine kulak vermek lazım diyerek günlerce savunuyor. Kendi yaşam tarzının namı yürüsün diye günahsız bir kadına, bir bebeğe saldıracak kadar başkasını umursamayan bir güruhu… Kendi evi ayakta kaldıktan sonra Türkiye’nin yanmasını umursamayan benciller sürüsü… Dindar olana karşı sınırsız ve önlenemeyen bir nefret, kendisine benzemeyene karşı dizginlenemeyen bir düşmanlık. Sesinizi çıkarmadınız… Bu ülkede O’nun gibi milyonlarca “başörtülü” kadın olduğunun farkında mısınız bilmem! Naçizane bir tasviyem olacak. Tartaklamakla bitmezler, onları benimsemek lazımdır.”
ERDOĞAN O GÜN NE SÖYLEMİŞTİ?
Erdoğa Gezi Parkı olayları sırasında, yaptığı konuşmalarda, bir yakınının gelininin kucağında bebeğiyle Gezi Parkı eylemcilerinin Kabataş’ta saldırısına uğradığını, kadının yerlerde sürüklendiğini iddia etmişti.
TWİTTERDA OLAY OLDU
Kabataş görüntülerinin yayınlanmasının ardından twitterda da büyük bir tartışma başladı. Görüntülerin İsmet Berkanı ve diğer yandaş gazetecileri yalanladığını belirten kullanıcılar, ünlü gazeteciyi mesaj yağmuruna tuttu ve diğer gazetecilerin ifadeleriyle ilgili eleştirilerde bulundu. İşte o yazılanlar;
Emre Uslu @EmreUslu 31m
Farkında mısınız? Ylanlarınız pul pul dökülüyor. Dürüstlüğünüz 17 Aralıktan sonra bitti. Adınız HIRSIZa çıktı çoktan
Emre Uslu @EmreUslu 30m
Dün Operasyon gazetilerinden Abdulkadir Selvi bitti bu gün Elif Çakır. Yalanla funduszeue.info … gazeteci olusun ama Yalandan olursun
mehmetbaransu @mehmetbaransu 7h
Başörtülü Nihal de Kabataşla ilgili bir hayli yalan döktürmüştü. Başörtüsünu üç kuruş ugruna kir pas içinde bıraktılar. Kirlettiler. Yazık
yavuz oğhan @yavuzoghan
Kandırılmısız; kabatas sıyası cıkar ıcın abartıldıysa vah sıyasete; vah sıyasetcılere; kanald tarıhı bır ıs yaptı
Rüstem Batum @RustemBatum
Bir tarafta polisin öldürdüğü 6 suçsuz genç, tutuklama, sansür, gaz, dayak, hırsızlık, rüşvet Diğer tarafta 1 türbanlıya sahte saldırı
Çiğdem Mater @cigdemmater
kabatasin anlatildigi gibi cikmamasi beyanin esas oldugu gercegini degistirmez, aman diyeyim. kadinlar zaten zor ses cikariyor, bahane olmasin
Sevim Gözay @SevimGozay
Unutulmamalıdır ki; #Kabataş senaryosu gücünü kürsüden aldı. A Selvinin açılış yazısının başlığı bile: Başbakanın sözünü ettiği gelin.
Şebnem Bozoklu @sebnembozoklu
Vay gidi İsmet Berkan
Emre Uslu @EmreUslu
Ulan danışmanlar koca Başbakanı Teyyo Pehlivana döndürdünüz be. Adama söylediyorsanız doğru yalan söyletin bari.. funduszeue.info
Alper Sarı @alperseri
kabataşda üzerine işenilen başörtülü kadın videosunu izledim, video o kadar durağan ve olaysız ki siyah beyaz yapsan fransız kısa filmi
Nebil Özgenturk @nebilozgenturk
Kanal D Haberde başta kaptanları Süleyman Sarılar tüm namuslu habercileri alkışlayalım.. Yalanla yaşayanları(güya meslektaş!) lanetleyin..
Armağan Çağlayan @Armagan_caglaya
İsmet Berkan ne seyretti? Daha geçen hafta anlatıyordu CNNde?
Erhan Karadağ @karadagerhan
kabataş hikayesi, konuşmalar, yazılar vs.. haklı çıkmak değil ki mevzu, mağdur olmak için huzuru bozmak
HAYKO CEPKİN @HAYKOCPQN
Görüntüleri dehşet içinde seyrettim. Kadın sanirim Kabataşta kocasi tarafindan hunharca bekletilmis. Yaziklar olsun.
Ali Murat Hamarat @Alimhamarat
İsmet Berkan özür dilemeli mi Yetmez ama evet!
Serkan Altuniğne @serkanaltunigne
İsmet Berkana artık yolda rastlasam adres bile sormam
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası